Yalçın Bayer

10 Aralık şehitleri anısına

12 Aralık 2016
TV’lerde haberler veya diziler fark etmez.

Her ikisi de her gün evinize şiddet pompalamaktadır. Birincisi gerçek hayattaki şiddetleri, ikincisi ise şiddete doymayan iştahımızı tatmin etmek için hayali şiddetleri... National Geographic ve Discovery gibi kanallar olmasa televizyonu hiç açmayacağım. Şiddetle savaşmak istiyorsak önce her gece oturma odamıza servis edilen şiddetten kurtulmamız gerekir. Polisiye dizileri, savaş dizileri, bilim-kurgu adı altında servis edilen şiddet dizileri, aşk hikâyeleri adı altında gösterilen hırs ve intikam dizileri, spor adı altında gösterilen toplumsal isteri gösterileri... Bunlar ve benzerleri ekranlarımızdan tard edilmedikçe çocuklarımızı şiddetten korumamız mümkün olmayacaktır. Unutmayın reklamın kötüsü olmaz. Her gün sürekli şiddetin reklamını yapan televizyonlara izin vermek bir çılgınlık hâlinin ifadesi olmalı. Gelmiş geçmiş en büyük bilim filozofu addedilen liberal görüşlü, özgürlük âşığı Sir Karl Popper, meşhur İtalyan gazeteci ve felsefeci Giancarlo Bossetti’ye 1996’da verdiği bir röportajda bu nedenle hatta televizyonun yasaklanmasını öneriyor! Benim teklifim ise televizyonu şiddetin reklamını yapan şeylerle değil, bilim ve sanat programlarıyla doldurmaktır. Hangi çocuk uzay seyahatlerini seyretmeyi istemez, hangi çocuk bilimin keşiflerinden, icatlarından heyecan duymaz, büyük sanatçıların yaşamlarından ilham almaz! 10 Aralık’ta şiddetin şuursuz mahlukları tarafından şehit edilen vatandaşlarım, işte burada bahsettiğim şiddet reklamlarının kurbanlarıdır. 20. yy. sadece bazı çevrelerin bitmeyen hırsının yarattığı şiddetin de yüzyılı olmuştur. Çocuklarımıza, gençlerimize şiddetin değil, bilim ve sanatın reklamını yapalım. Onlara çirkinlikleri değil, güzellikleri gösterelim. Onlara insan müsveddelerini değil, büyük insanları kahraman olarak sunalım. James Bond değil, Cyrus Smith yüceltilsin; Che Guevara değil, Einstein methedilsin; uyuşturucudan ölen patırtı makinesi Elvis’in değil, Mozart’ın, Beethoven’in, Strauss’ların müzikleri dinletilsin. Şiddetin fenalığını resimle mi anlatmak istiyoruz? Picasso’yu değil de John Martin’i veya Goya’yı tercih edelim öncelikle. Bilgi, anlayış ve güzelliği yaşamımızda egemen kılalım. İşte o zaman şiddetin önüne geçebiliriz. A. M. Celâl ŞENGÖR

 

GÜNÜN SÖZÜ

“KKTC’nin yeni işgal planına dur diyelim. Aksi halde Girit gibi elden çıkmasına yol açacak bir sonuç kaçınılmazdır.”(AP Genel Başkanı Dr. Vecdet Öz)

 

DENİZ BİTTİ, KARA GÖRÜNDÜ

 

YURTDIŞI

Yazının Devamını Oku

DP-AP-DYP'de geçen onurlu bir yaşam

8 Aralık 2016
DP’de belediye başkanlığı ile başlayan, daha sonra AP ve DYP’de süren uzun soluklu bir siyasal yaşamın son temsilcilerinden biri olan İsmet Sezgin’i kaybettik.

Demirel’in yakın çalışma arkadaşıydı. Bir misyon adamı sayılabilir; o nedenle Türkiye’de herkesin ‘İsmet Ağabey’i idi. O’nun ardından en anlamlı anlatımı, babasının ve kendisinin ‘siyaset arkadaşı’ Mehmet Ali Bayar yaptı.

