Erdal Sağlam

TL’yi kapan dolara koştu!

30 Ocak 2014
MERKEZ Bankası yaptığı şok faiz artırımından sonra, piyasaya verdiği parayı bol tutunca, kurları yeniden harekete geçirdi. Merkez Bankası kararının ardından uluslararası piyasada 2.1636 TL’ye kadar inen dolar kuru, dün gün içinde yeniden yukarı döndü ve günü 2.26 TL’den kapadı.

Bankacılar, Merkez Bankası’nın “büyümede keskin düşüş kaygısı”nın da etkisiyle piyasaları fazla sıkmak istemediğini, sabah saatlerinde piyasaya yüzde 10 faizden 33 milyar TL verdiğini hatırlattılar. Bunun üzerine dövize talebin yeniden arttığını kaydeden bankacılar, hem bireysel hem de kurumsal talebin yüksek olduğunu belirttiler. Yabancıların bir kısmının dolar kurunu yeterli görüp sabahın ilk saatlerinde sattığını ama sonradan gelen taleple fiyatlar yükselince, sattığı doları yeniden aldığını da söylediler. Bankacıları asıl şaşırtan talep ise bireysel talep olmuş gibi gözüküyor. Bireysel talebin kurun 2.17 TL’ye inmesi üzerine birden yeniden artmaya başladığını, bireysel yatırımcıların 2.24’e kadar dolar almaya devam ettiğini söylediler.
Kurların öğlen saatlerinde ikinci bir yukarı trend çizmesi ise küresel nedenlere bağlandı. G. Afrika’da yapılan 0.50 baz puanlık artışın yeterli görülmediğini, bu nedenle küresel anlamda gelişmekte olan ülke risklerinin satılmaya başladığını kaydeden bankacılar, bu eğilimin öğleden sonra Türkiye’yi etkilediğini, doların bu kadar yükselmesinde G. Afrika’daki yetersiz faiz artışının yani küresel gelişmelerin de rol oynadığını belirttiler.
Merkez Bankası’nın bugün uygulayacağını daha önce açıkladığı olağanüstü gün uygulamasını kaldırdığını, yani yüzde 12 yerine bugün ve her zaman yüzde 10 faizden para vereceğini açıklamasının “piyasada paranın bol olacağı algısı yarattığı” görülüyor. Dolayısıyla piyasa fonlamasının tümüyle yüzde 10 olacağının anlaşıldığı, piyasaların gelinen noktada bu faiz oranını düşük bulmuş olabileceği yorumları da yapılıyor. Bazı bankacılar ise Merkez Bankası’nın daha önce söylediği gibi artık yüzde 10 faizi baz alacağını söylediğini ve bunu uyguladığını, yani bu uygulamanın normal olduğunu söylüyorlar. Buna karşılık dün 33 milyar TL’nin bu faizle verilmesinin piyasaya fazla geldiğinin altı çizilerek, “Merkez Bankası’nın bu miktarı 1 haftaya yayarak vermesi daha iyi olabilirdi” diyen bankacılar da bulunuyor. Bankacıların Merkez Bankası’na yaptığı en önemli eleştiri ise “döviz müdahalesine girmemesi” olarak özetlenebilir.

Yazının Devamını Oku

Uykudan önce!

28 Ocak 2014
Para Kurulu olağanüstü taplanıyor, beklenti faizde 3 puan şok artış, açıklama gece yarısı 12’de.

Merkez Bankası Para Kurulu olağanüstü toplantı kararı aldı. Açıklama gece saat 00.00’da yapılacak. Piyasa uzmanları tüm faiz oranlarında en az 3 puanlık artış bekliyor, yoksa ateş sönmeyecek. Olası bir faiz artışını faiz lobisi gibir kavramla değil piyasa gerçekleriyle ele almak gerekiyor.

