15 Mart 2004
<B>T.C. Jandarma Genel Komutanlığı</B> Jandarma İkmal Merkezi Komutanlığı (Bornova/İzmir) aşağıdaki yazılı emri <B>08.01.2004</B> tarihinde 1 No'lu Muayene Komisyon Başkanlığı'na yolluyor. * * *
‘‘Konu: Yeni Hayat Dergisi.
İlgi: J. Loj. K.'lığının 26 Aralık 2003 günü ve İD.Ş.:3050-495-03/Prot Sb. (26276) sayılı Yeni Hayat Dergisi emri.
İlgi emir ekinde alınan Yeni Hayat Dergisi çoğaltılarak ek'te gönderilmiştir. Derginin bütün personel tarafından okunmak suretiyle bilgilendirilmesini rica ederim.’’
İlgi bölümünden anlaşılacağı üzere bu emirname yukarıdan gelen bir emri aşağı aktarıyor.
- Yeni Hayat Dergisi okunacak!
* * *
Adı geçen derginin ilgili nüshasında ne gibi makaleler var?
* ‘‘Hedef Önce Kıbrıs'ın Sonra da Türkiye'nin Türksüzleştirilmesidir.’’
- Hanili Altaş.
‘‘Kıbrıs Sadece Kıbrıs Değildir...’’
- Hüseyin Mümtaz.
‘‘İşte Kuzey Kıbrıs Coşkusu.’’
- İsmet Kolak.
‘‘Dayandık Dayanacağız.’’
- Rauf Denktaş.
‘‘Kıbrıs'ın AB'ye Girişi Hukuka Aykırıdır.’’
- Ahmet Atila Doğan.
‘‘Türkiye AB Kapısında Değil, ABD Kapısında Bekletiliyor.’’
- Erol Bibilik.
‘‘ABD Nedir, Ne Değildir!’’
- Cemal Ergun Oruç.
‘‘Fethullahçılar ve Hizbullahçılar.’’
- Dr. Necip Hablemitoğlu.
‘‘Fethullah'ın Hizbullah'ı.’’
- Ergun Poyraz vb.
* * *
Özel bir dergi, yukarıdan aşağı gelişen bir emir sinsilesi ile çoğaltılarak dağıtılıyor ve yazılı emirle bütün personele okutuluyor!
* * *
Jandarma Genel Komutanı'na sormak istiyorum:
1) İkmal Merkezi veya herhangi bir komutanlığın dergi okutmak için yazılı emir verme yetkisi var mıdır, eğer var ise bu yetki hangi kanunun hangi maddesinde yer alır?
2) Kanunları bir kenara bırakalım, Jandarma Komutanlığı'nda böyle bir gelenek var mıdır?
3) Özel bir dergi çıkaranlar istedikleri görüşleri savunma özgürlüğüne sonuna dek sahiptirler ama adı geçen komutanlıkça neden Hükümet, MGK ve Genelkurmay'ın ifade ettiği politikaların tersini savunan bir dergi seçilmiştir?
4) Sizin bu emirden haberiniz var mıdır, yoksa yazılı emir sizin müsaade ve denetiminiz dışında mı verilmiştir?
Yazının Devamını Oku 
13 Mart 2004
<B>ÖNCE </B>bir gözlem:<br><br><B>Kara Kuvvetleri Komutanlığı (KKK), 2. Zırhlı Tugay 15. Kor. Komutanlığı'</B>nın Haber Toplama Planı çerçevesinde 26 Ocak 2004 tarih ve İSTH:3500-47-04/İsth.Ks (158) sayılı emri üzerine haklarında fişleme yapılması gereken takriben 50-60 milyon TC vatandaşının kimler olduğunu anlamak için çok uzun bir listeye bakmak gerekiyor. Listeyi kavramak için fişleme emrine tersten bakıp; kimlerin listeye dahil olmadığını sıralamak daha kolay.
Benim görebildiğim kadarıyla fişleme listesine dahil olmayanlar özetle:
AB ve ABD düşmanları, Kürtçüler ve kökdendinciler!
