Selin Irmak Kaçmaz

Anne babalar evlat ayırır mı? Bilim insanlarına göre cevap “evet”

17 Ocak 2025
Çoğu ebeveyn çocukları arasında asla ayrım yapmayacaklarını söyler ancak yeni bir çalışma, birçoğunun aslında yalan söylediğini öne sürüyor.

Brigham Young Üniversitesi'nden araştırmacılar, ebeveynlerin kız çocuklarını erkek çocuklarına tercih etme eğiliminde olduklarını ortaya koydu. Bulgular, ebeveyn kayırmacılığı üzerine yapılan 30 çalışma ve projenin derinlemesine analizinden elde edildi.

En başta araştırmacılar, annelerin kızlarını, babaların ise oğullarını tercih edeceklerini düşünüyordu. Bu sebeple sonuç onları da şaşırttı; annelerin de babaların da kız çocuklarını erkek çocuklarına biraz daha fazla tercih ettiği ortaya çıktı.

Uzmanlara göre bu sonuçlar, kız çocuklarına ebeveynlik yapmanın daha kolay olabileceğini gösteriyor.

Analiz, sorumluluk sahibi ve düzenli olmak anlamına gelen vicdanlılık da dahil olmak üzere kişilik özelliklerine baktı. Vicdanlı ya da uyumlu çocukların ebeveynlerinin gözdesi olma olasılığının da daha yüksek olduğu anlaşıldı.

Araştırmacılar şöyle diyor: “Vicdanlı çocuklar muhtemelen aile kalıplarının ve ruh hallerinin daha fazla farkında ve bunlara daha uyumlu olduklarından, ebeveynleriyle diğer kardeşlere kıyasla daha az çatışma yaşayabilirler. Vicdanlılıkla ilgili bulgularımız, ebeveynlerin vicdanlı çocuklara karşı daha sevecen ve daha az tepkisel olduklarını, bunun nedeninin de vicdanlı çocukların ebeveynlerinin kendilerini daha yetkin hissetmeleri olduğunu ortaya koyan, kişiliğin ebeveynlikle aile içi bağlantıları üzerine yapılan bazı çalışmalarla tutarlıdır.”

Yazının Devamını Oku

Bilim insanları demans teşhisinden sonra ne kadar yaşayacağınızı tam olarak belirledi

10 Ocak 2025
Araştırmalara göre, demans teşhisi konulduktan sonra erkekler ile kadınların hayatta kalma süresi oldukça farklı.

Demans, beynin zaman içinde işlevselliğinin giderek kötüleştiği, hafıza ve bağımsızlık kaybına yol açan bir hastalıktır. İlerleyen aşamalarında insanların yemek yemekte ve hareket etmekte zorlanmasına dahi yol açabiliyor ve bu da potansiyel olarak ölümcül enfeksiyonları tetikleyebiliyor.

Hollandalı araştırmacılar tarafından yapılan yeni bir çalışma, teşhisin ardından beklenen yaşam süresinin erkekler ve kadınlar arasında önemli ölçüde farklılık gösterdiğini ortaya koyuyor.

Beş milyon hastadan elde edilen analiz verileri, demanslı erkeklerin 60 yaşında teşhis konulduğunda ortalama altı buçuk yıl yaşadığını, 85 yaşında teşhis konulduğunda ise bu sürenin iki yıla düştüğünü keşfetti.

Kadınlarda ise durum çok daha iyi; kadın hastalar 60 yaşında teşhis konulduğunda ortalama dokuz yıl, 85 yaşında teşhis konulduğunda ise dört buçuk yıl yaşıyor.

Demans hastası olmayan kişilerle karşılaştırıldığında, tanının hem erkeklerde hem de kadınlarda genel yaşam beklentisini azalttığı bulundu. Bu, 85 yaşında teşhis konulanlar için iki yıl, 80 yaşında teşhis konulanlar için üç ila dört yıl, 65 yaşında teşhis konulanlar için ise 13 yıla kadar kayıp anlamına geliyor. 

