Kongre, 29 Eylül–4 Ekim tarihleri arasında, Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği’nin ev sahipliğinde İstanbul Kongre Merkezi’nde gerçekleşti. Kongreye gösterilen ilgi pek çok açıdan Türk arıcılık sektörü için bir milat olarak kabul edildi. 9 bine yakın ‘kayıt’ yaptıran yerli arıcı ve balcı; 120’ye yakın ülkeden de 2000 civarında dünya arıcı ve balcısı altı günlük etkinliğe katıldı. Apimondia kapsamında düzenlenen Dünya Arıcılık Ödülleri 2017 için yabancı arıcılardan gönderilen 450 numune bal yarıştı; bunlar kongreye sponsor olan Balparmak ARGE merkezi laboratuvarında analiz edildi.
Bal üretiminde dünyada ikinci olan Türkiye, bal ihracatında ve fiyat performansında geride kalıyor. Dünyada en fazla bal üreten ülke Çin’e ‘krem bal’ ihracatı yapan Kozan’daki Anavarza firması; polen, propolis, arısütü ve arızehri gibi katma değeri yüksek ve ARGE çalışmaları ile üretilecek yenilikçi ürünlerle Türkiye’deki bal sektörünün dünya ile rekabet edecek hale gelebileceğini belirtti.
Kongrenin açılışını Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Dr. Ahmet Eşref Fakıbaba yaptı. Fakıbaba, Apimondia’nın bu yıl Türkiye’de yapılmasının Türk arıcılığının ve bal sektörünün gelişmişliğinin ve uluslararası düzeydeki saygınlığının bir göstergesi olduğunu söyledi.
YABANCILAR NE DEDİ
Yeni Alanya gazetesi ‘İstanbul’u fetih günü’ manşetini atarken, Alanya Gazeteciler Cemiyeti Başkanı ve gazetenin sahibi Mehmet Ali Dim şunları yazdı:
“Alanya’da Uysal heyecanı yaşıyoruz. Türkiye’nin 919 ilçesinden biri olan Alanya, Mevlüt Çavuşoğlu ile Avrupa Birliği Bakanı ve son olarak Dışişleri Bakanı çıkarmasının ardından bugün de Avrupa’nın en büyük, dünyanın 7. büyük kenti İstanbul’a ‘Belediye Başkanı’ çıkarıyor. (Çıkardı)”
Alanya doğumlu olan Mevlüt Uysal, ilk ve lise öğrenimini Alanya’da yaptı. Teknik liseyi birinci olarak bitirdiği için yönetmelik gereğince İstanbul Hukuk Fakültesi’ne girme hakkını kazandı. İstanbul’da avukatlık yapmaya başladı. Bu arada, Erdoğan’ın yakın arkadaşı ve avukatı AKP Milletvekili ve eski Bakan Hayati Yazıcı’nın avukatlık bürosunda yer aldı. Bazı davalarda Erdoğan’ın avukatlığını üstlendi. Eşi Çaycumalı olan Uysalların dört
çocukları var.
UYSAL ‘EŞİTLİK’ VAAT ETTİ
İBB’de seçim oturumunda yer nedeniyle tartışmalar çıktı. CHP milletvekilleri Mahmut Tanal, Didem Engin ve Engin Altay itiş kakış arasında kendilerine zorla yer buldu. CHP adayı Beylikdüzü Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, “Özenli, herkesi dinleyen bir yönetim” vaat etti ve şöyle konuştu: “İstanbul’un ormanına, denizine, tarım alanlarına özen göstereceğim. 5000 yıllık tarihe sahip çıkacağım. Herkese eşit mesafede olacağım, yüksek binalara izin vermeyeceğim. Halka ve meclis üyelerine hesap vereceğim. Parsel bazında plan değişikliği yaptırmayacağım. Bütün ilçelere eşit davranacağım; sosyal belediyeciliği vaat ediyorum.”
AKP adayı Mevlüt Uysal, kendi adaylığı sürecinin Kadir Topbaş’ın istifasının ertesinde başladığını özellikle vurguladı ve “Bizim davamız sıradan bir hareket değildir. 1994 yılında metro yoktu, bugün 150 km metro var. Gaz maskesi ile dolaşılıyordu, çöp dağları vardı, İstanbul’u lale bahçeleri ile donattık. 1994 öncesinde su kıtlığı vardı, Sayın Cumhurbaşkanımız bunların üstesinden geldi. İSMEK ile binlerce kişiye meslek edindirdik. Az laf çok iş yapacağız, herkese aynı mesafede duracağım.”