Zira listede bu gruplar yok!
Korkunç belge ile ilgili olarak Genelkurmay Başkanlığı bir açıklama yaptı ve belgenin gerçek olduğunu kabul etti.
Yazıda belgenin yayınlanma gerekçesi belirtildi ve gereksiz kişilerin fişlenebileceği ima yolu ile kabul edilerek, listede düzeltme yapılması amacıyla inceleme başlatıldığı söylendi.
Açıklama yapılması duyarlılık göstergesi, ancak devamı da gelmeli.
* * *
Genelgede düzeltme yapmak yetmez!
Bölücülüğün hasını yapan, bırakın hukuku, kanunları hiçe sayan, açıkça Anayasa'yı ihlal eden, milli iradeyi reddeden, buram buram dikta kokan, benmerkezli bu genelgenin yazarları ve imzacıları hakkında gereken hukuki müeyyideler de uygulanmalı ki, TSK'nın hepimizin TSK'sı olduğuna dair inancımız hiç zedelenmesin.
Ancak şu ana dek susan şu üç kişiden de bir tepki beklemek bizim hakkımız, onların görevi:
1) Asli görevi cumhuru korumak olan Cumhurbaşkanı.
2) Hukuksuzluğun ne demek olduğunu bizzat başına gelenler dolayısıyla çok iyi bilen ve genelgeyi yazanların en üst amiri Başbakan.
3) Genelgenin kurumsal sahibi Kara Kuvvetleri Komutanı.
* * *
Genelgeyi KKK'ya bağlı 2. Zırhlı Tugay 15. Kor. Komutanlığı yayınladığına göre genelgenin asli sahibi KKK!
Asli görevi bizleri dış düşmana karşı korumak olan KKK'nın komutanı; hizmetkárı olduğunu her fırsatta beyan ettiği millete şimdi bir açıklama borçludur.
Açıklamasında:
1) Ya genelgeden haberdar olduğunu beyan edecek ve genelgeye sahip çıkarak, gerekçelerini sıralayıp hukuki sorumluluğu yüklenecek...
2) Ya da karargáhına hákim olmadığını kabullenip, genelgenin bilgisi dışında dağıtıldığını ilan edecektir.
* * *
Bu ülke zerre kadar hukuk devleti, hadi ondan bile vazgeçtim kanun devleti ise Kara Kuvvetleri Komutanı millete bir açıklama borçludur.
Yazının Devamını Oku 
11 Mart 2004
<B>SAMİMİ </B>görüşüm <B>Necdet Açan</B>'ın Türkiye'nin en iyi gazetecilerinden birisi olduğudur. Necdet Açan dün <B>Hürriyet</B>'te tüyleri diken diken eden bir haber yayınladı ve ülkemizin<B> demokrasi mücadelesi</B> için özel bir katkıda bulundu. Asıl amacı korkutmak olan ancak esasında ruhu itibariyla korkunç olan bir haberi kamuoyu önünde deşifre etti!
Habere göre:
‘‘...Kara Kuvvetleri Komutanlığı (KKK), 2'nci Zırhlı Tugay 15'nci Kor. Komutanlığı'nın Haber Toplama Planı çerçevesinde 26 Ocak 2004 tarih ve İSTH: 3500-47-04/İsth.Ks (158) sayılı emri üzerine Kadıköy, Maltepe, Kartal ve Sultanbeyli kaymakamlıklarıyla 1 Numaralı Dikimevi Müdürlüğü, Jandarma İkmal Merkezi Komutanlığı'na gönderdiği yazı kapsamında AB ve ABD yanlısı kişilerin organize bir grup olup olmadığı, söz konusu devletlerle ilişkilerinin mahiyetinin ne olduğu araştırılırken biyografik bilgileri de toplanıyor.
* * *
...KKK... ‘bölücü ve yıkıcı' faaliyetlerde bulunan kişi ve kurumlar hakkında bilgi toplanmasını istedi. Bunlar arasında AB ve ABD yanlısı kişiler, sanatçılar, yüksek sosyete grupları, satanistler, Masonlar, azınlıklar, internet grupları da yer alıyor...
