Yurtsan Atakan

İşte üğle olyo da olyo

14 Ağustos 1997
Geçen hafta bu köşede yayınlanan oyun çok ilgi çekti. E-posta, telefon, faks ve mektupla gelen cevapların çokluğu karşısında şaşırmadım dersem yalan olur. Ama gönderilen cevapların çoğunluğunun, yaklaşık 50 kadarının e-posta yoluyla gönderilmiş olması, İnternet’in Türkiye’de ne kadar yaygınlaştığının bir göstergesi olması açısından, benim için daha da sevindiriciydi.Türkiye’deki İnternet kullanıcılarının tahmini sayısı hakkında ortalıkta bir sürü rakam dolaşıyor. Bu sayı kimine göre 50, kimine göre 100, kimine göre 200 bin civarında. ABD’de dergi yayıncılarına yönelik yayın yapan Folio dergisinde, okumuş olduğum bir makaleye göre herhangi bir köşe yazısının okurlardan yazılı ya da sözlü olarak aldığı tepki ortalama binde bir oranında olurmuş. Bu orandan yola çıkarak, okurlarımdan İnternet kullanıcısı olanların sayısının 50 bin olduğunu tahmin ediyorum. Yine aynı makaleye göre, herhangi bir ilgi alanına sahip insanların yaklaşık yüzde onu bu konuyla ilgili bir dergi satın alır, bu konuda yazılan günlük gazete yazılarını okurmuş. 50 bin sayısını onla çarparsak, Türkiye’deki İnternet kullanıcılarının sayısını 500 bin olarak tahmin edebiliriz. Biraz fazla büyük bir rakam gibi mi geldi? Onu da İnternet kullanıcıları arasındaki popülariteme bağlayın (kendini beğenmişlik taslamak biraz da bizim hakkımız olsun :-)), İnternet kullanıcılarının yüzde 10’unun değil yüzde 25’inin yazılarıma ilgi gösterdiğini varsayın. Elde edeceğiniz 200 bin rakamı da, Tükiye’deki İnternet kullanıcılarının sayısı hakkında yapılan tahminlerden kötümser olanlarının değil, iyimser olanlarının daha isabetli olduğunu gösteriyor.Gelelim geçen haftaki sorumuzun cevabına. Okurlardan gelen cevaplar arasında seçim yapmakta oldukça zorlandım. Sonuçta 16 birbirinden güzel cevap arasında zorlanarak da olsa Tamer Beler’in cevabını yayınlamaya karar verdim. İşte Beler’in cevabı:1-9 arasıda bir sayı tutulması şart değildir. Bütün pozitif ve negatif sayılar kullanılabilir. Tuttuğunuz sayıdan 5 çıkartmanız da şart değildir. Başka sayılar da çıkartabilirsiniz. Önemli olan 3. ve 4. adımlardır. İlk iki adımdan sonra elde ettiğiniz sayıyı 3 ile çarparak 3’ün katlarını (3,6,9...) elde ediyorsunuz. 3’ün katlarının karelerinin (9,36,81...) rakamları toplamı daima 9’dur! Yani hangi sayıyı tutarsanız tutun 4. adımdan sonra 9’u; 10. adımdan sonra 4’ü elde edersiniz. Bu aşamada 4=D ile başlayan bir ülke ismi bulmalısınız. Dünyada ismi 'D' ile başlayan dört ülke var: Danimarka, Dominik Cumhuriyeti, Dominik, Dibuti. Tabii ki insanların hemen hemen hepsi Danimarka diyecektir, hatta diğer ülkelerin ismini duymamış olanlar bile vardır. Danimarka’nın dördüncü harfi ‘‘İ’’dir. İsmi 'i' harfi ile başlayan tek memeli hayvan inektir. Ve son olarak inekten süt haricinde ürünler de elde edilmesine rağmen süt, ineğin başlıca ürünüdür veya süt demek insan beyninin bir şartlanması da olabilir.Diğer güzel cevapların sahipleri: Ahmet Ecevit (aecevit@superonline.com), Mehveş Dramur , Emre Özer , Tevfik Başaran (tevfikb@superonline.com), Ulaş Apak , Mehmet Zafer Kasapoğlu , Ali Gürhan Gür , G. Betül Aslan , Gözde Urlu , Mehmet Özkan , S. Amram (SAMRAM@pfizer.com), Cemal Çeşme yurtsan@ibm.net
Yazının Devamını Oku

