Erkan Çelebi

6.5 milyon kart nakde kapandı fırsatçı devrede

14 Ekim 2012
BDDK’nın son düzenlemesiyle birlikte, 6.5 milyon kredi kartının toplam borcun yarısı ödenmediği için nakit çekime kapatılması, sistemdeki açıklardan yararlanan fırsatçılara yaradı. Kart sahiplerinin çaresizliğinden yararlanan bu girişimciler, ilk önce borcun tamamını kapatıyor, ardından komisyon ekleyip 12 ay taksitle ürün satmış gibi borcu yeniden yapılandırıyor.

BANKACILIK Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) harcamaları kontrol altına almak amacıyla uygulamaya koyduğu son düzenlemeler, borcunun en az yarısını ödeyemediği için kartı nakit çekime kapatılan 6.5 milyon kartın kullanıcılarını fırsatçıların kucağına itti. Sistemdeki açıklardan yararlanan bu girişimciler, kredi kartı kullanıcılarının çaresizliğinden yararlanarak, ilk önce kart sahiplerinin borçlarını kapatıyor. Ardından komisyon oranını da ekleyerek, 12 ay taksitle ürün satmış gibi borcu yeniden yapılandırma yoluna gidiyor.  Bunda da, yeni nesil tefecilerin yeniden yapılandırdıkları kart borçlarını, 3 ay öteleyip, aylık yüzde 1.33 komisyon oranı uygulaması etkili oluyor. Oysa, bankaların kredi kartlarına yansıttığı faiz oranı aylık yüzde 2.34’ü buluyor. Ayrıca bu işlemler, bankaların faiz dışında, masraf adı altında dosya bedeli, sigorta ücreti gibi ek bedeller de talep ettiği tüketici kredilerinden de cazip olabiliyor. 

50 milyon kart kullanıyoruz

BDDK verilerine göre, Türkiye’de ek kartlarla birlikte yaklaşık 53 milyon kredi kartı bulunuyor. 21 milyona yakın kişi de kredi kartı taşıyor. Ek kartlarla beraber kişi başına ortalama 2 kart düşüyor. Bunun yaklaşık 10 milyonu kredi kartı borçlarında yalnızca asgari tutarda ödeme yaparak çarkı döndürmeye çalışıyor. 2012 yılının ilk altı ayında kredi karti ve tüketici kredisi borcunu ödeyemediği için kara listeye alınanların sayısı ise 580 bin kişiyi buluyor.

Toplam hacim 55 milyar lira

Toplam kredi kartı büyüklüğü 55 milyar lirayı bulurken, BDDK’nın geçtiğimiz yıl yürürlüğe giren düzenlemesi, son bir yılda en fazla 3 kez dönem borcunun yarısından daha az ödeme yapan tüketicilere nakit para çekme yasağı getiriyor. Bu düzenleme kapsamında borcunun en az yarısı ödenmeyen 6.5 milyon kart, limit artış ve nakit çekime kapatıldı. Kapatılan kartlar, borcun tamamı ödeninceye kadar nakit çekime de açılamıyor.
BDDK’nın getirdiği son düzenleme, 15 milyar liranın altında limiti olan kredi kartlarında asgari borç ödeme oranını da yüzde 20’den yüzde 25’e çıkarttı. Yani kredi kartıyla yapılan 100 liralık bir borç, daha önce bunun 20 lirasını ödenerek, kalanı ertelenebilirken, artık en az 25 lirasının ödemesi gerekiyor. Ayrıca bankaların bu oranı yüzde 40’a kadar çıkartma imkanı da bulunuyor.

