Deniz Bayramoğlu

Bakalım çantadan ne çıkacak?

9 Ocak 2002
Sayın Başbakan Bülent Ecevit Ocak ayının ikinci yarısında ABD'ye gidecek. ABD'nin zeka seviyesi kendi vatandaşları açısından bile tartışmalı başkanı George W. Bush'un danışmanları marifetiyle görüşme masasına koyacağı dosyalar az çok malum. Irak'a operasyon (babam vurdu ben de vururum sendromu), Afganistan meselesi, eskinin İmam Humeyni suratlı Yeşil Kuşağına karşı aklı başında İslam'ın promosyon esasları, Avrupa Birliği üyeliği yolunda neden istenilen hızda yürünmediği, ve tabii ki bir klasik; Kıbrıs meselesi... Bir de borsacıların yıllardır en bayıldıkları gündem maddesi ABD ticaretinde uygulanan kotalar... (tekstil vs.)

2001 yılının son aylarında da gündem maddeleri pek farklı değildi. Ama Sayın Başbakan'ın ABD ziyareti öncesinde bir kere daha hatırladık ve bu kez iki üç ay öncesine kıyasla bu gündem maddeleri içerisinde ne kadar iyi bir noktada olduğumuzu gördük.

Bu saltanat sürer mi peki? AB'nin genişlemeden sorumlu komiseri Günter Verhaugen'e göre sürmez. Çünkü zat-ı şahaneleri gerekirse Güney Kıbrıs'ı tek başına AB üyeliğine alacaklarını bir kere daha söyledi. Üstelik ortada fol, yumurta ve fola yumurtlayacak tavuk bile yokken. Bildiğiniz "sen fazla havalandın, azcık otur oturduğun yerde" mesajı...

Şimdi, Sayın Başbakan ABD'den döndüğünde çantasında neler olacak bilemiyoruz. Bu gezi konusunda Türk Halkı olarak biraz fazla iyimser olduğumuz gözden kaçmamışır sanırım. Umarız hayalkırıklığı yaşanmaz.

Borsaya dönersek... Borsacılar endeksi bu seviyelerde dinlendiriyor. 14.500-15.000 puan arasında bir iki gün dehe gidip gelebiliriz. Hatta belli mi olur 14 binlere doğru ufak bir iniş de yaşanabilir. Ama eğer Başbakan yüzümüzü güldürecek haberlerle dönerse o zaman biraz daha ayakları yere basar şekilde endeksin yukarı gime olasılığı çok yüksek.
İyi ya da kötü haber yoksa yine sorun değil. Çünkü bu sefer de hükümetin tavrını izlemeye başlayacağız.

Ama bir kere daha söylemek lazım 17.'si gibi 18. stand-by da yabancı yatırımcıya göbekten bağlı. Gavuru memnun etmezsek "Arjantin olur muyuz" sorusu anlamını yitirecek.
Yazının Devamını Oku

Patinaj zinciri ve hazır salep

8 Ocak 2002
Borsa nereye kadar çıkar? Bu sorunun cevabını vermek aslında imkansız. Çükü piyasada özellikle 2002 yılı için çok farklı kurallar işlemeye başladı. Mesela kış geldi ve normalde 20 ila 40 milyon lira arasında satılan patinaj zincirlerinin fiyatı 70 ila 80 milyon liraya kadar çıktı. Marketlede bulmak imkansız. Hatta karaborsada fiyatların 100 milyon liraya vurduğu söyleniyor. Bildiğiniz arz talep meselesi... Patinaj zinciri son bir aydır kardan kıştan buzdan bunalan sürücülerin en temel ihtiyacı. Ya da...

Haftasonunda SEK'in yeni piyasaya sürdüğü hazır salepi almak için evin altındaki bakkala gittim. Yoktu. Daha doğrusu kalmadığını öğrendim. Kazasker, Suadiye civarında yaklaşık 30 satış noktasında da tükenmişti. İnanılmaz bir taleple karşılanan hazır salep neredeyse gelir gelmez tükeniyormuş.

Hatta satıcı arkadaşlar ürüne talebin o kadar yüksek seviyelere geldiğini söylediler ki 5-6 paket birden alanlar varmış. Oysa salep hiç de temel gıda maddesi değil. Stoklanması manasız. Kimse salepsiz kaldığı için ölmez. Ama kışın hiç uğraşmadan evde salep içmek de büyük rahatlık. (Oysa salebi hiç sevmem.)

Bunların borsayla ne alakası var?

Yok aslında ama ekonomide bazı kuralların nasıl zamana, yere, kişiye ve ihtiyaca göre değiştiğini anlatmak için iyi örnekler..

Borsa'da da 2002 yılında yaşayacağımız durum farklı olmayacak. Koşulları hükümetin performansı belirleyecek. Eğer o alanda bir sapma olmazsa borsa yatırımcı için iyi bir adres haline gelecek. Buz üzerinde giden sürücünün ihtiyacı olan patinaj zinciri gibi. Ama arada hazır salep gibi iyi zamanlama ve pazarlama ile gündemimize giren şirketler de olacak. 2002 için borsaya dikkat etmekte fayda var.

İlk aldığımız işaretler özellikle de işlem hacmindeki artış güven verici. Bakmayın endeksin 15 bine dayandığına. Dolar bazında daha Ocak 2001 seviyelerine yeni geldik. 2000'in 15 bini, 3 dolar ediyordu, şimdi sadece 1dolar. Yani durum iyi olsun da gidecek yol daha çok var.
Yazının Devamını Oku

Borsayı beklenti şekillendirecek

4 Ocak 2002
Borsa yılın ikinci işlem günün ile birlikte 1 cent seviyesine doğru hareket etme eğilimini gösteriyor. Yılın ilk iki günü, yabancı yatırımcı girişi olmamasına rağmen piyasadaki yerli yatırımcının borsada işlem yapma isteğini göstermesi açısından olumlu. Hava döndü mü? İşte asıl cevap verilmesi gereken soru bu. Çünkü eğer piyasa oyuncuları havanın döndüğüne inanırsa bu onların risk-gelir hedeflemelerini yeniden yapmalarını sağlayacak. Ve eğer gerçekten de risk-getiri dengesi biraz daha yukarda kurulursa endeksin oldukça hızlı bir yükseliş yaşaması hiç de olasılık dışı olmayacak.

Bu yazıda rakamlar ya da rakamlara dayanan verilerden bahsetmeyeceğiz çünkü konu rakamların ötesinde. Eğer borsa oyuncuları Türkiye'nin 2002 yılında ekonomik programı tavizsiz uygulayacağını, bankacılık sisteminin düzeltileceğini, reel sektörün yavaş yavaş da olsa ayağa kalkmaya başlayacağını beklenti olarak gündemlerine alırsa, endeksin 7.500'lerden 14 binlere gelmiş olması hiç bir şey ifade etmeyecek.

Elinde hisse senedi olanlar bunu satmayacak. Satan olsa bile bu seviyelerden yeni alımlar gelecek ve endeks yukarı yönde hareketini sürdürecek. Endeks bazında şu anda yüzde 100'e yakın bir getiri var ama bu olumlu beklentinin sunacağı potansiyel getiri çok daha yüksek olduğu için bu varsayım gerçekleşebilecek.

Ya da tam tersini düşünün. Hükümet elinden geleni yapıyor. Ama piyasada kimse güvenmediği için harcama yapmıyor, yastık altındaki dövizini piyasaya çıkartmıyor, harcama yapmıyor devlete borç verimiyor. O zaman tüm ekonomi gibi borsada da 14 binli seviyelerin hiç bir anlamı kalmayacak.

Hava döndü mü?

Bu soru o nedenle çok önemli.
Yazının Devamını Oku

Her şeye reğmen İMKB iyi sınav verdi

3 Ocak 2002
İMKB Yüzde 46'lık değer artışı ile 2001'in en çok değer kazanan ikinci borsa endeksi oldu. İlk sırada ise yüzde 56 oranında değer kazanan Rusya var. Yılın en çok değer yitiren borsası ise kaçınılmaz olarak Arjantin Borsası oldu... 2001 yılında İMKB'deki verilere bakıldığında ortaya oldukça ilginç bir tablo çıkıyor. Eylül ayından itibaren borsanın temel verilerinde iyiye doğru bir gidiş var. Örneğin yabancı işlemleri. Ya da işlem hacmi rakamları. 200 yılında sürekli satışta olan yabancı 2001'de nihayet net alıma geçmiş durumda.

Üstelik eylül ayından sonra bu trend daha net görülüyor. İşlem hacmi ortalaması da dolar bazında 2000 yılının altında kalmış ama yine de istikrarlı bir yükseliş gösterir durumda. Ayrıca dünyanın önde gelen borsaları yılı negatif getiri ile kapatırken İMKB'nin dünyanın en çok değer kazanan ikinci borsası olması da 2002 yılına ilişkin umutları güçlendiriyor.

Ama yine de ön şartlarımız hala mevcut. Örneğin IMF Programından sapılmaması lazım. Aksi tekdirde neler olacağını Arjantin örneğinde yaşadık. Ve yabancı yatırımcının artık gelmesi lazım. Hala bıçak sırtındayız, bunun unutmamak lazım. 2001 yılı felaketlerle dolu bir yıldı. Türkiye için neredeyse yılın tamamı kriz ile geçti.

Gerçi son 10 yıllık sürece baktığımızda ülkede dargelirli ve orta alt sınıfın günden güne ağırlaşan bir kriz yaşadığı görülüyor ama 2001'de ilk kez kendisini New York, Paris ya da Londra'da yaşıyor ve iş yapıyor zanneden kesim de krizin ağırlığı altında ezildi. Ve Türkiye'de yaşamanın ne demek olmduğunu anladı.

Yıllarca süren eğitimin, belki yurtdışında öğrenilmiş bir hata iki yabancı dilin, doktoranın, çalıştığı kuruma o güne dek kazandırdıklarının ne kadar anlamsız olduğunu öğrendi. Ülkedeki en ucuz şeyin insan yaşamı ve "emek" olduğunu kendisi yaşayarak öğrendi. Bunları yaşamayanlar muadillerinin nasıl kirli mendil gibi buruşturulup atıldığını gördü ve belki de ilk kez korkmayı öğrendi. Benim gibi, sizin gibi. Ülkenin gerçeği biz ne kadar kaçmaya çalışsak da karşımıza dikiliverdi.

Aklımızı başımıza devşirmişsek ne ala... Ama hala Avrupa başkentlerinde yaşadığımızı ve bunun finansmanını da kafa ya da kol emeğimizle yapabileceğimizi düşünüyorsak çekeceğimiz daha çok şey var demektir.
Yazının Devamını Oku

Yeni yıl yazısı

28 Aralık 2001
Yeni yıl yazısı yazmak kadar iğrenç bir iş yoktur. Sanki geçen bir yıl içinde yaşadıklarınız tamamen sona ermiş, girilecek yeni yıl ile herşeye sıfırdan başlayacakmışsınız gibi anlamsız bir kandırmacanın içine girersiniz. Gereksiz bir telaş, yapmacık bir mutluluk. Sanki bütün yıl çalışmaktan anası ağlayan siz değilsinizdir. Kendini yitirmiş bir şekilde "bu sene eğleneceğim" telaşıyla sağa sola koştururusunuz. Bir de bakarsınız ki yeni yıl geceniz normal bir gecenizden bile kötü geçmiştir. Geriye kalan başağrısı ile geçireceğiniz ve kendinizden nefret edeceğiniz bir yeni yıl sabahıdır. Hayata kaldığınız eden devam edersiniz.

Yeni yıl gecesi kendinize verdiğiniz sözlerin hiçbirini tutmazsınız. Ben kendi adıma yeni yıl yazısı da yazmayacağm yeni yıl eğlencelerine de katılmayacağım. Yeni yılın beni ilgilendiren tek yanı 4 gün boyunca çalışmayacak ve yazı yazmayacak olmam

SPK'NIN İNANILMAZ HATASI

Perşembe akşamı İMKB'nin 16. kuruluş yıldönümü ve yeni yıl nedeniyle düzenlenen kokteylde sermaye piyasasının saygın bir araya geldi. Kokteylde bu saygın isimlerden ikisi ile sohbet etme imkanım oldu: Yapı Kredi Bankası Yönetim Kurulu Üyesi Ali İhsan Karacan ve Marbaş Menkul Değerler Yönetim Kurulu Başkanı Bedii Ensari. Her iki şahsiyet de hem sermaye piyasasının yapısı ham da hukuki çerçeve konusunda kelimenin tam alamıyla "üstat" isimler.

İşlem yasaklarını konuşuyorken SPK Başkanlığı da yapmış olan Sayın Karacan, kamu kurumlarını saygınlığı konusunda bir noktaya dikkatimizi çekti. Karacan bir kamu kurumunun kullanmayacağı ya da kullanamayacağı bir yetkiye sahip olmasının, bunun yanında mevcut bir yetkinin kullanılmasının adından etkisinin olmadığının ortaya çıkmasının o kurumu yıpratacağını ve saygınlığını o kurumu yıpratacağını ve saygınlığını ifade etti.

Net olarak ifade etmese de SPK'nın işlem yasağı getirme yetkisini çok fazla kullandığının altını çizdi.

Eski hakim olan Bedii Ensari ise SPK'nın 15 Şubat 1999 tarihinden önce işlenen
sermaye piyasası suçlarında işlem yasağı yetkisini kullanamayacağını çünkü Anayasa'ya göre suçun, işlendiği tarihte geçerli olan kanuna göre işleme tabi tutulması gerektiğinin altını çizdi.

