Yalçın Bayer

Yeni santral yerlerine Rusya ve Güney Kore talip... Türkiye’de nükleer santral meselesini biliyor muyuz

22 Ekim 2024
Nükleer santral mühendis bir dostumuzla bu sektör üzerindeki sohbetimizde aldığımız notları sizlere sunmak istiyorum.

İlk önce dünyadaki enerjinin yaklaşık yüzde 10’u nükleer santrallerden sağlanıyor. Dünyada nükleer reaktör yapma kabiliyetine sahip ülkeler: ABD, Fransa, Kanada, Çin, Rusya, Japonya, Hindistan, Güney Kore...

Devam ediyoruz:

Nükleer santrallere talep olmasının 3 ana nedeni var:

Enerji talebinin artması, enerjide dışa bağlılığın önüne geçmek, temiz enerji olması.

Brüksel’de yapılan liderler toplantısında nükleer enerjiye dönüş planı kabul edildi. Ve artan enerji talebi nedeniyle nükleer enerji yeşil enerji statüsüne alındı.

Türkiye’ye dönersek; Türkiye 1973 yılında Mersin Akkuyu bölgesini potansiyel nükleer santral alanı olarak belirledi.

Aynı yıllarda Güney Kore de nükleer santral programı açıkladı. Geçen zaman diliminde Güney Kore nükleer santral sahibi, işleticisi, üreticisi ve yapımcısı konumuna geldi. Kişi başı milli geliri Türkiye ile aynı olduğu yılları çok gerilerde bıraktı.

AKKUYU-RUSYA

Yazının Devamını Oku

Asgari ücrette geri sayım başladı... Olası zam oranları havada uçuşuyor

18 Ekim 2024
Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun toplanmasına sayılı günler kala mevcut ücrete yapılacak olası zam oranları havada uçuşuyor.

Medyada asgari ücret zammına ilişkin haberler bugünlerde sık yer alıyor. Patronlar her zaman olduğu gibi yüksek zamma karşı çıkarken, işçi sendikaları ve muhalefet partileri insanca yaşanabilir ücreti ısrarla dile getiriyor. Brüt 20 bin 3, net 17 bin 2 TL olan yürürlükteki asgari ücrette yapılacak olası artış oranları yüzde 14 ile yüzde 50 arasında dillendiriliyor.

Asgari ücrete Orta Vadeli Program’da (OVP) 2025 yılı için hedeflenen yüzde 14’lik enflasyon oranı kadar zam yapılacağını savunanlar kadar, yine OVP’ye göre 2024 yılında gerçekleşmesi beklenen yüzde 41.5’lik TÜFE oranında artış olacağını kuvvetle dillendirenler de var.

Komisyona emekçileri temsilen katılan Türk-İş’in dışındaki sendikalar ise insan onuruna yaraşır bir ücret için en az yüzde 50-60 arasında zam talep ediyor. Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (MB) yıl sonu enflasyonunu yüzde 38 öngörüyor.

10 MİLYON EMEKÇİ 

Mevcut ücrete yüzde 41.5 oranında zam yapılırsa yeni ücret net 24 bin 57 TL, MB’nın öngörüsüne göre yüzde 38 oranında artış yapılırsa net 23 bin 462 TL, OVP 2025 hedefine göre yüzde 14 oranında zam yapılırsa net 19 bin 382 TL olarak saptanır. Belirlenecek yeni ücret, satın alma gücü her geçen gün eriyen emekçiyi ne denli hoşnut edebilir? Zira 2023 aralık ayında 17 bin 2 TL olarak saptanan mevcut asgari ücret o zamandan bu yana yüzde 36.44 oranında değer yitirerek 6 bin 195 TL düzeyinde eridi.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Iş?khanıkhan “Asgari ücretlinin alım gücünü koruyacağız” açıklaması yaparken, TOBB üyesi patronlar “Zam oranı yüzde 30’u aşmasın” diyerek emekçinin beklediği yüksek artışa şimdiden kapıyı kapattı. Patronlar 2025 yılı ücretinin de tek yıllık saptanmasından yana. Hatta bölgesel asgari ücreti savunanlar bile var. 1967-1974 yılları arasında bölgesel uygulanan asgari ücret Bülent Ecevit’in Başbakanlığı döneminde sonlandırılarak ulusal düzeyde, tek tip uygulanmaya başlandı.

10 milyona yakın emekçi, temmuzda ara zam yapılmayarak 2024’te bir yıllık uygulanan asgari ücretteki kayıpların giderilmesi için en az yüzde 50 artış umuyor. Dört kişilik bir ailenin açlık sınırının 19 bin 830 TL’ye ulaştığı dikkate alınırsa emekçinin net 34-35 bin TL beklentisi yadırganmamalı. Zira hayat öyle pahalı ki bugün aldığını, yarın aynı edere alamıyorsun. Aralık başında ilk toplantısını yapacak komisyon çalışmalarında ve kamuoyunda olası zam tartışmaları kuşkusuz gündeme damgasını vuracak.

GÜNÜN SÖZÜ

Yazının Devamını Oku

Meme kanseri uyarısı

17 Ekim 2024
Kadınlarda sık sık görülen kanser türlerinin başında gelen meme kanseri ile ilgili Prof. Dr. Yeliz Emine Ersoy, “Son yıllarda hem sıklığı hem de erken yaşta görülme oranı arttı” uyarısında bulundu. Ersoy, bazı uygulamaların meme kanseri tedavisinde gerilemelere ve hatta uygun tıbbi tedavilerin başlamasında gecikmelere neden olduğuna dikkat çekti.

Kadınlarda en çok görülen kanser türlerinin başında meme kanseri geliyor. Hastalığın önlenmesinde ve tedavinin daha kolay olmasında erken tanı hayati öneme sahip. 1-31 Ekim Meme Kanseri Farkındalık Ayı kapsamında açıklamalarda bulunan Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi Hastanesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı’ndan Prof. Dr. Yeliz Emine Ersoy, hastalığın son yıllarda hem sıklığı hem de erken yaşta görünme oranının arttığına dikkat çekti. Ersoy, meme kanserinde erken tanı konduğunda gelişmiş tedavi seçenekleriyle yüz güldürücü sonuçlar alındığını da söyleyerek, “Her zaman ve her kanser türü için söylediğimiz gibi erken tanı hayat kurtarıcıdır” dedi.

Ersoy, şu uyarılarda bulundu: “Sülük, hacamat, bitkisel kürler tabii ki bazı durumlarda fayda gösterebilen yöntemler olabilir ancak, kanserin asıl tedavisinde yerleri bulunmamaktadır. Kanser tanısı aldıktan sonra bu uygulamalardan medet umarak, maalesef son evreye kadar hastalığın ilerlemesinden sonra başvuran birçok hastamız, gelişmiş güncel tıbbi tedavilerden faydalanma şanslarını da kaybetmiş olmaktadırlar.”

KİŞİYE ÖZEL TEDAVİ ŞART 

Her hastada tümör özelliklerinin farklı olabileceğinin altını çizen Ersoy, kişisel ve ailesel özelliklerin de bu durumda belirleyici olduğunu vurgulayarak, “Bu da demektir ki sizin ve hastalığınızın özellikleri diğer meme kanserli hastalarınkinden farklıdır ve sizin için oluşturulan tedavi ve takip protokolünü diğerleriyle karşılaştırarak eksik veya fazla tedavi alıyor hissine kapılmanız gereksiz endişe nedenidir. Unutmayalım ki, başarılı bir tedavi ile sağlıklı ve kansersiz yaşam hedefine ancak erken tanı ile daha kolay ulaşabiliriz” dedi.

GÜNÜN SÖZÜ

BÜROKRANT

“Bu topraklarda vatanseverliğin olmazsa olmazı kamu hakkını koruyanlara destek olmak, makam gücüyle peşkeş çekenlere de hesap sormaktır.”

Faruk ÇEBİ

Yazının Devamını Oku

Daron Acemoğlu kimdir?

16 Ekim 2024
2024 Nobel Ekonomi Ödülü, ulusların refah toplumlarına dönüşmesi üzerine çalışmaları olan Daron Acemoğlu, Simon Johnson ve James A. Robinson’a verilmiştir.

Üç ekonomist, ulusların zenginleşmesi konusunda, coğrafi ve ekonomik açıdan farklı özelliklere sahip ülkeleri karşılaştırarak kurumların yapısının bu süreçte belirleyici faktör olduğuna ilişkin sonuçlara ulaşmışlardır.

İsveçli Alfred Nobel’in vasiyeti üzerine ölümünden sonra 9 Haziran 1900’de kurulan Nobel Vakfı’nın insanlığa hizmette bulunanlara verdiği ödüller, dünyada en saygın ödüller olarak kabul edilmekte “fizik”, “kimya”, “edebiyat”, “barış” ve “tıp” olmak üzere 5 dalda en başarılı kabul edilen kişiler ve kuruluşlara verilmektedir. Nobel Ekonomi Ödülü, 1968’de İsveç Merkez Bankası’nın Alfred Nobel’in anısına ekonomi dalında da ödül verilmesini kararlaştırmasıyla, ilk kez 1969’da verilmiştir. Her yıl Alfred Nobel’in ölüm yıldönümü olan 10 Aralık’ta düzenlenen törenle sahiplerine teslim edilmektedir.

Ekonomi Ödülü Komitesi’nin Başkanı Jakob Svensson şu açıklamayı yapmıştır: “Ülkeler arasındaki gelir uçurumunu kapatmak günümüzün en büyük zorluklarından biri. Simon Johnson, James A. Robinson ve Daron Acemoğlu, çığır açıcı araştırmaları sayesinde ülkelerin neden başarılı olup neden olamadıkları konusunu daha iyi anlıyoruz.” 

Nobel Komitesi tarafından yapılan açıklamada, “Hukukun üstünlüğünün zayıf olduğu toplumlar ve nüfusunu kötüye kullanan kurumlar büyüme veya daha iyiye doğru değişim yaratmaz. Ödül sahiplerinin araştırması bunun nedenini anlamamıza yardımcı oluyor” denilmiştir. Üç isim, “Kurumlar nasıl oluştu ve refahı nasıl etkiledi” konusundaki çalışmalarından dolayı ödül almıştır.

TUNCER BULUTAY HOCA

 Acemoğlu’nun, siyasal ekonomi, ekonomik kalkınma, ekonomik büyüme, gelir ve ücret dengesi eşitsizliği, çalışma ekonomisi, ekonomi teorisi, beşerî sermaye ve eğitim konularında çalışmaları vardır. Acemoğlu, akademik dünyada değil, aynı zamanda geniş kitleler üzerinde de etki oluşturan bir isimdir. Acemoğlu, 1967’de İstanbul’da dünyaya gelmiştir. İlkokul eğitimini Kadıköy Aramyan Uncuyan Ermeni İlkokulu’nda tamamlamış, 1986’da Galatasaray Lisesi’nden mezun olduktan sonra yüksek öğrenim için York Üniversitesi’nde (İngiltere) görev yapmıştır. London School of Economics’te öğretim görevlisi olarak çalışmış, 2000 yılında profesör olmuştur. 1993 yılından bu yana MIT bünyesinde akademik kariyerine devam etmektedir.

Acemoğlu, 11 milyon İsveç kronu (1 milyon dolar) tutarındaki ödülü iki arkadaşı ile paylaşacaktır.

Günümüze kadar 82 ülkeden çok sayıda kişi ve kurum Nobel Ödülü kazanmıştır. Türkiye 3 Nobel ödülüyle Nobel liginde 31’inci sırayı; Beyaz Rusya, Hırvatistan, Litvanya, Meksika ve Yeni Zelanda ile paylaşmıştır.

Yazının Devamını Oku

Palamut yüz güldürüyor hamsi üzüyor

15 Ekim 2024
İri palamudun tanesi 75 TL’den satılıyor. Karadeniz’de deyim yerinde ise palamut bayramı yaşanıyor. Yeni av sezonunun başladığı 1 Eylül’den itibaren balıkçı ağlarını dolduran ve ucuz fiyatı ile garibanları sevindiren palamut bir ara Gürcistan ve Rusya’ya kaçmıştı.

Profesyonel balıkçıları ve tüketiciyi kaygılandıran kıtlık neyse ki kısa sürdü ve palamut yeniden kendini göstermeye başladı. O denli çok yakalanıyor ki tekne ağlarından taşıyor. Karadeniz’de 1 kilogramlık palamudun tanesi 75 TL’ye kadar düştü. Sezon başı çingene palamudu ve orta boy 100-125 TL arasında satılıyordu. Yağlanan iri balık ucuz fiyatı ve görünümü ile müşteriyi çekiyor. Yıllardır bu sezon kadar çok yakalanmadığı belirtiliyor.

Bir şişe damacana su fiyatının 100-150 TL arasında değiştiği dikkate alınırsa, 75 TL’lik gariban balığı sudan ucuz. Bolluğun havanın ve deniz suyunun soğumasından ötürü yılbaşına değin süreceği belirtiliyor. Bolluktan dolayı deneyimli balıkçıların sezon başı öngörüsü de gerçekleşti.

DENİZLERİN PRENSİ

 Torik boyutuna ulaşan palamut cep yakan fiyatından dolayı evine kırmızı et almakta zorlanan dar ve sabit gelirlinin, yoksulun protein gereksinimini karşılıyor. Bir değil, üç dört tane birden alıyorlar. Öylesine bol ki kış ayları için tuzlaması yapılıyor, lakerdalar kuruluyor. Karadeniz’deki palamut bereketinin büyük kentlere de yansıması, fiyatının düşmesi bekleniyor.

Çinekop, sarı kanat, lüfer, kıraça ve mezgit de bu sezon ağları dolduruyor. Denizlerin prensi olarak tanımlanan lüferde belirgin şekilde artış var. Geçen sezonlarda lüfer tadımlık yakalanabiliyordu, pahalı fiyatından yanına yaklaşılmıyordu.

Karadeniz’le özdeşleşen hamsi havaların soğumasına karşın hala kendini göstermedi. Deneyimli balıkçıların vurguladığı gibi hamsi bu sezon yüz güldürmeyecek gibi. Karadeniz hamsisinin yakalandığı Ünye, Fatsa, Görele, Terme, Perşembe, Yakakent, Gerze, Sinop, Samsun Giresun, Ordu ve Rize’de balıkçı tezgahlarında Marmara hamsisi satılıyor. Lakin yavan tadı ile Karadeniz’de avlanan hamsinin yerini dolduramıyor.

TARIMIN BELKEMİĞİ ÇİFTÇİ KADINLAR

T

Yazının Devamını Oku

Doyran’a neden dokunulmamalı

11 Ekim 2024
“KÜLTÜREL ve Doğal Mirası İzleme Platformu” Yöneticisi ülkemizin tanınmış Arkeolog-Editörü Nezih Başgelen, Doyran konusunda uyardı:

“Doyran ve çevresindeki Güver Kanyonu Tabiat Parkı, Düzlerçamı Yaban Hayatı Geliştirme Sahası, Sivridağ Yaban Hayatı Geliştirme Sahası, Güllük Dağı (Termessos) Milli Parkı ve Beydağları Sahil Milli Parkı gibi düzenlemeler Avrupa’nın en önemli korunan alanları arasında yer almaktadır. Karadeniz HES’lerinde neler olduğunu acı sonuçlarıyla gördük. Bırakmaları gereken yüzde 10 can suyuna bile tamah eden bir anlayış karşısında Doyran bu anlayışın insafına bırakılamaz. Antalya ilinin batısında birbirine komşu olan ve bir bütün olarak korunması gereken Doyran’daki Güver Kanyonu Tabiat Parkı, Düzlerçamı Yaban Hayatı Geliştirme Sahası, Sivridağ Yaban Hayatı Geliştirme Sahası, Güllük Dağı (Termessos) Milli Parkı ve Beydağları Sahil Milli Parkı gibi düzenlemeler Avrupa’nın en önemli korunan alanları arasında yer almaktadır. Buradan geçen tek akarsu olan Doyran Çayı üzerinde planlanan HES projesi, bölgenin su kaynaklarını tehdit ederken buradaki zengin biyolojik çeşitliliği de pek çok açıdan tehlikeye atmaktadır.

NEDEN ÖNEMLİ?

Antalya’ya 15 km uzaklıkta, Saklıkent yolu üzerindeki Doyran, kelebek çeşitliliği açısından da hem Türkiye’nin hem de Avrupa’nın önemli bir bölgesidir. Türkiye’ye endemik Lidya yalancıcadısı ve Avrupa’da nesli tehlike altında olan Osmanlı ateşi, Bavius mavisi, Yalancı Apollo gibi nadide türler burada yaşam alanı bulmuştur. Türkiye’de nadir görülen Küçük Benekli Sevbeni, Süslü Damone ve Büyük Zümrüt gibi türler de bu bölgede yaşamakta Doyran bu açıdan 150’den fazla kelebek türüne ev sahipliği yapmaktadır. Bu sayı İngiltere başta olmak üzere birçok Avrupa ülkesinde görülen toplam kelebek türü sayısından fazladır. Proje ile burada yaşayan birçok endemik ve nesli tehlike altındaki tür için pek çok açıdan hayati riskler taşımaktadır. Bölgenin doğal su kaynaklarının korunması biyolojik çeşitliliğin ve hassas derecede nadir türlerin devamlılığı açısından da çok sakıncalıdır.”

GÜNÜN SÖZÜ

“Sürekli şikâyet edip kurban rolü oynamaktan vazgeçin. Ya olduğu gibi bırakın ya değiştirin ya da kabullenin. Bunun dışında tüm seçenekler deliliktir.” Eckhart Tolle

BİLİYOR MUSUNUZ

- EYÜPSULTAN Belediye Başkanı Dr. Mithat Bülent Özmen’in bugün 15.00’te Eyüpsultan Belediyesi Meclis Salonu’nda Eyüpsultan Belediyesi 2025-2029 Stratejik Planı’nı açıklayacağını...

11 EKİM 

Yazının Devamını Oku

Aziz Sancar’dan Türkiye’ye bir mesaj daha... Ey Atatürk sana Minnettarım

10 Ekim 2024
MARDİNLİ ırgat çocuğuydum. Dedem, ağanın adamları tarafından öldürülüp mallarına el koyulmuş.

Atatürk köyün ağasıyla birlikte ağaya yardım ve yataklık eden 21 kişiyi kurşuna dizdirmiş. İbret olsun diye bir hafta köy meydanında kalmışlar. Köye derhal okul kurulmuş. Ninem ise veremden ölmüş. Köyümüze de bir sağlık ocağı açılmış. Okulumuzdaki Türkay öğretmen sık sık kimseye kul köle olmamamızı öğütlemiş. İşte o okulda okuyan ırgatın oğlu Aziz Sancar, Kimya Ödülü alan Aziz Sancar oldum. Ey Atatürk, sana minnettarım. Sen edebiyat ufkunda doğan bir güneşsin.”

Nobel Kimya Ödüllü Bilimadamı Prof. Dr. Aziz SANCAR

ERÇETİN’İN YORUMLARI

Cumhuriyetimizin 101. Yılında Atatürk’ün sevdiği şarkıları ve marşlarımızı eşsiz yorumuyla Candan Erçetin ve Koton Cumhuriyet Korosu seslendiriyor. Tarih 15 Ekim 20.30; Zorlu PSM Turkcell Sahnesi.

BİLİYOR MUSUNUZ?

- DEM Parti Kocaeli Milletvekilli Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, Kocaeli halkına ait olan arsayı hiç kimse yandaşlarına ucuza peşkeş çekemez, dediğini...

- CHP Adana Milletvekili Ayhan Barut’un yaz saati uygulamasının sonlandırılması için Meclis’e çağrı yaptığını ancak önergesinin AKP-MHP oylarıyla reddedildiğini...

BALIK ÇİFTLİKLERİ 

Yazının Devamını Oku

Milli ve ortak değerler… Türkiye ve Ortadoğu deyim yerindeyse büyük bir ateş çemberinden geçiyor

9 Ekim 2024
İSRAİL’in saldırıları tam bir yıldır durmaksızın devam ediyor.

İsrail’in öldürdüğü masum insan sayısı 42 binlere ulaştı. Ne yazık ki bu katliamlar karşısında bütün dünya sessiz ve sadece film seyreder gibi olayları izliyor. Birleşmiş Milletler, kuruluş amaçlarını tamamen unutmuşa benziyor. Öyle ki gelecek nesillere bu konuda verilecek bir cevabımız yoktur.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, BM 79. Genel Kurulu’nda Türkiye adına tarihi bir konuşma yaptı. Erdoğan, dünya liderlerine şöyle seslendi: “Bundan 70 sene önce nasıl Hitler insanlığın ittifakıyla durdurulmuşsa, Netanyahu ve cinayet şebekesi de insanlığın ittifakıyla durdurulmalıdır.” 

Aynı şekilde Erdoğan, Meclis açılış konuşmasında İsrail’in hedefleri arasında Türkiye’nin de olabileceğini şöyle dile getirdi: “İsrail saldırganlığı Türkiye’yi de içine almaktadır.”

Bu cümle gerçekten çok önemli ve Türkiye’nin bekasını da kapsayan bir konuşmadır.

Onun için Türkiye’nin olası saldırılara karşı korunması için dün TBMM’de gizli oturum yapıldı.

Erdoğan, Türkiye’nin bekası açısından yine şöyle diyor: “İç cephe bizi biz yapan ortak değerlerdir. Biz o iç cepheyi çökerttirmeyiz. Bu milli ve ortak değerler olmadan hiçbir savaş kazanılmadı, kazanılmaz da...”

Nasıl ki Kurtuluş Savaşımız Kuvayı Milliye ruhu ile kazanıldı. Bu coğrafyada ayakta kalabilmek ve yaşayabilmek için yine bu Kuvayı Milliye ruhunu mutlaka koruyup yaşatmalıyız. Aksi durumda emperyalizmin ‘böl ve yönet’ tuzağına düşmüş oluruz. Ve de her şeyimizi kaybetme riski ile karşı karşıya geliriz.

 HOLLANDA’DAN BİR ÖRNEK

Yazının Devamını Oku