Bu oyunun tek gerçeği nasıl olursa olsun galip gelmek desek,
Tamam o zaman...
Fenerbahçe Kadıköy’de şeytanın bacağını kırdı diyelim...
Haftaya kısmetse (!) üç puan daha gelir diyelim...
O güzelim stat, o büyük taraftar bunun için var diye düşünelim...
Fenerbahçe müthiş (!) bir galibiyet aldı...
Kimseyi eleştirmeyelim, birbirimizi üzmeyelim...
Şahane Emre
Mesele protesto eden taraftarın önüne futbolcuyu atmak değil, asıl mesele alınan kötü sonuçlarda futbolcunun arkasında duramamak.
Deniz’i bu hafta da sağ tarafta oynatmak dahilik değil, dahilik, aylardır santrfor oynayan Güiza’yı takımına kazandırmak.
Mesele “Ben yaptım oldu” zihniyetinde değil, mesele kendine de fatura kesebilmekte.
Hocalık her şekilde Alex’e tahammül edebilmekte değil, hocalık sahada kötü oynayan her kim ise buna müdahale edebilmekte.
Mesele sana ödenen milyonlarca Euro değil, mesele takımın başındayken kaybedilen milyonlar.
Meziyet Fenerbahçe’nin büyüklüğünün arkasına sığınıp ahkâm kesmek de değil, meziyet düştüğü aciz durumun kendisinden kaynaklandığını kabul edebilmekte.
Mesele puan kaybetmek değil, Mesele Fenerbahçe’nin büyüklüğünü anlayabilmek.
Al sana fikstür avantajı!
Maçın her bölümünde Fenerbahçe iyi oynadı diyemeyiz ama, her bölümünde müthiş mücadele ettiler, diyebiliriz. Özellikle Emre’nin olağanüstü futbolu hem tüm takımı ateşledi hem de Lille’in oyununu bozdu.
Peki nereye kadar?..
Dahi Daum’un taşlarla oynama sevdası baş gösterene kadar (!)
İyi bir skor, canla başla mücadele varken, Daum öyle bir değişiklikler silsilesi yaptı ki akıllara zarar... Seyirci Güiza’yı alkışlıyorken, üstelik Güiza da iyi işler yapıyorken, Daum bu oyuncuyu oyundan alıp yerine Baroni’yi soktu... Bakın neler oldu;
- BİR: Deniz çıktı yerine Semih girdi.
- İKİ: Vederson sol önden, sol beke geçti,
- ÜÇ: Sahanın yıldızı Emre çizgiye geçti,
Maçın ilk yarısında öyle şeyler oldu ki, uzun zamandır izlediğim en iyi ilk yarılar sıralamasında ilk üçe girer. Fenerbahçe’nin Alex’in vuruşuyla kazandığı ilk gol, Bursaspor’un da açılmasına neden oldu. İlk yarının seyrine bakarak bir tahmin yürütsek “bu maçta en az 8 gol olur” falan derdik. Sonrasında Fenerbahçe erken golle beraber erken rehavete yakalanınca durdu... Durdu ama mücadelesinin ve kazanma isteğinin azaldığına dair hiçbir şey olmadı. Zaten Fenerbahçeli oyuncuların mücadele seviyelerine ve kazanma isteklerine söylecek pek laf yok. Onlar gerçekten varlarını yoklarını ortaya koyuyor.
Mesele Daum’da
Çünkü Daum, bu kadar arzulu bir futbolcu topluluğunu, üstelik Kadıköy’de muhteşem bir taraftarın önünde organize edemiyor. Kadroda zafiyet konusuna katılırım ancak, Daum’un kadroyu doğru kullanma ve oyun içinde yerinde hamle yapma zafiyeti ne yazık ki daha büyük bir sorun.
Erken gelen gol en çok Daum’u kandırmış olacak ki, kadroya dokunma konusunda zaten zayıf olan yeteneğini tamamen unuttu gitti. Seyircinin önüne attığı formsuz Güiza’yı değiştirmek gibi basit ve de insani bir konuyu bile akıl edemedi. Bu kadar fazla para kazandığı yegane kulübe böyle hizmet eden bir hocayı bütün Fenerbahçelilere havale ediyorum.
Onun için diyorum ki;
Kaybeden Fenerbahçe değil,
Kaybettiren Daum!...
Güiza’yla karşı karşıya kalmak
Uzun zamandır bu kadar hızlı bir ilk 5 dakika seyretmemiştim doğrusu. Maça çok hızlı başlayan Lille, golü de bulunca 2-3 dakikalık ‘biz bu turu geçtik’ hissiyatına büründü. Tam bu sırada Vederson’un harika golü Lille’li oyuncuların bütün havasını aldı.
Lille’in, kanatlarını çok iyi kullandığını dün bir kez daha gördük. 1-1 den sonra bocalayan fakat tekrar üstünlüğünü ortaya koyan Lille’e karşı net kontra pozisyonları bulan Fenerbahçe, biraz da Güiza’nın beceriksizliğiyle golü bulamadı.
35. dakikada Alex, Güiza’ya ‘al da at’ tadında bir pas verdi. Ancak kendine güvenini kaybetmiş bir edayla topu tekrar Alex’e vererek pozisyonun ölmesini sağlayan Güiza, Fenerbahçe’yi çok net bir golden etti, ki bence o pozisyon kırılma noktasıydı. Güiza bir maça böyle başladıysa durur mu hiç! 79’da yine karşı karşıya iken topu kaleciye teslim etti. Bu beceriksizliklere bir de Daum’un müdahale etmedeki basiretsizliği eklenince, maç 2-1 sona erdi.
