Biyoloji bilimine katkı: Prof. Dr. İvet Bahar, Boğaziçi Üniversitesi’ni bitirdikten sonra 16 yıl burada görev yaptı. 1975-2001 arasına İTÜ’de çalıştı. Daha sonra ABD’ye giderek Pittsburgh Üniversitesi Tıp Fakültesi Bilgisayar ve Sistem Biyolojisi bölümünde kurucu başkanı ve seçkin profesör olarak çalışıyor. Projelerinde düzinelerce doktora sonrası araştırmacı, doktora ve lisans öğrencisi ile birebir ilgilenerek, çalıştığı bu önemli alanda bilim insanı yetiştirilmesine verdiği katkılardan dolayı Prof. Dr. İvet Bahar bu ödüle layık görüldü.
Gelecek vaat eden: Dr. Öğretim Üyesi Canan Dağdeviren, insan organları üzerine giydirilebilecek kadar esnek, bükülebilen, katlanabilen, çekip uzatılabilen ve organların ritmik hareketlerini elektrik enerjisine çevirebilen piezoelektrik aygıtlar yapması, doğası gereği rijit olan elektronik ile yumuşak ve kıvrımlı olan biyoloji arasında köprü kurması, genç kariyerinin başından beri onlarca doktora ve lisans öğrencisinin özgün araştırma projelerini yöneterek, bu alanda bilim insanı yetiştirilmesine verdiği katkılardan dolayı ‘Gelecek Vadeden Bilim İnsanı Ödülü’ne layık görüldü. Hacettepe Üniversitesi Fizik Mühendisliği mezunu. Türkiye’den genç akademi ödülü alan ilk kişi oldu. 2014 yılında Harvard Üniversitesi’nin ‘Genç Akademi Üyesi’ seçildi. ‘MIT Media Lab’de kendi araştırma grubunu kurdu, araştırmalarını sürdürüyor. Türkiye’de ilk kez ödül alan Dağdeviren, Sivas İmranlılı. Ailesi daha sonra İzmit Körfez’e gelmiş. Babası CHP Körfez İlçe Başkanlığı’nda bulunuyor. Gülerek, “Babam siyaseti bilmiyor” diyor. Bilim insanlarımızla sohbet ederken, siroz, kanser, ‘ecel’ ve ‘ölüm’ ilişkileri ve Tokyo’da ne kadar Türk yaşıyor gibi konular üzerine de konuştuk.
AFFAN KEÇECİ ‘SEÇİMİ BEN KAZANIRIM’ DİYOR
2014’te CHP’de Murat Hazinedar’ın listesinden meclis üyesi olan ancak örgütte yaşanan sıkıntılar nedeniyle istifa edip yeni dönemde İYİ Parti’ye geçip belediye başkanı adayı gösterilen Affan Keçeci kimdir ve ne yapacaktır?
Türkiye’de üç ilde, İstanbul’da Beşiktaş dahil üç ilçede emniyet müdürlükleri yapan Keçeci, “Beşiktaş’ıma hizmet için başkan olacağımdan hiçbir kuşkum yok” diyor. Keçeci, Meclis 1. Başkanvekilliğinin dışında Beltaş AŞ’de ve Beltaş Vakfı’nda çeşitli görevlerde bulunduğunu belirtiyor; Murat Hazinedar ile arasında geçen ‘taklit imza’ konusunu anlatırken “Beşiktaş’ı benden daha iyi bilen bir aday yoktur” diye konuşuyor.
Projelerini anlatırken, otopark konusunda hayli iddialı olduğunu, otoparkı olmayan projelere inşaat ruhsatı vermeyeceğini, yaşlanan Beşiktaşlılara gündüz ‘Alzheimer bakımevi’ yapacağını, çöpleri de yeraltına alıp hijyeni sağlayacağını anlattı. Listesinin ilk sıralarında iki ODTÜ’lü Dr. Can Pamir ve Ferit Kalfaoğlu ile genç üniversiteliler bulunuyor.
DEMOKRASİYİ SARSMAK
KAZAKİSTAN
Konuşmasında nesillerin önünü açmak için bu kararı aldığını ifade etse de gerçekten ülke için şok edici bir durum. Başkente Nursultan adının verilmesi de biraz aceleci bir karar gibi. Bölgeyi ve Kazakistan’ın çok yakından tanıyan Ahi Evran Üniversitesi’den akademisyen Prof. Dr. Kürşad Zorlu ile sıcağı sıcağına konuştuk. Kazakistan-Türkiye Dostluk Madalyası sahibi. Bir kaç kez birlikte Kazakistan’da ziyaretlerimiz olmuştu. Kürşad Zorlu ilginç şekilde bir kaç yıl önce Nazarbayev’in böyle bir karar alacağını iddia etmişti. “Ben Nazarbayev’in kendi isteğiyle, sağlığında görevini devreden lider olarak tarihe geçeceğini anlatıyordum. Bana göre Nazarbayev bu süreci 2017 yılında planlıyordu. Ülkede ekonomik sıkıntılar olduğu doğru ama bu tek sebep olarak değerlendirilmemeli. 2017’de yapılan anayasa değişikliği ile 30’dan fazla yetkisini parlamento ve hükümete devretti. Ülkenin yönetim sitemindeki değişiklik kamuoyunda yeterince irdelenmemişti. Kazakistan ‘güçlü başkanlık modeli’nden ‘başkanlı parlamenter sistem’e giden yolu açmıştı. Yani bir devlet başkanı yanında bakanlar kurulu ve özellikle parlamentonun ağırlığının arttığı denge ve fren mekanizması yeni dönemde işlemesi istenen siyasal yapı. Yeni Cumhurbaşkanı Tokayev halkın güven duyduğu ve uluslararası dengeleri bilen çok tecrübeli bir isim. Ciddi bir hareket alanı bulacaktır. Ancak Nazarbayev siyaset sahnesinden çekilmiyor. Siyasetin fotoğrafı ve sürdürüldüğü şekli evriliyor.”
SAHİLLER ARTIK ÇANTADA KEKLİK DEĞİL
MUĞLA’yı ve onların ilçelerinden dün söz ederken Bodrum ve Marmaris’ten söz etmek olmaz.
Bu kez sahiller sürpriz yapabilir mi? CHP her dönem ‘çantada keklik’ olarak gördüğü bu bölgelerde artık ‘emin değil’; çünkü DSP tüm denklemleri alt üst etti. Sahiller CHP’nin kalesi diye biliniyor ya... Kale yıkılmasa da bu kez eski ‘tulum oranları’ tutturmak pek kolay değil. Yani sahillerdeki dalga ‘tsunami’ye dönüşecek gibi görünüyor.
- Marmaris... CHP’de iki dönem belediye başkanlığı yapan Ali Acar aday gösterilmedi. Yerine ise Mehmet Oktay gösterdildi. Bu duruma kızan Acar da tıpkı diğer adaylar gibi istifa edip soluğu DSP’de aldı. Dolayısı ile oylar şimdiden bölünmüş durumda. Aradan sıyrılan şanslı isim ise Cumhur İttifakı’nın adayı Serkan Yazıcı. Kenttin en büyük otellerinden birini işleten ve saygın bir ailen gelen ‘Ralli Pilotu’ Yazıcı, bu seçimlerde Marmaris’e büyük bir sürpriz yaşatabilir. 15 Temmuz’u otelinde Cumhurbaşkanı Erdoğan ile bizzat yaşayan Yazıcı, kentte çok seviliyor. Genç ve vizyonlu oluşu ise CHP’li seçmende sempati uyandırıyor. İstihdam adına ve Marmaris geleceği adına seçmen bu kez Yazıcı diyebilir. Yazıcı’nın 12 ay boyunca yaşanılır kent vaadi, termalle projeler ilgili projeleri seviliyor.
- Turizmin gözbebeği Bodrum’da da işler çok karışık. Kente yıllarını veren İYİ Parti ile yapılan işbirliğinde kapsam dışı bırakılan Bodrum’da Mehmet Kocadon çok kızgın. Partisinden istifa etti ve DP’den aday oldu. Millet İttifakı’nın adayı ise Mehmet Tosun oldu. Şimdi her iki aday da sahada projelerini anlatıyor. Bodrum’un bir kesimi Kocadon’dan ‘yorulmuş’ bir kısmı ise mevcut başkanını seviyor ve “devam etsin” diyor. Oylar her halukârda bölünecek. Bakalım son gülen kim olacak?
(Seçim notlarına devam edeceğiz.)
200 milyon Euro’luk bir yatırımı içeriyor. Yani 4.6 milyon yolcuyu ağırlayabilecek kapasiteye ulaşıyor. Kapalı alan bazında Türkiye’nin en büyük 3. havalimanı konumuna geliyor. Yeni açılan 65 dönüm üzerindeki Şehit Fethi Bey Parkı muhteşem olmuş. Halk Muğla Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na bağımsız olarak aday olan Behçet Saatcı’nın bir yandan 5. dönemini sürdürmesini isterken, bir yandan da Muğla’da çok haksızlık gördüklerini aklına getiriyor. İddialı çıkışın arka yüzüne bakarsak, Saatcı üç dönem MHP’den, bir dönem de DP’den seçildi, daha sonra İYİ Parti’ye geçti. Ancak Muğla’da yapılan ittifak görüşmelerinde, seçim sürecinde CHP’nin desteklenmesi, ilçelerde her partinin ayrı ayrı aday çıkarması yönünde oluşan irade karşısında tepki göstererek İYİ Parti’den de istifa etti Saatcı...
CHP de tam bir karmaşanın içine düştü. Büyükşehire tekrar atanan Dr. Osman Gürün, parti içerisinde kendisine muhalif gördüğü, Marmaris Belediye Başkanı Ali Acar, Ortaca Belediye Başkanı Hasan Karaçelik ve Bodrum Belediye Başkanı Mehmet Kocadon’u ‘tasfiye’ etti. Ali Acar DSP’ye, Hasan Karaçelik ile Mehmet Kocadan DP’ye geçtiler. CHP karpuz gibi ikiye bölündü. CHP Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun, Muğla’da ‘ittifakın’ büyükşehir belediye başkanı ve mevcut CHP milletvekilleri (Mürsel Alban, Suat Özcan, Burak Erbay, Süleyman Girgin) yüzünden tam olarak gerçekleştirilemediğini itiraf etmek zorunda kaldı. Bu durum gazetelerde geniş şekilde yer aldı. CHP’nin bir başarısızlığı halinde faturanın genel merkeze, vekillere ve örgütüne kesileceğini biliriz. Mehmet Kocadon, DP’den büyükşehir adayı oldu, eski milletvekili Prof. Dr. Nurettin Demir köşesine çekildi. Tekirdağ Belediyesi Genel Sekreteri Oral Karakaya görevine geri döndü ancak onunla birlikte aday adaylığı döneminde hareket ettikleri, ekip arkadaşları Behçet Saatcı’yı desteklediklerini açıkladılar. Ali Acar, Hasan Karaçelik de Saatcı ile ortak mitingler düzenleyip desteklerini açıkça ortaya koyuyorlar.
Bağımsız aday Saatcı, Sakaraltı’nda (Seydikemer, Fethiye, Dalaman, Ortaca, Köyceğiz, Marmaris ve Ula) toplumdan büyük destek alırken, son zamanlarda yaptığı çalışmalarla Sakarüstü’nde de (Menteşe, Kavaklıdere, Yatağın, Bodrum, Milas ve Datça) kendisinden söz ettirmeye başladığı dikkat çekiyor.
CHP kendi kalesinde zor anlar yaşıyor. Saatcı’nın adaylığının Muğla’da dengeleri ve hesapları bozması hem CHP, hem de İYİ Parti’nin genel merkezlerine başkaldırı niteliğinde...
FETHİ BEY PARKI
Saatcı’nın Fethiye Ticaret Odası’nı ziyaretinde işadamları tarafından coşkuyla karşılandığını gördük. 65 dönüm üzerinde, Fethiye sahilinde, inşaatı tamamlanan, bölgenin en büyük rekreasyon alanı niteliğindeki ‘Fethi Bey Parkı’ (Fethi Bey Türkiye’nin ilk pilotu, 1914 yılında Şam’da şehit oldu) Türkiye’nin sayılı parkları arasına girdi ve çok sayıda ödüle layık görüldü şimdiden... Park alanını TOKİ’ye kaptırmayan Saatcı daha sonra büyükşehir engeline de takıldığını belirtirken, bir konuya işaret etti. Genel merkezlerin halka rağmen aday belirleyemeyeceğini, böyle yapılması durumunda da halkın kendi adayını kendisinin çıkaracağını belirterek, Muğla’da “bir çoban ateşe yaktığını” ve bu ateşin ilerde Türk siyasetinde önemli yansımaları olacağını söyledi.
Yaptığı parklara Alpaslan Türkeş, Muhsin Yazıcıoğlu, Bahriye Üçok ve Uğur Mumcu isimlerini veren Saatcı, tüm toplum kesimlerini kucaklama iddiasında olan bir siyasetçi... İttifakın adaletli olması gerektiğini anlatırken “Aslında ittifakı herkes benimsemişti, ancak adalet ayağı eksik kaldı, nifak oldu!” diyor.
Çanakkale denilince olumsuz şartlara rağmen Türk askerinin yazdığı zafer destanı ve bu zaferin şahsında sembolize edildiği Anafartalar Kahramanı Mustafa Kemal Paşa akla gelir. Pek az bilinmekle birlikte, Çanakkale Savaşları’ndaki 5. Ordu’nun komutanının Alman Mareşal Liman von Sanders olduğunu da hatırlamak gerekir.
Geçen hafta Almanya’daydık... İki dostumuzla Bursa’nın kardeş şehri olan Darmstadt kentindeki tarihi mezarlıkta paşanın mezarını ziyaret ettik. Mezar taşında ‘Prusya Krallığı Generali, Osmanlı İmparatorluğu Mareşali ve Çanakkale Fatihi’ yazıyor. İlk karısı Amelie’nin mezarına defnedilmiş. 17 Şubat 1855’te doğan Alman paşa, 22 Ağustos 1929’da ölmüş. Aslında Osmanlı ordularında reform için 14 Aralık 1913’te gelen paşa, savaşın patlak vermesiyle 25 Mart 1915’te 5. Ordu Komutanlığı’na getirilmiş. 9 ay bu görevi yapmış. Daha sonra Yıldırım Orduları Grup Komutanlığı da yapan Alman Paşa, bu görevi de Mustafa Kemal’e devretmiş. Savaş sonunda Alman askerlerinin geri dönüşünü sağlamakla görevlendirilmiş. Yaşadıklarını ‘Türkiye’de Beş Sene’ adıyla yayınlamış.
Savaş taktikleri tartışılsa bile Alman paşa, İstanbul’a çektiği telgraf ile Mustafa Kemal’in 19. Tümen Komutanlığı’ndan istifasını engelleyerek bir yerde savaşın gidişatını değiştirmiş. Alman paşa telgrafında “Mustafa Kemal Bey’i vatanın hizmetlerine muhtaç olduğu, çok nadir kabiliyetli ve cesur bir subay olarak tanıyor, takdir ediyorum” diye yazmış. Mustafa Kemal, şarapnelin parçaladığı saatini de Sanders Paşa’ya hediye etmiş. Paşa da karşılığında ona Alman Ordusu’nun kendisine verdiği saati hediye etmiş... Alman paşanın mütevazı mezarını ziyarette dikkatimizi çeken şey, mezarına bırakılan yeni bir ‘Alman-Türk rozeti’ oldu. Bizden pek de fazla olmayan bir süre önce kim veya kimler gelip bu rozeti bırakmış bilinmiyor.
Bu yıl ölümünün 90. yılı. Ruhu şad olsun...
GÜNÜN SÖZÜ
“ELLERİYLE çalışan insan işçidir. Elleri ve kafasıyla çalışan insan ustadır.Elleri, kafası ve yüreği ile çalışan insan sanatkârdır.” (Goethe)
Otobanda da 30 lira daha vererek şehir merkezine ulaşmak için yoğun bir trafiğe girdik. Beş yıldır Bursa’ya gelmemiştik, özellikle Nilüfer ilçesi çok değişmiş. Nilüfer’de, İzmir yolu üzerindeki Odunluk mevkiinde yeni bir ‘Maslak’ kurulmuş. Oteller, bankalar, AVM’ler, ilaç depoları, helikopter alanı, Bursasporluların ‘timsah’ görünümlü stadyumu ve Bursa Akademik Odalar Birliği (BAOB)... AVM’ler ve gökdelenler arasında kurulu tüm akademik odaların ofislerini barındıran 550 kişilik konferans salonu ile karşılaşınca şaşırdık. CHP Adayı Mustafa Bozbey’in yeni dönem projelerini dinliyoruz. TMMOB’ye bağlı 20 meslek odası dışında baro, noter, yeminli mali müşavirler, tabipler, diş hekimleri ve eczacılar gibi meslek odaları aynı çatı altında toplanmış; toplam 26 odanın ahenk içinde çalışma yapmaları, ayrı bir sinerji yaratmış.
Bursa’nın sorunlarıyla her biri kendi alanında çalışıp çözümler üretiyor. Bütün bu meslek odalarının 40 bine yakın üyesi var; sadece makineciler 7 bini buluyor. Türkiye’de böyle bir örnek yokmuş.
Dört dönem Nilüfer İlçesi belediye Başkanlığı yapmış olan inşaat y. mühendisi Bozbey şimdi ‘belediyeciliğin duayeni’ olarak iddialı bir çıkış yapmış... Alinur Aktaş ise AKP adayı, İnegöl’den, Recep Altepe’nin yerine getirilmiş. İttifaklar nedeniyle MHP ve İYİ Parti aday çıkartmadı.
DSP’li Erdoğan Bilenser’den sonra 4 dönemdir Nilüfer’den seçilen Mustafa Bozbey Büyükşehir’de bir sol parti olarak “Tarım, turizm öncelikli hedefimiz, sanayinin yüksek teknolojiye geçmesi, çevreye ve insana duyarlı olmasını hedefliyoruz” diyor.
Kılıçdaroğlu’nun önceki gün “Bursa’yı alacağız” iddiasının yansımalarını proje tanıtım toplantısında gözlemek mümkün. Proje tanıtımlarının sonunda gösterilen videoda gerçek hayattan kadın ve çocuklarla yapılan röportajlar, yoksul kadınların ve çocukların taleplerini anlatıyordu. Salonunda birçok kişinin gözleri yaşarırken, Bozbey’in şu sözleri ilginçti: “Bu projeleri yapmak kolay, aslolan bu çocukların yüzünü gülümsetmek.”
TOZ KİRLİLİĞİ CİĞERLERİMİZİ MAHVEDİYOR
ÇEVRE
Tabii bunlar arasında “yazılmamasını” rica ettiği konular da vardı. “Palavrası” ve “saptırması” yoktu. “Ben kendimi anlatıyorum, kimseye laf söylemiyorum” demesi de ilginçti.
MHP seçmeninin Ankara’daki sonuçta önemli bir rol oynayacağını kabul ediyor. 24 Haziran 2018 milletvekili seçiminde Ankara’da AK Parti yüzde 40, MHP yüzde 13 dolayında oy almıştı. Ama 2014 belediye seçiminde MHP oylarının bir bölümü Mansur Yavaş’a yönelince CHP, AK Parti’ye bayağı yaklaşmıştı. Bu kez aynı durum yaşanır mı?
“MHP tabanında zaten İYİ Parti nedeniyle bir ayrışma yaşandı. Şu anki MHP, liderine bağlı, bütünlük içinde bir parti. Ayrıca kabul edelim ki geçmişte AK Parti ile MHP arasında hep bir geçişkenlik oldu, iki taraflı olarak.
Bunu 7 Haziran 2015 seçiminde gördük, bizden MHP’ye oy gitti. Ama 1 Kasım’da da gördük, bu kez MHP’den bize geri geldi. Bugün MHP ile AK Parti arasında sıkı bir işbirliği var. İttifak rahat bir şekilde işliyor. Evet, başlangıçta bir çekingenlik iki tarafta da vardı ama bu çekingenlik zaman içinde önemli ölçüde aşıldı.”
BENİM ARTILARIM VAR
“Benim ömrüm belediyecilikle geçti. Ben 17 yıl yaptığım Kayseri Belediye Başkanlığı görevinden bir başarı destanıyla ayrıldım. Başarılı bir belediye başkanlığı yaptığım hususunda herkes hemfikir. Ayrıca başkanlığımdan sonra belediyelerden sorumlu bakanlık da yaptım, bu da bana ayrı bir tecrübe kazandırdı. Şimdi bu tecrübelerimi yan yana getirdiğinizde, bütün bunlar Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı olarak yapabileceklerim açısından bir artıdır.”
METİN SÖZEN’E SAYGI
İBB meclis üyeleri adına ayda ortalama 4 dava açıyorlardı. Murat Karayalçın döneminde ortalama sayı ayda bire düştü. Cemal Canpolat döneminde ayda beşe çıktı. Şimdilerde bırakın dava açmayı, önceden açılmış davaların posta ücretleri bile ödenmiyor. Bazı davalar ödenmeyen masraflar yüzünden düşmeye başladı. Eskiden adlarına dava açılmış olan meclis üyeleri icra tehlikesiyle karşı karşıya.
CHP, ‘liyakat’a ne kadar değer veriyor?
İBB’de en çok önerge veren meclis üyeleri ne oldu? İki dönem içinde AKP’ye karşı 400 dava açıldığı sanılıyor. Bu süreç içerisinde CHP tarafından bilirkişi ücretleri, mahkeme masrafları yatırılmadığı için davaların düşmeye başladığını da bildirelim.
İBB meclis kulislerinde CHP’ye yönelik ithamlar dikkat çekiyor. Yargı kulislerinde, AKP’liler hatta CHP’liler tarafından “paraların yatırılmayarak davaların düşmesinin önünün açıldığı” konuşuluyor. Danışıklı dövüş gibi konuşulması CHP için çok ayıp olarak karşılanıyor.
Davaların düşmesi de kurumsal kimliğine zarar vermez mi?
Bu dönemde başta Hüseyin Sağ ve Hakkı Sağlam yok. Bir önceki dönemde de Bahçeşehir’den Serdar Bayraktar da aynı akıbete uğramıştı. Geçen İBB meclisinin 127 CHP’li üyesinin başındaki, genel merkez yönetimi (Kılıçdaroğlu dahil) ve belediye başkanları tarafından sevilen, herkesi idare eden Ertuğrul Gülsever’in (Kasımpaşa doğumlu, Beyoğlu üyesi) listeye konulmaması herkes tarafından şaşkınlıkla karşılandı.
Yolsuzlukları takip eden, önergeleri ve ortaya çıkardıkları bilgilerle gündemi sarsan meclis üyeleri yok edilirken, yerlerine kimler getirildi acaba? CHP’de meclis grupların ihtiyaç duyacağı şehir plancısı, hukukçu, mühendis gibi meslekler aranmış mı? Eğitim yılları ortalaması nedir, birçok ilçede AKP’den iki-üç yıl geride olduğu iddiası doğru mu?
Bunlar MYK’da kimlerin adamlarıdır? Hangi milletvekilinin kaç adayı nerelerde aday gösterildiler?
Avrupa’da 2018’de 200 bin civarında elektrikli otomobil satıldığı söyleniyor. Türkiye’de ise bugüne kadar 600-700 civarında satılmış. Bunun nedeni olarak fiyatların yüksek, şarj istasyonu sayısının ise yetersiz olması gösteriliyor. Türkiye’de ilk yerli otomobil elektrikli olacak. Bu konuda hummalı bir çalışmanın sürdüğü de biliniyor.
Özel otomobiller için çalışmalar sürüyor ama elektrikli ağır vasıtalarda henüz çok ileri bir düzeye ulaşılmış değil... Dün Almanya’da iki dostumuzla Frankfurt’tan Darmstadt kentine giderken otobanın her iki tarafındaki elektrik hatları dikkatimizi çekti. Otobanın her iki yanına kilometrelerce, bizdeki eski troleybüslerin kullandığı hatlar gibi teller çekilmiş. ‘Otobanlarda Elektrikli, Yenilikçi Ağır Yük Taşımacılığı’ projesiyle hava kirliliğinin de önemli ölçüde önüne geçilmesi hedefleniyor. Hem elektrik hem de mazot motorları olan hibrid ağır vasıtalar, havai hat sayesinde elektrik motorlarını kullanacaklar. Yani çevreyi kirleten gaz çıkarmayacaklar. Havai hatların olmadığı yollara geçince normal motorlarını kullanacaklar. 15 milyon Euro harcanarak yapılan bu 5 km’lik pilot projeden istenilen netice alınırsa tüm Almanya’ya yayılacak.
MAZOTLU ARACA YASAK
Almanlar çevre konusunda çok hassaslar. Euro 6 standardının altında mazotlu otomobiller bazı şehirlerin belirli bölgelerine sokulmuyor. Şehirlerde birçok caddenin kenarına seyyar hava ölçüm istasyonları yerleştirilmiş. Bu istasyonlarda günün her saati hava kirliliği ölçülüyor. Egzoz gazlarıyla kirliliğe yol açtığı gerekçesiyle mazotlu otoların bu bölgelere girişi yasaklanıyor. Mazotlu otomobil sahiplerinin bu karara karşı itirazları anayasa mahkemesi tarafından reddedilmiş. Şehir idareleri halkın sağlığını korumak için gerekirse böyle kararlar alabilir denmiş. Bu yüzden şimdi mazotlu otomobil sahipleri kara kara düşünüyor. Otomobillerini elden çıkarmak istiyorlar ama değerleri düşük.
ARILARI KORUMA ADINA NE YAPIYORUZ?
‘MECLİS BALI’