NORMAL toplantının üzerinden bir hafta geçmişken Merkez Bankası’nın aldığı olağanüstü Para Politikası Kurulu (PPK) toplantı kararı piyasalardaki beklentiyi çok yükseltti. Bu gece açıklanacak PPK kararından “şok faiz artışı” bekleniyor.
Piyasaların beklentisine gelmeden, ara toplantı için bir şeyler söylemek gerek. Dün kurlardaki artışın hızlanması, doların 2.40 TL sınırına dayanması nedeniyle ara toplantı kararı açıklandı. Bu açıklama piyasaları biraz yumuşattı. Piyasaların bu toplantının yapılış ve kararın açıklanma saatine ilişkin ise kafası karıştı. Bugün Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’nın enflasyon raporunu açıklamak için yapacağı basın toplantısı var. Ancak bugünkü PPK kararının gece yarısı 24.00’de açıklanacağı duyuruldu. Merkez’in neden böyle alışılmadık bir saat saptadığı, neden Başçı’nın toplantısını bir gün erteleyip burada alınacak karara açıklık getirmek istemediği ise anlaşılamadı. Şimdi herkes bugünkü basın toplantısında, PPK kararına ilişkin ipuçları arayacak. Başçı’nın hitabetinin pek başarılı olmadığı biliniyor, piyasaların yanlış ipuçları çıkarma tehlikesi de var. Yani Merkez’in ne amaçladığı anlaşılamadı.
Öte yandan daha bir hafta önce Başbakan ve bazı Bakanlar Merkez Bankası yönetimine, faizde değişiklik yapmadığı için “aferin” dediği hatırlarda. Bu ‘aferin’in ömrünün bir hafta sürdüğü açık. Peki, bu ara toplantı için Başbakanın onayı alındı mı? Daha önceki Dolmabahçe Zirvesi sonrası faiz artırımı açıklanması piyasalarda çok kötü algılandığı için bu kez Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın devreye girmesiyle Başbakandan yeni bir faiz artırımı için onay alındığını, ama bunun göstere göstere yapılmadığını tahmin ediyorum.

0.75 PUAN BEKLENTİSİ
Merkez Bankası’nın nasıl bir karar almasının beklendiğine gelince…

Yazının Devamını Oku

HSYK’dan sonra sıra faizdeki geri adımda

27 Ocak 2014
Özellikle Avrupa Birliği’nden gelen eleştiriler Hükümete, Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) yasası konusunda geri adım attırdı.

Başbakan Erdoğan Brüksel ziyaretinde HSYK değişiklikleri konusunda AB yetkililerini ikna ettiğini söylese de, son olarak Cumhurbaşkanı ile görüşüp, değişiklikleri dondurduğunu açıklayarak, ikna edemediğini göstermiş oldu.
Başbakan Erdoğan, eleştirilmekten, hele hele “yapmak istediği bir şeyi eleştirildi diye geri çekti” algısı yaratmaktan hiç hoşlanmıyor. Şimdiye kadar attığı geri adımları da hep unutturup, sanki daha önce kendisi öyle söylememiş gibi attı. Şimdi çok sıkıştı ve HSYK’da bariz biçimde geri adım attığı ortaya çıktı ama yine de bunu açıklarken “Kimse bana emir veremez” demekten geri durmadı.
Çünkü hayati önem verdiği karizmasını, “kararlı, tavizsiz” algısı üzerine kurdu.
Erdoğan’ın iki gün önce, göstere göstere atmak zorunda kaldığı bu geri adım, piyasaları umutlandırdı. Açıkcası; HSYK’daki geri adımdan sonra artık Başbakanın faiz konusunda da geri adım atabileceği umudu belirdi.
Aslında faize Başbakanın karar veriyor olması, O’nun izninin aranması, tek başına ekonomi yönetiminin ne kadar gerçekçilikten uzak yürütüldüğünün bir kanıtı. Herkes hala Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’n doğruları söyleyip Başbakanı ikna ederek doğru adımların atılmasını sağlayacağını umuyordu. Ancak Babacan’ın son dönemde yaptığı açıklamalar da hayal kırıklığı yarattı. “Ya Babacan da gidişatı görmüyor ya da Başbakanı ikna edecek gücü artık hiç kalmadı” denilmeye başladı. Çünkü son dönemde özellikle kurlarda yaşananlar, iş aleminin moralini iyice bozmuş durumda. Ekonomi yönetiminin duruma artık hakim olamadığı, daha doğrusu gelişmelerin arkasından sürüklenip sadece seyrettiği gibi bir izlenim alıyorlar.
Tam akılcı bir politika umudu kaybolmuşken HSYK’da geri adım gelince son günlerde “Acaba Hükümetin faiz artışı konusundaki inadı artık kırılır mı?” sorusu yeniden sorulmaya başladı. Herkesin gözü “Başbakanın, Babacan ve ekonomi bürokratları ile yapacağı yeni bir toplantı” ya çevrilmiş durumda. Yani son faiz artışındaki gibi, bir Dolmabahçe Ekonomi Zirvesi bekleniyor.

Yazının Devamını Oku

Zeybekçi’den mektup var

23 Ocak 2014
EKONOMİ Bakanlığı’na getirilen Nihat Zeybekci, göreve gelir gelmez verdiği çarpıcı demeçlerle gündem oluyor.

Gelir gelmez yaptığı ÖTV artışlarının enflasyonu etkilemeyeceği açıklamasını eleştirmiş ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın işinin, bu nedenle daha da zorlaşacağını söylemiştim. İki gün önce Bakan Zeybekci’den bu yazım için bir mektup aldım. Samimi olarak söyleyeyim; benzer durumlarda hükümet üyelerinden pek görmediğimiz ölçüde kibar bir üslupla yazılmış, samimi ve makul bir mektuptu. Özel sektör faaliyetleri, TİM’deki görevleri ve siyaset sürecinde yazılarımı takip ettiğini belirten Bakan Zeybekci, görevinin ilk haftasındaki söyledikleri için yaptığım yorumun, kastının tam anlaşılamadığını gösterdiğini belirtip, şunları söylüyor: “Para, faiz, enflasyon, arz-talep ve kur dengelerini 30 yıldan bu yana reel sektör içinde, her anormal harekette canı yanan biri olarak, yaşayarak tecrübe ettim. ÖTV kaynaklı fiyat artışının enflasyona kayda değer bir etkisinin olmayacağını iki sebepten ötürü öngördüm:
1-Ben enflasyon sepetinde yer alan değişkenleri bileşik kaplar misali tek görüyorum. Reel gelirde, milli gelir kaynaklı refah artışı hariç, artış yoksa, değişkenlerden birinin fiyatının artması, tüketicinin fiyatı artan ürünü tüketmede ısrar etmesi halinde, diğer ürünlerde tüketim talebini düşüreceğinden fiyat düşmesine sebep olacaktır. Dolayısıyla enflasyona baz oluşturan sepetteki ürünlerin toplam fiyatının hiç değişmeyeceğini veya çok az değişeceğini varsayıyorum.
2- ÖTV artışlarının lüks ve tüketimi zorunlu olmayan ürünlerde gerçekleşmesinin tüketimde kolaylıkla kısıntıya yol açarak talebi düşüreceğini, bu nedenle genel fiyatlara kayda değer yansımayacağını ve ÖTV zamlarının maliyet içinde hazmedilerek enflasyona sebep olmayacağını öngörüyorum.
Son günlerde yukarıda belirttiğim hususların ıskalandığını düşünüyorum. Enflasyonu artıran asıl etmenlerin neden olduğu temel ekonomik bilgiler ışığında gayet açık olup, bu hususları her platformda ifade etmişimdir. Ayrıca Başbakan Yardımcımız Sayın Ali Babacan koordinatörlüğünde ekonomi yönetimi olarak çok başarılı bir dönemi icra edeceğimizden emin olabilirsiniz”

MERKEZ BANKASI ARTIK BAĞIMLI

Bakan Zeybekci’nin görüşlerini tümüyle aktardım. Bakan Zeybekci hangi sektörde faaliyet gösterdi, bu konuda deneyimleri neydi bilmiyorum ama benim deneyimim böyle bir piyasa işleyişi olmadığını gösteriyor. Dolayısıyla Bakan Zeybekci ile aynı görüşte değilim ama tekrar söyleyeyim; Bakan Zeybekci’nin duyarlılığı ve üslubu beni memnun etti. Bu medeni tavrın Babacan’ın işini kolaylaştıracağını da söylemeliyim.
Bakan Zeybekci’nin bu mektubunu aldığımda, son Para Politikası Kurulu toplantısı öncesi “Merkez Bankası’nın faiz artırmasına gerek yok” şeklindeki demeci de gazetelere yansımıştı. Bunun ardından Merkez Bankası toplanıp, mevcut faiz oranlarını artırmama kararı aldı. Kararın adından da Başbakan Erdoğan Brüksel’den Merkez Bankası’nı faiz artırmadığı için tebrik etti. Tüm bu açıklamalar ve alınan karar, Merkez Bankası’nın siyasi etki altında kalıp teknik olarak gerekeni yapmadığını, belirsizliği artırdığını açıkça gösterdi.

Yazının Devamını Oku

Koridor yetmedi ‘yeni faiz’ oldu

22 Ocak 2014
Merkez Bankası dün aldığı faiz kararıyla piyasaları yine hayal kırıklığına uğratırken, Başbakan ve bazı bakanları yani Hükümeti memnun etti.

Faizlerin değiştirilmemesine karşılık, istisnai günlerde uygulanmak üzere yeni bir faiz oranı daha açıklandı. Böylece 4 ayrı faiz oranının bulunduğu faiz koridorunun netleştirilmesi beklenirken, tam aksine bir faiz oranı daha eklenmiş oldu.
Bir başka deyişle Merkez Bankası’nın faiz oranları neredeyse tümüyle gösterge olmak özelliğini kaybetmiş oldu.
Bu durum Merkez Bankası’nın belirsizliği artık azaltmak yerine daha da artırma yolunu seçtiğini gösteriyor. Piyasalar tam bir şaşkınlık içinde, bu yeni faiz oranının ne zaman, ne yöntemle uygulanacağını tartışırken, önümüzdeki döneme ilişkin belirsizliklerin arttığı konusunda da hemfikir.
Piyasaların Merkez Bankası’nın bu kararına ilişkin ilk tepkisi kurların daha da yükselmesi biçiminde oldu. Ancak yine de verilen tepkinin sınırlı olduğunu, önümüzdeki dönemde asıl tepkinin belirginleşeceğini söyleyebiliriz. FED’in tahvil alımı miktarını tekrar azaltma kararı vermesi halinde, bu belirsizliğin de etkisiyle kurların yukarı çıkışının daha da hızlanması sürpriz olmayacak.

NASIL YAPILACAK?
Merkez istisnai günler için deklere ettiği yüzde 9 faiz oranını nasıl uygulayacak derseniz; piyasa uzmanları bunun bir yolunun istisnai günler için bu oranın resmen açıklanması olabileceğini söylüyorlar. Ancak pek ihtimal vermiyorlar.Bir başka yöntem ise Merkez’in marjinal fonlama faizi olan yüzde 7.75’den fonlama yapması ama fonlama miktarına sınırlama getirip, bankaları geç likidite penceresine yönlendirmek olabileceği söyleniyor. Bununla birlikte TL ihtiyacını artırmak için döviz satış miktarları da artırılabilir. Piyasalar belirsizliği, öngörülebilirliği

Yazının Devamını Oku

Sokaktaki adam da almaya başlarsa dövizi tutamayız

21 Ocak 2014
Dövizdeki artışlar her gün yeni bir rekor kırarak devam ederken, işin kötü yanı kurların nerede duracağının görülememesi.

Artık sürekli bir seyiri görüldüğünü hatırlatan bankacılar, bu trendin bir yerde kesilmesi gerektiği görüşündeler. Bir yerde durdurulmadığı takdirde sokaktaki adamın da döviz talebine başlayacağı, bu takdirde artık kurları durdurmanın çok daha zor olacağı konuşuluyor.

