Dört takımla katıl, ‘Dörtte dört’ yap.
İlk hafta çok keyif verdi. Perşembe THY Euroleague’e yeni katılanlarımız Karşıyaka ve Darüşşafaka Doğuş mini destanı yazmaya başladılar.
Ufuk Sarıca’nın yeni seçim Pınar Karşıyaka’sı, ligin en ateşli taraftarını da yanına alıp büyük marka zirve müdavimi Barça’yı devirdi.
Hem de hiç tartışmasız ‘Ben bu gruptan çıkarım’ mesajı vererek. Arkasını getirecektir İzmir ekibi.
ULEB İspanya Ligi 1991 yılında Avrupa'da profesyonel basketbol liglerinin koordinesini ve gelişmesini sağlamak amacıyla kuruldu.
Milli takımların kaynağını oluşturan kulüpler başarılarını şahlandırırken, İspanyol bayrağı da sıfırdan tırmanışa geçti. İspanyol mucizesinin en önemli 2. sırrı da hem kulüplerde hem de milli takımlarında “yabancı oyuncu ve devşirmeye” itibar etmemeleri. Hispanik yaklaşımları onları “basketbolun her şeyi” yaptı.
Aynı yılda ise bizim Basketbol Federasyonu, Turgay Demirel’in eline geçti maalesef! Onlar Mersin’e biz tersine gittik. 23 yıldır Kulüpler Birliği'ni düşman ilan ederek sürekli dirsek atan Demirel, basketbolumuzu çağın gerisine attı.
GASOL KAPAK OLSUN
FIBA sıralamasında 2. sırada yer alan basketbolun ekol ülkesi İspanya, 2011 yılından bu yana kürsüye çıkamamıştı. 35 yaşındaki efsane yıldız Gasol, Fransa maçında en kritik anlarda sahneye çıkarak 40 sayı attı, 11 ribaund yaptı; bunlar da yetmezmiş gibi 1 asist, 3 top çalma ve 2 asist üretti.
Sözde gençleştirilmiş, oyun kurucusuz acayip takımla şampiyon olabilecekken ilk 8 dışında kalan milli takımımıza ve koçuna pivot nasıl oynanır dersi verdi Gasol.
Bedava diyemeyeceğim çünkü bize bunun maliyeti en az 5-6 milyon Euro.
‘Öyle kadınlar vardı ki zaten hiç olmadılar‘ misali son Avrupa Şampiyonası’nda; üç atış çizgisi çeperi etrafına dizilip üçlük atış sallanarak maç kazanılamayacağını ispatlandı.
KALECİ GASOL!
BOĞALAR Litvanyalıları şaşkına çeviren yüksek bir ritm ve alan savunmasıyla girdiler maça. Pau Gasol 12 yaş küçüğü Valanciunas’ı pota altında domine etmeye erken başladı. Litvanya ‘dışarıdan şut sallayıp sokamama travması’nı yaşarken kendini sona saklayan Fernandez de turnuvaya başarılı dönüp İspanya’yı sırtladı.
Son yarı ‘içeri indiren kazanır’ oynandı. Ama Litvanyalılar demir dövmeye devam etti. 3. çeyrekte 17 sayıya çıkan fark Rudy’nin sakatlanmasıyla tekrar kaos ortamına girer gibi olduysa da Gasol kaleci gibi pota altını kararttı. Claver’de geceye ribauntlarıyla önemli katkı yaptı. Maç sonu itiş kakışında İspanya kısaları geri adım atmadan boyalı alanı değerlendirdiler.
Dünyanın 2. büyük basketbol ülkesi, Navarro, Marc Gasol, Calderon vb. Lille’e gelmese de bir muhteşem takımı daha olan İspanya, geleneksel boğa güreşlerini yasaklayıp yerine basketbolu milli sporları haline getirmenin semeresini, 2011 yılından bu yana çıkamadıkları kürsüye altın için çıkarak aldılar.
