OSMANLI döneminde esnaf ayaklandı mı sadrazam gidermiş. O zaman bugünkü gibi işadamı kavramı yok, ekonomik gücü esnaf temsil ediyor.
Bugün memleketin ekonomik gücünü temsil edenlerin kreması TÜSİAD’da toplanıyor. TÜSİAD, TOBB gibi Başbakanlığa bağlı, üyeliği zorunlu olan yarı devlet kuruluşu değil. Bu anlamda Avrupa Birliği normlarında bir kurum. Gücü de bugünün dünyasında tam da buradan kaynaklanıyor.
Siyasi iktidar ile ekonomik güç arasında ayrılık doğduğunda genellikle kaybeden taraf siyasi iktidar olur. Bütün dünyada da bu böyledir. Amerika’da petrol şirketleriyle ihtilafa düşen bir iktidar ayakta kalabilir mi? Gerçekçi olmak gerek. Dünyanın her yerinde bu böyledir.
Her şey bir yana, TÜSİAD bu iktidarı az desteklemedi. O zaman iyiydi de, şimdi mi suç duyurusuna layık görülüyor? Kontrolsüz kızgınlığının kendisine zarar verebileceğini Başbakan’a kimse söylemiyor mu?
* * *
AKP, seçmen nezdinde sanıldığı kadar güçlü mü? Araştırma şirketi Yönelim’in 1950 yılından bu yana hangi seçimlerde gerçek anlamda "kırılma" yaşandığını gösteren bir çalışması var. 2002 seçimleri "çevre"nin iktidara taşınması anlamında bir kırılma noktası oluşturuyor. 1950’de "çevre", iktidardaki takımı değiştirmişti, 2002’de ise bu kez kendisi doğrudan iktidar oldu. Ancak çevrenin iktidara taşınması, toplam seçmenin sadece yüzde 26’sının desteğiyle yapıldı. Bu ne demek? Evet, AKP geçerli oyların yüzde 34’ü ile iktidara geldi; ama Türkiye seçmen sayısının toplamına bakıp geçersiz oylarla sandığa gitmeyenleri de düştüğünüzde, gerçek desteğin oranı yüzde 26’da kalıyor.
AKP’nin Türkiye’de mevcut tüm seçmenin sadece dörtte birini arkasına aldığını zaman zaman hatırlamasında yarar var.
* * *
Bu arada yine 2002 seçimlerinde tüm seçmenin yüzde 35.2’si de parlamentoda temsil edilmeyen partilere oy vermiş. Böylesi dünya demokrasi tarihinde yok! Bir parti, tüm seçmenin yüzde 26’sının oyuyla parlamentoda neredeyse Anayasa’yı değiştirecek çoğunluğa yaklaşan sayıda (yüzde 66) sandalye elde ederken, baraj nedeniyle toplumun yüzde 35’i temsil edilmiyor.
Hal böyle iken, tüm parti liderlerinin çıkıp yüzde 10 barajını savunmaları demokrasi adına utanılacak bir durum. Bir tarafta Meclis’te kendi çıkarlarına işleyen adaletsiz düzenin sürmesini isteyen AKP ve CHP, diğer tarafta da barajın inmesini savunmanın zaaf gibi anlaşılmasından endişe eden geçen seçimin parlamento dışı kalan partilerinin liderleri. Liderlerin hiçbiri baraj konusunda demokrasi sınavını geçemedi.
İktidarın yerinde olsam, ağzımı açarken dikkat eder, yüzde 26 kadar konuşurdum, TÜSİAD ile kavgaya girerken de...