Avrupa'da 5 parasız 3100 kilometre
Marina Mas Perez (23) matematik mezunu, erkek arkadaşı Ozan Evcimen ise, (23) Almanca işletme öğrencisi. Seyahat sırasında tanışıp birbirlerine âşık oldular. Önce 40 gün boyunca otostopla Türkiye’yi gezdiler. Daha sonra ¨Neden dünyayı otostopla gezmiyoruz?” diyaerek hiç para harcamadan İspanya ve Portekiz’i turlayarak 3 bin 100 km yol yaptılar. Onların gözü yolda olsa da gönülleri ‘barış’tan yana. Yolda karşılaştıkları insanlara ‘Origami Kuşları’yla (Barış Kuşları) barışı anlatıyorlar.
Nasıl tanıştınız?
Marina: Her zaman seyahat etmeyi ve içindeki anlamları çok sevdim. Üniversitede okurken sadece tatil amaçlı yolculuğa çıkıyordum. Amsterdam, Londra, Berlin, Paris gibi Avrupa’nın bazı büyük şehirlerini ve Fas’ı gezdim. Türkiye’de Kapadokya’yı ve Konya’yı gezdim. Sonra Olympos’a gittim. Tam da o akşam Ozan’la tanıştım. Sonra hayatımız değişti.
Otostopla böyle bir yolculuğa çıkma fikri nasıl oluştu?
Ozan: Otostop bizim için her zaman büyük bir keyif oldu. Yeni insanlarla tanışmak, birbirinden farklı hayat hikâyeleri ve yolculuk sırasında öğrendiklerimiz... Bu yüzden dünyayı otostopla gezmeyi seçmek çok da zor olmadı.
Marina: Türkiye’de yaşadığımız hoş otostop deneyiminin ardından her zamanki gibi “Neden dünyayı otostopla gezmiyoruz?” sorusu karar almamız için yeterli oldu.
Nasıl hazırlandınız?
Ozan: Bizi nelerin zorlayabileceği, nelerin mutlu edip, nelerin canımızı sıkabileceğini, hava şartlarını, parasız nasıl yapabileceğimiz üzerine uzunca kafa yorduk. Kalın kıyafetler, güçlü bir çadır ve doğabilecek sorunlara karşı ufak tefek diğer gereçleri yanımıza aldık ve yola koyulduk.
Hiç para harcamadınız, zor olmadı mı? Nerelerde konakladınız?
Ozan: Genellikle nehir kenarlarında, sahillerde, plajda ya da hiç yeşil alana ulaşamıyorsak şehrin ortasında çadırımızı kurduk. Kafeye dalıp bayatladığı için satılamayacak sandviçi istedik. Kimi zaman süpermarketlere tüketim tarihi bitmiş olan yiyecekleri soruyorduk. En önemlisiyse manavlardan en ufak bir darbe yüzünden ya da yumuşadıkları için satılamayan meyveleri isteyip, açlığımızı gideriyorduk. Tek kuruş harcamadık ve hiç zorlanmadık. İnsanlardan çokça karşılıksız yardım gördük.
İzlediğiniz rota boyunca nereleri gezdiniz, neler yaptınız?
Marina: Yaklaşık 3 bin 100 km yol kat ettik. Barselona, Girona, San Sebastian, Bilbao, Sevilla, Madrid, Burgos, Bragança, Coimbra, Lizbon, Setubal, Algarve. İspanya ve Portekiz’de unutulmayacak deneyimler elde ettik.
Tehlikeli bir durumla karşılaştınız mı?
Ozan: Tehlikeden ziyade enteresan anlar yaşadık. İspanya’da gezdiğimiz sırada Villadiego adında ufak bir köye vardık. Fırtına yaklaştığı için kara kara düşünmeye başlamıştık. Köyün delisi Jesus bizi buldu. Daha sonra ikimizden birinin ona eşlik etmesini istedi. Marina da Jesus’u takip etti. 15 dakika sonra ellerinde iki torba yiyecekle geri döndüler. Akşam ise Jesus’un 1900’lerden kalma, neredeyse çökmekte olan evine gittik. Geceyi porselen bebek ve İsa heykelleriyle dolu odada uyuyamadan geçirdik. Sabah bize kahvaltımızı hazırlayıp evden yolladı. Gerçekten çok iyi yürekli bir adamdı. Onu tanıdığımız için çok mutluyuz.
Barış Kuşları (Peace Birds) nedir?
Ozan: Henüz başında olduğumuz ‘Barış’ temalı bir proje. Anlatmak istediğimiz şey ise, bütün dil, din, ırk, kültürel ve ekonomik farklılıklarımıza karşın temel ihtiyaçlar konusunda hepimizin aynı olduğu. Yolda tanıştığımız insanlarla, çocuklarla origami kâğıtlarından Barış Kuşları (Peace Birds) yapıp, barışın değerini anlatıyoruz. Onların yaptıkları kuşları başka ülkelere taşıyıp ‘Barış Kuşları’nı elden ele uçurmak en büyük amacımız.
Tüm bu yaşadıklarınız size neler öğretti? Şimdi ne yapacaksınız?
Ozan: Yaptığımız yolculuklar dünyaya bakış açımı değiştirdi. Öğrendiklerim ve gördüklerim beni çok olgunlaştırdı. Tüm bu yaşadıklarım hayatın her saniyesinin değerli olduğunu ve geri döndürülemeyeceğini gösterdi. Ancak benim için en önemlisi, avcumun içindekinin değerini öğrenmek ve bunun ne kadarına ihtiyacımın olduğunu kavramak oldu.
Marina: Bask bölgesinde bir aile bizi beş gün misafir etti. Ailenin annesinin bir lafı yolculuğumuzun devamı ve hayatımın geri kalanı için büyük bir iz bıraktı: ¨Eğer bir şeylerimiz varsa herkes için var, eğer hiçbir şeyimiz yoksa hiç kimse için yok.” Bana paranın kölesi olmadan yaşayabileceğimi görmek çok iyi hissettirdi. En yakın zamanda da İran’dan başlayıp, Pakistan, Hindistan ve Nepal’e uzanan, ardından tüm Asya’yı kapsayan gezimize başlıyoruz. Hayallerimiz, inandıklarımız, düşüncelerimiz yeni yaşamımızın içinde, biz onların içinde, evimiz çantamızda, göçebe hayata doğru yelken açacağız.