Global marka karması
İstanbul’da tarihi mekânların geçirdiği dönüşüm heyecan verici. Bunlardan biri de Osmanlı zamanında ispirto fabrikası olarak inşaa edilmişken, bir konaklama tesisine dönüştürülen Sumahan Otel’in Vakko markası altında yaşadığı iddialı değişim.
Tam 2 yıllık bir süreç sonrasında yenilenen tarihi bina 11 odalı bir tesis olarak Vakko Hotel Sumahan Bosphorus ismiyle karşımızda.
Tüm geçmişinin yanında Paris’in ikonik markası Caviar Kaspia’yı ve Milano’dan Le Specialita restoran markalarını ilk kez İstanbul’a getiren Vakko gastronomik açıdan da bir katmadeğer ortaya koymuş.
Otelde görüştüğüm Vakko CEO’su Jaklin Güner “Sektörler arası tüm deneyimlerimizi, vizyonumuzu ve İstanbul aşkımızı bu otelde bir araya getirdik.
Bu tarihi binanın sahibi Nedret Butler otelin son halini gördüğünde ‘doğru ellere emanet etmişim’ ifadesini kullanması yorucu iki senenin tüm yükünü omuzlarımızdan aldı” dedi.
Turizm dünyasında insan kaynağı sağlamak adına bir okul projesi de hayata geçirdiklerini belirten Güner “Turizm yatırımlarını değerleri kılan aslen insana yapılan yatırım. Türk misafirperverliğinin DNA’sını global turizm işletmeciliğinin bilgileriyle harmanladığımız hem akademik hem de uygulamalı derslerin olduğu bir okulu, bu alanının en iyilerinden İsviçreli EHL iş birliğinde açtık” dedi.
KORKMAYA GEREK YOK
Brand Week konferanslar serisi 10’dan fazla sahnede 300’den fazla konuşmacısı ile Haliç Kongre Merkezi’nde geçtiğimiz hafta sona erdi.
Brand Week kurucusu Pelin Özkan’ın kadın temalı açılış konuşması ile Nobel ödüllü ekonomist Prof. Dr. Daron Acemoğlu’nun yapay zekâ denkleminde anlattığı ekonomik gelecek ön görüsü ilgi çekiciydi.
Acemoğlu’na göre yapay zekâ için mekanik ve robotik dünya henüz düşünüldüğü kadar hazır değil.
Makinelerin daha çok gelişmesi ve yapay zekâ yazılımlarına hizmet edecek hale gelmesi gerekiyor.
Tüm yüzyıllarda tekniğin ve teknolojinin insanı ikame ettiğine ve insalığın aslında buna alışık olduğuna değinen Acemoğlu yapay zekâ programları ile uyumlu çalışacak insan gücünün yetiştirilmesi gerekliliğine vurgu yaptı.
Acemoğlu’na göre kaliteli insan gücü var olduğu ve kendi donanımlarımızı yapay zekâ süreçleriyle parelel geliştirdiğimiz sürece iş gücümüzü kaybetmekten korkmaya gerek yok.
Salatalı kokteyl
Conrad İstanbul Bosphorus’ta açılan Monteverdi, İstanbul’un en yeni İtalyan restoranı.
Bordo renklerin, mermer tasarımların hâkim olduğu mekân eski Bizans sarayları görkemi ve zarafetinde.
Lombardiyalı Şef Nicole Scandella’nın menüsünü hazırladığı restoranda etlerin ve peynirlerin yıllandırıldığı dolaplar ve bu ürünlerin gözünüzün önünde kesilerek hazırlandığı şarküteri reyonu bulunuyor.
Kokteyl menüsü de iddialı.
Menüde en farklı bulduğum lezzet ise kılıç balığından yapılma fındıklı carpaccio tarifiydi.
KENDİ HALILARINI SERMİŞ
İstanbul başlı başına bir destinasyonken Tersane İstanbul destinasyon içinde ayrı bir destinasyon olmuş. Bu gözlemimi tersanede açılan Rixos Otel’de dolaşırken karşılaştığımız Fettah Tamince de sohbetimiz esnasında onaylayarak “Benim işim destinasyon yaratmak. Antalya’da Land of Legends nasıl bir destinasyon haline geldiyse burası da öyle olacak. Tüm etaplarıyla bu tarihi bölgede güzel ve uzun bir film başlattık, filmin sonu da umarım güzel olacak” dedi.
Lobide dolaşırken yerde serili dev el dokuması halıları işaret eden Tamince oteli ne kadar özelleştirmek ve farklı kılmak istediklerinin mesajını vererek, bu paha biçilemez tarihi halıların kendi özel koleksiyonundan otele getirildiğinin bilgisini verdi.
Josephine isimli restoranın barında, eski tersaneye atıfta bulunan, tavanda havada asılı duran kayık ve teknelerden etkilendim. Çok çarpıcı bir fikir ve uygulama olmuş.
Ayrıca puro ve viski odası olarak kullanılan alanın tasarımı ve büyüklüğü için İstanbul’daki bu amaçla kullanılan en iddialı alan diyebilirim. Kendimi Londra’da hissettim.
Tamince’nin göz bebeğim dediği Aliee otel markası yanında Orient Express otelinin ve 1995’te ilk defa Miami’de açılmış Delano otelinin bölgeye geleceğini duymak İstanbul’un turizm dünyasındaki markalaşması adına sevindirdi.
TEZGÂHTA BİR İNGİLİZ
Londra’nın ünlü alışveriş merkezi Harrods’ın hemen karşısındaki Hafız Mustafa 1864’ün bin m2’lik mağazasını ziyaret ettiğimde ilk dikkatimi çeken lokum tezgahının başındakilerden birinin Eric isimli bir İngiliz olduğunu görmek oldu.
Üzerinde beyaz önlüğü ve elinde lokum makasıyla tezgâh arkasında misafirlere Türk lokumunu anlatan ve satan bir İngilizin böylesine tarihi bir Türk markası için çalıştığını görmek mutlu etti.
Hep yabancı markaların tezgahlarındaki Türk çalışanlara alışık olduğumuz için bu tam tersi durum sevindirdi açıkçası.
Şube açılışından bir ay sonra sohbet ettiğimiz markanın Yönetim Kurulu Başkanı Eren Ongurlar “Bir aydır yaşadığımız ilgi Türk gastronomisinin geldiği noktayı gösteren bir gurur tablosu. Son 30 günde İngilizlere 10 ton baklava sunduk. Tatlıcılık dünyasında kimsenin pek alışık olmadığı şekilde gece 23.00’e kadar önünde kuyruk olan, rezervasyon almamamıza rağmen telefonla rezervasyon yapılmaya çalışılan bir marka olduk.
Bir aydır İngilizlerden birçok iş başvurusu alıp Londralıların çalışmak istediği bir kurum olma imajını halkın gözünde sağlayabildik. Ne Turquality devlet teşviklerinden yararlandık ne de yabancı bir fondan destek aldık. Londra’daki 3 bin 500 m2’lik fabrikamızla sadece günlük taze ürünler değil, ülkemizi tanıtan lezzetler üretiyoruz” dedi.
Yalılara karşı
Arkadaşlarımın önerisiyle Anadolu Hisarı’ndaki İstanbul Sup ve Kano Spor Kulübü’ne gittiğimde, kulübün kurucusu Oğuz Kaan Beğeç beni karşıladı. Üzerinizi değiştirip çay-kahve içebileceğiniz mini bir kayıkhane yapmışlar.
Beğeç, uzun yıllar doğa sporlarıyla ilgilenmiş. İstanbul Sup ve Kano Federasyonu’na kulüp ve kayıkhanesiyle akredite olup bu faaliyetlere başlamış.
Önce bana E-Foil dedikleri motorlu sörf tahtasını kullanmayı öğretti. Can yeleklerimiz ve bizi güvenlik için takip edecek sürat teknesiyle Boğaz’ın serin sularına atladık.
E-Foil her ne kadar havalı bir spor olarak gözükse de motoruyla çalışan bir sörf tahtasının üstüne çıkmak ve dengede durmak hiç de kolay değil. Hem dengede durmanız hem de elinizdeki kablosuz kumandayla sörf tahtasının hızını ayarlamanız gerekiyor.
Saati 5 bin TL’lik bu aktivitede ilk derste tahtanın üstüne çıkmayı başarıp yalıların önünden havalı bir şekilde geçmeye belki hemen başlayabilirsiniz. Belki de benim gibi ikinci derse de kalabilirsiniz.
Ama günün sonunda Boğaz’da yüzmek, sörf tahtasıyla çevrenizden geçen diğer teknelerin dalgalarıyla süzülmek keyifli.
Rönesans’tan Yeşilçam’a
Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından Türkiye’nin marka değerine katkıda bulunmak üzere 16 şehirde düzenlenen Türkiye Kültür Yolu Festivali’nin 13’üncü durağı İstanbul’du.
Başladığından bu yana dördüncü kez Türkiye Kültür Yolu Festivali rotasında yer alan İstanbul’da bir haftalık festival süresince sadece İstanbul halkı değil turistler de sanata doydu.
Birçok etkinlik yanında Mariinsky ve Deutsches Symphonie Orchester Berlin gibi dünyanın en önemli orkestralarını canlı dinleme olanağı bulan ziyaretçilerin yanında festival dönemini kaçıranlar için de güzel bir haberim var.
“Leonardo da Vinci-Rönesans Dehası” sergisi Lale Müzesi’nde 15 Ocak, Sebasião Salgado “Genesis” sergisi Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Tophane-i Amire Müzesi’nde 31 Aralık, Frida Kahlo’nun günlüklerinden hazırlanan sergi Grand Pera Tarihi Bina’da 26 Ekim, 1960’ları bambaşka bir perspektifte yaşatan Andy Warhol’un “Pop Art’ın İkonu” sergisi Atatürk Kültür Merkezi’nde 31 Aralık, Türker İnanoğlu’nun kişisel eşyaları, Yeşilçam isimlerinin balmumu heykelleri, kamera arkası fotoğraflardan oluşan “Bay Sinema - Türker İnanoğlu” sergisi ise İstanbul Sinema Müzesi’nde 29 Aralık tarihlerine kadar ücretsiz ziyaret edilebilecek.
İSTANBUL MODA BAŞKENTİ
Moda markası GANT kuruluşunun 75. yılı şerefine markanın 50 yıl önceki ürünlerinin replika tasarımlarını hayata geçirmiş.
Ben de bu kıyafetlerin sunulduğu Soho’daki pop-up mağazadaki etkinliğe katıldım.
Aynı döneme ait klasik otomobillerin kapıda beklediği etkinlikte markanın 20 yıldır tasarımlarını emanet ettiği ünlü kreatif direktör Christopher Bastin’le buluştum.
Orijinal eski tasarımların yenileriyle bir arada sunulduğu mağaza, geçmişin modasının günümüzde nasıl kabul görebileceğinin kanıtı gibiydi.
Çizgili sweatshirt’ler, deri beyzbol ceketleri ve daha nice nostaljik tasarım...