28 Mayıs 2004
Şu sıralar sık sık ‘yoga’dan bahsediliyor. Özellikle İstanbul’da düzenlenen ilk Yoga Festivali, bizi bu ‘yol’la buluşturacak. Peki mevsim değişikliği yaşadığımız şu günlerde kendinizi nasıl hissediyorsunuz? Yoga, hassas ayarlı bir terazi misali, sizi dengeleyebilir mi? Ayrıntıları, Yoga Dergisi’nde; özeti, bu köşede...
Doğanın bir dengesi var. Peki ya biz insanların? Biz de doğanın bir parçası olduğumuza göre bizim de bir dengemiz var elbette. Ancak yaşadığımız sıkıştırılmış ve hızlandırılmış şehir hayatları -ki ben ona JPEG formatında hayat diyorum- bu dengeyi alt üst ediyor. Doğayla birlikte ve aynı anda hareket etmeyince fiziksel ve ruhsal dengemiz bozuluyor. Sıkıntılı, hastalıklı, yani sorunlu insanlar olup çıkıveriyoruz. Bunun olmaması için ne yapmak gerekiyor? Herkesin yolu kendine... İster resim ya da müzik yaparsınız isterseniz de spor ya da meditasyon. Önemli olan aklınızı ve bedeninizi ‘yavaşlatabilmek’. Çünkü aynı trafikte olduğu gibi, doğada da hız, felakettir!
Yoga Dergisi’ni okudunuz mu?
Yoga Dergisi’ni biliyor musunuz; hiç okudunuz mu? Türkiye’deki pek çok yoga eğitmeninin yazı desteğiyle, İzmir’de Nevşah Fidan Şınlak tarafından yayımlanan dergi, oldukça anlaşılır ve ayakları yere basan bir şekilde işliyor konuları. Yogayla ilgileniyorsanız, bu derginin iyi bir rehber olacağına inanıyorum. Mevsimsel değişimleri esas alarak dört mevsimde bir çıkan derginin ilkbahar sayısının ana teması ‘denge’. Yani doğayla uyumlu ve dengeli olabilmek. Bunun yollarını gösteren dergide, dengeli ve zinde bir yaşam için birbirinden faydalı 7 öneri sunuluyor. (Ayrıca bu önerileri test ettiklerini de vurguluyorlar.) İsterseniz Yoga Dergisi’ni satın alıp uzun uzun okuyabilirsiniz. Ben, ulaşamayanları düşünerek, ilkbaharı yolcu edip yaz mevsimini konuk edeceğimiz günler yaklaşırken bir silkinelim istedim...
Zeynep Fidan’ın Yoga Dergisi’ndeki yazısından size aktarıyorum:
Yaşamınıza denge getirmeyi, mükemmellik için atılması çok zor bir adım olarak mı görüyorsunuz? Dikkatli olun ve denge ile mükemmelliği birbiriyle karıştırmayın. Gerçek mükemmelliğin, mükemmel olmayan bir dünyada barış ve dengeyi bulmak olduğunu hatırlayın.
Sağlıklı bir yaşam sürdürebilmek için sağlığınıza öncelik vermeniz gerekir. Biraz sonra bahsedeceğimiz basit adımlar, sizin daha iyi görünmenize ve daha iyi hissetmenize yardım edeceği gibi, size pozitif enerji vererek dikkatinizi sağlıklı yaşama çevirmenize de yardımcı olacak.
Sağlıklı yaşam ve zindelik için basit adımlar
1. İyi yemek yiyin
Mevsimine göre saf, doğal malzemeler alın ve basitçe pişirerek lezzetlerinin ortaya çıkmasına izin verin. Sonuç, hem son derece lezzetli hem vücudunuza faydalı hem de yoğun iş temponuza uygun bir mutfak.
Günümüzde artık kolaylıkla bulunabilen organik ürün arayışında olun. VE diyetinize besleyici özelliği olan gıdalar ilave edin. Sabahları kullanacağınız yulaf ununun kolesterolü azaltıcı etkisi; akşamları alacağınız bir kadeh kırmızı şarabın antioksidan etkisi var. Öğleden sonraları acıkıyor musunuz? Bir avuç fındık veya bademle kuru üzüm ve kayısı yemeyi deneyin.
2. Sağlıklı bir yaşam alanı yaratın
Günümüzde bir çok uzman huzur dolu bir çevrenin insanlara sağlık veren etkilerinden bahsetmektedir. Peki böyle bir ortamı nasıl yaratmalıyız? Bu noktada eski Çin’den günümüze kadar gelen ve etrafımızı çevreleyen metafizik enerjiyi anlatan ‘feng shui’ tekniğinden yararlanmak gerekecektir. Atılması gereken iki adım şöyle: Enerjiyi yok eden dağınıklıktan bir an önce kurtulun ve toksik maddeleri temizleyici ve yeryüzüyle barışık ürünlere ağırlık verin. Temiz, havadar ve düzenli bir ortam, feng shui’nin temelidir.
3. Ruhunuzu besleyin
Ruhumuza olan yaklaşımımız, toplumsal, geleneksel, bireysel veya mizacımızla ilgili olsa bile ruhumuz en güçlü ve samimi yönlerimizden biridir. Kişisel inanç sistemimiz, bu dünyadaki yaşantımızı şekillendirirken nasıl göründüğümüz ve yaşamda nasıl yol alacağımızla ilgili karar verir. Ruhun çok çeşitli araçları vardır; basit yansımalardan ibadetlere, yogadan meditasyona veya gönüllü aktivitelere kadar pek çok araç, bizim toplumla derinden bağ kurmamıza yarar. Özellikle yoga, sizin için tamamen ruh dolu bir araç olabilir. Zihninize huzur verip ruhunuzu da özgürleştirirken bedeninizi kuvvetlendirir.
4. Yüzünüzü geleceğe çevirin
Hem mecazi hem de gerçek anlamda....Eğer kendinize değer veriyorsanız bu, kendinizle ilgileniyorsunuz demektir. Ayrıca birtakım sağlıklı alışkanlıklar kazanmak yüzünüze ve görünüşünüze yansıyacak, insanlar bunu hemen fark edeceklerdir.
5. Duyularınızı eğitin
Günlük yaşantımızda genellikle içimizden gelen ve duyularımıza keyif veren şeyleri değil de günün modası olan renkleri, lezzetleri veya kokuları tercih ediyoruz. Farklı mutfak kültürlerini deneyin. Farklı mekanların size nasıl bir his verdiğini araştırın, aromaterapinin size sunduğu fırsatları değerlendirin ve eğer beyninizi uyarması beklenen nane yağı size derin bir uyku verirse şaşırmayın!
6. Akıl ve beden arasındaki bağlantıyı keşfedin
Batı biliminin artık Doğu gelenekleriyle oldukça ilgilendiği açıkça ortada ve bu da akıl ile beden arasındaki ilişkiyi kanıtlar nitelikte. (Özellikle bağışıklık sistemimizle beynimiz arasındaki ilişki) Artık duygusal durumumuzun bizi fiziksel olarak etkilediğini de çok iyi biliyoruz. Düşünceyi ve yaşama sanatını ön plana çıkaran meditasyon ve benzeri uygulamalar da sağlığımızı olumlu şekilde etkiliyor.
7. Bütünsel tıbbı araştırın
Bütünsel (tamamlayıcı) tıp, Batı’nın bilim temeline dayalı tıp anlayışını Çin geleneksel tıp uygulamalarıyla birleştirir. Bu, günümüzde oldukça popüler.
Bu önerileri, dergiye de yazılarıyla katkıda bulunan ünlü yoga üstadı N.V Raghuram’ın denge ve yoga kavramı yazısındaki bir bölümle tamamlayalım:
‘Tüm yoga uygulamaları önemlidir, çünkü sadece yerken ya da yürürken ya da ip üstünde yürürken dengeye ihtiyaç duymayız. Bu dengeye yaşamın her anında ihtiyaç duyarız. Biz, buna, farkındalık diyoruz. Bir yogi, tüm fiilleri diğer herkes gibi yapabilir, ama yogi her zaman işte bu mükemmel denge içindedir.’
Vücut nemini artık giysiler sağlıyor
Vücudumuzun doğal nem dengesi, gün içinde önemli değişikliklere uğrar. Giyinmeden önce cilde nemlendirici sürülse bile, bu katkı normal bir gün içinde buharlaşarak kaybolur. Sonuçta cilt, günün başlangıcında eklenmeye çalışılan o nemden yoksun kalır. Ancak gelişen teknoloji ile giysiler vücuda ihtiyacı olan nemi sağlayabiliyor. Giysileriniz sayesinde cilt gereken ölçüde nemli kalabiliyor ve derinin kendi doğal nem dengesini korumasına yardımcı olunabiliyor. Peki bu nasıl oluyor? Kumaş üzerine Body Care by Lycra nemlendirme teknolojisi uygulandığı zaman o kumaştan üretilen giysiyi giyen kişi hareket ettikçe kumaşın içindeki iplikler de hareket ediyor ve kapsüllerin yayılmasına yardımcı olan bir sürtünme etkisi meydana geliyor. Kumaş esnedikçe ve eski haline döndükçe etki gün içinde tekrar tekrar devreye giriyor. Invista ürünleri içinde bulunan ve Body Care by Lycra adı altında pazarlanacak ürünler pantalon, etek gibi dış giyim ve iç giyimden oluşuyor. Kişiye ferahlık, masaj, nemlendirme, enerji sağlama, cilt bakımı ve koruması, vitaminler, aromaterapi, selüloit azaltma gibi benzersiz yararlar sağlıyor.
