Ancak plan yapım yönetmeliğine aykırı işler yapılması dikkat çekti. Kartal Belediye Meclisi’nde bir üst ölçekli planda ticaret alanları yüzde 60, konut alanı yüzde 40 olarak onanması gerekirken tam tersi yapıldı. Ve Kartal ilçesine ilave 100 nüfusun gelmesinin yolu açıldı. İlçede AKP’li Meclis üyelerinin bu değişikliğe itiraz etmeleri dikkat çekti.
Plan yapım hiyerarşisine aykırı yapılan değişikliğin önemi planlanan alanda, 200-300 dönüm büyüklüğünde özel mülkiyetlerin olması en çok onlara yaradı. Ne yazık ki, ihtiyaç sahiplerine pek bir yararı olmadı.
İlginç olanı şu; her defasında İBB Meclisi’nde AKP’li üyelere “İstanbul’a ihanet ettiniz” diyen CHP sözcüleri, bu plan geçerken ‘sus pus‘ oldular nedense!
Buradan ne sonuç çıktı derseniz, İlçe Belediye Başkanlığı CHP’de ise her şey mübah! Merak edilir; daha önce dava açan Mimarlar Odası şimdi nasıl bir tavır alacak?
Bizi bizzat arayan siyasi kişi, İmar Komisyonu’nun CHP’li üyelerine telefon ve tablet dağıtıldığını söyledi. Biz inanmak istemedik. Bunun üzerine bunları kimlerin dağıttığının isimlerini verdi, bu da bizde gizli kalsın.
GÜNÜN SÖZÜ
“VİCDANLI ve dürüst olmak, hesaplı olmaktan iyidir. Hesap, insanı makam sahibi yapar, vicdan ise daha önemli bir işe yarar; insanı, insan yapar.” Friedrich Nietzsche
ASGARİ ÜCRETLİYE EK ZAM UMUDU
Kuraklıktan en çok tarım sektörünün etkileneceğini belirten Yıldız, ülkede sulama altyapısının eski ve ekonomik ömrünü doldurduğunu, kanalet hatlarının arızalı olduğunu, sulama altyapısının yeniden değerlendirilip daha verimli hale getirilmesi gerektiğini söyledi. Su Şurası’nda ayrıntılı olarak ele alınan su yasasının çıkmasını beklediklerini belirten Dursun Yıldız, su yönetiminin koordinasyon içerisinde yapılması gerektiğini vurguladı. Havza ölçeğinde entegre su yönetiminin önemine dikkat çeken Dursun Yıldız, ulusal su planındaki hedefler dikkate alınarak, birbirini tamamlayan uygulamaların katılımcı, doğaya uyumlu, şeffaf bir yönetim anlayışı ile daha fazla zaman kaybetmeden yapılması gerektiğini ifade etti. Yıldız, “Zaman kaybetmeden Türkiye’de su yönetimi ele alınmalı. Bütün planlamalarımızı iklim değişikliğini dikkate alarak revize etmeliyiz. Su yönetimi dinamik bir iştir. Planlaması ve uygulamasıyla dinamik olmayı gerektirir” dedi.
Büyükşehirlerin, nüfusun yüzde 65’ine su ve atıksu hizmeti sağladığını ve su yönetiminde büyük fonksiyona sahip olduğunu belirten Yıldız, belediyelerin ilgili birimlerinin su yönetimi konusunda iklim değişikliği ile yaşanabilecek belirsizlikleri dikkate alarak çalışması gerektiğini söyledi. Türkiye’nin altın değerindeki yeraltı su kaynaklarının yüzde 85’ini tahsis ettiğine, bunun büyük bölümünün de bireysel şahıs sulaması tahsisleri olduğuna dikkat çeken Yıldız, “Sulama kooperatifleri ve sulama birliklerinin kurumsal altyapısı güçlendirilmeli” dedi. Geçmişte sınırların petrol kaynaklarına göre belirlendiğini belirten Yıldız, bugün gerek savaşların çıkması gerekse savaşın duracağı yerin belirlenmesinde su kaynaklarının bulunduğu alanların etkili olduğunu vurguladı.
MÜSİLAJ YENİDEN GELEBİLİR
AVCILAR Belediyesi, 22 Mart Dünya Su Günü nedeniyle su kaynaklarına dikkat çekilmesi için biliminsanlarının katıldığı bir panel düzenlendi. Panelde Belediye Başkanı Turan Hançerli, “Bizler hâlâ yeraltı sularında ne aşamadayız ne kadar tükettik ne kadar zarar verdik, bilinmiyor” vurgulaması yaptıktan sonra İ.Ü. Su Bilimleri Fakültesi’nden Prof. Dr. Meriç Albay, Marmara Denizi’ni etkisini altına alan müsilajın tekrar geleceğini belirterek şöyle konuştu: “Ne zaman gelir, bilmiyoruz. Ama şartlar oluştuğunda tekrar gelecek. Neden, çünkü biz 50-60 yıldan beri İstanbul çevresini sanayi şehri yapmışız ama atıklarını sürekli denize atmışız. Bugünden yarına bu işin bitmesi mümkün değil, yıllar sürecek; belki de 10-15 yıl.”
GÜNÜN SÖZÜ
“BU dönemde önemli olan aklımızı korumaktır. Aklımızı koruyalım... Öyle bir yere geldik ki artık aklımızı bile korumakta zorluk çekiyoruz.” İlhan SELÇUK
KURULTAY ÖZGÜVENSİZLİĞİ
CHP
Çırağan’da bir çınarı kesenlere karşı büyük bir savaş vermiş, kazanmıştım. Tek bir çınarın yaşamı için savaş vermiş bir belediyecilik anlayışından, ‘Hasta ağaçların tümünü keselim’ anlayışına geçilmiş olması kaygı vericidir. “Bana çınarlar kesiliyor, neden suskunsunuz?” diye soruyorlar. Ben de tarihe bir not düşmek ereğiyle bilgi sunayım istedim. Çırağan çınarları olarak bilinen bu ağaçların yaşamları çok çilelidir.
Ana yoldaki konumları nedeniyle, yeterince su-hava ve ışıkla beslenemiyor bu ağaçlar. Dilediklerince, gerektiği oranda gövde gelişimi gösteremiyorlar. Ana yolun doğu-batı yönünde az ışık alıyor oluşu, bu ağaçların ışığa ulaşmak için yukarı doğru şekilsiz boy atmalarına da neden oluyor. Toprağa güçlü bir kök sistemiyle bağlanmalarına bile izin verilmiyor onların. Altyapı-üstyapı çalışmaları denen kazılar nedeniyle hep örseleniyorlar. Günün birinde yıkılıvermek, yazgıdır onlara...
İstanbul’un bu görkemli ağaçlarından birini ‘bir otelin önüne kapı açmak’ gibi bir gülünç gerekçeyle kesmek isteyenlere, 1990 yılında ben, mühendis arkadaşlarım ile Park Bahçeler Müdürlüğü’nün tüm çalışanları direndik. Kesilmesinin önlenmesi için ben savcılığa da başvurdum, yardım istedim. Kesilmesini engelleyemedik ama bu ‘doğa suçu’nu işleyenleri cezasız bırakmadık.
Türk belediyecilik tarihine ‘Çırağan Çınarı’ olarak geçen, “Kent içinde bir ağacı kesenlere tarihte yazılmış, yargı tarafından uygun, yerinde görülmüş, suçludan zoralım yoluyla alınmış en ağır ceza” olan bu 50 milyon TL’lik ceza, tüm mühendis arkadaşlarımdaki ortak ‘doğa sevgisi’ duygularıyla yazılmıştı.
50 MİLYON CEZA
O tarihte 50 milyon Türk Lirası, 250 Cumhuriyet altınına eşdeğerdi. Yargı, bizi haklı buldu, Cumhuriyet altınının enflasyona karşı alınmış yerinde bir önlem olduğunu da onaylayarak, 250 Cumhuriyet altını karşılığı olan paranın anılan ağacı kesenlerden alınmasına, İBB’ye gelir kayıt edilmesine karar verdi. Bu uğraşımızın her aşamasında Belediye Başkanı Prof. Nurettin Sözen bütün çabamıza destek oldu, yeşili koruma adına hepimiz için soylu bir davranış gösterdi. 30 yıl öncesinin İBB’sinden, ağaçlarını kesen bir İBB görüntüsüne gelinmiş oluşu üzüntü vericidir.
İBB yöneticileri önce böyle bir uygulamayı kamuoyunu sıkça bilgilendirerek yapmalıydı, diye düşündüm.
Benim görev yaptığım yıllarda (1977-2004) bu çınarlar, özellikle öz odunu yıkımcısı ganoderma apolanatum adlı bir mantar türünün saldırısı altındaydı. Bu mantar türü, her tür kök-gövde yaralanmalarında, yara yerinden ağaca girer, çürüme başlatır, 10-15 yıl içinde ağacın içini tümüyle kaplar; ağaç dıştan sağlıklı görünse de gövde ile tepe tacını taşıyamaz olur, iç çürüme sonucu günün birinde yıkılıverirdi.
Prof. Akın, bir özet yaparsak altını çizdiği eksikleri özetle şöyle sıralıyor:
Yurtdışında yaşayan seçmenlerin temsiliyle ilgili hata yapılmıştır. Yurtdışında yaşayan yurttaşların oy verme hakları tartışılamaz. Ancak yurtdışı seçim bölgesi diye bir bölge tanımlamak, anayasa ve temsil teorisine aykırıdır. Yurttaşlarımız vilayetler temelinde temsil edilirler. Türkiye Cumhuriyeti’nde olmayan bir yer, seçim bölgesi olamaz.
Önerilen modelde Cumhurbaşkanlığı makamı 1961 Anayasasının gerisine çekilmiştir. Gerçekçi değildir. Makamın önemi açısından da yanlıştır.
1921 Anayasası, Anadolu İhtilali’nin anayasasıdır. Bunu anlamak için ilk dokuz maddeye bakmak yeterlidir. 1921’den sonraki anayasalarla, Cumhuriyetin dar kalıplar içine girdiği ifadesi yanlıştır. Bununla, Cumhuriyetimizi ‘yanlış cumhuriyet’ sayan görüşle, aynı çizgiye düşülmüştür. 1924 Anayasası, dar kalıpların değil, Atatürk Devrimlerinin Anayasasıdır. Kurucusu, Atatürk olan partinin bunu onaylaması düşündürücüdür.
Demokratik hukuk devletinde din ve vicdan özgürlüğü vardır ama bu laiklik değildir.
1921’den sonraki anayasalarla, Cumhuriyetin dar kalıplar içine girdiği ifadesi yanlıştır.
Bununla, Cumhuriyetimizi ‘yanlış cumhuriyet’ sayan görüşle, aynı çizgiye düşülmüştür.1924 Anayasası dar kalıpların değil, Atatürk Devrimlerinin anayasasıdır. Kurucusu, Atatürk olan partinin bunu onaylaması düşündürücüdür.
Protokolde, laikliğe gerçek anamda yer verilmemiştir. İttifak, din ve vicdan özgürlüğünü laiklik sanmaktadır. Buna göre, laikiğin yok olduğunu CHP de kabul etmiştir.
Satış teklifi, Ekrem İmamoğlu’nun Meclis’e havale etmesi ile gündeme alındı, ancak son anda 16 Mart günü geri çekildi.
Meclis üyelerinin itiraz nedeni şu: İlk satış ile şimdiki satış arasında mahkemenin iptal gerekçeleri komisyon raporunda aynı şekilde duruyor.
CHP İBB Meclis üyeleri ağırlıklı olarak satışa karşı. Daha önce karşı çıktıkları satışa ‘evet’ diyemeyeceklerini bizzat bizi arayarak anlattılar. Ancak İmamoğlu’nu destekleyen Meclis üyeleri ise satıştan yana gözüküyorlar. Yeni grup yönetimi de satıştan yana. Ancak eski Grup Başkan Vekili Fahrettin Kayhan’ın satışa karşı görüşü sürüyor. Kulağımıza gelen kulislere göre Canan Kaftancıoğlu’nun satışa karşı olduğu konuşuluyor. Bakalım kim geri adım atacak; İmamoğlu mu Kaftancıoğlu mu? Konunun genel merkeze kadar gideceği konuşuluyor.
HATAY EXPO 2021 1 NİSAN’DA BAŞLIYOR
ÇİN ve Avustralya’yla yarışarak alınan, İzmir ve Antalya’nın ardından üçüncü olacak botanik özellikli Hatay EXPO 2021, kapılarını 1 Nisan günü ziyaretçilere açacak. Önemli bitki, tarım, gastronomi şehirlerinden, çok kültürlü Hatay EXPO ana temasını ‘Medeniyetler Bahçesi’ olarak belirledi.
Mehmet Diktaş’ın kart koleksiyonu bugün İşkodra’da açılıyor
Rusya-Ukrayna arasında yaşanan savaş dünyanın son yıllarda bitap düşmüş toplumlarını iyice gerdi ve umutsuzluğa itti.
Savaşta evinden yurdundan edilen hatta canını kaybeden insanların yarattığı travmatik üzüntünün yanında hızlıca artan ekonomik kaygılar, pandemi sonrası büyük bir özlem ile beklenen mutlu ve özgür yaşamın sevincini yüreğimizde başlamadan bitirdi.
Yastayız!
En stratejik sektörlerin başında turizm geliyor. Gelecek 7-8 yıl içinde en az 100 milyon turist ve 100 milyar dolar döviz girdisi hesabı yapan sektörümüz milli ekonomimizin bir nevi garantörlüğünü üstlenmiş durumda. Burada Türk kökenli tur operatörlerinin gücü ve performansı bütün ülkeler tarafından takdir ediliyor, hatta bazıları tarafından kıskanılıyor. Rusya’da 30 yıldır faaliyet gösteren Anex, Coral ve Pegas ülkemizin en büyük uluslararası distribütörleri olarak daha düne kadar göz kamaştırıyordu. Onlarca milyon turist getiren şirketlerin değeri 300 milyon doların üzerinde bugün. Bu markalar aslında Türk turizmine mal olmuş şirketler. Bu tur operatörleri sayesinde Türkiye uluslararası pazarlarda hâkimiyetini kurmuş durumda.
Şimdi de savaş... Bu belirsizlik içinde stratejik sektörümüz turizmin en güçlü dağıtım kanalları özel bir karar ile koruma altına alınmalıdır. Operasyon ve işletme masraflarını karşılayacak maddi destek hemen verilmelidir. Ulusal markalarımızı korumalıyız.
Unutmayın!
Almanya pandemi sürecinde ülkenin en büyük turizm markası olan TUI için 3 milyar Euro kredi vererek markayı ayakta tutmayı başardı.
GÜNÜN SÖZÜ
Göründüğü kadarıyla artık büyük ittifaklarda birinci partilerin önemi ve belirleyiciliği daha öne çıkıyor.
Grupların adaylarını ve seçmenlerini ‘sosyolojik’ bakımdan daha dikkatle belirlemesi durumu önemli hale geliyor.
Yani ittifak önderinin gücü daha artıyor; diğer partiler onların altında kalıyor.
AKP, CHP ve HDP hem vitrinde olacaklar hem de listelerin oluşmasında belirleyici olacaklar.
Her seçim çevresinde, aday belirleme noktasında isimlerin sosyolojik, etnik, mezhepsel ve kültürel yapısını ‘nakış’ gibi işlemesi gerekiyor.
- Muhalefetin şimdiden bazı eleştirileri dikkat çekiyor. Ama şu da var; yasanın bazı maddeleri görüşülürken, iktidarın genel kurulda önergeler vereceği ihtimal dışı değil. Örneğin, il ve ilçe seçim kurullarının oluşumunda ve propaganda serbestisinde AKP ve MHP’nin lehine düzenlemeler yapılabileceği Meclis kulislerinde konuşuluyor. Bir muhalefet milletvekili, “AKP ve MHP kamuoyunda eleştiri konusu olmasın diye bazı beklentilerini genel kurul görüşmelerine bırakabilir. Onlar şimdiden açıklanırsa, tartışma konusu olabileceğini düşünmek gerekiyor” diyor.
- Esas altılı blokun yapısı, ittifak içinde tartışma konusu olabilir mi? Millet İttifakı, değerler, inançlar, geçmiş siyasi aidiyetler bakımından daha farklı bir aidiyet arz ediyor. Bu nedenle birlikteliğin oluşturulması güçlendirilmesi ve sorunsuz sonuç alınabilmesi için liderlere büyük sorumluluk düşüyor.
- Şu vurgulama önemli sayılıyor. Sonuç almak için demokrasi, hukuk, adalet ve refah temelinde birlikteliklerini öncelemeliler ki başarılı olabilsinler. Çünkü iktidar bloku, AKP ve MHP’nin milliyetçi ve muhafazakâr görüş ve anlayışı ile sorun yaşamayacak partiler olarak görülüyor.
