Yalçın Bayer

Hazine yardımı ulufe midir?

9 Şubat 2018
AKP ve MHP seçim ittifakı ile ilgili görüşmeleri sürdürüyorlar, kamuoyuna yansıyan açıklamalardan anlaşıldığına göre, MHP’nin Hazine yardımından yararlandırılması için formül aranıyormuş.

Partilere hazine yardımı, 1965 tarihli 648 sayılı SPK ile siyasi gündeme girdi. Birçok defa değişikliğe uğradı, son olarak 2820 sayılı SPK’da yapılan değişiklikle genel seçimde oy oranı barajı, %10’dan %7’ye indirildi.

2002 genel seçimlerinde, TBMM’de temsil hakkı kazanamamasına rağmen Genç Parti, %7 barajının nimetinden, Hazine yardımı alarak yararlandı. MHP ile DYP’nin az farkla baraj altında kalması olarak fonksiyon ifa etti gibi görünüyor. AKP’nin, %34 oy oranı ile TBMM’de %65 temsil gücü kazanmasına vesile oldu. MHP ile ilgili kamuoyu sinyalleri, baraja takılabileceği ihtimalini ortaya koyuyor. Bu nedenle, hem Meclis’te temsili hem de Hazine yardımı alması için tedbir alınıyor. Siyasi etik olarak karşılığı nedir tam anlaşılamıyor ama ‘çift kaymaklı kadayıf’ tabiri uygun düşüyor. Milli irade ve oluşmasındaki katkının kamu yararı açısından gözetilmesi gerekirken, kurulmaya çalışılan seçim ittifakının, SPK’yı ve Anayasa Mahkemesi içtihadını muvazaa yolu ile ‘dolanmak’ amacı taşıdığı ve hukuki meşruiyetinin tartışmalı olduğu açıktır. Ancak Hazine yardımı, milli iradeye dayanmak zorundadır ve seçim ortaklıkları ile dağıtılacak ulufe değildir.

O. K.KURTULUŞ SAVAŞINI PAPALIK DESTEKLEMİŞTİ

Papalık ile Türkiye Cumhuriyeti’nin ilişkileri çok farklı zamanlarda çok farklı görünümler gösterir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Vatikan gezisi bu açıdan olumludur. Pek bilinmez, Kurtuluş Savaşı’nda zamanın papalık makamı bu savaşımıza destek olmuştu. Roma’da gayriresmi elçi olarak bulunan Galip Kemal Söylemezoğlu, Vatikan’ın liderinin Anadolu’da başlayan İstiklal Savaşı’nı tasvip ediyor ve Türklerin silahlı mukavemetini tam manasıyla bir ‘meşru müdafaa’ olarak addediyordu.Papa’nın, İstiklal Savaşı mücadelesinde Anadolu’da çarpışan Türklerin hareketini ‘meşru müdafaa’ tabiri ile desteklemesi Lozan Antlaşması ile Türkiye’ye güç vermiştir. İstanbul Rumlarının, Batı Trakya Türkleri’ne mukabil, yerlerinde bırakılması hususunda telkinleri olmuştur.İstanbul Rumlarının, İstanbul’un alınması sırasında ‘Katoliklerin külahını Bizans’ta görmektense Türklerin sarığını tercih etme’ sözüne tam bir nazire olmuştur Papa’nın jesti...Bu bilgileri Samih Nafiz Tansu’nun ‘İki Devrin Perde Arkası’ kitabından aldım, okurlarınızın bilgisi olsun. / Prof. Dr. Cengiz KUDAYERDOĞAN'A KARŞI 'BAKANLAR KURULU' HAMLESİ

