Bugüne kadar siyasi kutuplaşmayı en uç noktalara, hatta düşmanlıklara vardıran partiler, bir uzlaşma örneği sergilediler...
Yenikapı’da millet, milli iradenin asli sahibi olduğunu ve hâkimiyet-i milliyenin görev bilincinde olduğunu dosta, düşmana gösterdi.
Milli şuurun, milletin genlerinde var olduğu ve şartlar gerektirdiğinde, hiçbir hesaba gelmeyecek derecede bir ‘feraset ile harekete geçebilmesi, Kurtuluş/İstiklal Savaşı da nazara alınınca, Türkiye sosyolojisinin, tartışmaya kapalı bir gerçeği... 15 Temmuz kalkışmasında, iktidar ve muhalefetin, milli haslete uygun/ortaklaşa tepkiler vermesi, demokrasi şuuru bakımından da gelecek bakımından da ümit verici.
Bu mitingin kazananı kimdi?
Dinamit ve çeşitli çaplarda mermi üretilen, pek çok ülkeye mühimmat gönderilen bu fabrikanın sahibi işadamı İsmail Yavaşça da bu yüzden tutuklandı.
FETÖ’nün neden Balıkesir’i ‘pilot bölge’ seçtiği de netleşmeye başladı.
15 Temmuz darbesinden sonra kentte yaşanan tutuklamalara bakılınca, bu daha net bir şekilde anlaşılıyor. Öncelikle tutuklanan 19 işadamından ikisi, mühimmat fabrikasının patronu İsmail Yavaşça ve kardeşi İbrahim Yavaşça...
Şehrin bir diğer önde gelen işadamı ve FETÖ kapsamında tutuklanan Yavaşçalarının ortağı olduğu iddia edilen Faruk Kula’nın da Paralel’le yakın ilişkiler içinde olduğu, Amerika’ya kaçan örgütün Balıkesir ‘İmamı’ İzzet Bilir’le sohbetlere katıldığı söyleniyor. Hatta İzzet Bilir kaçana kadar bu üçlü sürekli bir araya gelerek ekonomik ve siyasi istişarelerde bulunuyormuş. Tıpkı İsmail Yavaşça gibi Faruk Kula’nın da, F. Gülen çevresiyle yakın olan olduğu iddia edilen, şimdi Mardin’de görevli olan eski Balıkesir Valisi Mustafa Yaman’la yakın dostlukları dikkat çekiyor. Operasyondan sonra kayyum atanan Yavaşçalara ait tesisin, Libya’daki dinci örgütlere gizlice silah gönderirken suçüstü yakalandığını hatırlatalım. 1 Eylül 2015’te ele geçirilen gemide, resmi kayıtlarda ‘plastik malzeme’ denildiği halde silah taşındığı ortaya çıkınca, CHP İzmir Milletvekili Musa Çam, Başbakan’a soru önergesi vermiş ve olayı sorgulamıştı.
2 VALİ YARDIMCISI TUTUKLU
Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı Edip Uğur’un “Bunlar kendilerini iyi gizliyorlardı ama her şey ortaya çıktı” dediği yapılanma genişledikçe insan dehşete düşüyor.
FETÖ operasyonunda tutuklanan işadamları arasında patlayıcı fabrikası sahibi İsmail Yavaşça da var. Yavaşça’nın fabrika ve diğer işyerlerinde arama yapan polis, kasada FETÖ’nün örgüt içi hiyerarşisini sembolize eden 2 adet 1 dolarlık banknot buldu.
Bilindiği gibi bu banknotlar darbe girişimi sonrası asker, bürokrat, eğitimci ve işadamı çok sayıda isimde ele geçti.
İsmail Yavaşça’nın oğlu Emrah Yavaşça’nın yönetim kurulu başkanı olduğu ve patlayıcı fabrikasını bünyesine bulunduran Yavaşçalar
Bu kurumlarda doktora, yüksek lisans, lisans, ön lisans eğitimi yapılır. Bu okullarım öğretim elemanları, eğitim programları, kredi sistemi aynen YÖK mevzuatında olduğu gibidir. YÖK’e bağlı üniversiteler ile öğretim elemanı değişimi yaparlar, doktora yüksek lisans jürilerinde diğer üniversitelerden öğretim üyesi bulunur. Akademik programları elektrik/elektronik, makine, gemi inşaatı, bilgisayar, sistem mühendisliği gibi dalları kapsar ve mütekabiliyet amacı ile YÖK onaylıdır.
Bazılarının sandığı gibi bu okullarda piyadecilik, tankçılık, gemicilik, savaş pilotluğu gibi dallar yoktur; bu eğitimler harp okullarından sonra sınıf okullarında yapılır.
Hem harp akademileri hem harp okulundan mezun olmuş ve öğretim elemanı olarak görev yapmış ve halen de bir sivil üniversitede öğretim üyesi olarak görev yapan birisiyim.
Harp okulları ile sivil bir üniversitedeki akademik eğitim aynıdır, hatta derse devam gibi konularda daha da sıkıdır. Askeri eğitimler yaz aylarına planlanır, okul içinde askerliğin gerektirdiği usuller uygulanır. Dekan, enstitü müdürü, senato, fakülte yönetim kurulu işleyişi YÖK’e bağlı kurumlarda olduğu gibidir.
Vergi mahkemelerinde dava açanların çoğu, FETÖ’nün hâkimleri ve bunların belirlediği bilirkişilerin marifetiyle davaları kaybetmiş, terör örgütü bu yolla birçok şirketi batırmıştır.