...KKK, ‘Kendini ulusal değerlerin dışında ve üstünde gören AB ve ABD yanlısı kişi ve grupları' izlemeye başladı...
...Azınlıklar ve kendini azınlık olarak görme eğiliminde olan (Çerkez, Roman, Abaza, Arnavut ve Boşnak vb.) gruplar ...ve.....ayrı bir kategori olarak da ‘Türkiye'nin aleyhine çalışan yazar, düşünürler' hakkında (da) bilgi isteniyor.
Bu arada hedefteki kişileri destekleyen medya ve ticari grupların olup olmadığı soruşturuluyor...’’
* * *
Bu metni her kimler kaleme almış ve imzalamış ise beyinleri 1940'lı yılların Mc.Carthy'ci ortamında donmuş kalmış!
Üstelik, attıkları çamurun kimlere bulaştığını da çözememişler.
Zira genelgeye göre:
1) ABD ve AB ülkeleri ile birlikte NATO üyesi bulunmaktan haklı gurur duyan ve kendi örgüt yapısında ABD menşeli NATO standartları ve silahlarını kullanan TSK,
2) AB'ye taraf olduğunu açıkça beyan eden MGK,
3) Türkiye'nin mozaiğini tarif eden tüm etnisiteler,
4) tüm azınlık dinleri,
5) tarifleri sadece yazanın ve imzalayanın beyninde olan ‘‘Türkiye'nin aleyhine çalışan yazar ve düşünürler’’,
6) sosyetikler ve dahi aralarında sayılan sanatçılar, ne alakası varsa satanistler ve ne demekse internet grupları,
7) daha yeni terörist saldırıya uğrayan Masonlar...
toptan izlenmesi, fişlenmesi, ilişkilerinin çözümlenmesi gereken potansiyel düşmanlar olarak ilan edilmişler.
Kısa ve öz olarak söylenirse, kendileri dışında herkesi potansiyel düşman gören bir genelge bu!
* * *
Bölücülüğün hasını yapan; bırakın hukuku, kanunları hiçe sayan; açıkça Anayasa'yı ihlal eden; milli iradeyi reddeden, buram buram dikta kokan, ben-merkezli bu genelgenin ortaya dökülmesinin bir tek faydası oldu:
- AB düşmanlarının kafa yapısı belgelendi!
* * *
Genelkurmay Başkanlığı'nı göreve çağrıyorum!
Yazının Devamını Oku 
10 Mart 2004
<B>TÜRKİYE</B> bir ilginç gelişme daha yaşayacak! Toplam ciroları 830 milyar dolar olan ve Türkiye Milli Geliri'nin üç katına yakın bir bütçeyi yöneten 11 ülkeden 10 ayrı sektörü temsil edecek 20 çokuluslu firma başkanı 15 Mart'ta Türkiye'ye gelecekler.
* * *
Toplantı ile ilgili bilgi veren Devlet Bakanı Ali Babacan, Türkiye'nin IMF için bir başarı öyküsü yarattığını söylüyor ve 15 Mart'ta Türkiye'ye gelecek 20 CEO'ya yatırım için ne istediklerini soracaklarını belirtiyor.
Babacan, bu toplantının en önemli amacının Türkiye'yi tanıtmak değil, dünyanın çeşitli bölgelerinde yatırım yapanların Türkiye'deki yatırım ortamının geliştirilmesine yönelik tavsiyelerini almak olduğunu söylüyor.
* * *
Bilmem Ulusalcılar henüz uyandılar mı ama onlar açısından tepki verilmesi gereken bir girişim bu toplantı!
Düşünün; bir ulus-devlet karşısına muhatap olarak çokuluslu işletmeleri alıyor!
Emperyalist küreselleşmenin ulus-devleti nasıl yıktığına dair şahane bir örnek!
