Paylaş
DSÖ, bu artışın tüberkülozun 2023 yılında Covid-19'u geride bırakarak önde gelen bulaşıcı hastalık' olacağı anlamına geldiğini söyledi.
Küresel vakalar artarken, DSÖ tarafından kaydedilen hastalıktan ölüm sayısı aslında 2022'de 1,32 milyondan 2023'te 1,25 milyona düştü. Bununla birlikte, tüberkülozun öldürmesi yıllar alabildiğinden, yeni kaydedilen artışın gerçek etkisi muhtemelen gelecekte bir zamana kadar hissedilmeyecek.
‘BU BİR REZALETTİR’
DSÖ Genel Direktörü Dr. Tedros Adhanom Ghebreyesus, “Tüberkülozu önleyecek, tespit edecek ve tedavi edecek araçlara sahipken, bu hastalığın hala bu kadar çok insanı öldürmesi ve hasta etmesi bir rezalettir” dedi.
İngiltere'de de vakalar artıyor. Son verilere göre 2024 yılı vakaları geçen yıla kıyasla yüzde yedi artış gösteriyor. İngiliz sağlık yetkilileri, geçen yıl bir önceki yıla göre yüzde 11 artış gösteren vakalardan o kadar endişe duydular ki, bunun nedenini bulmak için bir soruşturma başlattılar.
Tüberküloz vakaları nasıl yeniden canlanmaya başlıyor?
The UK Health Security Agency (Birleşik Krallık Sağlık Güvenlik Ajansı-UKHSA) verileri, öksürükle yayılan bakteriyel enfeksiyon vakalarının 2023'te 4.850'ye ulaştığını gösteriyor. 2021 ve 2022'de kaydedilen 4.425 ve 4.380 vakaya göre gözle görülür bir artış söz konusu.
Eğilimler devam ederse 2024 yılı, 2017'den bu yana kaydedilen en yüksek rakam olan geçen yılki 4.800'den fazla Birleşik Krallık vakasını gölgede bırakabilir.
Bu durum, İngiltere'nin tüberkülozla mücadelede kaydettiği ilerlemenin tersine döndüğüne işaret ediyor. 2011 yılında kaydedilen 8.000 vakalık zirve noktasından sonra vakalar büyük ölçüde azalmıştı.
Geçen yılki artış o kadar şok ediciydi ki, sağlık yetkilileri İngilizlerin inatçı öksürüklerini ya da grip benzeri semptomlarını bir doktora kontrol ettirmeleri konusunda uyarıda bulundu.
UKHSA tüberküloz birimi başkanı Dr. Esther Robinson o dönemde, “Ateşle birlikte görülen her inatçı öksürük grip ya da Covid-19 kaynaklı değildir. Genellikle mukuslu olan ve üç haftadan uzun süren öksürük, tüberküloz dahil olmak üzere bir dizi başka sorundan kaynaklanabilir” demişti.
UKHSA'nın son raporuna göre, takip edilebilen 10 tüberküloz vakasından sekizi, 2023'tekine benzer şekilde, Britanya'da doğmamış kişilerde görüldü. Tüberküloz dünyanın bazı bölgelerinde, özellikle kentsel ve yoksul bölgelerde daha yaygın. Vakaların İngiltere'ye ithal edildiği ve semptomların alt başlıkları nedeniyle yıllarca tespit edilemediği biliniyor.
-- Peki dünyada gerçekten tüberküloz vakalarında ciddi bir artış söz konusu mu?
-- Türkiye’de durum ne?
-- Bu hastalık bulaşıcı ve en önemlisi ölümcül olma riski nedir?
Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Sinem İliaz, Dünya Sağlık Örgütü’nün tüberküloz vakalarındaki artışı gözler önüne seren raporunu yorumladı ve hastalıkla ilgili tüm merak edilen soruları yanıtladı.
‘TÜRKİYE VEREMİN SIK GÖRÜLDÜĞÜ ÜLKELERDEN BİRİ’
1- Tüberküloz ya da yaygın bilinen adıyla veremde artış hakkında neler söylersiniz?
Tüberküloz sosyoekonomik düzeyi düşük, kalabalık yaşayan toplumlarda daha sık görülen bulaşıcı bir bakteriyel hastalıktır. En sık akciğer tüberkülozu görülür ve en bulaştırıcı türü de akciğer tüberkülozudur. Ülkemiz veremin sık görüldüğü ülkelerden biridir.
Veremli bir hastayla karşılaşan herkes hasta olmaz. Temasın süresine ve yakınlığına da bağlı olarak, bu mikrop vücudumuza girdikten sonra bağışıklık sistemimizle karşılaşıp sınırlandırılabilir. Bu durumda hasta olmayız. Ancak bağışıklık sistemimiz yeterince güçlü değilse ve tüberküloz mikrobunun çoğalıp vücuda yayılmasına engel olamazsa, bu mikrop kan ve lenf yoluyla tüm vücuda dağılabilir, tüm organlarda hastalık yapabilir.
En sık hastalık yaptığı yer olan akciğerin tüberkülozu ise en bulaştırıcı formlardan biri olup, öksürük, konuşma, nefes alışveriş yoluyla hastalığın başkalarına da yayılmasına neden olur. Bu nedenle hasta olan kişilerin erkenden tespit edilerek tedaviye başlanması ve temas ettikleri kişilerin de hastalık varlığı veya hastalanma riski açısından taranması veremin kontrol altına alınması için çok önemlidir.
2- Türkiye'de tüberküloz vakalarında artış söz konusu mu?