Yapılacak yasal düzenleme ile Maliye Bakanlığı bünyesinde, gerçek vergi müfettişlerinden oluşturulacak komisyonlar kurulmalıdır. Bu komisyonlarda zamanaşımı gözetilmeksizin, FETÖ ilişkisi nedeniyle görevden alınan vergi müfettişleri tarafından düzenlenmiş olan tüm vergi inceleme raporları, nasıl sonuçlandığına bakılmaksızın tekrar değerlendirilmelidir:
1. Açıkça hukuka aykırı olanlar yok hükmünde sayılarak, mükelleflerin tüm hakları güncel değeriyle iade edilmelidir.
2. Yeniden inceleme yapılmasına gerek duyulanlar, şirketlerin de rızası alınarak incelenmeli; mükelleflere tekrar uzlaşma, dava açma vb. haklar tanınmalıdır.
Yönetim Kurulu Başkanı olduğu Türksat’ın TRT’nin yayınını keserek darbecilerin propagandasına engel olmakla çok büyük bir görev yaptıklarını söyledi. “Fetullah Gülen’in elini dahi sıkmadığını”, hakkında ‘karalama’ yapılmak istendiğini belirtti.
Gönül’ü dinliyoruz:
“Ben Vecdi Gönül... Bugünkü (dünkü) yazınızdan ‘Vecdi Gönül kimdir’ yazısına canım sıkıldı. Neden icabet etti, anlayamadım. Ben Türksat’ın başındayım; darbe anında TRT’nin yayınlarını kesen Türksat’ın yönetim kurulu başkanıyım. Nöbetçi arkadaşlarımız kesti, TRT’deki o malum konuşmayı tekrar tekrar yayınlanmasını bizim arkadaşlarımız engelledi. Orada iki şehit verdik, dört arkadaşımız da yaralandı. Bizim arkadaşlarımız çok hizmet verdi. Benim koruma polisim Hüseyin Kalkan da çağrıldığı emniyette şehit oldu.
Benim 2002’de, bakanlığımın son yılında Zaman gazetesi günlerce aleyhimde yayın yaptı. Onu niye yazmadınız?
Vallahi bravo demek gerekiyor. Geçen haftaki ilk oturumu Kadir Topbaş yönetti. Darbe girişimi her AKP ve CHP’nin ortak bildirisi ile kınandı. Toptaş hemen Meclis’ten ayrıldı. (Geriye de baba-oğul Tunçların öyküsü kaldı. İBB’nin ‘MİT’çi’ diye tanımlanan güçlü adamı Sivil Savunma Sekreteri Mahmut Tunç ile oğlu Lojistik Merkez Müdürü Ömer Tunç’un, belediyeye giren darbecilere çay ikram etmeleri, sonradan yakalanıp tutuklanmaları, Kadir Topbaş’ın da “Yanımızdaki haini görmemişiz” demesi uzun süre dillerden düşmeyecek gibi...)
- İBB Meclisi’nin çalışması partiler açısından önemli, çünkü iş yükü hayli fazla... Darbe değil rant önemli! Geçen pazartesi günü İBB Genel Kurulu’na 302 dosya geldi ve komisyonlara havale edildi. İmar ve Bayındırlık Komisyonu’na giden dosya sayısı 244 idi. Çok demeyin; geçen yılda da 307 dosya gelmişti.
- Temmuz ayında dört gün içindeki gelen dosya sayısı 215 idi; geçen haziranda ise 271 olmuştu.
- Geçen cuma günü ‘yükleme’ ağırdı; 73 dosya, tam 372 sayfa. Bir saatte ‘bakmak’ zorunda kaldı üyeler. Meclis bu işlere ‘alışık’ çünkü.
Bugünlerde daha anlamlı hale gelen bu kaset Gülen’in açık niyetini ortaya koyuyordu. 3 ana hedef gösteriyordu: Mülkiye, adliye ve ‘hayati müessese’ dediği ordu... Bu kaset ATV’de yayınlandı. Olay Türkiye’de şok yarattı. Birçok gazete ve TV, Gülen’in sözlerini büyük haber yaptı. Hürriyet bu haberi tam sayfa olarak ‘Fethullah şoku’ (19 Haziran 1999) başlığıyla verdi. Bu kaset daha sonra, Nisan 2015’te, Ankara merkezli yürütülen KPSS operasyonunda soruşturma dosyasına giren belgeler arasında, örgütün bir numarası olarak suçlanan Fetullah Gülen’e ait kasetlerin arasında yer aldı.
Özetle, Gülen yandaşlarına “devleti ele geçirmeleri’ öğüdünde bulunuyordu. Ecevit’in başbakanlığında DSP-MHP-ANAP koalisyonu döneminde, Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığı’nın devleti ele geçirmeye çalıştığı ve Cemaat’in ileride laik Cumhuriyet’e karşı bir ‘kalkışmaya’ hazırlandığı iddiasıyla hakkında rapor hazırladığı Fetullah Gülen, kasetteki konuşmalarında yandaşlarına devlet kadrolarını ele geçirmenin önemini vurguluyordu.
Konuşmasında, özellikle mülkiye ve adliyedeki kadrolaşmanın genişletilmesi gerektiğini kaydeden Gülen, “Bunlar gelecek adına bizim o ünitelerde garantimizdir” diyordu. Cemaat üyelerine sivri çıkışlarda bulunmamaları tavsiyesinde bulunuyor, aksi takdirde Türkiye’deki hareketlerinin sonunun Cezayir olacağı uyarısında bulunuyordu.
Gülen, müritlerine ‘aynı cephede sayılabilecekleri’ DYP ve RP çizgisindeki siyasal örgütlenmelerle ilişki kurulmasını gerektiğini de vurguluyordu. Gülen’in konuşması özetle şöyle: