Genel müdürle santralın maden yataklarına gittik, ilk defa açık saha kömür madeninde çalışmaları ilgiyle izledik. Kömür çıkarıldıktan sonra temizlenip parçalanarak bantlarla santrallara taşınıyor. Kömürün tamamen çıkarıldığı alanlar aşama aşama kapatılarak özüne uygun hale getiriliyor. Şu anda kapatılan maden sahalarının üzerindeki 22 bin 100 zeytin ağacından elde edilen zeytinyağları, kısa bir süre önce Milas Ticaret ve Sanayi Odası’ndan coğrafi işaret tescili aldı. Bu yıl 8 ton soğuk sıkım zeytinyağı elde edilmiş ve bunlar fabrikada çalışan 3 bin 100 çalışana ve köylülere dağıtılmış. Yeniköy Kemerköy Termik Santralleri bölgede zeytinciliğin geliştirilmesi konusunda Türkiye’de bir ilk olacak olan proje geliştirme çalışmalarını da sürdürüyor.
ARKEOLOJİK KAZI VE ŞALVARLI KADINLAR
Sahada ilginç bir manzara ile de karşılaştık. İkizköy ve Çamköylü’de şalvarlı kadınlar ellerinde kürekler, fırçalarla oya işler gibi tarihi gün yüzüne çıkarıyorlardı. Sahada kömür çıkarılmadan önce arkeolojik çalışmalar yapılıyormuş. 18 arkeolog ve bölge halkından oluşan 80 kişi, 2006 yılından beri Helenistik döneme ait çok sayıda tarihi eserin ortaya çıkmasını sağlamış. Dönemin soylularının mezarları, antik döneme ait zeytin işlikleri gibi büyük parçalar da Ören’de kurulan bir açık hava müzesine taşınmış. Burası gelecekte Ören’in ‘altın bileziği’ sayılacak. Bu müzeyi de ziyaret ettik ancak kamu kurumları arasında izin konusu tam olarak çözülmediği için müze henüz halka açılmamış.
KÖMÜR BİTİYOR
Bu iki santral, bölgedeki kömürün özelliğine göre Polonyalılar tarafından yapılmış. Ülkenin başka bir yerinden getirilecek ya da ithal edilecek kömürle çalışması mümkün değil. Santralın 15 yıl daha üretim yapmasına yetecek kömür var ancak stoktaki kömür giderek azalıyor. Dinç, “Yeni kömürü çıkaramazsak bir yıl sonra elektrik üretimini durdurmak zorunda kalacağız” diyor.
2014 yılında endüstriyel plantasyon çerçevesinde ağaç endüstrisine kazandırmak üzere Orman İdaresi’nce yenilenmesine karar verilen Akbelen bölgesi, devam eden davalar nedeniyle kömür tedariğine açılamıyor.
Sahada gezerken görülen manzara şu; tam bir entegre sistem içinde maden için daha önce kazılmış bölgelere yeni maden sahalarından çıkarılan topraklar transfer ediliyor ve üzerine çoğunlukla zeytin olmak üzere ağaçlandırma yapılıyor. Çok amaçlı olan bu sistem aynı zamanda bölge köylülerinin birçoğunun üç nesildir istihdamına da katkı sağlıyor.
SANTRALLARIN GELECEĞİ
Kent, inanç, tarih ve gastronomi turizmi açısından çok zengin seçenekler sunuyor. İzmir’in ‘yarım’, Antalya’nın da ‘tam’ EXPO’sundan sonra Hatay’ın EXPO’suna ‘özel’ denmesi, projede hiç devlet katkısı olmaması nedeniyle ifade ediliyor. EXPO’ya bırakın kaynak aktarılmasını, devletin temsilcileri ve iktidar yanlısı hiçbir kurumun amiri tarafından ‘ziyaret’ edilmemesi de dikkat çekiyor. Resmi olarak davet edilmelerine karşın.... Hatay Belediye Başkanı Dr. Lütfü Savaş, 1 Nisan’da başlayan fuar etkinliklerinin ‘Medeniyetler Bahçesi’ temasıyla yapıldığını anlatırken dünyanın her yerinden yaklaşık 2 milyon ziyaretçi beklediklerini söylüyor. Altı ay açık kalacak fuarın gündüz ve gece (22.00 kapanış) ziyaretçi sayısı 900 bini bulmuş. Savaş, “EXPO için birisi Antalya-Defne’de 250 dönüm, diğeri İskenderun-Arsuz bölgesinde 100 dönüm olmak üzere toplam 350 dönüm olan iki alan hazırlandı” diyor.