Bunları katıldığım kokteylleri yazmaktan hoşlandığım için anlatmıyorum. Ortada ciddi bir sıkıntı var. "SPK hakikaten böyle bir hata yapmış olabilir mi" diye düşünmeye başlamışken Cuma sabahı elime geçen Borsa günlük bültenindeki iki açıklamaya gözüm takıldı.

İKİ AYRI YÜRÜTMEYİ DURDURMA KARARI

Yılın son işlem gününüde yayımlanan Borsa günlük bülteninde bir kaç ayrı Sermaye Piyasası Kurulu açıklaması vardı. Bu açıklamalardan ikisi borsada ve diğer teşkilatlanmış piyasalarda işlem yapma yasağı getirilen iki borsa oyuncusu ile ilgiliydi: İsmail İlktan Bektaşoğlu ve İsmail Gökmen İlhan.

SPK İsmail İlktan Bektaşoğlu'na 22 Şubat tarihinde Viking kağıt hisse senedinde yaptığı işlemlerin manipülatif olduğu gerekçesiyle işlem yasağı getirmiş. İsmail Gökmen İlhan ise aynı tarihlerde ÇBS Printaş'ta yaptığı işlemler manipülatif olduğu için işlem yasağı almış. Ayrıca bu oyuncuların sahip oldukları hisse senetleri de kurul kaydından çıkantılmı. SPK bu kararları ise 15 Aralık 1999'da yürürlüğe giren yeni Sermaye Piyasası Kanunu'nun verdiği yetkiye dayanarak almış.

Bu oyuncular kararın kaldırılması mahkemeye başvurmuş. Ankara 7.İdare Mahkemesi de yukarda üstatların aktardığı gerekçelere dayanarak yürütmenin durdurulması kararı vermiş.

Gerçi İsmail İlktan Bektaşoğlu'nun uslanmaz bir borsa oyuncusu olduğu ortada. Çünkü hakkında iki ayrı manipülasyon suçu nedeniyle iki ayrı işlem yasağı kararı daha var.

Ama Sermaye Piyasası'nın en üst düzeyde düzenleyici ve denetleyicisi olan SPK'nın böyle bir hukuki hata yapması mazur görülebilir mi? O zaman bu kurum kamuoyu nezdinde itibarını nasıl koruyacak. Suçun cezalandırılması konusundaki Anayasa hükmünü bilmiyor olmaları imkansız. Çünkü SPK müfettişlerinin alanlarındaki hakimiyetleri tartışılmaz. O zaman bu hüküm görmezden mi gelindi? Açıkçası cavapları merak ediyorum.

Hans'a açık Hasan'a kapalı
Sermaye Piyasası Kurulu yaklaşık iki yıldır borsaya kote şirketlerin ve aracı kurumların enflasyon muhasebesine geçişi için çalışıyor. Nihayet Aralık ayı başlarında 2002 yılı itibariyle enflasyon muhasebesine geçileceği açıklandı. Kararı duyduğumuzda sermaye piyasamızın gelişmesi açısından önemli bir adım atıldığını düşündüğümüzden ciddi bir mutluluk duyduk. Tam bu sıralarda Türkiye'nin IMF ile yapacağı 18. stand-by çerçevesinde Türkiye genelinde enflasyon muhasebesine geçilmesi tartışılıyordu ve enflasyon muhasebesine geçiş için 2003 yılının başı öngörüldü. Ardından TBB bir açıklama yaptı ve SPK'nın da enflasyon muhasebesine geçiş için Maliye'yi beklemesi gerektiğini belirtti. Ardından bu konuda çok ciddi bir lobinin olduğu ortaya çıktı. Çünkü hemen hemen herkes SPK'nın enflasyon muhasebesine geçişi ertelemesi gerektiğini ve hatta erteleyeceğini konuşmaya- yazmaya başladı.

SPK Yönetimi ise bu durumdan oldukça rahatsız. Birincisi bu lobinin tumunu eleştiriyorlar. Kurulun oldu-bittiye getirilmek istendiğini ve sanki kararını erteleme yönünde vermezse ciddi bir hata yapacakmış gibi gösterilmeye çalışıldığını belirten SPK yetkilileri kararın 28 Aralık Cuma günkü SPK toplantısında ele alınacağını ifade ediyor.

İkinci itiraz ise şirketlerin tutumuna. Yabancı yatırımcının istediği zaman bu şirketlerden enflasyon muhasebesi standardında bilanço istediğini ve şirketlerin de bunu itirazsız verdiğini belirten bir SPK yetkilisi, içerdeki yatırımcının ise bu bilgiye ulaşmasının imkansız olduğunu belirterek şirketlerin bu çifte standardını eleşirmek için aynen şu cümleyi kullanıyor:


"Hans'a transparan, Hasan'a non-transparan. Böşle iş olmaz!" Üçüncü olarak da "Eğer Maliye 2002 sonunda enflasyon muhasebesi"ne geçmezse ne olacak?" sorusunu soruyor SPK yetkilileri. Ben 6 yıllık sermaye piyasası gazeteciliğimin verdiği sınırlı bilgiye bakarak bu itirazların haksız hiç bir yanını göremiyorum. Bakalım SPK bu baskının karşısında durabilecek mi?