Kart çıkarma zorlaştı

Düzenleme, bunlarla da sınırlı kalmıyor. Yeni bir kredi kartı çıkartmak isteyenler, 1 yıl boyunca borçlarının yüzde 40’ını ödemiş olması gerekiyor. Nakite sıkışıp kredi kartlarından avans çekmek istendiğinde de bazı şartların yerine getirilmiş olması gerekiyor. Bir yıl içinde 3 defa borcunun yarısından azını ödeyenler, nakit çekemiyor. Tüm bu gelişmeler, borcunu ödemekte zorlanan kart kullanıcılarını sayıları hızla artan fırsatçılara yöneltiyor. Başta cep telefonu ve GSM bayileri olmak üzere, elektronik, beyaz eşya, mobilya gibi kredi kartıyla taksitli satış yapan bazı mağazalar, kredi kartı borcunu kapatmakta zorlanan müşterilere yöneldi. Kefilsiz, teminatsız, dosya ve sigorta masrafsız anında kredi kartı borçlarını kapatan bu kişi ve kuruluşlar, artıkinternet üzerinden de faaliyet gösteriyor.

Yazının Devamını Oku

Yatak ve halı strese karşı

8 Ekim 2012
FONKSİYONEL ürünlere olan talebin artması, yatak, uyku seti ve halı üreticilerini de harekete geçirdi. Günün stresini eve taşımak istemeyenleri hedef alan firmalar, vücutta oluşan statik elektriği ortadan kaldırarak, sinir sistemindeki negatif etkiyi yok eden bu ürünlerle, yatak, yastık, yorgan ve halıda 6 yıl olan yenileme süresini 4 yıla çekmeyi başardı.

TALEBİN horlamayı kesen, vücutta dengeyi sağlayan, mide asitlerinin yemek borusuna kaçmasını engelleyen, hemoroid sancılarına son veren fonksiyonel ürünlere kaymasını fırsat bilen yatak, ev tekstili ve halı üreticileri, şimdi de günün stresini eve taşımak istemeyenleri hedef aldı. Vücutta oluşan statik elektriği ortadan kaldırarak, sinir sistemindeki negatif etkiyi yok eden bu ürünlerle, yatak, yastık, yorgan ve halıda 6 yıl olan yenileme süresi de 4 yıla çekildi. Firmalar, stresten arındıran yeni nesil ürünleriyle yıllık hacmi 1 milyar dolara ulaşan yatak, 300 milyon dolara ulaşan yastık-yorgan ve yılda sadece 2 milyar dolarlık ihracat gerçekleştiren halı pazarına yeni bir soluk getirmeyi hedefliyor. Bu yolla, firmalar pazardan aldıkları payı artırıp, ön plana çıkmaya çalışırken, evlerde de stresten arınmış ortamlar yaratıyor. 

Yeni bir pazar oluştu

Arkadaşımız Eylül Gürbüz’ün yaptığı araştırmaya göre, üretici firma sayısının 400’e ulaştığı yatak sektöründe, kan dolaşımını artıran ürünler, rahatlatıcı Ginseng parfüm kapsülleri içeren kumaşlarla kaplanıyor. Bu kumaşların ayrıca, vücut elektriğini azaltan antistatik özelliği de bulunuyor. Bu yolla, statik elektriklenmeyi ortadan kaldırarak, stresi azaltmaya yardımcı olunuyor. Yatak üreticilerin geliştirdiği bu antistres ürünlere, yılda 5 milyon yastık, 500 bin adet de yorgan üreten uyku ürünleri alanında faaliyet gösteren firmalar da eklendi. Bunun sonucunda, günün stres ve yorgunluğundan yatakta sıyrılmak isteyenler, yeni bir pazar yarattı.
En büyük üçüncü üretici

Bu pazara, Companies & Market’in hazırladığı rapora göre, Çin’i geride bırakıp, ABD ve Belçika’nın ardından dünyanın en büyük üçüncü üreticisi konumuna ulaşan Türk makine halı firmaları da eklendi. Üretiminin büyük bölümünü dünyanın dört bir yanına ihraç eden bu firmalar, evlerin yatak odalarından sonra yaşam alanlarını da stresten arındırma yoluna gidiyor. Bu ürünlerin anti-statik ve anti-stres özellikleri sayesinde stresin ve negatif enerjinin vücuttan uzaklaştırılmasını sağlaması, günlük hayatta farkında olmadan depolanan statik elektriği bedenden atarak, doğal bir terapi ortamı oluşturulmasına da yardımcı oluyor.