Ülkemizdeki tüberküloz olgularında Covid-19 dönemiyle başlayan bir artış olduğunu net olarak söylemek için elimizde yeterli veri yok. Sağlık Bakanlığının son açıkladığı veriler 2017 yılına kadar ülkemizdeki tüberküloz sıklığının önceki yıllara göre azalma eğiliminde olduğunu ve son olarak yüz binde 14,6 olduğunu göstermektedir. Tabii bunun sonrasında pandemi ile insanlar daha kapalı ortamlarda yaşamaya başladılar, ancak buna karşılık sosyal temas da azalmaya başladı. Bu nedenle Türkiye’de vakaların arttığına dair kesin bir fikir söylemek çok mümkün görünmüyor.
2-4 HAFTADAN UZUN SÜREN BELİRTİLERE DİKKAT EDİN
3- Bu hastalığın belirtilerinin soğuk algınlığı ile çok benzediği söyleniyor. Tüberkülozun belirtilerini sıralar mısınız?
Tüberkülozun belirtileri tuttuğu organa göre değişir. En sık formu olan akciğer tüberkülozunda uzun süreli öksürük, balgam çıkarma, kanlı balgam, kilo verme, gece terlemesi, iştah kaybı, ateş, bazen göğüs ağrısı görülebilir. Ancak bu şikayetler genellikle 1-2 hafta gibi kısa süreli şikayetler değil, daha uzun solukludur. Bu nedenle, eğer öksürük 2-4 haftadan uzun sürmüşse veya diğer alarme edici şikayetlerden biri mevcutsa, hastanın bir doktora başvurması ve en azından akciğer filmi ile değerlendirilmesi önerilir. Özellikle evde, iş yerinde veya öğrenciyse sınıfında bir başka akciğer tüberkülozu olgusu olmuşsa, bununla temas eden kişilerde tüberküloz görülme riski artar.
YOĞUN ÖKSÜRÜKTE BULAŞICILIK ARTIYOR
4- Tüberküloz nasıl bulaşıyor?
Akciğer tüberkülozu veya gırtlak tüberkülozu olan bir kişiyle, uzun süreli olarak aynı ortamda kalınmışsa, örneğin aynı evde veya işyerinde çalışılıyorsa, bu kişiyle aynı havayı soluyan kişiler hastanın saçmakta olduğu bakterileri solunum yoluyla alabilirler. Maruz kalan kişinin bağışıklık sisteminin kuvvetine göre hastalık gelişebilir veya kişi hastalanmadan bu bulaşı atlatabilir. Yani temel olarak, hastalık solunum yoluyla bulaşır. Özellikle hasta kişi yoğun öksürüyorsa bulaştırıcılık daha da artar.
5- Çocukken olduğumuz verem aşıları bizi bu hastalıktan koruyor mu?
Veremin sık görüldüğü bizimki gibi ülkelerde çocukluk çağında verem aşısı yapılmaktadır. Türkiye’de de bebeklere doğduktan 2 ay sonra, bir defaya mahsus olarak verem aşısı yapılır. Verem aşısı bizi akciğer vereminden korumaz. Ancak veremin çok daha öldürücü formları olan beyin ve beyin zarı tüberkülozu ile tüm vücuda yayılımı ile oluşan miliyer tüberkülozdan bizi korur. Yani verem aşısı, tüberkülozun bulaştırıcı formlarına değil, öldürücü formlarına karşı koruyuculuk sağlar.
4 İLAÇTAN OLUŞAN TEDAVİ REJİMİ
6- Hastalığın bulaştığı kişilere nasıl bir tedavi uygulanıyor? Tedavi amaçlı yeniden aşı yapılıyor mu?
Verem aşısı, aşı programımızda 2 aylık bebeklere bir kereye mahsus yapılır, eğer o yaşta aşılanmamışsa da en fazla 6 yaşına kadar bir defa aşılama yapılır. Bundan sonra yapılacak aşının herhangi bir koruyuculuğu yoktur. Erişkin dönemde aşılamanın yararı gösterilmemiştir. Eğer tüberküloz tanısı konmuşsa, Verem Savaş Dispanseri gözetiminde en az 4 ayrı çeşit ilaçtan oluşan bir tedavi rejimi, toplam tedavi süresi 6 aydan kısa olmamak şartıyla hastaya uygulanır.
Hastanın ilaçlarını günlük olarak, düzenli aldığından emin olunması toplum sağlığı açısından ve hastanın düzgün tedavi edilebilmesi için çok önemlidir. Eğer ilaçlar tam olarak ve zamanında alınmazsa, kullanılan ilaçlar zamanla etkisiz hale gelebilir ve hasta kişi bu dirençli mikrobu başkalarına da bulaştırmaya başlar. Hasta kişilerin tedaviye uyumu toplum sağlığını etkileyecek sonuçlar doğurabilir.
Eğer bir yakınımızda tüberküloz tespit edilmişse ve biz de bu hasta kişiyle temas etmişsek, yine sağlık ekibi tarafından aktif tüberküloz hastası olup olmadığımız araştırılır. Eğer hasta değilsek, ancak hastalanma riskimiz yüksek bulunmuşsa bize tüberkülozdan koruyucu ilaç başlanabilir. Bu koruyucu tedavinin süresi de en az 6 aydır.
7- Tüberkülozun ölümcül olma riski nedir?
Ülkemizin verilerine göre tüberkülozun tanı aldıktan sonra ölümle sonuçlanma oranı yüzde 6 civarındadır. Bunun önlenmesi için vakalar erken yakalanmalı, hızla, düzenli bir tedavi başlanmalıdır. Tanı konulan hastaların yüzde 85’inde tüberküloz başarıyla tedavi edilebilmektedir. Ülkemizin tüberküloz tanı ve tedavisinde deneyimli bir kadrosu ve uzun yıllara dayanan bir tecrübesi olduğunu söylemek abartılı olmayacaktır.
Paylaş