İMKB 100 Endeksi dün günü yüzde 1 oranında bir değer artışı ile 28 bin 4 puan seviyesinden tamamladı. İşlem hacmi bu hafta ortalamalarına kıyasla düşük bir seviyede kaldı: 724 milyon YTL. Ki bu rakam dünkü işlem hacminin yüzde 35 altında.
Borsada dünkü kapanışın 28 bin puanın üzerinde olması çok önemli değil. Çünkü hakikaten bu seviyenin üzerine zorlanarak çıktığını gördük. 28 bin puan seviyesi kritik bir psikolojik seviye. Bu seviye aşağı hareketlerde destek, yukarı hareketlerde direnç olarak karşımıza çıkıyor. O yüzden bugün endeksin bu seviyenen üzerinde tutunması önemli olacak. Bu seviyenin üzerinde tutunabilirse 28 bin 400 puan seviyesindeki teknik desteğin üzerine çıkış çabaları izleyebiliriz.
Ama bu seviyenin üzerine çıkılmasını sağlayacak bir motivasyonunu da bulunmadığını söylemek gerek. Daha doğrusu bu seviyenin üzerine çıkabilir ama orada tutunması zor görünüyor. Çünkü maalesef yeni beklenti yok.
Aşağı yöndeki hareketlerde ise geçen hafta da izlediğimiz gibi 27 bin 750 puan seviyesi destek olarak karşımıza çıkacak. Bu seviye kırılırsa da aşağı yöndeki hareket 27 bin seviyesine doğru hızlanabilir.
Bugün bono piyasası için önemli bir gün. İki ihale yapılacak. Birincisi 13 Şubat 2008 itfalı 6 ayda bir kupon ödemeli LIBOR + %1.60 değişken faizli dolar cinsi tahvil ihalesi, ikincisi ise 10 şubat 2010 vadeli 5 yıllık yıllık 6 ayda bir sabit %7.5 kupon ödemeli YTL cinsi olacak. Hazine bu hafta 2.3 milyar YTL’si piyasaya olmak üzere toplam 2.7 milyar YTL itfa yapacak.
Dün Bankacılık Yasası’nın Bakanların imzasına açıldığı haberi piyasanın üzerindeki gerginliği bir nebze azalttı. Dünkü yazımızda IMF anlaşmasına ilişkin kafalarda soru işaretleri oluşmaya başladığını söylemiştik. IMF’nin yeni stand/by için şart koştuğu Bankalar Yasası’nın imzaya açılması bu yöndeki şüpheleri kısmen ortadan kaldırdı. Bu da bono piyasasında alım getirdi. Gösterge kağıdın faizi yüzde 17.4 seviyesine indi. Uzmanlar faizin yüzde 16,8 seviyesine kadar gerileyebileceğini düşünüyor.
YTL ise dün dolar karşısında değer kazandı ama euro karşısında değer yitirdi. Dollardaki düşüşün nedeni dış piyasalardaki dolar satışları. Dün dolar bankalararası piyasada 1.3140/1.3180 YTL arasında işlem gördü ve 1.3151/57 YTL seviyesinden kapandı. Merkez Bankası, düzenlediği günlük döviz alım ihalesinde opsiyon kullanmayarak 15 milyon dolar aldı. İhaleye 77 milyon dolar teklif gelirken maksimum kur 1.3150 YTL oldu. Pazartesi itibariyle, MB’nin 22 Aralık 2004’ten beri ihaleler yoluyla piyasadan aldığı döviz miktarı 1,073.9 milyon dolara ulaştı.
Borsa yatırımcısı için iki önemli haberimiz var: Birincisi Moody’s’in not görünümü pozitife çevirmesi ve YTL cinsi borçlanma notunu da B2’den B1’e çıkartması. Uzmanlar şimdi Moody’s’den asıl not artışı anlamına gelen yabancı para cinsi not artırımı bekliyor.
İkinci haber ise yabancı yatırımcılarla ilgili. Yabancı yatırımcıların ocak ayında İMKB’deki işlemlerinin ayrıntıları açıklandı. Buna göre yabancılar borsada 809 milyon dolarlık net alım gerçekleştirmiş. Toplam işlem hacimleri ise 6.43 milyar dolar.