Yazının Devamını Oku

IMF'nin yeni yıl hediyesi

27 Aralık 2001
Uluslararası Para Fonu (IMF) 2002-2004 yılları arasında uygulanacak 18. stand-by için verceği mali yardımın miktarını artırarak 10 milar dolardan 16.5 milyar dolar çıkardı. İyi haber olduğu tartışılmaz. <br><br> Bir önceki yazımda borsanın Salı günü birinci seansın son dakiklarında başlattığı yükselişin nedenini borsacıların ek yardım söşyentilerine bağladığını belirtmiş ve bunun "komik" olduğunu düşündüğümü yazmıştım. Görülen o ki borsanın inanılmaz haber ağı beni fena faka bastırdı. Borsacıları hafife almamak gerektiğini bir kere daha öğrendim.

Ek yardım haberi ilk kez CNN Türk ekranlarından Çarşamba günü sabah saatlerinde bir "son dakika" haberi olarak duyruldu. Ankara'nın en cevval gazetecisi olan Erdal Sağlam haberi ancak sabah saatlerinde ele geçirmişti. Ama naçizane bendeniz Salı öğlen saatlerinde haberi duymuş ama itibar ememiştim. Borsadaki dedikodu zincirinden kurtulmak, tongaya düşmemek için gerçekten çok iyi bir süzgeç kulanmanız gerekir. Ama bu kez oluğu gibi bazen büyük balıklar da bu süzgecin delikleri arasından kaçabiliyor.

Ama sizce de ilginç değil mi? Borsanın bürokrasi ile yakın ilişkisi olan dev oyuncuarını, patronları, para babaları bir yana emirleri gerçekleştiren borsa uzmanları (broker) bile Salı günü bu haberi konuşuyordu.

Nasıl ele geçirdikleri meçhul.
Haberin nereden geldiği meçhul.

Salı günü kimin 12 bin 500 puandan hisse senedi alıp Çarşamba 13 bin 200 puandan sattığı yine meçhul. Benim kafamı ve midemi bulandıran bir haber sızdırma işi var ortada ama...

Neyse biz borsaya geri dönelim. Ek yardım haberi ile endeksin 13 bin 201 puana kadar çıktığını gördük. Ama bu seviyenin üzerine gidemedi. Hatta bir ara 12 bin 800 seviyelerine kadar indi. Kapanış ise "ayıp olmasın" diye 13 bin puanın üzerinden gerçekleşti.

Ama Çarşamba sabah saatlerinde bile hemen herkes o günkü kapanışın 13 binin üzerinden olacağını az çok tahmin ediyordu.

Yani temel tezimiz geçerli. IMF Türkie piyasalırna 16.5 milyar dolarlık bir yeni yıl hediyesi verdi ama borsa bu parayı moral olarak değil gerçekten istiyor. Tamam kabul ek yardım konusunda yanıldım ama borsanın gücü konusunda söylediklerimin doğruluğu Çarşamba günü teyid edilmiş oldu.
Yazının Devamını Oku

Borsada Salı pazarı

26 Aralık 2001
Yaklaşık iki haftadır hem Hürriyetim'deki yazılarımda hem de CNN Türk'teki yayınlarımda borsanın yılsonunu getirmekte zorlanacağını belirtiyorum. Sağolsun borsa endeksi de hareketi ile bizi haksız çıkarmadı. Hem Aralık ayının ikinci, yani üç günlük kısa işlem haftası hem de yılın son haftasındaki hareket bu görüşü destekler nitelikte. Yani İMKB'de bu yıl beklenen geleneksel yılsonu yükselişini izleyemeyeceğiz. Hatta bir miktar satış gelmesi de şaşırtıcı olmayacak. Bir kaç veriyi alt alta koyalım. Endeksin Aralık ayı başından bu yana hareket ettiği bant ağırlıklı olarak 12.500-13.000 puan arasında. Aralık ayının ilk haftasında günlük ortalama işlem hacmi 700 trilyon, ikinci haftasında 500 trilyon, üçüncü haftasında ise 350 trilyon lira oldu.

Tüm veriler bizi destekliyor. Ama Salı günü garip bir hareket oldu. Birinci seansın son 10 dakikasından itibaren işlem hacmi artmaya İMKB 30 hisselerine de alım gelmeye başladı. "Acaba trend şimdiden değişmeye mi başladı" diye düşünürken sağolsun borsacılar yardımıma yetişti.