* * *
Ulusalcılar farkındalar mı bilmiyorum ama savunmaları gereken esas kale, bugüne dek en başarılı oldukları alan olan yabancı sermaye düşmanlığıdır.
Yukarıda adı geçen siyasilerin lakapları ne olursa olsun, onlar bugüne dek büyük bir başarı ile yabancı sermayenin vatana girmesine engel olmuşlardır.
Teknik uzmanlar; Türkiye'nin dünyadaki sermaye akımlarında 1/50 payı olması gerektiğini söylerken, dinozor uzmanlar Türkiye'nin payının dolaşan sermaye açısından 1/1500'de, doğrudan yatırımlar açısından da 1/1000'de kalmasını canla başla uğraşarak temin etmişlerdir.
* * *
Miting sırasında Doğu Perinçek de Çin Halk Cumhuriyeti'ne küstüğünü ilan etmeli. Zira biz büyük özveri ile uğraşıp, Türkiye'ye yılda 1 milyar dolardan az yabancı sermaye girmesini temin ederken sözüm ona Ulusalcı Çinliler yıllık ortalama 50 milyar dolar yabancı yatırımı cukka yapıyorlar.
Çin'de halen toplam 500 milyar dolar yabancı sermaye stoku birikmiş!
- Kahrolsun Çin ve onun hem işbirlikçi, hem şeriatçı yandaşları!
* * *
Ben ise Ali Babacan ve arkadaşlarını 21. yüzyılı doğru okudukları için candan kutluyorum!
Yazının Devamını Oku 
8 Mart 2004
<B>KIBRIS meselesi</B> öyle kolay bitmeyecek. Sığındığı devletin gölgesini kendi gölgesi sanan <B>statüko</B> pekálá biliyor ki savunacağı son kale Kıbrıs'tır. Orayı da kaybederse tutunacağı başka bir dal kalmayacak. Ancak cumartesi günü belirttiğim gibi; önceki perşembe ATO'da ortaya çıkan ve içine Rauf Denktaş, Süleyman Demirel, Bülent Ecevit ve Necmettin Erbakan'ın taşeronu Reaci Kutan'ın aynı anda sığdığı resim, statükonun artık ne kadar dinozorlaştığına dair bir belgedir.
* * *
Galiba statüko, dinozorlar dışında bir de sonradan devşirdiği yazarlardan beyhude medet umuyor.
Akşam'da Serdar Turgut; gazetesini New York'ta temsil etmekten vazgeçip Ankara'da temsil etmeye soyununca koskoca payitaht onu da bozdu.
Serdar Turgut önce KKTC'de ev sahibi olan gazetecileri sorguladı. İyi de yaptı. Ancak meseleye ters yaklaştı. Zannettiği gibi KKTC'de mülk sahibi ve pasaport sahibi olan gazeteci, emekli elçi ve komutanlar vb. Annan Planı yandaşı değil, düşmanı idiler.
Birileri onu işletmişti.
* * *
Ancak bir yazısı var ki, yanılma kelimesi az kalıyor. Bu yazı ile Serdar Turgut yeni kazanmaya çalıştığı kimliği uğruna haddini aşıyor.
04.03.2004 tarihinde Akşam'da yayınladığı ‘‘Aydınların boş zaman hobileri nedir?’’ başlıklı yazıda bir yerlere yaranmak uğruna donanımına hiç yakışmayan ‘‘vatan hainliği’’ küfrüyatına başvuruyor.
Özetle diyor ki:
‘‘... Türk aydınının boş zaman hobisi Türkiye düşmanlığıdır. Bu son derece çarpıcı, tuhaf ve temelde tiksindirici durumun nasıl olabildiği, bu hastalıklı tavrın nasıl ortaya çıktığı ciddi bir şekilde araştırılmalıdır...
Çünkü görünen o ki, bu yüzyıla damgasını vuracak önemli projelerin başında Türkiye üzerinde oynanması planlanan oyun gelmektedir. Oyun yok mu diyorsunuz? Herhalde o zaman siz Kıbrıs görüşmelerinde neler olduğunun farkında değilsiniz. Dünya tarihinde ilk kez böylesine tiksindirici bir müzakere oluyor.’’