Bilgisayar almayın

11 Ağustos 1997
Bu köşeden ilk kez bu tür bir çağrı yapıyoruz. Bugüne kadar hep bilgisayarın, İnternet’in, bilgisayarlı ve İnternet’li yaşamın yararlarından, avantajlarından söz ettik, herkesi bütçesi elverdiğince bu teknolojilerden yararlanmaya davet ettik. İnsanları bilgisayar ve İnternet kullanmaya özendirerek, Türk bilgisayar pazarının büyümesine katkıda bulunmaya çalıştık.Şimdi, okuyucularımıza aman bilgisayar almayın diyoruz. En azından bir süre, bilgisayar fiyatları ucuzlayıncaya dek...Nedeniyse, yandaki sütunlarda aktardığımız haber. Habere göre bilgisayar işlemcisi pazarında tekel kuran Intel, Ağustos ayı içersinde büyük bir indirime gidecekmiş. Intel firması, tekel olmasının verdiği avantajla asıl fiyatının dört katına sattığı işlemcilerini bir süre için iki katı fiyata satacakmış. Bunun nedeni de Intel’in kendi şapşalca pazarlama stratejisiymiş. Intel işlemcilerinde yaşanacak ucuzluk, doğal olarak bilgisayar fiyatlarına da yansıyacak ve ucuzlamasına yol açacakmış.Şimdi doğal olarak bu ucuzluğun Türkiye’ye de yansıyacağını beklersiniz, değil mi? Siz öyle sanın. Bugüne kadar gözlemlediklerimizden edindiğimiz izlenim hiç de öyle olmayacağını söylüyor. Çünkü bilgisayar donanımı üreticileri Türkiye gibi üçüncü dünya ülkelerini, yolunacak son kaz olarak görüyorlar. Bu yüzden de, dünya piyasalarındaki ucuzluklar, Türkiye’ye birkaç ay gecikmeyle yanısayabiliyor.Dileriz Intel farklı çıkar ve Türkiye’deki fiyatlarını da ABD’deki fiyatlarıyla aynı anda düşürür. Ama eğer düşürmezse, düşürene kadar sakın bilgisayar satın almayın.Bu arada, Ziff Davis yazarı Jesse Berst’in bir başka yorumuna da değinmeden edemeyeceğim. Berst, bilgisayar kullanıcılarının Windows işletim sistemiyle tekel kuran Microsoft’a gıcık kaptıklarına ama Intel’in tekelinin farkında olmadıklarına dikkat çekiyor. Halbuki Windows ‘95’in piyasada satılan kişisel bilgisayarların fiyatına etkisi 35 dolar civarında. Intel işlemcilerin kişisel bilgisayarların fiyatı içindeki payı ise ortalama 350 dolar. Yani Microsoft’un bilgisayar maliyetlerine getirdiği yükün tam 10 katı.İnsanların neye gıcık kapıp kapmayacağı belli olmuyor. Şimdi ister misiniz, bu yazım yüzünden Türkiye’deki bilgisayar üreticileri Intel yerine bana gıcık kapsınlar?..Yazı altı az alaka: Geçtiğimiz haftalarda, TRT’de Konuşa Konuşa adlı programda İnternet’in tartışılacağını duyurmuş, ancak program hükümetin kurulma çalışmaları yüzünden son anda yayından kaldırılmış, biz de ertesi hafta programın henüz belli olmayan bir tarihte banttan yayınlanacağını yazmıştık. Tarih ve saat belli oldu; 14 Ağustos Perşembe günü TRT 1’de saat 22:00’da... Mutlaka izleyin.yurtsan@ibm.net[Ana Sayfa] [Gündem] [Ekonomi] [Dünya] [Yaşam] [Dizi] [Spor] [Yazarlar] [Ekler]
Yazının Devamını Oku

İşte üğle olyo da olyo

10 Ağustos 1997
Geçen hafta bu köşede yayınlanan oyun çok ilgi çekti. E-posta, telefon, faks ve mektupla gelen cevapların çokluğu karşısında şaşırmadım dersem yalan olur. Ama gönderilen cevapların çoğunluğunun, yaklaşık 50 kadarının e-posta yoluyla gönderilmiş olması, İnternet’in Türkiye’de ne kadar yaygınlaştığının bir göstergesi olması açısından, benim için daha da sevindiriciydi.Türkiye’deki İnternet kullanıcılarının tahmini sayısı hakkında ortalıkta bir sürü rakam dolaşıyor. Bu sayı kimine göre 50, kimine göre 100, kimine göre 200 bin civarında. ABD’de dergi yayıncılarına yönelik yayın yapan Folio dergisinde, okumuş olduğum bir makaleye göre herhangi bir köşe yazısının okurlardan yazılı ya da sözlü olarak aldığı tepki ortalama binde bir oranında olurmuş. Bu orandan yola çıkarak, okurlarımdan İnternet kullanıcısı olanların sayısının 50 bin olduğunu tahmin ediyorum. Yine aynı makaleye göre, herhangi bir ilgi alanına sahip insanların yaklaşık yüzde onu bu konuyla ilgili bir dergi satın alır, bu konuda yazılan günlük gazete yazılarını okurmuş. 50 bin sayısını onla çarparsak, Türkiye’deki İnternet kullanıcılarının sayısını 500 bin olarak tahmin edebiliriz. Biraz fazla büyük bir rakam gibi mi geldi? Onu da İnternet kullanıcıları arasındaki popülariteme bağlayın (kendini beğenmişlik taslamak biraz da bizim hakkımız olsun :-)), İnternet kullanıcılarının yüzde 10’unun değil yüzde 25’inin yazılarıma ilgi gösterdiğini varsayın. Elde edeceğiniz 200 bin rakamı da, Tükiye’deki İnternet kullanıcılarının sayısı hakkında yapılan tahminlerden kötümser olanlarının değil, iyimser olanlarının daha isabetli olduğunu gösteriyor.Gelelim geçen haftaki sorumuzun cevabına. Okurlardan gelen cevaplar arasında seçim yapmakta oldukça zorlandım. Sonuçta 16 birbirinden güzel cevap arasında zorlanarak da olsa Tamer Beler’in cevabını yayınlamaya karar verdim. İşte Beler’in cevabı:1-9 arasıda bir sayı tutulması şart değildir. Bütün pozitif ve negatif sayılar kullanılabilir. Tuttuğunuz sayıdan 5 çıkartmanız da şart değildir. Başka sayılar da çıkartabilirsiniz. Önemli olan 3. ve 4. adımlardır. İlk iki adımdan sonra elde ettiğiniz sayıyı 3 ile çarparak 3’ün katlarını (3,6,9...) elde ediyorsunuz. 3’ün katlarının karelerinin (9,36,81...) rakamları toplamı daima 9’dur! Yani hangi sayıyı tutarsanız tutun 4. adımdan sonra 9’u; 10. adımdan sonra 4’ü elde edersiniz. Bu aşamada 4=D ile başlayan bir ülke ismi bulmalısınız. Dünyada ismi 'D' ile başlayan dört ülke var: Danimarka, Dominik Cumhuriyeti, Dominik, Dibuti. Tabii ki insanların hemen hemen hepsi Danimarka diyecektir, hatta diğer ülkelerin ismini duymamış olanlar bile vardır. Danimarka’nın dördüncü harfi ‘‘İ’’dir. İsmi 'i' harfi ile başlayan tek memeli hayvan inektir. Ve son olarak inekten süt haricinde ürünler de elde edilmesine rağmen süt, ineğin başlıca ürünüdür veya süt demek insan beyninin bir şartlanması da olabilir.Diğer güzel cevapların sahipleri: Ahmet Ecevit (aecevit@superonline.com), Mehveş Dramur , Emre Özer , Tevfik Başaran (tevfikb@superonline.com), Ulaş Apak , Mehmet Zafer Kasapoğlu , Ali Gürhan Gür , G. Betül Aslan , Gözde Urlu , Mehmet Özkan , S. Amram (SAMRAM@pfizer.com), Cemal Çeşme yurtsan@ibm.net
Yazının Devamını Oku