Hollanda'daki Erasmus MC Üniversitesi Tıp Merkezi'nden uzmanlar, farklı demans türleri arasında sağkalımın nasıl farklılaştığını da analiz etti. Demansın en yaygın nedeni olan Alzheimer hastalığına yakalananların, diğer demans türlerine yakalananlardan ortalama 1,4 yıl daha uzun yaşadığı tespit edildi.

Demans, küçük felçler nedeniyle ortaya çıkabilen ve vasküler demans olarak adlandırılan beyne giden kan akışının azalması gibi daha az yaygın olan diğer tetikleyicilerden de kaynaklanabiliyor.

Uzmanlar ayrıca

Yazının Devamını Oku

Tek bir çay poşeti vücudumuza milyarlarca tehlikeli mikroplastik salıyor

31 Aralık 2024
Çay, ülkemiz için vazgeçilmek içecekler arasında dersem abartmış olmam. Hemen hepimiz kahvaltının yanında taze demlenmiş çay içmeye bayılıyoruz. Ancak her zaman çay demlemeye fırsatı olmayanların imdadına poşet çaylar yetişiyor.

Poşeti bardağa bırakıp kaynamış suyu üstüne dökünce, hop aşırı pratik bir çay hazır oluyor. Aynı şey elbette gün içinde tüketilen bitki çayları için de geçerli. Ancak yeni bir araştırma, poşet çay içmek için su ısıtıcısına uzanmadan önce iki kere düşünmenizi sağlayabilir.

Autonomous University of Barcelona'dan bilim insanları, tek bir çay poşetinin vücudunuza milyarlarca tehlikeli mikroplastik bırakabileceği konusunda uyarıda bulunuyor.

Ekip, deneyleri sırasında bu mikroplastiklerin çoğunun mukus üreten bağırsak hücreleri tarafından alındığını tespit etti. Bununla birlikte, bazılarının hücre çekirdeğine yani hücrenin genetik materyali barındıran kısmına bile girebildiğini keşfettiler.

Endişe verici bir şekilde, bu mikroplastiklerin insan sağlığı üzerindeki uzun vadeli etkileri hâlâ net değil.

Araştırmacılar, “Çevresel mikro/nanoplastiklerin (MNPL'ler) sağlık üzerindeki potansiyel etkileri giderek daha fazla endişe verici hale geliyor. Çevresel maruziyetin ötesinde, çay poşetleri de dahil olmak üzere gıda ambalajları gibi diğer kaynaklar da önemli olabilir" diyor.

Üç farklı tip çay poşeti incelendi, sonuçlar ürpertici

Önceki çalışmalar gıda ambalajlarının önemli bir mikroplastik kaynağı olduğunu ortaya koymuştu. Ancak şimdiye kadar çay poşetlerinden aldığımız plastiklerin miktarı konusunda çok az araştırma yapılmıştı.

Bu yeni çalışmada ise araştırmacılar, internetten veya süpermarketlerden kolayca satın alınabilen üç popüler çay poşeti türünden salınan mikroplastikleri inceledi.

Yazının Devamını Oku

Doğum yaptıktan kısa bir süre sonra felç geçirdi… Üstelik bu sandığımızdan çok daha yaygın bir durum

27 Aralık 2024
Kızını dünyaya getirdikten kısa bir süre sonra felç geçiren 32 yaşındaki anne, sol tarafını kullanma ve bebeğine bakma yetisini kaybetti. Uzmanlara göre doğum sonrası felçler düşündüğünüzden daha sık görülüyor.

Emily McLaughlin, bebeğini dünyaya getirdikten üç gün sonra eşi ve yenidoğan kızıyla New York’taki evine döndü. Emily 32 yaşında oldukça formda ve sağlıklıydı. Sorunsuz bir hamilelik geçirmişti. Ancak eve döndükleri ikinci gün kızını emzirirken Emily’nin başında deyim yerindeyse bir ‘şimşek çaktı’.

Şakağındaki acı onu dizlerinin üzerine çöktürdü. Dayanmaya çalıştı ama bir türlü geçmiyordu. O akşam Emily doktorunu aradı; düşük riskli ve normal kan basıncına sahip olduğu için dinlenmese ve sıvı alması önerildi.

Washington Post’a konuşan Emily, “Sonra o gecenin ortasında, ben hala zayıflatıcı bir acı içindeyken, görüşümde koyu lekeler uçuşmaya başladı. Kocam beni aceleyle hastaneye götürürken bana birkaç basit soru sordu: Doktora haber verdin mi? Mide bulantın nasıl? Cevaplarım önce ağır çekimde geldi, sonra kekelemeye dönüştü ve sonunda durdu. Hastanede yapılan acil beyin taramasında sağ frontal lobda -yönetici işlevlerin, yaratıcılığın ve duyguların olduğu bölgede- beyin içi kanama tespit edildi” dedi ve o anları şöyle anlattı:

“Hatırladığım bir sonraki şey, yakındaki bir hastanenin Nöro Yoğun Bakımında uyandığımdı. Sol tarafım felçliydi, gülümseyemiyor, hiçbir şey yapamıyordum. On gün sonra, tansiyon ve nöbet önleyici ilaçlarla nihayet yeni doğan bebeğimin yanına gitmeme izin verildi. Sanki benim ondan daha fazla bakıma ihtiyacım varmış gibi hissediyordum. Tek güçlü ve normal çalışan kolumla bebeğimi kucağıma alamıyordum. Sürekli bir baş ağrısı ayakta durmamı imkânsız hale getiriyordu.”

Doktorlar Emily’nin beynindeki kan yeniden emilene kadar baş ağrılarının bir yıl sürebileceğini söylediler. Sol bacağı çalışıyordu ama dengesinin zayıf olması evin içinde yürümesini bile zorlaştırıyordu. Yüzünün sol yarısı hareket edemiyordu ve konuşması zayıftı.

Altı hafta sonra Emily’nin eşi yarı zamanlı olarak işine döndü ve bir saat uzakta yaşayan annesi bakımını üstlendi.

Doğum sonrası ilk iki hafta yüksek inme riski taşıyor

Çoğu insan, doğumdan sonra, özellikle de Emily’ninki gibi sakin bir hamilelikten sonra, annenin sağlık açısından oldukça sorunsuz bir dönem geçirdiğini varsayar. Ancak araştırmalar, dördüncü trimester olarak adlandırılan dönemin, yani doğum sonrası 12 haftanın ve özellikle de doğumdan sonraki iki haftanın şaşırtıcı derecede yüksek inme riski taşıdığını gösteriyor.

Yazının Devamını Oku

Kozmetik ürünlerinizin son kullanma tarihine bakıyor musunuz?

19 Aralık 2024
Geçtiğimiz aylarda yakın bir arkadaşım bir anda iltihaplı akne sorunu yaşamaya başladı. Aslında cildi her zaman sorunsuzdu. Cilt bakım rutinine sadıktı. Bir anda yaşadığı sivilce sorununun nedenini ne o ne biz anlayamadık. Dermatoloğa gittiğinde detaylıca muayene oldu hatta kan tahlilleri bile yapıldı. Doktor, rutin sorular sorarken içlerinden bir tanesi problemin kaynağını açıklıyordu: Son kullanma tarihi geçmiş kozmetik ürün kullanmış olabilir misin?

Birçok insanın bilmediği, bilse dahi pek dikkat edilmeyen bir konu kozmetik ürünlerin son kullanma tarihi. Market alışverişi yaparken, mutfakta bir şeyler pişirirken ürünlerin son kullanma tarihini kontrol ediyoruz fakat iş kozmetik ürünlere gelince bu nokta aklımızın ucundan dahi geçmiyor.

