Rakamlar pandeminin gerisinde
Kempinski Global Genel Müdürler Zirvesi için Türkiye’yi seçen ve zincirin dünyadaki tüm genel müdürlerini Çırağan Sarayı Kempinski Otel’de ağırlayan grup CEO’su Barbara Muckermann ile otelin saray kısmında buluştuk.
Muckermann sektör deneyimiyle kılıç kadar keskin bir isim.
32 ülkedeki 78 otelin başında olan ve bu büyüklükte bir turizm grubunu yöneten Muckermann için bir turizm gurusu diyebiliriz.
1897 yılında kurulan ve dünyanın en eski otel zinciri unvanına sahip Kempsinki’nin çiçeği burnunda CEO’su, aralarında Türkiye’nin de olduğu ülkelerde 39 yeni otel açmaya hazırlandığı yoğun bir ajandaya sahip.
Tüm bu gündemi ve global turizm dinamiklerini konuştuğumuz Barbara Muckermann, “Bir kadın olarak aldığım sorumluluk hem gurur hem de heyecan verici. Dünya turizminde rakamlar halen pandemi öncesinin gerisinde. Keza bölgesel savaşların da turizme etkileri mevcut. Lakin yine de ümidimiz de enerjimiz de yüksek. Sektördeki fırsatları da çok iyi görebiliyoruz. İnsanlar seyahat edip farklı kültürleri tanıdıkça, toleransları, anlayışları ve birbirlerine olan sevgileri eminim artacak ve savaşlar azalacak. Farklı coğrafyalardaki insanlar birbirini ve dünyayı tanısa tahminim bu kadar savaşmak istemezlerdi” dedi.
Türkiye’yi kimse hafife almasın
TÜRKİYE CAZİBE MERKEZİ
Sözen Organizasyon tarafından Gökmen Sözen’in girişimiyle düzenlenen Turizm Gastronomi Yatırımları ve Ağırlama Zirvesi FSUMMIT yine restoran ve oteller dünyasından önemli isimleri bir araya getirdi. Hem konuşmacılarla konakladığımız Barut Hemera Otel hem de etkinliğin gerçekleştiği NEST Kongre Merkezi adeta Türk gastronomisinin yıldızlar geçidi gibiydi.
Zirvenin açılışında konuşan Sözen “Türkiye’yi küresel ölçekte bir turizm merkezi haline getirmek amacıyla ulusal ve uluslararası düzeyde sektörü bir çatı altında buluşturuyoruz.
Gastronomi turizminin geleceğini şekillendirmek ve ülkemizi bu alanda cazibe merkezi olarak konumlandırmak için düzenlediğimiz zirvemizin bu yılki teması ‘Turizm ve Gastronomi Sektöründe Çeşitlilik’.
Sektördeki kültürel farklılıkların rolünü, bunun kattığı gücü ve sürdürülebilirlik konularını ele aldık. Gastronomi turizmi tüm çeşitlilikleriyle ülkemizin mutfağını tanıtmakla kalmayıp, geleneklerimizi de yansıtarak eşsiz bir lezzet deneyimi sunuyor.
TÜRKLERİN TERCİHİ OLMAK GURUR VERİCİ
Türkiye’ye yatırım yapan yabancı yatırımcılara teşekkür etmemize alışığız. Ama Türk markalarının yurtdışındaki başarılarının yabancılarca tebrik edilmesini pek duymayız. İşte bu yüzden Londra’da şube açan ve Taste Atlas 2024 araştırmasında dünyanın en iyi 100 tatlıcısı içinde 2. sırada seçilen Hafız Mustafa 1864’ü Londra Belediye Başkanı Sadiq Khan’ın geçen haftaki ziyareti kıymetliydi.
Türk gastronomisine övgüler yağdıran Khan, Paris, Roma veya Barcelona yerine Avrupa’daki ilk şubelerini Londra’da açtıkları için markanın başındaki Eren ve Emre Ongurlar’a teşekkür etti.
Khan “160 yıllık bir tarihe sahip olan bir Türk markasının Avrupa’nın diğer gözde şehirleri yerine Londra’yı seçmesi bizlere gurur verdi. Hem fabrikanızın hem de mağazanızın yarattığı istihdam ve memnuniyet Londra’nın gastro-ekosistemi için oldukça kıymetli” dedi.
Başkan Sadiq Khan Türk gastronomisinin bilinirliğinin Londra’da gün geçtikçe arttığının altını çizerek son yıllarda Londra’ya gelen markalar için Türkiye’ye ve Türk girişimcilerine teşekkür etti. Khan “Türkiye’den Londra’ya gelen hem turistlere hem de girişimcilere teşekkür ediyorum. Şehrimize güvenmeleri heyecan verici” dedi.
CANLI ORKESTRA EŞLİĞİNDE
Londra demişken... Yurtdışından birçok yapımı daha önce de ülkemize getiren
Yıkılmadık ayaktayız
ABD Eski Başkanı Joe Biden’ın Donald Trump ve eşi Melania Trump’ı karşılamasıyla başlayan törende kıyafetiyle en açık mesajı veren kişilerden biri, başkanlık yarışını Demokrat Parti tarafında kaybeden Joe Biden’ın eşi Jill Biden oldu.
Mor renkte bir kıyafet ve pardösü ile ABD’nin yeni başkanını karşılayan eski First Lady, geçmişte iktidarın ve zenginliğin simgesi olan bu rengi seçerek “Seçim sonucu ne olursa olsun yıkılmadık ayaktayız” mesajı verir gibiydi.
18’inci yüzyılda doğada elde edilmesi zor ve pahalı olduğundan sadece kral ve rahiplerin elbiselerinde görülen mor rengi tercih eden Jill Biden, bunun altını kendince çizmeye çalıştı diyebiliriz.
Ama aynı karede gözden kaçmayan nokta ise şuydu: Yeni başkan Donald Trump da kravatında mor rengi tercih ederek benzer bir mesaj veriyordu.
Hillary’nin kuşu
DAHA EKONOMİK OLABİLİR
Uzun pazar kahvaltısı olan brunch servisleri açık büfe oluşundan dolayı kimilerine göre bir israf kimilerine göre ise tam bir keyif. Brunch servislerinin alkolsüz paketleri 5 yıldızlı Boğaz hattı otellerinde 5 bin TL bandında. Alkol paketleri ise içeriğine göre limitsiz olarak kişi başı 2 bin 500 TL ile 5 bin 500 TL arasında değişiyor. Yani 4 kişilik bir ailenin İstanbul’da yaşayacağı lüks bir brunch keyfi alkolsüz 20 bin TL civarında.
Fiyatlar bir kahvaltı için yüksek görünse de aslında öğle yemeğiyle birleşmiş iki farklı öğünü satın alıyorsunuz.
Bu yüzden İstanbul’daki restoranlarda tabak başına ödenen rakamların yüksekliği göz önünde bulundurulursa 3-4 saat boyunca birçok farklı mutfaktan yemekler sunan brunch mekânlarının aslında alakart sipariş alan restoranlara göre uygun olduğu görüşü de var.
BONKÖR OLAN KAZANSIN
Boğaz hattında birbirine yakın 3 ünlü otelin brunch’ına katılarak tadım ve gözlemde bulundum. Her ne kadar 5 yıldızlı oteller sunumları ve lezzet çeşitliliğini bir şova dönüştürmüş olsalar ve fiyatlar birbiriyle neredeyse aynı gibi olsa da dikkatli incelediğinizde farklılıkar ortaya çıkıyor.
İlk durağım
Çağdaş bir ocakbaşı
İlk durağım Tere. Gümüşsuyu’nda yıllardır Topaz olarak hizmet veren ve ardından Rana olarak servis sunan mekân şimdi ise Tere olarak karşımızda. 10 metrelik geniş bir ocakbaşı tasarımıyla önceki dekorundan farklılaşan mekân Boğaz manzaralı modern bir ocakbaşı olarak hizmet sunuyor. Bir Gülin-Yücel Özalp ve Görkem Girav projesi olan mekândaki mezeler Hataylı şef Gökçe Eker’e ait.
