DANİMARKA’da yetişmiş bir dostumuz var. Çocukluğu orada geçtiği için hálá Danimarka dilindeki karikatür dergilerine abone. İşte bu dergilerin birindeki çizgi hikayede Jesus isimli bir kahraman var.
Jesus, İsa anlamına geliyor. Hz İsa’nın temsili resimlerindeki halinin tıpkısının aynısı olan Jesus, insanlar arasında saçı başı dağınık yarı çıplak dolaşıp çeşitli komik yorumlarda bulunuyor.
Batılılar İsa filmlerini, rock operasını, uzunçalarlarını, tiyatro ve müzikallerini geçen yüzyılın ikinci yarısında yapabildiler. Bunlar aylarca tartışıldı. Şimdi artık kimse o olayları hatırlamıyor, ama 1970’lerin Jesus Christ Superstar şarkısı unutulmadı. Marie Magdelana’nın "Her şey yolunda şarkısı" romantizmi ile belleklere kazındı.
Deep Purple grubundan Ian Gillan Jesus’u ilk seslendiren sanatçıydı. Müzikal, Broadway’e çıkmadan 3 milyon kopyası satılmıştı bile. Müzikalin filmiyle ilgili okuduğum bir eleştiride 1970’te 12 yaşında olan yazarı filmin etkisiyle dört kez vaftiz olduğunu itiraf ediyordu!
* * *
Bugünün dünyasının bir Muhammed süperstara ihtiyacı olabilir mi? Bunu yapmadığınız zaman birileri onu terörist kılığına sokup karikatürünü çiziyor, ortalık birbirine giriyor.
Sanki dünya savaşına doğru gidiyoruz. Öyle ki insanları sakinleştirmek için Birleşmiş Milletler Genel sekreteri Kofi Annan’ın dün yaptığı gibi sağduyu çağrısında bulunması gerekiyor.
Fikir ve düşünce özgürlüğüne inanan biri olarak Avrupa medyasında Hz. Muhammed karikatürü etrafında oluşan provokatif davranışları kınıyorum. Üstelik, birbiri ardına olay karikatürü yayınlamalarını entelektüellik adına sorumsuz ve utanç verici buluyorum.
Bu yaklaşımdaki nüansı görmek lazım. Karikatürü düşünce özgürlüğü içinde ele alabilirsiniz, ancak Fransa’da varoşlar yanarken, İngiltere’de bombalar patlarken, Ortadoğu diken üzerinde otururken ve Filistin’de Hamas iktidara geçmişken düşünce özgürlüğü adına savaş kışkırtıcılığı yapmaya kimsenin hakkı olmamalı.
* * *
Bizim buralarda karikatür hassas mesele. Karikatürcülerin duayeni sayılan Semih Balcıoğlu’na son olaylar hakkında ne düşündüğünü sordum. "En iyisi bu soruyu Başbakan'a sormak. Bizden çok karikatürü o düşünüyor. Çok toleranslıdır kendisi" cevabını aldım.
Çuvaldızı böylece kendimize batırdıktan sonra Avrupa’ya dönelim. Hz. Muhammed karikatürünü birbiri ardına yayınlamaya başlayan Avrupalı meslektaşlarımızın gerçekten düşünce özgürlüğü refleksiyle hareket ettiğinden ne yazık ki emin değiliz. Buradan baktığımızda daha çok kültürel olarak önyargılı bir kitle refleksi görüyoruz.