Yaşamımda hem insan hem müzikçi olarak önemli bir yeri vardır. Onun müzik yazarı olmasında katkım beni daima mutlu etmiştir.
Serhan Yedig’in hazırladığı “Filiz Ali’ye Armağan-Hayal Kurma ve Gerçekleştirme Sanatı” kitabı çok başarılı bir çalışma.
Sevda-Cenap And Müzik Vakfı’nın yayımladığı kitabın gerekçesi Vakıf Onur Ödülü Altın Madalyası’nın verilmesi...
“Vakıf Yönetim Kurulu, Danışma Kurulu’nun önerisi doğrultusunda 2023 Yılı Vakıf Onur Ödülü Altın Madalyası’nın yazar, müzik eleştirmeni ve sanat yöneticiliği kimliklerinin yanı sıra kuruluşuna ve yaşatılmasına öncülük ettiği Ayvalık Uluslararası Müzik Akademisi ve Müzik Festivali ile genç yeteneklerin gelişimlerine, ülkemizin tanınırlığına ve Türkiye’de Klasik Batı Müziğinin yaygınlaşmasına katkıları nedeniyle eğitmen, piyanist ve müzikolog Prof. Filiz Ali’ye verilmesini oybirliği ile kararlaştırmıştır.”
Sadece bir müzisyen olarak kendi dünyasının içine kapanmamış genç kuşakların yetişmesi için çaba göstermiştir.
Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan kitap için yaptığım konuşma güzel, unutulmaz anılarım içinde yerini almıştır.
Konuşmama Nice Yıllara Filiz Abla diye başladım, çünkü ikimizin de doğum tarihi 1937 idi, onun tarihi eylül benimki aralık olduğu için bu farka değinmiştim.
“Masanın başına oturdun, yazacak bir şeyin yok, masandan kalkma, ‘bugün yazacak bir şeyim yok’ diye günlüğüne yaz.”
Günlükleri onun için severim, bir tür yazarın kendisiyle dertleşmesidir. Yazarın romanında, öyküsünde, şiirinde keşfedemeyeceğimiz birçok bilgiyi günlüklerde buluruz. Daha başka yorumlarla bize eleştirel ilhamlar da verir.
Ben çok az günlük tuttum, belki her günüm birbirine benzediğinden ya da sadece tür olarak eleştiri ve deneme yazdığımdan. Ne var ki bir yapıtı değerlendirirken o gün yaşadığım beni etkilememiş midir? Yahut nesnellik duvarlarını aşamamak mı? Sözgelişi bir yazar bir eserini yazmaya başlar, ona arar verir sonra tamamlar. İşte arada geçen günleri günlüğüne yazarsa, ilgi çekici bir not düşme ortaya çıkar. Hiç kuşkusuz edebi günlüğün içine edebiyat dışı notlar da girer, bunlar arasında yaşanılan günlerin siyaseti de vardır. O günlüğüne yazmasa bile okur yazarın yaşadığı günlerin siyasetine göndermeler de bulur. Knut Hamsun’un başına bu gelmiştir, Céline de aynı eleştirilere maruz kalmıştır.
Ben kimi zaman günlüklerden sonra o yazarın eserini okumuşumdur.
Günlükler arasında da fark vardır, kimileri eserlerin çerçevesinde, uzantısında günlük yazar.
Okur, yazarın gününü nasıl geçirdiğini, hangi eserden beslendiğini merak eder. Günlükler bir açıdan tür dışı kalmış itirafları da içerir.
Selçuk Baran
Öğrencilerin, öğretmenlerin, akademisyenlerin, yazarların, çizerlerin arasında âdeta bir şehir efsanesi haline gelen Türk Dil Kurumu yazım kurallarını çok sık değiştiriyor biçimindeki eleştiri gerçekten doğru mu?
Şapka diye adlandırılan düzeltme işaretini Türk Dil Kurumu gerçekten kaldırdı mı?
Bütün birleşik sözlerin yazımı gerçekten ayrıldı mı?
