‘NE kadınlar sevdim, zaten yoktular...’ Erkekler bu satırlara takıktı. Müsebbibi ise biz, kızlar... Ortalıkta ‘Hangi’li Attilá İlhan kitaplarının uçuştuğu yıllar, 70’lerin sonu, 80’lerin başı... Her áşık olan her seferinde mutlaka bir káğıda Attilá İlhan’dan iki dize yazacak.
Aşkların açılışı ‘Ben sana mecburum’la yapılacak, kapanışı ‘An gelir o eski heyecan ölür’le... SMS yok, e-mail ve bluetooth yok; ama F klavye daktilolarımız, teleks ve güllerin gerçek olanları var. Attilá İlhan’ın ve bizim lügatimizde ‘hicran’ ve ‘zahir’ kelimesinin bulunduğu günlerdeyiz.
Ve işte 20 yıl sonrası... Attilá İlhan epeydir Cumhuriyet’te yazıyor. Eski áşıkların çoğu, onun Cumhuriyet yazılarından bihaber. Üçüncü dünyacılık, Avrupa Birliği’ne karşı tavır, Sultan Galiyevcilik, nedense iki yazıda bir tekrarlanan Atatürk’ü eleştirmeye cesareti olmayanların tipik tavrı olan İnönü düşmanlığı... Attilá İlhan artık bu.
‘Ne kadınlar sevdim zaten yoktular’ diyenler çoluk çocuğa karışmış, bir avuç meraklı dışında Attilá İlhan’ın köşesini sabırla takip eden yok.
* * *
Attilá İlhan’ı kaybettiğimiz günler... Coelho’nun ‘Zahir’ adlı kitabı piyasada. Ahım şahım bir kitap değil bu; ama ‘zahir’ kavramı ilginç. Zahir için Arjantinli yazar Jorge Luis Borges şöyle demiş: ‘Zahir, Arapça’da ‘görünen, var olan, görünmez olamayan’ anlamına gelmektedir. Bir zamanlar karşılaştığımız kişi veya düşünce yavaş yavaş bütün düşüncelerimizi kaplar. Ve zamanla bir tutku halini alır.’
Ne kadınlar sevdim, zaten yoktular...
Attilá İlhan romantizmi hepimizin hayatının bir döneminde ‘zahir’imiz oldu. Ya da o zahir, tutkularımıza eşlik etti. Tutkularımızı dizelere döktü. Onu gerçeğe oturtmak zor.
* * *
Hal böyle iken Attilá İlhan için en gerçekçi yazıyı nasıl oldu da Hadi Uluengin yazdı? Bunu ‘mesafe’ ile açıklamak mümkün. Hadi Uluengin, Brüksel’de konuşlandığı için olaylara dışarıdan bakabilme yeteneğine sahip.
Uluengin’in Brüksel’de yaşaması, konumuz açısından bir başka simgesellik daha taşıyor. Brüksel, Avrupa Birliği’nin başkenti demek. Avrupa değerlerini ve kültürünü sindirmek kolay değil. Uluengin’in eleştirel gözüne tahammül etmeyi öğrenemeden nasıl Avrupalı olacağız? Doğu’nun üstün tarafı olan ‘tahammül gücü’nü farklı düşünceler söz konusu olduğunda da devreye sokabilirsek, bundan kuşkusuz hepimiz ziyadesiyle kazançlı çıkacağız; ama henüz başaramadık.
* * *
O, hepimizin aşk şairiydi zahir. Bize aşkı çağrıştıran adamdı. Evet, Attilá İlhan bizim Zahir’imizdi. Hadi Uluengin onu ölümünün ardından öyle bir eleştirdi ki zuhur eden görüntü kafamızdaki o şiirsel ‘zahir’i bozdu.
Ama o yazıydı gerçek olan ve aynı Brüksel havasını solumuş olmaktan mıdır bilmem, altına imzamı atardım. Şair, Hadi’nin yazısındaki gibiydi zahir...