Yalçın Bayer

'Coğrafi işaret'in ne olduğunu öğrenmek istiyor musunuz?

14 Eylül 2017
ANTALYA Ticaret Borsası’nın bir çocuğu var: 8 yaşında...

Bu çocuğun adı Yöresel Ürünler Fuarı; YÖREX.

Bu çocuktan 20 yaşındaki bir delikanlının hızını, dinamikliğini beklemek mümkün değil. Ama bu çocuk gayretli, dersini çalışıyor. Antalya Ticaret Borsası’nın TOBB’un desteğiyle sürdürdüğü bu fuar, butik üretim yapan konvansiyonel tarımdan uzak, yani üreticilerin buluştuğu bir ‘arena’... 2018 yılında Fransa’da yapılacak dünyanın en büyük ikinci gıda fuarında rüştünü ispatlayacak.

TOBB’un, YÖREX markasıyla bu fuarın Fransa’da yer alması için görüşmeleri sürdürdüğünü öğrendik.

71 ilden 200’ü özel girişimci, 16 kalkınma ajansı, oda ve borsalar, yerel yönetimler, kooperatifler ve belediyeler, il ve ilçelerinde ünlenmiş, gerek yerel pazarda gerek ulusal pazarda yer etmiş yöresel ürünlerini bu fuarda tüketicilerle birebir buluşturuyor. Evet, bu fuarda son günlerde kim bunlar dediğimiz aracılar var ya... Onlar bu fuarda yok. Kitle turizminin başkenti Antalya parayı hep taşa, toprağa, çimentoya, demire yatırdı. Gelin görün ki, dünya değişiyor. Değişimde diplomasi en önemli araç. Diplomasinin göbeğinde ekonomi, enerji var. Türkiye jeopolitik hataların bedelini şimdi ödüyor.

Yazının Devamını Oku

Hafriyat vurgununa son

13 Eylül 2017
İSTANBUL Büyükşehir Belediyesi’nden bir dostumuz “Hafriyattaki rant paylaşımına Danıştay 2’nci kez dur dedi. 10 yıllık mücadelenizin haklılığı Danıştay’ın 2’nci kararıyla bir kez daha teyit edildi.

Bu mücadelede siz olmasaydınız bu aşamaya asla gelinmezdi” diye konuştu. Böyle okurlarımıza biz de teşekkür ediyoruz. O mücadeleyi kendilerine bayrak yapan bürokratları esas ayrıca kutlamak gerekiyor.

Ama önce başa dönelim:

Danıştay’ın 8. Dairesi, 2015 yılında Danıştay İdareler Kurulu’nun iptal ettiği yönetmenliğin yenisinin de yürütmesini durdurarak ormanlardaki maden ocaklarının hafriyat toprağıyla iyileştirme yetkisini belediyelere devreden uygulamanın hukuka aykırı olduğunu 2. kez onaylamış oldu.

Anayasa’ya aykırı olduğu iddiasıyla ilgili yönetmenliği Danıştay’a taşıyan ‘Orman Mühendisleri Odası’nı kutluyoruz; meslekleri adına tarihe geçecek başarıya imza attılar.

Yazının Devamını Oku

Hafriyat vurgununa son

12 Eylül 2017
BÜYÜKŞEHİR Belediyesi’nden bir dostumuz “Hafriyattaki rant paylaşımına Danıştay 2.kez dur dedi. 10 yıllık mücadelenizin haklılığı Danıştay’ın 2. kez kararıyla bir kez daha teyit edildi. Bu mücadelede siz olmasaydınız bu aşamaya asla gelinmezdi” dedi. Böyle okurlarımıza biz de teşekkür ediyoruz. O mücadeleyi kendilerine bayrak yapan bürokratları esas ayrıca kutlamak gerekiyor.

Ama önce başa dönelim:

Danıştay’ın 8.Dairesi, 2015 yılında Danıştay İdareler Kurulu’nun iptal ettiği yönetmenliğin yenisinin de yürütmesini durdurarak ormanlardaki maden ocaklarının hafriyat toprağıyla iyileştirme yetkisini belediyelere devreden uygulamanın hukuka aykırı olduğunu 2. kez onayladı.

Anayasa’ya aykırı olduğu iddiasıyla ilgili yönetmenliği Danıştay’a taşıyan ‘Orman Mühendisleri Odası’nı tebrik ediyoruz. Meslekleri adına tarihe geçecek başarıya imza attılar.

Danıştay kararlarının durdurduğu rantın büyüklüğünün basına yansıdığından (300 milyon dolar) kat be kat fazla olduğu uzman raporlarıyla sabittir.

Cazibesinin çok yüksek olduğu İstanbul’daki hafriyat rantında oynanan ‘Bizans oyunlarını’ bıkmadan ve usanmadan bu köşede sık sık dile getirmiştik.

Amacımız, ne birilerine hakaret etmek, ne birilerini zan altında bırakmak ne de yönetime muhalif olmak değildi. Sadece milletimizin ana sütü gibi hakkı olan milyarlarca dolar değerindeki kamu kaynağının ihalesiz sistemlerle peşkeş çekilmesine engel olabilmekti. 

Yazdıklarımızın hepsi somut bilgi, belge ve uzman görüşüne dayalı gerçeklerdi ve hiçbirine de bu güne kadar doyurucu cevap verilememişti.

Rantın cazibesi o kadar kör, o kadar sağır etmişti ki; ne ısrarla söylenenleri duyabilen kulak ne de

Yazının Devamını Oku

Eğitim birliğini darmadağın etmek bu ülkeye ihanettir  

8 Eylül 2017
TEVHİD-İ Tedrisat Kanunu (Eğitim Birliği) İnkilap Kanunları arasında sayılarak, Anayasa m.174 ile koruma altına alınmış olup, Saruhan Mebusu ve Maarif Vekili Vasıf Bey’in 57 arkadaşı ile birlikte verdiği yasa tasarısı ile 3 Mart 1924 tarihinde kabul edildi.

Kanunun gerekçesinde “Bir millet bireyleri ancak bir eğitim görebilir, iki türlü eğitim bir ülkede iki türlü insan yetiştirir, bu ise duygu ve düşünce birliği ile dayanışma amaçlarını tamamen yok eder” ifadeleri yer alıyor.

Mustafa Kemal “Ülke çocuklarının birlikte eğitim ve öğrenim görmek zorunda” olduğunu, öğrenim birliğinin ülkenin ilerlemesi için büyük önem taşıdığını...” ileri sürmüştü.

Son dönemlerde, İmam Hatip öğrenimine ağırlık verilmesinin etkisi, MEB’in yeni müfredatında görülmeye başlandı.

Evrim, Atatürkçülük gibi mefhumlar belirsizleştirilirken, cihat kavramı, selefi dönem referanslarına göre sisteme giriyor.

Kocaya itaat, ibadet seviyesine çıkartılıyor, genç yaşlarda evlilik ‘örf’ olarak, dayatılıyor.

Sonuç olarak, tekli bir yapı görünümü altında yeni müfredatta dini (selefi/mezhebi) argümanlar kullanılarak, öğrenim/eğitim birliği ilkesi ihlal ediliyor.

‘SÜPER İMAM HATİPLER’ GELİYOR

EĞİTİM İş, öğretim kurumları haftalık ders çizelgelerinin iptali için Danıştay’da dava açtı. Bakanlık, 30.5.2017’de yayınladığı kararda, imam hatiplilere ‘süper’ imtiyazlar vermişti. Fen ve Sosyal Bilimler, Yabancı Dil, Spor ve Sanat programı uygulayan Anadolu İmam Hatip’lileri gibi yeni kavramlar türetilmişti. İmam Hatipler, ‘dini hizmetlerin yerine getirilmesi ile görevli elemanları yetiştirmek üzere’ programlar uygulayan okul olarak tarif edilirken, imam-hatiplerin aynı zamanda bu diğer okul türlerine ilişkin programları da uygulayabilmesinin önü açılmıştı.

Yazının Devamını Oku

Atatürk’e çatanlara ve saldırılara ders: Yunanistan, ‘Nutuk’ okuyor

7 Eylül 2017
ADINI söylemeğe gerek duymadığım birisi epeyi zamandır, Atatürk hakkında abuk sabuk yazılar yazıyor, akıl almaz değerlendirmeler yapıyor. Ne acıdır ki, bazı TV’ler bu aklını kaybetmişe ekranlarında yer veriyor.

Atatürk’ü tanımayan bu akılsız, Yunan milletini de tanımıyor.

Oysa bugün Yunanistan’da en çok satan kitaplar arasında Atatürk’ün iki ciltlik Nutuk kitabı vitrinleri süslüyor.

Gene kitapçı vitrinlerinde halen Hristos Hristodulu’nun ‘Mustafa Kemal’in Selanikte Yaptıkları ve Yaşadıkları’; Vasilis Dimitris’in ‘Bir Evin Hikayesi’ ve Türk yazar Enis Tulça’nın Yunan ‘Venizelos-Atatürk ve Büyükelçi Enis Bey’ kitapları bulunmaktadır. Kitapların Atatürk’e sevgi sunduğunu bilmem, söylememe gerek var mı Bunu söylüyorum zira, bu defa akla kitaplar O’nu kötüleyebilir düşüncesi gelmesin, diye...

Öte yandan 2012 yılında Yunanistan’ın saygın gazetelerinden Ta Nea ‘Dünyayı Değiştiren Konuşmalar’ başlığıyla Atatürk’ün ‘Nutuk’ kitabını okurlarına ek olarak dağıttı.

Diyebilirsiniz ki Türk’ün Kurtuluş Savaşı’nı bilmeyen, Yunanistan’ı nereden bilebilsin?

(Not: Parlak kağıda itinalı olarak basılmış orijinal Nutuk Kitabı’nın 1.cildi 688, 2.cildi 630 sahife. Nutuk’un 2.cildinde küçük bilgi notları da mevcuttur.)

Dr. Akkan SUVER

Yazının Devamını Oku

Sami Selçuk: Hiçbir toplum hukukun ve adaletin dışında yaşayamaz... Salim Başol gerçeği nedir

6 Eylül 2017
23 AĞUSTOS 2017 tarihli köşemizde ‘Toplu siyasi davalar ve unutulan bir söz: ‘Sizi buraya tıkayan kuvvet böyle istiyor’ başlıklı bir yazı yer almıştı.

Yassıada duruşmalarında mahkeme başkanı Salim Başol’un isminin yer alması üzerine, Yargıtay Onursal Başkanı Prof.Dr. Sami Selçuk haklı olarak bize de sitem eden bir açıklama gönderdi ve “Yassıada’da Başkan Başol’un yargılama biçimi elbette tartışılabilir; özellikle gereksiz sorular sorması eleştirilebilir. Ancak yargılamanın temel ilkelerinden birini dile getirmesi, utanılası değil, tam tersine övülesi bir durumdur” dedi.

Selçuk şöyle diyor:

“Köşenizde önemli olaylara dikkat çekiyorsunuz. Ancak şu anda en önemli sorun, kanımca hukuktur. Hiçbir toplum hukukun ve adaletin dışında yaşayamaz. Ben de karınca kaderince çabalarımı bu yoldu gösteriyorum. Sözgelimi 16 Nisan halkoylaması hukuka aykırı olarak gerçekleşmiştir.

1 Eylülde Cumhuriyet’te haber olarak çıkan “16 Nisan halk oylamasına ilişkin bilimsel görüş”te hukuksuzluğa ilişkin vardığım sonuç ve yaptırımı, kamuoyu demokrasilerinin yaşandığı ülkelerde iktidarları düşürecek boyuttadır. CHP tarafından yayımlanan kitabı lütfen okuyunuz ve görüşlerinizi yazınız. Yanılıyorsam eleştiriniz ve sizin yazınız aracılığıyla hukukçular eleştirsinler.

“Yazınızda geçen ve Merhum Başkan Başol’un utanç verici olduğunu belirttiğiniz “Sizi buraya tıkayan kuvvet böyle istiyor” sözleri her şeyden önce eksik ve bu sözlerle ilgili değerlendirmeniz ise, ne yazık ki, hukuksal açıdan doğru değildir.

Olay aşağıdaki gibidir.

“CHP Mallarının Yasayla Hazine’ye Aktarılması Davası”nın duruşması sırasında sanıklardan Manisa Milletvekili Merhum Samet Ağaoğlu, Divan Başkanı Salim Başol’a söz konusu Yasa’ya olumlu oy verenlerin neden hepsinin değil de sadece 36 milletvekilinin yargılandığını, özellikle o dönemde Yasa’yı savunan sözcü Merhum Fethi Çelikbaş’ın neden sanıklar arasında bulunmadığını sorunca Merhum Başol, “Sizi alıp Yassıada’ya tıkan kudret böyle istemiş, onu biz bilemeyiz. Divan, huzuruna getirilen davaya bakar” diye yanıt vermiştir.

Dikkat ederseniz yazınızda söylenen sözlerin “.. onu biz bilemeyiz. Divan, huzuruna getirilen davaya bakar” kesimi unutulmuştur. Bu nedenle eksiklik söz konusudur.

Yazının Devamını Oku

Ya kanal ya İstanbul

5 Eylül 2017
CHP İstanbul Milletvekili Yrd. Doç. Dr. Gülay Yedekçi, 2011 yılında ‘Çılgın Proje’ adıyla açıklanan Kanal İstanbul’un güzergâh ve kesitlerinin belirlenmesi için etüt proje sözleşmesinin imzalandığının açıklanması üzerine “Bu bir felaket senaryosudur” dedi.

Yedekçi diyor ki:

- Meslek odalarının, uzmanların sosyolojik ve jeopolitik olarak şehrin felaket senaryosu olarak tanımladıkları proje, “İstanbul Boğazı’nı korumak için hayata geçireceğiz” denilerek perdelenmeye çalışılmaktadır. Defalarca uyarmamıza rağmen üzerinde ısrarla durulan proje için denizbilimcilerden, meslek odalarından ve İstanbul’da yaşayan yurttaşlarımızdan fikir ve görüş alınmamıştır.

- Marmara Denizi’ni yok etmek pahasına oluşturulan Kanal İstanbul Projesi doğru değildir. Doğaya yapılan bu müdahale bizim öngöremediğimiz başka olumsuzluklara yol açabilir. Şehir planları ekosistemler dikkate alınarak yapılmalıdır, ranta yönelik değil topluma yarar sağlamak hedeflenerek, insanlarımızın huzurla, keyifle, mutlulukla yaşamaları için projeler hazırlanmalıdır.

- Doğaya karşı yapılan inşaat faaliyetlerinin bedellerini insanlar öder. Biz daima doğadan, insandan ve İstanbul’dan yana olacağız.

- Tekrarlıyoruz: Ya Kanal ya İstanbul. Başka bir seçenek yok.

 

GÜNÜN SÖZÜ

“Dünyada çevre dostu binalar yapılıyor. Bir binanın kendi suyunu kendisinin karşılaması, yağmurları tutup ondan yararlanması sağlanıyor. Binaya esen rüzgârdan enerji üretiliyor. Dünyada böyle şehirleşmeler yapılırken, biz plazalar dikiyoruz. İnşaat sektörü ile ekonomi gelişiyor zannediyoruz. Bu çarpık yapılaşma iklim değişikliğine neden olacak.”

Yazının Devamını Oku

Akşener’in partisinin adı ne olmalıdır? Erdoğan, ‘ümmetçilik’ten ‘turancılık’ kulvarına geçti

1 Eylül 2017
PROF. Dr. Tülay Özüermen bir mail mesajında Meral Akşener’e kuracağı partinin adı konusunda bir öneride bulunuyor:

“Koray Aydın partinin isminin Merkez Demokrat Parti (MDP) olacağını söyledi. Merkezde olduğu programında yer alabilir. Parti toparlayıcı olmak istiyorsa; Cumhuriyetçi Demokratik Parti (CDP) adı daha uygun... Laik Cumhuriyet yoksa ne merkez var; ne de demokrasi…”

Bunu parti çalışmalarına katılan, üst düzeydeki emekli bir bürokrata sorduk. Yanıtı şöyle oldu:

“İsimlendirmek çok önemli değil, içinde bulunduğumuz ortam Türkiye’nin kurtuluşu için herkese görev yüklüyor. Bu bir vicdanı daha doğrusu milli bir  görevdir. Herkesin elini taşın altına koyması gerekiyor. Çünkü huzurlu ve adaletli bir topluma ihtiyacımız var. Dikkat ederseniz Tayyip Erdoğan ‘ümmetçilik’ten, ‘turancılık’ kulvarına geçmek istiyor artık. Dünya Müslümanları birleştirmek misyonundan geri adım attı, bu gömleği çıkardı. Dünya Türklüğüne sahip çıkmak istiyor. Malazgirt törenleri bunun bir işaretidir. Ertuğrul Özkök de bir yazısında buna değinirken “Ümmet kızılelması çöktü, umut millet kazılelması, dedi.”

İktidarın yapabileceklerinin bir sınırı olmadığına, kalmadığına dikkat çeken bu bürokrat sözlerine şu hususları da ekledi:

“Adalet kavramını tartışmak bile gereksizdir. Demokrasinin temel bir kavramıdır çünkü. Bir hukuk devleti, adaletle anlaşılır. Ne yazık ki, bunu anlamayan, önemsemeyen kişiler var. Türkiye’nin kötü gidişine dur demek gerekiyor. Kim ne derse densin, Meral Akşener bugün artık ‘umut’ olmuştur. Vatanseverler direne direne kazanacaklardır.”

HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜNÜ ANAYASA MAHKEMESİ GÖZETMİYOR MU?

‘VÜCUT AÇISI OLMADI’

ANAYASA

Yazının Devamını Oku