* * *
İyi de aynı Serdar Turgut; çok değil 15 ay önce, 31.12.2002
tarihli ‘‘Serdaramus-7’’ başlıklı yazısında da Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'a hakaret ediyor:
‘‘Kuzey Kıbrıs nüfusunun yüzde 80'i güneye, geri kalan yüzde 20'si de maalesef Türkiye'ye geri dönecek. Koruyacak insan kalmayınca, ordu da askerlerini geri çekecek. Sonunda adanın kuzey tarafında canlı olarak sadece Rauf Denktaş ve Kıbrıs eşekleri kalacak. Denktaş bu kez de eşekler konusunda uluslararası kriz çıkaracak ve oradaki eşeklerin bu kadar cılız olmalarının Rum acımasızlığından kaynaklandığını öne sürerek uluslararası hayvan hakları savunucularını mobilize edecek. Her gittikleri yerde mesele çıkaran ve gerektiğinde isteri krizi de geçirebilen hayvan hakları savunucularının da işe karışmasıyla Kıbrıs meselesi tamamen işin içinden çıkılmaz hale gelecek.
Böylece Kıbrıs eşekleri hayatlarında ilk kez olumlu bir işe yaramış olacaklar.’’
* * *
Her iki yazının tek ortak paydası, fikir üretmek yerine küfür üretmeyi tercih etmesi.
Ancak, hangisi gerçek Serdar Turgut; ben çözemedim!
Yazının Devamını Oku 
6 Mart 2004
<B>KIBRIS'</B>ta müzakerelerin başladığı ilk dönemde, 23.02.2004 tarihli yazımda belirtmiştim: ‘‘Rum kesiminde ‘Türklere nanik yaparak' AB'ye girmek isteyenler olduğu gibi gerek ana, gerek yavru vatanda statükonun devamını isteyenler hálá var.
Onlar, öyle kolay kolay pes etmezler.
Onlar açısından savunulacak son kale referandumdur.
Referandumdan ‘hayır' çıkmalıdır! Bunun için çetin mücadele verecekler...’’
* * *
Tahminim sabırsız statüko tarafından hemen doğrulandı.
* * *
1) 3 Mart günü Öğrenim Birliği Kanunu'nun TBMM'den geçişinin, ayrıca halifeliğin ve Şeriye Vekáleti'nin kaldırılmasının 80. yıldönümü idi. Bugün her yıl kutlanırdı ama bu yıl kendisine atfedilen önem(!) mislisi ile arttı.
Törene bazı komutanlar resmi kıfayetleri ile katıldılar.
Toplantı Kıbrıs meselesi etrafında odaklandı. Gazetelere göre; komutanlar Kıbrıs meselesi çerçevesinde hükümeti eleştiren konuşmaları alkışladılar!
Muasır medeniyetlerde seçilmişlerin politikalarını benimseyemeyen atanmışlar, imalar ile tavır belirlemek yerine açık tavır alırlar:
İstifa ederler!
Komutanlar kasıtları böyle olmasa dahi, törenin siyasi bir şova dönüşmesine katkıda bulunmuşlardır.
* * *
2) Rauf Denktaş'ın perşembe günü yaptığı Ankara ziyaretinin de bir siyasi şova çevrilmesi yine statükonun akıl ettiği bir eylemdi.
Kuruluşundan sonra KKTC'yi sadece rant ekonomisi yapmayı becerebilmiş Rauf Denktaş'ın, yine anavatanın rant ekonomisi olarak tarihe geçtiği dönemin başaktörü Süleyman Demirel tarafından alkışlanması tarihin bir cilvesidir.
- Aferin Rauf, sen iyi bir kopyacısın!
Rauf Denktaş'ın çözüme engel olduğuna dair şikáyetleri bir vakıa olan Demirel'in, unutulmamak uğruna her zaman geçerli huyu ile popülizme başvurması eşyanın tabiatıdır.
