2 Nisan 2004
Olur. Ama bu, tamamen size; kendinizin ve isteklerinizin ne kadar farkında olduğunuza, bunlar için ne yapabileceğinize bağlı. O yüzden hayatınızdaki ‘keşke’ler için başkalarını suçlamadan önce derin bir nefes alın ve tekrar düşünün. Ne kadar cesur davrandınız?
***
Seminerler, kendini geliştirme teknikleri, ruhsal rahatlama metodları gibi pek çok ‘arayış’ın olduğu bir devirde yaşıyoruz. Yaşam koçlarıyla hayatlarımıza yön veriyor, çeşitli öğretilerin uzmanlarıyla kimliğimizi buluyoruz. Benim bu köşede anlatmaya çalıştığım yöntemler, bunların bir özeti aslında. Ama hepsinin başında ‘cesaret’ geliyor. Başlamak ya da bitirmek için cesaret; devam etmek ya da vazgeçmek için yine cesaret... Peki, nerede satılıyor bu cesaret? Nereden, kimden alacağız?
Bunun tek bir yanıtı var: Kendimiz.
20. yüzyılın tanınmış mistiklerinden Osho’nun, OWO Yayınları’ndan çıkan ‘Cesaret-Tehlikeli Yaşamanın Coşkusu’ kitabında dediği gibi:
‘Eğer cesur değilsen samimi olamazsın.
Eğer cesur değilsen sevemezsin.
Eğer cesur değilsen güvenemezsin.
Eğer cesur değilsen gerçeğin peşine düşemezsin.
O yüzden önce cesaret gelir.
Ve diğer her şey onu izler.’
Cesaret, bütün korkulara rağmen bilinmeyene adım atmaktır. Acaba siz, ne kadar cesursunuz? İşinizi seviyor musunuz? Sevgilinizle ya da eşinizle ilişkinizden memnun musunuz? Hayatınızda sizi rahatsız eden ne var? Neden yerinizden kıpırdamıyorsunuz? Bu noktada ‘keşke’siz bir hayat olasılığını arttıracak bir seminerden bahsedeceğim: Cesaretle İlerlemek.
Fillerle İlerlemek !
Cesaretle İlerlemek adlı semineri, Dost Can Deniz veriyor. Endüstri mühendisliği eğitimi, finans sektöründe harcanan stres dolu yıllar ve birdenbire frene basıp ‘ben ne yapıyorum?’ sorusuyla yön değiştiren bir hayat; İşte Dost Can Deniz’i yaşam koçluğuyla buluşturan an. O andan sonra, tıpkı kendisi gibi ‘yaşam deneyimini değiştirmek isteyen’ insanlarla çalışıyor. Onlara cesaretle ilerlemeleri, hayatlarındaki güvenli bölgeden çıkmaları için yol gösteriyor. ‘Yaşam, yetenek ve lütuflarımızın bir kutlaması olarak yaşanmalıdır’ felsefesiyle yaşıyor. Bir Kültür Merkezi’nde ‘Cesaretle İlerlemek’ seminerleri yapıyor. www.cesursorular.com adresinden abone olabileceğiniz bir elektronik dergi çıkarıyor. Ayrıca Cesur Sorular adında bir kitabı var.
Ne tür korkularla başa çıkabileceğimizi merak ediyorum...
‘Psikolojik bir korkudan, fobiden, panik ataktan bahsetmiyorum. Çünkü terapi yapmıyoruz. Sadece gündelik konular. Yani bir iş kursam başarılı olur muyum? İş değiştirirsem ne olur? gibi, insanın kendine sorup yanıtını alamadığı sorulardan ve onların getirdiği korkulardan bahsediyorum’ diyor. Dost, bu korkuları seminerde Christopher Nevill’in bir benzetmesiyle açıklıyor. Katılımcıları, zihinlerinde uçağa bindirip Güney Afrika’ya safariye götürüyor. Günlük programlarını saat saat kendilerinin yapmalarını istiyor. Yaptıkları program sonucunda ormanda karşılarına bir fil çıktığını hayal ediyorlar. Bu noktada siz, ne yaparsınız?
a) Kaçarım
b) Saklanırım
c) Bayılırım
d) Filin üzerine koşarım
Fili, yaşamımızda verdiğimiz/veremediğimiz kararlardan dolayı yaşadığımız korkular olarak düşünürsek, yapmamız gereken, filin üzerine koşmak. Ama bizler genelde d şıkkı dışındaki seçenekleri deneyerek sorunu, bir başkasına, dünyaya ya da filin kendisine yüklüyoruz! Birisi beni korkularımdan kurtarsın, diye bekliyoruz. Garanti istiyoruz. Ormanda, filden kaçmak için önce korkularımdan kurtulmam gerek, diyerek yolun ortasında durursanız fil sizi ezip geçecektir! Aynen yaşamda da olduğu gibi! Çünkü korkulardan kurtulmak mümkün değil. Korkuya rağmen insan riski göze alır ki cesaretin anlamı budur.