Mevlüt Uysal, Başakşehir’
Aşiret reisinin bölgesel yönetim parlamentosu karşısında, meşruiyeti yok, süresi sona erdi, fiilen başkanlık statüsünü gasp etmiş durumda... Referandum için alınmış bir karar yok... Barzani ailesinin resen aldığı kararın, bilahare, kapalı parlamentonun, özel oturumla açılması sonucu, onaylatma işlemi ile meşruiyet arayışı var.
Bir aşiretin iradesinin muvazaalı oturumlarla, bölgesel parlamentoda icazete dönüştürülmesi, kabile adetlerine dahi uymaz, istişare geleneğine de aykırıdır.
Akşam, istihareye yatıp, sabah referandum kararı almak, Kürt halkının da meşru haklarını riske atmaktır.
İspanya, AB üyesi, ‘özerk bölgeler yönetimi’, anayasal hükümler ile düzenlemiş bulunuyor. Ama aynı zamanda, Anayasasında, İspanyol milletinin ayrılmaz birliğini öngörüyor ve tüm İspanyolların ortak ve bölünmez vatanına... vurgu yapıyor.
Özerk bir bölge yönetimi parlamentosunda karar dahi alsa bağımsızlık konusunu referanduma dönüştüremiyor.
Değişikliğin, çift meclisli İspanyol Parlamentosunda, her iki meclisin 2/3 çoğunluğu ile onayı gerekiyor. Süreç, fesih ve yeniden seçimler sonucu oluşacak parlamentoda aynı çoğunlukla ikinci bir onay işlemini gerektiriyor.
Burada da bitmiyor, en üst yasama mercii olan Cortes Generales’in de kararı gerekiyor..
Bu nedenle de
Bu konuda kitap yazmak lazımdır. Ama önce şunu hatırlatalım: 5216 ve 5393 sayılı kanunlar ile büyükşehir belediyelerine ‘plan yapma yetkisi’ verildi. Kadir Topbaş bu yetkiyi yeşil alanları çoğaltmaya, bölge planları yapmaya, altyapıyı iyileştirmeye, trafiği çözme yönünde kullansaydı bugün İstanbul bu halde olmazdı.
CHP İBB/Kadıköy meclisinde, Hüseyin Sağ’ın en çok sorguladığı ve önerge verdiği kişi; Kadir Topbaş... Aslında bu bir rekor. (Ankara’da Melih Gökçek ise böyle sorgulamadan geçmiyor nedense...)
Sağ’dan, Topbaş’la ilgili bir bilanço istedik; dedi ki:
“Topbaş, 14 yılda imar ve bayındırlık komisyonuna yaklaşık 20 bine yakın dosya havale etti. Sonuç; İstanbul’da beton yığını siluet ortaya çıktı!
Tanık istenirse; vinçleri, taşan dereleri, kaldırımları, doldurulan sahilleri göstermek gerekiyor. Topbaş ortaya çıkan ‘davalara’ ve yağmalara karşı imar dosyalarından haberim yoktu diyemez. Belediye Yasası’na göre başkanın havale etmediği hiçbir konu belediye meclisinde görüşülemez. 20 bin dosyadan 7’sini veto etmiş kendisi. Bununla alkışı hak ediyor!...
- 2014-2017 yılları arasında verdiğim önerge sayısı 153 adet; cevabı verilen sayı 35... Dönem bitiyor hâlâ cevap yok. 2004-2017 arasında 41 suç duyurusu yaptım, 29 dava açtım; bunlardan bir kısmını diğer üye arkadaşımla yaptım. Kaybettiğim dava sayısı kazandıklarımdan daha çok; hâlâ süren davalarım var. Yaklaşık ulusal basında çoğu imar rantı ve bunlara bağlı suç duyuruları ve röportajlarımı içeren 800 yakın haberim yer buldu.”
- Kadir Topbaş, AKP’lilerin çok sevdiği sözcükle ‘kadim şehir’ İstanbul’a hesap vermek zorundadır. Vermesi de gerekiyor zaten. Her ne kadar Cumhurbaşkanı kendisini ‘gölgeliyor’ diye düşünse de hesabını bir gün mutlaka verecek. ‘İmar rantı’ diye bir şey varsa; bunun baş sorumlusunun kendisi olduğunu biliyor Topbaş...
- Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki göreve geldiğinde, Kadir Topbaş’a isim vermeden bindirdi. “En büyük hırsızlıklar imardan geliyor” dedi. Ne yazık ki, bu söze tepki koyan hiçbir belediye başkanı ortaya çıkmadı.
Gerekli önlemlerin hızla alınmaması halinde çok yakın bir gelecekte mevcut orman varlığı sağlıklı yaşam için asla yeterli olmayacak. ‘Hava kirliliği’, ‘kuraklık’, ‘sel ve su baskınları’ gibi doğal afetlerin yaşanma riski gittikçe artacak.
Nüfusla birlikte şehirleşmenin de hızla büyümesi bugüne kadar henüz imara açılmamış su havzaları ile askeri alanların üzerindeki baskıyı olağanüstü artırmıştır. Ne ‘çevre düzeni planları’ ne de ‘imar yasaları’ söz konusu baskıyı tamamen bertaraf edebilecek.
Daha yaşanılabilir bir İstanbul için su havzaları ile askeri alanlardaki yapılaşma yasağının ‘anayasal güvenceye’ alınmasının kaçınılmaz olduğu gün gibi ortadadır.
Bunun için de söz konusu sahaların mülkiyetine bakılmaksızın tamamen ağaçlandırılarak ormana dönüştürülmesini ve orman vasfıyla tapuya tescil edilmesini öneriyoruz.
İstanbul’daki su havzaları ile askeri alanların ormanlaştırılmasıyla yıllardan beri yaşanmış olan orman tahriplerinin de bir şekilde rövanşı alınacaktır. Kuzeyde yoğunlaşmış ormanlık alanlar kısmen de olsa ilin geneline yayılacak. Böylece kişi başına düşen ‘aktif yeşil alan’ miktarında önemli ölçüde artış sağlanacak. İmar rantına yönelik beklentiler de tamamen son bulacaktır.
Doğal çevrenin tahribinden kaynaklanabilecek felaketlerin yaşanma riski de en az düzeye inecektir. Kısacası, İstanbul kurtulacaktır.
Ne diyorsunuz? İnanan ‘parmak’ kaldırsın bakalım.
GÜNÜN SÖZÜ
CHP’li İBB Meclis üyesi Berke Merter daha sonra şöyle konuştu:
“İstanbul’da şimdiye kadar maalesef sadece CHP’li iki ilçe belediyesi olarak Kadıköy ve Maltepe bu büyük sağlık tehdidini ciddiye almış görünüyorlar. Kadıköy Belediyesi, kentsel dönüşüm faaliyetlerinin yoğun devam ettiği ilçede, eski binaların yıkımı sırasında halk sağlığını tehlikeye atabilecek asbest gibi kanserojen maddelerin temizlenmesi zorunluluğu getirdi” övgüsü ile bahsederek İstanbulda ki tüm ilçe belediyelerini göreve çağırdı.
“İnsana, çevreye, doğaya ve yer altı sularına oldukça zarar veren asbest için İstanbul Büyükşehir Belediyesi başta olmak üzere ve bütün ilçe belediyelerimizi asbest konusunu daha ciddiye almalarını ve İstanbul halkını bu sağlık tehdidine karşı korumaya davet ediyoruz” diyen CHP’li Berke Merter, Başkan Kadir Topbaş’a şu soruları yöneltti:
KONTROLSÜZ KENTSEL DÖNÜŞÜM
“İstanbul Büyükşehir Belediyesi İstanbul halkının sağlığını ciddi bir şekilde tehdit eden asbeste karşı ne gibi önlemler almıştır ve ne tür önlemler almayı düşünüyor? İstanbul’u bekleyen bu sağlık tehdidinin boyutunu tespit eden bilimsel çalışmalar yaptırmayı düşünüyor musunuz? Kontrolsüz kentsel dönüşüm çalışmalarında kaç vatandaşımızın sağlığına ve hayatına mal oldu? Uzun vadede olabilecek bu konuda herhangi bir bilimsel çalışma yapıldı mı? İstanbul genelinde asbest için özel hazırlanmış hafriyat döküm alanları var mı? Varsa nerelerdedir? Çalışanların sağlığı için gerekli önlemler alınıyor mu, çalışma şartlarına uyuluyor mu? İstanbul’da döküm sahalarında asbest ve başka zehirli malzemeler konusunda denetimler yapılıyor mu? Eğer yapılıyor ise bu denetimlerin sonuçları nelerdir? İstanbul’da yıkım ve hafriyat konusunda yönetmenlikler uygulanıyor mu? Bu yönetmelikler İstanbulluları asbest ve başka zehirli maddelerin saçtığı tehlikelerden korumaya yeterli mi? Büyükşehir Belediyemizin 31 Aralık 2010 tarihinden önce yaptırmış olduğu binalarımızda, herhangi alanda asbestli malzemeler kullanıldı mı? Kullanıldıysa gerekli önlemlerinin alınarak, Belediye binalarımızda çalışan insanlarımızın sağlığını korumaya davet ediyoruz.
