Paylaş
İlk ziyaret Rusya'ya yapılmıştı.
Bu iki ziyaret Türkiye'nin bir yandan sıkışan dış politikasındaki açılım arayışını, bir yandan da inişe geçen dış ticaret ilişkilerindeki onarım arayışını net olarak gözler önüne seriyor.
Her iki ülke de Türkiye'nin dış ticaretinde önemli yer tutuyor. Hatırlayalım: Rusya 2015 yılında Türkiye'nin ihracatında ikinci sırada, ithalatında ise üçüncü sırada yer alıyordu. İkili ticaret hacmi ve ikili siyasi ilişkiler çok olumlu bir seyir izliyor, uluslararası ilişkiler ve yakın coğrafyamızdaki sorunlar bağlamında da, her konuda tam bir fikir birliği olmasa da, görüşler arasında yakınlık ve benzerlikler bulunuyordu.
24 Kasım 2015 tarihinde düşürülen Rus uçağı dengeleri ve ahengi bozdu. 2006 yılından beri 20 milyar doların üzerinde olan, 2007'den itibaren 25 milyar doların altına düşmeyen, 2008'de ise 35 milyar doların üzerine çıkan ikili ticaret hacmi, 2016 yılında bir yıl öncesine oranla %40 civarında kayba uğradı ve 20 milyar doları göremedi. İkili ilişkilerin normalleşmesinin hedeflerinden biri de bu eğriyi düzeltmekti.
Rusya Türkiye'nin dış ticaretinde bu kadar önemli bir role sahip olsa da, Türkiye'nin dış ticaret açığı verdiği ülkelerden biridir. Zira ihracatımız ticaret hacminin ortalama üçte birini oluşturmakta iken, ithalatımız, Rusya'ya olan enerji bağımlılığımız nedeniyle ticaret açığı vermemizde en önemli rolü oynar.
Irak ise öyle değil. Irak 2014 yılına dek Türkiye'nin ihracatında Almanya'dan sonra ikinci sırada geliyordu. Ancak, daha da önemlisi, Irak Türkiye'nin dış ticaret fazlası verdiği ülkelerin de başında geliyordu. İhracatımız rahatlıkla on milyar doların üzerinde seyrederken, ithalatımız ancak milyon dolarlarla ifade ediliyordu.
Irak'ın Türkiye'nin dış ticaretindeki yerini ve önemini olumsuz olarak etkileyen sebeplerin başında IŞİD'in 2014 yılının Haziran ayının başlarında Musul'u ele geçirmesi gelir. İkinci sebep ise Türkiye'nin bölgede sünni mezhebini gözeten bir dış politika izlemekte olduğu algısının yayılmasıdır.
Irak hükümeti bu algıyı Irak'lı şirketlerin Türkiye ile ticaret yapmalarının önünde bir engel olarak görmüştür. İster gerçek olsun, ister İran'ın yaydığı bir algı operasyonu olsun, bu bakış son birkaç yıldır Irak ile ticareti olumsuz etkileyen siyasi bir sebep olarak devreye sokulmuştur.
Sayın Başbakan'ın Irak'a yapacağı ziyaret, Rusya ziyaretinden sonra, hem ikili siyasi ilişkilerin, hem mevcut algıların, hem de ikili ticari ilişkilerin yeniden normalleşmesi için önemli bir hamle olarak görülmeli.
Dolayısıyla ziyaret sırasında ele alınacak önemli dosyalar var. Musul'daki durum, IŞİD ile mücadele, iki ülke arasındaki dostluk ilişkilerinin yeniden ihyası, PKK ile mücadele ve ikili ticari ve ekonomik ilişkilerin yeniden normalleştirilmesi bu dosyaları oluşturuyor.
Başbakan Yıldırım, Bağdat'ın yanı sıra Erbil'i de ziyaret edecek. Bu da önemli, zira Türkiye'nin Irak ile ticari ve ekonomik ilişkilerindeki yüksek hacmin yarısından önemli bir oranda fazla olan kısmını Türkiye'nin Kürdistan Bölgesel Yönetimi (KBY) ile olan ilişkileri oluşturuyor.
PKK ile mücadelede ise, Türkiye Bağdat ile olduğu gibi, Erbil ile de yakın bir işbirliği, eşgüdüm ve ortak mücadele anlayışını sürdürmek istiyor.
Türkiye'nin şu sırada en önemli sorununun terör örgütleriyle sürdürülen savaş olduğunu bilmeyen yok. Aslında bu savaş Türkiye'nin ekonomisindeki daralmaların da başlıca sebeplerinden birini oluşturuyor. Bir yandan PKK ile sürdürülen mücadele, bir yandan Fırat Kalkanı harekatı, bir yandan iç güvenlik sorunu nedeniyle hesapta olmayan harcamalar arttıkça artıyor.
Bu iki terör odağı ile mücadele, özellikle Irak örneğinde görüldüğü üzere, Türkiye'nin dış ticaretini de olumsuz etkiliyor. Bu durumun 2017 yılında Türkiye'yi belki de son on yılda görülmemiş oranda etkileyebileceğinden söz ediliyor.
Irak ziyaretinin bu sorunların çözümünde ne kadar etkili olacağını göreceğiz. Ancak, Türkiye'nin dış ticaretinin önündeki engellerin başında IŞİD sorununun geldiği ve bu sorununun ortadan kaldırılmasında sadece Fırat Kalkanı harekatının yeterli olmadığı, Rusya ile işbirliğinin de sadece Suriye sahasında sınırlı kaldığı düşünülürse, Irak'ta konuşulacak en önemli dosyanın IŞİD olacağı açıklıkla görülüyor.
Türkiye'nin Irak'ın içindeki dengelerde de duyarlı davranması gerekiyor. Bağdat ile Erbil arasında, Kürdistan Bölgesi'nin Türkiye üzerinden yaptığı petrol ihracatı oranları konusunda uyuşmazlık var. Bağdat bu uyuşmazlıkta Erbil'i suçlamakla birlikte, Türkiye'nin de yeterince şeffaf davranmadığını ileri sürüyor.
Türkiye'nin Bağdat ile IŞİD'e karşı mücadele konusunda eşgüdümü ve ikili ticaretin yeniden normale döndürülmesi için atılacak adımları ve alınacak önlemleri konuşacağı açık. Bunları konuşurken iki başkentin ilişkilerinin mezhepler üstü bir anlayışa dayandırılması gerektiği vurgusunu yapacağı da açık.
Bağdat'ın ise mezhepler üstü anlayışın yanı sıra, Irak içindeki etnik dengelerin de gözetileceğini, Bağdat ile Erbil arasında Türkiye'nin eşit mesafede durduğunu gösteren bir yaklaşım beklediğini dile getireceğinden kuşku yok.
Ziyaretin Ankara-Bağdat-Erbil üçgeninde yeni bir anlayışın ortaya konmasına, Türkiye'nin terörle savaşında olumlu bir ortak platformun yakalanmasına ve Türkiye'nin dış ticaretinde yeni bir soluk alması için tencerenin kapağının aralanmasına yol açması umuluyor.
Paylaş