Bu çalışma, her ne kadar seminer tarzı olsa da meditasyon, konuyla ilgili şiirler, yazılar, şarkılar kullanılıyor.
HAYAT PLANLANIR MI?
Bütün bunlar, hayat planlanabilir bir şey mi acaba? sorusunu aklıma getiriyor. ‘Kesinlikle hayır.’ diyor. Dost Can Deniz. ‘Ama planlanması gerekir! İnsanın, hayatına bir anlam verme çabası, ana motivasyon kaynaklarından biridir. Yaşadığı zorluklara ve karşılaştığı olaylara bir anlam verebilmek, ‘benim yaşamımın ne anlamı var’ sorusuna yanıt verecektir. Bu soruyu soran da yanıt veren de biz olduğumuz için anlamı verecek bir plan yapmamız lazım. Ama kendimizi plana harfiyen bağlı kalmak için zorlarsak mutlu olamayız; yaşamın bize verdikleriyle çalışmalıyız.’
Yöneticiliğin aslında kendini yönetmek demek olduğunu fark edince kendi içine doğru uzunca bir yolculuğa çıkan bir adamın verdiği seminerden yola çıkarak ‘cesaret’i sorguladık. Dost Can Deniz, bu yolculuğunda üç tutkusuyla tanıştı: Her anını farkında ve o andan en fazlasını alarak yaşamak, başkalarına kendilerine yardım etmeleri için yardım etmek ve özgür olmak. Tıpkı benim seçtiğim yol olan Tai Chi’de de olduğu gibi. Çünkü Tai Chi’nin en büyük yararı, farkındalığı geliştirmesi. Yani zihniniz ve bedeniniz ruhla beraber tam bir dinginliğe ulaştığı zaman daha olumlu ve toleranslı bir insan oluyorsunuz ve etrafınızda olanların çok daha farkında olabiliyorsunuz. Kontrollü bir hassaslığa sahip oluyorsunuz. Sonra da tüm kalbinizle istediklerinizin gerçekleştiğini görüyorsunuz. Madem hiçbir şeyin garantisi yok, o zaman sevdiğimiz şeylerin peşinden gitmenin yollarını araştıralım.
Mümkün olduğunca çok sayıda hata yap, ama bir şeyi unutma: Aynı hatayı tekrarlama. Ancak o zaman gelişirsin.
Osho
Yazının Devamını Oku 26 Mart 2004
‘Damla yönüne damlar çekirgem...’ Sermed Hoca’nın söylediği bu söz, en zayıf anımda, en üzüldüğüm anlarda benim yol göstericim. Tai Chi öğretmeni Sermed Tezel, Tai Chi’yi 6 basamak olarak sayıyor: Kendini geliştirme, kendini tedavi, başkalarını tedavi edebilme, fiziksel tedavi edebilme, uzak mesafeden de tedavi edebilme ve astral seyahatler.
Uzun boylu, gri saçlı bu hoş adam, Tai Chi öğretiyor. Sermed Tezel, 1948 İstanbul doğumlu. Avusturya Lisesi mezunu. Amerika’da futbol bursuyla okumuş. Türkiye’ye dönünce uluslararası şirketlerde çalışmış. Sonra turizm işine girmiş. Uzakdoğu’yla tanışması da bu sektöre girince olmuş. Ancak Tai Chi’yle 1991’de özel hayatında ciddi sorunlar yaşayınca ilgilenmeye başlamış. Zaten ondan sonra da bütün hayatını değiştirerek Tai Chi öğretmeye başlamış.
EVRENSEL ENERJİ
Sermed Hoca, Tai Chi tanımını şöyle yapıyor:
‘Evrensel enerjinin vücutta doğru akmasının sağlanması ve istendiği zaman kullanılması. Kişi, zihnini en dingin hale getirdiği zaman, beden de rahat eder. Böylece ruh da rahatlar. Ruh, beden kafesi içinde yaşayan ve devamlı varolan bir varlık olarak kabul ediliyor. Bu inanış, Şaman, Budist ya da Tibet’teki rahiplerde, Kudüs’te, eski Mısır’da da var. İnsanlar, bu niteliklerini nasıl kullanabileceklerini bulmak için
her türlü hayvanı her mevsimde gözlemlemişler. Bu mükemmelliğin bir enerji sisteminden kaynaklandığını bulmuşlar. Buna evrensel enerji diyorlar. Çinliler bu evrensel enerjiye ‘chi’ derken Hindular ‘prana’, Müslümanlar ‘nefes’ diyorlar. Bir insanın sağlıklı olabilmesi için bu enerjinin vücutta doğru gezmesinin gerektiği ortaya çıkıyor. ‘
Peki, ama nasıl? ‘Vücutta, meridyenler sistemi denen bir yol ve üzerinde çakralar var. Çakralar, büyük enerjinin giriş çıkış kapıları ve yedi adet. Çakraların belirli organ gruplarıyla direkt teması var. Düzgün çalıştıkları sürece organlarımız da doğru çalışıyor. Sağlıklı vücut için, ana meridyenin enerjiyi doğru taşıması ve çakraların açık olması lazım. Hayvan hareketlerinin temelinde, eforsuz ve yumuşaklıkla yapılması, belirli ses ve nefeslerin kullanılması esası var. Böylece Tai Chi’nin temelinde yer alan Chi-gong ortaya çıkıyor. Yani doğru nefesle doğru duruşla yapılan belirli hareketler. Bu hareketleri birbirine eklediğinizde Tai Chi’yi bir seremoni niteliğinde yapabiliyorsunuz. ’
Her ne kadar mistik bir öğretisi olsa da Tai Chi’yi günlük hayatımıza rahatlıkla uyarlayabileceğimizi söylüyor Sermed Hoca esprili bir dille: ‘Gün içinde bir yerlere yetişmeye çalışırken, yani zihinle yaşarken evrenin doğal akışının dışında kalırsınız. Ama bunun içinde kalacağım diye 24 saat guru gibi de dolaşamazsınız! Dolayısıyla kendinizi buna en yakın hale getirip, hareketle beraber hareket etmelisiniz.’
DEĞİŞTİM
Sermed Hoca, Tai Chi’ye başladıktan sonra kendinde fark ettiği değişiklikleri şöyle anlatıyor: ‘Toleransım arttı. Bir şeyi zorlanmadan yapmanın yollarını buldum. Korkularınızı yenebiliyorsunuz. 2 yıl önce arkadaşlarımın benden fayda gördüğünü fark edince ders vermeye başladım. Tai Chi’yi hayatın tek parçası olarak da görmüyorum; dengeyi kurarak yaşıyorum.’ Ben de Tai Chi derslerine devam ediyorum ve tekrarlıyorum:‘Damla yönüne damlar çekirgem!’
Tai Chi deyince
Tai Chi’nin tek bir tarifi yok. Yumuşak yumruk ya da evrenin soluk almasının dışarıya yansıması bile deniyor.
Tai Chi yaparken çok sabırlı olmak gerek. Tai Chi, çok uzun bir yaşam stilidir.
Tai Chi yapan insanın evrensel enerjiden dolayı vücuttaki derinliği çok yoğundur; çünkü bütün çakralarınızı açıyorsunuz.
Tai Chi yapan insana dışardan baktığınızda hiçbir şey yapmıyor sanabilirsiniz; yani Tai Chi yapan kişi, rüzgarda duran, sallanan bir ağaç gibidir, ama ağacın içinde büyük bir hayat vardır. Bunu yapan insana ne oluyor? Sinir sistemi çok rahat çalışıyor; yiyip içtikleriniz çok rahat sindiriliyor; kardiyovasküler sisteminiz açılıyor; hormonal dengeler düzenleniyor.
Tai Chi’yle ilgili bir kavram kargaşası da yaşanıyor. Tai Chi’yi bir spor olarak gördükleri için tatminkár bulmayanlar oluyor.
Tai Chi’nin en büyük yararı, farkındalığı geliştirmesi. Yani zihniniz ve bedeniniz ruhla beraber tam bir dinginliğe ulaştığı zaman daha olumlu ve toleranslı bir insan oluyorsunuz.
Çinliler ayrıca Tai Chi’yi dövüş sanatlarının temeli haline getirmişler. İyi bir Tai Chi ustası iyi de bir dövüşçü olabiliyor.
Uzun vadede 1 beden küçülmüş, daha sıkı bir vücuda sahip olmanızı sağlıyor.
İskeletiniz, konuşma şekliniz düzeliyor.
Nerelerde yapabilirsiniz?
Motus Wellness Club- 0 212- 291 52 82
Bir Kültür Merkezi- 0 212- 291 28 71
Planet Health Club- 0 212- 257 26 36
Yazının Devamını Oku