Kış menüsündeki kuru meyveli enginar, bir Girit mezesi olan balkabağı sinkonta, Muğla ile özdeşmiş paşa mezesi öne çıkan lezzetlerden. Etlerden ise kuzu sırtından yapılan yağlı kara iddialı.
Mekandaki favorim ise tek kelimeyle kokoreçli pide. Yaratıcı, leziz ve halen hafif. Tatlı olarak ise önerim carpaccio inceliğinde dilimlenerek hazırlanan pancar tatlısı. Mekâna dair tek eleştirim menülerinin basım kalitesi ve içindeki İngilizce yazım hataları.
Bu arada öğrendim ki Topaz yakında yine Gümüşsuyu’nda, ama bu sefer M Gallery Otel’de hizmet vermeye başlayacakmış. İstanbul’un gastronomik hayatıyla özdeşmiş bu nostaljik mekânın tekrar hayat bulacak olması sevindirdi.
Sarayda modern dokunuşlar
Bu kış menüsü yenilenen bir diğer Türk restoranı ise
HER BÜTÇEYE UYGUN ÜRÜN VAR
Hem haberciliklerine hem de araştırmacılıklarına pek de güvenmediğim İtalyan basını, geçen hafta ortalığı karıştırdı.
Corriere Della Sera’da çıkan ve dünya genelindeki havalimanlarının yeme-içme fiyatlarını kıyaslayan haberde İGA İstanbul Havalimanı dünyanın en pahalı havalimanı olarak listelendi.
Haber siteleri de sorup araştırmadan bu listeyi hemen paylaştı.
Merak edip İGA İstanbul Havalimanı’nın yeme-içme alanları işletmecisi TUM/TRU CEO’su Sadettin Cesur’u aradım. Havalimanı çatısı altında farklı bütçelere uygun ürünlerin sunulduğuna ve hatta ücretsiz su sebillerinin bile yer aldığına dikkat çeken Cesur, “Dubai, Frankfurt ve Londra-Heathrow gibi önemli havalimanlarının genel yolcu profili fiyat belirleme politikamızda genel olarak referans alınmakla birlikte her bütçe ve ihtiyaca uygun ürünler sunmaktayız. Alternatifli restoranların yanı sıra, şehir market fiyatlarıyla paralel olan otomat cihazları ve ücretsiz su sebil noktalarımız dahi var” dedi.
Fiyat kontrol ekibi kurulmuş
Ayda dört kez kalite ve fiyat denetimleri yaptıklarını belirten Sadettin Cesur, bir de şirket içinde
İSTANBUL İÇİN BİR KAZANIM
Londra’da en sevdiğin mekânların başında Picadilly caddesinde bir mabed gibi saklanmış Maison Assouline isimli yüksek tavanlı kitap evi vardır. İçinde beyaz ceketli garsonların hizmet ettiği bar ve kafesi de olan bu mekânı andıran bir konsept artık Four Seasons Hotel Bosphorus’ta.
Assouline Lounge ismiyle açılan mekân, Assouline Türkiye tarafından basılan 10 kitaptan esinlenmiş bir menü ve kokteyl serisi sunuyor.
“Bosphorus Private” kitabından ilhamla hazırlanan balık–ekmek, “Dolce Vita” kitabı esintisi taşıyan pizzetta ve ikonik “Turquoise Coast” kitabının uzantısı bir levrek tabağı mevcut. Bebek’te mağazası olan yayınevinin bu açılımı için markanın Türkiye isim sahibi İrem Kınay’a tebrikler. İstanbul kitap, kültür ve lezzetin buluştuğu markalı bir mekânı çoktan hak ediyordu.
AVRUPA’DA BİR MEYDAN TADINDA
Şehrin gastronomi hayatına dair bir yeni haber de