Toprakbilim literatüründe yeryüzünün organik madde içeriği yüksek olduğu için “Black Earth Region” (Kara Toprak Bölgesi) toprakları “çernezyom” toprakları olarak sınıflandırılır. İngilizce: Chernozem toprakları coğrafi olarak yarı nemli step bölgelerinde, yağışın bol sağlandığı yüksek platolarda görülmektedir. Ülkemizde Erzurum, Kars platosu alanlarında, Sarıkamış, Kars ve Göle dolaylarında bazalt üzerinde gelişen çernezyom toprakları bulunmaktadır. Genelde kışların sert ve uzun olduğu yarı nemli iklim kuşağı bölgeleri altında yazın gelişen uzun boylu otlar, dağ çayırları ve çim bitkilerinin sonbaharda yeterince ayrışmaya zaman bulamadan toprağa karışması sonrası oluşan topraklar, çernezyom topraklar olarak tanımlanır. Kısmen ayrışan/okside olan organik maddeden dolayı kara topraklar (yoğun humus oluşumunu sağlayan toprak) olarak da bilinirler.
ZENGİN TOPRAKLARIN VERİMİ DAHA YÜKSEK
Yüz binlerce yıl içinde kestane ve/veya koyu kahverengi topraklar kuşağının nemli bölge ikliminin etkisinde gür yetişen çayırlar ve otsu bitki örtüsü, düşük sıcaklığa bağlı olarak ayrışamaması nedeniyle humusça varsıl olan koyu renkli topraklardır. Tarım için çok elverişli olan bu topraklar, çok yüksek oranda (yüzde 3’ten yüzde 15’e kadar) humus yanında yüksek oranlarda asit, fosforik asit ve amonyak içerirler. Çernezyomler humusça varsıl olduğundan, bitki besin maddeleri bakımından da zengindirler. Toprakların siyah renkli olması, güneş ışınlarından en üst düzeyde emilim sağlamakta ve toprak kök bölgesi bitki gelişimi için uygun ortam sağlamaktadır.
Örneğin Ukrayna ve Rusya’daki çernezyom toprakları, tahıl tarımı için uygun besin ortamı sunmasından dolayı buğday veriminde Türkiye topraklarından dekarda 100 kilogram daha fazla ürün alınabilmektedir. Buğdayları organik maddece zengin topraklarda yetiştirildiği için buğday da besin kalitesi bakımından daha zengindir. Çoğunlukla dışarıya sattığımız katma değeri yüksek buğday tabanlı gıda ürünleri, ithal etiğimiz buğdaylardan sağlanmaktadır. Bölgenin orman yapısından dolayı Türkiye kereste de alıyor. Bölgede ot verimi ve buğday verimi yüksek olduğu için buralarda yoğun olarak büyükbaş hayvancılık da yapılıyor.
Prof. Dr. İbrahim ORTAŞÇukurova Ü. Ziraat F. Toprak Bilimi ve Bitki Besleme Bölümü
AKARCA SAHİLİ KURTULDU
“SAKİN şehir Seferihisar, İzmir’imizin doğal ve temiz yaşam için tercih edilen ilçesi. Akarca sahili de Seferihisar’ın temiz deniziyle ünlü sahil şeridi. Akarcalılar, Akarca Koyu’na yapılması planlanan Balıkçı Barınağı ismi verilen Endüstriyel Liman’a karşı yaklaşık iki yıldır hukuk mücadelesi veriyor, toplantılar düzenliyor ve gerek basın, gerekse dernek sayfalarında bu konuyu ve mücadeleyi canlı tutuyorlardı. Geçen gün aradılar ve gündeme dair konuyu takip ettiğim için teşekkür ettiler. 04.02.2022 tarihinde İzmir 5. İdare Mahkemesi’nin iptal kararı ile son noktanın konduğunu ama Akarca ve çevre komşu bölgelerde dikkatle gelişmeleri takip edeceklerini ilettiler. Gerçekten seven ve inanan bir grup Akarcalı ve Akarcalılar Derneği Avukatı Şehrazat Mercan ile kol kola bir doğa kurtarım operasyonuna imza attılar. Yolunuz açık olsun Akarca ve Akarcalılar Derneği.”
Nur AYDIN