Yalçın Bayer

CHP'de 'önseçim' tartışması

21 Eylül 2018
“CHP’de Yine Önseçim Yok” başlıklı dünkü yazımıza itiraz ediyor Oğuz Kaan Salıcı...

İzmir’de, 18 Eylül’deki Ege Bölgesi Toplantısı ile ilgili değerlendirmenin ‘gerçek dışı’ olduğunu öne sürüyor. “İktidara yakın bir gazeteyi okur musunuz?” diye de ekliyor.

Evet, bu gazetenin Ege toplantısı haberinde bizdekine benzer ifadelerin yer alması dikkatimizi çekti. Bize toplantıyla ilgili bilgileri ‘CHP’li’ bir kişi vermişti aslında!

Salıcı diyor ki: “Toplantıda yaptığım değerlendirme konuşmasında önümüzdeki yerel seçimlerdeki aday belirleme yöntemleri partililerimize anlatılmış, ancak asla önseçim yapılmayacağına dair bir ifadem olmamıştır.”

CHP’nin eski milletvekili, hukukçu Sabri Ergül’le konuştuk. Toplantıyı başından sonuna kadar izlemişti; Salıcı’nın konuşmasında önseçim ifadesini kullanmadığını söyledi. Daha sonra Salıcı aradı ve konuyu biraz daha açtı: “Adayları her ilde aynı yöntemle saptamayacağız, hatta bir ilin ilçelerinde bile aynı yöntemi kullanmayacağız. İllerde ve ilçelerinde önseçim, eğilim yoklaması, kamu araştırması ve merkez yoklaması yöntemlerinden birini veya birkaçını kullanacağız. Örneğin, Kadıköy’de başka Arnavutköy’de başka; Konak’ta önseçim yapılırken, tarımın ağırlıklı olduğu bir ilçede merkez yoklaması yapılabilir. Tüzüğümüzde bir sürü kural var. Burada etken olan o kentin demografik yapıları, üye özellikleri ve ekonomik koşullarının farklı olmaları... Kurallarını belirleyip MYK’da görüşeceğiz.”

Yazının Devamını Oku

CHP'de yine önseçim yok!

20 Eylül 2018
CHP’nin aday belirleme toplantısı 13 Ekim Cumartesi günü yapılacak. Belediye başkan adaylarının hangi il ve ilçede nasıl bir stratejiyle belirleneceği konusu netleşecek.

CHP’nin elinde bulunan mevcut bazı belediye başkanları erkenden açıklanacak. Kritik yerlerdeki başkan adaylıkları en sona bırakılacak. Adaylar belirlenirken parti örgütünün görüşü ve kamuoyu araştırmaları da dikkate alınacak.

CHP İzmir İl Örgütü’nün ev sahipliğinde salı günü düzenlenen Ege Bölge Toplantısı, Kültür Park’taki İsmet İnönü Kültür Merkezi’nde, örgütlerden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kaan Salıcı’nın katılımı ile yapıldı. Toplantıda ekonomik ve siyasi gelişmelerin yanı sıra yerel seçim stratejileri de konuşuldu. Salıcı konuşmasında “Kesinlikle önseçim olmayacak, hem zaman dar hem de sağlıklı bir sonuç alınamıyor. Önseçim olduğunda örgütler enerjisini önseçimde tüketiyor ve sonrasında seçimde örgütlerde metal yorgunluğu oluşuyor” dedi.

Bu arada bazı partililer bu konuşmaya tepki gösterirken “Geçmişte senin CHP’nin kapatılması gerektiği yolundaki sözlerini unutmuyoruz” dediler.

CHP Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun’un ise önceki gün Genel Merkez’de kendisini ziyaret eden partililere, İzmir’deki toplantıya davet edilmemesine karşı tepki gösterdiği öğrenildi.

