Ercan Saatçi

Bu mudur?

26 Nisan 2010
İSTİYOR olmanın dışa vurumu nedir? İstediğini almak için mücadele etmek, her an bunu hissettirmek değil midir?

Peki, ilk 45 dakikada sahada şampiyon olmayı kafasına takmış bir takım var mıydı?
Yoktu. İşte ben de bunu anlamıyorum. Şampiyonluk fırsatı altın bir tepsiyle sunulmuşken, ısıran, hurra baskı yapan, ciğerleri yırtılırcasına koşan oyuncular yerine, tribünde kendilerini yırtarcasına destek olan 12 numara vardı. İlk yarıda seyircinin aralıksız olarak “Şampiyonluk gidiyor Fener gol gol gol” diye bağırması sadece motivasyon değil, aynı zamanda takımlarının aklını başına getirecek bir haykırış gibiydi. İlk yarının son düdüğü çaldığında, Kasımpaşa semalarındaki büyük sessizlik de şaşkınlıktandı. Birbirlerine bakıp, içlerinden “Bu mudur?” diye soranların şaşkınlığı.
BUDUR!
* İKİNCİ 45 dakika başladığında tüm Fenerbahçeli seyircilerin kafasında aynı soru vardı; Fener gol atabilecek mi, Daum bunun için bir şeyler yapacak mı...?
 75. dakikaya kadar tek yabancılı Kasımpaşa’ya karşı sıkıntılı bekleyiş devam etti. Güiza yine Güiza’lığını yaptı ve boş kaleye atamadı... Ne Daum’un etkisi ne de Fener’in o beklenen baskısı yoktu. Fakat dakikaların ilerlemesi F.Bahçe’nin oyun disiplininden kopmasına yetmedi. Fenerbahçe son ana kadar ciddiyeti bırakmadı. Ve nitekim bu sezonu kulübede geçiren yedek stoper Bekir’in kafa golü geldi... F.Bahçe bu oyuna rağmen golü bulmuştu hem de altın değerinde bir gol... İşte o gol Fenerbahçe’nin hem şampiyonluk ümidini sürdürdü hem de lider yaptı. Bekir o tek golle transferden aldığı parayı anasının ak sütü gibi hak etti. Sonuçta Fenerbahçe iyi oynamadı ama üç puanı aldı. İlk yarıda birbirlerine bakıp “Bu mudur” diyen taraftarlar, 3 puan gelince “Budur” dediler...
GÜN IŞIĞI
* DÜN öğleden sonra oynanan maçın farklı bir güzelliği vardı. O saatlerde oynanan maçların, özellikle Premier Lig’de, havası başka oluyor. Bunun futbol kalitesiyle de alakası var tabii ama İngiltere’de maçların neden o saatlerde oynandığını düşünürsek, daha önemli bir nokta var; Premier Lig’de maçlar akşam olmadan başlıyor ve akşama doğru sona eriyor.

Yazının Devamını Oku

Ne etti...?

19 Nisan 2010
HAKEM kıvama getirilmişti... Mete Düren’in feryatlarına tepkisiz kalmayarak, MHK Başkanı Oğuz Sarvan’ı “Mahçup Etti”... - Fenerbahçe Beşiktaş’tan çok daha mücadeleci ve istekliydi. “Hak Etti.”
- Sakatlıklar ve Mustafa Denizli, mağlubiyeti “Davet Etti.”
- Alex, bildiğiniz gibiydi. Taraftarı “Mutlu Etti.”
- Beşiktaş, Şampiyonlar Ligi şansını da “Riske Etti.”
- İbrahim Kaş, Emre’yi “Deli Etti.”
- Fenerbahçe ikinci yarının ortalarında golün üstüne yatar bir oyun oynamaya başlayınca 12 numara “İkaz Etti.”
- Bilica, ne zaman patlayacağı merakla beklenen (!) saatli bombasını patlatınca seyirci “İsyan Etti.”
- Özer’in pas hataları Daum’u “Fıtık Etti.”
- Gökhan Gönül, İsmail ve İbrahim Üzülmez’e sol kanadı “Dar Etti.”
- Ernst, İbrahim Toraman ve Vederson hakem kararıyla sahayı “Terk Etti.”
- Daum bir derbiyi daha kazanıp şampiyonluğa biraz daha yaklaşınca adeta “Bayram Etti.”