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun yeni dönemde MYK sayısını arttıracağı, Bakanlar Kurulu’na karşı ‘gölge kabine’ oluşturacağı genel merkez kulislerinde dillendiriliyor. ‘Gölge Bakanlar Kurulu’na görevlendirilecek isimlerin Hakkı Süha Okay, Faik Öztrak, Oğuz Kaan Salıcı, Bülent Tezcan, Erdoğan Toprak, Seyit Torun, Veli Ağbaba, Gamze Akkuş İlgezdi, Akif Hamzaçebi, Çetin Osman Budak, Muharrem Erkek ve Ünal Çeviköz olduğu öne sürülüyor.CHP MYK’da iki kritik görev olarak bilinen Örgütlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı ve Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı üzerinde CHP liderinin düşündüğü isimler henüz belli olmadı. Ancak Kılıçdaroğlu’nun, en çok oyu alan Prof. Dr. Haluk Koç’u örgütlerin başına getireceği, Seyit Torun’un ise yerel yönetimlerdeki eski görevini sürdüreceği konuşuluyor.KARAYALÇIN: Kurultayı terk eden CHP eski Genel Başkanlarından Murat Karayalçın, bunun nedenini şöyle açıkladı: “Sayın Kılıçdaroğlu göreve gelmesinden sonra kurultaylarda eski genel başkanlar Hikmet Çetin, Altan Öymen, gerektiğinde Deniz Baykal ve ben birlikte oturtulurduk. Ancak son kurultayda, ismimden eski ‘genel başkan’ ifadesi çıkarılmış, protokolde ‘eski dışişleri bakanı ve başbakan yardımcısı’ yazılmış, bunu görünce sinirlendim ve salondan ayrıldım.”ATİLLA BİNGÖL: CHP Milletvekili Tekin Bingöl’ün kardeşi müteahhit Atilla Bingöl’ün CHP kurultayında yaşanan gıda zehirlenmesi olayı ile ilgili olarak CHP Ankara İl Başkanı Adnan Keskin ile yemek ve inşaat işlerinde ortaklığı bulunduğu iddialarının doğru olmadığını noter kanalıyla açıkladı.ÜMİTKÖY'DEKİ ÖLÜM CADDESİ

ANKARA-Çankaya ilçesinin Ümitköy mahallesinde bir ölüm caddesi var: 2432’nci cadde (ESKİ 8’İNCİ CADDE).

Lütfen arabanızla Eskişehir kavşağından Ümitköy’e dönün ve Çayyolu yönünde seyredin. Birinci benzinlikteki dört yol kavşağında durduğunuzda bu kez sizin gideceğiniz yönde arabaların sağınızdaki yoldan çıkarak Çayyolu’na doğru aktığını ve yolun hiç boş kalmadığını görürsünüz. Sonra size sıra gelir ve Çayyolu’na doğru yokuşa sürersiniz arabanızı. Sağınızdaki Erzincan Mandıra’ya yaklaşırken yolunuzun sola doğru kıvrıldığını görürsünüz. Burada çok önemli bir şeyin ayrımına varırsınız. Gidiş yönünüze göre yolun solundaki Düveroğlu Lokantası tarafından caddenin sağına geçmek isteyenlerin yolun ortasındaki ağaççık ve çimlerle bezeli ortak kaldırımdan (refüjden) ansızın çıktıklarını, yol eğri bir çizgi çizdiğinden, yayaların ve arabaların birbirlerini görmeksizin ansızın karşılaştığını gözler ve çarpma tehlikesi yaşar, ürperirsiniz. Çünkü onlar sizin ışıklardan geldiğinizi görmezler. Her an ölümcül bir kaza yapılması büyük oranda olasıdır.

Yazının Devamını Oku

Mersin'de Harvard'lı kimse yok ki...

8 Şubat 2018
CHP’nin yeni Mersin İl Başkanı Av. Adil Aktay dünkü “Mersin’de ‘torpilli’ isyanı” yazımıza bir açıklama yaparak “Biz Mersin’de patlama yapacağız. Mütevazı, lise mezunu genç bir kadının ismini vermişim, ne olmuş yani Mersin’de Harvard mezunu kimse yok ki...” dedi.