Konuştuğum borsacılar yükselişirn nedenini şöyle anlattı:
"Ecevit ABD'ye gidecek ve yanında Derviş'i de götürecek ya. Galiba yeni bir ek yardım gelecek."

Komik değil mi?

Tabii ki gerçek neden bu değil. Salı günü Hazine yılın son ihalesini yaptı. İhalenin kaderini de küçük yatırımcı belirledi. Kısa vadeli bu ihlade 1 katrilyona yakın satış yapıldı ve yüzde 72'lik faize fit olan yatırımcı dolar bozdurup bono aldı. Yani iyi getiri olunca yatırımcının dolardan vazgeçebileceği görüldü.

"O zaman yatırımcı yükselen borsaya da gelir" diyen büyükler fiktif işlemlerle piyasayı yükseltmeye, ısıtmaya başladı. Ama hesap tutmadı. Büyüklerin deyimi ile "kuşlar" borsaya gelmedi.

Neymiş? Demek ki günlük harekete kanmamak gerekirmiş.
Yazının Devamını Oku

Çöküşün ardından...

24 Aralık 2001
Arjantin'de çöküşü hep beraber izledik. Son bir yıllık süreç içerisinde yazılarımda Arjantin'e değinirken hep Türkiye ile benzerliğinden dem vurdum. Ama özellikle son iki aylık sürece bakıldığında iki ülkenin kaderinin ayıldığı görülüyor. Nasıl mı?
Sebepler muhtelif...

Kimileri ülkedeki siyasi erki, kimileri IMF'yi suçluyor. Benim gördüğüm ise IMF'nin Arjantin'i (Türkile lehine) gözden çıkarttığı.

Niye mi?
Cevaplar muhtelif...
Ama nasıl olur da IMF gibi uluslararası bir kuruluş kalkar "Arjantin ile anlaşamadık para filan da vermeyeceğiz" ya da "Tamam Arjantin borç ödemesin ama bu iş yürümez" gibi açıklamalar yapar? Hem de ülke böylesine ciddi bir kriz içindeyken...

Aşağıdaki kronolojiyi okuduğunuzda IMF'nin (kredi derecelendirme kuruluşlarını da unutmamakta fayda var, hatta ABD Hazinesi'ni de...) tam da kilit noktalarda ülkeden desteğini nasıl çektiğini göreceksiniz. Şimdi Fransa ülkeye acil yardım yapılması gerektiğini belirtiyor. Brezilya kriz bize de sıçrar mı korkusu içinde. İşin ilginci çiçeği burnunda Devlet Başkanı'nın moratoryum ilanı da kimseyi şaşırtmadı.

Niye şaşırtsın ki, zaten yabancılar IMF sinyali ile birlikte iki aydır ülkeden çıkıyordu. Zaten İcra Kurulu Başkan yardımcısı Anne Krueger hanımefendi de Arjantin'de moratoryum tartışılıyorken ne menem bir şey olduğu belli olmayan ülke iflas planını açıkladı.

Elbette en temel hata Arjantin yönetiminde. Bizdeki "Türkiye'nin güçlü ekonomiye geçiş programı" gibi afilli bir isimle surnulan "Sıfır bütçe açığı kannunu" adam gibi işletilemedi. Borçlar bir türlü yeniden yapılandırılamadı.

Ama ya kur çıpası sistemi... Bütün analistler kur çıpası ile rekabitçi olmayan faiz oranını sürdürülemez olduğunun görüldüğünü belirtiyor. Zaten IMF bunun işlemediğini Türkiye'de görmedi mi. Niye Arjantin'de devam etti ki?
Ve tıpkı Türkiye'de olduğu gibi niye herkes çöküşten sonra sesini yükseltmeye başladı?

Sorular, sorular...
Cevapları hakikaten zor.

ARJANTİN'DE ÇÖKÜŞE ADIM ADIM

Krizin kronolojisi

10 Aralık 1999 - Seçim kampanyasını ekonomiyi düze çıkartma ve 10 yıldır iktidarda olan Peroncu Carlos Menem iktidarındaki yolsuzlukları sona erdirme temaları üzerine kuran Fernando de la Rua başkanlığa seçildi. Seçim döneminde ülkenin dış borç faizi için uygulanan risk primi ABD Hazine bonolarının 6.10 puan üzerindeydi.

29 Mayıs 2000- Arjantin hükümeti harcamalarda 938 milyon dolarlık bir kesinti yapacağını açıkladı. Bu kesintinin ciddi bir kısmı kamu kesiminde istihdam azalması yöntemi ile sağlanacaktı. Açıklamadan iki gün sonra 20 bin kişinin katıldığı bir gösteri ile kesinti kararı protesto edildi.