Belgin Tezcan Aksu, 1928 yılında Yazı Devrimi sırasında kurulan Dil Encümeni’nin hazırladığı İmlâ Lûgati (1928) ile Türk Dil Kurumu’nun 1941 yılından bugüne yayımlamakta olduğu kılavuzlarda bulunan beş yüz on üç kuralı bir araya getirerek bunların tarih içerisinde nasıl bir değişime uğradığını, değişimin hangi tarihte, hangi yönde olduğunu yaptığı çalışmayla gözler önüne seriyor.
Solda bir küçük yazı, parçanın adı. Bestecisi kimdir, güfteyi kim yazmıştır?
Ben ne yapıyorum biliyor musunuz? Kucağımda portatif bilgisayarım bilgileri okuyorum.
Türk musikisi konserlerinde bu eksikliğin tamamlanmasını bekliyorum. Eğer programa yabancı bir konuk çağrılmışsa onu tanıtıyorlar.
Batı müziğinde besteci, orkestra hakkında bilgi veriliyor.
Plak satan mağazalarda şimdi LP’ler satılıyor. Genelde hem solist hem besteci hakkında kapaklarda bilgi veriliyor. Devlet Opera ve Bale’nin sanatçıları için de bu yapılamaz mı? Cumhuriyet’in 100. yılında opera bestecilerinin, solistlerin kayıtları yapılamaz mı?
Bu alanda devletin bir çalışmasını bekliyorum.
Yıllar önce Türk edebiyatının önemli yazarları üzerine kitaplar yayımlanıyordu, edebiyat dünyasından bir yazar, bir şair üzerine çeşitli yazılar toplanıyordu. Özel teşebbüs bu tür kitapları yayımlamıyor. Müzisyenler için ise hiçbir girişim yok.
AKM’de, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın konser verilen her mekânında bu kayıtlar satılmalı. Bir zamanlar gerek AKM’de gerek Aya İrini’de bu satışlar yapılıyordu. Şimdi de yapılmasını öneriyorum.
Benim de yer aldığım ve Faruk Şüyün, Metin Celâl, Sevengül Sönmez ile Sırma Köksal’dan oluşan 2024 Yılın Telif, Yılın Çeviri kitapları ve Yılın Yayınevi Seçici Kurulu, “Yılın Telif Kitabı Ödülü”ne Ahmet Ümit’in “Bir Başkomser Nevzat Kitabı/Yırtıcı Kuşlar Zamanı” (Yapı Kredi Yayınları) isimli romanını değer gördü. “Yılın Çeviri Kitabı Ödülü”, Süleyman Doğru çevirisi olan Maria Vargas Llosa’nın “Zor Zamanlar” (Can Yayınları) adlı kitabına verildi. “Ömür Boyu Emek Ödülü”nün sahibi ise Feyza Hepçilingirler oldu.
İŞ DÜNYASI KİTAPLARI
Didem Eryar Ünlü, Faruk Şüyün, Fatoş Karahasan, Burak Önder, Handan Sema Ceylan, Mustafa Kemal Çolak, Rüştü Bozkurt ve Vahap Munyar’dan oluşan 2024 “İş Dünyası” kitapları Seçici Kurulu’nun belirlediği İş Dünyası Kültürel Mirasa Saygı Ödülleri iki kitaba verildi: Gönül Paksoy ve Nurhan Atasoy imzalı iki ciltlik “Oya” (Adnan Memiş Eğitim, Kültür ve Sanat Vakfı) ve “Sözüm Kendözüme/Risaletü’n-Nushiyye’nin Yorumu” (Duru Bulgur Yayınları).
İş Dünyası İlham Veren Öyküler Kitabı olarak üç çalışma belirlendi: Bülent Eczacıbaşı’nın “Biraz Daha Düşününce/İş İnsanları İçin Denemeler” (Yapı Kredi Yayınları) isimli kitabı, Davut Doğan’ın “Altın Bulmadan Zengin Olunmaz” (Destek Yayınları) ve Mehmet Gün’ün kendi yayını Bozkır’dan “Dünyaya Avukat Olmak”.
İş Dünyası Araştırma Kitabı Ödülü’nü İktisat tarihçisi Doç. Dr. Şefik Memiş’in “Osmanlı’da Tarımsal Girişimcilik Gayretleri / Sevda-yı Vatan Tarladan Başlar” (İstanbul Ticaret Borsası Yayınları) adlı kitabı kazandı.
