Vevey’de Charlie Chaplin Müzesi: Şarlo’nun düşler dünyasında (İsviçre)
Ahmet Arpad, İsviçre Vevey’de Charlie Chaplin Müzesi’nin açılış törenine katıldı, hem müzeyi hem de bölgeyi Hürriyet Seyahat için gezdi, izlenimlerini yazdı.
İsviçre’nin Fransızca konuşulan güneybatı bölgesinde en güzel köşe Cenevre Gölü ve çevresi. Lozan yakınlarından başlayan kıyı yolu Vevey ve Montrö üzerinden geçip Villeneuve’e kadar uzanıyor. Oradan ötesi İtalya ve Fransa toprakları...
Cenevre Gölü ve çevresi Akdeniz kıyılarını anımsatan iklimiyle Avrupa’nın varlıklılarını hep mıknatıs gibi çekmiş. Tarihi yapıları, dar sokakları, şık butikleri, gösterişli villaları, dünyaca ünlü otellerinin yanısıra dorukları karlı dağlar, üzüm bağlarıyla kaplı yamaçlar ve tarihi köylerden oluşan olağanüstü bir doğa, Montrö’yü mutlaka görülmesi gereken bir yöre yapıyor!
Göl kıyısında durup kentin arkasında yükselen 2 bin metrelik Rochers-de-Naye’ya bakarken sadece yamaçlara serpiştirilmiş villaları görmüyorsunuz, üzüm bağları arasındaki çayırlarda nergislerin de açmaya başladığını seziyorsunuz. Montrö’nün bağlarında Unesco’nun 2007’de listesine aldığı Lavaux şaraplarının üzümleri yetişiyor. Montrö’nün doğusundaki doğa koruma alanı Grangettes’de 250 kuş türü yaşıyor.
Villeneuve’den Montrö’ye uzanan yolda en önemli yapı 12. yüzyıldan kalma Chillon Şatosu. Gölden çıkan bir kayanın üzerine inşa edilmiş şatoya uzaktan baktığınızda sularda yüzüyormuş sanıyorsunuz. Bugün sayısız sanat etkinliğine ev sahipliği yapan Chillon’un Cumhuriyet tarihimizde önemli bir yeri var. Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni 1936’da dönemin Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras bu şatoda imzalamış. Günümüzde yöreyi ünlü yapan bir şey daha var. 1967’den bu yana her yıl temmuz ayında düzenlenen ve iki hafta süren Montrö Caz Fevtivali’ne dünyaca ünlü caz sanatçıları katılıyor.
2006’da festival Nesuhi Ertegün’ün anısına düzenlenmiş. Az ötedeki Vevey, İsviçreli ve yabancı varlıklıların yeğlediği belki de en güzel küçük kent. Göl kıyısından tepelere doğru yavaş yavaş yükselen yeşil yamaçlar villalarla dolu. Tarihi kent merkezinin dar sokaklarında şirin yapılar yanyana. Gezinirken butikler, dükkânlar, kafeler, lokantalar sizi çekiyor. Vevey görkemli, fakat burada milyarderlerin yaşadığını fark etmiyorsunuz. Göl kıyısındaki Grand Hotel du Lac’ın kapısında limuzinler dizi dizi, şirin lokanta Ze Fork ağzına kadar müşteri dolu. Fotoğrafçı Afyonlu Çağan, bakkal-manav Kayserili Ali, Kosovalı taksi şöförü Avni de kırk yıldır Vevey’de mutlu yaşayan insanlardan üçü...
Cennet yöreye gelmemizin nedeni Charlie Chaplin Müzesi’nin açılış törenine katılmaktı. 20. yüzyılın belki de bu en ünlü sinema sanatçısının Cenevre Gölü’nün kıyısında, Vevey’in yamaçlarındaki Manoir du Ban in Corsier’de 1953–1977 yılları arasında eşi Oona O’Neill ve sekiz çocuğuyla yaşadığı, sayısız asırlık ağaçla kaplı 40 dönüm olağanüstü park ve 1840 yapımı neoklasik dev malikâneyle yanında inşa edilen müze 127. doğum gününde halka açıldı.
‘Chaplin’s World’ projesinin gerçekleştirilmesi tam 12 yıl sürdü ve sonunda 60 milyon İsviçre Frankı’na maloldu.
Hoşgeldiniz! Villaya az ötede gerçekleştirilen 1350 metrekare büyüklüğündeki bir ‘film stüdyosu’nda ziyaretçiler Şarlo’nun dünyasında geziniyor! Açılış törenine Avrupa’nın dört bir köşesinden gazeteciler akın akın gelmişti. Evsahipliğini oğulları Michael ile Eugene yaptı! Bize yatak odalarına kadar gezdirdikleri tarihi villada her şey sanki babaları 1977’de ‘ayrılırken’ bıraktığı gibi duruyor. Altın çerçeveli aynalar, sayısız aile fotoğrafı, binlerce belge, 19. yüzyıldan kalma paha biçilmez mobilyalar, tavana kadar yükselen dolaplar, ağır kumaştan perdeler, büyük pencerelerden görünen olağanüstü bir doğa ve ötelerde göl. Sanki bir kapı açılacak ‘Şarlo’ görünecek, size ünlü gülümsemesiyle ‘Hoşgeldiniz!’ diyecek... Ağzına kadar dolu bir salonda düzenlenen basın toplantısında iki kardeş soruları hep gülümseyerek yanıtladılar. Bu dev projeyle bütün nesillerin sevdiği babalarının idealini gerçekleştirdiklerine inandıklarını söylediler. “O da herkesi severdi... Babamız sadece bizim değil. Biz onu bütün insanlıkla bölüşüyoruz ve bununla onur duyuyoruz...”
Kendine göre toplumcu görüşleri olan babalarının politikacılarla bir araya gelmekten kaçındığını belirttiler. “Çünkü o hep ‘küçük adam’dan yanaydı!”Melon şapkalı, ince bastonlu Şarlo’nun düşler dünyası dev bir Hollywood stüdyosu. Burada Altına Hücum’un, Modern Zamanlar’ın, Sirk’in içindesiniz, Yumurcak, Serseri, Büyük Diktatör hemen yanıbaşınızda! Müzenin yapımcıları Chaplin’le aynı dönemin ünlülerini de anıyor. Buster Keaton, Laurel ve Hardy size gülümsüyor. B’in çok yakın dostlarının balmumu heykelleri de karşınıza çıkıyor. Godard, Bloom, Loren, Churchill, Fellini gezenlere eşlik ediyor. Chaplin Londra’da ilk kez sahneye çıktığında 7 yaşındaydı. Sahneden sinemaya geçen Chaplin üne 21 yaşında Amerika’da kavuşur. Melon şapkalı, ince bastonlu, kocaman ayakkabılı, bol pantolonlu, ördek yürüyüşlü ‘Şarlo‘ tipi hemen tutunur.
1918 sonrası çevirdiği komedi filmlerinde, toplumun ittiği, zavallı, fakir, iyi yürekli küçük insanı canlandırır. 1920’lerde yarattığı ‘Yumurcak‘ ve ‘Altına Hücum‘ filmleriyle Charlie Chaplin artık doruktadır. ‘Modern Zamanlar’la bir başyapıt yaratır. 1940’da çektiği ‘Büyük Diktatör’de Hitler’le çok güzel alay eder. Führer’in diktatörlüğü ve faşistliğini hiciv yoluyla anlatır. Dört saatlik törenin ardından Manoir du Ban‘den ayrılırken bir an villanın önünde duruyorum ve bu ılık ilkyaz gününde ötelerde uzanan barış dolu eşsiz doğaya bakıp Şarlo’nun şu sözlerini anımsıyorum: “Buradaki dünya bana huzur veriyor, ufkumu genişletiyor ve ruhumu dinçleştiriyor.”
Lozan Antlaşması ve modern Türkiye
Az ötedeki Lozan da Montrö gibi bir yamaca kurulmuş. Kentin eski evleri ve dar sokakları, şirin lokanta ve kafeleri göl kıyısında değil, yukarda! Bir füniküler kıyıyı kent merkeziyle bağlıyor. 160 bin nüfuslu Lozan’da görülecek yerler arasında en ilginci, her yıl 400 bin ziyaretçiyi çeken 13. yüzyıldan kalma gotik yapı, görkemli katedral. 1915’den bu yana Uluslararası Olimpiyat Komitesi’nin merkezi de Lozan’da. On binin üzerinde giysi, madalya, belgenin vitrinlerini süslediği, geniş bir parkın ortasındaki Olimpiyatlar Müzesi’ni her yıl 250 bin insan ziyaret ediyor. Lozan’ın Cumhuriyet tarihimizdeki yeri çok önemli. 23 Temmuz 1923’de imzalanan Lozan Antlaşması modern Türkiye’nin temelini oluşturuyor. İmzaların atıldığı Beau-Rivage Palace yörenin en şık ve ünlü otellerinden.
Odalarının manzarası eşsiz. Cenevre Gölü ayaklarınızın altında, şu sıralar dorukları hâlâ karlı Alpler karşınızda. Şirin göl gemisi ‘La Suisse’ iskeleye yanaşıyor. Yolcular iniyor, yeniler biniyor. Yeşiller, çiçekler arasında gezinirken hiç acele eden yok, gürültü yok. Her yerde bir huzur! İnsancıl, barışsever ve öncü ‘Şarlo’ işte bu cennette yaşadı. Audrey Hepburn de Lozan’a yakın Tolochenaz’da, 16 dönümlük parkın ortasındaki villasında yaşamının son 30 yılını geçirdi. 1910 yapımı yandan çarklı ‘La Suisse’ bu arada hızla uzaklaşmış, burnunu karşı kıyıya vermiş, Cenevre’ye gidiyor.