KENDİ HALILARINI SERMİŞ
İstanbul başlı başına bir destinasyonken Tersane İstanbul destinasyon içinde ayrı bir destinasyon olmuş. Bu gözlemimi tersanede açılan Rixos Otel’de dolaşırken karşılaştığımız Fettah Tamince de sohbetimiz esnasında onaylayarak “Benim işim destinasyon yaratmak. Antalya’da Land of Legends nasıl bir destinasyon haline geldiyse burası da öyle olacak. Tüm etaplarıyla bu tarihi bölgede güzel ve uzun bir film başlattık, filmin sonu da umarım güzel olacak” dedi.
Lobide dolaşırken yerde serili dev el dokuması halıları işaret eden Tamince oteli ne kadar özelleştirmek ve farklı kılmak istediklerinin mesajını vererek, bu paha biçilemez tarihi halıların kendi özel koleksiyonundan otele getirildiğinin bilgisini verdi.
Josephine isimli restoranın barında, eski tersaneye atıfta bulunan, tavanda havada asılı duran kayık ve teknelerden etkilendim. Çok çarpıcı bir fikir ve uygulama olmuş.
Ayrıca puro ve viski odası olarak kullanılan alanın tasarımı ve büyüklüğü için İstanbul’daki bu amaçla kullanılan en iddialı alan diyebilirim. Kendimi Londra’da hissettim.
Tamince’nin göz bebeğim dediği Aliee otel markası yanında Orient Express otelinin ve 1995’te ilk defa Miami’de açılmış Delano otelinin bölgeye geleceğini duymak İstanbul’un turizm dünyasındaki markalaşması adına sevindirdi.
TEZGÂHTA BİR İNGİLİZ
Londra’nın ünlü alışveriş merkezi Harrods’ın hemen karşısındaki Hafız Mustafa 1864’ün bin m2’lik mağazasını ziyaret ettiğimde ilk dikkatimi çeken lokum tezgahının başındakilerden birinin Eric isimli bir İngiliz olduğunu görmek oldu.
Üzerinde beyaz önlüğü ve elinde lokum makasıyla tezgâh arkasında misafirlere Türk lokumunu anlatan ve satan bir İngilizin böylesine tarihi bir Türk markası için çalıştığını görmek mutlu etti.
Hep yabancı markaların tezgahlarındaki Türk çalışanlara alışık olduğumuz için bu tam tersi durum sevindirdi açıkçası.
Şube açılışından bir ay sonra sohbet ettiğimiz markanın Yönetim Kurulu Başkanı Eren Ongurlar “Bir aydır yaşadığımız ilgi Türk gastronomisinin geldiği noktayı gösteren bir gurur tablosu. Son 30 günde İngilizlere 10 ton baklava sunduk. Tatlıcılık dünyasında kimsenin pek alışık olmadığı şekilde gece 23.00’e kadar önünde kuyruk olan, rezervasyon almamamıza rağmen telefonla rezervasyon yapılmaya çalışılan bir marka olduk.
Bir aydır İngilizlerden birçok iş başvurusu alıp Londralıların çalışmak istediği bir kurum olma imajını halkın gözünde sağlayabildik. Ne Turquality devlet teşviklerinden yararlandık ne de yabancı bir fondan destek aldık. Londra’daki 3 bin 500 m2’lik fabrikamızla sadece günlük taze ürünler değil, ülkemizi tanıtan lezzetler üretiyoruz” dedi.
Yalılara karşı
Arkadaşlarımın önerisiyle Anadolu Hisarı’ndaki İstanbul Sup ve Kano Spor Kulübü’ne gittiğimde, kulübün kurucusu Oğuz Kaan Beğeç beni karşıladı. Üzerinizi değiştirip çay-kahve içebileceğiniz mini bir kayıkhane yapmışlar.
Beğeç, uzun yıllar doğa sporlarıyla ilgilenmiş. İstanbul Sup ve Kano Federasyonu’na kulüp ve kayıkhanesiyle akredite olup bu faaliyetlere başlamış.
Önce bana E-Foil dedikleri motorlu sörf tahtasını kullanmayı öğretti. Can yeleklerimiz ve bizi güvenlik için takip edecek sürat teknesiyle Boğaz’ın serin sularına atladık.
E-Foil her ne kadar havalı bir spor olarak gözükse de motoruyla çalışan bir sörf tahtasının üstüne çıkmak ve dengede durmak hiç de kolay değil. Hem dengede durmanız hem de elinizdeki kablosuz kumandayla sörf tahtasının hızını ayarlamanız gerekiyor.
Saati 5 bin TL’lik bu aktivitede ilk derste tahtanın üstüne çıkmayı başarıp yalıların önünden havalı bir şekilde geçmeye belki hemen başlayabilirsiniz. Belki de benim gibi ikinci derse de kalabilirsiniz.
Ama günün sonunda Boğaz’da yüzmek, sörf tahtasıyla çevrenizden geçen diğer teknelerin dalgalarıyla süzülmek keyifli.
Rönesans’tan Yeşilçam’a
Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından Türkiye’nin marka değerine katkıda bulunmak üzere 16 şehirde düzenlenen Türkiye Kültür Yolu Festivali’nin 13’üncü durağı İstanbul’du.
Başladığından bu yana dördüncü kez Türkiye Kültür Yolu Festivali rotasında yer alan İstanbul’da bir haftalık festival süresince sadece İstanbul halkı değil turistler de sanata doydu.
Birçok etkinlik yanında Mariinsky ve Deutsches Symphonie Orchester Berlin gibi dünyanın en önemli orkestralarını canlı dinleme olanağı bulan ziyaretçilerin yanında festival dönemini kaçıranlar için de güzel bir haberim var.
“Leonardo da Vinci-Rönesans Dehası” sergisi Lale Müzesi’nde 15 Ocak, Sebasião Salgado “Genesis” sergisi Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Tophane-i Amire Müzesi’nde 31 Aralık, Frida Kahlo’nun günlüklerinden hazırlanan sergi Grand Pera Tarihi Bina’da 26 Ekim, 1960’ları bambaşka bir perspektifte yaşatan Andy Warhol’un “Pop Art’ın İkonu” sergisi Atatürk Kültür Merkezi’nde 31 Aralık, Türker İnanoğlu’nun kişisel eşyaları, Yeşilçam isimlerinin balmumu heykelleri, kamera arkası fotoğraflardan oluşan “Bay Sinema - Türker İnanoğlu” sergisi ise İstanbul Sinema Müzesi’nde 29 Aralık tarihlerine kadar ücretsiz ziyaret edilebilecek.
İSTANBUL MODA BAŞKENTİ
Moda markası GANT kuruluşunun 75. yılı şerefine markanın 50 yıl önceki ürünlerinin replika tasarımlarını hayata geçirmiş.
Ben de bu kıyafetlerin sunulduğu Soho’daki pop-up mağazadaki etkinliğe katıldım.
Aynı döneme ait klasik otomobillerin kapıda beklediği etkinlikte markanın 20 yıldır tasarımlarını emanet ettiği ünlü kreatif direktör Christopher Bastin’le buluştum.
Orijinal eski tasarımların yenileriyle bir arada sunulduğu mağaza, geçmişin modasının günümüzde nasıl kabul görebileceğinin kanıtı gibiydi.
Çizgili sweatshirt’ler, deri beyzbol ceketleri ve daha nice nostaljik tasarım...
Ünlülerle detoks
Avusturya’da geldiğim Salzburg’dan 1.5 saat mesafedeki Altaussee kasabası, göl kenarı konumuyla adeta bir cennet. Yüksek dağlar, yemyeşil bir orman ve içme suyu olarak dahi kullanılan tertemiz bir göl.
Bu oksijen dolu ortamda konakladığım klinik ise Mayrlife isimli, bağırsak sağlığı üzerine uzmanlaşmış bir sağlık merkezi.
Geleneksel Avusturya mimarisine uyumlu ahşap yapılardan oluşan tesis, ana binasındaki odalar dışında yine yerel çizgileri taşıyan ahşap aile tipi villalara da sahip.
ÜNLÜLERİN ŞEFİ
İlk durağımız Mayfair. The Mandarin Oriental markalı rezidans ve otel binasında açılan Akira Back. Paris’ten Las Vegas’a dünyada 28 restoranı bulunan şef Akira Back, Londra’daki ilk restoranını açarak şehirde bu yaz ses getirdi.
İstanbul’da iki yıl önce Ataköy’de mekân açan şefin, global şöhretinin karşılığını Türkiye’de çok da görmediğini ve yeterince anlaşılmadığını düşündüğüm için Londra’daki ilgiyi görünce açıkçası sevindim.
Elon Musk, Bill Clinton, Justin Timberlake, Taylor Swift gibi müdavimleri olan şefin Londra restoranı yüksek tavanları, dev çağdaş sanat eserleri ve mermer merdivenleri yemekler kadar etkileyici.
Menü Kore ve Japon mutfağı kombini ama şefin hayatını geçirdiği Aspen şehrinden de Amerikan esintileri taşıyor.
Esas heyecan verici haber ise tam bir Kore mutfağı sunacak ve sadece 14 sandalyeli olacak şefin yeni restoranı Dosa’nın 18 Eylül’de yine aynı binada açılacak olması.
Korece “uzman” anlamına gelen restoranın ilk hafta rezervasyonu şimdiden dolmuş bile.
HEDEF BOĞAZİÇİ
1995’te Nick Jones’un kurduğu Soho House’lar bahsedeceğim kulüpler arasında üyelik kriteri en düşük ama yoğun başvuru sayısından dolayı da en uzun beklemeniz gereken kulüplerden.
Her kulübün bir hedef kitlesi var. Bu külübün ise kreatif işlerde çalışanlar, yazarlar, gazeteciler, televizyoncular, reklamcılar, prodüktörler, müzisyenler...
Takım elbiseyle girmenin bazı lokasyonlarda yasak olduğu Soho House’ların kanımca diğer kulüplerden en büyük farkı hem İngiltere’de hem de dünyada birçok farklı lokasyona sahip oluşu.
Sadece Londra’da 8 kulüp var.
Önerim Shoreditch House.
İngiltere’deki favorim ise şehirden bir saatlik uzaklıktaki Farm House dedikleri çiftlik.