Sık sık başvurma, yeniden okuma ihtiyacı hissedersiniz.
Bunlardan biri Asuman Kafaoğlu–Büke’nin ‘Tablodaki Kadın’ kitabı.
Kapakta bir yazı daha var:
‘Sanat Tarihinin Kitap Tutkunu Kadınları.’
Sunumdan başlamalıyım yazıma:
“Kadınların yüzyıllar boyunca gezmeleri, kendi başlarına maceraya atılmaları, zekâ ve yeteneklerini gösterecek işlerde çalışmaları toplumsal olarak engellendiği içindir ki, dinledikleri ve okudukları hikâyeler için çok önemli olmuştur. Ancak bu şekilde zihinsel yolculuklara çıkabilir, görmedikleri dünya hakkında bilgi edinebilirlerdi. İşte tam da bu yüzden kadın ile kitap arasında çok özel hatta büyük bir bağ olduğunu düşünmeden edemem.
Ressamlar öteden beri kitap okuyanları, özellikle de kitap okuyan kadınları resmetmeyi sevmişler. Her kitabın farklı mimikler ve duruşla okunduğunu izlemek, ayrıca bir düşünme nedeni olmuş ressamlara. Bizler de okuyan kadınların resimlerine baktığımızda, kim oldukları ne oldukları ne okudukları hakkında bilgi edinebiliriz, çünkü okunan metin bir şekilde bedene yansır. Merak, dikkat, heyecan, hüzün ya da sıkıntı izlerini görebiliriz. Okuma üzerine yoğunlaşmak ayrıca bize kitabın yüzyıllar içinde nasıl farklı şekillere büründüğünü de gösterir
Yapılanları anlatırken hiçbir övgü payından söz etmiyordu.
Daha sonra birçok açılışta, toplantıda konuştuk, kültürün birkaç büyük şehre değil, bir ülkeye yayılması gerektiği görüşünü öğrendim.
Bakırköy’deki kütüphanemin açılışına da geldi. Kütüphane politikasını da konuştum.
Kültür Yolu Festivali’nin zenginliğini, kapsama alanının genişliğini gazete haberlerinden okudunuz.
Yıllardır yazdığım, önerdiğim bir genişlemeyi Kültür Yolu Festivali’nde gördüğüm için bu yazımı yazdım.
Büyük kentlerde festivaller yapılır, konserler düzenlenirdi. Peki bu konserlere gelemeyen, sergileri göremeyen, festivale erişemeyen yurttaşlar ne yapacaktı. Koca yaz günü ya da mevsimin başka günlerinde çevreleri içinde kalacaklardı. Hiçbir faaliyetten yararlanamayacaklardı. Bencil bir kültür anlayışı idi.
Yalnız dinleyiciler, sanatçılar için bunun önemini vurgulamıyorum, sanatçılar da her kentte sanata susamış insanlarla buluşacaklar.
Artık günümüzde ulaşım kolaylığına rağmen bir kentten bir kente gitmek gerek ekonomi gerek vakit açısından imkansızlaşıyor.
CD’lerinin adı: “Kırsallardan Ezgiler”
Adnan Saygun (1907-1991) Demet / Keman ve Piyano İçin Süit / Op. 33 (1955)
1 Prelüde............................................. 3.14
2 Horon.............................................. 3.27
3 Ağır Zeybek...................................... 3.30
4 Sepetçioğlu....................................... 4.00
Muammer Sun
Bütün okurlarımdan bir ricam var. Hiç olmazsa bugün bir şiir okuyun. İnanın tek dize bile yaşamınızı değiştirir. Bizim edebiyat tarihimizin yoğun bölümü şiirlerle zenginleşmiştir. Her zaman tekrarlarım, derdimizi, sevincimizi en iyi ifade eden şiirdir. Nicemiz belleğimizde dizeleri yaşatırız.
Edebiyat matinelerinde şairleri kendi sesinden dinlemek için ben ve arkadaşlarım koşardık. Eminönü Halkevi bu mekânların başında gelirdi. Okullarda da şiir günleri, edebiyat matineleri düzenlenirdi. Ben Behçet Necatigil, Attilâ İlhan, Özdemir Asaf ile bu matinelerde tanıştım.
Yıllar sonra da Hürriyet Gösteri’de okurlara şiir kaseti armağan ettik.
Kitaplığınızda mutlaka bir şiir antolojisi bulundurun. Ne yazık ki bu yasal açıdan artık mümkün olmuyor. Telif Kanunu antoloji türünü öldürdü. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın bu sorunu çözmesini bütün edebiyat severler bekliyor.
ENİS BATUR’DAN 2024 ŞİİR BİLDİRİSİ
PEN Türkiye Yazarlar Derneği, 2024 Şiir Ödülü’ne Enis Batur’u değer gördü. Batur’a ödülü bugün 18.30’da Kırmızı Kedi Pera’da düzenlenecek bir törenle sunulacak. Törende Güven Turan, Oğuz Demiralp, Yalçın Armağan, Haydar Ergülen birer konuşma yapacaklar. Enis Batur’un kaleme aldığı 2024 Şiir Bildirisi şöyle:
“PEN Şiir Ödülü’ne lâyık bulunan şairden, ödül geleneği böyle, bir bildiri kaleme alması bekleniyor.
Düşündüm: Ülkenin bu halinde, Dünyanın şu halinde bir şairin bildirecek nesi kalmış olabilir? Gizlisi saklısı yok: Ahval konusunda safkan karamsarım. Ama bu, beni ‘iş’ime özen ve inatla bakmaktan alıkoymuyor.