Profesör

BAZI adamlar özeldir. Bazen gününde olmazlar, hata yaparlar ya da ortalıkta görünmezler ama onlara asla kızamazsınız. Çünkü bulunduğunuz ortama girdiğinde, ister ofisiniz olsun bu ister eviniz, oranın havasını değiştirirler. Varlıkları bile yeter bazen. İşte Alex Fenerbahçe ve Fenerbahçeliler için böyle biri. Sahada durması bile dosta güven rakibe korku salıyor. “Fenerbahçe Alex’le bir kişi eksik oynuyor” diyenler, rakip takımların onu tutmak için bir kişi eksik oynadığını bilmiyorlar. Alex, Daum’a ince taktikler veriyor; “santrada topu kornere yakın çizgiden taca atıp ileride basalım” diye. Eleştirilir, yeri gelince, “Yedek otursun” denilir... “Büyük maçlarda yok bu adam, Alex hala yürüyor” denir. Hepsine amenna... Ama Totti nasıl Roma’nın ruhuysa, Barça’da “bonservis bedeli” olmayan tek adam nasıl Puyol ise, Alex de Fenerbahçe’nin sembolüdür. Bunu anlamanın en kolay yolu da şu; kendi kendinize Fenerbahçe deyince, modern zamanlar için akla gelen ikinci kelime ne oluyor? Alex de Souza. İşte oraya oturmak, kamuoyundan “profesör” lakabını almak kolay değildir. Ve orada olan adam, Fenerbahçe’nin vazgeçilmezidir.

Organizasyon

ŞİMDİ bir hafta hakem Hüseyin Göçek konuşulacaktır. Puanların neden kaybedildiği, transferler, formsuzluklar bir yana bırakılıp bütün bir sezonun faturası hakemlere çıkartılacaktır. Bunları normal karşılayan bir spor kamuoyumuz olduğundan bu konuyu uzatmamıza gerek yok sanırım... Ben maç öncesi ve sonrası ambiansa ve bu ambiansı yaratanlara bir parantez açmak istiyorum... Malum, devir organizasyon devri... Fenerbahçe kulübü ve taraftarları da bu organizasyon işini iyi yapıyorlar gerçekten.
Maç esnasında da Fenerbahçe takımı iyi organize olunca, “Kadıköy’de bir pazar günü organizasyonu” da haliyle mutlulukla sonuçlandı.

Maçın 3 adamı

Alex - Volkan - G.Gönül
Yazının Devamını Oku

Profesör kurtardı

14 Nisan 2010
ÇOK da zevkli olduğunu söyleyemeyeceğimiz bir kupa gecesi, Fenerbahçe’nin Kadıköy’e avantajla dönmesiyle sonuçlandı. Fakat belirtmeliyim ki, ligde zor günler geçiren Manisaspor bu mücadele gücüyle nasıl oluyor da alt sıralardan kurtulamıyor anlayamıyorum...

Fenerbahçe fazla geniş olmayan kadrosunu bu maçta tasarruflu kullanarak Beşiktaş derbisi öncesi bir sakatlık ya da yorgunluk riskini minimuma indirmeye çalıştı.
Artık ligde ve kupada sona yaklaşırken, çok eleştirdiğimiz Fenerbahçe’nin her iki yarışta da avantajını koruyor olması sanırım en çok Daum’u sevindirmiştir. Bana göre Fenerbahçe kupanın bir ucunu tuttu. Ama daha da önemlisi derbide ne yapacağı... Çünkü Fenerbahçe eğer Beşiktaş’ı yenerse Süper Lig kupasının da bir ucunu tutacak...

Maçın 3 adamı

Alex - Güven - Momha

Yapma be Arda bari sen yapma

BAŞARI hikayeleri oldum olası ilgimi çekmiştir. Arda Turan’ın başarı hikayesi de beni en çok etkileyenler arasında. O da zaman zaman ‘başarılı olmanın cezasını çekiyor’ ve her başarılı insanın başına gelenler bir Türk geleneği gibi onun da başına geliyor. Arda’nın futbolunun dışında da çok etkiliyici bir kişiliği var.
Örneğin; genç yaşına rağmen pek alışılmadık biçimde değişik bir futbolcu profili çiziyor. Okuyor, sinemaya gidiyor, iyi konuşuyor, iyi giyiniyor. Sosyal ve özgüveni yerinde olan dürüst bir futbolcu.

Yazının Devamını Oku

500 bin Dolar helal olsun size

6 Nisan 2010
Takımın sponsoru Mehmet Ali Aydınlar, şampiyonluğun kılpayı kaybedildiği Volley Bergamo maçı sonrası oyuncularına, “Bu yürekli mücadelenizi karşılıksız bırakmayacağım. Size şampiyonluk priminin yarısı olan 500 bin dolar dağıtacağım” dedi.

TÜRKİYE günlerdir Sarı Melekler’i konuşuyor... Avrupa Şampiyonlar Ligi Dörtlü Finali’nde mücadele eden Fenerbahçe Acıbadem, önce RC Cannes’ı 3-2 yenerek herkesi sevindirdi. Arkasından, finalde Avrupa’nın en iyi takımı Volley Bergamo karşısında aynı skorla aldığı şanssız yenilgiyle üzdü.
Fenerbahçe Acıbadem’in müthiş bir başarı elde ettiği Dörtlü Final’i bizzat yerinde izledik. Sonunda üzüldük ama tarihe tanıklık etmenin mutluluğunu yaşadık...
Öncelikle şunu belirtmekte fayda var... Futbol takımı şampiyonluğa gittiği bir sırada, başkan Aziz Yıldırım ile yöneticilerden Ali Koç, Mahmut Uslu ve Cihan Kamer’in Kayserispor maçı yerine voleybol takımını desteklemeye gitmeleri, Fenerbahçe yönetiminin amatör sporlara ne kadar büyük değer verdiğinin bir göstergesiydi...
Güiza kadar...
Takım sporlarında en büyük başarıyı elde eden Türk ekibi olan Fenerbahçe Acıbadem’in bütün maliyeti 5 milyon dolar. Daniel Güiza’nın bir yıllık transfer ücretinin bu kadar olduğunu hatırlatırsak, sanırız başka yoruma gerek kalmaz.
Ailece gönül vermişler
Cannes’a giden Türklerin çoğu, takımın sponsoru Mehmet Ali Aydınlar’ın davetlisiydi. Aydınlar, aralarında Metin Aşık, Vefa Küçük, Mahmut Özgener ve Mehmet Akif Beki’nin de olduğu konuklarıyla tek tek ilgilendi.

Yazının Devamını Oku

Avrupa arenası

5 Nisan 2010
VOLEYBOLUN Barcelona’sı olduğu söylenen Bergamo karşısında mücadele etmek gerçekten güçtü. Ancak Sarı Melekler öyle mücadele ettiler ki, Bergamo her sette zorlandı. Gamova liderliğindeki kızlar sadece ülkemizde değil, Avrupa arenasında da önemli takımlar arasına girdi. Karşılaşmayı, Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı’ndan Spordan Sorumlu Devlet Bakanı’na hemen her kesimden birçok kişinin izlemesi ve F.Bahçe Acıbadem’i desteklemesi, hem sarı lacivertlilerin başarısı açısından hem de voleybol açısından çok önemliydi.

Hiç unutmayacağım

FUTBOL gündeminin arasında böylesine tarihi bir başarıyı yaşatanlar kamuoyunda ne kadar ses getirir bilmem ama, ben ömrümün sonuna dek Cannes Fener Festivali’ni ve Sarı Melekler’i unutmayacağım. Şampiyonlar Ligi finali oynamak bile Sarı Melekler’in tarihe geçmesi için yeterli olacakken, finalde kaybettiğimize üzülmek hem Türk voleybolu hem de Fenerbahçe açısından büyük bir gelişmedir. Bu gururu yaşatan herkese binlerce teşekkür...

Bravo Acıbadem

MEHMET Ali Aydınlar’a da özel bir paragraf açmak istiyorum... Bir yıl gibi kısa bir zamanda, sadece Güiza’nın aldığı yıllık ücret gibi bir rakama inanılmaz işler yaptı ve müthiş başarı yakaladı. Fenerbahçe Kulübü Başkanlığı için de ismi zaman zaman geçen Aydınlar, kısa bir süre içinde az paraya çok iş yapılacağını göstererek, hem işadamı hem de yönetici olarak büyük bir başarıya imza attı. Sayın Aydınlar’ı, ekibini ve bu konuda büyük bir destek veren Fenerbahçe Altyapı Derneği’ni kutluyorum...

Cannes’lı çığırtkan

YARI finalde Şampiyonlar Ligi gibi bir organizasyonda duyduğum o ses dünyanın en kötü ve itici sesiydi herhalde. Sonra öğrendik ki, Cannes’ın çığırtkanıymış. O iğrenç sesli kişi elindeki mikrofonu, Cannes yenilince bu kez finalde Bergamo için çığırtınca F.Bahçe taraftarının gazabına uğradı. Evsahibi Cannes’ı misafirperverlik namına şikayet ediyorum.
Yazının Devamını Oku

Sayenizde Özhan Ağabey...

29 Mart 2010
ÖZHAN Ağabey vizyonuyla ilgili sayfalarca yazmak isterdim ama onun futbola kattığı “centilmenlik” ruhu her şeyi özetliyor sanırım.

Fenerbahçe Stadı’nda ki alkışlar, Ali Sami Yen’deki alkışlar, futbolun bu kadar gerildiği, gerdirildiği ortamda bile olabiliyorsa, hepsi Özhan Ağabey’in sessizce ve cesurca verdiği mücadele sayesindedir.
Özellikle Galatasaray taraftarına bir parantez açmak istiyorum; Ali Sami Yen’de Fenerbahçe’yi alkışlamaları muhteşem bir olaydı. Galatasaraylılar tam da merhum başkanlarının bu ülkede verdiği mücadeleyi devralmışcasına alkışladılar rakiplerini.
Bence maçın skoru, topun daha çok kimde olduğu, hikayedir... Bu ezeli rakip ve dostun birbirlerine uzattıkları centilmenlik çubuğu maçın en tepesinde tarihe geçecektir. Umarım hep böyle olur...

Federasyona bir öneri; Bundan sonra ülkemizde Fair-Play ve centilmenlik ruhu adına bir ödül verilecekse, ki verilmelidir, bu ödülün ismi “Özhan Canaydın Ödülü” olmalıdır.

Yıldızlar geçidi

MAÇI izlemeye çok sayıda yabancı misafir de geldi. Aralarında dünya futbolunun önemli otoriteleri ve yıldızları da vardı. Yıllar önce böyle bir derbinin, tıpkı NBA’de olduğu gibi ünlü yıldızların davet edilmesiyle çok daha görkemli olacağını yazmıştım. Dün de Rijkaard’ın davetlisi Van Basten, Daum’un davetlisi Löw gibi onlarca önemli yıldız geldi bu derbiyi izlemeye... Bize göre en büyük derbi olsa da, dünya yıldızlarının da izlediği bir derbi bu durumu tesciller ve marka değeri denen şey de böyle doğar zaten. Bu nedenle bu davetleri yapanları kutluyorum...

Yetkili servis

GALATASARAY’ın maçı kazanma ihtimali bahis şirketlerince daha çok gösterilirken, derbiyi kazanma konusunda daha istekli olan ve maça daha iyi hazırlanmış taraf Fenerbahçe’ydi. Ufak tefek hatalar dışında hakemin de maçı iyi yönettiği söylenebilir. Özer’in ve Vederson’un performansları biraz daha iyi olsa Fenerbahçe maçı çok daha rahat kazanabilirdi.

Yazının Devamını Oku

Yalnız adam

21 Mart 2010
“BİR sıfır olsun bizim olsun” mantığı tam Fenerbahçe’ye göre, çünkü;

BİR: Fenerbahçe takım halinde “ne olursa olsun galip gelelim” taktiğiyle oynuyor. Organizasyon kopuklukları ve bir türlü takım oyununu oturtamayışları bu yüzden.
İKİ: Eskiden oyunu her an değiştirebilecek oyuncular vardı, artık Alex bile bunu yapamıyor.
ÜÇ: Şampiyonluk yarışının sonlarına yaklaştıkça stres artıyor, Daum ise bu durumu kontrol edemiyor.
DÖRT: Emre’nin çabası, yalnız kaldığı için agresifliğe dönüşüyor. Takımı ateşlemek için yaptığı her şey takım arkadaşları tarafından değil, rakip tarafından daha iyi kullanılıyor.
BEŞ: Kulübeden pek çıkmayan Daum’un ürkek ve sessiz ifadesi, bir suçluluk psikolojisi gibi yansıyor. Futbolcuların 1-0 dan sonra geri çekilmelerinin en büyük nedeni hocalarının durumu.

SEYİRCİ EL KOYDU

“BÖYLE taraftara can kurban, bu seyirci ölüyü bile diriltir…”

Yazının Devamını Oku

Dün gecenin özetidir

14 Mart 2010
- Futbol açısından; Sıkıcıııııı.

-  Fenerbahçe açısından; Üzücüüü.
-  Gençlerbirliği açısından; Umut vericiii.
-  Zirvedeki rakipler açısından; Sevindiriciii.
-  Daum açısından; Endişe vericiiii.
-  Seyirci açısından; Yorucuuu.
-  Güiza açısından; Gidiciiii...
-  Yönetim açısından; Çıldırtıcııı.

Yazının Devamını Oku