Sufizm bir din mi? Bir kült mü? Yoksa bir hayat tarzı mı?
Yazılı metinleri incelediğiniz zaman simyacılardan şairlere kadar farklı grupları etkilediğini padişahlardan sanatçılara, alimlerden savaşçılara kadar hemen her alanda sufilerle karşılaşabiliyorsunuz.
Zaten sufizm, dünyayı ve dünya nimetlerini terk etmeyi buyurmuyor. Sufi olmak isteyen adayın ilk koşulu "Dünyada olması, fakat dünyadan olmamasını" gerektiriyor.
Sufi, hayatını insanlık için yararlı bir işe adamalıdır. Topluma faydalı olabilmek için de hem fiziksel, hem duygusal, hem de zihinsel olarak "Bu dünyada" kalması gerekir.
İdris Şah şöyle diyor;
"İnsan sosyal bir yaşam için yaratılmıştır. Diğer insanlarla birlikte yaşamalıdır. Sufiliğe hizmet ederken sonsuzluğa, kendine ve topluma hizmet etmektedir. Bir çileci gibi arzulardan ve dünya nimetlerinden uzaklaşırsa güçsüz düşer. Zayıflık ve belirsizlikten kendini çekip kurtardıkça güç kazanır. Bütünüyle inzivaya çekilen çilekeş, kendini aldatmaktan başka bir şey yapmamaktadır."
Elbette ki, sufinin yolunda kendi içine çekilme, dünya nimetlerinden uzaklaşma ve ben’ini yok etmek gibi çalışmalar var. Ve tüm bu çalışmaların sonucunda alçakgönüllü olmayı öğrendikten sonra hayat amacını doğru biçimde saptayabilir ve toplumun içine karışır.
Sufizm mertebelerinde ilerleyen kişi, bu sırada doğa üstü olarak nitelendirilen güçler ve mucizevi yetenekler kazanır. (Devam edecek)