AK Partili Abdullah Güler’in yaptığı açıklamaya göre 3 milyon 703 bin 788 emeklinin yeni aylığı Hazine desteği ile 12 bin 500 TL olarak saptandı. En düşük emekli aylığını artıran maddenin vergi düzenlemesiyle birlikte önümüzdeki günlerde yasalaşması bekleniyor.
Eğer yasa ay sonuna dek çıkmazsa emekliye aylık farkı ağustosta ödenecek. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 500 TL daha zam vermesi sürpriz olur mu? Abdullah Güler, bütçe olanakları doğrultusunda bu artışı yapabildiklerini, seyyanen artışın söz konusu olmadığını açıkladı.
Aylıklarda 2 bin 500 TL’lik artış bütçeye 6 ayda 33 milyar 200 milyon TL tutarında maliyet getirecek.
Can yakan hayat pahalılığı karşısında daha yüksek artış bekleyen 4 milyona yakın emekli yine mutsuz. Zira Türk-İş’in haziran ayı araştırmasına göre 18 bin 978 TL’ye ulaşan açlık sınırının hayli altında kalan 12 bin 500 TL tutarında aylıkla sorunsuz yaşam sürdürmek olası değil.
Hazine’nin 2 bin 500 TL’lik katkısı taban aylıklara yansıtılmayacağından kök aylıklarda yine artış olmayacak. Bu artışla ortalama aylık 14 bin 500 TL’ye yükseldi. Yıllardır süren uygulamadan ötürü en düşük aylığa mahkum olan emekli, dul ve yetim sürekli yitiriyor. Taban aylıklarda radikal düzenleme yapılmadan ve 2000 yılı sonrası SSK ve Bağ-Kur emeklilerini kapsayacak intibak yasası çıkarılmadan aylıklara yapılan Hazine destekli artışlar emeklinin temel sorununa çözüm olamıyor. Aylık bağlama oranını yüzde 35’e düşüren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası’nda değişiklik yapılması kaçınılmaz. 12.5 bin TL’nin üzerinde aylık alan SSK ve Bağ-Kur emeklisinin aylıklarında yüzde 24.73 oranında artış olacak. Memur/memur emeklisinin maaşına da yüzde 19.31 oranında zam yapılacak. Umutlar Ocak 2025’e kaldı.
GÜNÜN SÖZÜ
“Kısırlaştır, aşılat, yerinde yaşat...”
Ali ÇAKIR
Istrancaların üçte ikisi Türkiye’de, üçte biri Bulgaristan’dadır. Türkiye Istrancaları 1970 kilometre karedir. Istranca dağları 1995 yılında biyosfer rezerv alanı ilan edilmiş ve flora, fauna doğal, sosyal ve kültürel yaşam korunmaktadır.
Tüm bunların yanında tüm çeşitliliği ile devam eden iç su ve karasal ekosistemin parçası olan yaban hayvanlarının sağlıklı gelişmesi ve üremesi için yaşan alanları korunmakta ve hayvanların sağlıklı ve güvenli bir ortamda hayatlarını sürdürmesi sağlanmaktadır.
Çok basit ve maliyetsiz önlemlerle bile bunu başarmaktadırlar.
Yaban hayvanlarının sağlıklı gelişmesi ve üremesi içinde beslenme üreme alanlarına, çayırlık kenarlarına, su kaynaklarına yakın bölgelere erişebilecekleri yükseklikte ağaçlar arasına yaban hayvanlarının yalamaları için kaya tuzu bırakılmaktadır.
ÇED gerekli değildir kararı vererek yaban hayatını yok sayanlara sesleniyoruz: “Biz yaban hayatını yaşatmak için kanunların, bilimin ve hukukun öncülüğünde mücadele edeceğiz. Karıncanın kardeşi var. ÇED de tuz da gereklidir” diyoruz.
GÜNÜN SÖZÜ
“BAŞTA tohumculuk sektörü olmak üzere safkan at, damızlık hayvan yetiştiriciliği ile sürdürülebilir tarım uygulamalarında öncü kurum olan TİGEM, 2023 yılı kârını bir önceki yıla göre iki katına çıkartarak 1.6 milyar TL’ye ulaştığını ve 2024 hedeflerini duyurdu. Yani üretimde rekor kırdı, borçlarını sıfırladı.”
RİSKLİ ŞİRKETLERİ NASIL ANLARSINIZ
Bir yanı E5, bir yanı da Turgut Özal’ın projelendirdiği TEM otoyolu arasında, alabildiğine toprak, yeşil ve doğa kokan bir beldeydi. Daha Trakya’ya yönelmemişti. Tuğladan yapılan iki katlı muhtarlık binası gibi yerdeydi belediye binası...
Çapan, üç dönem başkanlığı süresince yeni mahalleler düzenliyor, sosyal belediyeciliğe uygun olarak bir kentin altyapısını ortaya çıkarmaya çalışıyordu.
Karadeniz yönünde ise şirin villalardan oluşan kooperatifler ve siteler yapılıyordu. Antik yapı biçimindeki Nazım Hikmet Kültür Merkezi de büyük yankı uyandırmıştı. Geniş bir yüzme havuzu da vardı yapılar arasında...
O zaman Çekmece gölüne doğru geniş alanlar, gelecekteki olimpiyat oyunları için saha olarak ‘düşünülüyordu’.
Ne yazık ki şimdi oralar gökdelenlerle dolu. Çapan’dan sonra gelenler; “Yer bizim, gök Allah’ın” demişler. Nefes alacak yer yok şimdi. Yapının altında kalan insan mı diyelim bu tabloya.
Ama sevinilecek bir tarafı var Esenyurt’un bugün... Prof. Ahmet Özer, aday olarak ismi ortaya atıldığında ‘PKK ve terör’ iddialarıyla hedef gösterildi. Buna ilk önce Ekrem İmamoğlu karşı çıkmıştı; “Benim yakın dostumdur, 10 yıldır tanışırız” demişti. Biz kendisiyle Mersin’de üniversitede öğretim üyesiyken tanışmıştık; felsefi, sosyolojik ve siyasi anlayışı derinlikler içindeydi, bir de etkin bir yönetici yapısı vardı. Belediye başkanı olursa nasıl planlar yapacağını, krizlerden nasıl kurtulacağını, pratik önerileri ve bunlarla ilgili ipuçları sunabilme ‘izleri’ dikkat çekiyordu. Ahmet Hoca’nın işleri dayanıklı, kalıcı kılmak için önerdiği yöntemler sıfırdan yenilenmeyi içeriyor bence...
Kendisini geçen hafta dostumuz İsmail Hoca ile ziyaret ettim. Etkin ve saygın bir hoca kimliği ile karşılaştım. Gençlerden oluşan bir kadro karşısında onu sorunları olan Esenyurt Üniversitesi bekliyordu. Dilerim, sahipleri bu konuda ‘akıl’ yürütürler.
“Esenyurt’u kurtarmaya gelen adam”
En düşük emekli aylığının 10 bin TL, ortalama emekli aylığının 13 bin TL olduğu günümüzde 18 bin 978 TL tutarındaki açlık sınırı altında kalan aylıkla karın doyuruyor.
Hali vakti yerinde olanların bir bölümü emeklilikte kendi işini kuruyor, 4/B’li yani Bağ-Kur’lu patron oluyor. Maddi durumu elvermeyen emekliler ise bir işyerinde başkasının yanında 4/A statüsünde işçi, yani SSK’lı olarak çalışmaya devam ediyor.
Yaşlılık aylığı alanların emeklilik sonrası özel sektörde tercihleri doğrultusunda 4/A yani SSK’lı kapsamında çalışması halinde SGK’ya brüt ücretin yüzde 32’si oranında Sosyal Güvenlik Destek Primi (SGDP) ödeniyor. Bunun yüzde 7.5’i çalışan emekli, yüzde 24.5’i patron tarafından karşılanıyor.
SGDP emeklilerin aylıklarının kesilmeksizin çalışmalarına olanak tanıyan uygulama. Emekli aylığına etkisi bulunmuyor. Emeklilerin çalışırken meslek hastalığı ve iş kazası riskine karşı alınan prim.
2016 yılında çıkarılan 6663 sayılı torba yasa ile emekli olduktan sonra kendi işini kuranların, yani işinin sahibi olanların (Bağ-Kur’lu) aylığından yapılan yüzde 10 oranındaki Sosyal Güvenlik Destek Primi (SGDP) kesintisine son verilmişti. Böylece Bağ-Kur statüsündeki emeklinin aylığında otomatikman yüzde 10 oranında artış olmuştu.
SKK’LI HEP MAĞDUR
Emekliliğin ardından başkasının yanında ücretli işçi yani 4/A’lı (SSK’ya tabi) olarak çalışanların brüt ücretinden yüzde 7.5’i oranında SGDP kesintisi uygulaması sürüyor. Bağ-Kur kapsamında çalışan emekliye 8 yıl önce tanınan bu hak, SSK kapsamında çalışan emekliye tanınmadı. Haksızlığa yol açan uygulama SSK’lı çalışan emekliler tarafından o zaman tepki ile karşılanmıştı. SGDP kesintisine son verilmesinden yararlansaydılar aylıklarında yüzde 7.5 oranında artış olacaktı.
Yasa ile kendi işini kuran, patron olan Bağ-Kur’lu emekliler 6663 sayılı yasa ile imtiyazlı hale geldi. Emekliler arasında 8 yıldır süren ayrımcılığın ve haksızlığın giderilmesi için başkasının yanında işçi olarak 4/A’lı SSK’ya tabi çalışan emeklinin ödediği yüzde 7.5 oranındaki SGDP prim kesintisine sosyal devlet olmanın gereği son verilemez mi?
MERSİN Ticaret Borsası ve Güvenilir Ürün Platformu işbirliği ile Tarım Kanunu’na göre kurulan, Tarım ve Orman Bakanlığı görev alanında faaliyet gösteren ‘Ürün Konseyleri Buluşması’, Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı ve Tarım Bakanlığı üst düzey yetkililerinin katılımı ile gerçekleştirildi. Mersin’de geçen hafta konsey başkanlarının kendi ürün gruplarında açıklama yaptıkları ortak toplantıda, kamuoyunun yanlış bildiği birçok konu masaya yatırıldı.
Zeytinde dünya 2’ncisi olduğumuzun bilgisini veren Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi yetkilileri dökme üründe ihracat yasağının sektöre zarar verdiğinin altını çizdi. Türkiye’nin ulusal tarım politikalarının belirlenmesindeki en etkin kurumları olan ürün konseyleri başkanlarının tamamı, konseylerin daha aktif görev alması için yapılabilecek çalışmaları anlattı. Ulusal Hububat Konseyi Başkanı Özkan Taşpınar buğday ithalatı ile ilgili birçok yanlış bilgi olduğunu ve düzeltilmesi gerektiğini, Ulusal Fındık Konseyi Başkanı Hamza Bölük fındıkta politikaların yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini, Ulusal Süt Konseyi Başkanı Hamit Can süt ürünlerinde kayıtdışı ile mücadele edilmesi gerektiğini, Ulusal Turunçgil Konseyi Başkanı Kemal Kaçmaz üretimde yapılacak planlamanın son derece önemli olduğunu, Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi Başkanı Mustafa Tan zeytinde dünya ikincisi olduğumuzu hatırlatarak ambalajlı ve kutulu ihracatının teşvik edilmesi gerektiğini, Ulusal Kırmızı Et Konseyi Başkanı Ahmet Hacıince et ithalatında planlamanın sektörleri etkilemeyecek şekilde yapılması gerektiğini, Ulusal Pamuk Konseyi Başkanı Bertan Balçık iyi pamuk üretim sahalarının artması gerektiğini, Ulusal Baklagil Konseyi Başkanı Abdullah Özdemir bakliyatın besin değeri bakımından geleceğin ürünleri olduğunu ve tüketiminin arttırılması gerektiğini söyledi.
Açılışta konuşan Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, Türkiye’nin tarım ve gıda ürünlerinde net ihracatçı bir ülke olduğuna işaret ederek, tarım ve gıda ürünleri ihracatının 2023’te bir önceki yıla göre yüzde 3.3 artışla 31 milyar dolara ulaştığını anımsattı. Yumaklı, “Sözleşmeli üretim ve suya göre tarım konularını da üretim planlaması kapsamında etkin hale getirmiş durumdayız” ifadelerini kullandı. Bu uygulama önümüzdeki sezon uygulamaya geçecek.
GIDADA İLGİNÇ TABLO
CHP Edirne Milletvekili Ahmet Baran Yazgan, 2018’den bu yana temel gıda maddelerinde yaşanan yüksek artışları derlemiş:
10 bin TL tutarındaki en düşük aylığın seyyanen artışla 12 bin -12 bin 500 TL’ye yükseltileceği belirtiliyor. Taban aylığı 8 bin TL’nin altında kalan 4 milyona yakın emekli seyyanen zamdan yararlanacak. 10 bin TL’nin üzerinde aylık alan emekli salt yüzde 24.73 zam ile yetinecek. Bu kitle de kendilerine ocak ayında olduğu gibi refah payı verilmesini ısrarla talep ediyor.
Taban aylıklarda kökten iyileştirme yapılmadığından her yıl ocak ve temmuz aylarında seyyanen artış düzenlemesi hayata geçiriliyor. Ancak verilen seyyanen zam ateşi düşürülemeyen hayat pahalılığından ötürü emekliye en fazla iki ay soluk aldırıyor, kalıcı çözüm sağlamıyor.
Ardından emeklinin yakınmaları doğal olarak yeri göğü inletiyor. Taban aylıkların belirgin şekilde yükseltilmesi için sosyal güvenlik sisteminde kökten reform gereksinimi her geçen ortaya çıkıyor.
1999 ve 2008 yıllarında çıkarılan 4447 ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Sağlık Sigortası Yasaları ile taban aylık bağlama oranı yüzde 70’ten yüzde 35’e düşürüldü. Karmaşık aylık bağlama sisteminde aylık hesaplamasında 2000-2008 yılları arasında prim kazançları gelişme hızının tümü dikkate alınarak güncelleniyordu.
Aylık bağlama oranlarının yeniden yüzde 70’ler düzeyine çıkarılması, milyonlarca emeklinin sabırsızlıkla beklediği intibak yasasının hayata geçirilmesi ile çok yakınılan emekli aylıkları göreceli yükselecek. Bu nedenle mevcut sistem ele alınarak reform yapılmalı. O vakit 16 milyon 300 bin emekli, dul ve yetim rahat nefes alır. Şükrü KARAMAN
GÜNÜN SÖZÜ
“YAŞAMDAN kaçmak için değil, yaşam bizden gitmesin diye seyahat ederiz. Yatan aslandan gezen tilki yeğdir.” Canan GALATALI
ORMANLAR NEDEN YANIYOR? (3)
Bu arada birebir ziyaretlerle de sokağın nabzını tutmaya devam ediyor.
Bazen Trabzon’dan kendisini arayan ve hayatında görmediği bir vatandaşın babasının cenaze törenine katılmak için aynı gün 20 saatlik kara yolculuğu yapıyor. Bazen de kendisini bir sanayi sitesinde çay-simit, köfte ekmek ikramının ortasında buluyor.
Kemal Kılıçdaroğlu beraberinde eski milletvekilleri Bülent Kuşoğlu ve Metin Lütfi Baydar olduğu halde geçtiğimiz hafta sonunda Ankara Şaşmaz Oto Sanayi’nde Pars Oto Sanayi sahipleri Kamil Uysal’ın karpuz, köfte-ekmek davetine tulumba tatlısı ikramı ile iştirak etti. Yan komşuları Sinan Terzi, Haydar Işıldak ve cuma namazı çıkışı dükkâna gelen ilgili bir kalabalıkla sohbet etti.
Sanayi esnafı, işlerinin durgunluğundan bahsetti. Bir başka usta da “Türkiye’de kimse kendi işini yapmıyor” diye dert yandı.
SÜRÜCÜ HATASI YOL AÇAR
Çok sayıda çırak, kalfa ve ustayla sohbet eden Kılıçdaroğlu, Kamil Uysal’ın eşi Songül ve en küçük izleyici olan 7’nci sınıf öğrencisi oğulları Kerem Ali ile hatıra fotoğrafı çektirdi. Oğlunun da adının Kerem olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, Ali Kerem’in sosyal dallara meraklı olduğunu öğrenince, “Edebiyatçı ol” diyerek yanına alıp sevdi. Konuşmasını “Atatürk’ün vasiyetine uyup camiye ve kışlaya siyaset sokmayın. Vasiyete uymak lazım. Sorunları hep birlikte çözeceğiz” diye tamamladı. Çıkarken Haydar Işıldak Usta’nın, “Efendim CHP ayna mahrutili araç gibi. Sizden sonra CHP ayna mahruti dişlisini dağıttı” sözlerine yorum yapmadan vedalaştı.
Peki ayna mahruti nedir? Nasıl arıza yapar?
Ayna mahruti otomobildeki bir dişli adıdır. Görevi çekici tekerlerin aynı yönde dönmesini sağlamaktır. Ayna mahruti arızalandığı zaman ön ve arka tekerler senkronize olmaz. Ayna mahruti arızası sürücü hatasından kaynaklanır.
Muratlı, Lüleburgaz, Ergene, Çerkezköy, Saray, Kapaklı ve Marmaraereğlisi ile çevrili bir sanayileşme öbeğinin merkezinde yer alıyor. Trakya ekonomisinin katma değer olarak en yüksek işletmeleri bu öbekte toplanmış durumda. Bu kadar büyük ekonomi, işgücü, hareket, ticaret, hızlı yapılaşma ve hareketliliğin bedellerinden en büyüğü ise kirlilik!
- Katısı, sıvısı, gazı her türlü atığın, her türlü kaynaktan kontrolsüzce bırakıldığı topraklar, su kaynakları ve hava yoluyla yayılan zehir her yerini kuşatmış durumda. Sanayisi ile, şehirleri ile, yoğunluğu ile bu büyük cüssenin varlığı Trakya’nın tam ortasına siyah bir imza atmış. Ergene Nehri... Kaynağında pırıl pırıl akan sularını ana kollara ilerledikçe kirleterek, grileştirerek sonunda simsiyah bir sıvıya dönüştürerek akan bir nehir.
NEHİR DEĞİL ZEHİR!
Aslında 4’üncü sınıf sıvı olarak tarif edilen, ciddi tehlikeler barındıran bir atık kanalı. Bu atık kanalı var olduğundan beri içinden geçtiği topraklara hayat vermiş ama artık öyle değil. Nehir suyu zehre dönüşünce su ihtiyacını yeraltı sularıyla karşılamaya çalışılıyor ama orada da sona geldik.
Doğa bize ‘Dur’ dediğinin işaretlerini vermeye çoktan başladı ama bizler bu yolda duracak gibi gözükmüyoruz! Hızla büyüyoruz... Trakya bu en büyük olma macerasını yaşarken atıklar meselesini -ne yazık ki- göz ardı etmiş. Ergene nehir yatağını işgal eden bu siyah sıvı artık dünya çapında bir sorun.
- 13 yıl önce ‘Şafak Harekâtı’ ile başlatılan ve çözüm projesi olarak sunulan ‘Derin Deniz Deşarjı’ projesine rağmen hâlâ kapkara!
- Anayasa’nın 56’ncı maddesinde “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir” demesine rağmen “Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşların ödevidir” demesine rağmen Trakya’nın üzerine atılmış bu siyah imza yerinde duruyor!
- Herkesi bölgemizin üzerine yapışmış bu kara lekeden bir an önce kurtulmamız için kamuoyu oluşturmaya, sesimizin duyurulmasına destek olmaya davet ediyoruz.