Doğan Hızlan

Ömer Seyfettin’i okuyan çok ama hayatını bilen az

2 Nisan 2022
Salim Nizam’ın ‘Ben Gönen’de Doğdum - Ömer Seyfettin Biyografik Romanı: Kısa Bir Ömrün Uzun Hikâyesi’ kitabı son zamanlardaki en iyi biyografik roman. Daha ilk sayfada meraklandırıyor.

Bazı adlar var ki, okul sıralarında mutlaka eserlerinden en az bir-iki tane okumuşuzdur. Ömer Seyfettin de bu adlardan biridir. Bazı hikâyeleri hâlâ belleğimizdedir. Ama Türk edebiyatındaki yeri, etkisi, açtığı çığır konusunda ayrıntılı bir bilgiye sahip değiliz. Tahir Alangu’nun yazdığı ‘Ömer Seyfettin - Ülkücü Bir Yazarın Romanı’ kitabı bu büyük yazarın yeniden gündeme gelmesini, değişik açılardan incelenmesini sağladı.
Daha ilk sayfada merakınızı çeken bir kitap var bugün yazımda: Yazarı; Salim Nizam, ‘Ben Gönen’de Doğdum - Ömer Seyfettin Biyografik Romanı: Kısa Bir Ömrün Uzun Hikâyesi’... Kitabın ilk sayfasında da Mehmet Ziya Gökalp’ten bir alıntı var: “Ömer Seyfettin bugünkü Türkçemizin Kristof Kolomb’udur.”

‘36 yıllık hikâye’

Nâzım H. Polat’ın ‘Ömer Seyfettin’in İzinde’ adlı sunuş yazısında tarihi roman ve biyografik roman üzerine bilgi veriliyor: “Konumuz açısından asıl hatırlamamız gereken eserler, Ömer Seyfettin’i bir romanın şahıslar dünyasına yerleştirerek yaşatanlardır. Konumuzla doğrudan ilgili bir başka eseri anmadan geçemeyiz. Yirmi beş yılda, zaman zaman derleyen, zaman zaman üzerinde düşünüp Alangu’yla birlikte Türkiye’yi dolaşan bu kitap; büyük bir edebiyat geçmişinin öncülerinden birini, gençliğin bilincine katmak, yeni bir çağın gerçeklerine ve şartlarına göre değerlendirerek yaşatmak için yazıldı.”
Alangu Hoca, benim için de seçkin bir yerdedir. Yönettiğim Yeni Edebiyat dergisine Ömer Seyfettin’in ölümünün 50’nci yılında bir özel sayı hazırlamıştı.

Yazının Devamını Oku

Afrodisyas üzerine

1 Nisan 2022
Kazılar konusunda yayımlanan kitaplar, arkeoloji tarihi aracılığıyla bizim tarihimiz, şehirleşmemiz, uygarlığımız üzerine çok önemli bilgiler içeriyor.

Mesut Ilgım’ın hazırladığı ‘Afrodisyas - Sebasteion - Sevgi Gönül Salonu’ kitabı bu gerekçelerle önem kazanıyor.

Sunum, Ömer M.Koç’un:

“1979–1986 yılları arasında Prof. Kenan T. Erim tarafından yapılan kazılarda günışığına çıkan ve antik dünyada bir benzeri daha bulunmayan, Sebastion tapınağına ait, sanat değeri çok yüksek kabartmalar nihayet sergileniyor.”

Ömer M. Koç’un Sunum yazısında, kazıda bulunuşlarından bu yana yapılanlar anlatılıyor.

1987 yılında bir avuç Afrodisyas sevdalısı tarafından kurulmuş olan Geyre Vakfı, Afrodisyas antik kentinde kültür, bilimsel araştırma ve geliştirme konularında devam eden faaliyette bulunmayı amaç edinmiş ve kuruluş tarihinden itibaren Afrodisyas antik kentinde devam eden kazı ve restorasyon çalışmaları için kaynak yaratmaktadır.

Cengiz Bektaş’ın Afrodisyas’ta Ek Müze (Sebasteion Salonu) yazısı da yer alıyor.