Özetle; ekonomi yönetiminin kurlardaki seyri durduracak bir şeyler yapması gerekiyor. Bu açıdan bugün toplanacak Merkez Bankası Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında alınacak faiz kararı kilit rol oynayacak. Piyasa uzmanları uzun zamandır faiz artırılması gerektiğini ama yapılmadığını belirterek, bugünkü toplantıdan da fazla umutlu olmadıklarını söylüyorlar.
Peki, Merkez Bankası bugün yarım puan faiz artırsa kurlardaki artış durur mu derseniz, tek başına böyle bir kararın yeterli olacağı noktayı aşmış bulunuyoruz.
Ekonomi yönetiminin son dönem para politikası tavrını “aksiyonsuzluk” olarak nitelendiren bankacılar, bu tavrın bırakılıp, “kurlarda daha fazla artışa enflasyon başta olmak üzere makro dengeleri bozacağı için artık izin vermeyeceğiz” tavrının konması gerektiğini söylüyorlar. Böylesine dönemlerde “şok etkisi”nin gündeme alınması gerektiğini kaydeden bir bankacı, “Yani Merkez Bankası daha yüksek oranlı artırıma gider, Ali Babacan artık aksiyonsuzluğu bırakıyoruz ve kurların daha da yükselmemesi için gereken yapılacak deyip eyleme başlarsa, o zaman kurlardaki trend kesilebilir” şeklinde konuştu. Yani TL’nin aşırı değer kaybının durdurulması için hala imkan var ama bunun için piyasaların ekonomi yönetiminin bu işe ciddi olarak el attığını görmesi gerekiyor.
TL’nin değer kaybının yani devalüasyonunun kalıcı olduğunun görüldüğünü kaydeden bir başka bankacı, Türkiye’deki dolarizasyon eğiliminin geçmişte çok daha yüksek seviyelere ulaştığının unutulduğunu söyledi. Sokaktaki adamın henüz dövize aşırı talep göstermediğini, döviz borcu olan kurum ve kişilerin mecburen döviz aldığını hatırlatan aynı bankacı, “Yani insanlar kurlar sürekli yukarı gidiyor, biz de artık bir yerinden girip alalım tasarrufu döviz cinsinden yapalım noktasına gelirlerse, o zaman kurlar hiç tutulamaz. Geçmişte döviz hesaplarının toplam mevduattaki payının çok yüksek olduğunu gördük” dedi.

PİYASA KARARLILIĞI GÖRMELİ

Bugünkü PPK toplantısında alınacak karar için tahminlerini sorduğum bir banka iktisatçısı ise

Yazının Devamını Oku

Ekonomideki kurumlar tartışmalı hale geldi

20 Ocak 2014
SADECE geçtiğimiz cuma günü birkaç saat içinde olanlar bile, Türkiye’nin ne kadar büyük bir siyasi krizden geçtiğini açıkça göstermeye yetti.

Aslında sadece siyasi kriz değil, ekonomide de derin bir altüst oluş yaşanıyor. Piyasadaki derin bozulmanın yanında ekonomi yönetimi ve kurumlarının itibar kaybı çok büyük.
Cuma günü akşamüzeri 4 büyük haber geldi. Birincisi Yargıtay’ın Aziz Yıldırım hakkında verdiği karardı. Kararın doğru olup olmadığının ötesinde zamanlaması, Hükümet ile cemaat arasındaki kavganın neresine oturduğu, yeniden yargılama öncesinde neden acele edildiği, bu karar ile gündem değiştirme amacının taşınıp taşınmadığı, cemaate yakın yargının Hükümeti iyice zora sokmak için yapıp yapmadığı tartışıldı. Bence bütün bu sorular Türkiye’de bağımsız ve tarafsız yargının artık olmadığını, adaletin çıkarlara göre dağıtıldığı kaygısını açıkça yansıtan sorular. Görüşü ne olursa olsun; halkın tüm kesimleri verilen bir karar üzerine bu soruları soruyorsa, yönetime ve yargıya olan güven bitmiş demektir.
Yargıya olan güvenin bitmesi sadece siyasi ya da devlet krizi yaşandığını değil, aynı zamanda tasarrufları yetersiz olduğu için dış kaynağa bağlı olan ekonomi için, dış ve iç kaynak sağlamanın artık ne kadar zor olacağını da gösterir.
Bu haberle birlikte Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun (TMSF), CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Mustafa Sarıgül’ün malvarlığına el koyduğu açıklaması da geldi. TMSF, Sarıgül’ün 1998’de sonradan Fona devreden Bank Ekspres’den kredi alıp ödemediğini ileri sürerek bu kararı almış. Sarıgül gerçekten bu krediyi alıp ödememiş de olabilir ama söylediğine göre 1998’den bu yana TMSF’den kendisine tek bir yazı bile gelmemiş, şimdi malvarlıklarına el konuyor. Böyle olunca da ister istemez insanların aklına o kadar çok soru geliyor ki… Bunun da ötesinde AKP’lisi de, CHP’lisi de tam seçim öncesinde bu kararın siyasi olduğunu biliyor. TMSF, adı bağımsız kurum olarak sayılan, yani siyaset dışı teknik davranması gereken bir kurum. Bırakın bağımsızlığını, bir Kamu kurumu bu zamanlamayla, böyle bir karar alabilir mi?

