Yabancı turist ne istiyor
Bodrum’da ilk durağım Edition Otel. Yine her yer Amerikalı turist dolu.
Özlediğimiz yabancı turist profilini bir araya getiren otelde yine bir düğün hazırlığı vardı.
Otelde ilk dikkatimi çeken yenilik hemen sahile konumlanmış, Hollywood ünlülerinin favorisi olan buzlu soğuk su terapilerinin yapıldığı ahşap varil ve kum üstü masaj alanıydı.
Sağlık düşkünleri için bir diğer haber ise Londra’da da kliniği olan Prof. Dr. Reha Yavuzer’in Vera markasını taşıyan bir sağlıklı yaşam merkezinin kurulmuş olması.
Yüksek irtifa oksijen terapisi, cilt bakımları ve lenf drenaj gibi uygulamaların olduğu merkez, yeme-içme dolu Bodrum günlerinde herkesin ihtiyacı olabilecek hizmetler sunuyor.
40 DÖNÜMLÜK TARİH
Fransa’nın üzüm bağlarıyla meşhur şehri Bordeaux’daki Château de Courtebotte’e vardığımda beni otelin sahibesi Neşide Tas Anvaripour karşıladı. Mersinli 66 yaşındaki iş insanı, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi mezuniyeti sonrası ABD, Filipinler, Fas ve diğer birçok farklı Afrika ülkelerinde yaşamış. Afrika’da yenilenebilir enerji santralleri, köprüler ve birçok önemli altyapının hayata geçmesini sağlayacak projelere liderlik etmiş. Finansman imkanı yaratmış.
Kıtadaki güçlü ilişkileriyle Türkiye’nin Afrika Kalkınma Bankası’na üye olmasını dahi sağlamış. Fiş Dişi Sahilleri’nde halkın yaşamına oldukça dokunan önemli bir köprü projesinin hayata geçmesini sağlayarak devlet nişanı almış. Bugün ise tüm bu global işlere devam ederken hayalindeki şato otelini hayata geçirmeyi, 40 dönümlük bir alanda bir masal dünyası kurmayı ihmal etmemiş.
1700’DEN KALMA ODALAR
YILDIZLAR GEÇİDİ
1889’dan beri hizmet veren The Savoy Hotel London’a adımımı attığımda beni Marilyn Monroe’dan Amy Winehose’a kadar birçok yıldız ismin konakladığı otelin genel müdürü Franck Arnold karşıladı.
Accor otelleri bünyesindeki otelin Fransız genel müdürü hem sektör deneyimi hem de gözlüğünden ayakkabısına kadar olan uyumuyla sanki otelin bir parçası gibiydi.
Arnold ile büyük bir dönüşümden geçen otelin yenilenerek açılan Gallery isimli restoranında buluştuk.
Vitray camlı tavanları, mermer bar alanı ve duvarlarındaki vals yapan çift motifleriyle mekân tam bir İngiliz zarafetindeydi.
Kahvaltı ve çay saatleri yanında akşam yemekleri de sunan bu mekânın hemen altındaysa ünlü şef Gordon Ramsey’in restoranının yer aldığı dikkatimi çekti.
İngiliz kulüplerin yeni rotası
Londra’nın gastronomi hayatını şu an en çok etkileyen konu yeni vergi kanunları ve İngiltere’yi, dolayısıyla restoranlarını terk etmeye başlayan zenginler.
Nisan ayı itibarıyla başlayan çifte vergilendirmeyle yurtdışı şirketlerindeki gelirlerden de vergi ödemeye başlayacak kişiler, ufak ufak servetlerini başka ülkelere taşıyor.
Her ne kadar böyle bir hareket yaşansa ve lüks Londra restoranları bu aralar biraz boş gibi gözükse de eski zenginler şehri bırakmamakta ısrarcı.
Kanımca zaten en top mekânları ayakta tutanlar da bu köklü aileler.
Yeni zenginlerin rotasının Dubai’ye kaydığını gören Londra’nın meşhur üyelikli kulübü Arts Club gibi bir başka üyelikli kulüp daha Birleşik Arap Emirlikleri’nin yolunu tutmaya hazırlanıyor.
Bahsettiğim kulüp, 1963’ten beri dünya elitlerinin ve ünlülerin üye olmak için sıra beklediği
15 yeni konak
Dragos’tan otelin misafirlerine tahsis ettiği tekneyle geçtiğim otel, denizden yaklaşırken Fransız rivierasını anımsatan bir resim çizdi...
Sahilde sıralanmış palmiye ağaçları, kendinden tenteli çizgili desende şezlonglar, tertemiz bir kıyı şeridi ve tekneden inmenizi bekleyen beyazlar içinde bir karşılama ekibi...
İstanbul’dan sadece 7 dakikalık bir tekne yolculuğuyla gelinen ortam adeta bir resort tadında.
Kendi kanından eser
Sanatçı olmak, efsanevi aktör Anthony Quinn’in oğlu Lorenzo Quinn’in genlerinde var diyebiliriz. Dünya çapında açtığı sergiler, tasarladığı sayısız eser ve ödülle bu yüzyıla damgasını vuran çağdaş sanatçılardan olan Quinn ile Etiler’de yeni açılan Four Seasons Hotel ve Residences projesindeki Miart Gallery’de bir araya geldik.