Murat Batmankaya’nın hazırladığı ‘İmzalı Müze-İmzalı ve Birinci Baskı Kitaplar Müzesi’ kitabı bu açıdan her edebiyat okurunun ilgisini çekecektir.
İlk baskının belirtilmesi, yazanın müdahalesi konusunda da bilgi vermektedir.
Giriş yazısında Murat Batmankaya konuyu bazı yazar ve kitap adları vererek irdelemektedir:
“Şair yahut bir yazar, onu yayımlamakla zaten okuru yeterince şımartmış sayılır. Lakin okur oburdur daha fazlasını daha lezzetlisini daha nadirini arzular iştahla. Biricik ve farklı olma yarışı mıdır bu bilinemez sanırım, belki biraz kendini özel hissetme ihtiyacı... Lakin ben, bunu şairin ya da yazarın emeğine bir saygı duruşu olarak görür, onun emeğine karşılık kendi emeğini koyup ilk baskılı imzalı kitabın peşine düştüğüne inanırım.”
Batmankaya bazı kitaplarla düşüncesini temellendiriyor. Hangi yazarlar, şairler, kitaplar? Şu sorunun yanıtını aramaktadır. Şimdi her okur, farklı baskıları alıp okuyan her okur ‘aynı’ kitabı mı okumuştur?
◊ Ahmet Arif
Hasretinden Prangalar Eskittim
◊
1988 yılında Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’na kabul edildi. Berlin Yüksek Müzik Akademisi’nden üstün başarı ile mezun oldu. Birçok önemli müzik festivaline katıldı. Pek çok dünya orkestrası ile solist olarak konserler verdi. Uluslararası yarışmalarda jüri üyelikleri bulunan sanatçıya ithafen iki eser yazıldı. Halen Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası solo arp sanatçısı olarak çalışmalarına devam ediyor.
Flüt Sanatçısı Nicole Esposito 30’lu yaşlarda profesör unvanını kazandı. Iowa Üniversitesi’nin üflemeli çalgılar bölüm başkanlığını yürütüyor. Dünyanın birçok konser salonunda pek çok eserin ilk icrasını yaptı.
İkilinin Intersection başlıklı CD’lerinde seslendirdikleri Türk ve yabancı besteciler:
* Adrian Shaposhnikov
Bir yandan Cumhuriyet’in 2. yüzyılının ilk yılı için etkinlikler düzenliyor, diğer yandan Mütevelli Heyeti ve Yönetim Kurulu yapılarında sürdürülebilirlik ile ilgili yeni adımlar atıyor.
İstanbul Resim ve Heykel Müzesi’nde Mütevelli Heyet toplantısının ev sahipliğini Mustafa Taviloğlu üstlendi ve toplantı öncesi Taviloğlu’nun “Yarısı Gümüş Yarısı Köpük” koleksiyon sergisi ziyaret edildi. Toplantıdaki gelişmelerden bir tanesi Mütevelli Heyet’in yeni üyesi Tofaş CEO’su Cengiz Eroldu ile Baksı için yeni bir soluğun kapısının aralanmasıydı. Yine Gamze Büyükkuşoğlu da mütevellinin en genç üyesi olarak ilk kez toplantıya katıldı.
YÜZLEŞME YILI
Etkinlikler açısından, 2024 senesi bir yüzleşme yılı olarak da kabul edildiğinden, Baksı Müzesi koleksiyonlarıyla, Baksı Kültür Sanat Vakfı’nın ve Baksı Müzesi’nin müzeciliğe önerilerini de tartışmaya açacak “Gel Zaman Git Zaman” başlıklı sergi planlanıyor. Bu serginin küratörlüğünü vakıf kurucusu Hüsamettin Koçan, Ayça Okay ve Gamze Büyükkuşoğlu üstleniyorlar.
Bu yıl yine deprem bölgesindeki üniversitelerin yüksek lisans öğrencilerinin katılımını hedefleyen ve herkese açık olacak “Ütopya Atölyeleri” de düzenleniyor. Sanatla eğitimi odağına alan bu önemli etkinlikte, 1 Temmuz- 9 Ağustos 2024 tarihleri arasında Ali Kazma, Çağrı Saray, Mehmet Kavukçu, Nancy Atakan, Osman Dinç, Seçkin Pirim gibi önemli sanatçılar birer haftalık atölyelerde ders verecekler. Öte yandan Düsseldorf Sanat Akademisi’nden öğrenciler, sanatçı Yeşim Akdeniz ile etkinliğe katılacak ve bir sergi açacaklar.
Her zaman olduğu gibi bu yıl da “Anadolu Ödülleri”, Doğan Holding ana sponsorluğunda ve Mehmet Kurukahveci sponsorluğunda gerçekleşecek. Yönetmeliğe göre ödüller bu yıl beş dalda kurumlara verilecek. Bu seneki Anadolu Ödülleri’nin başlığı “Yeniyi Aramak” olarak belirlendi.
KADIN EĞİTİM MERKEZİ
Bu yıl
İkincisi orada oturanlar, yaşayanlar, aramızdan ayrılanlar hakkında verilen bilgi edebiyat tarihi için de önemlidir.
Kadıköy üzerine bazı kitapları okudum, onları yazdım. Kadıköy’de yaşayan birçok dostum da var.
Taner Ay’ın ‘Edebiyatın Kadıköyü’nü öğrenerek, severek, not alarak okudum.
Kapakta küçük bir yazı var:
“Dudaklarım İsmini Anıyor Ah Kadıköylü.”
Deniz Kızı Eftalya’nın şarkısından bir dize.