FAVORİ tenisçiler Melbourne’de hava sıcaklığın 30 derecelerin üstüne çıkan bu on dört günlük maratonun ilk turlarını, fazla yorulmadan ve boşa enerji sarf etmeden, turnuvanın ikinci haftasını da tükenmeden devam etme derdindeler.
Grand Slam’in ikinci seri başı 31 yaşındaki Roger Federer bilhassa kendi attığı servislerden sonra file önüne çıkıp böylece daha kısa yoldan ve fazla topa vurmadan puan kazanmayı tercih ediyor. İstatistiklere baktığımızda on yıldan beri otuz yaşını aşmış hiç bir erkek tenisçi Avustralya Açıkta şampiyon olamadı. Yarı finale bile çıkamadı. İsviçreli tenisçi, burada yarı finale veya finale çıkması durumunda yine tarih yazacak.
Djokovic, çok enerji harcıyor
Dünya bir numarası Novak Djokovic’in ise ilk turlarda gösterdiği enerji inanılmaz. Henüz 26 yaşındaki Sırp oyuncunun vuruş çeşitliği Federer kadar olmasa bile, her sayıyı full enerji harcayarak, hazırlayıp sonuca gidiyor. Her puanı adeta maç sayısı gibi oynuyor. Umarım mükemmel kondisyonu, ikinci haftanın sonlarına doğru tükenmez ve sakatlığa neden olmaz.
En büyük favori Andy Murray
Geçen yılın Amerika Açık şampiyonu ve Olimpiyat Altın madalyalı İskoç asıllı İngiliz Andy Murray ise Avustralya Açık’ın en büyük şampiyonluk adayı. Murray, Federer’den beş yaş genç. Oyunu sürekli gelişiyor. Özgüveni geri geldi ve kortta daha inançlı. Bu durumda ikilinin olası yarı finalde karşılaşması durumunda Murray’nin kazanma şansı daha fazla.
Favoriler yoluna devam ediyor
AVUSTRALYA Açık Tenis Turnuvası’nda kadınlarda Serena Williams, rakibi Edina Gallovits-Hall’in sol ayak bileğinde sorun yaşamasıyla maçı 2-0 kazandı. Azarenka, da Monica Niculescu’yu aynı skorla geçti. Erkeklerde Roger Federer, Benoit Paire’i 3-0 yenerek ikinci tura yükseldi. Avustralyalı Bernard Tomiç de, Arjantinli rakibi Leorando Mayer’i 3-0 yenerek ikinci tura çıktı.
GEÇEN yılın Avustralya Açık finalisti İspanyol Rafael Nadal Melbourne’a katılmayacağını turnuvanın başlamasına 18 gün kala, 28 Aralık 2012 tarihinde açıklamıştı. Gerekçe olarak da kapmış olduğu virüsten kaynaklanana yoğun mide ağrılarını öne sürmüştü. Nadal’ın Avustralya Açık’tan çekilmesi esasen doğru bir karar... Öncelikle Nadal’ın 2012 yılındaki inişli çıkışlı gidişatına kısaca bir göz atalım;
Nadal, Avustralya Açık finalinde Novak Djokovic’e 5 sette yenilmişti. Fransa Açık finalinde Djokovic’i yenerek rövanşı almıştı. Wimbledon’da Lukas Rosol’a beş sette yenilmişti. Bu mağlubiyetten sonra Nadal yılların verdiği yorgunluğunu atabilmek ve artık tükenmiş bedenini dinlendirmek için tenise ara verdi.
Sol dizindeki ağrıları Fransa Açık yarı finalinde başlamıştı. Ancak Nadal bu diz ve adeta paslanmış eklem ağrılarına rağmen şampiyon oldu. İspanyol tenisçi, Wimbledon’dan sonra 6 ay boyunca topa vurmadı. Dizindeki sorunu ameliyat yerine dinlenme ve rehabilitasyon programı ile çözmeye çalıştı. Nadal ısrarla ameliyat olmak istemedi. Kortlardan uzun süre uzak kalması “Acaba Nadal dopingli yakalanıp ceza mı aldı” yorumlarına neden oldu.
Midesindeki virüs güçsüzleştirdi
Rafa bu seneki Avustralya Açık öncesi antrenmanlara başlamıştı. Ancak midesindeki virüs onu güçsüz hale getirdi ve Nadal turnuvadan çekildi. Zaten takribi yedi aydan beri herhangi bir turnuvaya katılmadan, maç oynamadan iki haftalık bir Grand Slam’e katılması da ne kadar doğru olurdu tartışılır.
Marsel ilk turu geçti
Avustralya Açık Tenis Turnuvası’nda Marsel İlhan, elemelerin ilk turunda Hırvat Nikola Mektic’i 2-0 yendi. Milli raket, elemelerin ikinci turunda yarın Taylandlı Danai Udomchoke ile karşılaşacak. Kadınlarda Çağla Büyükakçay, bugün Taylandlı Tamarine Tanasugarn ile oynayacak.
En iyi profesyonel tenisçiler, efsane tenisçiler, genç tenisçiler, antrenörler, idareciler, menajerler sponsorlar, spor medyası… Kısacası dünya tenis sektörü yılın ilk ayında Avustralya kıtasında buluşuyor. Oyuncular değişik turnuvalara katılarak sezonun ilk Grand Slam olan Avustralya Open’a hazırlanıyorlar. . Bir taraftan takım şampiyonası niteliğindeki Hopman Cup turnuvası, diğer taraftan Brisbane, ferdi şampiyonası ve efsane tenisçilerin de katıldığı World Tennis Challenge gösteri amaçlı etkinliği...
Geçtiğimiz sene İstanbul’da sezon sonu WTA şampiyonasını kazanan Serena Williams Brisbane deki turnuvada birinci olup 2013’e iyi başladı . Erkeklerde ise Andy Murray birinci oldu. İki tenisçi de bu form durumları ile Avustralya Açık öncesi rakiplerine göz dağ verdiler. Diğer yandan Avustralyalıların merhum efsane tenisçi Harry Hopman adını taşıyan Hopman Cup uluslar arası karışık çiftler takım turnuvasında; tek erkek, tek bayan ve eşitlik durumunda sonucu belirleyen karışık çiftler maçlarından oluşuyor. Finali Sırp takımını oluşturan Novak Djokovic ve partneri Ana Ivanovic’ ile İspanyol Fernando Verdasco, Anabel Medina Garrigues ikilisi arasında oynandı. Dünya bir numara Djokovic zor da olsa Verdasco’yu yendi, Ana ise Anabel’a yenildi. Finalin tayin edici maçı olan karışık çiftleri de İspanyollar kazanarak şampiyon oldular.
Bir başka etkinlik ise Güney Avustralya Eyaletinin finanse ettiği geleneksel World Tennis Challenge turnuvası. Tenisçilerin davet edildiği organizasyona Mats Wilander, Henri Leconte, Mahsour Bahrami, kadınlarda Martina Navratilova ,Martina Hingis gibi efsane oyuncuların yanı sıra güncel dünya sıralamasında olan tenisçiler de katılıyor. Maçlara inanılmaz ilgi var. Eurosport , Fox Sports gibi kanallar örneğin bir Wilander-Leconte maçını yayınlarken tribünlerde geçtiğimiz hafta Doha da yapılan ATP turnuvasından daha fazla seyirci oluyor. Herkes bu efsane tenisçilerin kortta halen neler yapabildiklerini büyük merak ile izliyor. Üstelik raket ve topu ustaca yönlendiren Leconte ile Bahrami’ nin puan arasında yaptıkları şovlar tenisi adeta bir gösteri haline getiriyor. Zaten seyircilerin istediği de bu.
AVUSTRALYA DA'ALTI TÜRK
Avustralya Açık turnuvasının ön elemelerine erkeklerde Yeşilyurt Tenis kulübü lisanslı oyuncusu Marsel İlhan ve kadınlarda Enka kulübünden Çağla Büyükakçay katıldı.
Gençler kategorisine ise Enka kulübünden dört Türk oyuncusu iştirak ediyor. Ana tabloda kızlarda İpek Soylu, erkelerde Cem İlkel. Gençlerin ön elemesine ise Cem Hızlıalp ile Mert Adanalı mücadele edecekler.
Erkeklerde TED’den 22 yaşındaki Anıl Yüksel ve Kadınlarda ENKA’ dan 18 yaşındaki Başak Eraydın Türkiye Şampiyonu oldular. Başarılı bir sezon geçiren Başak’ın büyükler kategorisinde birinci olması sürpriz olmadı. Anıl ise şampiyonluk favorilerin arasında ön planda değildi. Kazanması bizim için sürpriz olmadı. Nedenine gelince; Marsel İlhan ve Çağla Büyükakçay’ın dışında tenisimizde ulusal seviyede birbirine yakın klâsta Kadın ve Erkeklerde olmak üzere en az sekizer oyuncu var. Bunların çoğu da gelecek beklediğimiz yetenekli gençler. Başak ve Anıl mükemmel bir çıkış yaparak kupalarını geçekten hak ettiler. Fakat onlar için esas zor dönem şimdi başlıyor. Bu önemli başarıyı öncelikle ulusal seviyede koruyabilmek ve uluslar arası arenada da ileriye gidebilmek.
İşin ilginç ve bir o kadar olumlu yanı ise bu iki gencimizin tenisi İstanbul, Ankara veya İzmir’de herhangi bir kulüpte öğrenmiş olmamaları. Anıl Yüksel Hollanda doğumlu bir Türk Çocuğu. Tenise orada beş yaşında başlamış. Liseyi orada bitirmiş. Ardından Türkiye gelerek tenisini geliştirmeye başlayan katıksız bir Türk evladı. Başak Eraydın ise Antalya’da bir otelde tenis antrenörlüğü yapan bir ailenin kızı. Başak da beş yaşından beri kortlarda. On dört yaşında TED kulübüne geldi, iki yıldan beri ise ENKA adına oynuyor.
GÖZLERİMİZİ YAŞARTAN BİR TENİSÇİ
Dile kolay tam 1010 tenisçi iki hafta boyunca gece gündüz ana sponsorluğunu Papia’nın yaptığı Hülya Avşar (Hülya Cup) tenis turnuvasında raket salladı. Yirmi beş yaşından yetmiş beş yaşa kadar Kadınlı Erkekli bu yüzlerce tenisçi arasında çok özel bir genç vardı. Burak Erdoğan. Burak 23 yaşında ve Otizm( Sosyal ve İletişim becerilerinin oluşmasını etkileyen bir gelişim bozukluğu) hastası.
Burak’ın antrenörü daha doğrusu yaşam koçu olan Bener Erkorur’u bana Hülya tanıştırdı. Bener’in Burak’ı yetiştirmesinde ne zorluklar yaşadıklarını hayretler içinde dinlerken Hülya bana; ‘’Engin bu çök özel bir kişi belki de dünyada tenis turnuvasına katılan ilk otistik insandır’’dedi. Hemen ardından ‘’onlara nasıl yardım edebiliriz’’ diye sordu. Hülya tenise olan bu yardım severlilik duygusu sayesinde onlarca çocuğa tenis bursu sağlamasına rağmen yeni destek arayışı içinde olması, Hülya Cup turnuvasının teniste önemli bir Sosyal sorumluluk etkinliği haline geldiğini ve yeni Avşar’ın planladığı yeni girişimler sayesinde daha da büyüyeceğini göstermektedir.
Yirmi beş yaşındaki Sırp tenisçi ATP finalinde Roger Federer'i 2 sette yenerek sezonu dünya bir numara olarak bitirdi. Djokovic sene sonu kadar dinlenip ayrıca iyi bir hazırlık sürecinden geçer ise gelecek sene de zirvenin en tepesinde kalır.
Djokovic raketini şimdilik duvara asabilir. Ancak Çek Cumhuriyetinden dünya 6 numara Thomas Berdych veya bir üst sırada olan İspanyol David Ferrer tatil yapamayacaklar.
Çünkü bu iki ülke Davis Cup finali için bu hafta sonu Prag da karşılaşıyorlar. İspanyollar Çek takımını dört kez yenmişler iki kere de mağlup olmuşlar. İspanyollarda Nadal oynamıyor. Ancak İspanya takımında çiftler kategorisinde dünya altıncısı olan Marc Lopez. Lopez'in olması Davis Kupalarında kilit maçı sayılan çiftler müsabakası için İspanya'ya büyük avantaj sağlayabilir.
Dün oynanan WTA finalinde Maria Sharapova kendisini aşan bir tenis oynamasına rağmen, Serena’nın sakin, rahat tavırları attığı 11 ace ve inanılmaz servis karşılama vuruşlarına çözüm bulamadı. Serena saatte 199 km’yi bulan servis attı.
Finalin püf noktası olan Sharapova’nın ortalama 170 km olan servislerini aynı hızda karşılık verdi. Sharapova attığı bazı servislerden sonra daha toparlanmadan ve nefes almadan Serena’nın kurşun gibi gelen topları karşısında hareket bile edemedi. Serena’yı son zamanlarda sürdürdüğü bu çalışma temposuyla yenmek hayli zor. Sharapova ise Serena Williams emekli olmadan ona üstünlük sağlamak ve tekrar yenmek istiyorsa kesinlikle 1.88 m. boyuyla file önünde nasıl oynaması gerektiğini öğrenmesi lazım.
Turnuva için teşekkürler
Top toplayıcısından, çizgi hakemlerine, seyirciden finalistlere ve tüm emeği geçen herkes, bir kez daha uluslararası alanda çok konuşulacak mükemmel bir turnuva yaşattılar.