Bu iki gelişmeyi piyasalarda genel havanın olumlu olduğuna dair iki ayrı delil olsun diye aktardık. Dahası işlerin iyi gittiği argümanını sadece bizim hüsnü kuruntumuz olmadığını, yabancıların da benzer bir düşünce içinde olduğunu göstermek için de önemliydi bu iki örnek.
Hatta piyasadan da bir örnekle bu olumlu havayı pekiştirelim: Cuma günü itibariyle bono piyasasında gösterge kağıdın faizi yüzde 17,5 seviyelerine geriledi. Bu gerileme ile faiz yeniden yüzde 17,93 olan fonlama maliyetinin altına inmiş oldu. 12 aylık enflasyon oranı beklentisinin yüzde 8 olduğunu da hesaba katarsak reel faizin uzun zamandan bu yana ilk kez yüzde 9’un bile altına indiğini görüyoruz.
Ama bu haftanın ana konusu bunların hiçbiri olmayacak. Çünkü piyasalarda bir söylenti dolaşmaya başladı ve bu söylentiye köşe yazarlarının da yazılarıyla destek vermeye başladığını görüyoruz. Konu IMF anlaşmasının hala imzalanmamış olması. Söylentilere göre hükümet IMF ile anlaşma imzalamak istemiyor. Anlaşmanın hala imzalanmamış olmasının temel nedeni bu.
Bu tartışma bir süredir ekonomi basınında da devam ediyor. Köşe yazarları eğer anlaşma imzalanmazsa Türkiye’nin durumunun ne olacağı konusunda fikir yürütüyor.
Peki anlaşma imzalanmazsa ne olur?
Kısa vadede borsanın düşeceğini, doların hızla yükseleceğini faizlerin de yeniden tırmanışa geçeceğini söylememiz gerek. Ama bu herşeyin sonu anlamına gelmiyor. Çünkü önümüzde artık ekonomik olarak da bizi belirli hedeflere bağlayan bir başka çıpa var. Avrupa Birliği çıpası. Bundan sonra sadece siyasi kriterler değil ekonomik kriterler de önemli olacak. Ayrıca da artık şu IMF’den kurtulmak da fena olmayabilir.
Son iki gündür IMF ile yeni stand-by’ın imzalanmamış olması ile ilgili tartışmaları buraya taşımaya çalışıyorum. Benim bu konudaki temel argümanım bu konunun biraz abartıldığı yönünde. Çünkü tartışmalar hangi boyuta ulaşırsa ulaşsın, hükümetin IMF ile anlaşma imzalamama gibi bir seçeneği olmadığını düşünüyorum. Hükümetin IMF ile anlaşma yapmaması Türkiye’deki tüm dengelerin darmadağın olması anlamına geleceğini herkes bildiği için bu kadar kendimden emin konuşabiliyorum.
Peki son iki gündür piyasayı sarsan bu tartışmada son nokta neresi?
IMF Türkiye Temsilcisi Hugh Bredenkamp, hükümetin teşvik yasasını geri çekmese bile, gözden geçireceğini umduğunu söyledi. Bredenkamp, yeni programa destek verebilmek için bütçe yapısını iyileştiren önlemlere ihtiyaç olduğunu belirtti. Bredenkamp, yapısal reformların daha kısa sürede tamamlanacağını düşündüklerini ifade ederek, anlaşmanın IMF’ye değil Türkiye’nin performansına bağlı olduğunu belirtti.
Maliye Bakanı Kemal Unakıtan ise bu açıklamaya karşı, teşviklerin bütçeden karşılanacağını, ancak yeni sistemin getireceği ek yükün ne kadar olacağını açıklamayacaklarını söyledi. Önceki uygulamalar dikkate alındığında, kaynak ihtiyacının, akaryakıt, içki, sigara ve beyaz eşya gibi bazı ürünlerde ÖTV artışı ve bütçedeki ödenekler arası kaydırma yöntemiyle karşılanması bekleniyor.
Bu tartışma nasıl sonuçlanacak sizce? Cevabını vereyim. Geçen yılı hatırlayın. Asgari ücret tartışmalarını. Tarım desteklerini, memur maaş zammı ya da emekli zammı meselelerini... Bu meseleler nasıl hallolduysa teşvik meselesi de aynı biçimde hallolacak.
Ama tabii ki bu tartışmalar piyasanın dengesini bozmuş durumda. Piyasanın son durumunu ise iki teknik analiz raporundan öğrenelim:
TEKNİK ANALİZ RAPORLARI
Sabah 09:00 itibariyle Merkez Bankası’ndan faiz indirimi henüz gelmemişti. Ama faiz indiriminin gelmemiş olması piyasanın bu yöndeki umudunu kırmış değil. Tüm uzmanlar “Merkez Bankası bugün faizde indirim yapmayabilir. Ama yapması gerekirdi” görüşünü öne sürüyor. Böyle olunca da bu kez Mart ayındaki Para Politikası Kurulu Toplantısı’nda faiz indiriminin gelebileceği konuşuluyor.
Borsada ise şu aşamada yeni bir gelişme olmaması hareketin biraz dalgalı olmasına neden oluyor. Genel trendin yükselişi gösterdiğini hatırlatalım. Bu trend 17 Aralık zirvesi sonrası başladı ve endeksi 28 bin puanın üzerine çekti. Bu yükseliş sonrası şimdi piyasanın biraz dinlenmeye çekildiğini söylemek lazım. Yükseliş sırasında çok prim yapmış hisse senetlerine satış geliyor ama bu satışlar hemen karşılanıyor. Yatırımcıların İMKB 30 hisselerinden İMKB 100 hisselerine doğru hareket ettiğini görüyoruz. İşlem hacminin yüksek seyrini koruması da piyasanın işlem yapma isteğinini, iştahının devam ettiğini gösteriyor.
Şu aşamada piyasanın en büyük sorunu IMF anlaşmasının henüz imzalanmamış olması. Dün Financial Times Gazetesine konuşan bir IMF yetkilisi sosyal güvenlik, bankacılık ve vergi reformlarının tamamlanmamış olması nedeniyle 10 milyar dolar yardım içeren yeni stand-by’ın imzalanamadığını söyledi. Bu açıklama kimilerinin sinirini bozdu ama piyasa açısından çok önemli olmadığını belirtmek gerek. Çünkü zaten bu yasaların en erken 2005’in ilk çeyreğinin sonuna yetişmesi bekleniyordu. Yani aslında bu yeni bir bilgi değil.
Borsa bu aralar dünyayla entegre hareket ediyor. Son dönemde yabancı yatırımcı ilgisinin de yükseldiğini gördüğümüz İMKB’de uluslararası trendler de işte tam bu nedenle etkili oluyor. Bugünlerde tüm gelişmekte olan ülke piyasalarında yatırımcıların dinlenme eğiliminde olduğunu görüyoruz. Bu da birebir olarak İMKB’ye yansıyor.
Geleneksel olarak çarşambalar İMKB’de kredili işlemlere ilişkin satışların geldiği gündür. Bugün de bu satışları beklemek gerek. Ama yukarda da belirttiğimiz gibi bu satışlar hemen karşılandığı için piyasada bir geri çekilme beklemiyoruz.
Hazine’nin bugünkü itfası sonrasında piyasada bir miktar döviz talebi görülebilir. Ama can sıkıcı miktarlarda olması beklenmiyor.
Tüm bunları bir araya getirirsek yatırımcılar açısından bizce uygulanması gerek taktik, her geri çekilmeyi alım fırsatı olarak kullanmak yönünde. Tabi fazla agresif olmadan ve elbette seçici davranarak. Çünkü böyle günler “abi x hisse senedi uçacak” sözlerinin piyasada sık sık duyulduğu günlerdir. Uçabilir de elbette ama o uçuş sonrası her zaman güvenli bir iniş mümkün olmayabilir.
NOT: Yazı tamamlandıktan 10 dakika sonra Merkez Bankası Para Politikası kısa vadeli faizi dün belirttiğimiz gibi yarım puan indirerek yüzde 17’den yüzde 16,5’e çekti. Bu durum hem faiz hem de borsa açısından olumlu olacak. Bu nedenle bugünkü seyrin yine yatay olacağını ama kapanışa doğru yükselişin biraz hızlanabileceği bir gün görebiliriz. Seçici alımların tam zamanı.
Bu beklentiyi güçlendiren yeni bir veriden bahsedelim. Cuma günü faiz indirimi beklediğimiz yazıda enflasyon rakamlarının çok olumlu gelmesinin bu beklentiyi doğurduğunu belirtmiştik. Ama bir de uyarımız vardı: Bu rakamların yeni endekse göre hesaplandığını ve bu nedenle eski endekse göre rakamları görmeden net bir trendden bahsedemeyeceğimizi söylemiştik. Ve bir temennimiz vardı. Eski endekse göre de rakamların açıklanması...
Ve DİE dün, önce açıklamayacağını duyurduğu 1994 bazlı enflasyon endekslerinin Ocak 2005 değerlerini de yayınladı. Buna göre TÜFE’de aylık fiyat artışı, eski endeksteki % 0,5’in biraz üzerinde, % 0,87 oldu. Mevsimsel etkilerden arındırıldığında da aylık fiyat arıtışının % 0,11 ile oldukça düşük bir seviyede gerçekleştiği, bu doğrultuda da enflasyon eğiliminin önceki ayki % 8,5’ten % 6.1’e gerilediğini hesaplıyoruz. Benzer olumlu eğilimi, TEFE’de de görebiliyoruz. 2003 bazlı ÜFE endeksindeki % 0.41’lik düşüşe karşın, eski TEFE endeksi Ocak ayında % 0.9’luk fiyat düşüşüne işaret ediyor.
Dışbank son araştırma raporunda bu verileri şöyle yorumluyor:
“Bu belirgin fiyat azalışı, tarım grubundaki % 0.93’lük sınırlı fiyat artışından ve imalat sanayi fiyatlarındaki % 1.6’lık düşüşten kaynaklanıyor. Mevsimsel etkilerden arındırdığımızda da, TEFE’de aylık % 2.37’lik fiyat düşüşü yaşandığı görülüyor ki bu da TEFE eğilimini, % 6.8 ile TÜFE eğilimine yakın bir düzeye indiriyor. Bu veriler de enflasyondaki düşüşün korunduğuna ve hatta Ocak ayı itibariyle gücünü arttırdığına işaret ediyor. Bu doğrultuda Merkez Bankası'nın önümüzdeki iki toplantısının birinde, 1 puanlık faiz indirimine gideceğini tahmin ediyoruz. Banka, yeni IMF stand-by anlaşmasının gecikmesine rağmen, siyasi iradenin gerekli düzenlemelerin yapılması yönünde olduğunu düşünürse, faiz indirimi 8 Şubat’taki toplantıda da yapılabilir.”
Yani yarın sabah tüm piyasaların gözü Para Piyasası Kurulu’nun yapacağı açıklamada olacak.
Peki bugünün gündeminde neler var ve piyasa için bugün nasıl bir işlem günü bekleniyor? Bunun yanıtını da Oyak Yatırım’ın araştırma raporundan alalım:
“Hazine'nin 91-günlük bono ve 595 günlük tahvil ihaleleri öncesinde hisse senedi piyasasının yatay açılmasını bekliyoruz. Ayrıca, Hazine'nin dün başlattığı 12 yıllık Eurobond ihracının da son Eurobond ihracına gösterilen yüksek talep nedeniyle yüksek talep görmesi bekleniyor.”
Geçen haftaki yazımızda piyasaların Merkez Bankası’nın yarın yapacağı Para Politikası Kurulu toplantısından bir faiz indirimi beklediğini duyurmuştuk. Bu beklenti iyice yükselmiş durumda. Son olarak da Morgan Stanley ekonomisti Serhan Çevik raporunda bu konuya değindi.
Serhan Çevik öncelikle enflasyon rakamlarının beklenenden bir hayli iyi geldiğini duyururken, endeksin değişmesi ile nihayet gerçek enflasyon rakamlarının görülmeye başladığını belirtiyor.
Çevik ayrıca işgücü verimliliğinin kriz döneminden bu yana ortalama yüzda 9,2 oranında arttığını da belirterek bu artışın da enflasyon düşüşüne önemli katkı yapmaya devam edeceğini vurguluyor. Yani enflasyon için yabancıların beklentileri de olumlu.
Beklentiler bu kadar olumlu olunca da gözler ister istemez Merkez Bankası’na ve kısa vadeli faiz oranlarına çevriliyor ve şu soru soruluyor:
Acaba yeni bir faiz indirimi gelecek mi?
Serhan Çevik şöyle yanıtlıyor bu soruyu:
“Bize göre Merkez Bankası bir faiz indirimine gitmek için çok avantajlı bir konumda bulunuyor”.
Çevik’e göre piyasalardaki genel konsensüs, Merkez Bankası’nın IMF’nin istediği yeni düzenlemeleri yapıp yeni stand-by’ı imzalayacak konuma gelmeden önce bir faiz indirimi yapmayacağı yönünde.