Sanatçı, eserlerini ilk kez Türk sanatseverlerin beğenisine sundu. Matematik ve fizik dallarını sanatla buluşturan Quinn’in adeta bir denge harikası olan heykelleri ile kendi kanı ve parmak izinden tablolarının olduğu yağlı boya serisi, sanatçının global şöhretinin emareleri gibiydi.
Sanatçı, “2 yıl boyunca İstanbul’a bu sergiyi getirmek için uğraştık. Nihayet buradayız. Bu güzel şehre ilk defa 20 yıl önce geldim. Roma’da doğmuş bir İtalyan olarak Roma İmparatorluğu’nun izlerini taşıyan bir şehirde bulunmak heyecan verici” dedi.
Balıklar sanat eserinde yaşayacak
Kendi sanatını “Birleştiriciliğin gücü” olarak tanımlayan Lorenzo Quinn, “Dünya zor bir dönemden geçiyor. Ama ben, en iyi eserlerimi en karanlık zamanlarda üretmiş birisiyim. Eserlerim ayrımcılık değil, birleştiricilik mesajları taşıyor. Bizleri ayrıştıran değil, ortak noktalarımızı bulma odağındayım. Eserlerim çoğunlukla yazdığım şiirler ve 41 yıldır tuttuğum günlüklerimin yansıması. Hayatın kendisinden, seyahatlerimden oldukça ilham alıyorum” dedi.
Sanatçının yeni projesi ise oldukça heyecan verici. Quinn, ilk defa Barselona sahillerinde hayata geçireceği enstalasyonda; balıklara doğal yaşam alanı yaratacak bir materyalden yapılma heykeli denizin içine yerleştirecek.
ÜLKEYE İLK OTOMOBİLİ GETiREN ŞiRKET
Formula 1 yarışlarının 18-20 Nisan’da Suudi Arabistan’ın Kızıldeniz kıyısındaki şehri Cidde’de düzenlenen etabına ben de katıldım. Tüm parkurlar arasında en fazla viraja (27) sahip olan Cidde F1 pisti dünyanın dört bir yanında sporseverlerle doluydu.
Bu yıl 5’inci kez yarışların yapıldığı Suudi’lerin F1 arzusu ilk kez 2018’de e-Formula’ya ev sahipliğiyle hayat buldu. Sonrasında ise 2021’de Grand Prix düzenleyerek yarışları organize eden 34’üncü ülke oldular. Halkın otomobil tutkusunu ise ülkedeki bu alandaki en deneyimli iş insanlarından birinden dinledim.
1926 yılında ülkeye ilk yabancı otomobili Fiat markası altında getirerek yabancı araç distribütörlüğünü başlatan Haji Husein Alireza & Co. Limited şirketinin veliahtlarından Ali Husein Alireza ve eşi Roba El Farouki’nin davetlisi olarak katıldığım yarışta Suudilerin otomobil tutkusunu yakından gözlemledim.
Ali Hussesin Alireza’ya göre ülkedeki hız tutkusu aynı at tutkusunda olduğu gibi halkın köklerinde var. Kendisi birçok şirketinin yanında bir İngiliz klasiği olan ve James Bond’un favori otomobili Aston Martin’in ülkedeki distribütörü. Anlattığına göre Suudi Arabistan lüks otomobiller kategorisinde Ortadoğu’da satış liderliğine sahip.
YARIŞSEVERLERE KAYSERİ MANTISI
30 YENİ SANATÇI
Dubai hem mimarisi hem de global müzeleriyle çölün ortasında bir sanat cenneti. Art Week Dubai ise şehrin yıl içindeki en büyük sanat etkinliği. Dubai’de turizm etkinlikleri yapan ve VIP hizmetler sunan Serkan Cepheci ’nin davetlisi olarak sergiye ben de katıldım.
Etkinlikte Arts Connected’ın kurucusu küratör Zeynep Utku ile karşılaşarak sergiye dair bilgiler aldım.
Utku “Art Dubai’nin bu seneki edisyonuna 30’dan fazla galeri ilk kez katılıyor. Özellikle Bawwaba bölümü dikkat çekici ve 10 farklı ülkeden 10 sanatçının solo sunumları iddialı. Program ise her zamankinden daha zengin: 50’den fazla konuşma, Global Art Forum’un devamı ve Digital Summit’in geri dönüşüyle düşünsel bir derinlik kazanıyor. Ayrıca bu yıl ilk kez sunulan yeni yerleştirmeler ve performanslar arasında, kil üzerinden düşünen Hector Zamora’nın işi özellikle heyecan verici” dedi.
Sanat haftasında en etkilendiğim sergi ise küratör Ambika Hinduja’nın gezdirdiği Bulgari Otel’in içindeki Ambika Hinduja küratörlüğündeki Nadim Karam’ın “The Sublime Nature of Being” sergisi oldu.
Yeni bir alfabe oluşturarak, insan ve doğa figürleri üzerinden mesajlar veren sanatçının metal heykeller yün üzerine resimden oluşan sergisi 9 Mayıs’a kadar açık.
BODRUM’A YENİ BİR GLOBAL MARKA
Art World Dubai kapsamında fotoğraf sanatçısı