24 Ağustos 2000 - Maliye Bakanı Jose Luis Machinea 2000 yılı bütçe açığının hedeflenen tutarın 500 milyon dolar üzerinde gerçekleşeceğini açıkladı. Yani 5 milyar 200 milyon dolar seviyesinde.

6 Ekim 2000 - Fernando de la Rua'nın başkanlığındaki İttifak Koalisyonu hükümetinin ikinci ortağı olan sosyaldemokrat eğilimli Frepaso Partisi'nin başkanı Senato'daki bir rüşvet skandalı nedeniyle istifa etmek zorunda kaldı.

18 Aralık 2000 - Hükümet ekonominin reformu için Uluslararası Para Fonu ile bir anlaşma yapıldığını ve anlaşma çerçevesinde 40 milyar dolarlık bir yardım paketi oluşturulacağını açıkladı. Piyasalarda hızlı bir yükseliş dalgası yaşandı.

2 Mart 2001 - De la Rua hükümeti Maliye Bakanı Machinea istifa etti.

4 Mart 2001 - Ricardo Lopez Murphy yeni Maliye Bakanı olarak kabinedeki yerini aldı.

16 Mart 2001 - Lopez Murphy ilk iş olarak iki yıllık bir kemer sıkma politikası açıkladı. $4.45 milyar dolar tasarruf öngörülen programın ana kesinti alanıeğitim harcamaları olacaktı. Karar üzerine 6 Frepaso Partili bakan istifa etti.

19 Mart 2001 - Hükümet içinden bile çok sert eleştirilere maruz kalan Lopez Murphy istifa etti.

21 Mart 2001- De la Rua, ülkede küçük bir muhafazakar partinin lideri olan ve ilk peronist Menem iktidarında da aynı görevi yapan Domingo Cavallo'yu Lopez Murphy'den boşalan Maliye Bakanlığı'na getirdi.

22 Mart 2001 - Cavallo, maliye bakanlığının ilk gününde Rekabet Planı ismiyle tanıttığı ve yerli şirketleri korumak içi mali işlemleri,n vergilendirilmesi ve gümrük tarifelerinin artırılması gibi adımlar atan planı uygulamaya soktu.

17 Nisan 2001 - Cavallo ülkenin para birimi Pezo'nun yüzde 50 dolar ve yüzde 50 euro'dan oluşan bir sepete çıpalama kararını meclise gönderdi.

3 Haziran 2001- Arjantin 29.47 milyar, dolarlık iç borcunu yeniden yapılandırdı (teknik ismiyle swap operasyonu). Bu operasyon ile amaç ülkenin iç borcunu çevirememe korkusunu azalttı. Opersyonun il 2002 yılyı için 7.82 milyar dolar, 2005 yılına kadar kadar ise 16.039 milyar dolar ertelendi.

15 Haziran 2001 - Arjantin hükümeti sadece ihracatta kullanılmak üzere genişletilmiş bir kur bandı uygulamaya başladı.

3 Temmuz 2001 - Arjantin borsası Devlet Başkanı de la Rua'nın istifa ettiği dedikoduları ile sarsıldı. Rua'nın partisinden bir bölge Valisinin yaptığı "Başkan ülkedeyi sarsan ekonomik ve siyasi koşullar nedeniyle boğulmak üzere" açıklaması "istifa" olarak algılanınca Arjantin Borsası son 28 ayın en düşük seviyesine indi. Arjantin'in dış borçlanma için ödediği ülke riski primi ABD tahvillerinin 13 puan üzerine çıktı.

10 Temmuz 2001 - Arjantin yapılan kısa vadeli iç borçlanma ihalesinde son 5 yılın en yüksek faizini ödemek zorunda kaldı. Cavallo hem merkezi hükümetin hem de eyaletlerin açıklarını sıfıra indirmelerini ve yeni borçlanma yapmamaları gerektiğini açıkladı. Sıfır açık yasası'nın ilk adımı atıldı.

11-26 Temmuz 2001 - İki uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Arjantin/in kredi notunda sert indirimlere gitti. Kuruluşlar daha fazla not indiriminin gelebileceğini de belirterek "Ülke borçlarını ödeyemez duruma gelebilir" dedi. Yani konsolidasyon tehlikesinden bahsedildi.

30 Temmuz 2001- Hükümet, muhalefetin ağırlıkta olduğu parlamentodan, bütün bir gece süren çalışmalar sonucu, büyük önem verdiği "Sıfır Açık Yasası"nı geçirmeyi başardı. Yasa ile kamu ücretleri ve emeklilik ödemelerinin yüzde 13 oranında indirilerek bütçe açığının azaltılması hedeflendi.

