Erkan Çelebi

3 yıldız otelde 5 yıldızlı tatil aldatmacasına 84 bin TL ceza

13 Mayıs 2012
3 yıldızlı otelde ‘5 yıldızlı tatil’ vaadeden turistik tesislere, 84 bin lira para cezası geliyor. Tüketicinin Korunması ve Piyasa Gözetimi Genel Müdürü Ramazan Ersoy, “Yıldız sayısı gerçeği yansıtmayan işletmelere ceza gelecek” dedi.

YILDA 30 milyon turisti ağırlayıp, kasasına 25 milyar dolar geliri koyan turizim sektörünün son dönemlerde ağırlık verdiği erken rezervasyon sistemi sayesinde, seyahat eden Türkler’in sayısı da sonunda 10 milyona ulaştı. Bu da, hızla büyüyen yerli turist pastasından daha fazla pay almak isteyen bazı fırsatçı turistik tesis işletmeleri ile seyahat acentelerinin anında devreye girmesini sağladı. Ancak, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, Tüketicinin Korunması ve Piyasa Gözetimi Genel Müdürlüğü, 3 yıldızlı otellerde “5 yıldız konforunda tatil” sloganıyla tatilcileri yanıltmaya çalışan bu firmalara karşı harekete geçti.
Resmi verilerle karşılaştırmaGazete, televizyon ve radyolara verilen reklamları, tek tek incelemeye alan Tüketicinin Korunması ve Piyasa Gözetimi Genel Müdürlüğü, tatilcilerin zarara uğramasını önlemek için bu tesislerle ilgili reklamlarda yer alan bilgileri, resmi kayıtlarla karşılaştırarak, gerçeği yansıtıp, yansıtmadığını tespit etmeye çalışıyor. Bu tespitlerin sonucunda, yıldız sayısı gerçeği yansıtmayan tesisler ile bu tesislerin pazarlamasını yapan seyahat acenteleri, Reklam Kurulu’na sevk edilerek, her birine 84 bin lira para cezası uygulanması sağlanacak. Bu ceza da, bir yıl içerisinde tekrarlanması halinde ikiye katlanacak.
Termal tesislerde de görüldüGelen turist sayısındaki artışın yanı sıra, Türkler’in de ‘tatilci’ kimliğine yavaş yavaş bürünmeye başlaması, yüzde 40’lara varan erken rezervasyon indirimleri sayesinde yurtiçi ve yurtdışında tatile çıkan Türkler’in sayısını 10 milyona ulaştırdı. Türkiye’de tatil alışkanlığının yaygınlaşmasıyla birlikte suistimallerde de artış yaşanmasına yol açıyor. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, Tüketicinin Korunması ve Piyasa Gözetimi Genel Müdürlüğü, erken rezervasyon uygulamasının başladığı kış aylarından itibaren medya kuruluşlarında yer alan ilan ve reklamlarla ilgili yaptığı ilk incelemelerde bazı otellerin duyurulan yıldız sayılarını yansıtmadığı ortaya çıktı. Buna benzer uygulamalar, termal tesislerde de görüldü. Termal işletme ruhsatı olmadığı halde, bunun reklamını yaptıkları tespit edildi. Ayrıca, butik otellerde de kuralları içermeyen farklı uygulamalarla da karşılaşıldı.
Ceza uygulanacakTatilcileri yıldız oyunuyla yanıltan tesis ve acenteleri Reklam Kurulu’na sevk edeceklerini söyleyen Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, Tüketicinin Korunması ve Piyasa Gözetimi Genel Müdürü Ramazan Ersoy, “Yıldız sayısı gerçeği yansıtmayan tesislerin her birine 84 bin lira para cezası uygulanacak. Bu ceza, uygulamanın bir yıl içerisinde tekrarlanması halinde ikiye katlanacak” açıklamasında bulundu.

Türkiye’nin turist yelpazesi genişliyor

DENİZ-kum-güneş imkânları sunan Akdeniz otelleri yerine, Türkiye’nin saklı kalmış bölgelerindeki kültür turlarına çıkanların sayısında da artış yaşanıyor. , Türkiye’ye en fazla gelen Alman, Rus ve İngiliz turistlere, İskandinav ülkeleri de eklendi. Arap ülkelerinden gelen turistlerin sayısında da artış gözlendi.

Tarih, kültür ve inanç turizminin payı artıyor

TARİH, kültür, inanç ve sağlık turizminin payı hızla artmaya başladı. Bu da, Türk turizminin kıyılardan iç bölgelere çekerek, çeşitlendirme politikasını beraberinde getirdi. Artık Türkiye’de Doğu Anadolu’da Van Gölü, Güneydoğu’da Hatay, Mardin, İç Anadolu’da Kapadokya’nın yanı sıra Doğu Karadeniz’de de farklı konseptlerde turizmi geliştirme çalışmaları başladı. Turizmciler, erken rezervasyon kampanyalarını daha da öne çekerek, iç turizme hareket katmanın hesaplarını yaparken, seyehat acentelerinin yurt dışında açtıkları şube sayısı da 70’e ulaştı. Anadolu’da da otel yatırım hamlesi devreye girdi.

Yazının Devamını Oku

Şarküteri sektörü yeni yatırıma gidecek, 2 milyar dolarlık pazarda kırmızı ve beyaz et ayrılacak

6 Mayıs 2012
GIDA, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın sucuk, salam ve sosiste karma et uygulamasına son vermek için çalışmalar başlatması, yıllık hacmi 2 milyar dolara ulaşan şarküteri sektörünü yeni yatırımlara yöneltti. Bakanlığın bu ürünlerde karma et uygulamasına son vermesi durumunda, beyaz ve kırmızı et için aynı makine hatlarını kullanan firmaların yeni yatırımına giderek hatları ayırması gerekecek.

GEÇTİĞİMİZ ay yapılan analizlerde yüzde 100 dana diye satılan bazı sucuklarda kanatlı eti (tavuk ya da hindi) tespit edilmesi üzerine, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın sucuk, salam ve sosiste karma et uygulamasına son vermek için çalışmalar başlatması, yıllık hacmi 2 milyar dolara ulaşan şarküteri sektörünü bir anda karıştırdı. Bakanlığın şarküteri ürünlerde karma et uygulamasına son vermesi durumunda, beyaz ve kırmızı et için aynı makine hatlarını kullanan tüm firmaların yeni makine yatırımına giderek, hatları ayırmasını gerektirecek. Bu da sektörde faaliyet gösteren firmalara, hesapta olmayan ek bir maliyet yükü getirecek. Ancak, bir kilogram etin en az 18-20 TL’den satıldığı Türkiye’de, sosisin 4 TL’den, salamın 5 TL’den, sucuğun da 14 TL’den başlayıp, 50 TL’ye kadar ulaşmasının da önüne geçilebilecek.   
Aynı çatı altında üretim  Türkiye’de şarküteri üretimi gerçekleştiren tesisler, kırmızı ve beyaz et ürünlerinin üretimini genellikle aynı çatı altında gerçekleştiriyor. Bu da, kırmızı et ve tavuk ya da hindi karışımı üretim yapıldıktan sonra, makinelerin mutlaka yıkanıp, temizlenmesini gerektiriyor. Aksi taktirde, makinelerde kalan kalıntıların, üretilecek farklı ürüne bulaşmasına yol açabiliyor. Bu da, yüzde 100 dana etinden gerçekleştirilen ürünlere tavuk ve hindi etlerinin küçük miktarda da olsa bulaşmasına neden olabiliyor. En ufak bir bulaşma bile analizlerde olumsuz neticeler doğurabiliyor. Bunun önüne geçilebilmesi için de ya kanatlı et ürünleriyle dana eti ürünlerinin ayrı tesislerde üretilmesi ya da her ürün grubu için ayrı makine parklarının oluşturulması gerekiyor. Firmalar şu anda ise yeni makine yatırımı yapmamak için tüm ürün gruplarında aynı makineleri kullanma yoluna gidiyor.
İmajı hat ayırarak düzeltecek Bakanlığın son analiz sonuçlarından nasibini alan Apikoğlu, zedelenen marka imajını düzeltmek amacıyla şimdi yeni makine yatırımına giderek, tavuk ve hindi eti kullandığı hatları, dana eti hatlarından tamamen ayırma yoluna gidiyor. Müşterilerine de 15 Mayıs tarihinden itibaren de bir daha binde 1 dahi karışma olmayacağı taahüdünde bulunuyor. Ayrıca, ilgili dönemde üretilen tüm acılı kangal sucukları da marketlerden tek tek toplayacağı sözünü veriyor.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ise yıllık hacmi 2 milyar dolara ulaşan şarküteri sektörünün yüzde 90’ını oluşturan salam, sucuk ve sosiste karma et uygulamasına son vermeye kararlı görülüyor. İşlenmiş et ürünlerinde hileyi önlemek amacıyla harekete geçen bakanlık, sektörün tüm baskılarına rağmen önümüzdeki 15 gün içerisinde konuyla ilgili yeni bir tebliğ yayınlayacak. Ancak, firmaların gerekli yatırımları gerçekleştirebilmeleri için sektöre de belli bir süre tanınacak. Yeni tebliğ, yürürlüğe girdikten sonra da şarküteri ürünleri ya sadece kırmızı et ya da beyaz etten üretilebilecek. Türk Gıda Kodeksi’nde de değişiklik yapılarak, yeni tebliğe uygun hale getirilecek. Tüm bunların ardından sucuk, salam, sosis gibi ürünler yüzde 100 dana, yüzde 100 tavuk ve yüzde 100 hindi eti olarak üretilebilecek. Yüzde 60 dana, yüzde 40 tavuk eti gibi karışımlar olamayacak.
4 TL’ye sosis, 5 TL’ye salamPazar Araştırma Şirketi Nielsen’in 2011 yılı verilerine göre, sucuk ürünlerinin toplam şarküteri pazarından aldığı pay, yüzde 54.52’ye ulaşıyor. Salamın payı yüzde 21.24, sosisin payı yüzde 13.21, pastırmanın da yüzde 5.80 payı bulunuyor. Tüm bunları kavurma yüzde 3.17 ile, jambon yüzde 1.14’le, füme et ise yüzde 0.69 pazar payı ile takip ediyor. Türkiye’de kişi başına düşen yıllık şarküteri tüketimi ise 3.6 kilogram oluyor.
Ancak, zincir marketlerde satılan sucuğun kilosu 14 TL’den başlayıp, yüzde 100 dana olanlarda 50 TL’ye kadar çıkabiliyor. Aradaki fark, salamda daha da büyüyor. Piyasada kilogramı 5 TL’den de 35 TL’den de salam satılıyor. Sosisin kilogramı ise 4 TL den başlıyor. Bu yüzde 100 dana etinde 25 TL’ye çıkıyor.

