Yalçın Bayer

Yörük-Türkmen ateşi yanıyor

6 Mayıs 2022
Türkiye’nin en büyük festivali, Uluslararası Antalya Yörük-Türkmen Festivali bugün başlıyor. Aksu ilçesi Solaklı Mahallesi At Çayırı mevkisinde yaklaşık 400 dönüm alan üzerinde kurulan festivalin, yurtiçi ve yurtdışından 500 bin kişi tarafından izlenmesi bekleniyor.

Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek, etkinliklerde ‘rekorlar’ kırılacağını belirtirken, festivalin kültürel yanının çeşitli etkinlik, sempozyum ve sergilerle, 29 ülkeden katılımla sağlanacağını bildirdi. Cumhuriyet’in 99. yılının anısına 99’u profesör olmak üzere yüzlerce katılımcının yer alacağı, Yörük kültürü üzerine tartışmalar yapılacak. Üç günlük etkinliğe Musa Eroğlu, Kubat ve Zara konserleri ve yerel sanatçılar katılacak.

‘ATATÜRK MİLLİYETÇİSİYİZ’

Dün festival alanını gezerken, Türkiye’de bugüne kadar yapılmış ve en geniş katılımlı Yörük-Türkmen buluşması için 250 çadırın bulunduğu alanda Yörük ve Türkmen kültürünü, geleneklerini tanıtacağını bildiren, festival organizasyonundan sorumlu Büyükşehir Genel Sekreter Yardımcısı Durmuş Ali Arslan, “Atatürk olmazsa olmazımızdır. Biz Türk milliyetçisiyiz, Atatürk milliyetçiyiz” dedi.

TOROSLARDA YÖRÜK ÇADIRI

“Gazi Mustafa Kemal Atatürk, ‘Gidin Toros Dağları’na bakın, eğer orada bir Yörük çadırı görürseniz ve o çadırda bir duman tütüyorsa şunu çok iyi biliniz ki bu dünyada hiçbir güç ve kuvvet asla bizi yenemez’ demişti. Ne mutlu bize ki Toroslarda tüten bu dumanı şimdi Antalya dışına taşıyoruz. Uluslararası boyutta geniş bir katılımla düzenleyeceğimiz bu festivalle Yörük ateşimiz Antalya ve ülke sınırlarını da aşacak” dedi.

Yörük-Türkmen festivaline sadece belediyeler, dernekler değil, Yörük ve Türkmen aşiretlerinin obaları da katılıyor; kendi gelenek ve kültürlerini alana yansıtıyor. Bunlardan Antalya İl Beyi

Yazının Devamını Oku

Sorunlar çözümleri zorunlu kılar

5 Mayıs 2022
Dün “Sorunlar çözümleri zorunlu kılar. Seçimler de Türkiye Cumhuriyeti’nin kaderini belirleyecektir” demiştik.

Adalet (Vecdet Öz) ve Zafer (Prof. Dr. Ümit Özdağ) partilerinin 3. ittifakı oluşturmaları için temas yaptıkları haberlerinden sonra bazı partilerin isimleri de ‘ittifak parçası’ olma yolunda kulislerde anılmaya başlandı.

(Bir dostumuz hatırlattı, Erkan Baş’ın liderliğindeki TİP’in, HDP ve sosyalist partilerle 3. ittifakı oluşturacakları yolundaki haberlerin gündemde konuşulduğunu söyledi.)

Aynı dili konuşan bazı partilerin isimlerini anımsatmak gerekiyor galiba.

(‘Millet İttifakı’ ismini kullanması nedeniyle yargıya giden Cuma Nazar’ın Genel Millet Başkanlığı’ndaki Millet Partisi’ni aşağıdaki listeye koymuyoruz.)

Memleket Partisi (Muharrem İnce), Türkiye Değişim Partisi (Mustafa Sarıgül), Bağımsız Türkiye Partisi (Hüseyin Baş), Doğru Parti (Rıfat Serdaroğlu), Genç Parti (Hakan Uzan), Yenilik Partisi (Öztürk Yılmaz), DSP (Önder Aksakal), TİP (Erkan Baş).

Bunların içinde kıvılcım yaratıp ateşe dönüşecek partiler var mıdır?