Ya da bir kozmetik ürün bir süre rafta kaldıktan sonra onun son kullanma tarihine bakmıyor, kullanmaya devam edebiliyoruz. İşte cildimiz için en büyük hatalardan birini tam da bu şekilde yapıyoruz.

Uzmanlar son kullanma tarihi geçmiş cilt bakım ürünlerinin yanık yanaklar, iltihaplı akneler ve acı veren göz enfeksiyonları gibi endişe verici riskleri konusunda uyarıyor. Bu tür eski ürünlerin cildi istila eden ve tahribata yol açan çıplak gözle görülemeyen bir bakteri kokteyline ev sahipliği yapabileceğinin de altını çiziyorlar.

Plastik cerrah olan Dr. Anthony Youn, bunun nedeninin, ürünleri taze tutmak için kullanılan koruyucu maddenin zamanla bozularak, ürünlerin bakteri ve mantar kontaminasyonuna açık hale gelmesi olduğunu söylüyor.

Youn, “Kullandığınız ürünlerin son kullanma tarihine her zaman dikkat etmelisiniz. Bazen son kullanma tarihi geçmişse kimyasal yapıları değişmiş olabilir ve cildinize uyguladığınız ürün artık eskisi gibi olmayabilir. Bir diğer olası durum ise ürünün içerisinde bakteri üremesidir. Çoğu cilt bakım ürünü ve makyaj malzemesi, bu ürünlerdeki bakteri ve mantar kontaminasyonunu ve büyümesini önlemeye yardımcı olan bir tür koruyucu madde içerir. Bir süre sonra, bu bileşenler artık o kadar iyi çalışmayabilir ve giderek daha fazla bakteri üremesi görebilirsiniz. Daha sonra bunları cildinize uyguladığınızda, bir enfeksiyon ya da reaksiyonla karşılaşabilirsiniz” diyor.

Aylarca kullanılmayan cilt bakım ürünleri zamanla daha yoğun hale gelebilir; bu da kullanıcıların reklamlarda belirtilenden çok daha güçlü formülleri ciltlerine uygulamaları anlamına gelir. 

Youn şunları da ekliyor: “Asit gibi aktif bir içeriğiniz varsa ve bu içerik su ve yağ gibi diğer içerik türleri tarafından tamponlanmışsa, yapıları değişebilir veya buharlaşmaya başlayabilir. Bu asit daha da güçlenebilir ve cildinizi eskisinden çok daha güçlü bir şeyle tedavi etmek zorunda kalırsınız. Cildinizde son kullanma tarihi geçmiş ürünler kullanmamalısınız.”

MASKARALAR ÜÇ AY RUJLAR İKİ YIL

Yazının Devamını Oku

Gece gelen telefon çağrısını neredeyse reddediyordu... Bu telefon tam anlamıyla hayatını kurtardı

17 Aralık 2024
“17 Ekim 2011 günü saat 1.15'te telefonumun çalma sesiyle uyandım. Yarı uykulu bir halde ekrandaki 'arayan kimliği yok' yazısını seçebiliyordum ve şöyle düşündüğümü hatırlıyorum: 'Bu saatte kim arıyor olabilir ki? Buna cevap vermeyeceğim! Ancak parmağım 'reddet' düğmesinin üzerinde gezinirken durakladım. Bu saatte telefon almamın tek bir nedeni vardı ve o da birinin hayatımı değiştirmek üzere olmasıydı.”

Charlotte Davies, akciğerlerde ve sindirim sisteminde yapışkan mukus birikmesine neden olan kalıtsal bir hastalık olan Kistik Fibrozis (KF) teşhisi konulduğunda henüz üç haftalık bebekti. Yani hayatı en başından beri karmaşıktı.

Charlotte’un durumu akciğer enfeksiyonlarına ve yiyecekleri sindirmede sorunlara neden olabiliyor. Bu nedenle annesi Sam, ebeveyn olmanın yanı sıra tam zamanlı bir bakıcı haline geldi.

