ABD’de yaşayan Pakistan kökenli Sundas Hashmi, birkaç ay önce kızını okula bıraktıktan sonra eve yürürken aniden dengesini kaybetti. Bir gümbürtüyle kaldırıma savruldu. Yoldan geçenler iyi olup olmadığını görmek için durdular. O ise kendisini ve saygınlığını toparlayıp yürümeye devam ederken neşeyle “Her şey yolunda!” dedi.
“Bugünlerde düşmeye oldukça alıştım. Dürüst olmak gerekirse, yürüyor olmam bile mucizevi geliyor” diyen Sundas sebebini ise şöyle anlattı:
“2020 yılının başlarında, bir akşam yemeği partisi için börek kızartırken her şey karardı. Bir hastane yatağında uyandım ve bana grand mal nöbet geçirdiğim söylendi. (Grand mal nöbeti, bilinç kaybına ve şiddetli kas kasılmalarına neden olur.)
Bir doktor bunun bir beyin tümörünün sonucu olduğunu açıkladı. 37 yaşındaydım ve sağlığım gayet iyiydi. İki hafta sonra, kanseri almak için ameliyata girmeden önce gözyaşları içinde kocama ve iki küçük çocuğuma sarılıyordum.”
Doktorları Sundas’a ameliyatın nadiren kötü huylu beyin kanserini tedavi edebildiğini söyledi. Tümör beynin hassas bir bölgesine yakınsa, doktorlar sadece bir kısmını çıkarabilirler. Genç kadının durumunda olduğu gibi çoğunu alsalar bile tümör neredeyse her zaman tekrar büyüyor, genellikle de agresif bir şekilde.
Sundas, “Ben ise kafamın içinde saatli bir bomba olduğunu bilerek yaşamayı öğreniyorum. Yine de şanslıydım. Düşük dereceli bir tümör olan oligodendrogliomam vardı ve bu tümörün prognozu çok daha iyiydi. Bu tümörde hastalar ortalama 10 yıl yaşayabiliyor. Daha agresif bir beyin kanseri olan glioblastoma ise hastaları genellikte 15 ay içinde öldürüyor, tıpkı 18 yaşındaki kardeşim gibi…” dedi ve ekledi:
“Ancak hayatta kalmak mücadelenin sadece yarısı. Amerika Birleşik Devletleri'nde beyin tümörü tedavisi gören hastaların yüzde 80'i gibi ben de bildiğimden çok farklı hissettiren bir zihne uyum sağlamak zorunda kaldım.”
OLDUĞUMUZ YILI, DEVLET BAŞKANINI BİLE UNUTTU
Michigan'daki bir çocuk hastanesinde doktor olan Dr. Megan Pesch, sitomegalovirüs (CMV) enfeksiyonunun yeni doğan bebeklere verebileceği zararlara oldukça aşinaydı. Çünkü kendi kızı da CMV ile enfekte olarak doğmuştu. Bu sebeple bir araştırma yapmak istedi.
BU VİRÜSLE DOĞANLARIN OTİZM GELİŞTİRME OLASILIĞI İKİ BUÇUK KAT FAZLA
Dr. Pesch yeni bir çalışmayla, doğuştan CMV enfeksiyonunun gelişmekte olan beyin üzerindeki uzun vadeli sonuçlarından birini ortaya koydu. Amerika Birleşik Devletleri'nde Medicaid ve Çocuk Sağlık Sigortası Programı veri tabanlarında kayıtlı üç milyondan fazla çocuğun tıbbi kayıtlarını inceleyerek, bu çocukların otizm geliştirme olasılığının iki buçuk kat daha fazla olduğunu tespit etti.
"CMV çok acımasız bir virüs" diyen Dr. Pesch ekledi: "Rahim içinde CMV gerçekten plasentaya saldırır ve istila eder, bu nedenle kan akışının ve besinlerin azalmasına neden olabilir. Aynı zamanda fetüsün merkezi sinir sistemini de kendine çekiyor, bu yüzden oraya giriyor ve sadece erken fetal beyin hücrelerini enfekte etmekle kalmıyor, aynı zamanda beynin nasıl geliştiğini de değiştiriyor."
Fransız Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi'nde araştırma direktörü olan Dr. Laetitia Davidovic, bulguların halk sağlığı açısından önemli sonuçları olduğunu belirtti. Bu bulguların, hamilelik sırasında ve doğum sırasında CMV taraması için sistematik antikor testlerine ihtiyaç duyulduğuna işaret ettiğini söyledi.
Ancak CMV, otizmin gelişiminde rol oynayan tek viral enfeksiyon değil.
HANGİ VİRÜSLER OTİZMLE BAĞLANTILI?
--
FİZYOTERAPİ SEANSLARINDA ACIDAN AĞLIYORDU
Ancak bu fizyoterapi egzersizleri onun 'acıdan ağlamasına' neden oldu ve semptomlarında bir iyileşme olmayınca ebeveynleri bir MRI taraması talep etti. Şubat ayında yapılan bu taramada beyin sapının etrafında 'ahtapot gibi' büyüyen bir tümör olduğu ortaya çıktı.
İleri analizler sonucunda tümörün yaygın orta hat gliomu (DIPG) ya da daha yaygın bilinen ismiyle beyin sapı tümörü olduğu ortaya çıktı.
‘GERÇEĞİ ÖĞRENMEK OTOBÜS ÇARPMASI GİBİYDİ’
Nick, küçük oğlunun beyin kanseri olduğunu öğrenmenin 'otobüs çarpması' gibi bir şey olduğunu söyledi, “Ronnie hiç iyiye gitmiyordu. Acı ve hayal kırıklığı içinde ağlıyordu ve sonra sağ elinde bir uyuşma oldu. MR sonuçlarını aldığımızda beyin kanseri olduğu haberine inanamadık. Sanki bize bir otobüs çarpmış gibiydi. O yakışıklı, kendine güvenen ve çok sevilen küçük bir çocuktu, zinde ve sağlıklıydı. Bu nasıl olabilir?” dedi.
UMUTLARI ABD’DE DENENEN BİR İLACA BAĞLI
Ronnie halihazırda ameliyat ve radyoterapi gördü ancak Birleşik Krallık'ta DIPG için diğer tedavi seçenekleri sınırlı. Aile umutlarını şu anda ABD'de denenmekte olan ve Ronnie'nin sahip olduğu H3K27 adı verilen mutasyona sahip spesifik tümör türüyle mücadelede umut verici sonuçlar gösteren ONC201 adlı bir ilaca bağlamış durumda.
Tedavi masraflarını özel olarak karşılamak üzere ABD’ye gidebilmek için bir yardım fonu oluşturan aile, 50.000 sterlin toplamayı umut ediyor. Kurdukları yardım fonu şu ana kadar 50.000 sterlinlik hedefin 14.000 sterlinlik kısmını topladı.
OTUZ YILDAN UZUN BİR SÜRE SİGARA İÇTİM, ANCAK 52 YAŞINDA BIRAKTIM Patsy Mundie, 102, Edinburgh/İskoçya
"Çocukluğumdan beri hep aynı kahvaltıyı yaparım; yarım beyaz greyfurt, bir haşlanmış yumurta, bir bardak portakal suyu ve ev yapımı marmelatlı iki dilim esmer ekmek. Bu benim ana öğünümdür.
Öğle yemeğinde çok fazla mikrodalga fırında hazır yemek yiyorum. Yaşlandıkça bunu yapmaya başladım. Ailem yakın zamanda bana bir airfryer aldı, bu yüzden bazen cips yapıyorum. Günün ortasında her zaman et ve bolca sebze yemeye özen gösteririm; en sevdiklerim lahana ve kuru fasulye. Ben çocukken büyük bir sebze bahçemiz vardı, bu yüzden sebzelere her zaman çok düşkün oldum. Viktorya dönemine ait bir ailenin çocuğuydum ve size ne verilirse onu yemek zorundaydınız, bu yüzden hiçbir zaman seçici bir yiyici olmadım.
Her gün örgü örüyorum. Hayır işleri için çok sayıda eldiven yapıyorum, bu da bana bir amaç veriyor ve ellerimi aktif tutuyor. Parmak uçlarımda biraz kireçlenme oldu ve örgü örmek bana iyi geldi.
GÖRDÜĞÜM HERKESLE KONUŞUYORUM
Eğer güzel bir günse dışarı çıkar ve temiz hava almak için mahallede dolanıyorum. Gördüğüm herkesle konuşuyorum. Sosyal bağ kurmak benim için iyi oluyor. Bu yaşımda tüm arkadaşlarımı kaybettim. Eskiden çok briç oynardım ama birlikte oynadığım tüm hanımlar öldü, bu yüzden herkesle sohbet ediyorum. Torunlarım bana Instagram açtılar, böylece onları takip edebiliyorum.
Her zaman hevesli bir sporcu oldum, bu yüzden televizyonda çok fazla spor izliyorum. Spor benim için her şeydi. Okulda kriket ve hokey oynadım, çok tenis oynadım çünkü ailemin kendi tenis kortu vardı. Sporun ne olduğu önemli değildi, onu yapmak ilgimi çekerdi. Açık havada olmayı her zaman sevdim, beni dışarıda tutan her şeyi yapardım.
"Belirtilerim 2017 yılında şişkinlik ve karın ağrısı ile başladı, ancak bunu üniversitenin son yılında olduğum için strese bağlıyordum. O haziran ayında mezun olduktan sonra semptomlarım devam etti ve endişelerimle aile hekimime gitmeye başladım.
Belirtilerim ilerlese bile bana muhtemelen İrritabl (Huzursuz) Bağırsak Sendromu (İBS) olduğu söylendi. Kısa süre sonra, çoğu öğünden sonra mide bulantısı ve artan ağrı ve şişkinlik yaşamaya başladım.
Bir yıl boyunca aile hekimine gidip geldikten sonra, Eylül 2018'de nihayet diğer iltihaplı bağırsak hastalıklarının belirteçlerini taramak için bir kan testi yaptılar. Doktorum, bu testlere yumurtalık kanserinin bir göstergesi olan CA125 tümör belirtecini kontrol etmek için bir test de dahil etti. Bu testin sonucu yüksek çıktı ve teşhisime giden dokuz aylık yolculuğun başlangıcı oldu.
Ultrasonda şüpheli kistler tespit edildikten sonra acilen bir jinekoloğa sevk edildim. Artık şişkinlik, yorgunluk, ağrı ve mide bulantısı gibi yumurtalık kanserinin tüm klasik semptomlarına sahiptim.
Sağlığımla çok mücadele ediyordum ve endişelenmeye başlamıştım. Bir yandan yüksek lisans eğitimimi sürdürüyor, bir yandan da hokey oynayarak sağlığımı idare etmeye çalışıyordum.
İŞARETLERİ GÖRMEZDEN GELDİ, 'ÇOK GENÇSİN' DEDİ
Jinekoloğa gittiğimde, teşhisimin ne olduğuna dair çoktan kararını vermişti; bunun muhtemelen miyom ve endometriozis olduğunu açıkladı.
Doktorun düşüncesinin ardından ben de tüm semptomlarımı açıkladım ve tümör işaretinin yükseldiğini belirttim.
Geçtiğimiz hafta bir grup bilim insanı, yeni bir ilacın farelerin ömrünü yüzde 25'e kadar uzatabileceğini keşfetti. İlaç, iltihaplanma, kas kaybı ve diğer birçok yaşlanma belirtisiyle bağlantılı olan interlökin-11 (IL-11) adlı bir molekülün etkisini bloke ederek çalışıyor. Yayınlanan videolarda, tedavi edilmeyen farelerin tüylerinde grileşme, saç dökülmesi ve kilo artışı görülürken, yeni ilaçla tedavi edilen aynı yaştaki fareler kalın, parlak tüylerle canlı görünüyordu.
Nature dergisinde yayınlanan çalışmanın eş başkanlığını yürüten Imperial College London'dan Profesör Stuart Cook, tedavi edilen farelerin kanserli tümör geliştirme ve kanserden ölme olasılıklarının da ilacı almayanlara göre çok daha düşük olduğunu söyledi. Bu farelere, daha düşük kolesterol seviyelerine, daha fazla kas gücüne ve daha verimli bir metabolizmaya sahiptiler.
Daily Mail'e konuşan Profesör Cook, “Yaşlandıkça vücudumuz, kendi bağışıklık sistemimizin tepki verdiği hasarlı hücreleri biriktirerek iltihaplanmaya neden olur. Bu süreçte IL-11 aktive oluyor ve daha fazla iltihaplanmaya yol açıyor. Bu, ateşe benzin dökmek gibi bir şey” dedi.
Yaşlanma karşıtı ilaçlar yakın tarihte ufukta görünmese de daha uzun ve sağlıklı bir yaşam şansınızı artırmak için yapabileceğiniz bilim destekli pek çok yaşam tarzı değişikliği var. En etkili rutinlerden ve bunları benimseyerek kaç sağlıklı yıl kazanabileceğinizi anlatıyoruz…
İYİ TARAFINDAN BAKIN
KAZANÇ: 4 yıl
King's College London Yaşlanma Araştırmaları Direktörü Dr. Richard Siow'a göre, araştırmalar olumlu bir düşünce yapısına sahip olmanın yaşam süresini uzatabileceğini, olumsuz düşünceler üzerine kafa yormanın ise tam tersi bir etki yarattığını söyledi, “Olumlu bir zihinsel tutum, kardiyovasküler hastalık ve bunama gibi yaşa bağlı hastalıkları hızlandıran stres ve kaygıyı azaltabilir. Mekanizmalar tam olarak anlaşılamamıştır ancak olumlu bakış açısının daha düşük kan basıncına ve daha sağlıklı kiloya yol açabileceğini de biliyoruz” dedi.
Journal of the American Geriatrics Society'de 2022 yılında yapılan bir araştırma, en iyimser kadınların daha olumsuz bakış açısına sahip kadınlara göre ortalama yüzde 5,4 daha uzun (yaklaşık 4,4 yıl) yaşadığını ortaya koydu.
Araştırmacılar, emziren kadınlarda kalsiyum kaybına rağmen kemik gücünü koruyan Maternal Beyin Hormonu (CCN3) adlı bir hormon keşfettiler. Bu hormonun, potansiyel olarak osteoporozu tedavi edebileceği ve farklı demografik özelliklerdeki kırıkların iyileşmesine yardımcı olabileceği tahmin ediliyor.
Nature dergisinde yayımlanan sonuçlar, süt üretimini desteklemek için kemiklerden kalsiyum çekilmesine rağmen, emzirme döneminde kadınların kemiklerinin nasıl nispeten sağlam kaldığına dair uzun zamandır devam eden bilmeceyi çözüyor.
Çalışmanın yazarı ve UCSF'de hücresel moleküler farmakoloji profesörü olan Holly Ingraham, “Bu bulgularla ilgili dikkat çekici şeylerden biri, ne yazık ki biyomedikal araştırmalarda norm haline gelen dişi fareleri incelemiyor olsaydık, bu bulguyu tamamen kaçırabilirdik. Biyolojiyi tam olarak anlamak için hem erkek hem de dişi hayvanlara yaşam süreleri boyunca bakmanın ne kadar önemli olduğunu vurguluyor” dedi.
OSTEOPOROZ VE ÖSTROJENİN ROLÜ
Dünya çapında 200 milyondan fazla insan, sık sık kırıklara neden olabilen kemiklerin ciddi şekilde zayıflaması olan osteoporozdan mustarip. Kadınlar, normalde kemik oluşumunu destekleyen östrojen seviyelerinin azalması nedeniyle menopozdan sonra osteoporoz açısından özellikle yüksek risk altında. Emzirme döneminde östrojen seviyeleri de düşük oluyor, ancak bu dönemde osteoporoz ve kemik kırıkları çok daha nadir görülüyor, bu da kemik büyümesini östrojen dışında başka bir şeyin desteklediğini düşündürüyor.
Ingraham'ın laboratuvarı daha önce dişi farelerde, beynin küçük bir bölgesindeki seçili nöronlarda bulunan belirli bir östrojen reseptörünü bloke etmenin kemik kütlesinde büyük artışlara yol açtığını keşfetmişti. Kandaki bir hormonun süper güçlü kemiklerden sorumlu olduğundan şüpheleniyorlardı ancak o zamanlar bunu bulamamışlardı. Bu arayış dünya çapındaki pandemi sırasında daha da uzamıştı.
Yeni çalışmada, Ingraham ve ekibi bu kemik yapıcı hormon için kapsamlı bir arama gerçekleştirdiler ve sonunda CCN3'ü mutant dişilerde sorumlu faktör olarak belirlediler. Başlangıçta ekip bu sonuç karşısında şaşırdı çünkü CCN3 nöronlardan salgılanan bir hormonun tipik profiline uymuyordu.
Emziren dişi farelerde aynı beyin bölgesinde CCN3 bulduktan sonra şüpheleri ortadan kalktı. Bu seçilmiş nöronlarda CCN3 üretimi olmadan, emziren dişi fareler hızla kemik kaybetti ve bebekleri kilo vermeye başladı. Bu da hormonun emzirme sırasında kemik sağlığını korumadaki önemini doğruladı. Bu keşfe dayanarak, artık CCN3'e Anne Beyin Hormonu (MBH) diyorlar.
İngiltere, Reading’te yaşayan Danielle Emery, boğaz ağrısı olduğunu düşündüğü bir hastalıktan mustaripti. Semptomlarını basit bir soğuk algınlığına bağladı. Gün geçtikçe durumu kötüleşmeye ve hatta konuşurken sesi zorlanmaya başladı.
O noktada doktora giden Emery’ye yalnızca larenjit teşhisi kondu. Larenjit, çeşitli nedenlerle ses telleri iltihabı oluşması sonucu boğazda yumru hissi, ağrı ve ses kısıklığının meydana gelmesine sebep olan bir rahatsızlıktır.
Semptomlar geçmeyince ve Danielle’nin durumu kötüleşmeye başlayınca yeniden doktora gitti. Nisan 2019’da yapılan testler, 39 yaşındaki kadında gırtlak kanseri olduğunu ortaya çıkardı.
Doktorları Danielle’nin tedavisi için acil ameliyat önerdi. Daha kanserin şokunu atlatamayan fakat doktorların yönlendirmesi ile bıçak altına yatmaya hazırlanan Danielle ikinci bir şok haber aldı; 11 haftalık hamileydi.
Danielle ve 39 yaşındaki eşi Tony, aktif olarak bebek sahibi olmaya çalışmıyorlardı ve Danielle geç adet görmesinin stresten kaynaklandığını düşünmüştü. Bekledikleri haberden dolayı mutlu olsalar da çiftin sevinci belirsizlikle doluydu.
“Hamileliğimin oldukça başında olduğum için düşük yapma ihtimalim yüzde 99'du” diyen Danielle yaşadıklarını şu sözlerle anlattı:
“Ameliyatın hayatımı kurtarmak için ne kadar önemli olduğu anlatıldı. Şimdiye kadar vermem gereken en zor kararı vermek için sadece birkaç dakikam vardı. Kendi hayatım ile bebeğim arasında bir seçim yapmak zorundaydım Ama ben olmasaydım zaten bebek de olmayacaktı. Ameliyata devam etmek gibi cesur bir seçim yaptım. Şanslıydım, doktorlar tüm kanseri başarıyla temizlediler. Bebeğim de iyiydi”.
Ancak çiftin mutluluğu kısa sürdü. Danielle altı aylık hamileyken kanser geri döndü.