Ortak eserleri devlet sırtından aile ekonomisini beslemek olan iki lider, fiziki görünüm olarak da kopya kelimesini hatırlattılar.
Kayboluşun son ufkunda dolaşan Bülent Ecevit ve Recai Kutan'ın ise sokakta gördükleri TV kamerasında gözükmek için çaba sarf eden veletler misali toplantıda yer almaları, ‘‘insanın kendine ettiğini kimse edemez’’ sözünün görüntülenmesinden başka bir şey değildi.
- Bozkurt Ecevit!
* * *
Perşembe günkü toplantı bana doğru yolda olduğumu bir kez daha teyit etti.
Zira; Rauf Denktaş, Süleyman Demirel, Bülent Ecevit ve Recai Kutan'ı bir araya getiren resim, statükonun artık ne kadar çaresizleştiğini ve dinozorlaştığını kayda aldı.
Yazının Devamını Oku 
4 Mart 2004
<B>BÜYÜK </B>Ortadoğu Projesi (BOP), Ortadoğu'ya büyük bir hamle getirebilir. Ancak, iki gerçeğin birden kabul edilmesi gerekir:
1) ‘‘Biz reformun gerekliliğine katılıyoruz ama bunu bize başkaları dayatamaz’’ diyen Araplar kabul etmek zorundadırlar ki, reformu iç dinamikleriyle beceremiyorlar.
2) ABD de kabul etmek zorundadır ki, demokrasi ne ithal edilebilir, ne de ihraç! Dirlik ve düzenin dahi ihraç edilemeyeceğini, dayatılamayacağını Irak'ı yüzüne gözüne bulaştıran ABD, dünyaya bizzat kendisi göstermektedir.
* * *
Ortadoğu insanını terörden koparıp global dünyaya entegre etmenin yöntemleri yok mudur? Vardır! Ancak baştan söyleyeyim, ABD'deki kasım seçimlerine yetişmez!
ABD, BOP ile nasıl bir yöntem izleyecek bilemem ama benim şahsi görüşüme göre, tek ve kalıcı yöntem Ortadoğu'daki insan kaynağına yine Ortadoğu'da biriken petrol paralarını sermaye yapmaktır.
BOP, Ortadoğu'da insan sermayesine yatırım yapmak zorundadır.
BOP; insan geliştirme seferberliğine dönüşürse başarılı olabilir.
* * *
Bu mantıkla BOP'un projeleri neler olabilir?
1) Tüm çocukları ve gençleri kapsayacak şekilde örgün eğitim projenin orta yerine oturtulmalıdır. Örgün eğitim mutlaka laik ve fen bilimleri ağırlıklı olmalıdır.
2) Kız çocukları örgün eğitimin ana hedefi olmalıdır. Bu uğurda gerekirse zor kullanılmalıdır. Ortadoğu'yu ‘‘yumuşatacak’’ en önemli insan sermayesi kadınlardır.
3) Toplumun entegrasyonu:
a) Sağlık hizmetleri Ortadoğu'nun en ücra köşesine götürülmelidir.
b) Su, elektrik, yol, telefon vb. altyapı yatırımları tamamlanmalıdır.
c) Her bir köye internet ve TV ulaştırılmalıdır.
d) ABD'nin çok iyi bildiği ‘‘TV ile eğlendirerek eğitim’’ özel bir proje olmalıdır.
e) Köylere gıda yardımı götürülmelidir.
* * *
4) Ekonomi ve istihdam:
a) Yetişkinlere beceri kazandıracak ve yurttaşlık bilgisi verecek kurslar tertip edilmelidir.
b) BOP yatırımlarında her seviyede Ortadoğu insanı kullanılmalıdır. ABD ve diğer ülkeler -Türkiye başta olmak üzere- bölgeye sadece know how ulaştırmalıdır.
c) ABD; kendi açısından ucuz emek avantajını kullanarak bölgede bilişim serbest bölgeleri kurabilir.
5) Türkiye açısından:
a) İnşaat sektöründe ileri gitmiş Türk müteahhitlik firmaları altyapı yatırımlarında aktif rol alabilirler.
b) İnşaat malzemeleri verilebilir.
c) Yine Türkiye; gıda yardımına katkıda bulunabilir.
d) Arapça bilen öğretmen yollayabilir.
* * *
Ancak, cehaleti en büyük dostu addeden, insanını eğitmekten kaçınan, bugüne dek ABD desteği ile ayakta kalan bölge despotları nasıl ikna edilecek, ben bilmiyorum.
Yazının Devamını Oku 
3 Mart 2004
<B>BÜYÜK Ortadoğu Projesi (BOP)</B> Başbakan'ın ABD gezisinden sonra gündemimize düştü. Projenin en önemli ayağının Türkiye olduğunu iddia edenler, projenin bazı önerilerinin Ortadoğu ülkelerine Türkiye üzerinden yapılması gerektiğini söyleyenler var. Ben Türkiye'nin, BOP'ta bazı görevler alabileceğini düşünüyorum ama BOP'un en önemli ayağı olduğu görüşüne katılmıyorum.
Hele hele, proje teklifleri Türkiye'den gelirse Arapların ‘‘meseleye’’ daha sıcak bakacakları görüşü bana hiç gerçekçi gelmiyor.
* * *
Görüşüme göre; biz kendi demokratikleşme işimizi gereği gibi yaparsak, Ortadoğu'ya kopya edilmesi gereken bir örnek değil, olsa olsa kendi ülke çözümlerini ararlarken bazı konularda özenilmesi gereken bir misal teşkil edebiliriz.
* * *
Doğrudur, bilgisayara ‘‘demokrasi’’ ve ‘‘Müslüman’’ kelimeleri bir arada verilse, bilgisayarın geri vereceği kelime Türkiye olacaktır.
Ancak, Türkiye yaptığı a-tipik seçimle vardığı noktada kimsenin önemini inkar edemediği ama tam anlamı ile benimseyemediği bir ülke konumundadır.
* * *
Türkiye'nin ne kadar demokrat olduğu Batı'da sorgulanırken, insanı açısından değil ama seçtiği rejim açısından ne kadar Müslüman olduğu da Ortadoğu üllkeleri tarafından sorgulanmaktadır.
* * *
Çok basit bir örnekle sorgulamaya çalışırsak; tesettürlü kızlarını üniversiteye almayan Türkiye'nin Ortadoğu'daki Müslümanları, demokrasi sayesinde, dinlerini daha özgür yaşayacaklarına dair ikna etmesi nasıl mümkün olacaktır?
* * *
Hiçbir ülkenin başka bir ülke için kopyalanacak örnek yaratamayacağını, sosyal mühendisler dışında herkes bilmektedir.
* * *
Türkiye bölgede en güçlü ülkedir, Batı'ya ve özellikle ABD'ye yakın duran bir ülkedir.
Müslüman bir ülkenin demokratik mücadelesini tamamlayarak eninde sonunda AB'ye üye olması dünya tarihi açısından çok önemli bir adım teşkil edecektir.
Ancak, Türkiye'nin ‘‘muasır medeniyet hedefi’’ kendine ait bir hedeftir ve ister istemez bu seçimi Müslüman dünyadan bazı kopmalar yaşamasına da neden olmuştur.
* * *
Ancak, Türkiye'nin bu özelliği ülkemizi kendisinden bağımsız gelişen BOP'un ne merkezi yapar, ne de önde gelen bir öğesi.
BOP Arap dünyası için hazırlanmakta olan bir projedir.
Olsa olsa, Türkiye kendi konumu itibari ile, BOP'un bazı spesifik projelerine katkıda bulunabilir.
Bu saptamayı da herhangi bir küçümseme gayreti ile değil, netice alabilmek için gerçekçi olma mecburiyeti ile yapıyorum.
Yarın BOP'un kendisini irdeleyeceğim!
Yazının Devamını Oku 