21 Ağustos 2001 - IMF İcra direktörü Horst Koehler Arjantin'e stand-by çerçevesinde verilecek 14 milyar dolarlık yardımı 8 milyar dolar daha artırma kararını açıkladı. Tasarruf sahipleri bu açıklama üzerine paralarını yeniden bankalara yatırmaya başladı. Ama para birimi olarak Peso yerine TL seçildi.

14 Ekim 2001 - Peronist muhalefet alt parlemento seçimlerinde İttifak'ı alt eti ve Senato'daki ağırlığını korudu.

30 Ekim 2001 - De la Rua ülkede ikinci bir borç takası (swap) operasyonu yapılacağını ama bunun gönüllülk esası ile gerçekleşeceğini bildirdi. Ülkenin risk primi ABD tahvillerinin 21.21 puan üzerine çıktı.

1 Kasım 2001- De la Rua ve Cavallo yeni ekonomik tedbirleri ve borç takasının koşullarını açıkladı. Buna göre yeniden yapılandırılıp uzun vadeye yayılacak miktarın 132 milyar dolar olduğu belirtildi.

30 Kasım 2001 - Cavallo uzun vadeye takas edilecek miktarın 50 milyar dolar olduğu belirtildi. Analistler 40 milyar dolarlık borcun bileuzun vadeye yayılmasının başarı anlamına geleceğini belirtti. Ülke riski astronomik seviyelere çıktı. Arjantinliler bankalardan 1.3 milyar dolara varan mevduat çekilişi gerçekleştirdi.

1 Aralık 2001 - Cavallo bankalardan hızlı mevduat kaçışının ekonomik bir yıkıma dönüşmesini engellemek için bazı tedbirler aldı. Buna göre aylık mevduat çekme sınırı 1.000 dolar ile sınırlandı. Ayrıca yurtdışı ve off-shore bankalara mevduat transferi yasaklandı.

2 Aralık 2001 - Arjantin borç takası konusunda bölge Valilerini ikn edemedi.

5 Aralık 2001 - IMF Arjantin'e aralık ayı için vereceği 1.3 milyar doları vermeyeceğini belirtti. Bu karar ülkeyi çöküşün eşiğine yklaştıran en büyük adım oldu.

6 Aralık 2001 - Cavallo bir açıklama yaparak özel emeklilik fonlarının ellerindeki nakitin kaynak olarak kullanılacağını bunun karşılığında da hazine bonosu verileceğini belirtti.

13 Aralık 2001- Hükümet işsizlik oranını yüzde 18.3"e yükseldiğini açıkladı. Bu oran 1998 ortasında başlayan resesyon döneminden bu yana örülen en yüksek işsizlik oranı oldu. Büyük sendikalar genel grev çağrısı yaptı.


14 Aralık 2001 - Maliye Çakanlığı müsteşarı Daniel Marx istifa ettiğini açıkladı ama takas planındaki görevini sürdüreceğini belirtti

17 Aralık 2001 - Hükümet yüzde 20 kamu kesintisi öngörenr 2002 bütçesini açıkladı.

18 Aralık 2001 - IMF Arjantin'in Ocak ayı içinde yapması gereken 940 milyon dolarlık borç geri ödemesini erteleyebilceğini ama ülkedeki ekonomi politikalırının sürdürülekmez olduğunu belirtti.

19 Aralık 2001 - Hükümet ülke çapındaki grev ve gösterileri engellemek için olağanüstü hal ilan etti. Parlamento ekonomi yönetimine ve Cavallo'ya olağanüstü yetkiler verdi. Ülke riski 42.12 puana yükseldi.

20 Aralık 2001- Cavallo ve hükümetin tüm üyeleri istifa etti. Başkan de la Rua'nın Cavallo dahil bazı bakanların istifasını kabul edeceği belirtildi.

21 Aralık 2001 - De la Rua ülkede ilan edilen olağanüstü halin ağırlaştırıldğını açıkladı

22 Aralık 2001 - Yoğun protesto gösterilerine dayanamayan de la Rua istifa eti.

23 Aralık 2001 - İstifa eden de la Rua'nın yerine Peronist Carlos Menem'in partisinden Adolfo Rodriguez Saa getirlildi. Saa göreve gelir gelmez 132 milyar dolarlık dış borçlarda moratoryum ilan etti. Saa moratoryumun hem anapara hem de faiz ödemelerini kapsadığını belirtti.

Bu arada ülke para birimi olarak pezonun yanısıra yeni bir para birimi oluşturulacağı belirtildi.
Yazının Devamını Oku