Paylaş
İngiliz kulüplerin yeni rotası
Londra’nın gastronomi hayatını şu an en çok etkileyen konu yeni vergi kanunları ve İngiltere’yi, dolayısıyla restoranlarını terk etmeye başlayan zenginler.
Nisan ayı itibarıyla başlayan çifte vergilendirmeyle yurtdışı şirketlerindeki gelirlerden de vergi ödemeye başlayacak kişiler, ufak ufak servetlerini başka ülkelere taşıyor.
Her ne kadar böyle bir hareket yaşansa ve lüks Londra restoranları bu aralar biraz boş gibi gözükse de eski zenginler şehri bırakmamakta ısrarcı.
Kanımca zaten en top mekânları ayakta tutanlar da bu köklü aileler.
Yeni zenginlerin rotasının Dubai’ye kaydığını gören Londra’nın meşhur üyelikli kulübü Arts Club gibi bir başka üyelikli kulüp daha Birleşik Arap Emirlikleri’nin yolunu tutmaya hazırlanıyor.
Bahsettiğim kulüp, 1963’ten beri dünya elitlerinin ve ünlülerin üye olmak için sıra beklediği Annabel’s.
Bakalım Londra-Dubai arası bu marka yarışı ve zenginler trafiği nasıl devam edecek...
7 yıl sonra yeni adreste
Bir diğer durağımız, Londra’nın meşhur Piccadilly Meydanı’ndaki restoran ve gece kulübü Hovarda.
Ünlü gastronomi yatırımcısı, Doors Türkiye’nin kurucusu, Da Mario, Vogue, Anjelique gibi meşhur restoran markalarının arkasındaki isim Levent Büyükuğur’un Londra gece hayatına kattığı Hovarda, 7 yılın sonunda artık yeni lokasyonu Canary Wharf’ta olacak.
28 Mayıs’ta açılacak mekân yine hem restoran hem gece kulübü konseptinde hizmet verecek.
Kanımca bu taşınma fikri doğru bir karar. Özellikle Londra’nın finans merkezi olan gökdelenler bölgesi Canary Wharf’ta çalışanların ve evleri olanların gece çıkmak için mekân alternatifinin ne kadar az olduğunu düşünecek olursak bu yeni Hovarda’nın daha çok iş yapacağı kesin.
Mevcutta Piccadilly’deki lokasyon ise yine aynı işletme grubu tarafından Long Chim isimli bir Tai restoranına dönüştürülmüş.
Makul fiyatlarda orijinal tarifler mevcut. Özellikle Mango Sticky Rice tatlısını denemeniz tavsiyem. Şef Talha Seçkin’e tebrikler.
Londra-Bodrum hattı
Londra’da hamburgerci açan şef Cihan Kıpçak’ın mekânı Zula’yı geçtiğimiz hafta ziyaret ettim.
Gayet modern, hareketli ve genç, bunun yanında kendi eleganlığını da yaratabilmiş keyifli bir hamburger mekânı olmuş.
Oxford Street’in hemen yanı başında Marble Arch’taki dükkânın menüsü oldukça sade ve net. Çoğu kişi bir hamburgeri hamburger yapan şeyin et olduğunu zanneder. Kısmen haklıdır da. Ama bir hamburgerin lezzetini ve hafifliğini belirleyen esas şey ekmeğidir. Ekmek kötüyse, et ne kadar iyi olursa olsun keyifle yiyemezsin.
Zula’da hayatımda yediğim en hafif Brioche ekmeklerinden birini yedim diyebilirim.
Marka aynı lezzeti bu yaz Türkiye içinde, İstanbul dışında güneye de taşıyıp Bodrum Edition Otel’de de bir şube açmış.
Zula’nın kurucularından şef Cihan Kıpçak’a tarifler, otelin genel müdürü Mustafa Bulmuş’a ise bu kararından ötürü tebrikler.
Edition Otel’in Bodrum’da en yüksek sayıda Amerikalı turist kitlesini ağırlayan otellerden biri olduğunu düşündüğümde bir hamburger ülkesi olan ABD’den gelen turistlerin Türk şeflerin hamburgerlerini nasıl karşılayacağını şimdiden merak ediyorum doğrusu.
Paylaş