Paylaş
Mesele protesto eden taraftarın önüne futbolcuyu atmak değil, asıl mesele alınan kötü sonuçlarda futbolcunun arkasında duramamak.
Deniz’i bu hafta da sağ tarafta oynatmak dahilik değil, dahilik, aylardır santrfor oynayan Güiza’yı takımına kazandırmak.
Mesele “Ben yaptım oldu” zihniyetinde değil, mesele kendine de fatura kesebilmekte.
Hocalık her şekilde Alex’e tahammül edebilmekte değil, hocalık sahada kötü oynayan her kim ise buna müdahale edebilmekte.
Mesele sana ödenen milyonlarca Euro değil, mesele takımın başındayken kaybedilen milyonlar.
Meziyet Fenerbahçe’nin büyüklüğünün arkasına sığınıp ahkâm kesmek de değil, meziyet düştüğü aciz durumun kendisinden kaynaklandığını kabul edebilmekte.
Mesele puan kaybetmek değil, Mesele Fenerbahçe’nin büyüklüğünü anlayabilmek.
Al sana fikstür avantajı!
F.BAHÇE-Diyarbakırspor: 1-1, Fenerbahçe-Bursaspor: 2-3, İBB-Fenerbahçe (Olimpiyat stadı): 2-1. Kadıköy’de Denizli galibiyetinden bu yana üç puan yok. Üstelik daha henüz İstanbul derbileri de oynanmamış durumda. Ligin ikinci yarısında yaygara kopmuştu. F.Bahçe’nin büyük bir avantajı var, bu biraz manidar denmişti. Bunu diyenler sezonun en başında bu fikstürlere bakıp, kafası o an için almayanlardı sanırım. Velev ki öyle, avantaj var. Peki ama nerede bu avantaj?...
Kimse hakemlere kızmasın
EVET hiç kimse ne hakemlere kızsın ne de onlardan medet umsun. Koskoca F.Bahçe, İBB’ye mağlup oluyorsa eğer, bu mağlubiyeti hakeme maledemez. Olimpiyat Stadı’nda bu puan kayıpları ilk değil ki. Yani İBB’nin galibiyeti de tesadüf değil. Bu nedenle F.Bahçe Teknik Direktörü önce soruyu kendine sormalıdır. Acz içinde ‘o yüzden’ ya da ‘bu sebeple’ bahaneleri F.Bahçe’ye göre değildir çünkü.
MAÇIN ÜÇ ADAMI:
Yol-Su-Elektrik
(Yılmaz Özdil’in cumartesi yazısından)
Paylaş