Süleyman Demirel’in bir sözü vardır: “Demokrasilerde çare tükenmez.”

Bu söylemin tarihi bellidir. Her şey 18 Haziran 2023’teki seçimde belli olacaktır.

Yazının Devamını Oku

Adalet ve Zafer partileri anlaşma yolunda: 3. ittifak geliyor

4 Mayıs 2022
Siyasi kulislerde yeni, 3’üncü bir ittifakın oluşması yolunda bir hareketlilik dikkati çekiyor.

Yeni ittifakın görüşmelerinin Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın Zafer Partisi ile Dr. Vecdet Öz’ün Adalet Partisi arasında yapıldığı ortaya çıktı. Öz, Özdağ’ın Suriyeli mülteciler dahil bütün görüşlerine katıldığını söyledi.

18 Haziran 2023 tarihinde yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili Genel Seçimleri, Türkiye Cumhuriyeti’nin kaderini belirleyecek. Seçimler öncesinde AKP/MHP ile CHP/İYİ Parti/SP/DP/DEVA ve Gelecek partileri ‘sahnede’ yer alırken bazı partilerin adları da kulislerde yer alıyor.

Tartışmalar üzerine parlamento dışında bir partinin yetkilisi şu değerlendirmeyi yapıyor:

“Bugünkü tartışmalarda mülteci konusu öne çıkıyor, biz iktidar-muhalefet diye bakmayız. Mülteciyi tabii ki önce bağrımıza basarız.

Ama Türkiye Cumhuriyeti, Hilal-i Ahmer Cumhuriyeti değildir. Bir yardım kuruluşu değildir. Ayrıca biz Avrupa’nın çöplüğü de değiliz, işe yaramayan adamları istemeyiz, beyin takımı oluşturur, üreten ülke oluruz.”

Sorunlar çözümleri zorunlu kılar. Seçimler de Türkiye Cumhuriyeti’nin kaderini belirleyecektir!

AP Genel Başkanı Vecdet Öz, Zafer Partisi ile yürüttükleri ilişkileri anlatırken şöyle konuştu:

“Bu seçimle birlikte ülkemiz ya Cumhuriyet’in kuruluş felsefesine ve kodlarına geri dönerek yeniden parlamenter sistemle yönetilen laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti olacak ya da mevcut otokratik anlayışın önü açılarak karanlığa sürüklenecektir. AP olarak böyle bir şeye izin vermemiz asla mümkün değildir.”

Yazının Devamını Oku

‘Süleymaniye’de Bayram Sabahı’

3 Mayıs 2022
Bir ramazan ayı daha geride kaldı. Ramazan Bayramı’nı kutluyoruz. Bayramlar dostlukların, arkadaşlıkların, aile bağlarının pekiştiği günlerdir. Dini bayramlar deyince aklıma Yahya Kemal Beyatlı gelir. Daha doğrusu onun ‘Süleymaniye’de Bayram Sabahı’ şiiri. Aslında bu bir şiiri aşan, 86 mısralık bir öykü-şiirdir. Almanca ‘Ballade’ denilen türden. Yahya Kemal, klasik şiir estetiğini de ihmal etmeyen, modern Türk şiirinin kurucuları arasındadır. Özellikle Cumhuriyet sonrası Türk şiirine damga vuran bir şairdir.

Şiirde geçen İstanbul’daki “Süleymaniye Camisi” de imparatorluğun en simgesel yapılarından biridir. Klasik Osmanlı mimarisinin en önemli örneklerindendir. Kanuni Sultan Süleyman tarafından Mimar Sinan’a yaptırılmış. 1550’de başlanmış, yedi yılda tamamlanmış. Dört minare, Kanuni Sultan Süleyman’ın İstanbul’un fethinden sonraki dördüncü sultan, on şerefe ise 10. sultan olduğunu simgeliyor.

Yahya Kemal, kendisini bir bayram sabahı Süleymaniye Camisi’nde bayram namazını beklerken bulur. ‘Süleymaniye’ kadim bir mekândır, ‘Bayram Sabahı’ da kadim bir zamandır. Kendiyle hesaplaşmaya başlar. Süleymaniye Camisi’ne bu bayram sabahına kadar hiç bu gözle bakmamıştır, farkında olmamıştır kendi değerlerinin. Pişmanlık duyar. “Ulu mabed! Seni ancak bu sabah anlıyorum / Ben de bir varisin olmakla bugün mağrurum / Bir zaman hendeseden abide zannettimdi” der şiirinde. O güne kadar sadece mimari bir yapı olarak düşündüğü Süleymaniye Camisi’nin manevi atmosferini keşfeder. ‘Doludur gönlüm ışıklarla bu bayram sabahı’ diyerek bitirir şiirini.

Kuran’da Bakara Suresi’nin 115. Ayeti’nin Abdulbaki Gölpınarlı meali şöyle: ‘Doğu da Allah’ındır, Batı da. Artık nereye dönerseniz dönün, orada Allah’a dönmüş olursunuz. Şüphe yok ki Allah’ın lütfu, rahmeti boldur, o her şeyi bilir.’

- Johann Wolfgang von Goethe’nin önemli eserlerinden biri de ‘Batı-Doğu Divanı’dır. Goethe de Divanı’nda şöyle yazıyor.: “Doğu da Allah’ındır (Gottes ist der Orient) / Batı da Allah’ın (Gottes ist der Occident) / Kuzey ve Güney sahası (Nord-und südliches Gelaende) / Sulh içindedir O’nun kudretiyle. (Ruht im Frieden seiner Haende).”

Olağanüstü bir dönemden geçiyoruz. COVID-19 salgını milyonlarca insanı sevdiklerinden kopardı. Bir o kadarı sağlık ordusunun müthiş özverisiyle, gayretiyle ölümün kıyısından döndü. Henüz yok olmadı. Her gün kahreden haberler geliyor. Kan, gözyaşı, ölüm durmuyor. Goethe’nin yaklaşık iki yüzyıl önce yazdığı gibi dünyada sulh ortamının en kısa sürede gerçekleşmesi dileğimiz.

Gerginlikler, çatışmalar, savaşlar, terör eylemleri bir an önce son bulmalı. Herkesin ortak dileği bu. Bayram günlerinde Yahya Kemal Beyatlı’yı, bu muhteşem şiirini, diğer eserlerini, Süleymaniye Camisi ve Külliyesi’nin öyküsünü, hatta Goethe’nin eserlerini okumanızı tavsiye ederim.

(Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın Ramazan Bayramı namazını Süleymaniye Camisi’nde kıldırdığını, hutbenin bir bölümünü de İngilizce okuduğunu hatırlatmak isterim.)

Halit ÇELİKBUDAK-FRANKFURT

Yazının Devamını Oku

CHP fabrika ayarlarına dönmeli

29 Nisan 2022
CHP, rahmetli Ecevit döneminde tabanının işçi ve sendikalara dayanması ve partinin sol bir nitelik kazanması için çok çaba harcadı ve parti örgütünde işçi büroları açtı, partinin üye profilini değiştirmeye çalıştı. Siyasal konjonktürün de etkisi ile 1973 seçimlerinde birinci parti oldu, Ecevit de koalisyon hükümetinin başbakanı oldu. O günden bugüne sola açılmaya çalışan bir CHP’den Diyanet Akademisi’ne oy veren milletvekillerine ses çıkarmayan, Atatürk ve devrimlerinin düşmanları ile helalleşmeye çalışan, laikliğe karşı olanların esip gürlediği bir ortamda “Laiklikle bir sorunumuz yoktur” diyen bir CHP’ye dönüştü.

CHP seçimlerden önce özeleştiri yapmalı ve fabrika ayarlarına dönmelidir. Kılıçdaroğlu devrim düşmanları ile helalleşmeye çalışacağına işçi sınıfı ile barışmalı, partinin kapılarını işçi sınıfına açarak bir emek kurultayı toplamalı ve iktidara geldiğinde işçi sınıfı için neler yapabileceğini işçiler ve sendikacılar ile birlikte kararlaştırmalıdır. Ülkemizde CHP’nin temel seçmeni olması gereken SGK kapsamındaki işçiler ve onların bakmakla yükümlü olduğu insanların sayısı 65 milyondur. CHP bu sınıfla bütünleşebilirse uzun yıllar iktidar olabilir.

CHP bu yeni açılımına 1 Mayıs’ta bir miting düzenleyerek başlayabilir, işçi sınıfı ile kuracağı yeni düzenin temellerini atabilir. CHP’ye yakışan budur yoksa Atatürk ve devrimlerinin düşmanları ile helalleşmek gibi boş bir hayalin peşinden koşmak değildir.

Dr. Engin ÜNSAL

KIRKİKİNDİ YAĞMURLARI NEDİR?

BİZİM çevre mühendisi Ozan Deniz (Havadan Doğadan), Kadir Gecesi’nde, Kırkikindi Yağmurları’nın ne olduğunu anlattı:

“Mayıs ve haziran aylarında özellikle İç Anadolu Bölgesi’nde, iç Ege ve nispeten Trakya’nın iç kesimlerinde görülen, öğleden sonra yağmurlarına denir. Bu yağmurlar, halk arasında 40 gün sürdüğü ve ikindi saatlerinde görüldüğü için Kırkikindi Yağmurları olarak adlandırılır. Bu yağışlar şimşek, yıldırım, gök gürültüsü ve zaman zaman dolu eşliğinde görülür. Lokal ve kısa sürelidirler. Bu tür yağışlar kıyı bölgelerinde görülmez.”

‘MİLLETE MEDRESE DEĞİL OKUL LAZIM’

CUMHURİYET’

Yazının Devamını Oku

Bir haftada vaka sayısı yüzde 8 arttı - Türk Toraks’tan uyarılar

28 Nisan 2022
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), dünyada vaka sayısının bir aylık düşüşünün ardından, 7-13 Mart arasında haftalık vaka sayısının küresel çapta yüzde 8 arttığını açıkladı. Bazı ülkelerin test sayılarını düşürmesine karşın 11 milyon vaka ve 43 bin can kaybının görüldüğü mart ayının ikinci haftasının, dünyada ocak ayından sonra ilk artışı işaret ettiğini vurguladı. Türk Toraks Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Bahriye Oya İtil, Türkiye’yi yeni bir dalganın bekleyebileceğine dair uyarılarda bulunarak, “Dünya Sağlık Örgütü, bu tablonun buzdağının sadece görünen kısmı olduğunu belirtiyor. Bu uyarıyı akılda tutarak toplu taşıma, sağlık kuruluşları ve kapalı alanlarda maske kullanılmaya devam edilmesi gerektiğini belirtmek isteriz” dedi.

Test sayıları azalırken, pandemi yorgunluğu nedeniyle bireysel önlemler gevşetildi. Prof. Dr. İtil, kamu ve özelde ücretsiz olarak teste ulaşılması hatta hızlı testlerin yaygınlaştırılması gerektiğini söyledi. Prof. Dr. İtil, COVID-19’un hâlâ uluslararası öneme sahip acil halk sağlığı durumunu koruduğunu belirtti: “DSÖ, tüm dünyada ülke nüfuslarının yüzde 70’inin tam doz aşıyla aşılanmasını önermektedir. Türkiye’de Sağlık Bakanlığı verilerine göre üçüncü doz aşısını yaptıranların sayısı 27 milyon 731 bin 999 olup, genel nüfusa oranlandığında tam doz aşı yaptıranların oranının yüzde 30’larda olduğu görülmektedir. DSÖ, yaşlılar, altta yatan hastalığı olan kişiler, bağışıklığı baskılanmış hastalar, mülteciler, kırılgan gruplar, sağlık çalışanları ve tedaviye erişimi güç olan kişiler başta olmak üzere aşılamanın önemini vurgulamaktadır.”

TEST, AŞI, MASKEYE DEVAM

Prof. Dr. İtil, Türk Toraks Derneği olarak bazı önlemlerin devam etmesi gerektiğini düşündüklerini belirterek bu önlemleri şöyle sıraladı:

Aşılanmanın yaygınlaştırılmasını; semptomatik vakalarda PCR testinin yapılması ve testin ulaşılabilirliğinin kolaylaştırılmasını; hızlı testlerin yaygınlaştırılmasını; PCR pozitif olguların, temaslılarının izleminin devam etmesini; toplu taşıma, sağlık kuruluşları ve kapalı alanlarda maske takılarak önlemlere devam edilmesini öneriyoruz.

GÜNÜN SÖZÜ

SADELİK, en yüksek düzeydeki kapsamlılıktır.” Leonardo da Vinci

Yazının Devamını Oku

CHP’de bir şeyler oluyor

27 Nisan 2022
CHP’nin dün grup toplantısı vardı. Genel Başkan Kılıçdaroğlu kürsüden önce hazırladığı metni değiştirerek, genelde bir saat süren konuşmasını 13 dakikada bitirdi.

Konuşmasına sert bir tonda “Öfkeliyim, yumruklarımı sıkıyorum” diyerek başladı, daha sonra “Biz birbirimize emanetiz, başarırsak birlikte başaracağız” diye de ekledi.

Hem parti içine de hem de dışarıya mesajlar vardı.

“Şimdi bütün yol arkadaşlarıma sesleniyorum” derken, şu tarafı dikkat çekiciydi: “Size de bir çift lafım var. Ya bana katılın ya şimdi şu anda yolumdan çekilin, açık ve net söylüyorum!”

(Kılıçdaroğlu bu cümleleri hazırladığı kâğıttan okuyordu.)

Bu sert konuşmanın ardından akla bir dizi soru geliyor:

CHP grup toplantısında milletvekilleri, bazı CHP’li belediye başkanları da bulunuyordu. Genel Başkan’la hareket etmeyen, cumhurbaşkanlığı adaylığında Mansur Yavaş’ı ya da Ekrem İmamoğlu’nu destekleyenleri mi kastetti burada Kılıçdaroğlu... Yoksa altılı masada bulunan parti genel başkanlarına, yani ‘dostlarına’ anlamlı bir mesaj mıydı?

KUMPASÇILARA MI SÖYLEDİ

Elektriği kesilmiş bir vatandaşın evinde yaptığı açıklamadan sonra evin o gün elektriğinin kesik olmadığı ortaya çıktı, bu ‘

Yazının Devamını Oku

Kültürel tanıtımın önemi

26 Nisan 2022
Kültürel değerler üretmek, kültürel bağlarla genetik kodlarla birlikte yürüyor ve kültür endüstrileri de yaşam kalitesinin artmasına ve üretim kalitesinin yükselmesine doğru algoritmik bir şekilde yükseliyor. Küresel kültür endüstrilerinin ekonomiye katkısı bilinenin çok ötesinde.

Kreatif endüstriler dediğimiz sistemle birlikte çalışan bu varoluşun, ülkelere katkısı ise tarım sektörünün bile üzerinde ve dünya ülkelerinin bu konuya eğilmelerinin en önemli nedeni dönen ekonomik çark...

İnsanların yaratıcılıklarını kullanarak ürettiği tüm değerler ekonomiye yansıyor. Yaratıcı kültür endüstrileri; alt kırılımları turizme kadar giden, içerik üretebilen, yerel ve kültürel değerler dediğimiz, geleneksel ve kültürel kodlarla yoğurulmuş bir ekonomik paket. Markalaşma, bu kırılımların en önemlisi. Hele konu ülke imajı ise.

DÖSİMM (Döner Sermaye İşletmeleri Merkez Müdürlüğü) eski çalışma modeli derhal ve yeniden oturtulmalı. Dolmabahçe Sarayı’nın satış mağazası ve diğer müze mağazaları ve Galata Kulesi mağazası ortada duruyor.

Kurum kültürü yukarıdan başlar.

Her ürün her yerde satılmaz.

Anı eşyası ile kültür ürünü farklı konulardır, hele devlet hediyesi çok farklıdır. Her aklınıza eseni, bir koşu Paşabahçeden aldığınız seri üretilmiş bir parçayı devlet hediyesi olarak veremezsiniz. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın da yarası ve derdi bu, ancak! Bu konuyu konuşabileceğiniz kişi çok ama muhatap ve karar yetkisi olan yok. Çünkü bu konuda bilgisi olan çok az kişi var, estetik bakanlığı gerekiyor bize.

(Tasarım sektöründen duayen bir işinsanının bu önemli yazısında yer alan önerileri yarın aktaracağız.)

GÜNÜN SÖZÜ

Yazının Devamını Oku