Kurtuluş Savaşı kahramanı Mustafa Kemal Atatürk... Cumhurbaşkanı...
10 yılda 15 milyon genç yaratmanın, ülkeyi demir ağlarla örmenin, genç Türkiye Cumhuriyeti’ni Batı dünyasının saygın bir üyesi yapmanın kararlılığı içinde.
Sahip olduğu güce rağmen, kendisine Meclis’i feshetme yetkisi veren düzenlemeye TBMM’nin büyük çoğunluğu muhalif.
Örneğin Saruhan Mebusu Reşat Bey “Gazi Paşa Hazretleri katiyen emin olsunlar ki millet yine kendi tabir ve tavsiyeleri veçhile hâkimiyetlerinden bir zerresini ismi ve makamı ne olursa olsun ve kim olursa olsun hiçbir makama, ferde tevdi ve teslim etmeyecektir” diyor.
Örneğin Mahmut Esad (Bozkurt) Bey:
“Dünyanın hangi köşesinde, hangi devlet teşkilatında hâkimiyetin kayıtsız şartsız milletin olduğu anlayışının tecellisi meclis feshedilebilmektedir. “Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir” diyoruz sonra bu kadar büyük bir kuvveti cumhurbaşkanı feshedebilmektedir.
Devam ediyor Mahmut Esad Bey:
“Efendiler, Türk milletinin mukadderatını; can, kan, mal pahasına, yangın pahasına hâkimiyetini kurtaran bir milletin mukadderatını inkılabın başlangıcından dört-beş sene geçmeden mutlak idarede bile olmayan bir sisteme terk edemeyiz.”
Dün sabah da bölge milletvekilleri, belediye başkanları ve örgüt üyeleriyle basına kapalı bir toplantı yaptı. Belediyeler ve örgütler arasındaki bazı anlaşmazlıklar üzerine Kılıçdaroğlu’nun iletişim ve dayanışmanın artırılmasına önem verilmesini istedi. Milletvekili Faik Öztrak’ın, Ramada Oteli’ndeki kahvaltıya katılmaması merak konusu oldu. Tekirdağ Büyükşehir’in projelerini Kılıçdaroğlu’nun dikkatle ve beğeniyle izlediği görüldü. Soğuk ve yağışlı havaya karşın salonda 2.500 kişi vardı; bir o kadar kişi de dışarıda bekliyordu. Kılıçdaroğlu’nun Anayasa ve rejim konusundaki eleştirileri yoğun alkışla karşılandı. Vatandaşlar dakikalarca “Türkiye laiktir, laik kalacak” ve “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganlarını attı.
“Cumhuriyet rejimini değiştiriyorsunuz diye söylediğimizde karşı çıkmışlardı. Şimdi ise kendileri açık açık söylüyor... Bu bir rejim değişiklidir diye.
Pazartesi gününden itibaren CHP’nin Türkiye’yi korumak için, demokrasiyi korumak için insan haklarını, kadın-erkek eşitliğini sağlamak için demokratik, laik, sosyal hukuk devletini savunmak için verdiğimiz mücadeleye tanık olacaksınız. O mücadeleyi sizin için, ülkemiz için, hayatımız için, çocuklarımız için yapacağız... Ve bu ülkeyi emanet eden Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları için yapacağız.”
Kılıçdaroğlu’nun üzerinde durduğu diğer konular özetle şöyle:
- El kaldırıp indirmeyle rejim değişmez.
- Bu anayasa Türkiye Cumhuriyeti’ne ihanettir.
- Hiçbir zaman ihanet içinde olmayan tek parti CHP’dir.
- Anayasa değişikliği için elbette direneceğiz.
‘Kıbrıs’ı Sahipleniyoruz’ başlıklı toplantı masasında Atatürk’ün şu sözü yer alıyordu: “Efendiler, Kıbrıs düşman elinde bulunduğu sürece ikmal yollarımız tıkanır. Kıbrıs’a dikkat ediniz, bu ada bizim için çok önemlidir.”
Sanayici Şaban Gülbahar’ın önderliğindeki yuvarlak masa toplantısına 21 Sivil Toplum Örgütü’nün başkanı ve temsilcileri katıldı. Vakıf ve STK’ların, Kıbrıs görüşmeleri için bir ortak görüş deklarasyonu yayınlayacakları belirtiliyor.
Bilindiği gibi Türk ve Yunan temsilcileri arasında Kıbrıs görüşmeleri 9-11 Ocak tarihlerinde Cenevre’de yapılacak. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Cenevre’deki görüşmelere, KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’dan başka Başbakan Hüseyin Özgürgün’ün de katılmasını istediği öğrenildi.
Görüşmeler sırasında, “BM Güvenlik Konseyi’nin 4 Mart 1964 tarihli kararı ile Kıbrıs’ı ele geçiren Rumların adanın meşru yöneticisi; uluslararası hukuka göre self determinasyon hakkını kullanan Kıbrıslı Türklerinin gayrimeşru tebası sayılamaz” görüşüne karşı çıkılarak “Kıbrıs Türklerinin, Cenevre’de yapılacak ‘Beşli Konferans’ta da eşit ortak statü ile yer almasının önkoşul olması gerektiği” belirtiliyor.
CHP Bursa milletvekili Dr. Ceyhun İrgil’in soru önergesini (28 Temmuz 2016) yanıtlayan Bakan Işık’ın verdiği bilgilere göre; 2009’dan sonra sağlık nedeniyle 359 öğrenci askeri okullardan ayrılırken kendi isteğiyle ayrılan öğrenci sayısının 4005 olduğu görüldü. 2009-2016 arası başarısızlık nedeniyle 163, disiplinsizlik nedeniyle 461, vefat veya güvenlik soruşturması gibi sebeplerle ise 804 öğrencinin askeri okullarla ilişiği kesildi.
Milletvekili İrgil, 15 Temmuz sonrası FETÖ’nün TSK içindeki yapılanması ve askeri okullardaki subay ve astsubayların eğitim adı altında zulüm ve işkencelerle pek çok öğrencinin okuldan ayrılmasına sebep olduğunun ortaya çıkması üzerine Bakan Işık’a soru önergesi hazırlamış; 2009’dan bugüne kadar askeri okullardan ayrılan ve atılan öğrencilerle, ayrılma veya atılma nedenlerini sormuştu.
İrgil’in “Haksız yere atılan ya da gördükleri zulüm nedeniyle ayrılmak zorunda kalan bu öğrencilere iade-i itibar yapılacak mı?” sorusuna yanıt vermeyen Bakan Işık, askeri okullardan ayrılan veya ilişiği kesilen öğrencilerin isimlerini ise açıklamadı.
İrgil, bu kadar öğrencinin askeri okuldan atılmış olmasının normal olmadığını, 8 yılda askeri öğrenci kıyımının yaşandığını belirterek, şunları söyledi: “Askeri okullarda yaşanan süreci hiç sorgulamayıp, bu sürece müdahale etmeyip çocukların heba olmasına neden olan sorumluların kendi bozdukları yapıyı onarmayıp, sonra burası bozuldu deyip tamamen yok etmeleri akıl kârı değildir. Askeri okulların geleneksel yapısını, düzenini bozarak ve içini boşaltarak yok etmek Türkiye’nin askeri geleceği açısından büyük zararlar doğuracaktır.”
27’si turist 39 kişinin terör örgütü tarafından katledilmesi, 65 kişinin yaralanması bütün insanları sarstı.
Aklı başında değerlendirmeler yapanlara kulak vermek gerekiyor.
Artık herkes aklını başına almalı.
TBB Başkanı Metin Feyzioğlu’nun dünkü açıklamasını okudunuz mu?
‘Lanetliyorum ve soruyorum’ başlıklı bildirisinde ciddi dersler var.
“Artık herkes aklını başına toplasın. Teröristin işi bölmek, öldürmek, yok etmek. Ülkeyi yönetenlerin işi, teröre karşı ülkeyi birleştirmek. 79 milyonun birliğini isteyenler, toplumu ayrıştırmayı bırakmalı, tamamını kucaklamalı, Atatürk’e ve laikliğe sahip çıkmalıdır” dedi.
Herkes okumalı...
Özellikle “Aynı gemideyiz. Milli birlik, herkesi sizin düşündüğünüz gibi düşünmeye, sizin istediğiniz gibi yaşamaya, sizin her yaptığınızı alkışlamaya zorlamakla sağlanamaz. Artık yeter” cümlesinin altını çizmemiz gerekiyor. Birlik ve beraberliğimiz için...
2016’da çok üzüldük; dinin siyasaya araç yapılmasının nelere yol açacağını kanıtlayan gerici ‘darbe’ girişimi ülke gündemini altüst etti, canlar gitti.
Terör azdı; ölüm acısı, yalnız ateşin düştüğü yuvaları değil hepimizi sarstı. Hukukun üstünlüğü özlem olmaktan öte geçemedi, eğitimin ve gelir düzeyinin inişi, basın özgürlüğü tartışmaları, çocuklara cinsel saldırılar, kadınların öldürülmesi yıl boyunca gazetelerin ya başlığında ya iç sayfalarına yazılı kaldı. Mustafa Kemal Atatürk’e, İsmet İnönü’ye, Cumhuriyet kurumlarına yönelik söz ve eylemler değerbilmezlik çizgisini çok aştı. 2016’yı ‘yeni yıl’ dileklerimiz, umutlarımızla karşılamıştık; 2016 ‘yeni’ sözcüğünü eksilterek, karartarak gidiyor.
2017’yi de inancı ve kökeni ne olursa olsun bütün yurttaşlara ‘yenilik’ getirmesi dilekleriyle karşılayacağız. Ancak umutsuzluğu, karamsarlığı soyunarak karşılamalıyız. Laik Cumhuriyetimizi kuran Mustafa Kemal’in, Cumhuriyet’e inanan ve emek veren bütün devrimcilerin bilinciyle karşılamalıyız. Yurttaş kimliğimize, yurttaşlık bilincimize sözümüz ve davranışlarımızla sahip çıkarak karşılamalıyız.
Çünkü biz, savaşlarla başlayan 20. yüzyılda Kurtuluş Savaşı’nı utkuyla sonuçlandıran, laik Cumhuriyetimizi devrimlerle taçlandıran Mustafa Kemal’leri yaratan halkız...
Yayılmacıya boyun eğmeyen, bağımsızlık savaşı veren halkız! Mustafa Kemal’in ‘manevi kalıtı’ olan akıl ve bilime, ‘Yurtta ve dünyada barış’ ülkümüze sahip çıkma bilincini yitirmemiş bir halkız!
2017’nin demokrasi, hukuk, barış, özgürlük, sağlık dolu günlerle gelmesini diliyoruz.
Figen ÇAKMAKOĞLU Dil Derneği Yönetim Kurulu adına
Bugün hastanelerimizin çok büyük bir kısmında formüllerine uygun olmayan, üretim yerleri Sağlık Bakanlığı uzman GMP (İyi İmalat Uygulamaları) müfettişleri tarafından denetlenmeyen ama Sağlık Bakanlığı’nın ilgili bürokratları tarafından antiseptik-dezenfektan ürünler ruhsatlandırılıp bir bakıma yasallaştırılmasına neden olunan bu merdiven altı firmaların ‘sahte dezenfektanlar’ı kullanılmaktadır.
Ölümcül hastane mikrobunun en önemli sebeplerinden birisi olan bu sahte dezenfektanların hastanelerde kullanılmasının önlenmesi konusunda yıllardır her türlü zeminde haykırıyorum, söylüyorum, yazıyorum, yazdıklarımızı da internet sitemizde yayımlıyoruz. Yıllardır bu firmalar üretimlerine devam ediyor çünkü korunuyor. Firmamız ise nerede ise her ay denetlenmekte, şahsımla ilgili cana kast eden tehditlerin de muhatabıyım.
Bu konuları Sayın Cumhurbaşkanımıza da değişik zamanlarda arz ettim. Ama bu çok önemli yazılarımız ve ekli belgelerinin kendisine ulaştırılmadığına inanıyorum.
Dolmabahçe’deki 45 insanımızın şehit olduğu, 166 insanımızın da yaralandığı hain bombalı saldırıda yaralananların birçoğu Şişli Etfal ve Okmeydanı Araştırma Hastanesi’ne kaldırılmıştır.
Eski büyükelçi ve milletvekili Onur Öymen Türkiye açısından olumsuz görülen bu gelişmeler üzerine şu açıklamayı yaptı:
KKTC basınına sızan bilgilere göre KKTC’nin elindeki bazı topraklar Rum tarafına bırakılacak, bu topraklara yüz bine yakın Rum yerleştirilecektir. Orada yaşayan Türklerin göç etmeleri gerekecektir. Ayrıca onbinlerce Rum’a da Türk tarafına (kuzeye), eski evlerine yerleşme hakkı tanınacaktır.
Ayrıca AB’de geçerli olan seyahat, yerleşme ve iş kurma hakkı Kıbrıs’ta da geçerli olacak ve Rumlar bu haktan yararlanarak da kuzeye yerleşebileceklerdir. Görüşmeler sırasında BM Temsilcisinin “Yakında kuzeydeki Rumların Türklerin sayısını aşacağını” söylediği ifade edilmektedir. Böylece Denktaş’ın Makarios’la imzaladığı anlaşmadan beri temel ilke sayılan ‘iki kesimlilik’ fiilen ortadan kaldırılacaktır.
Türk tarafının görüşmelerde razı olduğu bu ve benzeri tavizler karşılığında Rum tarafının hâlâ 1960 antlaşmalarıyla tesis edilen Türkiye’nin garantörlüğüne karşı çıktığı, dönüşümlü başkanlığı henüz kabul etmediği, aynı antlaşmalarla sağlanan Türklerin veto hakkını sulandırmaya çalıştığı görülmektedir.
Cumhuriyet tarihimizde dış baskılar ve ambargolar altında taviz verdiğimizin örneğini bulmak mümkün değildir. Son olarak 1975 yılında ABD Kongresi’nin, daha sonra 1993 yılında Almanya’nın uyguladığı silah ambargosu Türkiye’nin sert tepkisiyle karşılaşmış ve sonuç vermemiştir. Şimdi maalesef bir yandan KKTC’ye uygulanan ambargolar, bir yandan da Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Türkiye’nin AB müzakere başlıklarından altısına koyduğu ambargoların altında yürütülen müzakerelerin sonunda Rum tarafının taleplerine boyun eğilecek midir?”
TÜRK HUKUK KURUMU UYARDI
ESKİ Türk Hukuk Kurumu başkanları Atila Sav, Yekta Güngör Özden, Erkan Yücel, Tuncay Alemdaroğlu ve Sabih Kanadoğlu ile şimdiki başkanı Yaşar Çatak kamuoyuna bir açıklama yaparak şu uyarıda bulundu: