ANTALYA basınının Tanju abisi (İyidoğan), TRT arşivini karıştırırken 1992 yılına ait bir habere rastlamış. Haberde o yıl Antalya’ya 200 civarında uçak indiği yazıyormuş! Ve o zaman bu oldukça büyük bir haber olabiliyormuş.
2005 yazında Antalya Havaalanı’na 90 saniyede bir uçak iniyor. 1992’de yılda inen uçak sayısı ile bugün bir günde gelen eşit.. Temmuz başındaki rekor bir pazar günü dış hatlar terminaline inen 442 uçak ve 43 bin 500 yolcu...
Bu rakamlar tek bir şeyi gösteriyor, Türkiye turizmde büyük bir devrim yaptı.
Ve devrim hiçbir zaman tek başına gerçekleşmez. Beraberinde kültürü, yaşam biçimlerini de etkiler. Son 15 yılda Türkiye bu anlamda bir kültür devrimi yaşadı. Bu devrimin etkilerini giderek daha da fazla hissedeceğiz. Turizme açık olan bir ülke, zihniyet olarak kapalı kalamaz. Turizm kültürel değerler alışverişi için eşsiz bir fırsat sunarak barışa da hizmet ediyor. Tek dikkat edilmesi gereken, turizm yatırımlarını kıyılarımızı betonlaştırmadan yapmak.
Turizmde yıllık doğal büyüme oranı yüzde 25 gibi yüksek bir orana oturuyor. 30 milyon turist hedefine ulaşılması zor değil. Ve bu sayının içinde 1 numaraya Ruslar oturacak. Bu da Türkiye’nin dış ilişkilerini dolaylı olarak etkileyebilecek bir gelişme.
* * *
Her gelen turisti Türkiye’nin potansiyel marka elçisi gibi düşünmek lazım. Turist Türkiye’yi metrodaki afişte değil, bire bir gerçeğinde yaşıyor. Geçen hafta Fransa’dan gelen bir dostum, Paris Havaalanı’ndan bir İstanbul rehberi almış. Kapakta kırmızı fesli bir adamın fotoğrafını basmışlar. Arkadaşım bütün gün dolaştı, İstanbul’da bir tek fesli göremedi. İstanbul rehberinin kapağındaki fes klişesi de böylece anlamını yitirdi.
Türkiye önyargısının en zor kırılacağı İstanbul rehberi örneğinin gösterdiği gibi Batı’daki yayınlar ve medya. Yabancı gazeteciler gelirler ve editörlerini en fazla tatmin edecek fotoğrafı ararlar. Aradıkları ya fesli bir adamdır, ya da Midnight Express filmindeki gardiyanın Galata Köprüsü’nde yürüyen bir kopyası.
* * *
Peki ama bizim hiç mi günahımız yok? Her şey dahil sisteminde gelen turistlerin güneyde otellerin dışına pek çıkmamalarından esnaf şikáyetçi. Ama çıktıklarında ne oluyor? Turist de esnaftan yaka silkiyor.
Sultanahmet civarını örnek verirsek, bir turistin sözel tacize uğramadan beş metre yürümesi imkánsız. Turistleri dükkánlara sokmak için her türlü numara deneniyor.
İstanbul Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü bu konuda bir eğitim düzenleyip esnafı eğitse ne iyi olur. Şimdilik sadece havaalanındaki taksi şoförlerini eğitmişler, sırada Sultanahmet’teki taksiciler var. Sultanahmet esnafının eğitimine öncelik verilmesi daha doğru olabilir.
Marka elçilerimiz olan turistlerin sokakta rahat yürümelerine izin vermek de bir kültür devrimi olacak.