ÖNCELİKLE, Gebze çıkışlı zehirli varil tartışmasının vatana ve millete hayırlı olmasını diliyorum. Türkiye-AB üyelik müzakereleri sürecinde Çevre başlığının görüşülmesine başladığı sırada varil skandalının patlaması çok iyi oldu.
Bu tartışma AB uyumlu mevzuat çıkarmakla "uygulama"nın ne kadar farklı olabileceğini anlamamız için en somut örneklerden biri.
Türkiye’de AB uyumlu Tehlikeli Atıkların Kontrolü yönetmeliği yok mu? Var.
Tıbbi Atıkların Kontrolü Yönetmeliği yok mu? O da var.
Peki ya kimyasal atıkların kontrolü için yönetmelik var mı? Evet var.
O halde Avrupa Birliği’nin atık alanında öngördüğü üç temel yönetmeliğe de sahibiz diye övünebilir miyiz?
Tabii ki hayır! Çünkü bir taraftan yaşam kalitesinin yükseltilmesini ağzımıza sakız etmişken diğer taraftan da kendi toprağımızı ve suyumuzu zehirleme işlemi tüm şiddetiyle devam ediyor. Yönetmelikleri takan yok, denetim zayıf.
Kim yapıyor vatan toprağını ve suyunu kirletmek ahlaksızlığını?
Adı Çevre Bakanımızda gizli pek değerli Türk şirketleri. Allah bilir aralarında çevre örgütlerinin gani gani bağışçısı olup sosyal sorumluluk projelerine para akıtanlar ve bunun sayfa sayfa reklamını yapanlar bile vardır.
Atıkları ile vatanlarını kirletenler bunu bilinçsizliklerinden yapmıyorlar. Kirletiyorlar, çünkü atık toplamanın ve bertaraf etmenin maddi sorumluluğundan kaçıyorlar.
* * *
Bugün Türkiye’de lisanslı tek bir atık bertaraf etme merkezi var, o da İzmit’teki İzaydaş. Bu devasa kuruluş 33 bin tonluk imha kapasitesine sahip.
Tesis ve konum mükemmel, sorun İzaydaş’ın imha edecek atık bulamaması!..
Atıklarını İzaydaş’a getiren yok, çünkü ton başına talep edilen ücreti ödemek yerine pisliklerini toprağa gömmeyi tercih edenler çoğunlukta.
İyi de devlet hazinesinin parasıyla yapılan İzaydaş bugün işletme zararında ise borçlarını ödemeye giden para sizin benim paramız değil mi?
Bizde zerre kadar vatandaşlık bilinci olsaydı bu soruyu bugüne dek gümbür gümbür sorardık. Demek ki yokmuş.
* * *
Ve resmin öbür tarafı: Atığını İzaydaş’a getirmeyen Marmaralı sanayici kendini "Neden bir tek ben?" diye savunuyor. Marmara’ya yerleşik sanayici atık için imha bedeli öderken Orta Anadolu, Ege, Doğu, Kuzey, Güney Anadolu ne yapıyor?
Atık tesisini kuran namuslu ve vicdanlılara sözümüz yok, ama bölgede tesis olmayınca insanların eline koz vermiş olunmuyor mu?
Kimse Marmaralı sanayicinin eline bu tür yumuşatıcı sebepler vermemeli.
Avrupa Birliği’nin LIFE adlı çevre programlarından ve diğer fonlarından yararlanarak her bölgeye bir atık bertaraf merkezi kurmakla işe başlanmalı.
Bu işin çözümü Türkiye’nin tüm bölgelerinde İzaydaş’ların sayısını artırmak.