Charlotte’un akciğerlerindeki mukusun temizlenmesine yardımcı olmak için Sam ona fizik tedavi uygulamak ve enfeksiyon kapmaması için sıkı ilaç rejimime uymasını sağlamak zorundaydı. Sam’in çabalarına rağmen Charlotte sık sık intravenöz antibiyotiklere ihtiyaç duyuyordu ve genel olarak yaşına göre oldukça düşük kiloluydu.

Çoğu kişi için bu, küçük bir çocuğun yaşayabileceği çok şey gibi görünebilir. Ama Charlotte asla normal bir hayatı olmayacağını biliyordu. Onun gibi KF'li birinin genellikle 30'lu yaşlarına kadar yaşaması beklenirdi ve Charlotte’un nakil olmadan bunu bile yapamayacağını düşünüyordu. Tedavilerdeki ilerlemeler sayesinde bugün KF teşhisi konan kişilerin en az 56 yaşına kadar yaşamasının bekleniyor.

16 YAŞINA GELİNCE SAĞLIĞI KÖTÜLEŞTİ

Charlotte, “Hayattan alabildiğim kadar zevk almaya kararlıydım. Annem ve üvey babam Patrick ile çıktığımız tatilleri hatırlıyorum. Aile tatilleri ve birlikte geçirdiğimiz zamanlarla bana ellerinden gelen en iyi hayatı sundular” dedi ve yaşadıklarını şöyle anlattı:

Ama sonra 16 yaşıma geldiğimde sağlığım bozuldu. Bir öğleden sonra okulda öğle yemeğinde otururken öksürdüm ve göğsümde bir sıkışma hissettim. Ondan sonra her öksürük beni nefessiz bıraktı. Bir şekilde günü bitirdim ve hatta eve yürüdüm. Ancak eve vardığımda balo elbisemin teslim edildiğini görünce hiç ilgilenmedim. Bunun yerine kendimi yatağa attım ve uykuya daldım. Bir şeylerin yolunda gitmediğinden endişelenen annem ertesi gün beni hastaneye götürdü ve çekilen röntgende akciğerimin çöktüğü görüldü. Bu, akciğerim ile göğüs duvarı arasında hava biriktiği ve nefes almakta zorlandığım anlamına geliyordu.”

ORGAN NAKLİNE İHTİYACI VARDI

Yazının Devamını Oku

Dünyanın en ölümcül enfeksiyonu olan tüberkülozda artış rapor edildi! Peki Türkiye’de durum ne?

13 Aralık 2024
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) yetkilileri, geçen yıl 8,2 milyon vakayla rekor kıran tüberkülozun artık 'en önde gelen bulaşıcı hastalık’ olduğu uyarısında bulundu. Viktorya döneminde verem olarak bilinen hastalığın erken evrelerinin soğuk algınlığı ya da gribe benzediği, ancak bulaştığı her altı kişiden birini öldürebileceği konusunda yetkililer uyarıyor.

DSÖ, bu artışın tüberkülozun 2023 yılında Covid-19'u geride bırakarak önde gelen bulaşıcı hastalık' olacağı anlamına geldiğini söyledi.

Küresel vakalar artarken, DSÖ tarafından kaydedilen hastalıktan ölüm sayısı aslında 2022'de 1,32 milyondan 2023'te 1,25 milyona düştü. Bununla birlikte, tüberkülozun öldürmesi yıllar alabildiğinden, yeni kaydedilen artışın gerçek etkisi muhtemelen gelecekte bir zamana kadar hissedilmeyecek.

‘BU BİR REZALETTİR’

DSÖ Genel Direktörü Dr. Tedros Adhanom Ghebreyesus, “Tüberkülozu önleyecek, tespit edecek ve tedavi edecek araçlara sahipken, bu hastalığın hala bu kadar çok insanı öldürmesi ve hasta etmesi bir rezalettir” dedi.

İngiltere'de de vakalar artıyor. Son verilere göre 2024 yılı vakaları geçen yıla kıyasla yüzde yedi artış gösteriyor. İngiliz sağlık yetkilileri, geçen yıl bir önceki yıla göre yüzde 11 artış gösteren vakalardan o kadar endişe duydular ki, bunun nedenini bulmak için bir soruşturma başlattılar.

Tüberküloz vakaları nasıl yeniden canlanmaya başlıyor?

The UK Health Security Agency (Birleşik Krallık Sağlık Güvenlik Ajansı-UKHSA) verileri, öksürükle yayılan bakteriyel enfeksiyon vakalarının 2023'te 4.850'ye ulaştığını gösteriyor. 2021 ve 2022'de kaydedilen 4.425 ve 4.380 vakaya göre gözle görülür bir artış söz konusu.

Eğilimler devam ederse 2024 yılı, 2017'den bu yana kaydedilen en yüksek rakam olan geçen yılki 4.800'den fazla Birleşik Krallık vakasını gölgede bırakabilir.

Yazının Devamını Oku

Ellerinizin sizi ciddi sağlık sorunları konusunda uyardığının 5 işareti

11 Aralık 2024
Pratisyen hekim Dr. Donald Grant'a göre elinizin kaşınması sadece sivrisinek tarafından ısırıldığınızın bir işareti değil. Kardiyovasküler hastalıklardan sedef hastalığına kadar, ellerimiz bize sağlığımız hakkında çok şey söyleyebiliyor ve potansiyel olarak ciddi sağlık sorunlarına işaret edebiliyor. Sağlığımızın daha da kötüleşmesini önlemek için hastalık belirtilerini ve ellerdeki değişikliklerin nasıl fark edileceğini anlamak hayati önem taşıyor. İşte ellerimizin bizi ciddi sağlık sorunları konusunda uyardığının 5 işareti...

1. TIRNAKLAR

Sigaranın tırnakları nasıl sarıya boyadığını hepimiz biliyoruz. Öte yandan sararmış tırnaklar sadece sadece sigara içmenin etkisi olmayabiliyor.

Dr. Gant, “Bir dizi sağlık sorunu tırnak görünümünde ve dokusunda değişikliklere yol açabiliyor" dedi ve şu bilgileri verdi:

-- Öncelikle tırnaklarda çukurlaşma, tırnak yüzeyinde küçük ezikler veya çukurlar oluşmasıdır ve sedef hastalığına işaret edebilir. Şiddetli vakalarda tırnakların parçalanmasına neden olabilir. Sedef hastalığı ciltte pul pul ve kabuk benzeri lekeler oluşturan yaygın bir kronik cilt hastalığıdır.

-- Ayrıca, sarı tırnaklar mantar enfeksiyonları veya akciğer hastalığı gibi altta yatan sağlık sorunları da dahil olmak üzere bir dizi sağlık sorununun göstergesi olabilir. İkincisi, genellikle 'Sarı Tırnak Sendromu' olarak adlandırılır, şişme ve nefes alma sorunlarına neden olur.

2. CİLT

Dr. Grant, hastalandığımızda cildimizin görünümü ve dokusunun da hızla değişebileceğinin altını çizdi. Grant, "Palmar Eritem, avuç içlerinin kızarmasına neden olan bir cilt rahatsızlığıdır. Yanma hissine neden olabilir ve hamilelik de dahil olmak üzere çeşitli nedenlerle insanları etkiler” dedi ve ekledi:

Bununla birlikte, lenfoma veya karaciğer hastalığı gibi endişe verici sağlık koşullarının bir işareti de olabilir. Kalsiyum veya D vitamini gibi vitaminleri yeterince almadığımızda, ellerimizde kuru lekeler oluşabilir. Kuru cilt, genellikle kaşıntılı ve zaman zaman zayıflatıcı döküntüler şeklinde görülen cilt rahatsızlıkları için kullanılan geniş bir terim olan egzamanın da bir işareti olabilir."

Yazının Devamını Oku