Deniz yosunuyla rahatlama

İŞBİR’in deniz yosunun rahatlatıcı özelliğinden yararlanarak geliştirdiği SeaCell&Wellness adlı yataklar, antistres özelliğinin yanı sıra 7 bölgeli yay sistemi sayesinde ses de yapmıyor. Yatağın üst kısımda kullanılan 5 cm yüksekliğindeki viskoelastik malzeme, vücut üzerinde oluşan basıncı minimuma indirirken, Quallofil ve Allerban dolgu elyaflarıyla hijyen de sağlanıyor. 28 santimetre yüksekliğindeki bu yatakların fiyatı, 800 ila 2 bin lira arasında değişiyor.

Yazının Devamını Oku

1 ayda 198 bin deprem sigortası

7 Ekim 2012
Ağustos sonundan itibaren elektrik ve su aboneliklerinde deprem sigortası yaptırma zorunluluğu getirilmesi, son bir ayda 198 bin yeni poliçe düzenlenmesini sağladı. Ancak, bu da ev sahipleri ile kiraladıkları evin su ve elektriğini kendi üzerine geçirmek isteyen kiracılar arasında tatsız tartışmalara yol açtı.

ELEKTRİK, su gibi abonelik işlemlerinde deprem sigortası yaptırma zorunluluğunun getirilmesi, son bir ayda 198 bin yeni poliçe düzenlenmesini sağladı. Ev sahipleri ile kiracılar arasında tatsız tartışmalar yaşandı. Tartışmanın temelinde zorunlu deprem sigortası yaptırma yükümlülüğünün ev sahipleri üzerinde olmasına karşın, yeni uygulamayla bunun kiracılara yıkılması bulunuyor. 2000 yılında Kanunu Hükmünde Kararname ile başlatılan zorunlu deprem sigortası uygulaması, 12 yıl aradan sonra yasalaşarak, ağustos ayından itibaren uygulamaya kondu. Daha önce tapu işlemlerinde aranan deprem sigortası yaptırma zorunluluğuna, yeni yasayla su ve elektrik abonelik işlemleri de dahil edildi. Deprem Sigortası yaptırmayanların konutlarına su ve elektrik bağlatamaması, yeni kiraya verilen konutlar sayesinde düzenlenen poliçelerde patlama yaşanmasına yol açtı. Son bir ayda 3 milyon 963 bin olan deprem sigortalı konut sayısı, 4 milyon 161 bin’e ulaştı.

En çok kiracılar etkileniyor

Arkadaşımız Seda Akdemir’in yaptığı araştırmaya göre, Deprem Sigortası’nı yaptırmada zorunluluğu, ev sahiplerinin yükümlülüğünde. Buna rağmen, kira kontratlarında bu hükmün yer almaması, ev sahiplerinin sorumluluğu kiracıya yıkmasına yol açıyor. Bu da, yeni kiraladıkları evlere taşınmak için elektrik ve su aboneliğini yenilemek durumunda olan kiracıları bir de deprem sigortası yaptırmak zorunda bırakabiliyor. Aksi taktirde, kiraladıkları evlere elektrik ve su bağlatamıyorlar. Kiracının deprem sigortasını evsahibi adına yaptırıp, bunu da kiradan düşmesi gerekiyor. Ancak, sigorta yaptırma alışkanlığı olmayan ev sahipleri de buna pek yanaşmıyor. Kirayı, kesintisiz almak istiyor.

4 evden biri sigortalı

Tsunaminin de teminat kapsamına alındığı yeni düzenleme, kamu binaları, köy evleri ve mezralar dışında kalan 16 milyon konutu kapsıyor. Ancak, sigorta kapsamına giren bu konutlardan sadece 4 milyon 161 bini zorunlu deprem sigortası yaptırdı. 17 Ağustos 1999 depreminden en fazla etkilenen Marmara Bölgesi’nde sigortalı konut sayısı, yüzde 31 olurken, geçmişte büyük depremler yaşayan Doğu Anadolu’da ise bu oran yüzde 16. Yeni yasayla son bir ayda gerçekleşen poliçe satış sayısındaki artış ise geçen yılın aynı dönemine oranla yüzde 88’i buluyor. Bu oranın toplam artışa katkısı ise yüzde 5’e ulaşıyor.

Kontrol kolaylaşacak 
DASK Yönetim Kurulu Başkanı Selamet Yazıcı, 2013 başında devreye girecek yeni bir uygulama sayesinde konut veri tabanı oluşturduklarını da söyleyerek, “Bu sistem sayesinde konutların deprem sigortası yaptırıp, yaptırmadığını daha sağlıklı bir şekilde takip edileceğiniz. Bu da kontrol uygulamalarında daha büyük bir etkinlik sağlayacak” dedi.

Sigortalı sayısı artacak

Yazının Devamını Oku

Pazarda başına kalas düşene de çantasını kaptırana da sigorta

24 Eylül 2012
Sigorta sektörü, yeni poliçelerle işletmeler yüzünden oluşan tüketici mağduri-yetlerinin de önüne geçiyor. Bu poliçeler sayesinde artık, mağazada çantasını kaptıran veya pazarda başına kalas düşen müşteriler de zararlarını tazmin etme imkânına kavuşuyor.

2011 yılında 14.5 milyar liralık kısmı hayat dışı olmak üzere toplam toplam 17,2 milyar liralık brüt prim üretimi gerçekleştiren sigorta sektörü, işyerleri ve esnaflara yönelik geliştirdiği yeni sigorta paketleriyle, bir yandan Kasko, Zorunlu Trafik ve DASK arasında sıkışan pazarı büyütme yoluna giderken, diğer yandan da işletmeler yüzünden oluşan tüketici mağduriyetlerinin de önüne geçiyor. Bu poliçeler sayesinde artık, yanlış teşhis yüzünden zarar gören hastalar, otoparkta aracı çalınan ya da kazaya uğrayan sürücüler, mağazada çantasını kaptıran, pazarda başına kalas düşen müşteriler de zararlarını tazmin etme imkanına kavuşuyor.

Ödenen 8 milyar TL

Hazine Müsteşarlığı’nın “Sigortacılık ve Bireysel Emeklilik Sektörleri 2011 Yılı Faaliyet Raporu”na göre, peş peşe uygulamaya konulan yeni poliçe paketleri sayesinde 2010 yılından itibaren sektörün prim üretimi yeniden artmaya başladı. Sektörün, 2010 yılında yüzde 13,36 olan büyüme oranı 2011 yılında yüzde 21,48’e ulaştı. Sektör bu büyümeyi, işletmelerin daha önce işyerlerine astıkları küçük levhalarla sorumluluk almaktan kaçındığı sorunlar yüzünden mağduriyetlere yönelik paketler geliştirerek, 2012 yılında da sürdürmeyi başardı.  Tüm bu gelişmelerin sonucunda, sektörde düzenlenen poliçelerin sayısı da, 44,2 milyon adedi hayat dışı branşlar olmak üzere toplam 60,6 milyon adedi buldu. Şirketler tarafından zarar görenlere ödenen tazminat tutarı da 9.9 milyar liraya ulaştı. Bunun 8,3 milyar liralık kısmını hayat dışı sigortalar oluşturdu.

Mahkeme gereksiz

Şirketlerin yüzde 60’ının Kasko, Zorunlu Trafik ve DASK’ta yoğunlaştığı poliçe dağılımını genişletmek için peş peşe devreye soktuğu bu işyerlerini kapsayan yeni sigorta paketlerine son olarak pazar yerleri de eklendi. Tüketiciler artık, mağazalardan otoparklara, alışveriş merkezlerinden tamircilere, taksilerden hastahanelere kadar bir çok işletmeyi kapsayan bu sorumluluk sigortaları sayesinde, zararlarını mahkemeye gitmeden kolayca karşılatabiliyor.