Kitapta ‘Efsaneler ve Kahramanlar’ yazısında salonda bulunanlarla ilgili bilgiler veriliyor.

Diğer bir bölüm de

Yazının Devamını Oku

‘Gül Baba Senfonik Şiiri’ Ankara’da icra edilecek

29 Mart 2022
Süleyman Demirel’in yıllar önce yaptığı Macaristan gezisinde ben de Gül Baba Türbesi’ni ziyaret etmiştim. Belleğim beni yanıltmıyorsa türbe onarılmıştı.

Bestecilerimize gerek özel sektör gerek Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın verdiği beste siparişlerinin işlevi, eserlerinin başka ülkelerde de çalınmasını sağlamaktır.

Gül Baba Türbesi Mirasını Koruma Vakfı Başkanı Adnan Polat bu anlayışın bir örneği olarak Gül Baba Senfonik Şiiri bestesini, besteci İlyas Mirzayev’e sipariş etmişti. Buna aracılık eden Türk klasik müzik yaşamından Remzi Buharalı oldu.

O beste tamamlandı ve ‘Gül Baba Senfonik Şiiri’, dünyanın en eski orkestraları arasında yer alan Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası aracılığıyla 1 Nisan Cuma gecesi CSO Ada Ankara’da ilk kez dinleyiciyle buluşacak. ‘Gül Baba Senfonik Şiiri’nin seslendirileceği konserde, Macaristan’dan konuk olarak ünlü orkestra şefi Heja Domonkos ve piyanist Jozsef Balog yer alacak.

Türk ve Macar toplumları arasında köprü amacıyla kurulan Gül Baba Türbesi Mirasını Koruma Vakfı, böylece ilk kez özel bir senfonik şiirle izleyici karşısına çıkıyor.

Gül Baba Mirasını Koruma Vakfı, Türkiye ve Macaristan’ın en kalıcı simgelerinden olan Gül Baba Türbesi’ni; yaşayan bir kültür-sanat mekânı haline getirerek iki milletin tarihine, kültürüne ve sosyal yaşamına katkıda bulunma misyonunu sahipleniyor. Bu amaçla, dünyanın en eski orkestraları arasında yer alan Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası aracılığıyla ilk kez izleyiciyle buluşarak dünya prömiyeri gerçekleştirilecek ‘Gül Baba Senfonik Şiiri’ konseriyle Türkiye’deki faaliyetlerin ilk adımı atılıyor.

1 Nisan’da Türkiye’de izleyici karşısına çıkacak olan ‘Gül Baba Senfonik Şiiri’ yakında Macaristan’da da sahne alacak. Ayrıca, dünyada tanınmış şefler ve orkestralarla buluşacak.

Gül Baba Türbesi Mirasını Koruma Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Adnan Polat, “Türkiye ve Macaristan, kökleri uzun yıllara dayanan iki dost ülke. Ekonomik, siyasi, ticari, turistik ve sosyokültürel ilişkilerini uzun yıllardır sürdüren her iki ülkede de ortak bağların getirdiği köklü tarihi yansıtan eserlerin izlerine rastlamak mümkün. Gül Baba’nın mirası ve bu zamana kadarki en kapsamlı yenileme çalışmasıyla açılan Gül Baba Türbesi ise, Türkiye ve Macaristan arasındaki dostluğu, aynı zamanda kültürel ve ticari işbirliğini destekleyen en önemli unsurlar. ‘Gül Baba Senfonik Şiiri’yle bu işbirliğini taçlandırarak, başta Türkiye ve Macaristan olmak üzere dünya çapında tanınmış şef ve orkestralar aracılığıyla bu manevi mirasın daha çok insana ulaşmasını sağlamak ve bu anlamlı kültürel bağı daha da güçlendirmek istiyoruz” diyor.

Yazının Devamını Oku

‘Devr-i Süleyman’dan Almanya’ya Aydın Engin için

27 Mart 2022
Sevgili dostumuz Aydın Engin’le son kez TGC (Türkiye Gazeteciler Cemiyeti) ödülünü aldığında konuşmuş, kutlamıştım.

Rekor kıran oyunu ‘Devr-i Süleyman’la başlayacağım onu yazmaya...

Modern tiyatro anlayışı ile bizim geleneksel tiyatronun lezzetini birleştirmiş, her katmandaki okurun seyir zevkinin kıvamını keşfetmişti.

Seyretmeye gelen dostlarına sahneden laf atıyordu, gittiğim gece bana da seslenmişti.

Aksaray’da bir tiyatro salonuydu.

Tiyatro tarihindeki başarısına bir örnek verelim. Bir günde üç seans oynuyorlardı.

Bizim kuşaktan birçok kişinin biyografisinde iki unsur mutlaka vardır:

Yargılanma ve sürgün.

Yazının Devamını Oku

‘Tutunamayanlar’a yeni bir gözle bakın

26 Mart 2022
Editörlüğünü Mesut Koçak’ın yaptığı ‘Hayat Oyun Kayboluş: Tutunamayanlar Kitabı’ pek çok yazarın Oğuz Atay’ın romanı üzerine görüşlerini bir araya getiriyor. ‘Tutunamayanlar’ı yıllar sonra yeniden değerlendiren bu kitap, romana farklı bir pencereden bakmamızı sağlıyor.

O ğuz Atay’ın ‘Tutunamayanlar’ romanının edebiyat tarihindeki yeri kadar benim için özel bir önemi vardır.
Çünkü kitabın yayımlanmasından sonra yazarla yaptığım televizyon sohbeti tek söyleşisidir. Bir kitap için farklı görüşler o kitaba zenginlik sağlar ayrıca okurun kitaba farklı açıdan bakmasını mümkün kılar. Editörlüğünü Mesut Koçak’ın yaptığı ‘Hayat Oyun Kayboluş: Tutunamayanlar Kitabı’ bu tür bir çalışma.

Kimlerin yazısı var:

* Estetik Bir Metamorfoz Olarak Tutunamayanlar-Mesut Koçak

* Solgun Ateş’in Gölgesi ve Tutunamayanlar’ın Işığı-Turgay Anar

* İki Tutunamayan (Don Quijote-Turgut Özben) ile Onların İhtiyaç Duyduğu (Olric-Sancho Panza)-Handan Acar Yıldız

* Tutunamayanlar’da Delilik ve Deliliğin Dili- Mehmet Narlı

* Oyunlara Tutunmak: Oğuz Atay’ın Oyunsu Dünyası-Serhat Demirel

Yazının Devamını Oku

Kütüphaneler ve kütüphaneci dostlarım

25 Mart 2022
Hepimizin yetişmesinde, donanımlı bir kişi olmamızda kütüphanecilerin sonsuz katkıları vardır.

Ben gençliğimde en güzel günlerimi Beyazıt Devlet Kütüphanesi’nde geçirdim.

Sabah gelir, akşam üstü çıkardım.

Dönemin kütüphane müdürü rahmetli Muzaffer Gökman bana üst katta kitaplar arasında bir masa vermişti.

O yıllarda kütüphanenin büyümesine ihtiyaç duyuluyordu. Yanda bir bina boşalmıştı ama talibi çoktu.

Bir gün Gökman, otobüse binip Ankara’ya gidiyor. Başbakanlık binasına giriyor ve rahmetli Başbakan Adnan Menderes’le görüşmek istediğini söylüyor. Randevusu olmamasına rağmen Menderes buyursun diyor, Muzaffer Gökman kütüphaneyi büyütebilmek için o binaya ihtiyacı olduğunu anlatıyor. Menderes yanılmıyorsam Emin Kalafat’ı arayıp o binayı Müdür Bey’e verin diyor.

Gökman önemli bibliyografya kitapları yayımladı.

Eski dönemlerde kütüphaneci dostlarımın çalışma koşullarının zorluğuna her zaman tanık olmuşumdur.

Ben kitaplarımı ne yaptım?

