Koşa Koşa Geldim
Mehmet Yaşin
Hürriyet Gazetesi, Gaziantep Belediyesi ve TÜRSAB’ın ortaklaşa düzenlediği “Gaziantep’i Keşfet” programına katılmak için bir kez daha “koşa koşa” Gaziantep’e geldim. Bu kaçıncı gidişimde, unuttum. Artık sayamıyorum. Ama her gidişimde ağzımın suçlandığını hep hatırlıyorum. Ne kadar kalırsam kalayım. Ne kadar yersem yiyeyim, Gaziantep’ten geriye mutlaka keşfedilecek bir şeyler kalıyor. Gaziantep mutlaka gidilmesi, görülmesi ve tadına bakılması bir kent. Bu kente gitmek için her fırsat mutlaka değerlendirilmelidir. Gezmek için fazla vaktim yok diyenler için sıkıştırılmış bir rehber hazırladım. Umarım bu rehber sayesinde lezzetli ve keyifli bir hafta sonu geçirirsiniz. Gaziantep’te sabah kahvaltısı için seçenek boldur. İlk gün kahvaltısını Beyran Çorbası ile yapmanızı öneririm. Çoğu Antepli bu çorbayı içmeden aklını başına toparlayamaz. Beyran çok özel bir çorbadır. Didiklenmiş et, haşlanmış pirinç ve özel sosla yapılır. Acılı ve sarımsaklı içerseniz gerçek tadını alırsınız. Bu çorba çoğu lokantada pişer. Bu lokantalar, Beyran’ın yanısıra kellepaça çorbası da yaparlar. Benim bu çorba için önerim Metanet Lokantası ile Kelebek olacaktır. Kahvaltı için bir başka seçenek de ciğer dürümdür. Bunun için sabah ezanında kalkmanız gerekir. Çünkü ciğer, 07.00 civarında biter, tezgahlar toplanır. Kahvaltıdan sonra üstünüze tatlı bir ağırlık çöker. Onun için Tahmis Kahvesine gidip, bir dibek kahvesi içmenizi öneririm. 1635 yılında açılan bu kahve kentin simgelerinden biridir. Tahmis’teki kahve molasından sonra mutlaka Zeugma Mozaik Müzesi’ne gitmelisiniz. Burası dünyanın en zengin mozaik müzelerinden biridir. Sular altında kalan Zeugma kentinden kurtarılan taban mozaiklerinin aklınızı başınızdan alacağından emin olabilirsiniz. Küçücük taşlarla yapılan bu mozaiklerde genellikle mitolojik öyküler anlatılmıştır. Müzeden çıktığınızda karnınız acıkma sinyalleri verecektir. O zaman bildik bir kebapçıya gidip küşleme yemenizi öneririm. Özellikle terbiyeli küşleme, adeta lokumla yarışacak kadar yumuşacıktır. Kebapçı konusunda isim vermekten çekinirim. Kimin adını yazsam, bir diğerine haksızlık yapmış olurum. Hepsi kebapları çok lezzetli yaparlar. Ama Halil Usta’nın küşlemesinin dillere destan olduğunu da söylemeliyim. Bu muhteşem et yemeğini hazmedebilmek için, kalenin merdivenlerini tırmanıp, kente tepeden bakabilirsiniz. Antep’e kadar gelmişken, Tarihi Bakırcılar Çarşısı’nı görmeden dönmek olmaz. Burası 16. Yüzyıldan beri varlığını sürdüren bir mekandır. Bakır döven ustaların yanısıra yemeniciler, tesbihçiler, kutnu kumaşı, kurabiye kalıpları, dolma taşları satan dükkanlar sıralanmıştır. Birinci günü akşam yemeğinde yöre yemeklerini tatmanızı öneririm. Örneğin yuvarlama, ali nazik, kuru dolmalar, yoğurtlu patates, içli köfte... Bu yemekler için en doğru adres Aşina’dır.
İkinci günün sabahında da kahvaltı seçeneği fazla. Gaziantepliler kahvaltıda dürüme sarılmış nohut yemeyi de çok severler. Gerçekten de hem lezzetli hem de tok tutan bir kahvaltılıktır nohut dürümü. Sabaha kadar pişen nohut, fırından yeni çıkmış sıcak pideye sarılır, üstüne de biraz limon sıkılır, kimyon serpilir. Çok yalın ve çok lezzetli bu kahvaltıyı denemenizi öneririm. Bir diğer meşhur kahvaltılık ise katmerdir. Bunu yemek için Körükçü sokaktaki Katmerci Zekeriya’ya gitmek gerekir. Sabahın kaçında giderseniz gidin, beklemeyi göze almalısınız. Çünkü her zaman masalar dolu olur. Katmerci Zekeriya bu mesleği babasından öğrenmiş, sonra da oğlu Mehmet Özsimitçi’ye öğretmiştir. Sert buğday unundan yapılan hamur, bir güzel yoğrulduktan sonra bezelere ayrılır. Bu bezeler, sade yağın içinde bir gün bekletilir. Daha sonra önce oklava ile biraz açılır. Sonra mermer tezgahın üstünde elle çekile çekile baklava yufkası inceliğine getirilir. İçine ya sadece koyun kaymağı ya da kaymak, fıstık, şeker konarak katlanır. Odun fırınında kıvamında pişirildikten sonra önünüze gelir. Ben bu katmerin kaymaklısını daha çok severim. Hele yanında bir bardak soğuk süt varsa lezzetin iki kat artacağına inanırım. Bu kuvvetli kahvaltıdan sonra biraz yürümek gerekir. Kale civarındaki sokaklar, sizi geçmişe götürür. Bu sokaklarda hem ticaretin hem de geçmiş yaşamın izlerini görmek mümkündür. Ayrıca Emine Göğüş Mutfak Müzesi’ni gezmenizi öneririm. Türkiye’nin ilk ve tek mutfak müzesinde Gaziantep’in yemek alışkanlıklarını izleyebilirsiniz. Öğle yemeğinde Gaziantep’in ünlü lahmacununun tadına bakmalısınız. Bu mevsimde taze sarımsakla yapılan lahmacunu bulamazsınız ama soğanmışız da bir o kadar lezzetlidir. Size bir öneri: Lahmacunun içine közlenmiş patlıcan söğürmesi koydurun. Eğer kebap da yiyelim derseniz, ince bulgurla yapılan simit kebabını, soğan kebabını öneririm. Tabii baklavayı, şöbiyeti, kömür ateşinde pişen kadayıfı da ihmal etmemek gerekir. Baklava denince akla gelen ilk isim İmam Çağdaş’tır. Zeki İnal ve Koçak da önemli markalar arasında yer alır. Yemekten sonra, yerel yiyeceklere meraklıysanız size tarihi Almacı Pazarı’na gitmenizi öneririm. Kuruluşu 1070 yıllarına kadar dayanan renk cümbüşü bu pazarda ne ararsanız vardır; Kuru sebzeler, yöre tatlıları, biber salçası, nar pekmezi, sumak ekşisi, tatlı sucuklar, muska tatlıları, baharatlar, fıstık, üzüm pekmezi, pestiller... Bu ürünlerin çoğu evlerde üretilir. Yani bu tarihi pazar, aynı zamanda ev ekonomilerine de önemli katkıda bulunur. Vaktiniz kalırsa, tarihi hanları, bedestenleri de gezmeniz gerekir. Bu tarihi mekanlardaki dükkanlarda değişik hediyelik eşyalar bulabilirsiniz. Akşam yemeği için bir ciğerciye gitmenizi ve damağınızı son kez neşelendirmenizi, damağınızda kalan muhteşem tatlarla evinize dönmenizi öneririm.
Gaziantep, “Lezzet Durağı” konusunda oldukça zengin. Her köşe başında bir baklavacı, kebapçı, çorbacı bulmak mümkün. Hepsi de çok lezzetli. Bunları keşfetmek bile çok keyifli. Aşağıdaki liste ise, Gaziantep gezilerim sırasında uğradığım, yemek yediğim mekanlar. Bunları sizlerle paylaşıyorum, yani onlara kefil
oluyorum. Umarım beni mahcup etmezler: Kebapçı Halil Usta, İmam Çağdaş, Aşina lokantası ve baklavası, Baklavacı Zeki İnal, Koçak Baklava, Metanet Lokantası, Kelebek çorbacısı, Tahmis Kahvesi, Bayazhan, Ayıntap Baklavacısı, Çavuşoğlu Kebap-Baklava, Ciğerci Mustafa, Kebapçı Mustafa Usta, Orkide Pastanesi, Erçelebi kömürde kadayıf, Katmerci Zekeriya Usta, Üçler Kebap-Lahmacun.
Domates, patlıcan, kabak, acır kurusu, pul biber, İpek biber, Zahter çayı, ince bulgur(simit), Haspir (bir çeşit safran), kurutulmuş siyah ve sarı üzüm, pestil, muska tatlısı, tatlı sucuk, baklava, fıstık ezmesi, Antep Fıstığı (mümkünse kuş boku)... Yiyeceklerin dışındaki önerilerim: Bakır kaplar, dolma taşı, kurabiye kalıbı, yemeni, Kutnu kumaşı, el dokuması kilim, sedef kakma kahve masası, el yapımı gümüş takılar, Antep işi nakış işleri.
GAZİANTEP MUTFAĞI’NIN KRALI
Alı (Ala) Nazik
Malzemeler: (Beğendisi için- 4 kişilik):
600 g patlıcan
1 su bardağı, yoğurt (tercihen süzme)
3 diş sarımsak, tuz, karabiber.
Kıyması için: 300 g orta yağlı kıyma, 1 adet soğan, 1 adet domates, 2 det yeşil biber, 3 kaşık sıvı yağ, 1 tatlı kaşığı biber salçası.
Yapılışı: Bir tavanın içine yağı koyun. Kıymayı yemeklik doğranmış soğanla pembeleşinceye kadar öldürün. Daha sonra, ince kıyılmış yeşil biber ve küp küp doğranmış domatesleri ekleyin. Domatesler su salınca biber salçasını ekleyin,tuz ve karabiberini ekin. Patlıcanları közleyin. Kabuklarını soyup,çatalıla ezin. Süzme yoğurdu ezilmiş sarımsaklarla karıştırın. Yanmaz tavaya aldığınız ezilmiş patlıcanları biraz ısıtın. Daha sonra yoğurdu ekleyip karıştırın. Yoğurtlu patlıcanı servis tabağına alın, üzerine sıcak kıymayı koyun. Tereyağı ve pul biberi kızdırıp, üzerine gezdirin. (İsterseniz kıyma yerine küçük doğranmış kuşbaşı et de kullanabilirsiniz)