Müşteri zararını güvence altına alan poliçeler

HÜRRİYET Tüketici Köşesi olarak bu hafta, tüketicilerin maddi ve manevi zararlarını güvence altına alan sigorta poliçelerini sizler için araştırdık. İşte bu poliçelerden bazıları...

DOKTOR SİGORTASI

Yazının Devamını Oku

700 liraya robot temizlikçi dönemi

23 Eylül 2012
VILEDA’nın günlük temizliği 30 dakikada, dip bucak temizliği ise 120 dakikada gerçekleştiren ViRobi adlı robotik mop’u 40 Euro’dan piyasaya sürmesi üzerine, Samsung, LG, iRobot, Karcher temizlik robotu fiyatlarını indirdi.

TÜRK ev kadınlarının temizliğe ayrılan süreyi kısaltıp, kolaylaştıran pratik kullanımlı ürünlere olan ilgi talebi, temizliği kendi kendine gerçekleştiren robotlara yönlendirdi. Yıllık hacmi 3.5 milyar TL’ye ulaşan pazarda akıllı temizlik robotlarının fiyatları da düştü.
Kısa süre öncesine kadar fiyatı 2 bin TL civarında olan temizlik robotlarında, pazara Alman Vileda’nın toz ve kirleri mıknatıs gibi çeken mikrofiber bez teknolojisini kullandığı ViRobi adlı robotik Mop’u 40 Euro’luk fiyatla piyasaya sürmesi yol açtı. Vileda’nın günlük temizliği 30 dakikada, dip bucak temizliği ise 120 dakikada gerçekleştiren bu yeni ürünü, Güney Koreli Samsung’un Navi-Bot, LG’nin Hom-Bot, ABD’li iRobot’un Roomba ve Alman Karcher’in de Robo Cleaner adlı temizlik robotlarında da fiyatların 700 TL’ye kadar çekilmesini sağladı.

2 saatte temizlik

Elektronik cihaz üreticisi firmaların geliştirdiği ve üzerindeki kamera ve sensörler sayesinde eşya ve duvarları algılayıp, evcil hayvanları rahatsız etmeden süpürme işlemini kendi kendine gerçekleştiren bu robotlar, tek bir tuşa dokunarak, 100 metrekarelik bir evin 2 saatte dip bucak temizlenmesini sağlıyor. Elektronik cihaz üretici firmaların elektrik süpürgelerine alternatif olarak geliştirdiği bu ürünlere, pratik kullanımlı temizlik seti üreticileri de eklendi. Türkiye’de toplam 25 milyon doları bulan temizlik bezi pazarından 8 milyon dolar pay alan mikrofiber bezleri, akıllı temizlik gerçekleştiren robot teknolojisiyle birleştiren Vileda, yeni ürünü evin içinde dolaşarak toz, saç ve tüyleri mıknatıs gibi topluyor, kirlerden kolayca arındırabiliyor. Parke, seramik, marley gibi farklı zeminlerde de kolayca uygulanabiliyor.

Cepten kumanda ediliyor

Yoğun iş temposu içinde temizliğe zaman ayıramayan tüketicileri hedef alan akıllı temizlik robotları, 5 yıldan bu yana Türkiye’de satışı gerçekleşiyor. Kameraları ve sensörleriyle etrafındaki mobilyaları ve duvarları algılayabilen bu cihazlar, kablosuz olmalarının yanı sıra 50 desibel’e kadar inen sessiz çalışmalarıyla da dikkat çekiyor. Üzerinde bulunan kameralar sayesinde etrafta bulunan değerli eşyalar ile evcil hayvanlara da zarar vermiyor. Kedi ve köpek tüylerini toplayan modelleri de bulunan bu robotların cep telefonundan ya da bilgisayardan internete bağlanılarak komuta edilebilen modelleri de bulunuyor.

Bezi kirlenince değişiyor

ALMAN Vileda’nın geliştirdiği ViRobi’nin iki farklı temizlik programı yer alıyor. 9 saatlik ilk şarjın ardından günlük temizliği 30 dakikada, uzun temizliği ise 120 dakikada tamamlıyor. Temizliği robotun alt kısmına takılan mikrofiber bez gerçekleştiriyor. Mıknatıs gibi toz, tüy ve pislikleri çeken bu bezler, kirlendiğinde temizlik setlerinde olduğu gibi çıkartılıp, yenisi takılıyor. Avrupa’da fiyatı 40 Euro olan bu robotik mop, yedek bezleriyle birlikte satılıyor.  

Yazının Devamını Oku

Bir haftada içme suyu nasıl arındı

30 Ağustos 2012
SAĞLIK Bakanlığı, 20 damacana su firmasının üretimini durdurup markaları teşhir gerekçesini ‘E.Coli’ bakterisinin üremesi olarak açıkladı. Bir hafta sonra da 15’ine yeniden üretim izni verdi. Uzmanlar kaynak sularında çok güçlü zehir ya da toksin üretebilen bu bakterinin bir haftada arınamayacağını belirtiyor.

SAĞLIK Bakanlığı, geçtiğimiz hafta Hürriyet’in Tüketici Köşesi’nde yer alan ‘4 milyarlık su bulandı’ başlıklı haberle ilgili açıklama gönderdi. Açıklamada, 20 damacana su firmasının üretimini durdurup, markaların isim isim teşhir edilmesinin gerekçesi de ‘sudan sebepler’ değil, aksine dolum tesislerinden alınan numunelerde sağlık açısından ciddi risk oluşturabilecek ‘E.Coli bakterisinin üremesi’ne bağlandı.

Dışkı bulaşması

E. Coli bakterisinin de sağlık açısından pek çok tehlikeli türü bulunuyor. Ancak, bazı türleri çok güçlü zehir ya da toksin üretebiliyor. Bu bakteri türü, büyük baş hayvanların bağırsaklarında yaşadığı gibi yonca filizi, marul, salam, pastörize edilmemiş süt ve meyve sularının yanı sıra, damacanada olduğu gibi içme sularında da görülebiliyor. İnsanlarda ise E.Coli bakterisi, bulaştığı kişilerin dışkılarında yer alıyor. Ellerin iyi yıkanmaması durumunda temasla diğer kişilere kolayca bulaşabiliyor. Özellikle henüz tuvalet alışkanlığı olmayan bebeklerle temas eden kişiler büyük risk grubunu oluşturuyor. Ayrıca, dışkı bulaşmış ya da sızmış içme suları da enfeksiyona neden olabiliyor. Semptomlarını ise mide bulantısı, şiddetli kramp, sulu veya kanlı ishal, aşırı yorgunluk, kusma ve düşük derecede ateş oluşturuyor.

Bu da akıllarda pek çok soru işaretinin oluşmasına yol açıyor. Uzmanlara göre, e.coli bakterisi kaynak sularında üremesinin iki ana nedeni bulunuyor. Bunun ilkini kaynağın çevresinde yoğun yapılaşma, diğerini de kanalizasyon sistemindeki sızmalar oluşturuyor.  Kaynak sularındaki üretim tesislerinin kapatılmasına, markaların teşhir edilmesine yol açan bu sızmaların bir hafta gibi kısa sürede önüne geçmek mümkün olabiliyor mu?  Uzmanlara göre, bu mümkün değil. Ambalajlı Su Üreticileri Derneği Başkanı İsmail Özdemir bile üretim proseslerinden kaynaklanan sorunların kolayca giderilmesinin mümkün olamayacağını söylüyor. Sızmaların önüne geçilebilmesi için sorunlu kaynakların mutlaka yeniden yapılandırılarak, koruma altına alınması gerekiyor. Bu da aylarca sürecek çalışmalar gerektiriyor. Uzmanlar, aşırı klorlama gibi geçici çözümlerle sorunun sadece üstünün örtülebileceği görüşünü de savunuluyor.

Bir haftada temizlik

Peki, 4 milyar liralık dev pazardan 2 milyar 680 milyon liralık aslan payını alan damacana suda dengeleri alt üst eden, tüketiciyi panikleten 20 firmanın teşhir edilip, tesislerinin kapatılmasının ardından ne değişti de bir hafta geçmeden bu tesislerde üretilen sular pürü pak hale geldi. Bakanlık, nasıl oldu da kapattığı bu 20 tesisten 15’inde yeniden üretim izni verdi?