YILIN GASTRONOMİ KİTABI
Ahmet Örs, Faruk Şüyün, Mehmet Yaşin, Osman Serim ve Zeynep Kakınç’tan oluşan Yılın Gastronomi Kitabı Seçici Kurulu “Yılın Gastronomi Kitabı” Ödülü’nü Burak Onaran ve Priscilla Mary Işın’ın “Saraydan Çarşıya Gaziantep’ten İstanbul’a/Kırk Kat Baklava Tarihi” (Mundi Kitap) kitabına verdi. “Gastronomi Kültürel Emek Ödülü”, Sözen Grup CEO’su Gökmen Sözen’e verildi.
ÖZEL ÖDÜLLER
Meral Saklıyan’ın ‘Yaşar Kemal - Çukurova’dan Dünyaya’ adlı çalışması.
Yaşar Kemal’i okumanın ötesinde onunla iyi dosttuk, birlikte ödüllere gittik.
Basınköy’de sık sık birlikte yürüdük, kitaplarına dair konuştuk.
Türkiye İş Bankası’nın çocuklara armağan ettiği kitap buluşmalarında birlikte tanıtımdaydık.
Onun üzerine yaptığım iki konuşma belleğimde yer etmiştir.
Yaşar Kemal ve doğa üzerine konuştum.
Bakın ne dedim?
Her yer gibi o cadde de değişti. Kırtasiyecilerin yanı sıra atıştırmalık yerler çoğalmış. Eskinin ıssız sokaklarını onlar kaplamış. Elbet müşteriler de değişmiş, turistlerin çoğunlukta olduğu bir kalabalık var.
Gazeteler, yayınevleri... Oradayken çalıştığım yerden çıkar, aşağıya doğru inerken birçok plakçıya uğrardım.
Cumartesi günü kulaklarımda onlar çınlamaya başladı.
Sirkeci’de Sahibinin Sesi’ne uğrardım, yeni çıkan plaklara bakar; oranın işletmecisi onları çalarak seçmemizde yardımcı olurdu.
Hafta sonları özellikle sahil boyunda oturanlar o plakları alıp evlerine öyle giderlerdi.
Müzik gezisi sola döndüğünüzde devam ederdi.
İki şirketin plaklarını orada bulabilirdiniz.
Columbia ve Odeon şirketlerinin satış yerleri o caddenin üzerindeydi.
Albümde, 1804-1944 yılları arasında Fransa ve Almanya’da yaşayan Romantik dönem kadın bestecilerinden Pauline Viardot, Cécile Chaminade, Louise Farrenc ve Clara Schumann’ın eserleri yer alıyor.
Kadın bestecilerin eserlerini, isimlerinden övgüyle bahsedilen keman sanatçısı Nilay Sancar (Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası’nda baş keman yardımcısı, Borusan Quartet üyesi ve Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi İstanbul Devlet Konservatuvarı öğretim üyesi-Doçent) ile genç piyanist Beril Eren (MSGÜ İstanbul Devlet Konservatuvarı öğretim üyesi) yorumluyor. Nilay Sancar ve Beril Eren aynı zamanda bu projeyi hayata geçirdiler ve uzun zamandır Türkiye’nin farklı şehirlerinde çok sayıda konserler verdiler.
Albümün kıymetli olan bir başka özelliği daha var. Albümde iki eseri seslendirilen besteci Cécile Chaminade, bundan 124 yıl önce İstanbul’a gelmiş. 1913’te Légion d’Honneur alan ilk kadın besteci olan Chaminade, 1901 yılının nisan ayında İstanbul’da, Sultan II. Abdülhamid ve ailesinin huzurunda, Yıldız Sarayı’nda bir konser vermiş. Konserde çaldığı eserler Sultan ve ailesi tarafından çok beğenilince kendisine bir nişan takdim edilmişti. Chaminade, İstanbul’daki ikinci konserini ise Beyoğlu’nda Union Française Salonu’nda gerçekleştirmişti.
Kadınlar ve sanat üzerine iki yazıdan seçmeler: