Çıta yükseliyor
Hep söylemişimdir; bir destinasyonun turist trafiğini zenginleştirmek, kalitesini yükseltmek ve sezonu uzatmak için deniz, kum, güneş üçlemesinin ötesine geçmek ve tatil bölgelerini sanat destinasyonu haline getirmek gerekiyor.
Bodrum için uzun zamandır konuştuğum bu değişim, son birkaç yıldır hem belde genelinde hem de otellerde açılan galeriler ve sanat etkinlikleriyle kendini göstermeye başladı.
Gastronomik atılımlar gibi sanat atılımları da kaliteli turisti çeken ve Bodrum’un marka değerine değer katan birer argüman oldu.
Son yıllardaki bu hareketlenmelerin en iddialı örneği ise, Maxx Royal’de gördüğüm, antik dönemde limanların girişlerine konulan dev heykellerin büyüsünü hatırlatan iki büyük Bernar Venet eseri oldu.
Marilyn Monroe odası
Hiç şüphesiz Capri’nin en ünlü otellerinin başında Capri Palace Jumeirah geliyor. Adanın Solaro Dağı eteklerinde yer alan otel, geniş bir Napoli körfezi manzarasına sahip.
1960’ta bir aile işletmesi olarak hayata geçen, 2001’de ise büyük bir renovasyon geçiren işletme dünya jet-set’inin favori konaklama seçenekleri arasında. Süit odalarının farklı temalarda tasarlandığı otelde Marilyn Monroe isimli odada kaldım. Otelin Michelin yıldızlı L’Olivo restoranının menüsünü deneyimledim.
Kahvaltı eşliğindeki piyano dinletisi, beyaz rengin hakimiyeti ve aynı renkteki ekip üniformaları, elegan bir otelde konakladığımızın emareleriydi.
Oteldeki sade şıklığı gözlemlerken aklımdan geçense lüksün aslında göz yormayan ince detaylar, sadelik ve sessizlik üzerine olduğuydu.
Her şeyin bu kadar göze sokulduğu, abartının lüks sanıldığı bir dünyada bu otelin sofistikeliği ve düşünülmüş şıklıkları açıkçası çok iyi geldi.
Adanın öne çıkan restoranları
MARKANIN İLK OTELİ
2015 yılında Thomas Hayne ve Mario Hertel tarafından Yunanistan’ın Mykonos adasında hayata geçen Scorpios dünya çapında elde ettiği bilinirliği artık Bodrum’a da taşıdı.
Global bir tatil destinasyonu olarak Bodrum’un marka değerini bir kez daha kanıtlayan bu 75 bin m2’lik dev yatırım, şimdiden Scorpios’ın global misafir ağını ülkemize taşımaya başladı bile.
Sadece ünlü global DJ’ler, restoranlar ve sahil alanları ile değil markanın temel felsefesinde yer alan ritüel alanlarıyla da ses getirdi.
Mekânın açılış partilerinde özlediğimiz nitelikli turist profilini görmek, böylesine markaların ülkemize gelmesinin ne kadar önemli olduğunu bana bir kez daha hatırlattı.
CAZİBE MERKEZİ BODRUM
Hem otel içinde açılan Spago, The Maine ve Caviar Kaspia gibi global gastronomi markaları, Bodrum’a değer kattı.
Açıkçası Bodrum’da globalleşme çıtasının uzun zamandır yükselmesi gerekiyordu.
Bu sebeple bu sıra dışı gelişmeler tüm sektör adına sevindirici.
Rakiplerden esnafa kadar herkes için kazandırıcı.
İşte bu kapsamda Maxx Royal’de yeni bir açılışa katıldım.
Dubai, Londra ve İbiza’dan sonra ülkemize gelen, ünlü işletmeci Joey Ghazal’ın kurduğu The Maine’in Bodrum’daki ilk gecesinde yer aldım.
Çılgın proje nasıl doğdu?
Bu tarihi konserin nasıl doğduğunu öğrenmek için önce Ajda Pekkan markasının genel koordinatörü ve konserin kreatif direktörü Sedef Aygün’le kuliste buluştum.
Sıra dışı konserin fikir sahibi olan Aygün, şunları anlattı:
“Bu tarihi gecenin arkasında 10 aylık muazzam bir emek var. Stadyum konseri yapabilmek çok zor bir iş.
Açıkçası Ajda Hanım’a bu hayalimi ilk anlattığımda ‘Sen çıldırmışsın’ dedi. İkna etmek hiç de kolay olmadı.