Serena Williams, Agnieszka Radwanska’ya karşı çok üstündü. Serena’nın son dönemde yapmış olduğu fitness antrenmanları ABD’li raketi daha süratli ve file önüne düşen toplara daha çabuk gelmesini sağladı. Serena tenis kortuyla bütünleşiyor. Seyirci, ABD’linin vuruşlarını, hareketlerini tenis dersi havasında takip ediyor, sanırım tribünlerle bu kadar bütünleşmesinin altında yatan neden bu...
Radwanska’ya gelirsek; Sara Errani ile oynamış olduğu 3 saatin üzerindeki maç onu son derece yordu. Radwanska diğer tenisçilerden çok daha fazla vuruş çeşitliliği olan, maç stratejisini iyi bilen; ancak kortta toplara fazla güçlü vuramayan bir oyuncu. Polonyalı yorgun olmamış olsaydı bile Serena’nın bu inanılmaz performansına karşı fazla direnemeyebilirdi...
Daha farklı bir Sharapova
Diğer oyunculardan daha önce İstanbul’a gelen Sharapova’nın günde en az 3 saat antrenman yaptığını ve şampiyonanın en büyük adaylarından olduğunu belirtmiştim.
Sharapova, tenisini ve fizik gücünü geçen seneye nazaran çok geliştirdi. Arka çizgiden süreklilik kazanan vuruşları, servisleri daha hızlı ve isabetli atması ve her puan öncesi oyuna konsantre olması, dünya 1 numarası olan Azarenka’yı dahi set vermeden İstanbul’da finale kalmasını sağladı. Beklentileri karşılayamayan Azarenka, zirvede geldiği İstanbul’da final oynamayı başaramadı.
Ortada bir maç
Gelelim bugünkü finale... İki oyuncu kariyerlerinde 11 kez karşılaşırken Serena’nın 9-2’lik bariz bir üstünlüğü bulunuyor. Sharapova’nın dünkü performansına kadar düşüncem Serena’nın Rus oyuncuya karşı galip geleceği doğrultusundaydı. Ancak Sharapova, yarı finaldeki muhteşem oyununu bugüne taşırsa şampiyonluk maçının inanılmaz derecede çekişmeli geçeceği inancındaydım...
Tahminimce bugüne kadar kadın tenisinde böyle önemli turnuvada bir maçın nerede ise sabaha kadar devam etmesi ve üstelik takribi 2 bin seyircinin tribünleri terk etmeden karşılaşmaya izlemesi dünya tenisinde İstanbul adına bir ilk olmuştur.
Maça 9 raketle çıkıyor
Günther Straehle ismi size bir şey ifade etmediğini biliyorum. Günther 1991 yılından beri Alman Tenis Milli Takımı oyuncuların raket tellerini gerdiren kişi. Bu hafta ise WTA turnuvasında dünyanın en iyi kadın tenisçilerin raketlerini çekiyor. Düne kadar 130 adet tel çekti. Örneğin Serena her maç öncesi 6 tane raket gerdiriyor. Maç süresince en az 3 raket değiştiriyor. Maçtan sonra oynadığı raketlerin tellerini kestiriyor ve yeniden tel koyduruyor. Saharapova’nın maça çıkmadan önce çantasında telleri yeni çekilmiş raket sayısı ise 9.
Tek yol kazanmak
Kırmızı Grup’ta günün maçı Li Na ile Victoria Azarenka arasında olacak. Grubun namağlup birincisi Serena Williams. Serena maç oynadıkça kendine olan güveni artıyor. Ve bu özgüvenini korta rakiplerine hissettirmesini çok iyi biliyor Azarenka bugün oynayacağı maçı iki nedenden dolayı kazanması şart. Birincisi; 2012 sezonunu dünya bir numara olarak bitirebilmesi. İkincisi; yarı finale çıkamadan İstanbul’a veda etmesi. Rakibi Li Na ise gerçekten her yönü ile seyretmeye değer iyi tenis oynuyor. Tek sorunun maç esnasındaki istikrarsızlığı.
Çifte heyecan başlıyor
Bu sene dünya klasmanındaki en iyi dört çift kadınlar takımı yarın yarı finalden başlayarak şampiyonluk için mücadele edecekler. Çift kadınlar karşılaşmalarını izlemek ayrı bir heyecan ve keyif. Çünkü tekler maçlarında fazla göremediğimiz file önü vuruşlarını, anlık değişen taktiksel oyun hamlelerini ve değişik vuruş tekniklerini seyredebileceğiz. Şampiyon olana takım takribi 675 Milyon Türk Lirası kazanacak.