YÜKSEK tansiyondan mustaribiz. "Bende yok" demeyin, mademki Türkiye toprakları üzerinde yaşıyoruz, her gün televizyon seyrediyoruz, sabah gözümüzü Yargıtay bildirisi ile açıp akşam haberinde buna AKP adına Cemil Çiçek’in zehir zemberek cevabı ile yatıyoruz, mademki bu ülkede olan biteni iyi kötü izliyoruz, hepimiz ülkedeki yüksek tansiyonun kurbanıyız.
Belki biliyorsunuzdur, bu meret pek çok organda inanılmaz hasarlara yol açıyor. Görme kaybı, felç olasılığı, damar sertliği, beyinde kanama...
Bu belirtilerin hangisi bizde yok?
Bence hepsi var, hatta fazlası da var.
Merak ettim, araştırdım. Yüksek tansiyon doğuştan olan bir hastalık değil. Çok istisnai durumların dışında dünyaya gözünüzü bunsuz açıyorsunuz. Bu istisnai durum ise böbrekleri etkileyen nadir bir hastalık. Bunun dışında yüksek tansiyona "yatkın olmak" gerekiyor.
Ne yapalım, kader bu, yatkınız işte. Zaten yatkın olmasak milletçe hamur işine de bu kadar düşkün olmazdık. Hastalığın sinsi belirtisi ara ara tatlılara saldırmak...
Haddimi aşmamak için bu konuyu ülkemizin önde gelen beyin ve sinir uzmanlarından birine danıştım. Operatör Dr. Mehmet Hacıhanefioğlu’nu aradım. Kendisinden dinlediklerimi doğru yorumladımsa, bu lanet hastalık kim müstahaksa onu gidip buluyor.
* * *
Op. Dr. Hacıhanefioğlu der ki: "Bu bir ağız tadı meselesidir..."
Ağız tadımızın ne olduğu her gün ekran karşısına geçip seyrettiklerimizden belli. Tuz diye tutturursa millet, böyle oluyor. Oysa insanoğlu tuz yemek üzere tasarlanmış bir yaratık değil. Sebzeden, etten gelen doğal tuz kimseye yetmiyor.
Tuzun yanı sıra yüksek tansiyona yol açan ikinci önemli sebep stresmiş. İnsanoğlu nasıl tuzluk kullanmak üzere dizayn edilmemişse bu kadar büyük psişik baskı altında yaşamak için de yaratılmamış.
Günümüz şehirli insanı hangi meslekten olursa olsun büyük baskı altında. Çıkın etrafınızla konuşun, bu ülkenin sadece işçisi, emeklisi, işadamı, politikacısı değil, balıkçısı bile stresli.
* * *
Mademki dört yılda bir önümüze konan fırsatı yüksek tansiyondan kurtulmak için kullanamıyoruz, o zaman ne yapalım?
Çare bulmak için internette gezinirken Herbalist Bozkurtbey reçetesi diye bir şeye rastladım. Mesela ökseotu yüksek tansiyonu düşürüyormuş.
Bu arada milletçe neden bu kadar çok soğan ve sarmısak tükettiğimizin sebebini de buldum. Hem soğan hem de sarımsak yüksek tansiyona karşı birebirmiş.
Yazıyı Op. Dr. Mehmet Hacıhanefioğlu’nun özgün benzetmesi ile bitireyim:
"Eşeğin yük taşıma kapasitesi 200 kilodur. Siz bu eşeğe 600 kilo yük yüklemeye kalkarsanız, hayvancığın dört bacağı yayılır, yere çöker kalır..."