Her iki etkinlik alanında ziyaretçiler için Medeniyetler Bahçesi, amfiteatr, yurtiçinden ve yurtdışından şehir bahçeleri, endemik, tıbbi, aromatik bitkiler ve çiçek alanlarıyla “Gastronomi Köyü” gibi birimler yer alıyor. CHP’li 11 Büyükşehir Belediyesi’nin kentlerinin örnek modellerini Hatay’a taşımaları dikkat çekti. Tekirdağ nedense ‘bütçesi elvermediği’ gerekçesiyle projeye katılamamış... TBB Başkanı Kadir Albayrak, hiç olmazsa kendilerine ayrılan bölüme rakı-şarap, kiraz ve ayçiçeği motifleriyle sembolik bir model gerçekleştirebilirdi.
EXPO NEDEN DEĞERLİDİR
‘Exposition’ kelimesinin kısaltması olan EXPO’nun Türkçedeki karşılığı sergi ve fuardır. Yaklaşık 160 yıldır düzenlenen EXPO’lar kültür, sanat, tarih, eğlence ve ticaret alanlarında da büyük bir olimpiyat olarak bilinmektedir. Ayrıca FIFA Dünya Kupası ve olimpiyatlardan sonra dünyada ekonomik ve kültürel etki yaratan en büyük üçüncü organizasyonudur. EXPO organizasyonlarının süresi 3-6 ay arasında değişkenlik gösterebilmektedir. Hatay’daki dev organizasyon 1 Nisan 2022’de başlamıştır ve 6 ay sürecektir.
13 MEDENİYET VE 27 KÜLTÜR
Hatay, dünyanın 3. büyük organizasyonu olarak kabul edilen EXPO’yu, Antalya’dan sonra Türkiye’ye getiren ikinci şehir oldu. Dev fuar için Avustralya ve Çin gibi ülkelerin şehirleriyle yarışan Hatay, Başkan Lütfü Savaş’ın çabalarıyla 2017 yılında rakiplerini geride bıraktı ve bu dev fuara ev sahipliği yapmaya hak kazandı.
EXPO 2021 Hatay’ın ana temasına karar verilirken kadim kentin on binlerce yıllık tarihinden ve kültürel dokusundan ilham alınmıştır. Tarih boyu medeniyetlerin gelişmesinde ve ilerlemesinde işbirliği ve ortaklığın önemini anlatabilmek için ana tema
Düşünce, ifade ve yayımlama özgürlüğünün her zaman savunucusu olduğumuzu bir kez daha yineliyoruz.
Daha önce de pek çok kez söylediğimiz üzere, sosyal medyada kitaplara, yazarlara, yayınevlerine yönelik oluşan haksız tepki ve saldırılar ülkemiz ve kültürel çeşitliliğimiz için son derece olumsuz bir durum yaratmaktadır.
Çocukları küçük yaşta hayata dair olaylar üzerine düşündüren ve yaşanabilecek tehlikelere karşı basit ve somut şekilde dikkatlerini çekerek onlara kendilerini nasıl koruyabileceklerini anlatan, Fransız yazar Brigitte Labbé’in yazdığı ve Günışığı Kitaplığı tarafından Türkçe yayımlanan “Çıtır Çıtır Felsefe” dizisinin iki kitabı (Aşk ve Dostluk, Küçükler ve Büyükler), içinde pedofili olduğu gerekçesiyle sosyal medyada tepki toplamış ve bunun sonucunda bazı e-ticaret sitelerinde ve kitabevlerinde kitabın satışı durdurulmuştur.
Tepki verirken ilgili kitapları çoğu zaman tam okumadan, kitapların içeriğine dair doğru düzgün bilgi sahibi olmadan, ne anlatıldığını anlamaya çalışmadan, doğrudan ezberci yaklaşımlarla, özellikle çocuklara ve gençlere yönelik kitapların, yetkin olmayan kişilerce haksız şekilde eleştirilmesi kendi başına yanıltıcıdır. Bununla birlikte kitaplarla ilgili herhangi bir bağımsız değerlendirmeyi öncelikle yapmadan, sadece sosyal medya tepkilerine dayanarak kitapların satışını durduran veya raflardan kaldıran, gerekli araştırmasını ise ancak sonraya bırakan yaklaşımlar da aynı derecede sorunludur. Bu tür eğilimler, ülkemizin kültürel çeşitliliğinin, çocuklar ve gençlerin gelişimine yönelik nitelikli kitapların ve bunları üreten eser sahiplerinin ve yayıncıların maddi-manevi zarar görmesine sebep olmaktadır.