EMEKLİ ET SONRA ARAÇ AL (MESAJ)

CHP Genel Başkan Yardımcısı Gamze Akkuş İlgezdi, TRT’nin, 200 yeni araç alımı yaptığı iddiaları ile ilgili verdiği önergesinde, “Ekonomideki kötü gidiş nedeniyle yapılan tasarruf çağrıları varken, yüzlerce TRT emekçisi emekliliğe zorlanırken araç filosunu yenilemesi kabul edilemez” dedi.

HÜRRİYET ve DHA muhabiri olarak Atatürk Havalimanı’nda 40 yıl görev yapan Faik Kaptan yaşadıklarını ‘Atatürk Havalimanı’nda 40 Yıl’ başlıklı kitapta topladı, kitabının tanıtımı bugün Airport Otel’de 16.00’da yapılacak.

‘İMAR BARIŞI’NIN HİLESİ!

Yazının Devamını Oku

‘Bir gün gelecekler’

19 Eylül 2018
45 yıllık deneyime sahip bir iş insanının, “Doğrusu budur” diyerek görüşlerini paylaştığı değil, ülkemiz ve dünyamız için önem taşıyan çeşitli sorunlar hakkında ilgili herkesi birlikte düşünmeye davet etmek için yazdığı bir kitap...

Kitabın öncelikli hedef kitlesi ise iş yaşamında başarılı olmak isteyen gençler. Kitabında ele aldığı konuları bu alanlarda uzman akademisyenlerle birlikte tartışan Bülent Eczacıbaşı, “Buradaki tartışmalar onlara yeni bakış açıları kazandırabilirse ne mutlu bana, ne mutlu bizlere” diyor.

Kitapta beş başlık altında ele alınan konuların her biri ile ilgili yapılan saptamalar ve sunulan öneriler son derece dikkate değer. Bülent Eczacıbaşı, bu sorunların çözümünde iş insanlarının öncü roller üstlenmelerinin kaçınılmaz olduğunun altını çizmiş. Şu sözleriyle de geleceğe güvenle bakmamız gerektiğini ortaya koyuyor: “Kitapta ele aldığımız konuların pek çoğunda “küresel çözümler” bekleyen büyük sorunlarla karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz. Yani, artık dünyanın bütün sorunları bizim sorunumuz. Dolayısıyla kendi ülkemizin sorunlarını gözardı etmeden, küresel çapta işbirlikleri içinde harekete geçmek zorundayız. Karşımızdaki riskleri gerçekçi bir iyimserlikle değerlendireceğiz. Kapsayıcı ve katılımcı çözümler geliştireceğiz. Genç kuşakların iş insanlarına ve siyasetçilerine, geleceğin liderlerine güveneceğiz.”

‘İşim Gücüm Budur Benim’ Yapı Kredi Yayınları’ndan çıktı...

 

GÜNÜN SÖZÜ

“Kanun olmadığında bile vicdan vardı.” (Romalı düşünür Syrusise)

 

İBRETLİK BİR BELEDİYE!

Yazının Devamını Oku

İslamofobi ‘İslam korkusu’ demektir

14 Eylül 2018
IRKÇILIK kendi ırkını, milletini diğer ırklardan üstün görüp onları dışlayan, aşağılayan insanlık dışı bir görüş ve eğilimin adıdır.

Avrupa’daki ırkçıların, 2. Dünya Savaşı sırasında Yahudileri, Soğuk Savaş sırasında komünistleri, 11 Eylül saldırılarından sonra ise İslam’ı hedef seçip dışladıklarını görüyoruz. Oysa İslam, her türlü ırkçılığı reddeder. Irkçılar İslam’a, AB’ye, Türkiye’nin AB’ye üye olmasına da karşılar. Öyleyse bir an önce Türkiye, AB’ye alınmalıdır. Böylece ırkçılara yerinde ve çok güzel bir cevap verilmiş olur. Demokratlar ırkçılara karşı küreselleşmeyi, Müslümanları da içinde barındıran çokkültürlü Avrupa’yı savunmaktadırlar. Bizim de yerimiz demokratların yanında olmak ve onları desteklemektir diye düşünüyorum.