Hakkı Devrim’in hakkı

7 Ağustos 1997
Sezar’ın hakkı Sezar’a, Hakkı Devrim’in hakkı Hakkı’ya... Dil üstadlığıyla, dil polisliği arasında gidip gelen, ama tatlı ve babacan üslubuyla daha çok Cumdilbaba nişanına layık görünen Hakkı Devrim, İnternet’i İnternet diye yazıyor. Görmeyenlere duyurulur... Devrim’in geçtiğimiz haftalarda İnternet’i doğru yazımıyla, büyük ‘‘i’’ harfiyle yazmasının ardından, ‘‘İnternet’’ konusunda kafası karmakarışık olan medya, yavaş yavaş da olsa hizaya gelmeye başladı. Gerçi İnternet’i büyük ‘‘ı’’ ya da küçük ‘‘i’’ harfiyle yazanlara, hatta ve hatta küçük ‘‘i’’ harfiyle yazıp ek aldığında kesme işaretiyle ayıranlara dahi zaman zaman rastlamaya devam etsek de, medya bu işi sonunda kıvıracak gibi gözüküyor. Hele hele Devrim usta, ‘‘takiye’’ kelimesinin doğru yazımını öğretmek için göstermiş olduğu çabanın yüzde birini ‘‘İnternet’’ kelimesi için gösterse, aydınlatıcı tek bir yazı yazsa bu iş kökten hallolunacak.Her yazısını yarı bakalım bugün ne öğreneceğim merakı, yarı aman bugün bizi haşlamış olmasın korkusuyla ama her seferinde büyük bir zevkle okuduğum Hakkı Devrim’i anmamın asıl sebebine gelince... Okuyanlarınızın malumu, geçen haftaki yazımda popüler sosyolog Can Kozanoğlu’nun son kitabını eleştirirken, kitabından alıntı yapmış ve tırnak içine aldığım cümlelerine müdahale ederek küçük harfle yazdığı ‘‘İnternet’’ kelimelerini düzeltmiş olduğumu, Kozanoğlu’nun İnternet’i küçük harfle yazmasının bile, İnternet’i ne kadar kavramış olduğunun bir göstergesi olduğunu söylemiştim. Yazının ardından okurlardan çeşitli tepkiler geldi. Bazı okurlar, bir sosyologun bir imla yanlışı yüzünden eleştirilemeyeceğini söylüyorlardı. Kozanoğlu, kitabının üçte birlik bir bölümünü İnternet’i neşter altına yatırmaya ayırmamış olsaydı, haklı olabilirlerdi. Ya da Kozanoğlu, dil bilgileri zayıf olan ama İnternet konusunda bilgili oldukları için gazetelerde yazılar yazan, sayfalar hazırlayanlardan biri olsaydı yine anlayabilirdim. Ancak Kozanoğlu Türkçe’yi iyi kullanan yazarlardan. Dolayısıyla sosyolog olarak incelediği İnternet’i küçük harfle yazması, incelediği konuyu yeterince kavramamış olduğunun kanıtı.İnternet özel bir isim. Yani evrende eşi benzeri olmayan tek bir şeyi temsil ediyor. Bu yüzden büyük harfle yazılması gerekiyor. Ancak İnternet, bir marka ya da bir şirket ismi değil. Bu yüzden okunduğu gibi yazılması gerekli. Bu özelliğiyle tıpkı Jüpiter, Satürn gibi kelimelere benziyor. Bu kelimeler de özel isim olmalarına rağmen ‘‘Jupiter’’ değil ‘‘Jüpiter’’, ‘‘Saturn’’ değil ‘‘Satürn’’ olarak, okundukları biçime uygun yazılıyorlar.Türkçeyi iyi kullanan bir sosyolog, ‘‘İnternet’’ kelimesinin benzeri olmayan tek bir varlığı temsil ettiğini bilmiyorsa, bu konu hakkında varmış olduğu saptamalardan kuşku duymak da bizim en doğal hakkımızdır.yurtsan@ibm.net
Yazının Devamını Oku

Nass oluyo da oluyo

7 Ağustos 1997
E-posta ve İnternet’ten yararlanmasını bilen bir gazete yazarı olarak, diğer gazete yazarlarından büyük bir farkım var. Hem de çok büyük bir farkım... Ne mi, bu fark? Aslında pek önemli olmayan bir özellik. Sözünü bile etmeye değmez ama yine de söyleyeyim; ben okurlarımın düşüncesini okuyorum.İnanmıyor musunuz? Peki sizinle bir deneme yapalım. Aşağıdaki soruları birer birer, dürüstçe cevaplayın. Tabii matematik bilginizin yeterli olduğunu kabul ediyorum.Birden dokuza kadar bir sayı tutun.Tuttuğunuz sayıdan beş çıkartın. Gerekirse negatif sayıları da kullanın.Çıkan sonucu üçle çarpınElde ettiğiniz sayının karesini alın (Yani kendi kendiyle çarpın, karekökünü almayın)Elde ettiğiniz sayı tek haneliyse sorun yok. İki haneli bir sayı elde ettiyseniz, haneleri birbirleriyle toplayarak tek haneli bir sayı elde edin. Tek haneli bir sayı elde edene kadar bu işlemi tekrarlayın. (Örneğin elde ettiğiniz sayı 64’se 6+4=10, 1+0=1)Beşten küçük bir sayıysa beş ekleyin, beşten büyükse dört çıkartınİkiyle çarpınAltı çıkartınBulduğunuz sayıyının alfabetik değerini alın (Yani 1=A, 2=B, 3=C, 4=D, 5=E ...)Elde ettiğiniz harfle başlayan bir ülke ismi tutunTuttuğunuz ülkenin dördüncü harfiyle başlayan memeli bir hayvan ismi seçinBu hayvandan elde edebileceğiniz bir ürün düşününTamam mı, bütün soruları dürüstçe cevapladınız mı? Şimdi biraz sabredin. Sizinle zihinsel bağlantıya geçip aklınızı okumam gerekiyor. Merak etmeyin okuduğunuz gazete size özel bir baskı. Üstelik benim, gazetedeki yazıları düşünce gücüyle değiştirebilmek gibi bir başka özelliğim daha var. Evet, şimdi sıkı durun. Ayıp, ayıp sizi esefle kınıyorum. Danimarkalı ineğin sütünü niye içmeye kalkışıyorsunuz? Sonucun bu olacağını bilsem, sizinle böyle bir denemeye hiç girişmezdim doğrusu.Yazının başında bu gücümü, e-posta ve İnternet’ten yararlanmayı bilmeme borçlu olduğumu açıklamıştım. Şimdi itiraf edeyim, bu eğlenceli oyunu San Francisco’da yaşayan arkadaşım Mehmet Emin Adanalı e-posta yoluyla göndermiş. Aslı İngilizce. Ufak bir çabayla Türkçe’ye uyarladım.Sizden istediğime gelince; bu oyunun matematik kanıtı... En güzel açıklamayı, haftaya yine bu köşeden yayınlayacağım. Tabii çözen çıkarsa... Hodri meydan...yurtsan@ibm.net
Yazının Devamını Oku

Hakkı Devrim’in hakkı

6 Ağustos 1997
Sezar’ın hakkı Sezar’a, Hakkı Devrim’in hakkı Hakkı’ya... Dil üstadlığıyla, dil polisliği arasında gidip gelen, ama tatlı ve babacan üslubuyla daha çok Cumdilbaba nişanına layık görünen Hakkı Devrim, İnternet’i İnternet diye yazıyor. Görmeyenlere duyurulur... Devrim’in geçtiğimiz haftalarda İnternet’i doğru yazımıyla, büyük ‘‘i’’ harfiyle yazmasının ardından, ‘‘İnternet’’ konusunda kafası karmakarışık olan medya, yavaş yavaş da olsa hizaya gelmeye başladı. Gerçi İnternet’i büyük ‘‘ı’’ ya da küçük ‘‘i’’ harfiyle yazanlara, hatta ve hatta küçük ‘‘i’’ harfiyle yazıp ek aldığında kesme işaretiyle ayıranlara dahi zaman zaman rastlamaya devam etsek de, medya bu işi sonunda kıvıracak gibi gözüküyor. Hele hele Devrim usta, ‘‘takiye’’ kelimesinin doğru yazımını öğretmek için göstermiş olduğu çabanın yüzde birini ‘‘İnternet’’ kelimesi için gösterse, aydınlatıcı tek bir yazı yazsa bu iş kökten hallolunacak.Her yazısını yarı bakalım bugün ne öğreneceğim merakı, yarı aman bugün bizi haşlamış olmasın korkusuyla ama her seferinde büyük bir zevkle okuduğum Hakkı Devrim’i anmamın asıl sebebine gelince... Okuyanlarınızın malumu, geçen haftaki yazımda popüler sosyolog Can Kozanoğlu’nun son kitabını eleştirirken, kitabından alıntı yapmış ve tırnak içine aldığım cümlelerine müdahale ederek küçük harfle yazdığı ‘‘İnternet’’ kelimelerini düzeltmiş olduğumu, Kozanoğlu’nun İnternet’i küçük harfle yazmasının bile, İnternet’i ne kadar kavramış olduğunun bir göstergesi olduğunu söylemiştim. Yazının ardından okurlardan çeşitli tepkiler geldi. Bazı okurlar, bir sosyologun bir imla yanlışı yüzünden eleştirilemeyeceğini söylüyorlardı. Kozanoğlu, kitabının üçte birlik bir bölümünü İnternet’i neşter altına yatırmaya ayırmamış olsaydı, haklı olabilirlerdi. Ya da Kozanoğlu, dil bilgileri zayıf olan ama İnternet konusunda bilgili oldukları için gazetelerde yazılar yazan, sayfalar hazırlayanlardan biri olsaydı yine anlayabilirdim. Ancak Kozanoğlu Türkçe’yi iyi kullanan yazarlardan. Dolayısıyla sosyolog olarak incelediği İnternet’i küçük harfle yazması, incelediği konuyu yeterince kavramamış olduğunun kanıtı.İnternet özel bir isim. Yani evrende eşi benzeri olmayan tek bir şeyi temsil ediyor. Bu yüzden büyük harfle yazılması gerekiyor. Ancak İnternet, bir marka ya da bir şirket ismi değil. Bu yüzden okunduğu gibi yazılması gerekli. Bu özelliğiyle tıpkı Jüpiter, Satürn gibi kelimelere benziyor. Bu kelimeler de özel isim olmalarına rağmen ‘‘Jupiter’’ değil ‘‘Jüpiter’’, ‘‘Saturn’’ değil ‘‘Satürn’’ olarak, okundukları biçime uygun yazılıyorlar.Türkçeyi iyi kullanan bir sosyolog, ‘‘İnternet’’ kelimesinin benzeri olmayan tek bir varlığı temsil ettiğini bilmiyorsa, bu konu hakkında varmış olduğu saptamalardan kuşku duymak da bizim en doğal hakkımızdır.yurtsan@ibm.net
Yazının Devamını Oku

Nass oluyo da oluyo

6 Ağustos 1997
E-posta ve İnternet’ten yararlanmasını bilen bir gazete yazarı olarak, diğer gazete yazarlarından büyük bir farkım var. Hem de çok büyük bir farkım... Ne mi, bu fark? Aslında pek önemli olmayan bir özellik. Sözünü bile etmeye değmez ama yine de söyleyeyim; ben okurlarımın düşüncesini okuyorum.İnanmıyor musunuz? Peki sizinle bir deneme yapalım. Aşağıdaki soruları birer birer, dürüstçe cevaplayın. Tabii matematik bilginizin yeterli olduğunu kabul ediyorum.Birden dokuza kadar bir sayı tutun.Tuttuğunuz sayıdan beş çıkartın. Gerekirse negatif sayıları da kullanın.Çıkan sonucu üçle çarpınElde ettiğiniz sayının karesini alın (Yani kendi kendiyle çarpın, karekökünü almayın)Elde ettiğiniz sayı tek haneliyse sorun yok. İki haneli bir sayı elde ettiyseniz, haneleri birbirleriyle toplayarak tek haneli bir sayı elde edin. Tek haneli bir sayı elde edene kadar bu işlemi tekrarlayın. (Örneğin elde ettiğiniz sayı 64’se 6+4=10, 1+0=1)Beşten küçük bir sayıysa beş ekleyin, beşten büyükse dört çıkartınİkiyle çarpınAltı çıkartınBulduğunuz sayıyının alfabetik değerini alın (Yani 1=A, 2=B, 3=C, 4=D, 5=E ...)Elde ettiğiniz harfle başlayan bir ülke ismi tutunTuttuğunuz ülkenin dördüncü harfiyle başlayan memeli bir hayvan ismi seçinBu hayvandan elde edebileceğiniz bir ürün düşününTamam mı, bütün soruları dürüstçe cevapladınız mı? Şimdi biraz sabredin. Sizinle zihinsel bağlantıya geçip aklınızı okumam gerekiyor. Merak etmeyin okuduğunuz gazete size özel bir baskı. Üstelik benim, gazetedeki yazıları düşünce gücüyle değiştirebilmek gibi bir başka özelliğim daha var. Evet, şimdi sıkı durun. Ayıp, ayıp sizi esefle kınıyorum. Danimarkalı ineğin sütünü niye içmeye kalkışıyorsunuz? Sonucun bu olacağını bilsem, sizinle böyle bir denemeye hiç girişmezdim doğrusu.Yazının başında bu gücümü, e-posta ve İnternet’ten yararlanmayı bilmeme borçlu olduğumu açıklamıştım. Şimdi itiraf edeyim, bu eğlenceli oyunu San Francisco’da yaşayan arkadaşım Mehmet Emin Adanalı e-posta yoluyla göndermiş. Aslı İngilizce. Ufak bir çabayla Türkçe’ye uyarladım.Sizden istediğime gelince; bu oyunun matematik kanıtı... En güzel açıklamayı, haftaya yine bu köşeden yayınlayacağım. Tabii çözen çıkarsa... Hodri meydan...yurtsan@ibm.net
Yazının Devamını Oku

Dolunayda siber-seks

31 Temmuz 1997
Biliyorum, biraz geç oldu ama sonunda okudum. Bahsini ettiğim popüler sosyolog Can Kozanoğlu’nun son kitabı; ‘‘İnternet Dolunay Cemaat’’...Evet sonunda okudum ama kitabın sonunda da ‘‘Eee?’’ dedim. Kocaman bir ‘‘Eee?’’, ‘‘N’apalım yani?’’..Kitabın üçte birini İnternet’e ayırmış Kozanoğlu. Ama bu üçte birlik bölümde yeni hiçbir şey söylemiyor. Çıkartabildiğim tek fikir, İnternet’in de içinde bulunduğumuz dünyayı yansıttığıydı; ‘‘İnternet’e varolan dünyayı, mevcut hayatı, mevcut insanlık halini, çağ’ı, şimdiki zamanı yüklemiş durumdayız. Eğer İnternet dönüşüm kanallarından biri olacaksa, böyle bir yükleme işlemi tamamlanmadan dönüştürme sürecine geçiş beklenemez tabii ki’’, diyordu Kozanoğlu...Ancak, tırnak içindeki fikrin ilk cümlesini alacak olursak, bu fikir de yeni değil. Yıllar önce defalarca söylendi ve artık pek tekrarlanmıyor. Çünkü bu fikrin ardından ister istemez Kozanoğlu’nun ikinci cümlesi geliyor. Ki, onun da yanlış olduğu su götürmez bir gerçek artık. Bu yükleme tamamlanmadan İnternet’in birşeyleri dönüştürmeye başladığı kesin olarak biliniyor. Bir kitabın üçte biri kadar yere sahip olmadığımız için, daha önceden de vermiş olduğumuz bir örnekle açıklayalım. İnternet’in dönüştürme gücü sayesinde sınırlar ve gümrük duvarları şimdiden anlamsız kalmaya başladılar. Bugün İnternet üzerinden bir yazılım satın alabiliyor ve bu yazılımı birkaç dakika içersinde kendi bilgisayarınıza yükleyebiliyorsunuz. Peki ithal etmiş olduğunuz ürün olan yazılım ülke sınırlarını nerede geçiyor, gümrük vergisi nerede alınacak? Ya da Türkiye’de yasak olan bir yayını, bu yayının yasal olduğu bir başka ülkeden yapıyorsunuz. Belli bir daire içini hedefleyen uyduyla televizyon yayınından çok farklı bu. Yayın belli bir alana değil dünyayı saran İnternet ağı üzerine yapılıyor. Hatta yayın diyoruz ama bu bir yayın da değil, dileyenin görmesine açık, herhangi bir bilgisayarın sabit diskinde sabit olarak duran bir bilgiden başka bir şey değil. Türkiye’yi bilemem ama özgür ülkelerde bu suç oluşturur mu, oluşturmaz mı? ABD Anayasa Mahkemesi (şimdilik bazılarının) oluşturmayacağına karar verdi bile. Bu dönüşüm değil de nedir?Kozanoğlu’nun tırnak içine aldığım cümlelerine müdahale edip, küçük ‘‘i’’ harfiyle yazılmış ‘‘İnternet’’ kelimelerini düzelttim. Kozanoğlu’nun İnternet’i küçük harfle yazması bile, ‘‘İnternet’’i ne kadar kavramış olduğunun bir göstergesi.Küçük ‘‘i’’, büyük ‘‘İ’’ tartışmasına haftaya yine döneceğim. Şimdi kitaptaki bir başka yanılgıya dönmek istiyorum. ‘‘Mastürbasyon ya da yapay araçlar kullanımının sanal cinsellik olup olmadığı tartışmasını -başta bazı köşe yazarları ve bazı dergi editörleri- uzmanlarına bırakarak şunu söyleyebiliriz ki, cinsellik temelindeki yüz yüze ya da ten tene insan ilişkileri hep varolacak’’, diyor sosyolog. Yüz yüze, ten tene kelimeleri yerine insan insana kelimelerini kullansa anlayacağım. Hep varolacak demek yerine daha uzun süre var olacak dese onu da anlarım. Ama er ya da geç, sanal-gerçeklik teknolojileri (diğer teknolojilere göre oldukça yavaş ilerlemesine rağmen) beyinde gerçeklik duygusunu kusursuz olarak yaratma aşamasına gelecek ve insanların seks için yüz yüze, ten tene gelmelerine gerek kalmayacak. En azından seksi beyinlerinde yaşayan ‘‘insanlar’’ için...yurtsan@ibm.net
Yazının Devamını Oku