HALK DA, YABANCI DA İNANMIYOR
Bununla birlikte yine Cuma günü aynı saatlerde telefon dinlemelerinin yapıldığı kurum olan TİB’de tüm daire başkanları görevden alınırken, ekonominin kilit kurumu Bankacılık düzenleme ve Denetleme Kurumu’nda (BDDK) da kritik 2 daire başkanı görevden alındı. Bunların tek nedeni alınan kişilerin cemaate yakın olduğu iddiaları. Sormazlar mı; bu adamlar yeterli değilse sadece cemaatçi oldukları için mi o kritik görevlere getirildiler, yok teknik olarak yeterli iseler neden siyasi atama yapıyorsunuz. Her iki ihtimalde de atamayı yapan kurumlara da, getirilecek bürokratlara da artık güven duyulamayacağı açık değil mi?

Yazının Devamını Oku

Başçı’ya göre cari açığın sıfırlanacağı noktaya geldik

16 Ocak 2014
Dolar kuru sürekli 2.2 TL sınırına dayanıp, tekrar geri dönüyor.

Ancak geri döndüğü seviye de 1.85-1.95 aralığı oluyor. Piyasada, 2.2 TL seviyesinde opsiyonların yoğun olduğu dolayısıyla piyasa dinamiklerinin 2.2 TL’ye gelmesini önlemeye çalıştığı konuşuluyor. Buna karşılık bazı bankacılar ise kurlar Haziran’dan bu yana bu kadar yüksek dalgalı seyrettiği için, 2.2 TL’den opsiyon veren bankacının az olacağını, yani kurların seyrini görenlerin 2.2 TL seviyesinde opsiyon yazmasının akıllıca bir iş olmadığını söylüyorlar.
Öyle ya da böyle, 2.2 TL’lik dolar kuru artık psikolojik bir seviye oldu.
2.2 TL’lik dolar kurunun, aslında Merkez Bankası yönetimi açısından da kritik bir seviye olarak görüldüğü anlaşılıyor. Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’nın Ağustos ayı sonunda Anadolu Ajansı’nda yaptığı konuşma daha çok “Yıl sonunda dolar kuru 1.92 olur” sözleriyle hatırlanıyor. Halbuki Erdem Başçı aynı toplantıda 2.2 TL’lik dolar kuru hakkında da önemli şeyler söylemişti. Son günlerde 2.2 TL’lik seviye sürekli denendikçe, bu sözler aklıma geldi.
Bir analistin TL’ye ilişkin yazdığı rapora değinen Başçı, o raporda 1 doların yıl sonuna kadar 2.20 TL olacağının yazıldığını söylemişti. Bu hesabın nasıl yapıldığının açıklandığını da kaydeden Başçı, şunları söylemişti:
“Dürüst bir arkadaş ‘cari açığı sıfıra getirecek döviz kuru nedir?’ diyor. Hakikaten biz de yapıyoruz dolar 2.2 TL’ye gelirse gerçekten cari açık sıfıra iniyor. Fakat bizim cari açığımızı sıfıra indirecek bir gerekçe yok şu anda. Bizim bankalarımız çok sağlam, karlılıkları iyi. Yurt dışından çok rahat sendikasyon kredisi borçlanabiliyorlar. Demek ki finansmanı sağlayabildiklerine göre biz bu cari açığı vereceğiz. Yılsonunda yine yüzde 5’in üzerinde belki bir cari açık vereceğiz. Dolayısıyla 2.20’ye çıkarsa bu yanlışlıkla çıkar. Yıl sonunda dolar 2.20 TL filan olmaz. 1.92 olur mu? Çok daha muhtemel. 1.92’ni altını da görebilirsiniz”
Başçı’nın dediği gibi 2.2 TL’lik dolar kurunun eşiğine yanlışlıkla gelmiş olabiliriz. Bundan sonra kur daha yukarı da çıkabilir, aşağı da gelebilir, kimse bunu bilemiyor. Bilinen bir şey var ki; Merkez Bankası Erdem Başçı 1.92 gibi 2.2 TL’lik kur konusunda da erken konuşmuş. 2.2 TL’ye gelince cari açık sıfırlanır mı derseniz, bankacılar bunun olamayacağının, zaten olamayacağının da görüldüğünü söylüyorlar. Tabi ki büyümeyle ilişkisinin altını çizerek, “Cari açık 4.5’a indiğinde eksi 2 büyüme rakamı konuşuluyor” diye hatırlatıyorlar.

Yazının Devamını Oku