Albümde, 1804-1944 yılları arasında Fransa ve Almanya’da yaşayan Romantik dönem kadın bestecilerinden Pauline Viardot, Cécile Chaminade, Louise Farrenc ve Clara Schumann’ın eserleri yer alıyor.
Kadın bestecilerin eserlerini, isimlerinden övgüyle bahsedilen keman sanatçısı Nilay Sancar (Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası’nda baş keman yardımcısı, Borusan Quartet üyesi ve Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi İstanbul Devlet Konservatuvarı öğretim üyesi-Doçent) ile genç piyanist Beril Eren (MSGÜ İstanbul Devlet Konservatuvarı öğretim üyesi) yorumluyor. Nilay Sancar ve Beril Eren aynı zamanda bu projeyi hayata geçirdiler ve uzun zamandır Türkiye’nin farklı şehirlerinde çok sayıda konserler verdiler.
Albümün kıymetli olan bir başka özelliği daha var. Albümde iki eseri seslendirilen besteci Cécile Chaminade, bundan 124 yıl önce İstanbul’a gelmiş. 1913’te Légion d’Honneur alan ilk kadın besteci olan Chaminade, 1901 yılının nisan ayında İstanbul’da, Sultan II. Abdülhamid ve ailesinin huzurunda, Yıldız Sarayı’nda bir konser vermiş. Konserde çaldığı eserler Sultan ve ailesi tarafından çok beğenilince kendisine bir nişan takdim edilmişti. Chaminade, İstanbul’daki ikinci konserini ise Beyoğlu’nda Union Française Salonu’nda gerçekleştirmişti.
Kadınlar ve sanat üzerine iki yazıdan seçmeler:
Cem Akaş’ın yayına hazırladığı ‘1959’dan Günümüze Yusuf Atılgan Üzerine Yazılar’ bu bakımdan önemli bir çalışma.
Yusuf Atılgan yazar olarak da insan olarak da çok sevdiğim biri.
İlk kitabından sonra İstanbul’a geldiğinde tanıştım. O dönem Laleli’de oturuyorduk. İlkokul öğretmenim Emin Kutlu’nun binasında bir katta ben edebiyatçılarla buluşup konuşuyordum, ayrıca başka yazarlarla da gelen konuğu tanıştırıyordum.
Birlikte Sıraselviler’deki Asaf Çiyiltepe’nin tiyatrosuna gittik.
Onunla bir televizyon konuşması da yaptık. Orada Anayurt Oteli ile ilgili düşüncelerini söylemişti.
Ben böyle müzikten zevk alınacağına inanmıyorum. Müziğin dinlenmesi konusunda bestecilerden, icracılardan epey şey öğrendim. Gerek Türk, gerek Batı müziğini dinleyenler bu konuda bilgi sahibi olmalılar.
Bu konuda yazılmış kitapları okumalı, tarihini bilmeliler.
Nadir Nadi müzik dinlerken başka bir uğraş olmamasını söylerdi, keman çaldığı için bu görüşüne katılıyorum.
Önce keman çalan Nadir Nadi, sonradan nota okumak için karınlı mandolini çalardı.
Ödül kazanan beyin doktoru Prof. Dr. Bülent Tarcan da Aya İrini’deki Müzik Festivali’ne geldiğinde çalınan eseri partisyonundan takip ederdi.
Bir söyleşi yaptığım Cemal Reşit Rey de müziğin nasıl dinleneceğini anlatırken, sevdiği müzisyenlerin icralarından da söz ederdi. Bu adlar arasında öne çıkan isim Samson François idi, birkaç konser için Aya İrini’ye geldiğinde solist yorumlarını arada dinlerdim.
Ben de amatör bir udi olarak bazı çalışmalar için İstanbul Radyoevi’nin alt katındaki kafeteryaya giderdim. O imkânı bana rahmetli Cüneyd Orhon sağlamıştı. O zaman da notaları Cüneyd Orhon’un Kadıköy’deki fotoğraf stüdyosundan alırdım.
Canlı yayın döneminde stüdyolarda saz ve ses sanatçılarını dinlerdim.
Beşir Ayvazoğlu’nun ‘Dersaadet’in Kalbi’ ile Adil İzci’nin ‘Sisli Gece’si.
Bir şehri anlatmanın birkaç yolu vardır. Mutlaka yazanın o kentte yaşamış olması, tarihini bilmesi. Osmanlı’dan bu yana Türk yazarların ve Oryantalistlerin kitaplarını okumadan orayı anlatmak eksik kalır. Yalnız bu kadar malzeme de yetmez, oranın türküleri, şarkıları, orayı anlatan besteciler, camilerden başlayarak birçok yapının bilgisi, sezgisi de yazıya sızacak.
O kenti yazanların kimlikleri de yazıya renk verir. Özellikle çocukluğun geçtiği yerlerin anlatımında etki gücü siner. Anı kitabı, roman, öykü elbet bu bilgi türü içinde yorumlanmalıdır.
Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Huzur’unu oluşturan malzeme üzerine çalışma birçok yazar için hazırlanmalıdır.
Sevgili Onat Kutlar, Gaziantep’i anlatırken oranın türkülerini de söylerdi. Gaziantep’i onun ‘İshak’ kitabını okumadan anlayamazsınız, Ülkü Tamer’in yazılarını, ‘Alleben Öyküleri’ni de unutmayacaksınız.
Şehir Dergileri de bu açıdan önemlidir.
Şehir ve semt belediye başkanları yönettikleri beldeyi tanıtma görevini ihmal etmesinler.
Yazarların, şairlerin yaşadıkları yerleri başkaları da yazmalıdır.
Behçet Necatigil-Tahir Alangu
“Hani Seninle Susar,
Yürür ve Susardık“
Hazırlayan Serenad Demirhan
Yıllarca evvel Altın Kitaplar Yayınevi’nin çıkardığı, benim yönettiğim Yeni Edebiyat dergisinin kapağında bir fotoğraf, bir yılın edebiyatını tartışıyoruz. Kapakta hangi fotoğraf yer alıyor?
Behçet Necatigil, Tahir Alangu, Hilmi Yavuz, Konur Ertop ve ben. Yer Altın Kitaplar Yayınevi. Fotoğrafta hepimiz gülüyoruz.
Tahir Alangu
Şimdi televizyon başında duranlar o zaman radyo başında otururlardı. Müziğin, konuşmanın tek kaynağı radyoydu.
Üç kültür programını hazırlayan üç kişiyi her zamana dinlerdim.
Refik Ahmet Sevengil, Orhan Hançerlioğlu, Faruk Yener.
Eski şiirimizin ustalarını Refik Ahmet Sevengil’den dinlerdim, Türk hikâyelerinde de Orhan Hançerlioğlu bir hikâyeciyi tanıtır, konuşmasının sonunda Türk şiirinden bir dizeler okurdu.
Faruk Yener de Batı müziği üzerine tanıtım yapardı.
Cemal Ünlü’nün yazdığı;
“Söylemenin Vakti Var
Perşembe günü kırtasiye fuarından dönerken Avcılar’daki Denizatı Kitabevi’ne uğradım.
Müzik rafındaki kitapları incelemeye başladım, çocukların müzik eğitiminde gerekli kitapları incelerken dikkatimi bir kitap çekti:
Metin Gülsün’ün kitabının başlığı beni çekti:
Türk Müziğinde Klarnet Eğitimi.
Metin Gülsün, 1969 yılında Çanakkale’nin Biga ilçesinde doğmuş. Klarnet öğretim görevlisi.
Önemli bölüm başlıklarını alıntıladım:
- Bölüm I
- Metodoloji
Türkiye’nin tek uluslararası kırtasiye fuarı, TÜYAP Fuarcılık Grubu ve Tüm Kırtasiyeciler Derneği (TÜKİD) işbirliğiyle TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi’nde düzenleniyor. Ayrıca Avrupa’nın en büyük kırtasiye fuarı olma özelliğini taşıyor.
Kırtasiye, ofis ve okul malzemeleri alanında en büyük üreticileri bir araya getiren fuarda, kâğıt ve kâğıt ürünleri, ofis malzemeleri, okul ve kırtasiye ürünleri, hobi ve sanatsal malzemeler ile promosyon ürünleri gibi kategorilerde en yeni ürünler sergilenecek. Festival ve parti süslemeleri, eğitici oyunlar, yayınevleri, paketleme malzemeleri gibi geniş kapsamıyla hem sektör profesyonelleri hem de yatırımcılar için önemli bir iş platformu sunacak.
KÜRESEL MERKEZ
Avrupa standartlarında üretim yapan 15 ülkeden 214 markanın katılacağı fuar, Avrupa, Ortadoğu ve Asya’nın önemli pazarlarından alıcıları bir araya getirerek küresel ticaretin merkezi olmayı sürdürüyor. Bu sene Almanya, Amerika Birleşik Devletleri, Azerbaycan, Birleşik Arap Emirlikleri, Bulgaristan, Cezayir, Çin, Fas, Gürcistan, Hindistan, İran, İspanya, Kosova, Lübnan, Makedonya, Mısır, Romanya, Rusya, Sırbistan, Tunus başta olmak üzere 77 ülkeden gelecek ziyaretçiler katılımcılarla buluşacak.
77 ÜLKEDEN ZİYARETÇİ
TÜYAP Fuarlar Yapım A.Ş. Genel Müdürü İlhan Ersözlü, fuarın önemini şöyle anlatıyor:
“Yerli ve yabancı markaların farklı ve en yeni ürünlerini inovasyonlarını sergilediği bu etkinlik, sektörün geleceğine ışık tutarak işbirliği ağlarını daha da güçlendiriyor. 15 ülkeden 214 marka, 172 firma ve firma temsilciliğinin katılımı ve 77 ülkeden gelecek nitelikli ziyaretçileriyle sektörün en önemli fuarı olduğumuzu bir kez daha göstereceğiz. Yurtdışında önemli pek çok fuarı yerinde ziyaret edip pazar analizlerimizi yapmamızın yanı sıra 60 farklı ülkede yürütülen konvansiyonel ve dijital pazarlama faaliyetlerimizin yanında yeni işbirliklerimiz ve ülkemizde bulunan önemli ülkelerin başkonsolosluklarında görev yapan ticaret ataşeleriyle de görüşerek, fuarımıza yönelik birebir iletişim çalışmalarımızı gerçekleştirdik. Kırtasiye sektörünün sabırsızlıkla beklediği ve artık bir marka haline gelen fuarda şu ana kadar yurtiçinde 74 ilden, yurtdışında 77 ülkeden online kayıt yaptıran ziyaretçiler kırtasiye ve ofis dünyasının en yeni ve en popüler ürünlerini keşfederken; katılımcı firmalar da yepyeni ürünlerini TÜYAP çatısı altında sergileme ve markasının pazardaki yerini görme fırsatı bulacak.”