OKUMA KÜLTÜRÜNÜ UNUTMA
Okuduğunu bir bağlam ve bütünlük içinde anlamak, anladığını aktarabilmek ve değerlendirebilmek, üzerine yeni sözler söyleyebilmek ve üretebilmek, nitelikli ve sürekli bir okuma kültürü ile mümkündür. Gelecek kuşakların gelişmiş bir okuma kültürü içine doğması, okuma kültürüyle yoğrulmuş bireyler olarak yetişmesinin temel koşulu ise, yüksek nitelikli bir yayıncılık sektörüdür.
Ülkemizde gerçekleşen ve yayımlama özgürlüğü ile çelişen bu ve benzeri durumları kaygıyla takip ediyor, bu tür uygulamaların bir an önce son bulması için kamuoyunu ve yetkilileri sağduyulu olmaya çağırıyoruz.
TÜRKİYE YAYINCILAR BİRLİĞİ
Neyse günü bir şekilde atlatıp akşam da tiyatroya gittik eşimle; Frankfurt Uluslararası Tiyatro’ya... Burası ilginç bir sanatevi diyelim. Yirmi yıllık serbest bir sahne, çok çeşitli etkinliklere ev sahipliği yapan bir mekân... 2018’den beri de yönetimi Frankfurt Güneş Tiyatrosu devraldı... Tülay Yongacı, Cüneyt Sezer ve Müjdat Albak’tan oluşan Güneş Tiyatrosu ekibi, 1991’de Ankara’da ‘Can Şenliği Oyuncuları’ adıyla sanatsal faaliyetlerine başlamış bir ekip...
Akşam bize ev sahipliğini Cüneyt Sezer yaptı. Akşamki oyun, ‘Marx’ın Zaman Yolculuğu - Marx İstanbul’da’ isimli tek kişilik, 70 dakikalık tek perde bir oyundu. Semih Çelenk’in yönettiği oyunu Hamit Demir oynuyor. Oyunu Howard Zinn 1999’da ‘Marx in Soho’ adıyla yazmış. Hatta 2009’da Genco Erkal orijinal haliyle sahneye koymuş. Daha sonra Prof. Dr. Semih Çelenk tarafından Türkiye’ye uyarlanmış.
Oyunun özeti: Karl Marx ölümünden sonra kendisi hakkında yapılan spekülasyonları, yanlış anlamaları düzeltmek için kısa bir süreliğine de olsa dünyaya geri dönmek üzere dilekçe verir. Öte dünya bürokrasisi tarafından yanlış anlaşılan dilekçesi nedeniyle ölmeden önce yaşadığı yer olan Londra Soho yerine İstanbul Beyoğlu’nda aynı adlı bir eğlence mekânına gönderilir.
Hamit Demir’i ilk kez izledik. Oyun sonrası kısa da sohbet imkânı bulduk. Trabzon doğumlu. AÜ DTCF Coğrafya Bölümü mezunu. Oyunculuğa 1984’te Ankara Metropol Tiyatro’da başlamış. 1991’den sonra İzmir’de sürdürmüş. 1996’da Prof. Dr. Semih Çelenk ile birlikte ‘Gölge Tiyatro’ dergisini çıkarmış. O günlerde kurdukları Gölge Tiyatro’yu 2001’den sonra Tiyatroevi adıyla sürdürüyorlarmış.
Tiyatroevi de İstanbul Kadıköy-Bahariye’deki Halk Eğitim Merkezi’nin karşısındaymış. Biz Altunizadeliyiz; Üsküdar’a bağlıysak da Kadıköylü sayılırız. Bahariye ve civarında pek çok sahne var. Birçoğuna gitmişliğimiz var. Daha martta, karşısındaki Halk Eğitim Merkezi’nde Rutkay Aziz’i izlemiştik.
Tiyatro seyirlik veya eğlencelik bir etkinlik değil; bir kültür... Ama emek, çaba, özveri, gönül isteyen bir kültür. Her adımı büyük fedakârlık isteyen bir kültür. Yakın bir aile dostumuzun kızı ile damadı tiyatro sanatçıları. Onlardan biliyorum... Onlarla her görüşmemde yeni bir şey öğreniyorum bu sanat hakkında... ‘Uzak, hava sıcak, soğuk, yağmur, kar yağıyor, pahalı’ gibi şeyleri bahane edip tiyatroya da gitmeyi lütfen ihmal etmeyin derim. Sanatçı Hamit Demir’e, ev sahibi Cüneyt Sezer’e (fotoğraftaki) teşekkürler.
GÜNÜN SÖZÜ
“İnsan mı paraya bağlı, para mı insana bağlı? Bu tamamen insana bağlı...”