“Hayatı demokrasi yolunda büyük mücadelelerle geçmiş, son derece kararlı, hiçbir zaman demokrasi davasından, Cumhuriyet ülküsünden ayrılmamış, yılmaz bir siyaset adamıydı. 1946’da başlayan Demokrat Parti hikâyesinde ‘Gençlik Kolları’ndan, Aydın Belediye Başkanlığı’na uzanan, çok genç yaşta -çok parlak bir siyasi kariyerle siyasete girdi. 27 Mayıs ihtilalinden sonra DP davasının, demokrasi bayrağının yerlerde kalmaması için büyük sıkıntılara, meşakkatlere katlanarak AP’yi kuran ilk kadrodandır. AP’nin gerçekten, Süleyman Demirel’le birlikte sembol isimlerinin en başında gelir. AP’nin çok genç yaşta milletvekilliğini, GİK üyeliğini, genel başkan yardımcılığını ve nihayetinde hükümetlerinde bakanlıklarını yaptı. İlk Gençlik ve Spor Bakanımızdır. Maliye Bakanlığı yaptı, 12 Eylül’den sonra, önce BTP’nin sonra DYP’nin askeri zulme rağmen kurulabilmesi en başta İsmet Bey’in şahsi gayreti ve mücadelesi sayesinde olmuştur. DYP onun ellerinde kurulmuş ve yasaklar kalktıktan sonra iktidara geldiğinde İsmet Bey, DYP’nin İçişleri Bakanı olarak yeniden parlamentoya gururla, onurla dönmüştür. Bilahare siyasetin kendisine bahşedebileceği en önemli makamlardan biri olan, en onurlu makamlardan biri olan TBMM Başkanlığı’yla siyasi kariyerini taçlandırmıştır.

Demokrat Türkiye Partisi’nin kuruluşuyla onun ikinci genel başkanlığını yapmış, bu esnada Milli Savunma Bakanlığı ve başbakan yardımcılığı gibi çok önemli görevler ifa etmiştir. Benim de hayatımdaki en büyük gurur vesilelerimden biri genel başkanlık görevini kendisinden devralmış olmamdır.”
Bayar, dinç ve enerjisini hiçbir zaman kaybetmemiş olan İsmet Sezgin’in, babası Nuri Bayar’ın hayattaki en yakın dava arkadaşı olduğunu belirterek şöyle konuştu:

Yazının Devamını Oku

‘Sıfır zam’ vicdanlara sığmaz!

7 Aralık 2016
ÇALIŞMALARINA salı günü başlayan Asgari Ücret Tespit Komisyonu’ndan bu yıl altı milyonu aşkın işçiye geçen yılki gibi sevindirici haberin gelmesi zor görünüyor. Hem Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı’nın hem de TİSK’in açıklamaları ücrete düşük oranlı zammı gündeme taşıyor. Hükümetin işçi sendikalarının talebine sıcak bakmadığı, geçen yılki 300 liralık artıştan ötürü düşük oranlı zamdan yana olduğu anlaşılıyor.

Tahminler 2017 yılından geçerli olmak üzere asgari ücrete 6’şar aylık dilimler halinde yüzde 4 veya 5 oranında artış yapılacağı yönünde.

 

Çünkü hükümetin 2017 Yılı Programında işçi ve Bağ-Kur emeklilerine ilk altı ay için % 3.73, ikinci altı ay içinse % 3.59 oranında zam yapılması öngörülüyor. 2015 yılında bağıtlanan toplu iş sözleşmesi uyarınca memur ile memur emeklisi maaşlarında da birinci altı ay % 3, ikinci altı ay % 4 artış olacak.

 

Hükümet programında da yer alan bu rakamlar dikkate alındığında asgari ücrete de % 4, % 5 veya en çok % 6 zam yapılacak gibi.

 

Sıfır zam talebiyle masaya oturan TİSK’in gündeme gelmesi beklenen oranlara nasıl evet diyeceği de muamma. Bir yanda Türk-İş’in bin 600 liralık talebi, diğer yanda TİSK’in sıfır zamda ısrarcı olması, ay sonuna dek üç toplantı daha yapması beklenen komisyonda çetin pazarlıklar yaşanacağını ortaya koyuyor. Her ne kadar sıfır zam telaffuz edilse de gerçekleşmesi mümkün değil.

 

Yazının Devamını Oku

'Dolar darbesi'nde MB'nin desteği ne kadar doğrudur

7 Aralık 2016
SON zamanlarda Cumhuriyet tarihi boyunca görmediğimiz, duymadığımız şeylere şahit oluyoruz.

Ülkemiz ilk defa ekonomik krize girmiyor! Ama bizi yönetenler böyle bir ‘krizin’ varlığını kabul edip uygun önlem alacağına bunu da siyaset malzemesi yapıyor!

Hatta daha da ileri giderek ‘dış güçlerin ülkemizde dolar üzerinden giriştiği’ yeni bir darbe teşebbüsü olduğunu söylüyor!

Buna uygun olarak da ‘dolarını boz’ kampanyaları yapıyor! Tamam. Bunlar siyasi planda olabilecek şeyler diyelim.

Ama ilk defa bir ülkenin Merkez Bankası ve onun başkanı asıl işi olan kur istikrarı ve enflasyonla mücadele görevi yokmuş gibi adeta halkın sattığı dolarlara muhtaç olduğunu ilan edip ‘Kampanyayı destekliyoruz’ diyor... Bu nasıl bir merkez bankasıdır ki bu laf ile ‘aczini’ ilan ettiğinin farkına bile varmıyor! Vatandaşın sattığı-satacağı üç-beş dolara kaldıysan senin işin ne orada?

Yazının Devamını Oku

Almanya’dan umut işaretleri

5 Aralık 2016
AVRUPA’da en güçlü Türk tur operatörü Bentour, Antalya’da üç günlük bir etkinlikte İsviçre, Almanya ve Avusturya’dan 400 turizm acentesinin sahiplerini, çalışanlarını otelcilerle buluşturdu.

 Bu yıl turist sayısında yaşanan ciddi gerileme sonrası önemli bir buluşmaydı. Etkinlikte 2017’ye yönelik projeksiyonlar konuşuldu. Hemen ifade edelim ki, herkes yeni sezondan ümitliydi; ister Alman ister Türk acente sahibi olsun beklentiler yüksekti. Bu yıl Türkiye yerine başka ülkelere (İspanya, Yunanistan, İtalya ve Portekiz) yönelen Alman turistlerin edindiği tecrübelerin, yaşadıklarının hiç de olumlu olmadığı söylendi. Bu Türkiye için önemli bir faktör olarak görülüyor. Alman haber televizyonlarından ‘NTV’de iki hafta önce yayınlanan bir habere göre, TUI Thomas Cook ve Neckermann, DER, FTI, Alltours gibi büyük Alman tur operatörlerinin 2017 için Türkiye’den çok umutlu olduklarını, bu yüzden kapasite artırımına gittikleri belirtiliyor. Büyük tur operatörlerinin bu yıldan ümitli olmaları Türkiye için sevindirici... Almanya’dan gelen bir acente sahibi anlattı; uçakta yanımda yaşlı bir Alman çift oturuyordu. Alman çift, Antalya’ya tatile gidiyormuş. Sohbette ‘Çekinmedin mi’ diye sormuş, Alman ‘Ben tatile gidiyorum, siyaset yapmaya değil. Zaten bu benim 15. gidişim. Ben Türkiye’den korkmuyorum, demesi hayli ilginç değil mi?”

 

ŞOK TEDAVİ İSTEDİ

 

Ancak turizmci Kadir Uğur, dünkü açıklamasında 2016 için kara bir tablo çizdi, otelcilerin panik halinde fiyat kırmasının kendilerini de etkilediğini işaret ederek cirolarının 120’den 55 milyon Euro’ya düştüğünü söyledi. Çare olarak söylediği de ilginçti. Kadir Uğur, “2017 için acil bir şok tedavi gerekir. Bu da Avrupa’da 200 milyon Euro’luk bir reklam bütçesi... Suriyeli mülteciler için 10 milyar dolar harcayan Türkiye için böyle bir bütçe çok olmasa gerek... Böyle bir bütçe ile Avrupa medyasındaki hava hemen Türkiye lehine döner” dedi.

 

50 YILLIK TURİZMCİ

 

Yazının Devamını Oku

İntibak umudu Anayasa Mahkemesi’ne kaldı

1 Aralık 2016
PROMOSYONDA hayal kırıklığı yaşayan emeklilere bir kötü haber de Yargıtay’dan geldi.

Yargıtay 21. Hukuk Dairesi, 2000 öncesi işçi ve Bağ-Kur emeklileri için yapılan intibakın 2000 sonrasındakilere de uygulanmasına yönelik davada yerel mahkemenin verdiği ret kararını onadı. Yüz binlerce emekli bu kararla adeta şoke oldu.

 

Oysa dosyadaki bilirkişi raporu ve ombudsmanın görüşü emeklinin lehineydi. Ne var ki her iki karar da yerel mahkeme ve Yargıtay tarafından dikkate alınmadı.

 

Bu aşamadan sonra 2000 sonrası emekliler bireysel başvuru yolu ile haklarını Anayasa Mahkemesi’nde arayacak. Yüksek Mahkeme alacağı kararla emekliyi ya sevindirecek ya da beklentilerini tamamen boşa çıkaracak.

 

Hükümetin birkaç yıl önce gerçekleştirdiği intibak düzenlemesi ile 2000 yılı öncesinde emekli olan işçi ve Bağ-Kur’luların aylıklarında 50 ile 335 lira arasında artış olmuştu.

 

Yazının Devamını Oku

Hırsıza tedbir alınır da nedense yangına alınmaz

30 Kasım 2016
MAKİNE mühendisi ve enerji yöneticisi Hasan Anaral uzun yıllar gemilerde başmühendis olarak çalıştıktan sonra şimdi AVM’lere teknik danışmanlık yapıyor.

Adana Aladağ öğrenci yurdu yangınındaki ihmalleri sıralıyor. Seyir halindeyken her hafta sonu yangın ve gemiyi terk talimi yaptık diyen Anaral’ın bu konudaki uyarısı şöyle: Yeni binalardaki yangın yönetmeliği gerçekte mükemmel. İnsan faktörünün olduğu yerde yangın yönetmelikleri ne kadar mükemmel olursa olsun yangına engel olamazsın. Sistemler olabilecek yangının büyümeden önlenmesi içindir, engel olamadıysan kaçmayı sağlamalısın. Eski binalarda tadilat yapılarak dışarıdan yangın çıkış merdivenleri ve sulu söndürme sistemler için katlara yangın dolapları yaptırılır. Bunlara ilaveten katların büyüklüğüne göre kimyasal yangın söndürücüler konur. Eski binalardaki bu yetersiz önlemlerle bile, çalışır durumda olması ve doğru kullanımla insan kaybı olmadan atlatılabilir. Bu tip yurtlarda öğrenciler yurttan kaçmasın, buradan hırsız girmesin diye tedbir alınır, yangın için tedbir alınmaz.

 

Kimyasal yangın söndürücü yok veya yangın tüpleri kullanılamaz konumdadır genelde. Bunların kullanılabilir olması da yeterli değildir. Her ay olmasa dahi yeni öğrenci geldiğinde yangın talimi yaparak bu kimyasallar ve yangın hortumlarıyla söndürmeyi öğretmeliler.

 

KONTROL, TUVALET TEMİZLİĞİ DEĞİLDİR

 

Aladağ’da 11 çocuğumuz ve bir görevli maalesef ihmal sonucu resmen öldürüldü, bu ihmaller ilk de değil. Her katliamdan sonra olduğu gibi bakanlar dizilip, söylenmesi gerekeni hep bir ağızdan söyledi. Bugün apartmanlar dahil, bu tip yatılı yurtların % 90’ı bu durumdadır. Kapıların açık olduğunu söyleyen bakan da yurdun her yıl kontrol edildiğini söyleyen bakan da bana inandırıcı gelmedi. Kontrol, binanın boyası ve tuvalet temizliği değildir. Özellikle bu eski binalarda yangın tüpleri 6 ayda bir kontrol edilmeli ve kartına işlenmeli. Su söndürme sistemleri çalışır durumda olmalı, yangın kaçışları engellenmemiş durumda ve açık konumda olmalı. Bu basit önlemler dahi çocuklarımızı kurtarırdı. Bütün Meclis’i oraya toplayacağınıza bu basit tedbirleri alsaydınız daha kolay ve daha doğruydu.

 

Yazının Devamını Oku

Turizme 'TİM' örneği

29 Kasım 2016
TURİZM sektöründe değişiklik amacıyla atılan, görünür ve elle tutulur bir adım atıldığını söylemek mümkün değildir.

Sektör kurumları ve meslek örgütlerinin, birbirinden bağımsız, kopuk halkalar gibi düzenlediği birkaç toplantı, hükümetten çare bekleme dışında sonuç veren, etkileyici, krizi kısmen de olsa hafifletici hiçbir girişim geliştiremedi.

Türk turizmi, ağır bir travma geçirmiş bir kişinin yoğun bakıma alınarak uzun bir tedaviden geçmesi gibi ele alınmalıdır.

Bu noktada sektör kuruluşlarına çağrım şudur; cesur olun, sesiniz gür çıksın, size verilenler lütuf değildir, tam tersine siz bu sektörü geliştirip döviz kazandırıp, yüksek istihdam sağlayıp, ülkemizin ve milletimizin dünya kamuoyunda tanıtılmasını sağladığınız için esas siz bu devlete lütufta bulunuyorsunuz.

Sürekli karşılaştığımız haksızlıklara karşı direnin, mücadele edin ve bu mücadeleyi kazanmak için bir an önce güçlü-teşkilatlı-etkili bir çatı örgüt kurun.

Yazının Devamını Oku