BAŞBAKAN UYARIYOR AMA İMAR DOSYASI YİNE REKOR KIRIYOR
Bunun yolunu daha ileri götürmek amacıyla Türkiye Damızlık Sığır Yetiştiricileri Merkez Birliği kurulmuş ama ‘et sıkıntısını’ daha aşamadığımız ortada... Ama hem ‘bürokratlar’ hem ‘siviller’ ortaklaşa bir çaba göstermeye başlamışlar.
İki yıl önce ‘Dünya Simental Fleckvieh Federasyonu’nun 22. Kongresi’nin İzmir-Selçuk’ta yapılması kararını çıkarmışlar. Bu federasyon hem dünyada hem de AB’de örgütlü. Taraflar Palm Wings Oteli’nde bir araya geldi.
200’e yakın Damızlık Sığır Yetiştiriciliği Birliği’nin il örgütleri dışında, 19 ülkeden 75 ‘et ve süt’ uzmanı gelmişti; Kanada, Amerika, Almanya, Avusturya, Çekya, İtalya ve Macaristan’dan gelenlerin simental üretimini nerelere taşıdıklarını üzülerek izledik.
ATATÜRK’Ü ANLAMAYANLAR
Ah Atatürk’ün dedikleri yerine getirilmiş olsaymış... Bugün orası burası didiklenmeseymiş... Bakanlığın sunumunda, Türk hayvancılığının nasıl geliştirilmeye çalışıldığını anlatan filmde; Atatürk, Macaristan’dan getirilen simental ırkı hayvanlarla ilgili olarak yabancı bilim adamlarından bilgi alıyordu. Atatürk’ün Ankara’nın bozkırında AOÇ’u kurduğunda en önemli hedeflerinden birisi ülkeyi dünyanın modern tarım teknikleri ile tanıştırmaktı; bunu filmi seyrederken hissediyorsunuz... Türkiye’nin en önemli tarım yazarlarından Ali Ekber Yıldırım da toplantıyı dikkatle izliyordu. Bize şunları anlattı:
“Simental ırkı hayvanlarla ıslah çalışması yaparak Türkiye’nin hayvancılıkta gelişmiş ülkeler seviyesine ulaşması hedeflendi. O yıllarda başlatılan ıslah çalışmaları daha sonraki yıllarda sürdürülemedi. Bunun yerine kolay olan yol, ithalat tercih edildi” diyordu. Öğreniyoruz ki; “19 yy’da simental ırkı hayvanı olan ABD, ıslahla hayvancılığını geliştirdi. Kırmızı beyaz olan simentaldan tamamen siyah simental hayvan ırkını geliştirdi. Simental ile angusu melezleyerek simangus ırkını geliştirdi. Fransa’da simental ırkından ıslah çalışması ile bugün dünyada çok yaygın olan montbeliard ırkını geliştirdi.
Türkiye ise, 1989’da İtalyanlarla anafi, 1990’larda Almanlarla GTZ projeleri ile ıslah çalışmalarında istenen başarıyı sağlayamadı. 1998’de kurulan Türkiye Damızlık Sığır Yetiştiricileri Merkez Birliği ıslah konusunda çalışmalar yapmaya başladı.
Evet, bu toplantı ile
Fuara siyasilerin yoğun ilgisi vardı. AK Parti kanadından Antalya Milletvekili olan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile 7 Haziran seçimlerinde Antalya’dan vekil seçilen daha sonra Karaman milletvekili olarak Meclis’e giren Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan da fuara katılmıştı. CHP’den ise Antalya Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) Başkanı iken milletvekili seçilen, partisinin Genel Başkan Yardımcısı Çetin Osman Budak hazır bulundu.
Bu kadar siyasetçi bir araya gelince konu Antalya Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na kimlerin aday gösterileceği üzerine yoğunlaştı. AK Parti’nin halihazırdaki başkan Menderes Türel ile devam edeceği söyleniyor ama CHP’de durum farklı.
CHP’DE DÖRT ADAY
CHP’de büyükşehir belediye başkan adaylığı için 4 isim konuşuluyor. Bunlardan biri CHP Genel Başkan Yardımcısı olarak Ankara’da görev yapan milletvekili ve eski ATSO Başkanı Çetin Osman Budak. Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun talimatı olmadığı sürece Budak’ın Ankara’daki görevine devam etmek istediği belirtiliyor. Diğer iki CHP’li milletvekilinden Niyazi Nefi Kara’nın bu göreve istekli olduğu dillendirilirken özellikle AK Partililer de Mustafa Akaydın ismini ortaya atıyor. 19 yıldır Konyaaltı Belediye Başkanlığı görevini sürdüren Muhittin Böcek’in ismi daha yüksek sesle dillendiriliyor.
MUHİTTİN BÖCEK SAHNEDE
CHP