Değirmenci: Temizlemek çok zor

CUMHURİYET Üniversitesi Öğretim Üyelerinden Prof. Dr. Mustafa Değirmenci’nin yaptığı araştırmaya göre, Türkiye’deki içme suyu kaynaklarının yüzde 70’i yerleşim birimleri içinde bulunuyor. Bu oran ihtiyacının bir kısmını yeraltı sularından karşılayan illerde yüzde 87’lere çıkıyor. Kirlenmiş yeraltı sularını temizlemek ise çok zor veya imkânsız. Değirmenci topraksuenerji.org adlı internet sitesindeki araştırmasında da yeraltı su kaynaklarının korunmasının titizlikle yürütülmesi gerektiğine dikkat çekiyor.

Yazının Devamını Oku

Yerli yolcu uçağına mutfaktan başladık

27 Ağustos 2012
Türkiye’nin ‘Boeing 737’ platformunda geliştireceği ‘ilk yerli yolcu uçağı’ projesi sessiz sedasız ilerliyor.

Projenin ortaya çıkan ilk ünitesi  ‘Galley’  (Mutfak) olurken,  basınç testinden başarıyla geçen bu ünitenin öncelikli olarak başbakanlık uçağına monte edilmesi planlanıyor.

İKİ yıl önce Türk Hava Yolları’na ait bir Boeing 737’nin tamamen sökülüp, parçalarının tek tek numaralandırılmasıyla start verilen Türkiye’nin ilk yolcu uçağı projesi ilk sonuçlarını vermeye başladı. Proje kapsamında gerçekleştirilen çalışmalar sonucunda uçağın ilk üretimi tamamlanan ünitesi Galley (mutfak) oldu. 11 bin 900 kilogramlık basınç testinden başarıyla geçen bu ünite, Başbakanlık uçağına monte edilerek kullanılmaya başlanması planlanıyor.  

Motor Sabiha’da hazırlanıyor

İlk Türk uçağının Galley ünitesinde yer alan plastik aksamlarının üretimini gerçekleştiren Sem Plastik Genel Müdürü Yavuz Eroğlu, 2023 hedefleri arasında yer alan Türkiye’nin ilk yerli  yolcu uçağı projesinin hızla devam ettiğini söyleyerek, “TAI motor için ABD ile ortak Sabiha Gökçen’de çalışmalar gerçekleştiriyor. Biz de TCI Kabin İçi Hizmetleri AŞ ile işbirliği yaparak uçağın mutfak ünitesini (Galley) geliştirdik” dedi.

Basınç testlerinde başarı

Üretimi tamamlanan Galley ünitesinin 9-G olan 11 bin 900 Kilogram yük altında dayanma testinin de gerçekleştirildiğini söyleyen Eroğlu şunları söyledi: “Bu test, birçok aşama ve denemeden sonra başarıya ulaştı. Ünitenin sağ üst kısmında yer alan ve birçok çubukla bağlanan dolap kısmı ise uçağın Galley (Mutfak) ünitesini oluşturuyor. Bağlanan çubuklar her noktayı 11 bin 900 Kilogram güç ile çekiyor ve Galley’in bu yüke kırılmadan dayanmasını sağlıyor. Üretilen bu G4-B Galley üniteleri şimdi uçaklara monte edilerek, kullanılmaya başlanacak. İlk ünite de Başbakanlık’ın uçağına uygulanabilir.”

Tek tek numaralandırıldı

Tüm bu hazırlıklar, bundan iki yıl önce THY’nin Boeing 737 tipi uçağının tek tek parçalara ayırmasıyla başladığını söyleyen Eroğlu, “Her bir parça numaralandırılarak fiyatları, üzerine yazıldı. Böylece, parçalara göre fiyatları da belirlendi. Türk firmaları da yapacakları her bir parçanın fiylatını önceden öğrenmiş oldu. Ardından da uçak, tekrar birleştirilip, yeniden uçması sağlandı. Bu yolla Türkiye’nin ilk yolcu uçağının motor hariç hemen hemen tüm parçalarının belirlenmesi sağlandı” diye konuştu.

Yazının Devamını Oku

4 milyarlık ‘su’ bulandı

21 Ağustos 2012
SAĞLIK Bakanlığı’nın bir hafta arayla damacana su markalarıyla ilgili aldığı iki zıt karar, 4 milyar liralık ambalajlı su pazarında tüm dengeleri alt üst etti. Tüketicileri panikleten, ismi açıklanan firmaların imajını da ayaklar altına alan bu kararlar, başta 5 ve 10 litrelikler olmak üzere pet ambalajlı sular ile su arıtma cihazlarının satışlarında patlama yarattı.

SAĞLIK Bakanlığı’nın sağlıksız üretim yaptıkları gerekçesiyle isimlerini tek tek açıklayıp, markalarını teşhir ettiği 20 damacana su firmasından 15’ine tekrar üretim izni vermesi, ambalajlı su pazarında tüm dengeleri alt üst etti. Teşhirle birlikte yıllık hacmi 4 milyar TL’ye ulaşan ambalajlı su pazarından yüzde 67 pay alan damacana sulara olan talep, bir anda bıçak gibi kesilirken, başta 5 ve 10 litrelikler olmak üzere pet ambalajlı sular ile su arıtma cihazlarının satışlarında patlama yaşandı.

Tüketicide panik yarattı

Bakanlığın bir hafta arayla aldığı bu iki zıt karar, sağlıklı su içmek isteyen tüketicilerde panik yaratırken, 10 milyar litre ambalajlı su satışının gerçekleştiği Türkiye’de damacana sudan kaçışı da beraberinde getirdi. Pet ambalajda su üreten firmaların ise ekmeğine yağ sürdü. Zincir marketlerde 5 litre ve 10 litrelik ambalajlı su satışları rekor seviyelere ulaştı. Sağlıksız su üretiyor diye ismi açıklanan firmalar, bayilerini başka markalara kaptırdı. Bunu fırsat bilen perakende kuruluşları da uygulamaya koydukları kampanyalarla, su arıtma cihazı stoklarını bir anda eritme başarısını gösterdi.

Dengeler bozuldu

4 milyar liralık dev pazardan 2 milyar 680 milyon liralık pay alan damacana suda tüm dengeleri alt üst eden, tüketicileri panikleten, ismi açıklanan firmaların imajını da ayaklar altına alan bu karar, nasıl oldu da bir hafta sonra, tam tersine döndü? Şimdi, “kapatmaya ve markaları teşhir etmeye yol açan bu sorunlar, madem bir haftada giderilebilecek kadar basit düzeydeydi, peki neden bazı firmaların ekmeğine yağ sürüldü?” sorusuna yanıt aranıyor. Ambalajlı Su Üreticileri Derneği Başkanı İsmail Özdemir’e göre, Sağlık Bakanlığı’nın bir hafta arayla aldığı zıt iki karar, 10 milyar litre ambalajlı su satışının gerçekleştiği sektörde, bir anda segment kaymasına yol açtı. Bunun nedeni de üretim proseslerinden kaynaklanan sorunların kaynaktanmış imajının oluşmasından kaynaklandı.

Tüm sektörü etkiledi

Özdemir, “Dolum sırasında oluşan bu sorunlar kısa sürede kolayca giderilerek, prosedürlere uygun hale getirildi. Kaynakta sorun olsaydı, bunları kolayca gidermek mümkün olamazdı” diyor.  Bir firmanın yıllarca uğraşıp, oluşturduğu marka imajının basit sorunlar yüzünden bir anda yok edilmesinin doğru bir yaklaşım olmadığını da söyleyen İsmail Özdemir, “Bu imaj kaybı, tüm damacana sektörü de etkilendi” diye konuştu.

Türkiye’de 288 su tesisi var

Yazının Devamını Oku