Yazının Devamını Oku

Geleneğin Şifreleri Sergisi

24 Mart 2022
Hüsamettin Koçan’ın “Geleneğin Şifreleri-Geleceğin Şifreleri” sergisi 22 Mart Salı günü Kazlıçeşme Sanat’ta açıldı. Hüsamettin Koçan’ın sanatçı, akademisyen ve sivil toplumcu olarak en çok üstünde durduğu şey Anadolu birikimleridir. Bu nedenle merkezin dışında çok sayıda kişisel sergiler açmış; “Sanat Tır”, “Sanat Çadır” gibi projelerle sanatı insanın olduğu yere götürmeyi hep önemsemiştir. Nitekim bu girişiminin en anlamlı duraklarından birisi Baksı Müzesi ve Baksı Müzesi’ne giderken de Alanya Tersanesi’nde açtığı büyük sergi ve Çankırı’da açtığı “Tuz Tadı” projeleridir.

1990’lı yıllarda “Anadolu’nun Görsel Tarihi” dizisini başlattı. Genel bir perspektif olan 1. Fasikül’ü, İstanbul Silahhane’de Osmanlı Dizisi (2. Fasikül), daha sonra Alanya Selçuklu Tersanesi’nde Selçuklu Dizisi (3. Fasikül) sergileri izledi.

KÜLTÜREL BELLEK

Dün Koçan’ın “Geleneğin Şifreleri-Geleceğin Şifreleri” sergisinin açılışını yaptık. Bu sergi birkaç açıdan son derece dikkat çekici önerilere sahip. Bunlardan bir tanesi mekânın sahip olduğu kültürel bellek. İçerisinde Bizans mozaiklerinin toprağı kazıyarak çıkarıldığı çok etkileyici bir bölüm, bir de bu bölümün üstüne kurulmuş olan Osmanlı yapısı, 1800’lerin dönemsel izlerini taşıyan bir yapı bulunuyor. Nitekim Koçan konuşmasında bu mekânda sergi açmasının en heyecanlı yanının, mekânın bir kültürler buluşmasına tanıklık yapmış olması olduğunu belirtti.

Koçan, gelenekle çok yakından ilgilenen ve insanoğlunun kültürel süreklilik peşinden giderek kendini yenilediğini kabullenen bir görüşe sahip. Ona göre kültür statik ve durağan değildir. Gelenek de statik ve durağan değildir. Kendini yenileyerek geleceğe taşır. Onun için de kültürel süreklilik sağlanmış olur. Geleneği tekrar olarak algılamak yerine, çağın birikimleriyle bir gelecek yaratma eylemi olarak kabul ediyor. Aslında bu mekân da Koçan’ın değindiği anlamda veriler barındırıyor, büyük bir kültürel zenginliğe ve çeşitliliğe de ev sahipliği yapıyor.

Mekân açısından değinilecek başka önemli bir konu ise Zeytinburnu Belediye Başkanı

Yazının Devamını Oku

‘Anadolu Yollarında Atatürk ve Otomobil’

22 Mart 2022
K.Mehmet Teke ile A. Uğur Yeğin’in yukarıdaki başlıklı kitabı otomobilin günlük yaşamımıza girdiği bu çağda hiç kuşkusuz hepimizin ilgisini çekecek.

Önsöz’de kitabın özelliği belirtiliyor:

“Onun, halkının arasında olmasında, halkına ulaşmasında, otomobil önemli bir araç olmuştur.

Bu çalışma vasıtasıyla, onun hayatını adadığı Türk halkı ile temasına otomobil vasıtasıyla küçük bir pencere açmak istedik.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, Milli Mücadele yıllarındaki zorlu otomobil yolculukları ve Cumhuriyet’in kuruluşundan sonra halkla kenetlenmesinde otomobilin ne kadar önemli rol oynadığı kronolojik olarak anlatılmıştır.”

Bölüm başlıkları:

Otomobilin Kısa Tarihçesi

Otomobilin Türkiye’ye Geliş Serüveni (1900–1919)

Yazının Devamını Oku