Su Politikaları Derneği bu konuda bir açıklama yapmış. Açıklamada kısaca şöyle denmiş: “Dünyanın birçok ülkesinde şehir selleri oluşuyor. Ülkemizde de yaşanıyor. Ama artık can kayıplarına da neden oluyor. ‘Aşırı yağışlar’ normalleşti ve kentlere ölüm riski taşıyor. Bu nedenle konu daha kapsamlı bir şekilde ele alınmalı. Öncelikle can kaybının oluşması önlenmeli.
Sorun bir dönemin sorunu değil, yılların ihmali ve birikimi var. Sorun yapısal bir sorun. Risk artıyor. Bu nedenle artık siyasi polemik konusu olmamalı. Bütüncül bir plan ve uygulama gerekli. Ankara’ya baktığımızda kentleşmenin çarpık, ‘BAKAY Projesi’nin tamamlanmamış ve yağmur suyu altyapısının eksik olduğunu görüyoruz.
1990 yılında büyük umutla Büyük Ankara Kanalizasyon ve Yağmursuyu Projesi (BAKAY) hazırlanmış. Dünya Bankası kredili olarak başlanmış. Sonra rafa kaldırılmış. Aradan 32 yıl geçmiş. Nüfus artmış, yağış rejimi de değişmiş. Altyapı yetersiz kalmış, bir şeyler yapılmış ama sonuç ortada.
Şimdi “Ankara İli İçmesuyu, Atıksu ve Yağmursuyu Yönetimi Master Planı (2024-2054)” hazırlanıyor. Bu planda yağmur sularının uzaklaştırılması ve sellerin önlenmesi de var. Şimdi umutlar yeni master planının tamamlanması ve uygulanmasına kaldı.
Türkiye’de su yönetimi konusunda birçok plan yapıldı ancak uygulama karnemiz zayıf. Ayrıca yerel yönetimler yerin altına yapılacak yatırımı çok sevmiyor. Tüm kentlerimizde şebeke su kayıplarının önlenmesi ve aynı zamanda yağmur suyu uzaklaştırma projeleri “Acil Uygulama Planı” kapsamına alınmalı.”
GÜNÜN SÖZÜ
“2018 Cumhurbaşkanlığı Seçimi’nde Muharrem İnce’ye CHP Genel Merkezi tarafından mobbing uygulandı. Ben o zaman Halk TV Genel Müdürü idim, bana telefon açılıp niye bu kadar çok yayınlıyorsun diye soruluyordu.” Şaban SEVİNÇ
ERMENİ VAKIFLARI ‘SEÇİM’ İSTİYOR
İlgili haber, birçok haber sitesinde yer almasına karşın yazılı medyada gözümüze ilişmedi. Haber Bloomberg’de ve Haber Aktüel’de karşımıza çıkıyor. Bloomberg HT’de Ceren Dilekçi Köseoğlu’nun imzasıyla yayınlanmış. Bu haber AB’den ayrılan İngiltere ile Türkiye arasında çok ilginç ticaret ilişkilerinin kurulabileceğini gösteriyor. Ve bu durum sanırım öncelikle Türk zeytinyağının ihracatı için çok büyük bir olanak sunacak. Türk zeytinyağı sektörünün önde gelenleri, TOBB Başkanı hatta Ticaret Bakanı’nın bu konuda ivedilikle İngiltere Başbakanı ile acil temas kurması gerekiyor.
GÜNÜN MİZAHI
OYUNCU: Sen aday mı olmak istiyorsun?”
İmamoğlu’nu canlandıran oyuncu: “Sayın Genel Başkan’ım var ama kendimi taca atacak değilim.”
(Güldür Güldür’ün Altılı Masa Skecinden)
ALAN VE HAZAR TÜRKLERİ KİMDİR
DEPREM uzmanı Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan, ‘Türkiye Batıyor mu?’ (Doğu Kitabevi) başlıklı derleme kitabının çıktığını duyurdu. Ercan’ın sosyal medyadaki bazı mesajları dikkat çekiyor:
“Ruslar ile kan kardeşiyiz. Çünkü Ruslar; Alan Türkleri, Slav ile Viking karışımından oluşmuştur. Rusya’daki tüm Museviler ise Hazar Türkleridir.
Adalet Komisyonu’ndaki görüşmelerine devam edilen Basın Kanunu ve bazı kanunlarda değişiklik içeren kanun teklifi tepki yarattı. MHP’li Av. Feti Yıldız’ın, basın kartlarının gazetecilere mahsus olmadığını belirterek basın kartının gazetecilik yapanların dışındakilere de verilmesi gerektiğini öne sürmesi de dikkat çekti.
Basın kartını keyfe göre tanımlama çabası bilgisizlikten değilse gazeteciliğe, basın özgürlüğüne duyulan ‘hasımlıktandır’ diye cevap veren ÇGD, daha sonra şu görüşlerini kamuoyuna yansıttı:
“Kamu kurum ve kuruluşlarında çalışanlara amirlerinin keyfine göre basın kartı sağlama yolunu açanların, doğrudan gazetecilikle ilgili olduğu tartışmasız basın kartını niteliksizleştirme, kullanışlı hale getirme, ‘makul ve makbul’ gazetecilik yaratma amaçlarına karşı, halkın haber alma ve olma hakkının yolunda, görünen gerçekliğin sözcüsü ve güç odaklarını denetleme bilinciyle yapılan gazeteciliği savunmaya devam edeceğiz.”
GÜNÜN SÖZÜ
“Güzel sözler sıcak demir gibidir; vaktinde söylenmezse soğur, taş gibi olur.” Cengiz AYTMATOV
İmamoğlu’nun vekil ataması İBB Meclisi’nde gerginliğe neden olduATAMA, İTTİFAKLARI KARIŞTIRDI
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, şehir dışında olması sebebi ile teamüllere aykırı olarak vekâletini İYİ Partili Meclis üyesi Akın Gürkan’a verdi ya... Konu dün İBB Meclisi’nde tartışıldı. AKP İBB Grup Sözcüsü Murat Türkyılmaz, bundan sonra soru önergelerini İmamoğlu yerine Akın Bey’in cevaplamasını isteyen bir konuşma yaptı. Daha sonra AKP Meclis üyesi Yavuz Selim Tuncer, “Demek CHP Grubu’nda bu kalibrede bir üye yok ki, İmamoğlu İYİ Partili üye atadı. İyi ki CHP Grubu üyesi değiliz, böyle bir zulüm yaşamadık” dedi.
CHP Grup Sözcüsü
“Sevgili gençler, Bakü’de TEKNOFEST’le sizlerle buluşmaktan dolayı çok bahtiyarım. Sizlerin bilim ve teknoloji alanında çalışma yapma isteğiniz beni çok memnun ediyor. Ben kanserle ilgili çalışırken Nobel kazanayım diye yola çıkmadım, bu hastalığa karşı bir çare bulabilir miyiz diye yola başladım. Hayatta ödül almak için yola çıkmayın. Yaptığınız her işte hep en iyi olmaya çalışın. Daha da önemlisi, insanlığa ve memleketinize değer katmaya çalışın. Dürüst, ahlaklı ve adaletli olun. Bu şekilde çalışırsanız mutlaka ödülünü alınırsınız. Ayrıca yaptığınız işlere karşı duyduğunuz tutkunun sönmesine izin vermeyin. Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethederken ‘Ya ben seni alacağım ya sen beni’ dediği gibi tutkuyla ve gayretle çalışın.
‘MİLLETİMİZE GÜVENİN’
Sancar sözlerine şöyle devam ediyor: “Sevgili gençler... Benim için en önemli olan şeylerden biri Türk dünyasının kalkınması ve Türk gençlerinin bilimde en ön sıralarda yer alması. Mardin Savur’dan gelen ve okuma yazma bilmeyen bir ailenin çocuğuna bu şansı veren milletimize güvenin.
‘ÇOK ÇALIŞIN’
Memleketimizin... Memleketimiz dediğim zaman ben hem Türkiye hem Azerbaycan’ı kast ediyorum. Memleketimizin yükselmesi için çok ama çok çalışın. İşler yolunda gitmediğinde düzeltmek için inatçı olun ve yenilgiyi asla kabul etmeyin. Ben 40 yaşıma kadar günde en az 18 saat çalıştım. Gençliğimde çoğu geceyi laboratuvarda geçirdim. Şimdi de 12 saatten az çalışmıyorum. Unutmayın... Çalışmak ve insanlığa faydalı olmak size kendinizi hep daha iyi hissettirecek. İnsanlığa ve ülkenize yararlı bir iş yapmanın verdiği huzur hep daha mutlu olmanızı sağlayacak.
Siz gençleri bilime yönlendiren bu festivalleri düzenleyen ağabey ve ablalarınıza çok teşekkür ediyorum. Bu bilim festivallerine destek veren Cumhurbaşkanlarımız Recep Tayyip Erdoğan ve İlham Aliyev’e de şükranlarımı sunuyorum. Hepinizi sevgiyle selamlıyorum. Allah yardımcınız olsun.
Tanrı Türk’ü korusun.”
ANTALYA’NIN TURİZMDE YÜKSELEN PAZARLARI