Kavga dediğin böyle olmalı
Siz hiç, birbiriyle kavga etmeyen bir karı- kocanın varlığını düşünebilir misiniz? En uyumlu çiftlerin bile zaman zaman birbirlerine ters düşüp seslerini yükselttikleri bir gerçek. Evlilik uzmanları, ‘Eğer yıkıcı kavga tekniklerini uygularsanız evliliğinize zarar verirsiniz’ diyorlar. Uzmanlar, eşlere kavgayı yasaklamıyor ama ilişkinin korunmasına da dikkat etmek gerektiğini vurguluyorlar.
Şikayet konusunu kısaca özetleyip, neyin sizi kızdırdığını açıklamalısınız. Ve de değişmesini istediğiniz şeyi öfkelenmeden belirtmelisiniz.
Kavga konusu tek olmalı. Hazır kavgaya başlamışken başka şikayet konularını da sıralamak doğru olmaz.
Eşinizle tartışırken, bir yarışmayı kazanmak ya da kaybetmenin söz konusu olmadığını unutmayın. Gerekirse, siz sözlerinizi geri almaya hazır olun.
Kavga çok uzarsa, tartışmaya bir süre ara verin. Tartışmayla bir yere varamıyorsanız, ya da eşiniz çok öfkelenmişse, yapılacak en doğru hareket kavgaya ara vermektir.
Kavga sırasında eşinizin aklından geçenleri okuduğunuzu düşünmemelisiniz.
Kavgayı fazla şahsiyete dökmek yanlıştır.
Kızgınlığınızı gizlemek için alaycı bir tavır takınmak karşı tarafı çıldırtır.
Sorunu hemen çözümlemek için sabırsızlanmak, meseleyi iyice karmaşık bir hale getirir. Sakın çabuk sonuca varmaya çalışmayın.
HATIRLATAYIM...
Bugün, İstanbul Hilton Exhibition Center’da düzenlenen Yoga Festivali’nin ilk günü. 28- 30 Mayıs arasındaki festivalde, sabah 9’dan akşam 8’e kadar yoga dersleri olacak. Herkes seviyesine göre istediği derse girebilecek. Bu dersleri, dünyanın tek yoga üniversitesi olan Vivekananda Yoga Üniversitesi’nden N.V. Raghuram verecek. Giriş, ücretli. Biletler Hilton’da lobiden alınabilir.
Tek ders: 30 milyon TL.
Bütün gün: 80 milyon TL. (yemek dahil)
3 günlük: 200 milyon TL. (yemek dahil)
Küçük bir tüyo: 30 Mayıs’ta, festivalin kapanışında, saat 18:00’den itibaren Hilton’da olun, çünkü bir ‘sürpriz’ olacak! Üstelik ücretsiz. Bilgi için Hilton: (0212) 315 60 00
Festivalin en önemli konuğu olan yoga üstadı N.V.Raghuram, Hilton’un yanı sıra Njoy Sports Club’da da seminer verip workshop yapacak. Profilo Alışveriş Merkezi içindeki Njoy Sports Club’da, 2 Haziran saat 11’de, ÖSS’ye girecek gençlere yogayla korkularıyla baş etme yöntemlerini anlatacak. 5 ve 6 Haziran’da da birer gün sürecek stres yönetimi workshop’u düzenlenecek.
Bilgi için Njoy Club:
(0212) 356 86 48
Yazının Devamını Oku 21 Mayıs 2004
Tabii, bu, işin şakası. Çakralar yazısını yazdığımdan beri bana en çok sorulan soru, ‘Çakralarımızı nasıl açarız?’ Yanıtı kolay bir soru değil bu. Çünkü çakraları açmak çok kolay olsaydı, ortalık ‘ermiş’ insanlarla dolu olurdu!
Çakralar söz konusu olduğunda işimiz, enerjiyle... Bunu, dört hafta önce şöyle anlatmıştım: ‘Çakralar, gözle görülmeyen enerji bedenimiz üzerinde, çarka benzeyen delikler halinde bulunur. Geniş ağızları olan, bedene yaklaştıkça daralan, uzun ince hunilere benzerler. Yüksek katlardan gelen enerjileri bedenimize aktarma görevi yaparlar. Bunları, bedenimize gelen enerjilere açılan küçük birer kapı gibi düşünebiliriz. Her çakra farklı frekanstaki bir enerjinin giriş kapısı. Bu kapılardan birinde tıkanma oluşursa bedenin enerji alımı güçleşir. İşte problemler de böyle başlar. Çünkü bedeni besleyen enerji akımı kısıtlanmış olur. Çakralar, insan enerji sistemi içinde korku, stres, duygusal sıkıntılar gibi engellere en duyarlı bölgelerdir.’
Her bir çakranın bedenimizde etkilediği organlar var. Hangi çakramızda enerji azalması, tıkanması, yani sorun varsa onun etkilediği organda da sorun olur. Onun için çakralara, içinde bulunan enerjilerden daha yüksek ve saf enerjiler aktığı sürece titreşimleri artar ve tıkanıklıklardan kaynaklanan düşük frekans yok olmaya başlar. Çakralarımıza işlevine uygun enerji titreşimleri vermemiz gerekir. Böyle enerji titreşimleri, doğada bolca bulunan elementlerle olduğu kadar saf, parlayan renklerle, değerli taşlarla, seslerle ve aromaterapi yağlarıyla sağlanır. Ama bunları bir uzman yardımıyla yapmalısınız.
Gelelim bu haftaki konumuza. Yani ‘değerli taş terapisi’ne. Bu konuda Arıtan Yayınları’ndan çıkan ‘Chakra El Kitabı’ndan faydalanacağım.
Değerli taşlar, Toprak Ana’nın elementlerinden yaratıldıkları için bizi toprağın koruyucu, güçlendirici ve besleyici enerjisiyle birleştirirler. Işığı, en saf ve en doğal renkleriyle verirler. Hem gökyüzünün hem de yeryüzünün güçlerini çekerler ve dünyaya yayarlar. Kristal yapıları, bizimle kozmik düzen arasındaki ilişkiye benzer düzen prensiplerini yansıtır. Böylece beden ve ruh üzerinde uyum sağlayan bir etkiye sahip olurlar.
Değerli Taş Terapisi’nden faydalanmak için bunun uygulamasını yapan yerlere gitmenizde fayda var. Yani bazı yoga ve meditasyon merkezlerine.
Sizin kişisel olarak yapabileceğinizse, hangi çakranızda sorun varsa ona uygun taşı üzerinizde (kolye, yüzük olarak) taşımanız ve onun size iyi geleceğine inanmanız. Ancak mucize beklemeyin. Taşlar tek başına hiçbir şey yapamaz.
Peki bu taşları nerelerde bulursunuz? Beyoğlu’nda, Kapalıçarşı’da, Nişantaşı’nda ya da Bağdat Caddesi’ndeki takı dükkanlarının bazılarında taşın ismini söyleyerek isteyin. Ya da sadece bu taşları satan dükkanları bulmaya çalışın. Ben, Beyoğlu’ndaki Aznavour Pasajı içindeki dükkanı ve Şaşkınbakkal’daki Lara Art&Accesories’i tavsiye ederim.
Hangi çakra için hangi taşı taşımalısınız?
1. KÖK ÇAKRASI
Akik: Ciddiyet, dayanıklılık ve sükunet sağlar. Kendinize güven duymanızı sağlar ve cinsel organları organları aktive eder.
Hematit: Güç ve enerji sağlar. Gizli enerjileri hareket ettirir. Böylece zayıflık hallerinin üstesinden gelmenize yardım eder ve hastalıktan sonraki iyileşme dönemini destekler.
Kırmızı Yeşim Taşı: Toprak Ana’nın temel gücü ve sabırlı sevgisiyle bağlar. Alçakgönüllülüğü ve bencil olmamayı öğretir.
Lál: Dürtü, irade, özgüven ve başarı sağlar. Cinsel dürtüleri teşvik eder ve dönüştürücü, canlandırıcı bir enerjiye dönüşmesine yardım eder.
Kırmızı Mercan: Yaşamsal, akıcı enerji verir. Kan hücrelerinin yapılmasını destekler.
Yakut: Saflaşmaya ve değişime götüren yaşamsal enerji verir.
2. SAKRAL PLEKSUS
Karnel (Kırmızımsı akik): Dünyanın yaratıcı enerjisiyle ilişki kurmanızı sağlar. Tamamen şimdiki zamanda yaşamanıza yardım eder ve zihninizin yoğunlaşma gücünü arttırır. Yaratıcı güçleri canlandırır.
Aytaşı: Sizi, duyarlı, alıcı ve mükemmel yanlarınızla birleştirir ve bu yönünüzü kabullenip kişiliğinizle bütünleştirmenize yardım eder. Tıkanmış lenf bezlerini temizler.
3. SOLAR PLEKSUS
Kaplan gözü: Zihnimizi keskinleştirir ve hatalarımızı görüp ona göre davranmamıza yardım eder.
Amber: Sıcaklık ve güven sağlar. Sahip olduğu güneş enerjisi daha çok neşe ve berrak ışık yoluna iletir. Karaciğeri temizler ve güçlendirir.
Topaz: Altın renkli topaz, içimizi güneşin sıcak ışığı ve enerjisiyle doldurur. Duygusal yükleri ve kötümser düşünceleri ortadan kaldırır.
4. KALP ÇAKRASI
Kızıl Kuvars: Yumuşak pembe rengi, inceliği, şefkati ve sevgiyi cesaretlendirir. Kalbinizde kalabalık, düşüncesizlik ya da ilgisizlikten doğan yaraları iyileştirecek titreşimlerle ruhunuzu sarar ve sevgiyi özgürce alıp verebilmesi için ruhu açar.
