İLKOKUL üçüncü sınıftaki oğlumdan öğretmeni özgeçmişini yazmasını istemiş. Özgeçmişte hayattaki ilkleri de yer alacakmış.
Oğlumun ilk "gösteri ve yürüyüş"lerini birlikte sıralamaya başladık. Yedi aylıkken mahalle halkıyla beraber anne kucağında dedesinin Esentepe Gazeteciler Mahallesi’ndeki evinin arkasında arsa yeri açmak için girişilen çam ağacı katliamına dur gösterisi...
Üç yaşındayken Kandilli’deki bahçelere zehirli yiyecek atılması sonucu evcil olsun sokakta olsun mahalledeki tüm köpeklerin ölümüyle sonuçlanan hayvan katliamına karşı İskele Caddesi’nde komşularla birlikte düzenlenen protesto gösterisi...
Sekiz yaşındayken annesi ve babasıyla birlikte bir gece vakti katıldığı Hrant Dink’in katledilmesini protesto yürüyüşü...
Listeyi yaptıktan sonra birden dehşete kapıldım. Minicik yavrularımızın tanık olduğu şiddet inanılmaz boyuttaydı. Çevre katliamı, hayvan katliamı, insan katliamı... Şiddet her yanımızı sarmıştı ve kaçışı yoktu.
O sırada açık olan televizyonda yine savaş vardı, bombalar patlıyordu. Sonra spiker, Hrant Dink’in ölümüyle ilgili haberleri okudu. Dört kişinin karıştığı ölüm senaryosunun önceden bilindiği iddia ediliyordu. Oğlumun nihayet uykusu gelmişti, "Hadi anne yatak keyfine" dedi.
Yatak keyfi, bizim uykudan önce birlikte beş dakika birbirimize sokulup karşılıklı sırlarımızı ifşa ettiğimiz sürenin adı. Yatar yatmaz bu kez oğlum bana doğrudan şu soruyu sordu: "Anne, Hrant Dink’i niye öldürdüler?"
Hazırlıksız yakalanmıştım, "Çünkü o farklıydı" cevabını verdim oğluma.
Bundan sonraki konuşmamız şöyle ilerledi:
- Neresi farklıydı?
- Türk vatandaşıydı ama Ermeni kökenliydi. Bir ülkenin vatandaşlarının soyu farklı olabilir, ayrıca çoğunluk gibi Müslüman değildi. Ayrıca adı da farklıydı.
- Anne benim adım -Ali Sinan- farklı mı?
- Değil.
- İyi o zaman. Ama Hrant Dink’i bunun için mi öldürdüler yani?
- Sadece bu değil, gazeteciydi ya, yazdıklarından ve farklı düşüncelerinden bazı kişiler hoşlanmıyordu.
- Kimlerdi onlar?
- Farklılıklara tahammülü olmayanlar. Bunu bir tehdit gibi görenler.
- Anne o zaman farklılıklara katlanamayanları sevmiyorum ben.
Oğluma sıkı sıkı sarıldım, gözümden damlayan yaşı görmesini istemedim.
* *Ê *
Araştırma şirketi GfK, Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 20 ülkede "Endişeler Araştırması" yapmış. Sonuçlara göre Türkleri kişisel endişeler bakımından diğer ülkelerden ayıran nokta "aile"nin öne çıkması. Türkler en çok aile bireylerinden birine bir şey olmasından, eşten ayrılmaktan korkuyorlar.
Yunanlı en çok işini kaybetmekten endişe duyarken, biz neden ailemiz konusunda endişeliyiz? Çünkü tek sığınak noktamız aile de ondan.
Çevre katliamı, hayvan katliamı, insan katliamı... Tek güvencemiz yine ailemiz ve işin kötüsü orada da şiddet eksik olmuyor.
Farklılıklara tahammül etmeyi öğrenene kadar da sanırım bu böyle devam edecek.