Erken öten horozun...
FENERBAHÇE, Lille’in çok baskın olduğu anlarda da özellikle Emre ve Gökhan’ın kontrollü futbollarıyla Lille’in oyununu sürekli bozdu. Ta ki FraAu’nun, Deniz’in talihsiz geri pasını kapıp gol yapmasına kadar. Durum 2-1 olduğunda dahi sonuç Fenerbahçe için avantajlı bir mağlubiyet olacaktı. Zaten Daum’un 92. dakikada Alex’in yerine Selçuk’u oyuna alması da bu durumu destekliyor.
Dün gördük ki Fenerbahçe Avrupa’da oynamayı seviyor ve o arenaya çok yakışıyor. Sonuç mağlubiyet olsa da, 2-1 Fenerbahçe için gayet avantajlı bir skor.
Kadıköy’ün Lille’e şok geçirteceğine eminim. Erken öten horoz Lille’di, bakalım son konuşan Kanarya olabilecek mi...
Fransız hükümetinin açıklaması
Düşersin, kalkarsın...
Kazanırsın, kaybedersin...
Eleştirilirsin, eleştirirsin...
Sevindirirsin, üzersin...
Böyle sürüp gider.
Dünkü maça bu yanıyla baktığınızda, “Köprünün altından daha çok su akar” sözüne sığınıp, tuttuğunuz takım adına endişelerinizi dindirebilirsiniz. Bardağın dolu tarafı misali.
Peki futbol artık bu kadar kolay mı?
O şok Fenerbahçe’yi de gole zorladı ve beraberlik geldi. Belki maç 3-5 dakika daha uzasaydı Fenerbahçe galibiyet golünü de bulabilecekti. Ancak herşeye rağmen Ziya Doğan’ı ve futbolcularını gösterdikleri dirençten dolayı bu maçın baş köşesine koymamak ayıp olur. Ziya Hoca maçta başlarken ve maç esnasında Fenerbahçe’nin oyununu bozacak hamleler yaptı ve çok başarılı oldu. Fakat. Diyarbakırsporlu oyuncuların özellikle hakemin yönetimine ve Fenerbahçeli oyunculara karşı iyi niyetli olduklarını düşünmüyorum. Cesur ve dirençli oyunlarını centilmenlikle süsleyemediklerini düşünüyorum.
Peki Fenerbahçe
ZİYA Hoca, üst üste hamleler yaparken Daum ne yaptı diye sorarsanız, yanıtım kocaman bir “Hiçbir şey” olur. Maç öncesi Fenerbahçe’nin kanatlardan organizasyon yapmasını istediği o kadar açık belli ki. Ama oyun içinde bunu göremedik. Biraz Gökhan’ın sağ kanattaki mücadelesi ve isteği Diyarbakır’ın sol tarafını zorladı o kadar. Sağlı sollu akınlarla bir baskı göremedik. Son 15 dakikaya kadar elbette. Ondan sonrası zaten panik havasında geçti.
İyi niyet
HAKEM için çok iyi yönetti diyemem ancak Diyarbakırlı ve Fenerbahçeli oyuncularında hakem için “kötü maç yönetti” denilebilmesi için herşeyi yaptıklarını düşünüyorum. İki tarafın oyuncuları da iyi niyetli değildi.
Oto kontrol
Güiza’nın yok yere gördüğü sarı kartın ve Mehmet Topuz’un anasının ak sütü gibi hak ettiği kırmızı kartın zararı elbette Fenerbahçe’ye dokunacak. Fenerbahçe de oynayan ama ne yazık ki hala kendini kontrol etme sorunu bulunan bu oyuncularla lig biter mi, bilmem. Bildiğim tek şey var, Mehmet Topuz’a yönetim kesinlikle ceza vermeli.
Fenerbahçe için kötü olan;
Ve geçtiğimiz günlerde fenerbahce.org’ta transfere ihtiyaç duyulmadığı açıklandı. Ve hem Sivas maçında hem de dün çok net gördük ki, Galatasaray’ın yaptığı şaşaalı transferler Fenerbahçe’ye yaradı. Çünkü dün Kadıköy’de, özellikle ilk yarı müthiş bir motivasyon vardı.
45 dakikada gelen 3 gol de atlanmamalı. Çünkü Fenerbahçe elindeki kadroyla Bursa gibi güçlü bir ekibe 45 dakikada 3 gol atıp tek kale oynayabiliyorsa, kadro açısından sorgulanacak bir şey yok demektir. Yeter ki bu yeni transfer, yani artı motivasyon her maç kadroda yer alsın...
Yine de gönlüm dün Gökhan Ünal’ı biraz daha fazla seyretmek isterdi. Daum, 75’e kadar bekledi onu oyuna almak için. Uğur’un sakatlandıktan sonra oyuna devam etmeyi denemesi ama durumu daha da kötüye gidince sedyeyle çıkması bir hayli burktu içimi. Tam da forma şansını yakalamıştı Uğur... Alex’in formsuzluk hakkını kullandığı maçta 10 numara oyunu üstlenen Özer de fizik olarak 60’dan sonra zorlandı dün akşam. Ve bir parantez de Andre Santos’a: Avrupa’da çoğu takım hücuma katılan sol bek arıyorken, Santos, F.Bahçe için çok büyük bir şanstı dün.
“O abiye neden tekme attın baba?”
Bahar Duası !...