Turmalin: Genellikle kesilmiş halde kullanabileceğiniz yeşil köşeli pembe turmalinlerin ayrı bir önemi vardır. Çünkü pembemsi kırmızı turmalinin genişletici özellikleriyle, yeşil rengin iyileştirici, uyumlaştırıcı titreşimlerini birleştirir.
Zümrüt: Her şeyi kucaklayan sevginin taşıdır, çünkü sevgiyi güçlendirir ve derinleştirir.
Yeşim Taşı: Yeşil ışığı, huzur, bilgelik, adalet ve alçakgönüllülük verir. Eğer huzursuzsanız, sizi rahatlatacak ve huzur içinde uyuyup mutlu rüyalar görmenizi sağlayacaktır.
5. BOĞAZ ÇAKRASI
Akuamarin: Açık mavi rengi, bulutsuz bir gökyüzünü yansıtan denize benzer. Böylece ruhunuzu, içinizdeki genişliği yansıtan bir aynaya dönüştürür. Onun etkisiyle ruhunuz, sevgi ve şifa kanalı olabilir.
Turkuaz: Renginde gökyüzünün mavisiyle yerin yeşilinin bileşimi bulunur. Pozitif enerjiyi emer, bedeni ve ruhu negatif etkilerden korur.
Kadıköytaşı: Beyaz-mavi bu taşın, tiroid bezi üzerinde olumlu etkisi vardır. Konuşma ve yazma yoluyla yaratıcılığı arttırır.
6. ALIN ÇAKRASI
Lapis (Laciverttaşı): Kozmostaki güvenlik duygusunu ruhumuza iletir. Sezgimizi ve iç görümüzü uyararak maddi dünyanın gizli anlamının ve ardındaki enerjilerin bilincine vardırır.
Sodalit: Lacivert sodalit, zihnimizi saflaştırır ve daha derin düşünmesini sağlar. Işıması bize dinginlik verir ve sinirlerimizi güçlendirir.
7. TAÇ ÇAKRA
Ametist: Bu taş, korkuyu ve uyumsuzluğu çözen canlı bir dinginlik yayar ve evrendeki enerjilere güven duymamızı sağlar. Zihnimizi sonsuza yönlendirir, meditasyonu canlandırır.
Kaya Kristali: Ruhumuzun everensel ruhla birleşmesine yardım eder, tıkanıklıkları çözer ve bize yeni enerji ve koruma sağlar.
‘Ametist’in yeri bambaşka, çünkü...
Ametisti odaya koyduğunuz zaman, sadece size uyumlu enerjileri alır, olumsuzlukları yoldan çevirir ve değiştirir.
Üçüncü gözün üzerine koyduğunuzda geçmişi daha kolay hatırlatır ve ileri görüşü geliştirir.
Yang enerjisini ying’e dönüştürür; yani bir anda sizi bir uçtan diğerine taşıyarak mucizeler gerçekleştirir.
Amestistin sivri ucunu yatarken 3. gözünüze veya meditasyon yaparken tepe çakrasına koyun ve kafanızdan atmak istediğiniz düşünceyi gözünüzde canlandırın. Onu nefesinizle içinize alın ve dışarı verdiğiniz nefesinizle önünüzdeki menekşe rengi ateşe bu düşünceyi atın.
Sürekli olarak üzerinizde taşıyabilirsiniz. Size uyumsuz enerjili insanların yanında bu taşı bulundurmanız sizi koruyacaktır.
Meditasyon, EMF, reiki gibi çalışmalarda bu taşı her seanstan sonra ucu aşağı gelecek şekilde soğuk sudan geçirin. Bu şekilde işe yaramayan enerjilerden temizlenecektir.
Arada bir taşınızı temizleyin. Kaynak: www.sonsuzlukotesi.com
Demi’den yemek tarifleri
Adının manası ‘Yarım’ demek olsa da, Hollywood’un en çılgın yıldızlarından Demi Moore, hiçbir işini yarım bırakmamış. Üç çocuk annesi yıldız, gençliğini ve güzelliğini korumayı öyle iyi başarmış ki, beslenme ve güzellik uzmanları, kadınlara hep onu örnek gösteriyorlar.
Peki, nedir Demi Moore’un sırrı? Sanatçı, bu soruyu kolaylıkla cevaplıyor. Sürekli olarak uyguladığı üç ayrı yemek reçetesini paylaşmakta sakınca görmüyor.
Birinci reçete
50 gram rendelenmiş havucu, 50 gram rendelenmiş lahana ile karıştırın. Bu karışıma 25 gram ince kıyılmış ceviz ve bir yemek kaşığı mayonez ilave edin. Sonra bu güzel yemeği afiyetle yiyin.
İkinci reçete
100 gram sap kerevizi çok az su ilave ederek tencerede rengi değişinceye kadar çevirin, yağsız sütten yapılmış peynir sosu ilave edin ve çiğ brokoli ile servis edin.
üçüncü reçete
Kocaman bir tabak dolusu marul, domates ve salatalıkla yapılmış salataya 25 gram fındık ve satsuma (bir çeşit narenciye) parçaları ve ince ince kıyılmış bir elmayı ilave edin. Tuz, biber ve taze sıkılmış portakal suyu ile zenginleştirin.
Sandıklar açıldı şimdi de nakışlar raksedecek
İTKİB(İstanbul Tekstil ve Konfeksiyon İhracatçı Birlikleri) kuruluşu olan İTKİB Müzayede İşletmeleri, sanata destek vermek ve kültür varlıklarını gün ışığına çıkarmak için düzenlediği müzayedelerin ikincisinde ‘Nakışların raksı’ temasını işleyecek. Cumhuriyet dönemi öncesi kültür varlıklarının sunulacağı müzayede, 25 Mayıs Salı akşamı, Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’nda kolleksiyonerlerle buluşacak. İTKİB Müzayede İşletmeleri’nin ilk eski eser müzayedesi, mart ayında ‘Sandıklar Açılınca’ temasıyla gerçekleştirilmişti.
19’uncu yüzyıl Bosna’sından gelinlik
Organze şalvar, buluz, uçkur ve kadife bolero olmak üzere dört parçadan oluşan gelinlik, bir kolleksiyoner parçası. 1 milyar 750 milyon lira fiyatla müzayedeye katılan gelinlik, Osmanlı döneminde Bosna’dan çıkmış. Gelinliğin bal rengi bolerosunun sırtı sırma işli. Yaka etrafında, altın tel ile yapılan saçak var. Boleronun üzerindeki çiçek buketinde de sim tel ve nehir incileri kullanılmış.
Yazının Devamını Oku 14 Mayıs 2004
Hayatta hiçbir şey tesadüf değil. Onun için geçtiğimiz hafta boyunca bana art arda gelen yoga haberleri de tesadüf olamaz. Yoksa birileri yogadan bahsetmemi mi istiyor? Yoga, çok geniş bir konu. O kadar ki başlangıç tarihi bile bilinmiyor. Aslına bakarsanız, burada yazmaya çalıştığım bütün konular çok geniş. Ben, ancak bunlara doğru bir adım atmış, kulağınıza kar suyu kaçırmış, sizi, alışkanlıklar dolu hayatlarınızda ‘rahatsız’ etmiş oluyorum. Siz de eğer ‘Kendi adıma bir şeyler yapmam gerek’ hissine kapılıyorsanız, ne mutlu bana! İnanın, tek istediğim, sizde bu ‘rahatsızlık’ hissini yaratabilmek!
Ne biliyorsunuz?
Trendsetter dergisinin mayıs sayısında Londra’da ünlü bir organik kafe sahibi olan Ann Shore tarafından söylenmiş şu cümle geçiyor: ‘Hálá biftek yiyor, altınızdaki insanları kullanmaktan hoşlanıyor ve yoga hakkında hiçbir şey bilmiyorsanız, siz, zamana ayak uyduramıyorsunuz demektir.’ Shore’un cümlesini size soru olarak yönelteyim. Siz, zamana ayak uydurabiliyor musunuz? Yine o cümleye dönersek: Yoga hakkında bir şeyler biliyor musunuz?
Yogayla ilgili yazılmış pek çok kitap, hazırlanmış pek çok internet sitesi var. Bunlardan biri olan Gertrud Hirschi’nin 52 haftalık uygulamalı çalışma programı sunan ‘Ruh, Zihin ve Beden İçin Yoga’ adlı kitabında, çok net bilgiler var. Yoga, kişinin kendini tanımasına aracılık eden bilgi sistemlerinden biri. Bir din de değil. Sanskritçe’de bağlanma ve birlik anlamlarına gelen yoga, bedensel, zihinsel ve ruhsal yaşamlarımıza denge getirerek yaşamı oluşturan her şeyle birlik içinde olma imkanı sunan eski bir Hint bilgelik sistemi. Genç, yaşlı, çocuk, hamile herkes yoga yapabilir. Bunun için sadece rahat bir kıyafete ihtiyacınız var. Hirschi’nin yogayla tanışması, yaşadığı sağlık sorunları dolayısıyla olmuş. Yine de okuyucularını uyarıyor ve yogadan çok şey beklenmemesi gerektiğini vurguluyor.
Bu siteye dikkat
Yoga hakkında geniş bilgi edinebileceğiniz ve kurucusu Ayça Gürelman ile kolayca bağlantıya geçebileceğiniz bir web sitesinden de bahsetmek istiyorum... www.yogamerkezi.com... Mayıs sonunda İstanbul’da düzenlenecek Yoga Festivali’ne başkanlık yapacak dünyaca ünlü Dr.NV Raghuram’ın öğrencisi de olan Ayça Gürelman, özellikle evde yoga yapılmasını teşvik ediyor. Çünkü yoga yapmak için lüks kıyafetler almanın, hocalara fahiş ücretler ödemenin son derece yanlış olduğunu söylüyor. Ayrıca herkesin ilk başta sorduğu şu soruya açıklık getiriyor:
‘Yoga yapmanın bir ön şartı var mı’ sorusu, tüm öğrenciler tarafından sorulan temel bir soru. Genelde de verilen cevap aynıdır: ‘Hayır yoktur.’ Ama öğrenci, gün geçtikçe, öğretmenin vejetaryen olduğunu, organik gıdalar aldığını, alkol ve diğer her tür uyarıcı ve uyuşturuculardan uzak durduğunu görerek, tereddüt etmeye başlar: ‘Acaba bana her şey söylenmiyor mu?’ Burada öğretmenin söylemeye çalıştığı şey şudur: Evrenle bir olabilmek adına yapılması gereken standart ‘kurallar’ yoktur; bir öğrenci bunların hiçbirini yapmadan da göz açıp kapayıncaya kadar bir zaman içinde bu yaklaşık 1 saniyedir- yogaya ulaşabilir.
‘Yoga Academy İstanbul’ açılıyor
Yoga’yı hem felsefi hem de bilimsel yönden tanımak istiyorsanız, beden-zihin-ruh bütünlüğüne ‘Yoga’ ile gitmenin yollarını araştırıyorsanız, Prof.Dr.Akif Manaf yönetiminde, size uygun olacak saatlerde yoga sınıfları açılıyor. Türkiye’de gerçek anlamda ilk Yoga Akademisi olacak OWO’da gönül rahatlığı ile bir bütünlüğe ulaşabilirsiniz. Pazartesi- cumartesi günleri arasındaki derslerde, vücut çalıştırma teknikleri, stretching, meditasyon teknikleri ve çocuklar için yoga gibi başlıklar işlenecek.
Tel: 0 212- 287 99 98
Hilton’da ‘Yoga Festivali’ başlıyor
Yaşayan Yoga Dergisi tarafından düzenlenecek olan 1.Türkiye Yoga Festivali, 28- 30 Mayıs 2004 tarihleri arasında Hilton Exhibition Center’da yapılacak. Başlangıç, orta ve ileri derecedeki öğrenci ve öğretmenlere özel yoga derslerinin yanı sıra yoga, yoga terapisi ve hayat tarzıyla ilgili paneller düzenlenecek. Festivalde konuşma ve eğitimler düzenleyecek olan Dr.NV Raghuram, dünyanın tek yoga üniversitesi Vivekananda Yoga Üniversitesi’nde ‘Uluslararası Eğitmenlik’ programına başkanlık yapıyor. Tel: 0 212- 315 60 00
Yoga ve çakralar
Yazılarımın birbirinden tamamen bağımsız olduğu söylenemez. Dolayısıyla yoga ve çakralar ilişkisine de kısaca değineyim... www.cakralar.com sitesinde anlatıldığı üzere, Batı insanının çakraların varlığından haberdar olması, günümüzde popülerliğini ve çekiciliğini artan bir hızla sürdüren ‘yoga’ ile olmuş. Başlı başına çok derin bir öğreti olan ve uzun yıllar çalışma gerektiren Yoga’da, yogi (yoga yapan kişi) çakraları, bilinçliliğin gelişimini desteklemek ve kundalini enerjisini (kök çakrada saklı duran ve aydınlanma potansiyeli taşıdığına inanılan enerjiyi) harekete geçirmek amacıyla kullanıyor. Parça parça yeni konulardan bahsediyorum. Her yeni öğrendiğiniz, kelime dağarcığınıza aldığınız teknikten etkileniyorsanız ve kafanız karışıyorsa ki bu, çok normal bir durum- Yoga üstatlarından Swami Vivekananda’nın bir sözünü hatırlatırım: ‘Gerçekten yogi olmak isteyen bir kimse, şuradan buradan tatlar alma işini bir kenara bırakmalıdır. Sadece tek bir fikri yakalayın. Bu fikri yaşamınızın anlamı haline getirin; bunu düşünün; rüyalarınızda bunu görün; yaşamınız bu fikirden doğsun ve canlansın. Bu, başarıya ulaştırır ve zihinlerin/ruhların en büyükleri bu şekilde biçimlendirilmiştir.’
Bu yazıyla yeterince ‘rahatsız’ olduktan sonra harekete geçebilir ve yogaya başlayabilirsiniz; ama ilk dersten sonra bana ‘Neden Madonna gibi bacağımı başımın arkasına değdiremiyorum?’ diye sormayın! Sabır, çaba ve teslimiyet lütfen! İnanın, ben size daha hiçbir şey anlatmadım!
YogaFit dersleri yaza hazırlıyor
Batılı insanın Yogaya olan ilgisini artıran sebeplerden biri, yoganın fitness salonlarındaki modern uygulamaları ve sağlıklı yaşam trendi oldu. Çoğu Amerika kökenli bu egzersizlerden biri de YogaFit. Yoga ve fitness eğitmeni Beth Shaw tarafından geliştirilen YogaFit, içinde Hatha Yoga’nın geleneksel fitness egzersiz ve germe rutinleriyle yapılıyor. Böylece tam bir zihin-beden egzersizi yapılmış oluyor. Bu sayede esnekleşen vücutta kaslar güçleniyor, vücut şekilleniyor, doğal kilo kaybı oluşuyor ve zihin dinginleşiyor. Planet Health Club- 0 212 257 26 36
Yazının Devamını Oku 7 Mayıs 2004
Semra, Zerrin, Selma, Ümit... ‘Her yerde var olan evrensel yaşam enerjisi’, yani geçen haftaki yazım Reiki sayesinde tanıdım onları. Bana tüm içtenlikleriyle Reiki ile tanışmalarını, hikayelerini anlattılar. Teşekkür ediyor ve söz verdiğim gibi burada yazıyorum. Siz de benim gibi ‘ikna olmadan kabullenemeyenlerden’seniz, bu yazıyı iyi okuyun. Çünkü buradaki insanlar, samimi bir şekilde yaşadıklarını anlattılar. Eğer Reiki ve Reiki deneyimleriyle ilgili daha fazla bilgi edinmek istiyorsanız www.reikievi.com adresini sakın atlamayın. Geçen haftaki yazımın büyük bölümüne de kaynak olan bu site ve kurucusu Gülüm Omay’ı tanımanızda fayda var. Kendisinin ‘Reiki Evrensel Yaşam Enerjisi’ adlı kitabı Reikievi Yayınları’ndan çıktı. Bu konuda okuyabileceğiniz bir diğer kitap, Petek Kitamura’nın ‘Şifa Kaynağı Reiki’. Ayrıca Brigitte Müller&Horst H.Günther’in ‘Reiki Uygulamalı Şifacılık Teknikleri’ adlı kitabı da size yol gösterici olacak, kafanızda oluşan soruları yanıtlayacaktır. Bu, bir sevgi enerjisi. Ama burada mucizelerden, gül kokulu hümanist yaklaşımlardan, pembe bir dünyadan bahsetmiyorum. Sanki bir tişört alır gibi, ‘Arkadaşım Reiki almış, çok memnun; ben de almak istiyorum’ şeklindeki basit yaklaşımlardan uzak duralım; at gözlüklerimizi çıkaralım, kendimizin farkına varalım ve bize sunulan imkanları kullanalım diyorum. Çünkü bu, öyle bir deniz ki biz daha parmak ucumuzu bile ıslatmış sayılmayız!
Gelelim, Reiki deneyimlerini paylaşmak isteyenlere...
Reiki der ki...
Bugün, özellikle bugün öfkelenme!
Bugün, özellikle bugün endişelenme!
Var olan tüm canlılara iyi davran!
Ekmeğini helal yollardan kazan!
Her şey için müteşekkir ol!
Köpeği hayata döndürdüm
Ben Reiki’yi bir dost toplantısında bulunan bir üstat hanım sayesinde öğrendim; çok hoşuma gitti ve uyumlandım. Yalova’nın Esenköy köyüne gitmiştik. Yolun ortasında beyaz bir köpek gördüm. Hayvan birden sendeledi, arka ayakları tutmaz oldu, kalkmak istedi, ama kalkamadı ve yere uzandı. Oğlum, ben ve eşim hemen hayvanın yanına gittik; ağzından salyalar akıyordu ve gözleri kaymıştı. Benim Reiki ile uyumlanmam daha 1 hafta olmuştu ve hayvanlara nasıl yapılacağını bilmiyordum. Kendi kendime, bu köpek ölecek, belli ki acı çekiyor, en azından acısını azaltayım, dedim. Eşim hayvancağızın karnında iğne yarası gördü; zehirli iğneyle öldürmek istemişlerdi besbelli. Hemen elimi o yaranın üstüne koydum, bir elimi de başına ve Reiki enerjisini köpeğe aktardım. 20 dakika boyunca elimi hayvanın bacaklarında dolaştırdım ve içimden iyi olsun diye dua ettim. Birden gözlerini açtı ve etrafımıza toplanan köylülerin önünde başını kaldırdı, ayağa fırladı ve yürümeye başladı! İşte o anki mutluluğumu size anlatamam, çünkü uyumlanmıştım, ama o enerjiyi kullanıp kullanamayacağımı bilmiyordum. Bunu bana o köpek hissettirdi. O günden beri kendimi çok mutlu hissediyorum. Her zaman birilerine yardım edebilir olacağımı bilmemden ötürü huzur duyuyorum. Sevgiyle kalın.
Selma Binyıldız
Nasırı yok ettim
Ben Reiki 3’üm. İkinci Reiki’yi aldıktan 1 gün sonra bir arkadaşımla buluştuk. Bana, ayağında nasır olduğunu söyledi ve uzaktan şifa göndermemi istedi. Çok yeni olduğumu söyledim tereddütle. O, denemek istedi. Ben de gece gönderdim. Ertesi sabah aradığımda nasırın kaybolduğunu söyledi! Ayrıca gönderdiğim saatte nasır üzerinde çok ağrı olduğunu da söyledi. Annemin ve bir başka arkadaşımın da aynı şekilde nasırını iyileştirebildik. İş yerimde de arkadaşlarımın baş ağrısı, halsizliği, depresyonu olduğunda onlara Reiki veriyorum. Her biri farklı şeyler hissediyor, fakat hepsi enerjiyi aldıklarını çok kuvvetle duyumsuyor. Bir şifa metodu olmasının yanında işi bozuk olanların işlerinin düzelmesine yardımcı olduğunu da gördüm. Bir arkadaşımın eşinin işleri çok kötüydü. Bir gece Reiki göndermemi istedi. Çok ısrar edince gönderdim. Kısa bir süre sonra bir ortakla fabrika kurdu. Başka bir arkadaşımın annesi ameliyat oldu. Ben ve arkadaşlarım ona Reiki gönderdik. İyileşmesi gerekenden çok daha önce ayağa kalkınca şaşırdım. Kendi üzerimde de deneyimlerim çok başarılı. Reiki’yi meditasyonla desteklemek, insana hayat sevinci veriyor ve moral oluyor. Sevgiyle kalın.
Semra Hoşgör
Her şey yolunda gitmeye başladı
Aynı dernekte çalıştığımız bir arkadaşın aracılığıyla bir anda kendimi Reiki 1’e uyumlanmış olarak buldum! Uyumlama öncesi, öğreticinin anlattıklarını dinlerken kendimi çok komik hissettim. Uyumlama sırasında da kendimi gülmemek için zor tuttum. Yani o kadar bilinçsiz ve inançsız olarak bu işe başladım. Uyumlama işlemim bittikten sonra avuçlarımın içinde yanma hissettim. Öyle ki gidip ellerimi suyun altına tuttum! O günden bu yana kendime ve aileme Reiki uyguluyorum. Özellikle basit ağrıların giderilmesinde çok yararlı oluyor. Halen komik geliyor! Kendi yaptığıma inanamıyorum! ‘Ağrı geçti’ dediklerinde ‘Beni kandırmıyorsunuz, değil mi?’ diyorum! Sanki yaşamımda da her şey daha bir yolunda gitmeye başladı. Reikiyi çok fazla yaşamımın içine sokmadım. Çünkü neler yapmak gerektiğini tam olarak bilemiyorum, ama içimde bir şeylerin değiştiğini ve her şeyin düzelmeye başladığını hissediyorum. Mucize türünden anlatacak bir şeyim yok, ama benim için en ilginç olan şey, bazı insanların yanındayken ellerimin aşırı derecede yanması ve ağrıyan yere ellerimi koyduğumda ağrının kaynağını ellerimin altında seyirme şeklinde hissetmem. Tüm bunların bana hálá inanılmaz gelmesi de işin en komik yanı. Sevgiler.
Zerrin E.
Babamın ameliyatı kolay geçti
43 yaşındayım. Güvendiğim bir arkadaşım sayesinde, 2002’nin sonunda Reiki ile ilgilenmeye başladım. Nisan 2003’te, şeker hastası olan 74 yaşındaki babam, evde düştü. Kemikleri üç yerden kırıldı. Reiki ile ne yapacağımı bilemedim. Benden daha tecrübeli olanlar, ‘Sadece baban için iyi şeyler düşün, geri kalanı evrene bırak. Ameliyat öncesinin, ameliyatının ve sonrasının iyi geçmesi için dilekte bulun’ dediler. Babamın ameliyatı 3,5 saat sürdü. Doktor, 28 santimlik platini başarıyla taktıklarını söyledi, ama yaralarının iyileşmesinden şüpheliydi şeker dolayısıyla. Babam, narkozdan bebek gibi uyandı. O sırada bir arkadaşım da uzaktan şifa gönderdi. Babam, gözlerini açınca ‘Oğlum, anlamıyorum, sanki başımdan bir elektrik giriyor, ayağıma kadar gidip duruyor’ dedi. Annem ve babam Reiki ile ilgilendiğimi bilmiyor. 15 gün sonra doktor dikişleri alırken (80 tane) tek bir damla kan aktı. Şeker hastası için imkansız gibi bir şey! Sonra öğrendik ki doktor da Reiki yapıyormuş! İnsanlara kızmadan, sevgiyle yaklaştığınızda, evrene havale ettiğinizde her şey çözülüyor. Reiki, bir sevgi. İhtiyacı olan, arayan, buluyor.
Ümit
İyi ki şöhret olmamışım...
Gösteri dünyasının tanınmış sanatçılarına nasıl da özeniyorsunuz değil mi? Onların masalsı hayatları belki de rüyalarınızı süslüyor. Şimdi şöhretlerin katlanmak zorunda oldukları fedakarlıkları sıralayınca, ‘iyi ki şöhretli bir kadın değilim’ diyeceksiniz.
1. Yakın bir gelecekte, göğsünüzün dekoltesine bir mikrofonun sokuşturulması söz konusu olmayacak.
2. Eğer kapı önüne çıkarsanız, hiç kimse, sizin fotoğrafınızı çekmez.
3. Canınız pasta mı istedi? Buyrun, yiyebilirsiniz. Kilo sorununuz nasıl olsa kimseyi ilgilendirmeyecek.
4. Hoşlandığınız erkekle flört etmenizi kimse engelleyemez.
5. Çocuğunuza dikkat çekecek bir isim aramak zorunda kalmayacaksınız.
6. Tanımadığınız kişilerin sorularına cevap vermek zorunda olmayacaksınız.
7. Her dakikanızı özel sekreter, makyaj uzmanı, özel kuaför gibi elemanlarla geçirmek zorunda olmayacaksınız.
8. Hiç kimse sizin okul albümlerindeki fotoğraflarınızı bulup, ‘bir zamanlar böyleydi’ diye yayınlamayacak
9. Annenizin, magazin dergilerinden birinde sizi kınayan sözlerinin yayınlanması söz konusu olmayacak.
10. Ateşli seks sahneleri için bir dublörün sizin yerinizi alması gerekmeyecek.
Yazının Devamını Oku 30 Nisan 2004
Çevrenize bir bakın. Siz de sık sık ‘Reiki’ yaptığından bahseden, faydalarını anlatan insanlar görmüyor musunuz? Her bilinmeyen gibi ona da tedbirle yaklaşsak da, merakımıza yeniliyor ve reikiyi öğrenmeye çalışıyoruz. İlginçtir; bir yandan uzay çağını yaşarken diğer yandan binlerce yıllık bilgelik yolları, günümüz insanının yaşamına tekrar giriyor. Şifa konusunda yapılan bu arayışlar, insanın kendi öz benliğini keşfetme, tanıma ve geliştirme isteğiyle ortaya çıkıyor. Şifa yöntemleri birbirinden farklı görünse de temelde yatan esas, bedendeki enerji akışlarındaki bozuklukların giderilmesi, rahatsızlıkların psikolojik sebeplerinin ortaya çıkarılması, düzenleyici ve iyileştirici pozitif enerjinin kişiye ulaşmasının sağlanmasıdır. Bunlardan biri olan ve 19. yüzyılda Dr. Mikao Usui tarafından Japonya’da ortaya çıkarılan bir tedavi yöntemi olan Reiki, kaynağı Tibet olduğu sanılan binlerce yıllık bir uygulama. Japonca iki kelimeden oluşan Reiki; ‘Her yerde varolan evrensel yaşam enerjisi’ anlamına geliyor.(Rei-Her yerde var olan; Ki- Evrensel yaşam enerjisi). Oldukça kolay, herkes tarafından öğrenilebilen bir teknik. Bu yüzden de çabuk yayılıyor.
Reiki nasıl çalışır?
Çinlilerde ‘Chi’ (ki), Hintlilerde ‘Prana’, Avrupa ya da Amerika’da ‘ışık, bio enerji, kozmik enerji’, Tasavvufta; ‘Nefes’ olarak geçen yaşam gücü enerjisi, canlılara doğumla birlikte verilir. Kendinizle birlikte hayata belli bir miktar ‘ki’ getirirsiniz ve günlük yaşantınızda bunu kullanırsınız. Eğer yaşam enerjiniz düşükse veya dolaşımında bir tutukluk varsa hastalıklara daha açık olursunuz. Yeterli enerji dolumu sağlanamıyorsa, fiziksel ya da duygusal bitkinlik yaşarsınız, normalden daha öfkeli ve depresif olursunuz. Enerjiniz yüksek olduğunda ve rahatça aktığında; daha az hastalanır ve sağlığınızı uzun süre koruyabilirsiniz. Reiki, daha fazla yaşam enerjisi kullanmanızı sağlayan doğal ve basit bir yöntem.
Reiki eğitimi
Reiki, diğer şifa teknikleri gibi öğrenilmez. Eğitime katılmak için uzun süren meditasyonlar yapmış olmak ya da özel yeteneklere sahip olmak gerekmez. Bu beceri, Reiki hocası tarafından öğrenciye Reiki enerjisinin aktarılması (inisiyasyon) ile kazanılır. Bu işlem taç, kalp ve el çakralarını (geçen haftaki çakra yazısını hatırlatırım!) açar ve Reiki ile öğrenci arasında özel bir bağlantı sağlar. İnisiyede fiziksel, duygusal, zihinsel ve ruhsal bir arınma oluşur. Dolayısıyla aynı zamanda güçlü, ruhsal bir deneyim. Bir kez aktarım işlemi yapıldıktan sonra ömrünüzün geri kalan kısmında bu enerjiye hep sahip olursunuz. Uygulamadan sonra öğrencinin yapması gereken tedavi uygulanacak kişinin üzerine ellerini yerleştirmektir. Öğrencinin görevi, Reiki’ye kanal olmaktır. Reiki eğitimi üç aşamadan oluşur. ‘Reiki 1’im; Reiki 2’yim’ diyenler, bu üç aşamanın neresinde olduklarını anlatmaktadır aslında:
Reiki’nin birinci aşama eğitimi; kendini keşif, kişisel değişim, yeni deneyimler ve yüksek bir güçle bağlantının derin duygularıyla dolu, keyifli bir yolculuğun başlangıcı. Birinci aşama eğitimi, öğrenciye Reiki enerjisinin aktarılmasıyla başlar. Bu aşamada Reiki’nin tarihçesi, amacı, neler yapabileceği öğretilir. Kişinin kendisine ve bir başkasına Reiki uygulayabilmesi için gereken standart el pozisyonları gösterilir. Eğitim süresi 1-2 gündür. Uygulamalar yaptırılarak öğrencinin enerjiye alışması ve pozisyonları kullanmayı öğrenmesi sağlanır. Bu aşamayı tamamlayanlar yaşam boyu kullanabilecekleri bir tekniğe sahip olurlar.
İkinci aşama eğitimi, birinci aşama eğitiminden üç ay sonra verilir. Amaç, öğrencinin tam uyumu sağlayabilmesi için gereken sürenin tamamlanmasıdır. Bu aşamada öğrenciye Reiki sembolleri öğretilir. Bu sembolleri kullanabilmesi için gerekli inisiyasyonlar verilir ve teknikler aktarılır. Reiki sembolleri kutsal sayılır ve Reiki geleneğinin bir parçası olarak gizli tutulur. Sadece ikinci aşama öğrencilerine verilir. (Bazı hocaların bu sembolleri açıklıyor olmaları bu geleneğin dışındadır.) Reiki sembolleri üç tanedir: Birinci sembol, ‘güç’ sembolü. Diğer bütün sembolleri harekete geçirdiği için elektrik düğmesi gibidir. Reiki’nin gücünü arttırmak için kullanılır. Genel olarak tüm negatif enerjilere karşı korunmayı sağlar. Aynı zamanda uygulanan alanı çevreleyerek bir enerji alanı oluşturur. İkinci sembol, ‘mental’ sembol. Bu sembol, duygusal ve zihinsel şifa için uygulanır. Kullanımı, beynin sağ ve sol tarafındaki enerjiyi dengeler. Duygusal ve zihinsel bütün problemlerde, istenmeyen alışkanlıkların (sigara ve alkol bağımlılığının, fazla kiloların vs.) giderilmesinde, hafızayı güçlendirmede kullanılır. Sembol, ‘uzaklık’ sembolü. Farklı uzaklıklardaki insanlara gereken enerjiyi aktarmakta kullanılan bu sembolle, geçmiş deneyimlere ya da gelecekteki faaliyetlere de Reiki gönderilebilir. Uzaktan yapılması gereken şifa uygulamaları, uzaktan tedavinin kapısını açan anahtar durumundaki bu sembol ile gerçekleştirilir. Bedene dokunulmayan rahatsızlıklarda, doğal afet ve kriz dönemlerinde, istenilen bölgeye enerji göndermek için bu sembol kullanılır.
Üçüncü aşama eğitimi, üstat olma aşamasıdır. Bu aşamada öğrenciye üstat sembolü öğretilir. İnisiyasyon uygulanır ve üstat sembolünün kullanım şekilleri öğretilir. Bu aşamaya, ileri seviye denebilir. Kişiye üstat olma yeteneği verilir.
Reikiyi her gün uygularsanız
l Stresli olduğunuzda derin bir rahatlama sağlar.
l Kafanız karıştığında düşüncelerinize berraklık getirir.
l Korku anlarında sizi sakinleştirir.
l Zihninizi bir noktaya odaklamanızı, böylece problemlerinizi çözmenize yardımcı olur.
l Acınızı azaltarak, yaralarınızın doğal iyileşme sürecini hızlandırır.
l Varolan hastalıklarınızın ilerlemesini önler.
l Kronikleşmiş rahatsızlıklarınızı yavaş yavaş ortadan kaldırır.
l Duygusal yaralarınızı sarmanıza yardımcı olur.
l Vücudunuzun toksinlerden arınmasını sağlar.
Reiki’nin Beş Altın Kuralı
* Bugün, özellikle bugün öfkelenme!
* Bugün, özellikle bugün endişelenme!
* Var olan tüm canlılara iyi davran!
* Ekmeğini helal yollardan kazan!
* Her şey için müteşekkir ol!
Bu prensipleri kullanarak, hayatınıza denge ve huzur getirebilirsiniz. Ancak sürekli bu fikirleri hatırlayarak yaşayamazsınız tabii ki. İnsan olarak bu mükemmelliğe sahip olamayız! Yine de Reiki ile yaşamaya başladığınız zaman zihniniz, Reiki bilincini kendiliğinden fark edecek. Bunu sevgi, hoşgörü, mutluluk hissi, özgürlük duygusu, beden enerjisinde artış, denge, uyum, çeşitli pozitif durum ve duygular takip edecek. Bütün bu duyguların sizin duygularınız olmasına izin vererek yaşamınızdaki değişiklikleri görmeye başlayın derim ben!
NOT: Bana Reiki ile tanışmanızı, yaşadığınız deneyimleri yazın, burada paylaşalım.
Yazının Devamını Oku 23 Nisan 2004
Eski Hint dilinde ‘çark, daire, hareket’ anlamına gelen ‘çakra’lar, bir çok şifa yönteminde kilit nokta. Çünkü çakralarımız dengede olmadığında sağlığımız bozuluyor. Oysa ‘çakra’lar son günlerde bambaşka bir şekilde, bir albüm adı ve imaj kampanyasıyla karşımızda! Serdar Ortaç’a, son albümüne neden ‘Çakra’ adını verdiğini sordum. İşte çakralar hakkında her şey....
Neden ‘Çakra’ adında bir albüm yaptınız?
Çakrayı, enerjinin vücudumuza girdiği noktalar olarak değil, mecazi anlamda kullandım. Kalbim kendi aleminde anlamında kullandım. Daha sonra isim ilginç geldi. İnsanlar çakrayı sorsunlar, öğrensinler istedim.
Siz, ne kadar ilgilisiniz Doğu felsefesiyle?
Hiç ilgili değilim. Reiki yapmam. Okuyorum sadece. Ama çakranın reikiyle ilgili prensipleri hoşuma gidiyor. Kendi vücudumda değil, ama yaşantımda uygulayınca çok işe yarıyor. Bugün endişelenme; bugün öfkelenme; varolan tüm canlılara iyi davran... gibi. Bunları düşündükçe hak veriyorum reikiye. Kendi yaşantımda çakralarımı açtırmak ya da kendimi daha pozitif hissetmek için reiki yapmadım, yapmayacağım da.
Kapak resminizde de çakra sembolleri ve Budist rahiplerin taktığı tespih bilezikler dikkat çekiyor. Siz, Doğu felsefesini albümünüz için bir konsept olarak mı kullandınız?
Evet, kapak tasarımı bunun üzerine kuruldu. Kapağın sağ tarafında kök çakradan taç çakraya kadar 7 çakramızın sembolleri, ortada çakranın master logosu kullanıldı. Reikinin savunduğu şey mutluluk, pozitif olabilmek. Ama albümün içine baktığınız zaman acı şarkılar var. Türk müziğinin içeriğinin ne reikiye ne herhangi bir Budizm’e uyması mümkün değil. Bizim amacımız, müziğimizle mutluluk verip çakraları açmak gibi saçmasapan bir şey değil.
Tarkan’ın Karma’sına karşılık sizin de Çakra’nız mı var?
Aslında birbirine çok yakın. Ama sanırım Tarkan bu konularla ilgili, ben hiç ilgilenmiyorum.
Yani siz, bir kelimeyi sevdiniz ve onu kullanmak istediniz...
Şarkının içinde ‘çakra’yı geçirdikten sonra her şey çorap söküğü gibi geldi. Yani dediğiniz çok doğru. Ama bu vesileyle öğrendim çakranın detaylarını. Ben Tarkan gibi karmayı bilip albümün ismini koyayım, insanlara pozitif enerji vereyim, demedim. Şarkının içinde çakra sözünün geçmesi, bana albümün ‘çakra’ üzerine kurulması gerektiğini hatırlattı.
Aslında çakra nedir?
Çakra, gözle görülmeyen enerjidir, bedenimiz üzerinde çarka benzeyen delikler halinde bulunur. Geniş ağızları olan, bedene yaklaştıkça daralan, uzun ince hunilere benzerler. Yüksek katlardan gelen enerjileri bedenimize aktarma görevi yaparlar. Bunları, bedenimize gelen enerjilere açılan küçük birer kapı gibi düşünebiliriz. Her çakra farklı frekanstaki bir enerjinin giriş kapısı. Bu kapılardan birinde tıkanma oluşursa bedenin enerji alımı güçleşir. İşte problemler de böyle başlar. Çünkü bedeni besleyen enerji akımı kısıtlanmış olur. Vücudumuzdaki ana merkezleri kontrol eden çakraların yedi tanesi çok önemli. Bunlar, beden üzerinde, omurga boyunca yer alırlar. Çeşitli şekillerde, büyük salgı bezleri ve sinir ağı merkezleriyle kesişirler.
Her çakranın bir çalışma düzeni var. Çakranın genel karakterine göre, sağlıklı ve sağlıksız çalıştığında, insana bazı duygular yükler. Bu duygular da bizi, iyi veya kötü, bir takım hareketlere yönlendirir.
Çakralarınızın durumun öğrenmek için internette çakra testleri var. (İngilizce biliyorsanız önerim: www.eclecticenergies.com) Ya da kendinizi neden kötü hissettiğinizi bulup bunun hangi çakrayla ilgisi olduğunu öğrenebilirsiniz. Sorun olan çakranızı dengelemek içinse meditasyon yapabilirsiniz.
1- KÖK ÇAKRASI
Yeri: Omurganın sonu (kuyruk sokumu)
Rengi: Kırmızı
Elementi: Toprak
İşlevi: Yaşam gücüyle hayatta kalma, kendini koruma, içgüdüler.
İlgili organlar : Adrenalin, böbrekler, kuyruk sokumu, bacağın tepe kemikleri.
Taşlar/Mineraller: Yakut, lál taşı, kan taşı, siyah turmalin, kuartz.
Olumsuz nitelikler: Şiddet, güvensizlik, açgözlülük, öfke.
Uyarma ve dengeleme yolu : Her gün bir süre toprak üzerinde oturmak, dans etmek.
2- SAKRAL PLEKSUS
Yeri: Alt karın ile göbek arasında
Rengi: Turuncu
Elementi: Su
İşlevi: Üremek, yiyeceklerin sindirimi, fiziksel güç ve canlılık, cinsellik.
İlgili organlar: Yumurtalıklar, erbezleri, prostat bezi, dalak, rahim, mesane.
Taşlar/Mineraller: Mercan, altın kalsit, kehribar, sari yakut.
Olumsuz nitelikler: Yemeye veya sekse aşırı düşkünlük, amaçsızlık, kıskançlık.
Uyarma ve dengeleme yolu : Yaratıcılığınızı ifade etmek adına çeşitli uğraşılar edinmek, göbek dansı, yoga.
3- SOLAR PLEKSUS
Yeri: Göğüs kemiği altında midenin arkasında.
Rengi: Altın sarısı
Elementi: Ateş
İşlevi: Kişisel gücün, hırsın, zekanın, astral gücün, tutkunun, dokunma veya zekaya dayalı duyguların merkezi.
İlgili organlar: Pankreas, karaciğer, sindirim sistemi, dalak, safra kesesi.
Taşlar/Mineraller: Kehribar, sarı yakut.
Olumsuz nitelikler: Mükemmeliyetçilik, başkalarını kontrolü altına alma, hayal kırıklığı, sinirlilik.
Uyarma ve dengeleme yolu: Göbek bölgesine masaj, diyafram nefesi.
4- KALP ÇAKRASI
Yeri: Göğsün ortasında kalp hizasında.
Rengi: Yeşil
Elementi: Hava
İşlevi: Kalbi, timüs bezini, dolaşım sistemini, kanı ve istemsiz kasları canlı tutan merkez.
İlgili organlar: Kalp, göğüs boşluğu, alt akciğerler, kan, dolaşım sistemi, deri, eller.
Taşlar/Mineraller: Zümrüt, yeşil yeşim taşı, gül kuvartz, pembe turmalin.
Olumsuz nitelikler: Kendini bırakmak, korku, üzüntü, kızgınlık, alınganlık, kıskançlık.
Uyarma ve dengeleme yolu: Meditasyon, yoga teknikleri, düzenli yüzme.
5- BOĞAZ ÇAKRASI
Yeri: Boğazda, köprücük kemiğinin yukarısındaki gırtlak bölgesinde
Rengi: Mavi
İşlevi: İletişim merkezi, sözlü ve zihinsel/mental iletişimler ve bu iletişimleri anlamak için gereken enerjiyi sağlamak.
İlgili organlar: Tiroid bezi, gırtlak ve çene bölgesi, sindirim yolu, akciğerler, ses telleri.
Taşlar/Mineraller: Turkuaz, kalkedon
Olumsuz nitelikler: Telaş, kendine güvensizlik, kindarlık, öfke, alınganlık.
Uyarma ve dengeleme yolu: Şarkı söylemek, bilinçli nefes egzersizleri.
6- ALIN ÇAKRASI
Yeri: Kaşların ortasında, kaşların bir parmak kalınlığı kadar üstünde.
Rengi: Çivit mavisi (Indigo)
İşlevi: Altıncı hissin merkezi, yüksek önsezi, ruhsal, manyetik ve ışık enerjisi. Geleceği görebilme gücü, bağımlılıkları şifalandırmak.
İlgili organlar: Beyincik, kulaklar, burun, sinüsler, gözler, merkezi sinir sistemi.
Taşlar/Mineraller: Lapis, indigo, safir.
Olumsuz Nitelikler: Endişe, isteri, stres, korku, şok, sinir, depresyon, baş ağrıları.
Uyarma ve dengeleme yolu : Meditasyon
7- TAÇ ÇAKRA
Yeri: Başın taç kısmında.
Rengi: Menekşe rengi (mor)
İşlevi: Ruhsallığın, aydınlanmanın, dinamik düşünce ve enerjinin merkezi. Beyin, sağ göz ve epifiz bezine yaşamsal enerji veren merkez.
İlgili organlar: Epifiz bezi, beyin.
Taşlar/Mineraller: Ametist, kuvarz kristali
Olumsuz nitelikler: Karmaşa, sinir, stres.
Uyarma ve dengeleme yolu: Meditasyon, enerji çalışmaları
Yazının Devamını Oku 16 Nisan 2004
21’inci yüzyılda sağlık, ‘hasta olmama’ durumundan fazlasını ifade ediyor. Artık beden-zihin-ruh bütünlüğüne dayalı hayata inanıyor, ona uygun yaşamaya çalışıyoruz. Hedefimiz, hasta olmamanın yanı sıra kendimizi iyi hissetmek ve yapmak istediklerimiz için gerekli enerjiye sahip olmak.
Bunu kendi başımıza uyguladığımız çeşitli yöntemlerle sağlayabiliriz. Bilgi, bu noktada çok büyük öneme sahip. Yani para, sosyal sınıf farkı gibi maddi bahanelerimiz olamaz! Tek ihtiyacımız bilgi ve ona ulaşmak için gerekli bilinç. Bu yazılar da o bilince ulaşmak için belki bir adım, bir başlangıç olacak. Kendi sorumluluğunuzu alabilir ve kendi yolunuzu bulabilirsiniz. Çünkü sizi, en iyi siz tanırsınız!
Hafiflik, iyilik, gençlik!
Öncelikle ‘detoks’un bir ruh hali olduğunu kabul edelim. Hiç kimse sizin için ‘detoks’ yapamaz ya da siz, kendinizi hazırlamadıkça bunu başaramazsınız. Dayanılmaz ısrarlara dayanmak, canınız zararlı bir şeyler çektiğinde karşı koymak, disiplin ve güçlü bir irade ister. Bunun karşılığını vücudunuzdan fazlasıyla alacaksınız: Hafiflik, iyilik, gençlik!
Bakın, bu hissi, üç yıldır organik beslenerek vücudunu toksinlerden arındıran 37 yaşındaki Begüm nasıl anlatıyor: ‘Beyaz un dahil, rafine gıda yemiyorum. Bunu hayatımda uygulamak pek kolay olmadı. Ama kendimi fiziksel olarak 20 yaşında bile böyle hissetmiyordum!
Özellikle şeker yememek ruh halimi inanılmaz etkiledi. Her an çok mutluyum demiyorum, daha önümde ruhsal olarak katedilecek çok yol var. Ama kesinlikle ruhun, aklın ve bedenin işbirliği içinde çalıştığına inanıyorum.’
Detoks sırasında en büyük desteği iki organdan, karaciğer ve böbreklerden göreceksiniz.
Karaciğer, toksinlerden arınırken en çok çalışan organ. Zaten toksinlerden dolayı normal işlevini yerine getiremediğinde bize, yorgunluk, cilt kızarıklıkları, baş ağrısı, alerjiler, dikkat dağınıklığı gibi bazı sinyaller verir.
Bizse, genelde bu belirtileri ya patronumuza ya da sevgilimize/kocamıza yükleriz! Bu şikayetlerden kurtulmanın yolu da detokstan geçiyor.
Beslenme alışkanlıklarını ve hayata bakışınızı değiştirdiğimizde, kendinizdeki değişimi hemen fark edeceksiniz. O zaman Akdeniz tipi beslenenlerin neden daha az kansere yakalandığını, yeterli C vitamini alanların neden daha az nezle olduğunu, lifli besinler tüketenlerin neden sindirim sistemi problemi yaşamadığını ve köylerde yoğurtla beslenen insanların neden çok uzun yaşadıklarını anlayacaksınız.
Toksinlerden arınırken en çok çalışacak ikinci organ ise böbrekler. Günde yaklaşık 2 litre su içerek ve lifli besinler tüketerek ona yardımcı olabilirsiniz. Uzun lafın kısası, vücudunuza bakmak, bir anlamda arabanıza bakmakla aynı anlama geliyor. Biliyorsunuz ki arabanızı uzun süre sorunsuz kullanmak istiyorsanız yağını eksik etmemeli ve filtresini değiştirmelisiniz.
Kişisel detoks programı, tam da böyle bir şey. Toksinlerden arınarak filtrenizi (karaciğer, kan ve sindirim sistemi) temizliyorsunuz! Bunu hangi sıklıkta yapmanız gerektiğine gelince... İdeali, yılda iki kez- ilkbahar ve sonbaharda- tekrarlamak. Ancak unutmayın; önemli olan, kendinizi hazır hissettiğiniz zaman.
Detoks planınızı nasıl hazırlarsınız?
Bu yazıda size reçete sunmayacağım. Sadece kendi yolunuzu bulmanız, detoks havasına girmeniz için birkaç öneride bulunacağım:
İlk adım, toksinlerle nasıl başa çıkacağınıza karar vermek. Yani çevrenizi saran ‘toksin denizi’nden nasıl uzak duracağınız. Ama bu, birkaç günde uygulayıp bırakacağınız bir program değil, bir hayat tarzı olmalı. Yani planlama ve zamanlama çok önemli. En uygun zaman, ilkbahar ve sonbahar.
Toksinlerden arınırken uygulayacağınız ve bütün detoks programlarında bulunan üç temel başlık var: Sağlıklı bir diyet, ölçülü egzersiz (15 dakikalık bir yürüyüş ya da rahatlatıcı yoga hareketleri ) destek ürünler (her vücudun biyokimyasal ihtiyaçlarına göre gerekli vitamin, mineral ve amino asitler)
Detoks programından yavaş yavaş sonuç almanız, başarılı olduğunuzun kanıtıdır. Çünkü bu, hayat tarzınızı değiştirdiğiniz ve bundan dolayı büyük bir sıkıntı duymadığınız anlamına gelir.
***
Bu önerileri göz önünde bulundurarak, uygulandığında kişiyi en az şekilde etkileyecek hafif bir detoks progamında neler bulunduğuna bakalım:
Öncelikle detoks programını uyguluyorsunuz diye kendinizi strese sokmayın. Hatta kendinize yazılanlar dışında yeni detoks yöntemleri geliştirmeye çalışın. Örneğin; sabahları uyanır uyanmaz limonlu su içmeyi sevmiyorsanız ılık su için ve onun faydalı olacağına inanın.
Hayatınızdan dondurulmuş gıdaları ve fast food tarzı besinleri çıkararak işe başlayın. Çünkü bu besinler, yüksek şeker ve yağ oranı içerirler. Bunlar yerine taze sebze- meyve ve organik tahıl yiyin.
Sauna veya hamama gidin. Sıcağın etkisiyle vücudunuz, toksinlerden arınacaktır.
Vücudun doğal detoks sistemini harekete geçirmek için kuru cildinizi lifle ya da keseyle ovun. Ayrıca yine lenf sistemini harekete geçirmek için deniz tuzuyla vücudunuza masaj yapın.
Yoga, tai chi gibi egzersizler toksinlerden arınmak için çok faydalı bir yol. Nefes çalışmaları ve hareketler, kan dolaşımını hızlandırarak vücuttaki bütün sistemleri harekete geçirir.
Uzun süreli programlar size göre değilse hafta sonunda uygulayabileceğiniz iki günlük basit detoks programları deneyin. Örneğin; iki gün boyunca sadece sebze ya da meyve yiyin. Eğer baş ağrısı, yorgunluk ya da herhangi bir rahatsızlık hissederseniz kahverengi pirinçten yapılmış pilav yiyin. İllaki bir şey içmeliyseniz yeşil çay için. Bulabilirseniz nane çayı da için, çünkü size enerji verir! Kafein bağımlısıysanız kahveyi birden kesmeyin, ancak azaltın.
Son olarak, iş yerinizde ve çevrenizde toksinlerin yoğun bulunduğu ortamlardan uzak durmaya çalışın.
***
Bu kadar dikkatli ve özenli bir hayat, size teşekkürünü, canlı ve parlak bir cilt, sağlıklı ve hafif bir beden, berrak bir zihin ve mutlu bir ruh haliyle sunacak; sakın şaşırmayın!
Yazının Devamını Oku 9 Nisan 2004
Güneşi gördüm, bahar havasını aldım böyle oldum! Hemen aklıma tatil ve kaçmak geldi. Ama benim istediğim bambaşka bir tatil. Belki sizin de aklınızı çelerim diye ‘holistik tatil’i anlatacağım bu hafta...
***
Yeni bir kavramla karşı karşıyayız! Onun için ‘holistik tatil’ lafını duyanlar, genelde, ‘o da nesi?’ diyor. Holistik, Türkçe karşılığı olmayan bir kelime (bkz. TDK Türkçe Sözlük). Bir ‘isim’ değil; ‘sıfat’. Yani önüne geldiği ismi tanımlıyor. Holistik tatil, holistik sağlık ya da holistik ilaç gibi... Amerikan Holistik Sağlık Topluluğu’nun (The American Holistic Health Association-AHHA) açıklamasına baktığımda da kelimenin tam bir karşılığı olmadığını öğrendim. Yerine göre, ‘beden-zihin-ruh bütünlüğüne dayalı’ ya da ‘alternatif terapiler’ anlamında kullanılıyor. Yani holistik kelimesini duyduğunuzda aklınıza, doğal hayatın ve Doğu mistizminin terminolojimize soktuğu bir başka kelime olan ‘wellness’ gelecek. Sonra da meditasyon, yoga, doğal beslenme. Çünkü yine Doğu felsefesine göre, ancak ruh-beden-zihin uyumunu yakalayabilirsek sağlıklı ve huzurlu bir hayat süreriz. Bunun için vücudumuz, duygularımız, düşüncelerimiz ve ruhumuzu bir ‘takım’ gibi düşünerek ihtiyaçlarına kulak vermeliyiz. Peki onlar ne ister? Vücudumuz, iyi beslenme, ideal kilo, yararlı egzersiz ve uyku ister. Duygularımız, affetmeyi ve affedilmeyi, sevgiyi ve tutkuyu, gülmeyi, kendimizle ve başkalarıyla mutlu bir ilişki kurmamızı ister. Düşüncelerimiz, pozitif düşünceyi ve hedefleri, pozitif bir kişiliği ister. Ruhumuz ise içsel huzuru, yaratıcılığa açık olmayı ve iç güdülerimize güvenmemizi ister. Bu ‘takım’ uyum içinde çalıştığı sürece sorun yaşamayız. Ancak birinde, sorun olduğunda diğerleri de etkilenir. Örneğin, her akşam sırt ağrısıyla yatağa gitmeniz, peşinde depresyonu getirebilir ya da öfkeniz baş ağrısına sebep olabilir. Bunun için ruh-beden-zihin uyumunun öneminden bahsediyorum. Bu uyumu yakalayacak kişi de ‘siz’siniz! Evet, yine iş sizde bitiyor. Yine suçu başkasına atamayacaksınız!
***
Görevlerinizi sıralayayım:
Taze sebze meyve yiyecek, bol su içecek, egzersiz yapacak ve uykunuzu alacaksınız.
Bol bol gülecek ve hayattan zevk almak için bahaneler bulacaksınız. Çünkü gülmek çok faydalı bir ‘ilaç’.
Duygularınızı saklamayacak, başkalarıyla paylaşacaksınız.
İnsanları ve kendinizi affetmeyi bileceksiniz. Hiçbir şeyi içinizde tutmayacaksınız, çünkü biriktirdikleriniz sizi ‘kambur’ yapar!
İş dışında birtakım hobiler edinecek, hoşunuza giden bir şeylerle uğraşarak yaratıcı yönünüzü uyanık tutacaksınız.
Düşüncenize itiraz edenlere sinirlenmeyecek, onun açısından bakmaya çalışacaksınız.
Meditasyon, dua ya da balığa gitmek... Hangisi, sizi rahatlatıp iç sesinizi dinlemenize yardımcı oluyorsa onu yapacaksınız.
Geçmişi yargılamak ya da geleceği planlamak yerine ‘şu an’ ne yapıyorsanız ondan keyif alacaksınız.
***
‘E, hadi artık bizi tatile çıkar’ diyorsunuz muhtemelen. Lafı bu kadar uzatmamın sebebi, holistik tatilde bütün bunları öğrenme/yapma fırsatı bulacak olmanız. Çünkü tatilinizi sadece kendinizle, iç sesinizle, bedeninizle haşır neşir olarak geçireceksiniz.
Mini röportaj
Dalyan’da guletle holistik tatil düzenleyen Begüm Erenler, bu konudaki sorularımı yanıtladı:
Holistik tatil nedir ?
Aklı, ruhu ve bedeni birlikte ele alan tatildir. Bunları kapsayan değişik birçok aktivite yapılabilir. Bizim şimdilik sunduklarımız, işini iyi bilen terapistler tarafından uygulanan yoga, meditasyon, nefes alıştırmaları, çeşitli masajlar ve sağlıklı beslenme.
‘Normal’ tatilin neyi eksik?
‘Normal’ tatilin hiçbir şeyi eksik değil. Hepimiz farklı hayatları seçtiğimiz gibi farklı tatilleri seçiyoruz. Seçeneklerin çoğalması amaç. Farklılık, ‘holistik’ olması ve hazırlıkların kişiye özel yapılması. Kişiye özel masaj yağları, diyet gibi.
Neden holistik tatil düzenliyorsunuz?
Bizim seçtiğimiz yaşam tarzı zaten ‘holistik’. Yoga, meditasyon, nefes alıştırmalarını zaten her gün yapıyoruz. Zaten rafine gıdalar, beyaz un, şeker yemiyoruz. Benimsediğimiz yaşam felsefesi ve uygulamasını diğer insanlarla paylaşmanın ve para kazanmanın iyi bir yolu diye düşünüyoruz bu işi.
Kimler sizinle tatil yapmaya geliyor?
Kimlerin geleceği sürpriz, çünkü ilk defa 22-29 Mayıs tarihleri arasında düzenleyeceğiz. Hedefimiz, 30 yaş ve üzeri, şehir hayatıyla ‘holistik’ bir şekilde başa çıkmaya çalışan Türkler. Böyle farklı bir tatili arzu eden ve buna uygun bir bütçe ayıran herkes olabilir.
Bu tatilin bedeli nedir?
1 haftalık bu tatilin iki kişilik fiyatı, 1995 dolar.
Yazının Devamını Oku