Avrupa’nın ilk sekizinde yine yokuz. Hayır, ’onurlu mağlubiyet’, ‘buraya kadarmış elimizden geleni yaptık’ edebiyatını katiyen kabul etmem. Elimizden gelebilecek bu değil bizim. Kolumuzu kanadımızı Turgay Demirel kırdı. Biz basketbolu çok seven bir ülkeyiz. Bayrağımız tepede olsun isteriz. Bu spora maddi manevi yatırımımız büyüktür. 25 senedir kendisi, keyfi ve kâhyasından başkasını tanımayan, şehitlerimize saygı duruşu yaptırmaktan aciz Turgay Bey, ulusal servetimiz Milli Takım’ı bir kere daha harcadı. İki NBA yıldızımızdan yoksun, neyi neden niçin yaptığı belirsiz, ’garip şekilde seçilip parkeye saçılmış’ takımla tombala oynatan koçumuz kadar, ona güzellemeler yapan medyamızın da bu mahcubiyette payı büyük.
REZALETİN FRANSIZCASI
Horozları; ’Tony Parker, Nanda De Colo, Batum, Diaw, Gobert’i 2 bin 8000 taraftarı önünde baştan öttürmedik. Önde geçtiğimiz ilk çeyrekten sonra, atan ama oyun kurucuda bermutat aksayan Dixon’ın top kayıplarıyla toparlanma imkânı bulan Fransızlar peş peşe sayılarla, 14-0’lık seriyi bizim 9 top kaybımızdan bularak momentumu ele geçirip gittiler odaya. Arkası Tony Parker’ın devreye girmesiyle çorap söküğü gibi geldi. Ersan ve Dixon’dan başka sayı katkısı alamadık. Son çeyreğe 19 sayı geride girerek havluyu attık. Son 10 dk. onlar görsel güzelliklerle dolu basketbol oynarken biz Avrupa’nın en büyük salonunda küçük düştük, sıradanlaştık maalesef. Turnuva boyu fedakârca elinden geleni yapan oyuncular dışında bu ‘üzücü beceriksizliğin’ içinde yer alan herkes ’pardon’ deme erdemini göstermeli. Siz basketbola çöreklendikçe Avrupa ile aramızdaki makas da açılıyor...
Gördünüz mü bak kafanızın dikine gidince ne oldu.
Ataman’ın parlak fikriyle maçı boşlayıp İspanya’ya 27 farkla yenildiğimiz için İspanya ve İtalya ile üçlü averaja kalarak üç takım arasında üçüncü olduk.
Matadorlar tek sayı farkla ev sahibi Almanya’yı turnuva dışına gönderince 4. sıraya gerileyerek sonraki turda şampiyonanın favorisi Fransa ile onun evinde oynamak durumunda kaldık.
Gayya kuyusuna düştük sizin anlayacağınız.
Herkes çeyrek finalde Fransa ile oynamaktan kaçmak için çeşitli filmler çevirirken olan bize oldu.
Hesap hatasını kendimizde aramalıyız.
Hayır, bu kara deliğe düşeceğimizi kura çekiminden başlayarak, hemen her gün söylemesem gam yemeyeceğim.
Ayan beyan belli Sırbistan yenilgisini alınca, Ataman’ın parlak fikriyle maçı boşlayıp İspanya’ya 27 farkla yenildiğimiz için Türkiye-İspanya-İtalya arasında, üçlü averajla üç takım arasında 3. olduk.
Bu sefer aynı hatayı yapmadan farkı cebimize koyup kaptırmadan mutlu sona ulaştık.
Berlin’de 9-0’lık seri atarak girdik oyuna. Berlin panteri Semih (16sayı, 9 rebount,4 assist, 4 blok) gene aslanlar gibi sayı ve bloklarla pota altını karatmaya erken başladı.
6’da 5 üçlük isabetle 31-11’le geçtiğimiz ilk çeyrek Almanlara tam kabus oldu.
SERT SAVUNMA
İtalya maçının kahramanı Semih ile Pau Gasol’un pota altında koz paylaşmasıyla başladı maç.
Bu kapışma Gasol’u erken havaya soktu. 24-18 önde geçtikleri ilk çeyrekte tam saha zone press’ten alan savunmasına geçerek hücumumuzu tıkadılar.
Ataman’ın geniş rotasyonla 12 kişilik kadronun tamamını sık değiştirerek oynatarak maçı kora kora sokma atağı rakip deneyimli olunca bize skorda 22 fark olarak geri döndü.
YAKIŞIK ALMADI