Birkaç aylık süreç sonunda bu zorlu projeye başlayabildik.
Sahne ve ışık tasarımı, tüm şarkıların seçilmesi, diğer sanatçılarla olan koordinasyon, aranjeler, şarkı altyapıları, Kolombiya ve Ukrayna’dan getirilen 18 kişilik dans ekibi, kostümlerin dikilmesi, barkovizyon içerikleri, stadyuma özel ses sistemi ve daha birçok detay üzerinde çalıştık.
REYAN BANA BENZİYOR
Çırağan Kempinski Otel’de buluştuğumuz Meryem Uzerli inci kolyeleri, sarayın ihtişamına uyumlu klasik çizgiler taşıyan gömleği ve kırmızı Dolce Gabbana papuçları ile beni karşıladı.
Yeni dizisi “RU”nun gördüğü ilgiden memnun görünen Uzerli “Bir dijital platform için çektiğimiz 8 bölümlük dizi büyük ilgi gördü. Aralarında yaş farkı olan bir çiftin aşk hikâyesinin anlatıldığı dizi senaryosu ile beni gerçekten etkiledi. Reyan karakterinin bazı yönleri bana benziyor. Hem yumuşak hem de güçlü. Düşse de ayağa kalkabilen bir kişiliğe sahip” dedi.
Disiplinle Her Şey Mümkün
Cannes Film Festivali ve dizi lansmanı sonrası global bir marka ile yeni bir reklam filmi görüşmesi için bir süre İstanbul’da olacağını söyleyen Uzerli “Her zaman yoğun bir gündem var. Şu an senaryo okuyarak içime en sinecek işi seçmeye çalışıyorum. Ama yazın muhakkak biraz dinlenip ailemle vakit geçireğim. Onlar her zaman önceliğim. Planlı, programlı ve disiplinli olarak davranıp, hem kariyer hem de aile hayatımı ancak yönetebileceğimi düşünüyorum. Bunu da çok şükür ki başarıyorum” diye konuştu.
Tüm bu yoğun tempoyu yöneten Uzerli’ye aktörlüğü düşünen gençlere kariyer tavsiyesini sorduğumda ise “Gençlere tavsiyem tutku ile bu işi yapmaları, başkaları değil kendileri olmaları ve yere düşseler de yerden kalmaktan vazgeçmemeleri olacaktır” cevabını aldım.
Doğum günü partisi Bodrum’da
Bodrum’a getirdiği gastronomi markalarıyla Bodrum’un marka değerine katkı sağlayan Maxx Royal Otel’de heyecan verici bir isimle buluştum.
Bahsettiğim kişi 1982 yılında Los Angeles’ta açtığı Spago ile Hollywood dünyasına giriş yapan Oscar’ın şefi Wolfgang Puck.
3 kıtada restoranları bulunan, hayatı belgesellere konu olmuş efsane bir şef, gerçek bir yıldız.
Boksör Muhammed Ali’den Elon Musk’a yemeklerini tattırmadığı ünlü kalmayan 74 yaşındaki Puck ile Los Angeles ve İstanbul’da birçok kez röportaj yaptım.
Ama ünlü şefi uzun zamandır Türkbükü’ndeki Maxx Royal Otel’de açtığı Spago’daki kadar heyecanlı görmedim.
Biz Ödemeyiz Sen Öde
Malta, tarihi, denizi ve kültürel zenginlikleriyle etkileyici bir ada ülkesi.
“Game of Thrones” dizisinden sonra ünlenen bu Akdeniz ülkesi özellikle marinaları ve butik otelleriyle dünya zenginlerinin gözdesi.
Adanın tarihi mekânlarını dolaşırken Fort Saint Elmo hapishanesini de ziyaret ettim.
Bu ziyaret aklıma daha önce yazılmamış ama ülkemizin tanıtımına ciddi zarar vermis olan Midnight Express (Gece Yarısı Ekspresi) filmini getirdi.
Türkiye’de tatilden olan ABD’li bir gencin ülkesine dönerken götürdüğü uyuşturucuyla Türkiye’de yakalanıp hapiste yaşadıklarını anlatan filmin koğuş sahneleri İstanbul’da çekim izni verilmediği için Malta’da çekilmişti.
Hapishaneyi dolaşırken aklıma filmin yayınlanmasını o dönemin hükümetinin talebiyle engellemeye çalışan ünlü müzik yapımcısı