İslamofobiye karşı en güzel ve doğru mücadeleyi Türkiye Cumhuriyeti Devleti veriyor. Çünkü Türkiye, 3.5 milyon Suriyeli mülteciyi bağrına bastı. Böylece mültecilerin Avrupa’ya gitmesini ve orada ırkçıların sokaklara dökülüp yabancı ve Müslüman düşmanlığını haykırmalarını önledi. Bu konuda Avrupa, Türkiye’ye ne kadar teşekkür etse azdır.

Yine İslamofobiye karşı verilecek en önemli mücadele İslam’ı Avrupalılara doğru bir şekilde anlatmaktır. Bu konuda Hollanda’da yaptığımız çalışmalar bize ışık tutuyor ve yol gösteriyor. Güney Hollanda Eyalet Milletvekili ve Hollanda Diyanet Vakfı (HDV) Eğitim Komisyonu Başkanı olarak Hollandalılara, hatta kilise cemaatine İslam’ı anlattık. Bu anlatımın onlar üzerinde çok olumlu etkilerini gördük.

HOLLANDALILARIN bize verdiği geri dönüşümde (feedback) negatif ön yargılarının pozitif ön yargıya dönüştüğünü söylediler. Bu durum çok önemli idi.

Yine Rotterdam’daki Laleli Camisinin bugünkü yerini alırken Hollandalı yetkililerle görüşmeler yaptık. Bu görüşmelerde onlara sadece İslam’ı anlatmaya çalıştık. İslam’ın bu toplum için bir zenginlik, ahlak, sevgi, kardeşlik, barış ve adalet dini olduğunu anlattık. Görüşme heyetinde olan Hollandalılar her toplantı sonunda ayrılırken şöyle derlerdi: “Sayın Cebeci, bilge sözlerinize çok teşekkür ederiz.”

Bu konuşmalarımız ve görüşmelerimiz sonucu 1,5 milyon avroluk binayı camiye yarı parasına verdiler. Böylece Rotterdam Charlois bölgemize güzel bir cami kazandırıldı.

Bu demek ki bizler Avrupa’ya sadece Napolyon’un dediği gibi “para, para, para” için gitmedik. Oraya kendi dilimizi, dinimizi ve kültürümüzü de götürdük. Böylece Avrupa’yı çok dinli, çok kültürlü zengin bir kıta yaptık.

Sonuç olarak başta

Yazının Devamını Oku

Tramvaylar ‘havaray’ olmalı

13 Eylül 2018
BAĞCILAR-Kabataş tramvayı kendi güzergâhında, özellikle Zeytinburnu-Kabataş arasındaki yolda ‘havaray’ şekline dönüştürülse...

Dönüştürülmelidir. Böylelikle çok daha hızlı ve verimli sonuç alınacaktır.  İBB’ye diyorum ki: Tramvaylar artık yetmiyor. Misalen, 80 kişilik nefes için yapılan bir kabin tramvaya 288’den fazla kişi biniyor; ne alan kalıyor ne klima yetiyor. Tam bir rezalet, hatta eziyet... Yavaşlığı da çabası.

Yetkililerin de asla umurlarında değil!

Oysa artık yeni, nispeten daha geniş, konforlu, klima gücü yüksek tramvaylar gerekiyor!

Bahsettiğim güzergâhta ise bu tramvay hizmeti havaray şeklinde uygulanmalıdır. Tramvayın araç ve insan trafiğine tabi olmayacağı gibi bu yollarda rahatlığa da sebebiyet verecektir havaray... Havaray aynı şeklilde boğaz güzergâhlarına da uygulanabilir. Ufuk ASIMPINAR

 

GÜNÜN SÖZÜ

CHP’liler ilgileniyor rolü oynamak için gidiyorlar Berberoğlu’na. Hepsi numara! Berberoğlu’nun durumu anayasaya açıkça aykırı. Bunu garibanlar bile anlar. Berberoğlu, cezaevine ziyaretçi kabul etmemekte çok haklı.”Dinçer ÖNAL - Hukukçu

 

Yazının Devamını Oku

Bu mucit Türk’ü baştacı edelim

12 Eylül 2018
THE Wall Street Journal’da ABD ile Çin’in 5G teknoloji yarışında, 4G teknolojisinden tam yüz kat daha hızlı bir teknolojiyi Çin şirketi Huawei için bir Türk bilim adamının icad ettiğini okuyunca içim burkuldu.

Mühendisimizin ismi Erdal Arıkan. Erdal Bey buluşunu bir konferansta açıklayınca dinleyen mühendisler onu dakikalarca ayakta alkışlamışlar. Ben isterdim ki Cumhurbaşkanlığı, ülkemize yüz milyarlarca gelir sağlayabilecek endüstriyi kurması için bu mühendisimizi Türkiye’ye getirip önüne kırmızı halı sersin ve baştacı etsin... Dilerim bu haberin yetkililerce okunmasını sağlarsınız. 

Yılmaz EROLGAÇ-San Diego,California

 

ELEKTRİK VE DOĞALGAZ TAKSİTLENDİRİLMELİ

ELEKTRİK ve doğalgaza yapılan yüksek orandaki zamlar bütçelerimizi alt üst ediyor. EMO, elektrik zamlarının yıl başından beri konutlarda yüzde 33, sanayide yüzde 44, doğal gaz zamlarının ise yüzde 20’ye ulaştığını açıkladı. Önümüzdeki aylar kış... EPDK’nın, elektrik ve doğalgaz dağıtım şirketlerinin artan faturalara bir ödeme planı getirmesi beklenir. Batı ve güney/güneydoğu Anadolu’da klima kullanımı nedeniyle evlerdeki yüksek fatura bedelleri korkutuyor. Bir önerimiz var: bu faturalarla birlikte doğalgaz bedelinin de ‘taksitlendirilmesi’ düşünülemez mi? Yüksek faturadan çekinenlerin tüketimi azaltmasıyla olumsuz sağlık koşullarına maruz kalınacağı da düşünülmelidir.

Prof. Dr. H. Mahir Fisunoğlu-Çukurova Üniversitesi

 

FİSKOBİRLİK NE DURUYOR?

Yazının Devamını Oku

Amerika’yı bilmeden olmuyor

6 Eylül 2018
Son yaşanan krizden sonra Türkiye-ABD ilişkileri, NATO, Evanjelizm ve emperyalizm çok daha geniş kesimler tarafından tartışılmaya başlandı

Oysa Türkiye’de bu konuda önemli eserler veren çok sayıda ilerici aydın ve yayınevi var. Bu kitapların son günlerde tekrar keşfedildiğini ve sadece akademik çevrelerde değil halk tarafından da daha çok okunduğunu tespit edebiliriz. Bazı önemli kaynakları not düşelim:

‘Amerika NATO ve Türkiye’ Türkkaya Ataöv; ‘Menderes Hükümetleri Dönemi Türkiye-ABD İlişkileri’ Yrd. Doç. Dr. Recep Murat Geçikli; ‘Amerikan Barış Gönüllüleri ve Türkiye’deki Faaliyetleri’ Yrd. Doç. Dr. Gökhan Eşel; ‘Müttefik Kuşatması’ Gökçe Fırat; ‘Türkiye’ye Şer Ekseni Tuzağı, Özgür Erdem; ‘Suriye İçin Savaş/1918-1920’ John D. Grainger.

Bu kitaplar İleri Yayınları arasından çıktı. Tarih ve Kuram Yayınları’ndan çıkan kitaplar da şunlar:

‘Ortadoğu’da Batı Emperyalizmi 1914-1958’ D. K. Filedhouse; ‘Çölün Kızı Gertrude Bell’in Olağanüstü Yaşamı’ Georgina Howell; ‘Emperyalizm, Evanjelizm ve Osmanlı Ermenileri’ Jeremy Salt; ‘Amerika’da Türk İmgesi’ Justin McCarthy. Özellikle bu yazarın eseri çok dikkat çekici. Justin McCarthy asılsız Ermeni iddialarına karşı Türk tezini savunan en önemli Batılı tarih bilimci. ‘Ölüm ve Sürgün’ isimli eserinde Balkanlarda Türk ve Müslümanlara yapılan büyük soykırımı eşsiz bir dille anlatmıştı. McCarthy, Amerika’da ‘Türk İmgesi’ isimli çalışmasında 18. yy’dan itibaren ABD’deki Evanjelist köktendincilerin ve Protestan misyonerlerin kendi amaçları ve misyonları için bağış toplamak amacıyla “korkunç, barbar Türk” imgesini nasıl oluşturduklarını ve bu imgenin hâlâ ABD’de ne kadar egemen olduğunu ortaya koyuyor. Çıkar gruplarının ve politikacıların, Türklerin aleyhine oluşturulan bu gerçekdışı ve ırkçı imgeyle Türkiye hakkında en ufak fikri olmayan sıradan Amerikalıları nasıl etkilediğini anlatıyor.

Okumadan bilinçlenmek, bilinçlenmeden de ABD’ye karşı milli bir politika geliştirmek imkânsız değil mi?

 

HALK OKUMAZSA...

Yazının Devamını Oku

Süper ilaç üstün gıdalar

31 Ağustos 2018
KENAN Demirkol, Ahmet Rasim Küçükusta, Canan Karatay, Yavuz Yörükoğlu, Yavuz Dizdar, Ümit Aktaş, Halit Yerebakan, Murat Kınıkoğlu, Elif Güveloğlu gibi sağlık uzmanlarını okuyoruz.

Toplum olarak çok kötü besleniyoruz. Gıda ambalajlarındaki verileri hiç kaale almıyoruz. Topraktan çıkan gıdaların bazılarının süper ilaç üstün yiyecekler olduğunu son birkaç yıldır sıklıkla işitmeye başladık. Bu süper gıdaların çok bilinenlerini sıralayalım: Alıç, ayran, asma yaprağı, avokado, ayçekirdeği, ayva, badem, bakla, brokoli, bulgur, ceviz, çörekotu, domates, elma, enginar, fındık, kinoa, ketentohumu, kızılcık, kivi, kuşburnu, kuşkonmaz, sarmısak, sızma zeytinyağı, semizotu, soğan, soğuk deniz balığı, şalgam, tereyağı, üzüm sirkesi, yerelması, yeşil çay, yoğurt, zencefil, zerdeçal, zeytin...

Süper gıdaların her biri bizi güçlü, dingin, mutlu, dengeli, neşeli, pozitif, güzel yapıyor. Amerikan tipi besinleri tükettiğimizde ise obez, tembel, halsiz, çirkin bir forma dönüşüyoruz. Hastalıklar da peşimizi bırakmıyor...

50 yaşındayım. Son 10 yıldır vahşi ABD’nin icadı olan sahte gıdalardan uzak duruyorum. Sağlığım (tansiyon, şeker, nabız vs) iyi durumda.
Monosodyum glutamat (MSG, Çin tuzu), nişasta bazlı şeker (NBŞ, fruktoz, mısır şurubu), rafine tuz, kepeksiz un, antibiyotik, genetiği değiştirilmiş organizma (GDO) içeren bitkilere; yapay tatlandırıcı, aroma verici, gıda boyası, margarin, BPA, asit, emülgatör (E), kıvam arttırıcı, raf ömrünü uzatıcı maddeler içeren ürünlere yaklaşmıyorum.

Yazının Devamını Oku