Aktay’ın açıklaması özetle şöyle:

“Parti içi uygulamalarla ilgili elbette herkesin eleştiri hakkı vardır. Ancak benim, şoförümün eşini PM’ye önerdiğim gibi bir yalanı söyleyebilenlerin, asıl niyetlerinin eleştiri olmadığı açıktır.

Kurultayımızın takdiriyle CHP PM üyeliğine seçilmiş olan Sayın Fatma Güner, iki dönemdir Mersin İl Örgütü yöneticimizdir ve eşi, Mersin/Tarsus’ta mali müşavirdir. Kendisi şoförüm olmadığı gibi mali müşavirim de değildir; ne Fatma Güner ne de eşiyle hiçbir bir iş ilişkisi içerisinde bulunmamaktayım.

Gazetedeki köşenizin bu tür yalan ve iftiralara zemin olmasından dolayı üzgünüm. Köşenizde yer verdiğiniz gerçek dışı beyanları düzeltir, iddiaların muhataplarına da söz verip, insanlara hak ettikleri saygınlık içerisinde yaklaşmayı başarırsanız, konunun parti içi demokrasi boyutunu da memnuniyetle konuşmak, tartışmak isterim.”

Yazının Devamını Oku

Mersin'de 'torpilli' isyanı

7 Şubat 2018
MERSİN’den bir partili aradı; “CHP böyle kurultaylar, seçimler yapacaksa, suçluları hemen partiden atmalı” dedi.

“Biliyor musunuz, Mersin’de CHP il kongresi geçen ay yapıldı, başkanlığa Av. Adil Aktay getirildi. Kongre öncesinde hakkında açılmış bir kamulaştırma davası nedeniyle konu gündeme getirildi ancak Akay ‘Beraat ettiğini’ söyledi. Kendisine yönelik eleştiriler üzerine ‘Mersin bana alışacak, ben ne dersem o olur’ demeye başladı. Kurultay öncesinde kimseye sormadı, danışmadı; PM listesine ‘gençlik’ kotasından girmesi için Fatma Güner’in aday gösterilmesini istedi. Bu kadın, il başkanının şoförlüğünü yapan ve telefonlarına bakan Alkan Güner’in eşidir. Mezitli Belediyesi’nin bir şirketinde ‘taşeron’ kadrosunda çalışıyordu Güner... Uygun olmayan akçalı bir şey ortaya çıkınca belediyeden ayrılmak zorunda kaldı. Parti yönetiminde de çalışıyordu, halen il yönetim kurulu üyesidir. 16 ay sonra partiden yapılan baskılar sonucu işe döndürüldü. Ancak ‘kaybolan’ 5 bin liranın şirkete iade edildiği belediye çevrelerince belirtildi. PM adayı olmasında ise il başkanı kimseye danışmadı. Adaylık için dilekçe veren iki genç dikkate alınmadı. Kurultay salonunda Güner’in kendisini gören yoktu. Nitekim CHP Tarsus İlçe Başkanı oy kullanmadan salondan ayrıldı. Bu olay partimizde çok sıkıntı yarattı; bu olayı yaratanlar soruşturulmalı, parti açıklama yapmalı. Muharrem İnce, “TV’de bu konuda isim verir misiniz?” sorusuna ‘Tekin Bingöl’, karşılığını verdi.”

Okurlar, CHP kurultayında belirlenen PM üyelikleri için ağır eleştiriler yaptılar. İşte Kılıçdaroğlu’na bir eleştiri:

‘ZORLA SEÇTİRİYORLAR’
“Bu nasıl Parti Meclisi, neyi çözmüş oluyorsunuz, tabanın istemediği isimlerde niye ısrar ediliyor.”

