Cumhuriyet gazetesi yazarlarından Özgen Acar’ın “Dünyada bir ilçede bu düzeyde gönüllü katılımlarla ve bu devamlılıkta, uluslararası düzeyde yapılan böyle bir arkeoloji sempozyumu yok” diye nitelendirdiği sempozyuma bu yıla dek toplamda 15 farklı ülkeden arkeologlar ve arkeolojik kazı başkanları katıldılar.
Her yıl yurtiçinden bir ve yurtdışından bir arkeoloğun onuruna düzenlenmekte olan Karia, Karialılar ve Mylasa Sempozyumu bu yıl, geçen yıl 19 Aralık’ta yaşamını yitiren Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Adnan Diler’in anısına, Güney Danimarka Üniversitesi’nden Danimarka-Halikarnassos Projesi üyesi Prof. Dr. Signe İsager’in onuruna düzenlendi.
Günümüzde Muğla, Aydın ve Denizli illerini kapsayan antik çağın Karia ülkesi üzerinde araştırmalar yapmakta olan tarihçiler, sanat tarihçileri ve arkeologlar ile bu bölgede arkeolojik kazılar yapan kazı başkanlarının katıldığı Karia, Karialılar ve Mylasa Sempozyumları her yıl bir tema üzerinde yapıyor. Sempozyumun bu yılki teması ‘Karia’nın Heykelleri’ idi.
Eylülün ilk haftasında yapılan sempozyuma Türkiye’nin yanı sıra ABD, Almanya, Danimarka ve İtalya’dan arkeoloji bilgeleri katılarak birbirlerinden ilginç 22 bildiri sundular. Bildirilerin özetleri ise Arkeoloji ve Sanat Yayınları tarafından bir kitap olarak yayımlandı.
Sempozyumun en önemli özelliğinin arkeologların gönüllü katılımıyla ve imece ruhuyla yapılmakta olduğunu belirten Olcay Akdeniz şunları söyledi:
“Bizim sempozyumun mayası dostluktur. İmece ruhu ile tüm konuşmalarımız gönüllü olarak katılırlar. Hatta yol giderlerini de kendileri karşılarlar. Bu sempozyum bugüne kadar yapılanların en mükemmeli oldu. Bütçemiz doğrudan bir kurum veya kuruluş tarafından karşılanmıyor. Bütçenin ağırlıklı kısmı yine gönüllü kişisel katkılarla oluşturuluyor. Bu yılki destekçilerimiz arasında Milas Ticaret ve Sanayi Odası, Muğla Ticaret Borsası, Çakıl Balıkçılık, Menteşe Som Zeytinyağı, Bodrum Ticaret Odası, Uzunyuva Zeytinyağı firmaları yer aldı. Ayrıca kişisel desteklere karşın halen sempozyumun gider bütçesinde yüzde 17 dolayında açık bulunuyor.”
SEMPOZYUMUN ARDINDAN KUTLAMA MESAJI
“Değerli Olcay Bey,
Konuyla ilgili detaylı bir bilgimiz olmamasına rağmen Arnavutluk Cumhurbaşkanı’nın Amerika’da yayımlanan bir gazeteye verdiği demeçteki ifadesine dayanan yorumlarda ‘Vatikan Benzeri’ bir devletin, sistemin kurulacağı söyleniyor. Bektaşilerin tüm haklarının verileceği özerk bir devlet!
Çok güzel de, Bektaşilik zaten Arnavutluk Devleti’nde resmen tanınan hakları verilen bir inanç. Arnavutluk’un kuruluşunda ve kültür yaşamında Bektaşilerin etkisi zaten her zaman bu ülkede takdir ediliyor. Sultan Nevruz, Matem Günleri resmî tatil günleri olarak kabul edilen, Bektaşi tekkelerinin açık olduğu, Tomor’da Abaz Ali Etkinliklerine Arnavutluk Cumhurbaşkanı’nın katıldığı gerçeği var.
Arnavutluk’ta kimsenin kıyafetine, özel yaşamına da bakılmıyor. Bu düşünce nereden çıktı şimdi?
Bu adımın Balkanlar genelinde Bektaşilere kârı ne zararı ne olur? Burada Arnavutluk devleti merkezli bir Bektaşi çekim alanı yaratılmak isteniyorsa bu milliyetçilik ve inançsal bazda ayrışmaları artırmaz mı? Bektaşiliğin ortaya çıkıp var olduğu, geliştiği yer Türkiye değil mi?
TÜRKİYE’Yİ DIŞLAYAN BİR SİSTEMDEN NE UMULUYOR?
Bu adım Türkiye’deki Bektaşilerle, Arnavutluk/Balkanlar’daki Bektaşiler arasında sorunları artırıp, parçalanmayı hızlandırmayacak mı? Alevi kurum başkanlarının tüm bu gelişmelerle ilgili görüşleri nedir acaba?
Soru çok... Ayhan AYDIN
SEL VE SU BASKINLARI
Sürdürülebilir Gıda Üretim Stratejisi Olarak ‘Kentsel Tarım İstanbul Örneği’ kitabını Özcan Işıklar ve Esin Yalçıntaş yazmışlar. İlginç çalışmalar da yapmışlar; toprakla ve doğayla yeniden bağlantı kurmanın, gıda üretiminde sürdürülebilir stratejik çözümler yaratmanın en yenilikçi yollardan biri olan kentsel tarıma, sürdürülebilir yaşamın geleceğine ışık tutuyorlar.
Ülkemizde kentsel tarım konusunda gerek teorisine gerek uygulamasına hâkim olan duayen siyasetçi Özcan Işıklar ve Esin Yalçıntaş’ın birlikte yazdıkları kitap, sürdürülebilir gıda üretimi için çok önemli bir yol haritası.
Bu kitap, kentlerde tarım arazilerini korumanın yanı sıra şehirlerin beton duvarları arasında yeşeren bahçeleri, çatılarda yükselen seraları ve topluluk destekli tarım projelerini keşfe çıkmanızı sağlıyor. Kentsel tarımın ekonomik, sosyal, çevresel ve toplumsal faydalarını dolayısıyla kentsel kalkınmayı detaylandıran bu çalışma hem akademiye hem tarımsal üretimle her ölçekte ilgilenen herkese hem de siyasete -bürokrasiye-profesyonel planlayıcılara ilham verici pratik bir yol haritası sunuyor.
Şehirde tarım yapmanın fırsatlarını zamanın ruhu ve dijital teknoloji devrimi, akıllı tarım uygulamaları ile birlikte ele alan bu kapsamlı, cesur ve devrimci eserin öğretileri ile gerçek bir beka sorunu olan beslenme konusunda sürdürülebilir bir gıda geleceği inşa etmeye başlayabiliriz.
Bu model, temiz enerji, dijitalleşme, kentsel tarım, gıda gibi sektörlerle bağlantılı olduğunu da vurgulamak gerekiyor.
Prof. Dr. Ali Rıza BÜYÜKUSLU WMG-WARWICK UNIVERSITY, UK GÜNÜN SÖZÜ
Anayasa’nın ilk 4 maddesi;
Devletin şekli:
Madde 1- Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.
II- Cumhuriyetin nitelikleri.
Madde 2- Türkiye Cumhuriyeti toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.
III. Devletin bütünlüğü, resmi dili, bayrağı milli marşı ve başkenti.
Madde 3- Türkiye devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir.
Bayrağı, şekli kanununda belirtilen beyaz ay yıldızla al bayraktır.
17 milyona yakın emekli, dul ve yetimin 2025 yılının birinci altı ayı için yüzde 20’nin altında zam alması kuvvetle muhtemel. TÜİK’in temmuz ve ağustos verilerine göre TÜFE oranı iki ayda kümülatif yüzde 5.78 oldu. Eylül-ekim-kasım-aralık verileri ile emekli aylığına 1 Ocak’tan geçerli olacak zam oranı netleşecek.
12 bin 500 TL aylıkla geçinme mucizesi gösteren emekli şimdiden 3 Ocak 2025 Cuma gününe kilitlendi. Zira o gün TÜFE’nin açıklayacağı aralık ayı enflasyonu ile aylıklara yapılacak 6 aylık artış belli olacak. Son 6 aylık enflasyonun yüzde 20’nin altında çıkması bekleniyor. Refah payı eklenmezse emekli, dul ve yetim aylığına 1 Ocak 2025’ten geçerli olmak üzere yine yüzleri güldürmeyecek zam yansıtılacak. Kök aylığı 10 bin TL’nin altında olan 4 milyon emekli ocak ayında da yine sıfır zamla karşı karşıya kalabilir. Refah payı için gözler Cumhurbaşkanı Erdoğan’a çevrilecek.
Hükümet 2025’te enflasyonun yüzde 17.5 oranında gerçekleşeceğini hesaplıyor. Temmuzda umduğu ara zamdan yoksun kalan 10 milyon asgari ücretli önümüzdeki yılda da göreceli artış alamayacak gibi. Hükümet asgari ücrete 2025 yılı için öngörülen enflasyon oranında, yüzde 17.5 oranında zam yapma eğiliminde. 17 bin 2 TL’lik asgari ücrete yüzde 17.5 oranında yapılacak artışın hiçbir anlamı olmaz. İşçi sendikalarının düşünülen zam karşısında siyasi irade üzerinde baskı oluşturmaları şart. Yoksa yüzde 17.5 oranında zam asgari ücretlinin ölümü olur.
Kamu Görevlileri Hakem Kurulu tarafından bağıtlanan toplu sözleşme uyarınca memur ve memur emekli maaşına ocakta yüzde 6 zam yapılacak.
Ayrıca 6 aylık enflasyon oranına göre fark da ödenecek. Bu kitlenin maaşında Temmuz 2025’te yüzde 5 artış olacak. Memur ve memur emekli maaşlarına 2026 ve 2027 yıllarında yapılacak artışı saptamak üzere 2025 Ağustos ayında toplu sözleşme görüşmelerine başlanacak.
Yaklaşık 1 milyona yakın kamu işçisine yapılacak ücret zammı önümüzdeki yıl imzalanacak çerçeve protokole göre belirlenecek.
Türk-İş, DİSK ve Hak-İş hükümetle masaya oturacak. İşçinin ocak ayından itibaren alacağı zam imzalanacak “kamu toplu iş sözleşmeleri çerçeve anlaşma protokolüne” göre netleşecek.
Hayat pahalılığı ile yüksek enflasyonun en çok darbe vurduğu emekçi, emekli, memur ve asgari ücretli yeni yıl zammını heyecanla beklemeye koyuldu. Bakalım umduklarını alacaklar mı? Şükrü KARAMAN
Eski Turizm Bakanı Bahattin Yücel, Denizli’nin CHP’li yeni Belediye Başkanı Av. Bülent Nuri Çavuşoğlu, Denizli Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Bülent Bozbaş ve arama-tarama konferansı yönetmeni Prof. Oğuz Babüroğlu’nun çalışmalarının ortaya çıkardığı ‘Denizli’nin Güzellikleri’nin sunumu yapıldı. Kentin tarihi, kültürel ve ekonomik değerlerinin turizm amaçlı kullanıma hazırlanmaları Türkiye’de yeni bir konsept sayılmalıdır. Denizli’nin bu konuda öncülük yaptığını haber verelim. Bu projede ilk hedef, turisti bir günden fazla Denizli’de tutmak, daha fazla konaklama ile kente daha fazla katkı sağlamak.
30 ANTİK ŞEHİR, 4 MÜZE 20 HÖYÜK, 21 ÖREN YERİ
Denizli’nin zenginliklerini ortaya çıkarmak için gerçekleştirilen arama konferansının ardından açıklamalar yapan Denizli Büyükşehir Belediye Başkanı Bülent Nuri Çavuşoğlu, “Hierapolis, Laodikeia, Tripolis, Herakleia, Attuda ve Colossae gibi 30’a yakın antik şehir, 21 ören yeri, 20’den fazla höyük, 4 müzemiz var. Türkiye’de bu zenginliğe sahip neredeyse tek şehir konumundayız. Bu tarihi zenginliğimizin şehre daha fazla katkı sağlamasını hedefliyoruz. Turizmde atacağımız adımlarla şehre gelen turist sayısını ve şehrin elde ettiği turizm gelirini artırmak istiyoruz. Eğer şehrimize yılda gelen 2.5 milyon turistin 1 gece fazladan konaklamasını sağlayabilirsek, kişi başı 100 Euro’dan 250 milyon Euro’luk ekstra turizm geliri elde edebiliriz” dedi.
Bahattin Yücel, “Aslında her bir çekim merkezi olabilecek kentlerimizin Türkiye’mizin hemen hemen her yerinde buna benzer projeleri hayata geçirmeleri çok önemlidir. Buna sadece ekonomik açıdan değil, farklı inançtaki insanların da birbirlerini tanımaları adına çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Bu tür yaklaşımlar sonuçta kentin gelir düzeyinin artmasına da katkısı oluyor. Tabii bu bağlamda kentlerdeki yaşam düzeyinin yükseltilmesi için gereken altyapı ve ulaşım, kültürel etkinlikler, sanat faaliyetleri de gelişmeye katkıda bulunacaktır. Pamukkale’yi hiç unutmayalım.
Yaşadığımız coğrafya dünya tarihinin en eski uygarlıkların kurulduğu bölgedir. Özellikle son dönemde ortaya çıkan Göbeklitepe, dünyanın arkeolojik tezlerini çürüttü; dünyada uygarlık tezlerinin yeni baştan yazılmasına kadar gerektirecek kadar önemli bir anlayış ortaya çıktı” diye konuştu.
Göbeklitepe’den buraya gelirsek Denizli aslında Türkiye’de karşılayabileceğimiz farklı dönemlerdeki uygarlıkların önemli kalıntılarına rastlanacak bir il.
Özetle dersek, Türkiye’de bu zenginliğe sahip neredeyse tek yer konumunda Denizli. Bu tarihi zenginliğin şehre daha fazla gelir sağlaması için bu çalışmalar; Samsun, Trabzon, Kastamonu, Kayseri, Gaziantep, Edirne, Adana, Mersin ve Mardin gibi illerin önüne de konulmalıdır.
KADIN ÇALIŞMA
Ancak, var olan potansiyelleri gerçeğe dönüştürebilmek çeşitli nedenlerden ötürü hiç de kolay değildir. Sürdürülebilir kalkınmada en önemli unsur planlamanın ve uygulanacak stratejilerin doğruluğu, dünya ve yaşam gerçeklerine uygunluğudur.
Ekonomik yükselişteki en temel faktör eğitimli, donanımlı, bilgili ve tecrübeli insan kaynağıdır. Bunun da yolu doğal olarak güçlü bir eğitim sisteminden geçmektedir. Eğitimde kalitenin artırılması, müfredatların günümüz gerçeklerine göre güncellenmesi ve STEM (bilim, teknoloji, mühendislik, matematik) alanlarına daha fazla önem verilmesi gerekmektedir. Sanayi ve teknoloji alanında uzmanlaşmış işgücünü destekleyen mesleki eğitim programları ve sertifikalar bu açıdan önemlidir.
İLERİ TEKNOLOJİ VE ARGE-İNOVASYON YATIRIMLARI
Gelişmiş dijital altyapı, ekonomik büyüme için başka kritik bir faktördür. Fiber optik ağların ve 5G teknolojisinin yaygınlaştırılması ve yüksek hızlı internete ülkenin her yerden erişilebilmesi gerekiyor. Ar-Ge yatırımlarını artırmak, teknoloji parkları ve inovasyon merkezleri kurmak, start-up ekosistemini desteklemek ve girişimciliği teşvik etmek inovasyonun önünü açacaktır. Yatırım ortamının iyileştirilmesi, bürokrasinin azaltılması ve iş yapma kolaylığının artırılması hem yerli hem de yabancı yatırımcıların arzuladığı bir konudur. Güncellenmiş yatırım teşvikleri, vergi avantajları ve cazip yatırım kredileri gibi destekleyici mekanizmalar, yeni yatırımların önünü açacaktır.
ALTYAPI PROJELERİ
Altyapı projelerinin uygulanabileceği stratejiler arasında en mantıklısı, altyapı yatırımlarına odaklanmak olabilir. Bunun nedenlerini sıralayacak olursak:
Büyük ölçekli altyapı projeleri, ekonomik anlamdaki büyümeyi doğrudan desteklemektedir. Modern ulaşım ağları, enerji ve iletişim altyapıları, sanayi üretiminin ve ulusal-uluslararası ticaretin daha verimli ve daha düzgün çalışıp işlemesine olanak tanımaktadır. Son yıllarda Türkiye’de yetersiz de olsa altyapının iyileştirilmesinde bazı önemli gelişmeler yaşanmıştır. Güçlü altyapı aynı zamanda yabancı yatırımcıları çekme konusunda hayati rol oynamaktadır. İyi yollar, otobanlar, hızlı tren hatları, limanlar ve havaalanları yerli yabancı yatırımcılar için oldukça çekici faktörlerdir. Altyapı yatırımları aynı zamanda bölgesel kalkınmayı da destekleyerek ekonomik büyümeyi dengelemektedir. Böylelikle kırsal ve az gelişmiş bölgelerin ekonomiye kolaylıkla entegre olabilmesi sağlanmaktadır.
Büyük altyapı projeleri, inşaat aşamasında ve sonrasında birçok iş imkânı oluşturmakta, istihdamı artırmakta ve ekonomiye canlandırmaktadır. Türkiye’nin ekonomik olarak hızla kalkınabilmesi, çok yönlü stratejik yaklaşımlar gerektirmektedir. Eğitim ve insan kaynakları gelişiminden teknoloji ve inovasyon yatırımlarına, sanayi ve üretim kapasitesinin artırılmasından altyapı yatırımlarına kadar geniş yelpazede atılacak adımlar, ülkenin ekonomik büyümesini hızlandıracaktır. Belirlenecek doğru ve uygulanabilir stratejilerin etkin bir şekilde işleme alınması, Türkiye’nin dünyadaki rolünü güçlendirecek ve bölgesel liderliğini pekiştirerek ülkeyi küresel ekonominin parlayan bir yıldızı haline getirecektir.
1930’larda ‘Denuzlu’ olarak anılmak istemediklerinden isim değişikliği talep etmişler, bakanlık da ses benzeşim kuralı ile Denizli’ye çevirmiş, bunu dostumuz Şeref Oğuz anlattı. İstanbul’dan sabah erken saatlerde Çardak’a indik. Uçak yolculuğumuz 50 dakika, Çardak’tan Denizli kent merkezine ulaşmamız bir saat sürdü. Burası yılda 5 milyar dolara yakın ihracat yapan, Türkiye’nin ev tekstili ‘başkenti’ Denizli’nin dünyaya açılan noktası... Dağlar arasında büyük bir alan; Aydın, Uşak, Afyon, Manisa Muğla, Burdur’a komşu. THY, Ajet, Pegasus uçakları günde birer sefer yapıyor. Biz indiğimizde Orman İdaresi’nin kiraladığı iki helikopter gördük. Bu sene kuraklık nedeniyle orman yangınları daha çok olmuş. Çardak son yıllarda yeni OSB’nin kurulması ve uzun yıllar beklenen talebi görmeyen serbest bölgenin işletme ihalesinin yapılmasıyla Denizli’nin son yıllarda gelişen bölgelerinden biri.
İNANÇ TURİZMİ
Denizli antik çağda bir ticaret merkezi olarak bilinen Frigya, Lidya ve Karia bölgeleri içinde yer alıyor. Geçmişi M.Ö 4000 yılına kadar dayanan Denizli birçok medeniyete ev sahipliği yaptı. Bu medeniyetler günümüzde Denizli’ye çok büyük bir kültürel miras bırakmış. Denizli il sınırlarında başka hiçbir ilde olmayan 19 antik kent bulunuyor. Bunların en büyükleri döneminde zenginlik ve ihtişamı ile göz kamaştıran Laodikya, Unesco Dünya Kültür Mirası listesine alınan travertenleriyle her yıl 2.5 milyon turisti ağırlayan (1 milyonu yabancı) Pamukkale’nin de bulunduğu Hierapolis ve Buldan sınırlarında yer alan Tripolis antik kentidir. Kutsal Haç Kilisesi’nin bulunduğu iki amfi tiyatrosu olan inanç turizmi açısından da büyük bir potansiyele sahip. Pamukkale Üniversitesi kazı ekibi tarafından gün yüzüne çıkarılan bu kilise İncil’de adı geçen 7 kiliseden biri ve Anadolu’da ayakta kalan en eski kilise olma özelliği taşıyor. Burayı Fener Rum Patriği Bartholomeos da ziyaret etmiş. Ayrıca Hierapolis antik kenti içinde İsa’nın havarilerinden St. Philippus’un mezarı da bulunuyor.
Ama Denizli inanç turizminde bu potansiyelini yeterince değerlendirilemiyor.
Bu arada Pamukkale Üniversitesi kampüsünde bulunan Müftü Ahmet Hulusi Efendi Camisi ve Külliyesi büyüklüğü, mimari yapısı ile Denizli’nin son döneminde yapılan en önemli eserlerden birisi olmuş. Denizli Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Osman Nuri Boyacı, Denizli’nin sanayi şehri olmasının yanı sıra önemli bir tarım şehri olduğunu, kentte 126 farklı tarım ürününün 375 bin dekar alanda üretiminin yapıldığını, pamuktan sofralık üzüme, tütünden şeftaliye geniş yelpazede ürünlerin olduğunu söyledi. Türkiye’nin en büyük kapasiteye sahip jeotermal elektrik santrali Denizli’de bulunuyor.
Denizli’nin geniş bir potansiyeli var; her alanda öne çıkabilecek bir şehir ama şimdiye kadar sadece Pamukkale’si ile anılmış. Bu şehrin marka olabilecek bir doğa güzelliği ve değerleri var. Bağcılık, şarapçılık çok gelişmiş. Denizli’de aktif 13 adet şarap üreticisi bulunuyor. Çal Bağ Yolu’nda ise dört adet (Küp, Erdel, Kuzubağ, Lermonos) şaraphane yer alıyor. Çal bölgesinde üreticilerin yaklaşık 40 bin ton kapasitesi bulunuyor. Türkiye’de tüketilen şarabın yaklaşık yüzde 40’ı Çal bölgesinde üretiliyor.
Türkiye’de yetiştirilen şaraplık üzümün yaklaşık yüzde 20’i Çal bölgesinde üretiliyor. Hem Çal’daki hem de Türkiye’deki diğer şaraphaneler tarafından işleniyor.