Karışık ürünler suistimale açık

KIRMIZI et fiyatlarındaki artış, işlenmiş et ürünleri pazarında da rekabeti kızıştırıyor. Tavuk ve hindi etinden oluşan beyaz et karışımları suistimallere de açık kapı bırakıyor. Satışa sunulan ürünlerde karışım oranlarının tam olarak belirlenememesi, bu ürünler alınırken muhakkak güvenilir markaların tercih edilmesini gerektiriyor. Bu tür ürünlerde pakette yazan karışım oranıyla fiyatın karşılaştırılması doğru bir yöntem olarak gösteriliyor.

Yazının Devamını Oku

Yaralayan yürüteç yutulan oyuncak satan, şimdi yandı

30 Nisan 2012
GÜMRÜK ve Ticaret Bakanlığı’nın ABD’deki uygulamaları örnek alarak yayınladığı tebliğe göre, artık Türkiye’de de yutma, yanma, kanser ve yaralama riski taşıyan hiçbir oyuncak, yürüteç, bebek arabası, beşik, çocuk karyolası, kırtasiye malzemesi ve giysi satılamayacak. Satanlar, ürünlerini toplatacak.

SONUNDA Türkiye’de ki bebek ve çocuklar da ABD’li bebek ve çocukların yıllar önce elde ettikleri hakların tamamına kavuştu. Özellikle Uzakdoğu ülkelerinden ithal edilen ucuz ve kalitesiz ürünlerin risk oluşturması üzerine Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, ABD’deki uygulamaları bire bir örnek alarak yeni bir tebliği hazırladı. Resmi Gazete’de yayımlanan bu tebliğ, yutma, yanma, kanser ve yaralama riski taşıyan oyuncakların, yürüteç, bebek arabası, beşik, çocuk karyolası, kırtasiye malzemesi ve çocuk giysisilerinin Türkiye’de satılmasını tamamen yasaklıyor.
Satanlar, para cezalarını ödemenin yanı sıra bu ürünleri piyasadan tek tek toplayacak ve televizyon ve gazetelere ilanlar vererek, ürünleriyle ilgili tüketicileri uyarmak zorunda kalacak.
Ağır metal de içeremeyecekGümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın “Tüketici Ürünlerinin Güvenlik Risklerinin Belirlenmesine İlişkin Tebliğ”i geçtiğimiz hafta yayınlandı. 1 Ocak 2013’ten itibaren yürürlüğe girecek olan Tebliğ’de çocuk bakım ürünleri, kırtasiye, oyuncak ve çocuk giysilerine ilişkin yeni güvenlik standatları yer alıyor. Tebliğ, bebek ve çocukların güvenliğine ilişkin standartlarla da sınırlı kalmayıp, bu tür ürünlerde ağır metallerin kullanımına da ciddi yasaklar getiriyor. ABD’deki uygulamaların örnek alınarak hazırlanan standartlar, özellikle bebek bakımında ve çocuklar tarafından kullanılan ürünlerinin risk içermelerini ortadan kaldıracağı gibi aynı zamanda da standartlara uygun güvenli ürünler üreten ya da ithal eden firmaların da korunmasını ve haksız rekabeti önlemeyi amaçlıyor.
Kullanım talimatı zorunluluğuArkadaşımız Seda Akdemir’in yaptığı araştırmaya göre, yeni tebliğ, piyasada satılan çocuk bakım ürünlerinin üzerlerinde güvenli ve doğru kullanımlarıyla ilgili talimatların da bulunmasını zorunlu hale getiriyor. Bu ürünlerin çocukların parmak ya da kol, bacak gibi diğer uzuvlarının sıkışmasına neden olabilecek açık uçlu boru, çıkıntı, delik, hız tertibatı, cıvata ya da açıklık bulunmamasını da gerektiriyor. Metal malzemelerin korozyona dayanıklı olmasını, ahşap esaslı ve bitki orijinli malzemelerin de böcek tahribatı ve çürük içermeme şartı aranıyor. Yürüteçler, çocuk arabaları, beşikler ve çocuk karyolalarında kilitleme mekanizması ile ayarlama sistemi bulunması gerekiyor. Ürün kenarları, köşeleri ve çıkıntılarının yaralanma riskini azaltacak şekilde üretilmesi, kordonlar, ipler ve bağ olarak kullanılan parçaların boğulma riski oluşturmama şartı getiriliyor.
Paslanmayan malzemeTebliğe göre yürüteç, tekerlekli bebek arabaları, beşikler ve çocuk karyolaları gibi çocuk bakım ürünlerinde keskin ve sivri köşeler olamayacak. 3 yaşından küçük çocukların yutabileceği parçalar bulunamayacak. Bununla birlikte yürüteç ve bebek arabalarında mutlaka fren tertibatı yer alacak. Metal malzemelerde korozyona karşı dayanıklı ve paslanmayan malzemeler kullanılacak. Bunların kolay tutuşmayan, alevlenmeyen malzemelerden yapılması gerekecek. Kanserojen riski taşıyan hiç bir malzeme kullanılmayacak. Ağır metaller, belirli limitlerin üzerine çıkamayacak.
Yanabilen malzemelerÇocuk giysilerinde özellikle uzun kordon ve bağcıkların neden olabileceği boğulmalar ve hatta ölümle sonuçlanabilecek kazaları önleyebilmek için de kısıtlamalar getiriliyor. 3 yaşa kadar olan çocuk giysilerinin boyun bölgesinde, kapüşonlarında hiçbir şekilde bağcık ve elastik kordon bulunmayacak. 3-14 yaş arasındaki çocuk giysilerinde de kol, paça ve bel bölgesinde bu kordon ve bağcıkların belli uzunlukta olması gerekecek. Çocuk giysilerinde boyun bölgesindeki bağcıklar 75 milimetreden uzun olmayacak, bel, paça, kol bölgesinde de 140 milimetreyi geçemeyecek. Çocuk kıyafetlerinde kolay alev alabilecek malzemeler de yasaklandı.

Dekoratif meyveler sağlığı tehdit etmeyecek

YAYINLANAN tebliğde plastik dekoratif meyveler, meyve suyu görünümlü sabun ve şampuanlar, mıknatıslı buzdolabı süsleri gibi yiyecek taklidi ürünlerin şekil, renk, koku ve görünümdeki benzerlik nedeniyle çocuklar tarafından gıda zannedilebileceği düşünülerek, bu ürünlerin çocuklara zarar vermemesi için de yeni düzenlemeler yapıldı. Bu düzenlemeyle meyve görünümlü sabunların zehirlenmeye yol açabilecek bir maddeden yapılması yasaklandı. Yiyeceğe benzeyen ürünlerin ve ayrılabilir kısımlarının çocuklar tarafından ağıza alınması, emilmesi ya da yutulması halinde boğulma, zehirlenme ya da sindirim sisteminde sorunlara yol açmayacak şekilde üretilemesi gerekiyor. 

Yazının Devamını Oku

1.1 milyarlık dondurmaya baklavadan sonra sütlü tatlı ve supangle de girdi

29 Nisan 2012
1.1 milyar TL’lik hacme ulaşan dondurma sektöründe, 2012 yaz sezonu yeni tat ve karışımlarla açıldı. Kabak, ekmek kadayıfı, baklavanın ardından bu yıl da dondurmayı kazandibi, sakızlı muhalebi, supangle gibi sütlü tatlılarla buluşturan firmalar, vanilyayla çileği, fıstıkla da çikolatayı tek çubukta birleştirdi.

2011 yılında yüzde 15 büyüme oranını yakalayarak, 1.1 milyar TL’lik hacme ulaşan dondurma sektörü, 2012 yaz sezonunu ürün yelpazelerine ekledikleri yeni tatlarla açtı. Geçtiğimiz yıllarda kabak, ekmek kadayıfı, baklava gibi Türk tatlılarıyla dondurmayı aynı kapta piyasaya süren firmalar, bu yıl da dondurmayı kazandibi, sakızlı muhallebi, spangle gibi sütlü tatlılarla buluşturmayı, vanilyayla çileği, fıstıkla da çikolatayı tek çubukta birleştirmeyi sağladılar. Ayrıca dondurulmuş dilimli pastalarla da pazarda yeni bir kulvar oluşturdular.
Kişi başına tüketim 4 litreArkadaşımız Dilara Açıkgöz’ün yaptığı araştırmaya göre, yıllık toplam üretimi 137 milyon litreye ulaştıran üretici firmalar dondurmayı Türkiye’deki her 100 evden 70’ine sokmayı başardı. Kişi başına düşen yıllık tüketim de 4 litreyi buldu. Bunun 2 litresini ev tipi dondurmalar oluşturdu. Farklı gramaj ve ambalajlarla rekabet eden firmalar, pazarın yüzde 51’ini evde tüketilen ürünlere kaydırılmasını sağladı. Ev dışı tüketimde yaşanan pazar kaybı ise ivme kazanarak devam ediyor.
Pazar hızla büyüyorNielsen Araştırma şirketinin verilerine göre, dondurmanın toplam gıda sektöründen aldığı pay da yüzde 3.4’ü buluyor. Bu pazar payıyla dondurma, toplam pazardan yüzde 3.2 pay alan atıştırmalık ürünler ile yüzde 2.1 payı bulunan çikolatayı da artık geride bırakmış oldu. Dünya dondurma tüketiminde ise ilk sırayı Yeni Zelanda ve ABD alıyor. Kişi başına düşen tüketim bu iki ülkede 25 litre ulaşıyor. Ev tipi dondurmada ise kişi başına düşen yıllık tüketim ABD’de 10.3 litreyi, Almanya’da 6.5 litreyi, İspanya’da ise 4.5 litreyi buluyor. Türkiye ortalaması 2 litre olan ev tipi dondurmada kişi başına düşen tüketim, İstanbul’da 4.5 litreye kadar çıkabiliyor.
Ürün geliştirmeye ağırlıkAşırı rekabetin yaşandığı pazarda payını artırmak isteyen firmalar, ürün geliştirme yeni tat ve karışımlara ağırlık veriyor. Avrupa’da probiyotik dondurma üretimine geçilirken, Türkiye’de firmalar, çikolata, vanilya, çilek, fıstık gibi klasik tatlara karadut, frambuaz, karamel, kavun, portakal, Hindistan cevizi gibi yeni lezzetler de ekliyor. Yeni tatlarda oluşan bu gelişmeler, kabak, ekmek kadayıfı, baklava gibi tatlılarla bütünleşmelerde de sürüyor. Türk tatlılarına sütlü tatlıları da ekleyen dondurmacılar, kazandibi, sakızlı muhalebi ve supangleyi de dondurmayla aynı kupta buluşturmayı başardı.

Markalı ürünlerle pastane dondurmaları arasında tatlı rekabet

TÜRKİYE’de dondurma üretimi, yakın bir geçmişe kadar ev, pastane ve otel üretimiyle sınırlıydı. Uluslararası markaların pazara girmesiyle, bu alanda önemli gelişmeler sağlandı. Artık pazarın hakimiyetini lider markalar oluştursa da markalı ürünler ile pastane dondurmaları arasında da rekabet yaşanıyor. Pazarda Algida Carte D’or, Cornetto, Max,Fruttare, Magnum gibi markaları ile ön plana çıkarken, Ülker, Golf, Royal, Maxima, Bravo, Coco Star gibi markalarıyla dondurma pazarında rekabete katılıyor. Panda ise 5 farklı markayla bu rekabete ortaklık ediyor.

Farklı tatlara yeni karışımlar ekleniyor 

DONDURMADA en çok tercih edilen lezzetlerin başında kaymak, çikolata, fıstık ve çilek geliyor. Bunun yanı sıra firmalar karadut, ananas, Hindistan cevizi gibi farklı tatlara da ürünlerinde yer veriyor. Dondurma pazarında farklı lezzetlerin yanında farklı karışımlar da rekabeti artırıyor. Carte D’or’un profiterol, incir tatlısı, kabak, tel ve ekmek kadayıfıyla birleştirmesinin ardından, sakızlı muhallebi, kazandibi gibi sütlü tatlılarıyla dondurmayı aynı kuplara koydu. Ülker Golf markasının hazır dondurulmuş pastası Maxima Dilimli de piyasaya yeni sürülen ürünler arasında bulunuyor. Golf ayrıca, Maraş usulü dondurmasını bu yıl külâha koydu.

Yazının Devamını Oku

‘Antibakteriyel’de analizden geçemeyen ‘hijyenik’e geçiyor

23 Nisan 2012
YILLIK hacmi 250 milyon TL’ye ulaşan sıvı sabun ve yıllık hacmi 170 milyon TL’yi bulan ıslak mendilden yüzde 10’a yakın pay alan antibakteriyel ürünlere “biyosidal” ruhsatı çıkarma zorunluluğunun devreye sokulması, etiket oyununu da beraberinde getirdi. Her iki sektörde faaliyet gösteren bazı firmalar, ürün başına 23 bin TL’yi bulan ruhsat masrafları ve laboratuvar analiz sonuçlarından sıyrılmak için, ambalajlardan “antibakteriyel” ibaresini çıkartıp, “hijyenik” ibaresini koyma yoluna gidiyor.
Ruhsat alma zorunluluğu
Sağlık Bakanlığı, İlaç ve Eczacılık Genel Müdürlüğü’nün, ambalajında, reklamında ve tanıtımında antibakteriyel ifadesi kullanılan temizlik ürünlerini, kozmetik kapsamından çıkararak, biyosidal ürün kapsamına alması, bunu da ruhsata bağlaması, başta sıvı sabunlar olmak üzere, el temizleme jelleri ile el ve vücut temizleme mendilleri pazarını karıştırdı. Ambalajlarına “antibakteriyel” ibaresi kullanan firmalar, ürünleri için önce laboratuvar analizlerini yaptırıp, gerçekten de antibakteriyel olup olmadıklarını belirlemeleri gerekiyor. Ardından da bu laboratuvar sonuçlarıyla birlikte bakanlığa başvurarak, her ürün için ayrı ayrı ruhsat alma zorunluluğu bulunuyor. Bunun da masrafı ürün başına 23 bin TL’ye ulaşıyor. Ruhsatı olmadığı halde ambalajında antibakteriyel ibaresini kullanmaya devam eden firmalara ise 60 bin TL’den başlayan para cezaları uygulanarak, ürünlerin piyasadan toplanması yoluna gidiliyor. Ayrıca, bu tip ürünleri satan market ve eczanelere de para cezası uygulanıyor.
2 bin 261 ürüne ruhsat
Biyosidal ürün ruhsatının maliyetini karşılamak istemeyen ya da ürünleri laboratuvar testlerinden geçemeyen sıvı sabun, jel ve el ve vücut temizleme mendili üreticileri de çareyi ambalajlarından ‘antibakteriyel’ ibaresini çıkartıp, yerine ‘hijyenik’ vurgusu yapmakta buluyor.
Bakanlığın Biyosidal Ürün Yönetmeliği’ne göre, bir ve ya birden fazla aktif madde içeren, kullanıma hazır halde satışa sunulmuş, kimyasal ya da biyolojik açıdan herhangi bir zararlı organizma üzerinde kontrol edici etki gösteren, bakterileri yok eden aktif maddeleri içeren ürünler biyosidal olarak tanımlanıyor. 4 farklı grupta 23 ürün tipini kapsayan yönetmelik, antibakteriyel sabun, temizleme jeli ve ıslak mendil gibi ürünler 1’inci grubu oluşturuyor. Ayrıca, dezenfektan, koruyucu madde, haşere kovucular da uygulama kapsamında yer alıyor. Bu 23 farklı ürün tipinde toplam 2 bin 261 biyosidal ruhsatı bulunan ürün piyasada yer alıyor.
Şartlara uyan ruhsatı alıyor
Bakanlığın yeni yönetmeliğinin ardından biyosidal kapsamına alınan sabun, jel ve ıslak mendil alanında Colgate’in Protex’i, Ataman Kozmetik’in Uni’si, Eczacıbaşı’nın Selin Hijyen Max’ı, Unilever’in Lifebuoy’u, İpek Kağıt’ın Selpak’ı, Evyap’ın Activex ve Fomy’si, Kopaş’ın Dalin’i, Dalan Kimya’nın Covex’i, SCA Yıldız’ın Komili’si, Orbak Kimya’nın Povilon’u biyosidal ruhsatı alarak, ürünlerin ambalajında antibakteriyel ibaresini kullanmaya başladı. Ayrıca, Kipa gibi bazı perakende zincirleri de market markalı antibakteriyel sabun ürünleri için ruhsat alma yoluna gitti. Merdiven altı üretim yapan firmalar başta olmak üzere ruhsat alamayan bazı kuruluşlar ise etiket değiştirme yolunu seçti.
Yazının Devamını Oku

Enginar üretimi 34 bin tona ulaştı Türkiye dünyada 7’nci sıraya çıktı

22 Nisan 2012
İç piyasanın yanı sıra dış pazarlarda da oluşan talep artışı, Türkiye’nin dünyanın en büyük 7’nci enginar üreticisi olmasını sağladı. Türkiye’de 10 bin ton olan enginar üretimi şimdi 34 bin tona ulaştı. Tane hesabıyla pazarlanan bu vitamin deposu ürünün tarladan çıkış fiyatı da adet başına 1.5 lira oldu. Zincir marketlerde ise 3-5 lira arasında yerini alıyor.

KARACİĞERİ koruyup, kalp hastalıklarını engelleyen, sindirimi kolaylaştırıp, kolestrolle savaşan, hücrelerin yıpranmasını frenleyerek yaşlanmanın da etkilerini azaltan enginarın kanser riskini de düşürdüğü anlaşılınca talep arttı. İç piyasanın yanı sıra dış pazarlarda da oluşan talep artışı, bir anda Türkiye’nin dünyanın en büyük üreticileri arasına girmesini sağladı. Yıllık toplam 45 milyon ton sebze üretimi gerçekleştiren Türkiye’de 10 bin ton olan enginar üretimi de 34 bin tona ulaştı. Tane hesabıyla pazarlanan enginarın üreticiden çıkış fiyatı da 1.5 lira olurken, zincir marketlerin tezgahlarında mevsimine göre 3-5 TL arasında yerini alıyor.
Türkiye 7’nci sıradaArkadaşımız Seda Akdemir’in yaptığı araştırmaya göre, enginar üretimi dünyada 1 milyon 45 bin tonu buluyor. Dünyada tüketilen tüm enginarların yüzde 85’ini, Akdeniz ülkeleri üretiyor. 29 ülkede üretimi yapılan enginarda ilk sırayı 50 bin hektar alan ve 480 bin ton üretimle İtalya alıyor. Dünya üretiminin yüzde 33’ünü karşılayan İtalya’yı, 215 bin 534 ton ile Mısır, 166 bin 700 tonla İspanya, 127 bin 503 tonla da Peru izliyor. Türkiye, artık 59 bin ton yıllık üretim gerçekleştiren Çin ve 45 bin 460 ton üretimi olan Fas’ın ardından dünyanın en büyük yedinci enginar üreticisi ülke konumunda bulunuyor. 
İzmir başı çekiyorDünyada hektar başına 229 ton üretim gerçekleştiren Arjantin, verimlilik sırasında başı çekerken, bu Türkiye’de hektar başına 121 ton oluyor. Verimlilik açısından Türkiye, üretimde lider konumda bulunan İtalya’yı geride bırakıyor. İtalya’da hektar başına sağlanan üretim, 115 ton seviyesinde kalıyor. Türkiye’de en fazla enginar üretilen bölge ise Ege oluyor. 16 bin 644 ton enginar üretilen Ege, tek başına Türkiye’nin toplam talebinin yüzde 57’sini karşılıyor. En çok enginar üretilen il de İzmir oluyor. İzmir’i Bursa, Eşkişehir ve Bilecik takip ediyor. Enginarın pazardaki fiyatı ise satış noktalarına göre değişiklik gösteriyor.
Sakız ve Bayrampaşa Taze, konserve edilmiş ve dondurulmuş olarak pazarlanan enginarın Türkiye’de yaygın olarak iki çeşidi üretiliyor. Şifa kaynağı enginarın çeşitlerinden biri olan sakız enginarı, Ege Bölgesi’nde İzmir, Çeşme ve Karaburun tarafında yaygın olarak yetiştiriliyor. Taze tüketime uygun olan erkenci çeşit sakızın tüm Akdeniz Bölgesi’nde üretimi yapılabiliyor. Bayrampaşa enginarı ise Marmara Bölgesi ile Bursa ve çevresinde yetiştiriliyor. Verim davranışları ile sakız çeşidinden ayrılan özelliklere sahip bu cins, “yerli enginar” olarak adlandırılıyor. Marmara Bölgesi’de İstanbul ve Bursa’da yetiştirilen bu cins, belli bir dönem üretilmesi nedeniyle ağırlıklı olarak konserve üretiminde kullanılıyor. Enginar Türkiye’de genellikle taze tüketilmesine karşın, diğer ülkelerde ağırlıklı olarak konserve olarak üretiliyor.

Karaciğeri koruyor, kanser riskini azaltıyor

SON yıllarda tüketimi hızla artan ve sağlıklı yaşam kültürü içinde önemli yer tutan enginar, birçok sebze türünden daha çok protein ve karbonhidrat içeriyor. Uzmanlar bu sebzenin faydalarını şöyle sıralıyor;
Enginarın, içerdiği posa, mineral ve vitaminler sayesinde vücudu dinlendiriyor, hücrelerin yıpranmasını engelleyerek yaşlanmanın da etkilerini azaltıyor.

Yazının Devamını Oku

‘Cep’te ‘en cazip’i arayan günde 25 bin numara taşır oldu

15 Nisan 2012
CEP telefonu abonelerinin 2008 yılından itibaren numaralarını değiştirmeden istediği operatöre geçme hakkını elde etmesiyle GSM operatörleri arasında başlayan abone kapma yarışı da çılgınlık boyutuna ulaştı.

Son 4 yılda numara taşıma işlem sayısı 41 milyonu, numara taşıyan abone sayısı da 20 milyon 750 bini aştı. Her 10 numaradan 6’sı başka bir operatöre taşınırken, bu da Türkiye’de avantajlı tarife takipçiliğini beraberinde getirdi. Numara taşımak için fırsat kollayan hat sayısı 10 milyonu aştı. Numara taşımayı alışkanlık haline getirenlerin sayısı 2 bini, 3 operatör arasında sürekli dolaşanların sayısı da 471’i buldu.
20 kez değiştiren varBilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK)’nun verilerine göre, bu 2 bin abone, son dört yıl içinde numarasını en az 20 kez başka bir operatöre taşırken, en cazip kampanyayı yakalama avına çıkan abone sayısı da 471 oldu. Bu aboneler, sürekli kampanyaları takip ederek, numaralarını üç GSM operatörü arasında en az 6’şar kez dolaştırma rekoru kırdı. 
Sadık aboneye teşvikArkadaşımız Cansu Mansur’un yaptığı araştırmaya göre, tüm bunlara GSM operatörlerinin, numarasını taşıyan abonelere “bedava dakika, kısa mesaj ve internet bağlantı süresi” içeren teklif paketlerini peş peşe uygulamaya koyması yol açıyor. Böyle olunca da aboneler en uygun koşullarda görüşme, mesajlaşma ve internet bağlantısı imkanı sağlayan GSM operatörü arayışına giriyor. Bir operatörden diğerine geçen abone, sözleşmede belirlenen süre bitiminde de bu arayışına yeniden başlıyor. 2011 yılı sonu itibariyle Türkiye’de 70 milyona dayanan cep telefonu abonesinden yüzde 54’ünü Turkcell, yüzde 29’unu Vodafone, yüzde 17’sini de Avea bünyesinde barındırıyor. Sayıca en fazla abone kaybeden kuruluş Turkcell olurken, kaybedilen bu abonelerin toplamdan aldığı pay yüzde 3.34’de kalıyor. Bu kayıp, Vodafone’da yüzde 4.12’ye, Avea’da ise yüzde 5.57’ye ulaşıyor.
Günde 25 bin hat taşınıyorSon 3 yılda Türkiye’de ki cep telefonu abonelerinin yüzde 64’ü operatörünü değiştirmeyi tercih etti. 2008’de başlayan numara taşıma uygulaması son 4 yılda hız kesmeden devam etti. 2009 yılında 9 milyon, 2010 ve 2011 yıllarında ise 14’er milyon abone operatörünü değiştirdi. BTK’nın verilerine göre, son 4 yıl içinde ayda 1 milyondan fazla abone, operatörünü değiştirirken, günlük ortalama numara taşıma sayısı da 25 bini buldu. 10 milyon abone numarasını sadece bir kez taşırken, operatörünü 2 kez değiştirenlerin sayısı da 6 milyon oldu. 1 milyondan fazla abone ise numarasını taşıdığı operatörden memnun kalmayarak, daha önce ayrıldığı operatöre döndü.

Avrupa ‘cep’ten konuşma liginde ikinci sıradayız

CEP telefonundan yapılan aylık ortalama konuşma süresi açısından Avrupa’da Fransa’nın ardından ikinci sırada yer alan Türkiye’de, konuşma tarifeleri aboneler için önem taşıyor. Aboneler bir operatörden aldıkları bedava dakikaları kullandıktan sonra başka bir GSM kuruluşuna geçerek yeniden bedava konuşma imkanı buluyor. Aboeneler aynı zamanda hangi operatör kendisine daha cazip teklifi sunarsa ona yöneliyor. Numara taşıma işleminin ücretsiz olması ve başvuru işlemlerinin kolay olması, taşıma işleminin kısa sürede ve talep edilen saatte gerçekleşmesi de numara taşıma konusunda etkili oluyor.

Abonelerden süre garantisi isteniyor

GSM operatörleri, abonelerini kendi hatlarına bağlamak ve sadık abone sayılarını artırmak için de boş durmuyor. Hattını bir ya da 2 yıl süreyle taşıma güvencesi veren abonelerine paket tarifelerinde cazip indirimlere, bedava ek konuşma, mesajlaşma ve internete bağlanma imkanları sağlıyor. Abone, taahüdüne uymayıp, numarasını başka operatöre kaydırmak istediğinde ise o güne kadar yararlandığı tüm indirimlerin ve mesaj, internet görüşme dakika sürelerinin bedeli, topluca isteniyor.

Yazının Devamını Oku

444’lü hatlara tarife sınırı getirildi, ücret ‘tavandan tabana’ döndü

9 Nisan 2012
BTK, GSM ve sabit hat operatörlerinin 444’le başlayan çağrı merkezi numaralarına yönelik aramaları, üst sınır üzerinden ücretlendirme uygulamasına son verdi. 444’ler ‘her yöne’ paketlerin kapsamına dahil edildi.

BİLGİ Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK), Hürriyet Gazetesi’nin Tüketici Köşesi’nde “Çağrı merkezlerinde ciro 1.1 milyar dolara ulaştı, önce reklamlar yaygınlaştı” başlığıyla geçtiğimiz hafta yayınlanan haber üzerine, GSM operatörü kuruluşların ‘üst sınır’ üzerinden ücretlendirdikleri 444’lü numaralara tarife sınırı getirdi. BTK, aldığı kararla 444’le başlayan çağrı merkezi numaralarına yönelik yapılan aramaları, GSM ve sabit hat operatörlerinin ‘her yöne’ yönelik çıkardığı paketlerin kapsamına dahil etti. Bunu da, Türk Telekom yönüne yapılan aramalara uygulanan tarifeyle kısıtlayarak, ek gelir kapısı olmaktan çıkardı. Böylece aboneler, bundan böyle bilgi edinmek amacıyla çağrı merkezlerinin 444’lü numaralarını aradıklarında artık dakikası 44 kuruşu bulan ek ücretleri ödemek zorunda kalmayacak. Yaptıkları aramalar, kendi tarifelerindeki her yöne yönelik dakikalardan düşecek.
Gözardı edilemeyecekBTK’dan yapılan açıklamada, 444’lü numaralara yönelik aramaların tarifelendirilmesinde abonelere yansıtılan ücretlendirmelere yönelik iki farklı uygulamanın bulunduğuna dikkat çekiliyor. Açıklamada, “Birincisi sözkonusu habere konu olan ve aboneler tarafından şikayetlere yol açan üst sınır üzerinden ücretlendirmedir. Diğeri ise bu tip aramalarda GSM operatörü kuruluşların her yöne paketleri kapsamına alınmasıdır. Düzenlememizin odağında da bu husus yer almaktadır. Tüketicilerin şikayetlerine de her yöne paket uygulaması gözardı edilip, dahil edilmemesi, sadece üst sınır uygulamasının baz alınması yol açmıştır. Bundan böyle telefon hizmeti sunan işletmeciler, tüm 444’lü numaralara yönelik aramaları üst sınır üzerinden ücretlendiremeyecekler. Sunulan paketlerin Türk Telekom yönüne dakika içermesi durumunda, bu dakikalara 444’lü numaraları aramalar da dahil olacak. Ancak, bu dakikaların bitmesi durumunda ya da her yöne olmayan ve aramanın dakika bazında ücretlendirildiği tarifelerde ise 444’lü aramalar, Türk Telekom’u arama ücretini aşamayacak. Abonelerin büyük bölümünün her yöne tarife paketi aldığı düşünüldüğünde, kurumumuzca yapılan bu düzenleme, işletmeciler için ek gelir kapısı söz konusu olamayacaktır” denildi.
40 kuruş, 11 kuruş olacakYıllık hacmi 1.1 milyar dolara ulaşan çağrı merkezlerinde tavan fiyat uygulaması, dakika maliyeti vergiler dahil 3.5 kuruş olan aramanın bedelini 40 kuruşa çıkarıyor. Bu da, tavan fiyat ayrıcalığını ek gelire dönüştürmek isteyen firmaların çağrı merkezlerini arayanları, dakikalarca reklam cıngıllarıyla sesli (dijital) yanıt sisteminde oyalayıp, müşteri temsilcilerine ulaşmalarını zorlaştırmasına yol açıyordu. Yeni uygulama, yılda 1 milyardan fazla çağrının yapıldığı 444’lü özel servis numaralarını arayan her yöne paket kullanan abonelere, her hangi ek bedel ödemelerine gerek bırakmayacak. Sadece dakikalarından aradıkları süre kadar eksilme olacak. Paket aşımı olan ya da her yöne tarifesi bulunmayan aboneler de sadece Türk Telekom’u aramış gibi işlem görecek ve dakikası 40 kuruş yerine 11 kuruş üzerinden ödeme yapabilecek.

91 firma 300 merkezle çağrıları yanıtlıyor

SON yıllarda sadece Türkiye’de değil, yurt dışından da hizmet vermeye başlayan 91 firmaya ait 300’den fazla çağrı merkezlerinin masa kapasitesi 30 bine, müşteri temsilci sayısı da 35 bine ulaştı. Yüzde 30’la telekomünikasyon kuruluşlarının, yüzde 25.9’la da finans sektörünün pay aldığı çağrı merkezleri pastasından turizm yüzde 5, lojistik yüzde 4.8, eğlence ve medya da yüzde 3.3 oranında yararlanıyor.

En fazla telekomcular ve bankalar kullanıyor

TÜRKİYE’de bu merkezlere yılda 1 milyardan fazla çağrı yapılıyor. 350 milyona yakını telekomünikasyon kuruluşlarına, 260 milyona yakını da bankalar başta olmak üzere finans kurumlarına yönelik gerçekleşiyor. Sektörün yıllık pazar hacmi de 1.1 milyar doları buluyor. Ortalama cevaplama 47 saniye, çağrı kaçırma süresi de 92 saniye oluyor.

Yazının Devamını Oku