Yazının Devamını Oku

Tüzük ne diyor

4 Şubat 2018
KURULTAY Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen’in kongreyi açarken şöyle diyordu: “Aziz Atatürk’ün ‘Benim iki büyük eserim vardır; bunlardan biri Cumhuriyet, diğeri ise CHP’dir’ diye tanımladığı bu büyük milli mücadele hareketi, bugün Türkiye’nin içinde bulunduğu ağır koşullar düşünüldüğünde, 36’ncısını yapacağımız bu büyük kurultayımız için çok büyük önem taşımaktadır.”

Bu sözcükler heyecan veriyor. “Ayrıca bu kurultayın normal zamanlardaki bir kurultay olmaktan çok Sivas’ta toplanan ilk kongre gibi, ülkemizi ve milletimizi içinde bulunduğu alacakaranlıktan aydınlığa çıkaracak yol....” diyerek, kurultayın havasını güçlendirmek istiyor Büyükerşen...

Ne yazık ki, hava bundan uzak; onlar birilerinin ‘siyasi ateşi’ni bekliyor.

Kılıçdaroğlu her zamanki gibi rutin ‘grup konuşması’ yapıyor; halbuki delege ‘çıkış’, ‘yeni şeyler’ bekliyor. Muharrem İnce, Kılıçdaroğlu’na karşı ikinci kez resmi olarak aday oluyor. Sahneye asılan “Adalet ve Cesaret Kurultayı” sloganını içine sindirmiş İnce,  yüreğini açmış konuşuyor;  tabanın duymak istediği mesajları ‘İktidar, iktidar’ sloganları arasında dillendiriyor.

Gerçek bir kurultay havası mı? Hayır!

CHP böyle bir kurultay yaşamasaydı keşke... İnce’nin oyları ile ilgili ‘çift imza’ entrikası yapılmasaydı.

Tüzük değişikliğinin gündeme alınmaması da ayrı bir ayıp.  Hani, “Hak, Hukuk, Adalet” sloganları atılıyordu.

‘CHP’ye zarar vermek operasyonu’nu kimler tertiplediyse bunun hesabının görülmesi gereklidir. Sorun hiç bu noktaya gelmezdi. Ne mi yapılmalıydı?

Tüzüğün 55/a maddesi bir delege adaylardan sadece biri için imza verebilir. Başkanlık divanı bunu inceler, eğer mükerrer oy kullanılmışsa, imza sahiplerinin adlarını okur, onlara sorar, iki adaya oy vermişsin, tercihin kimden yana diye ... Divan da buna göre karar verir.”

Yazının Devamını Oku

CHP kurultayına bir gün kala çekişme dorukta... Prof. Haluk Koç ‘kilerdeki fareler’le ne demek istedi

2 Şubat 2018
CHP PM’ye girme yarışı olduğu gibi kimilerinin girmesini engelleme yarışı da devam ediyor.

Bu kurultayda çok fazla göz önünde olan isimlerden biri de Mali İşlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Haluk Koç... Koç’un mali işlerden sorumlu olmasıyla birlikte CHP’de başlayan ‘Mali Disiplin’in birçok kişiyi rahatsız ettiği anlaşılıyor. Özellikle denetimsiz iş yapmaya alışmış olan kimileri bu durumdan rahatsız oldu.

Haluk Koç mali işlerden sorumlu olduğu andan itibaren CHP’de büyük bir mali disiplin ve tasarruf tedbirleri hayata geçirdi... Yalnızca kendi döneminde değil kendinden önce yapılmış işleri de denetim altına almış olması kimi ‘çevrelerde’ rahatsızlık yarattı... Haluk Koç “Kilerdeki farelerin hepsini yok ettik, ciddi bir tasarruf sağladık ve bu tasarrufla da CHP’ye toplam 87 bina satın aldık” diye durumu özetlemişti yaptığı açıklamada...

Koç’un mali işlerden sorumlu olduğu süreçte bir olağanüstü kurultay, bir olağan kurultay, iki genel seçim, bir Cumhurbaşkanlığı, bir referandum yaşandı... Kasım seçimleri, Cumhurbaşkanlığı ve referandumda CHP hiçbir Hazine yardımı almadı. Buna rağmen yapılan ‘mali disiplinle’ bu dönemde CHP Kahramanmaraş, Bilecik, Çorum, Ordu, Kocaeli, Nevşehir, Tunceli, Edirne, Denizli, Diyarbakır ve Kütahya’da il binaları satın aldı... Toplam il ve ilçe binalarının sayısı bu dönemde 87 olurken bu satın almalarda ödenen toplam para 12.005.000,00 TL oldu.

Özetle, CHP’de sağlanan mali disiplinle CHP’de kurumsallaşma için önemli bir adım atıldı.

Prof. Koç kendisi dahi yeniden PM’ye aday olmayı düşünmüyor, PM listeleri üzerinde de etkisinin olmadığını söylüyor: “Bu büyük bir haksızlıktır, Genel Başkan’a önerdiğim herhangi bir isim yoktur” açıklamasını yaptı bize.

- CHP Milletvekili Prof. Dr. Mehmet Bekaroğlu, Murat Özçelik ile onu delege yaptıracak bir ilişkisi ve gücü olmadığını açıkladı.

- Kurultay hazırlıkları öncesinde 40 ili gezen bilişimci-ekonomist Cem Haydar Bektaş kurultay adayı olduğunu açıkladı.

 

Yazının Devamını Oku

Delegenin üçte ikisi PM adayı

1 Şubat 2018
CUMARTESİ günü başlayacak CHP kurultayında Kemal Kılıçdaroğlu’nun eli bu kez rahat olmayacağa benziyor.

1267 delegeden 800 delege Parti Meclisi için aday. Partiyi ‘güçlendirecek’ proje yokken, delegelerin yarısından fazlasının aday olmak istemesi ilginç bir durum. Buna karşılık CHP Genel Merkezi’nde adeta in cin top oynuyor. Bu durum MYK üyelerinin delege üzerindeki etkisinin olmadığı anlamına geliyor. Anlaşılan bu kurultayda il hatta İstanbul, Ankara ve İzmir’de büyük ilçe başkanları etkili olacak.

Mevcut MYK üyeleri ‘çifte huzursuzluk’ yaşıyor. Bir yandan ‘delege’ desteğinin zayıflığı, diğer yandan da ‘siyaseti bırakacağım’ diyen Haluk Koç’un, yeniden PM adaylığına soyunması bir yana, PM listesi yazılımını Kemal Kılıçdaroğlu ile birlikte hazırlayacak tek isim olduğu kulisleri hareketlendirdi.

Haluk Koç bu kadar etkili mi? Evet, nitekim Özgür Karakoç isimli genel müdürü ve arkadaşlarını büyük kurultay delegesi olarak seçtirerek CHP’de ‘maaşlı delege’ sistemine geçildi esprileri yapıldı.

Ya genel başkan seçimi ne olacak?

Yazının Devamını Oku

Donald Trump kendisini Roma imparatoru sanıyor

31 Ocak 2018
GMI Bloomberg Politics’te (25 Ocak) bir haber yayınlandı.

Yazarları Toluse Olorunnipe ve Seleon Hocaoğlu olan bu yazının Türkçesinin tam tercüme edilmesi ‘kaba bir yazının tercümesi edilmesi’ olur. Sayın Erdoğan Türkiye Cumhuriyeti’nin bugün cumhurbaşkanıdır. Ve Türkiye sınırları başkalarının cetveliyle çizilmemiştir. Sayın Erdoğan’ı birçoğumuz severiz veya sevmeyebiliriz. Ancak o halen benim ülkemin cumhurbaşkanıdır. Trump, Türkiye’yi halen hükmettiği eyaletlerden biri mi düşünüyor? Bundan birkaç yıl evvel beyin cerrahlarının Amerika’daki kongrelerinden birinde misafir konuşmacı eski Dışişleri Bakanı Henry Kissinger idi. Ülkesini Roma İmparatorluğu’na benzeterek, söylevinde “Biz Roma’da da geniş bir alana hükmediyoruz” dedi. Konuşmasının bir yerinde “Ortadoğu’ya barış ve demokrasi götürüyoruz” dedi.

Bu konuşması biraz alaylıydı ve ilave etti. Bu bölgede demokrasi yok, bir ülke var, o da demokrasicilik oynuyor, Türkiye dedi. Üzüldük. Hakikaten l. Roma İmparatoru Augustus zamanında bütün eyaletlere birer emir dizisi; yönetmenlik gönderilir. Ve bu yönetmelik taş levhalara yazılır. Antakya, Efes, Kudüs vs bütün eyaletlere, bir tanesi de o zaman bir Roma eyaleti olan Ankara’ya tüm dünyadaki örnekleri kaybolmuş gönderilmiş bu anıtların bir tanesi Ankara’da Hacıbayram camisi yakınındaki Roma mabedinde bulunmuştur. Halen oradadır. Tek örnektir, galiba Trump bizim Ankara’yı hâlâ Roma eyaleti, kendisini de Roma imparatoru sanıyor. / Prof. Dr. Cengiz KUDAY


BELGE ÜZERİNDEN 'DOÇENT BELGE'Sİ VERİLEMEZ
ÜNİVERSİTELERDE ‘Yardımcı doçent’ unvanını kaldırarak ‘Doktor Öğretim Görevlisi’ kadrosuna dönüştüren yasa teklifinin bu hafta komisyonda görüşülmesi bekleniyor. TBMM Eğitim Komisyonu üyesi CHP Bursa Milletvekili Dr. Ceyhun İrgil tasarı üzerine şunları söylüyor: “Bu yasa tasarısında bilimsel yeterliliğin sorgulaması sorunlu. Sanat, uygulama ve alan bilgisinin nasıl sorgulanacağı belli değil. Bu tasarı ile doktorasını tamamlayan herkes salt belgeler üzerinden Üniversiteler Arası Kurul’dan (ÜAK) ‘doçentlik belgesi’ alabilecek. Üniversiteler de hiçbir görüşme yapmadan eser ve yayınları değerlendiren jüri raporuyla, salt dosya üstünden doçent atayabilecek. Kısacası etikdışı yollarla elde edilmiş kuşkulu yayınlar ve çalışmaların sunulabileceği bir sistemle, hiçbir görüşme ve yeterlilik/yetkinlik sınamasına tabii olmadan doçent olmanın önü açılıyor.

Yazının Devamını Oku

Hürriyet’in ‘Keşfet’ yazıları turizmde EMITT’i coşturacak

26 Ocak 2018
DÜNYANIN en büyük beş turizm fuarından biri olan, Türkiye ve dünya turizm sektörünü aynı platformda bir araya getiren sektörün en önemli uluslararası buluşma noktası EMITT Turizm Fuarı dün Tüyap Fuar ve Kongre Merkezi’nde açıldı.

Pazar gününe kadar sürecek fuarda ziyaret öncesi bir tur attık. Konuşmalardan Hürriyet ve TÜRSAB’ın öncülüğünde organize edilen ‘Hürriyet ile Keşfet’ organizasyonunun yapıldığı illerde (Hatay, Aydın, Mersin, Gaziantep, KKTC, Edirne, İzmir ve Kayseri) yarattığı etkiyi EMITT fuarında bizzat gözlemledik. #Kesfet buluşmaları bu kentleri turist sayısından açısından çoşturmuş; bu bölgelerde bizleri tanıyan okurlarımızdan ‘teşekkür’ almak hoş bir şey olsa gerek. Birkaç yıldır turizmde Araplara ‘bayrak’ sallayan’ Karadeniz sahili ve yaylalarındaki otel sayısının dikkat çeken şekilde artması standartlardaki broşürlerden anlaşılıyor. Karadeniz başta olmak üzere İstanbul, Ankara, Antalya, İzmir gibi turistik bölgelerde otel yapımı sayısına bakarsak, 2017 yılında, yatırım niyeti beyan edilen, 192’si komple yeni otel, 49’u da yenileme ve tevsii amaçlı olmak üzere toplam 241 proje teşvik belgesine bağlanmış. Gördüğümüze göre, Rodos, Samos, Patnos, Leros, Kalimnos ve Kos’a Türkiye’den daha çok turist gelsin diye Katamaran filosunu hazırlıyorlar. KKTC’de 600 bin Türk ziyaretçisi sayısın 1 milyona çıkmasını istiyor. Yunan adalarına inanılmaz talep olduğunu şimdiden vurgulamak gerekiyor.

Fuarda, bütün illerin yanında 80 yabancı ülke de dikkat çekiyor. Azerbaycan ve Gürcistan hayli iddialılar. Türkiye’de varsa özel idaresinin katkısı, kalkınma ajanslarının projeleri, coğrafi konumu, fiziki yapısı tarihi ve doğal güzellikleri yanında, bu sektörün buluşma noktasında size yöresel ikramlar da yapılıyor. Unutmadan söyleyelim; Mersin Büyükşehir fuarın tanıtımda en iddialı güney kenti olmuş, “Antalya ile yarışacağız” diyorlar.

Pazara kadar ziyaret edin; bunun yanında trafiği de düşünün.

YENİ ORTAYA ÇIKAN ÇATALCA’NIN ANTİK YAPITLARI
Çatalca Karamandere standının önünde Mehmet Tahmaz ‘Yaşama Tutunmak’ şiir kitabından bir beyit okuyor: ‘Aşk çıplak ayakla ateşte yürümeye benzer. Ayaklarının yandığını aşkını yitirince anlarsın’... İmar rantının yeni kurbanı olmaya aday Çatalca’nın Kültür ve Turizm Derneği Başkanı Ahmet Rasim Yücel inadına ilçelerini o kadar güzel tanıtıyor ki. Her adımı sizi doğaya daha yaklaştırıyor. Dört mevsim yeşilin her tonu ile harika bir doğadaki yürüyüş parkurları açısından İstanbul’un en zengin bölgelerinden biri... Çatalca 1500 yıldır Roma İmparatorluğunun en önemli tarihi eserlerine ev sahipliği yapıyor. Trakya’nın Kuzeyine yayılan Istranca ormanlarından İstanbul’a su taşıyan antik su yolu mühendisliğinin en büyük yapıtlarından ve bugüne kadar inşa edilmiş en uzun ve en geniş kanal sistemlerinden birinin kalıntıları gizlenmiş Çatalca’da... İstanbul’a sular nereden geliyordu, nasıl taşınıyordu ve kent içinde nasıl dağıtılıyordu sorularından yola çıkan uzmanlar, mühendisler ve arkeologlar antik dünyanın en önemli başarılarından biri olan bu su yolu sistemini tüm yönleriyle ortaya çıkarmaya başardılar. Daha yeni öğreniyoruz bu gerçeği... Tam 451 km ile dünyanın en uzun su yolu olarak bilinen bu yol Kırklareli’nin Vize ilçesinden başlayıp Çatalca ilçesinden geçerek İstanbul’a ulaşıyor Yenikapı ve Langa’nın altının bu sulara depoluk yaptığını da söyleyelim.

Çatalca ilçesinden geçen bölünde ortam örtüsünün yoğun olması, kanal ve su kemerleri ağzının son derece iyi bir şekilde korunmasını ve bazı su kemerlerinin en iyi durumundaki Roma kalıntıları arasına girmesini sağlamıştır. Bu yüzden Çatalca’daki su kemerleri çok önemli sayılıyor.

Yazının Devamını Oku